18 Mart Çanakkale Zaferi

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ
TÜRK MİLLETİ'NE KUTLU OLSUN
.
ÇANAKKALE ZAFERİMİZİN 94. YILINDA ŞEHİTLERİMİZİ

SAYGIYLA VE RAHMETLE ANIYORUZ.

RUHLARI ŞAD OLSUN.

 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
18 Mart Çanakkale Zaferi
Tarihteki ve Ulusal Yaşantımızdaki Yeri






3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.
Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale'nin sularında, Conkbayırı'nda ve Anafartalar'da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşına maya çalmıştır.
Türk Ulusu; İstanbul'u kurtaran Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale'den tanımış; 19 Mayıs 1919'da O, Samsun'a çıktığı gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu'ya dönen Türk halkı, "bu benim kahraman komutanımdı" diyerek O'nun etrafında kenetlenip İstiklal Savaşı'na katılmıştır.
Türk Ulusu ve dünya O'nu böylece tanırken, O da Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in, kan deryası can pazarında ulusunun ve Türk askerinin asıl cevherini yakından tanıyarak daha sonra girişeceği Bağımsızlık Savaşını kesin zaferle sonuçlandıracağı kanaatini daha o zamandan edinmiştir. 18 Mart zaferi kazanılmasaydı, düşman donanması, daha 1915'in Mart ayında İstanbul'a girerek Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertebilecekti.
Çanakkale Boğazı'nı denizden aşıp İstanbul'a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'ten başlayarak 8-9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulamasaydı, Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusyası en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bolşevik İhtilali de olmayabilecekti. Bu durumda Almanya'nın yenilgisi hızlanacak ve 1. Dünya Savaşı belki de 1915'te sona erecekti. Çanakkale Zaferi; harbin 4 yıl sürmesine, üç imparatorluğun (Osmanlı, Çarlık ve Avusturya/Macaristan İmparatorlukları) tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu Yarımadası'nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Alb. Mustafa Kemal'in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır.
Böylece 18 Mart deniz zaferimizi taçlandıran 25 Nisandan sonraki kara savaşlarında, Mustafa Kemal'in etkin liderliği sayesinde kazanılan zaferlerin, ulusal tarihimize ve dünya tarihine yön veren etkin rolünü yukarda belirtilen noktalarda toplamak mümkündür.

18 MART 1915 ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞI VE ÖNCESİ


Boğaz savunması, girişten itibaren "Dış-Orta-İç Tabyalar" olmak üzere üç savunma grubu halinde tertiplenmişti. Boğaz kıyıları boyunca 20 tabyamızda, çoğunluğu kısa menzilli ve eski model, 170 adet top mevzilendirilmişti. İtilaf Devletlerinin savaş gemilerinde çoğunluğu büyük çaplı uzun menzilli 247 adet en modern toplar bulunmaktaydı.

İtilaf Devletlerinin Akdeniz Başkomutanı Amiral Carden, Boğazı geçerek İstanbul'a girmek için üç aşamalı saldırı planı yapmıştı. İstanbul'a bir ay içinde ulaşacağını hesaplamıştı. Plan gereğince, 3 Kasım 1914 günü 7 zırhlı ile Boğaza bir keşif taarruzu yaptı. Girişteki tabyalarımız zarar gördü. İkinci saldırıyı 19-25 Şubat 1915 tarihleri arasında 7 gün süreyle devam ettirdi. Türk topçusunun atış menzili dışından yapılan bombardımanlar etkili oldu. 19 topumuz ve Boğaz girişindeki tabyalarımız kullanılamaz hale geldi. 26 Şubat günü düşman donanması Boğaza girdi orta kesimdeki tabyalar 8 saat süreyle kesintisiz bombardımana tabi tutulup sarsıldı. Bu başarılar üzerine Amiral Carden, Londra'ya çektiği bir telgrafta, 14 gün içerisinde İstanbul'a ulaşabileceğini müjdeliyordu. Amiral, hazırlıklarını tamamlamaktaydı. Son darbe 18 Martta indirilecekti. Ne var ki, kağıt üzerinde yapılan bu savaş planında, Türk'ün kahramanlığı ve savaş azmi hesaba katılmadığı için evdeki hesap çarşıya uymayacaktı.


18 MART 1915 GÜNÜ SAVAŞI


18 Mart günü, bundan 85 yıl önce, Çanakkale'de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir gün daha doğdu. İtilaf Donanması 18 savaş gemisiyle saat 10.00'da boğazı yarıp geçmek üzere girmeye başladılar. İlk ateşi TRIUMPH zırhlısı, Çanakkale'ye 12 Km. mesafedeyken saat 11.15'te açtı. Savunma planımıza göre, gemiler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacaktı. Nitekim böyle yapıldı. Düşman; yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyordu. Saat 12.00'ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman donanması Çanakkale'ye 7 Km. kadar sokulmayı başarmıştı. Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu. Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu.
Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz. Yzb. Hakkı'nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu. BOUVET'in imdadına koşan SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır. Saat 15.00'te IRRESISTIBLE ve onu takiben 16.00'da INFLEXIBLE ve 10 dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb. Hakkı'nın tuzağına takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz'a dönüyordu. Böylece 6 saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 17.30'da boynu bükük çekilme emrini veriyordu.

ÇANAKKALE ZAFERİ


Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.
1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havan topu ile dövdüler. Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.
24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.
İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan*mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.
İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:
«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun*ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»
Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar. Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.
«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla*mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»
Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.
İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Artık Çanakkale kara savaşları başlı*yordu. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.
Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:
— Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ;
— «Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi. Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.
Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.
Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu.
Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir

canakkale2yn7.png

uzmanat5mt4.jpg


.
KUTLU OLSUN
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
57alay.jpg


bayrak17mb.gif


57 nci Piyade Alayı - Vatanı, bayrağı ve Türk milleti için, Hayatlarını göz kırpmadan feda eden şehitlerin anısına
oldrule.gif

“Efendiler, hatırlayacaksınız, İngilizler Merzifon’u ve arkasından da Samsun’u boşaltmışlardı. Bu münasebetle ve Ferit Paşa Kabinesi’nin düşmesi üzerine, Sivas halkı fener alayı düzenledi ve gösterilerde bulundu. Birtakım söylevler verildi. Bu sırada halk da ‘kahrolsun işgal’ diye bağırdı. Sivas’ta yayınlanan İrade-i Milliye gazetesi, bu olayı olduğu gibi yazdı. Dahiliye Nazarı Damat Şerif Paşa, bu gazetenin haberlerine dayanarak, Sivas iline yaptığı bir bildiride ‘kahrolsun işgal’ şeklindeki yazılar, hükûmetin bugünkü siyasetine uygun değildir diyordu.
Bu ne demektir, Efendiler? Hükumet işgali suç saymayan bir politika mı güdüyordu? Yoksa ‘kahrolsun işgal’ dedikçe, memleketi daha çok işgale mi yol açacaktı? İşgal ve saldırı karşısında, milletin sessizlik ve sükunet içinde kalması, işgalden tepkilenmiş görünmemesi mi akla ve politikaya uygundu?
Böyle sakat ve hayvanca bir düşünce, çöküş ve yokoluş uçurumuna kadar tekmelenmiş bir devleti kurtarabilecek siyasete temel olabilir miydi?
......Milletin ‘kahrolsun işgal’ şeklindeki protestosunu boğmaya çalışan, duygu ve kavrayıştan yoksun hayvanca insanlardan kurulu ve içinde hayinler bulunan bir hey’etin ahmakça, bilgisizce ve miskince hareketlerine seyirci kalmak, akıl ve anlayış sahibi vatansever kimselerden beklenebilir miydi?”
Mustafa Kemâl ATATÜRK (NUTUK)

oldrule.gif

KAHRAMANLIK DESTANI YARATAN 57 nci TÜRK ALAY PERSONELİNİN SON OLARAK TOPLU HALDE ÇEKİLMİŞ FOTOGRAFI YUKARIDADIR...
TÜRK ASKERİ TARİHİNDE BÖYLE BİR FOTOĞRAF BULUNMAMAKTADIR...SUBAY VE ASKERLER DUALARINI YAPTIKTAN SONRA GÜNLERCE SÜREN MUHAREBELER NETİCESİNDE HEPSİ VATAN MÜDAFAAASI UĞRUNDA ŞEHİDLİK MERTEBESİNE ULAŞMAK İÇİN YARIŞMIŞLARDIR..
oldrule.gif

ONLAR, TÜRK MİLLETİ ADINA KOMUTANINDAN ŞEHİD OLMA EMRİNİ ALDIKTAN SONRA ÖLÜME KOŞAN ve VATAN MÜDAFAASI İÇİN EMRİ TEREDDÜTSÜZ YERİNE GETİREN, DÜNYADA Kİ EŞİ EMSALİ GÖRÜLMEMİŞ YEGANE ASKERİ BİRLİKTİR. ONLAR Kİ TEREDÜTSÜZ ÖLÜMÜ KUCAKLARKEN, ÇOCUKLARININ VE TORUNLARININ GELECEĞİNİ GÖRMÜŞLERDİ. BUGÜN TÜRK MİLLETİNİN VATANINDA HUZUR İÇİNDE YAŞAMA SEBEBİNİN KENDİLERİNİN OLACAKLARI BİLİNCİNDEYDİLER..İŞTE ONLARI SONSUZA KADAR KAHRAMAN YAPAN DA BU BİLİNÇTİ. .. RUHLARI ŞAD OLSUN...

kalpsizmisim_kale1tb.jpg

Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
m.akif
İstiklal harbinin bir adımı, Balkan harbinin yenilgisinin,
TÜRK' ÜN EZİLEN GURUNUN ŞAHLANDIĞI YERÇANAKKALE

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.


oldrule.gif

“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
Siperden bir Türk askeri hiç bir şeye aldırmadan çıktı ve yaralı bir şekilde çığlık atan Üsteğmen Cosey'in yanına geldi ve o' nu bir kuş gibi kaldırarak kucağına aldı......
Rivayet olur ki : Sisli bir nisan sabahı 57. Alay komutanı araziye yayılmış beyazlıklar görür ve takım komutanına bu beyazların ne olduğunu sorar. Takım komutanı, kOMUTANIM, sabah düşmana hücum emrini aldık . şehidlik andı içtik..57nci Alay, Rablerinin huzuruna temiz çıkmak için çamaşırlarını yıkadıklarını söyler; bu beyazlıklar, onların tertemiz niyetleridir, der.
Erzurum kongresinden önce, Ben onları en son gördüğümde, Filistin de Misak-ı Milli için savaşıyorlardı..( Bir kongre üyesi )
ONLAR ŞEHİD OLDULAR AMA HALA YAŞIYORLAR...
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
57alsancak7lw.jpg


"Bu Alay Sancağı Gelibolu savaş alanından getirtilmiştir,ama esir edilmemiştir.Türk Ordusu'nun geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın son eri ölmeden teslim edilemez. Bu sancak, sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur.

57 nci Türk Alayının tarihi hikayesi - 1915


O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır.

“...Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, geri çekilmekte olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
-Niçin geri .ekiliyorsunuz ? dedim.
-Efendim düşman dediler!
-Nerede?
-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş...Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Geri çekilen askerlere: Geri çekilmeyeceksiniz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir :
“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. 5
Arıburnu'nda görev yapan 27. Alayımızın yardımına koşan birliklerimizin bazıları dağılınca, 57. Alayımız daha geniş bir araziye yayılmak mecburiyetinde kaldı; dolayısıyla yoğunluğu azaldı. Kumandanı Kurmay Yarbay Hüseyin Avni şehit oldu. Kumandayı ele alan Kurmay Binbaşı Yusuf Ziya da şehit olunca alay müftüsü Hasan Fehmi kumandan oldu; o da şehit düştü. Kumandanları şehit düşen birlikler Arıburnu sırtlarında düşmanı durdurmak için canla başla savaşıyorlardı. Bombalarla düşmana saldıran Nazif Çakmak (Fevzi Çakmak'ın kardeşi) şehit düşerken, ardından gelen 57. Alay'ın 6. Bölüğü ile, Anzak Kolordusu'nun 3. Alayı'nın 4. Bölüğü süngü ve dipçiklerle birbirlerine girdiler. 57 nci Alay son neferine kadar savaşır.... Rivayet olur ki : Sisli bir nisan sabahı 57. Alay komutanı araziye yayılmış beyazlıklar görür ve takım komutanına bu beyazların ne olduğunu sorar. Takım komutanı, sabahleyin düşmana hücum emrini almış 57. Alay'ın, Rablerinin huzuruna temiz çıkmak için çamaşırlarını yıkadıklarını söyler; bu beyazlıklar, onların ak niyetleridir, der.

Mustafa Kemal'in 57 nci Alay için : Yarbay Hüseyin Avni Bey'in ve silah arkadaşlarının Türk ulusu için yaptıklarının unutulması mümkün değildir. Onları hiç unutmayacağız ...
oldrule.gif

Çanakkale Muharebelerinde Şehid Düşen Askerlere İlişkin Bilgiler :


Çanakkale Muharebelerine İtilaf Devletleri safında, İngilizler 410 000, Fransızlar 79 000 olmak üzere 489 000 asker yığmışlardır. Türk kuvvetleri ise yaklaşık 700 000 askerimizden meydana getirilmiştir. Muharebelerde sadece İngiliz kuvvetleri 213 980 asker zayiat vermiştir.
Osmanlı Devletinin özellikle Anadolu yarımadasının Ege, Marmara, Batı ve Orta Karadeniz ile İç Batı Anadolu Bölümlerinden Çanakkale Savaşlarında şehid düşen asker sayısı, toplam şehid sayısı içinde en fazla yüzdeyi oluşturmaktadır. Türk ordusundan verilen şehid sayısı, kuvvetlerimiz kısım kısım kullanıldığı için tam olarak belirlenememiştir. Tahmini rakamlara göre şehid sayımız 190 000 ile 350 000 asker arasında değişmektedir (Tablo 1). Genelkurmay Askeri ve Stratejik Etüd Başkanlığının resmi kayıtlarına göre ise şehid sayımız 213 882’dir (Zekeriya Kurşun’a atfen Anonim, 1993 b, s. 205-208).
Bir başka kaynakta; “Düşmanı öldürmeyi, Arıburnu’nda bal yapmaya benzeten” bir ordunun destanı olan Çanakkale Muharebeleri’nde Türk milletinin şehid, yaralı ve hasta olmak üzere toplam kaybının 252 300 olduğu, İngilizlerin 205 000 ve Fransızların 47 000 zayiat verdikleri belirtilmektedir (Çabuk, ?, s. 282-283).
Bir başka kaynakta ise İtilâf Devletleri safında; Türk kaynaklarına göre İngilizler 460 000 (yabancı kaynaklara göre İngilizler 410 000), Fransızlar 79 000 asker yığmıştır. Türk kuvvetleri ise 310 000’dir. Türk kaynaklarına göre muharebelerde İtilaf Devletleri 180 000 (İngilizler 155 000, Fransızlar 25 000), yabancı kaynaklara göre İtilaf Devletleri toplam 252 000 (İngilizler 205 000, Fransızlar 47 000) zayiat vermiştir.
Yine bir başka kaynakta muharebelerde; Türk ordusu toplam 57 263’ü kayıtlı şehid, geri kalanı yaralı, esir ve kayıp olmak üzere 211 000 Mehmedcik kaybetmiştir. Metrekaresine 6000 merminin isabet ettiği, nice delikanlıyı evinden, yarinden ayıran, kanla kazandığımız bu muhteşem zafer milletimiz ve ordumuz için büyük bir moral kaynağı olmuştur (Anonim, 2003, s. 40).
Tablo 1’de görüleceği üzere; resmi kayıtlara göre 3000’in üzerinde şehid veren iller içerisinde sırasıyla Bursa, Kastamonu, Konya, Ankara, Balıkesir, Denizli, Afyon, Çorum, İstambul ve Bolu bulunmaktadır. Gerçek rakamlara ulaşmak ise herhalde mümkün olmayacaktır.
Cephelere yakın ve en kalabalık iki ilimiz olmasına rağmen İzmir ve İstambul’dan kayıtlı resmi şehid sayısının düşüklüğü dikkat çekicidir. Bu da doğaldır. Çünkü her iki büyük şehrimiz düşman kuvvetlerinin “göz koyduğu” ve askeri açıdan güçlü tutulması gereken stratejik konuma sahiptirler.
Bursa ve Kastamonu’dan verilen şehid sayısındaki yükseklik çok belirgindir. Şark vilayetlerimizden ise bu cephelerde son derece az şehidimiz olduğu açıktır.
Osmanlı toprağı olan ya da müslüman nüfusun yaşadığı topraklardan; Afganistan, Amman, Azerbaycan, Bağdat, Basra, Batum, Berat, Beyrut, Bingazi, Bosna, Bulgaristan, Cezayir, Dağıstan, Debre, Deyrizor (Dirzor), Divaniye, Drama, Elbasan, Ergiri, Fizan, Girit, Görüce, Habeş, Haleb, Hicaz, Hindistan, İran, İşkodra, Kafkasya, Karakilise, Kerbela, Kerkük, Kıbrıs, Kırım, Kosova, Kudüs, Lazkiye, Limni, Manastır, Midilli, Musul, Nablus, Preveze, Rahla, Rodos, Romanya, Rusya, Selanik, Service, Siroz, Suriye, Süleymaniye, Tebriz, Trablusgarb, Trablusşam, Tunus, Sudan, Yanya ve Yemen askerlik şubelerinden çok sayıda şehid mevcuttur (Anonim, 1998 a, V. Cilt, s. 154-249). Ayrıca şubesi bilinmeyenler listesinde (Anonim, 1998 a, V. Cilt, s. 252-299) toplam 2966 şehide ilişkin kayıt bulunmaktadır.
Sekiz buçuk ay süren ve özellikle 18 Mart 1915 zaferi ile öne çıkan ve en sonunda Türklerin zaferi ile sonuçlanan Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşının kaderini değiştirip, uzamasına sebeb olmuştur. Boğazlar yoluyla yardım alamayan Çarlık Rusyası’nın da çöküşünü (Anonim, 1977; Çabuk, ?, s. 275-281) hazırlamıştır.
Bir başka kaynakta Osmanlı Devleti için “muhteşem bir final”e benzetilen Çanakkale Savaşlarının sonucu şöyle yorumlanmaktadır:
Tarihimizin en şanlı devleti, muhteşem bir finalle sahneden çekilirken yerini; son durak mevkiindeki Çanakkale’de genç Türk Devletine bırakmıştır.” (Çolak, 2004 a, s. 63).
Ancak 18 Mart 1915 deniz zaferi henüz “düşman cephe”nin, ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı tarih değildir. Tam aksine “gizli anlaşmalarla” Osmanlı İmparatorluğunu (İngiliz kaynaklarındaki adı ile Ottoman Empire=Turkish Empire) parçalama girişimlerinin örtüştüğü tarih dilimidir. Hatta I. Cihan Harbinin İngiliz tarihindeki bir diğer adı “Türk Veraset Savaşı”dır (D. Mehmet Doğan, Kemalizm, s. 30’a atfen Çolak, 2004 b, s. 61). 1914 ve sonrasında sömürgecilerin tamamı Osmanlı topraklarını bir bakıma kendilerinin “Hayat Sahası” (Lebensraum)
(Hitler’in Kavgam kitabına atfen Aydın, 2002, s.s. 302, 562, 404 ) olarak görmüşlerdir. Musul ve Kerkük’ün işgali, Boğazlara yüklenmeleri, Batum’u SSCB’nin elimizden zorla koparması, Filistin ve Hicaz’ın, Basra’nın, Suriye’nin ve Anadolu’nun işgali, bu anlayışın yansımaları değil midir?
Mesela; tam da 18 Mart 1915’de, İngiliz gemilerini Boğaz’ın sularına gömdüğümüz gün imzalanan gizli İstanbul Anlaşması ile İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı’yı aralarında paylaşmaya devam ediyordu. Ardından Gelibolu’da savaşın en kanlı muharebeleri devam ederken, onları geldiklerine pişman etmeye devam ettiğimiz tarihlerde, ama bir o kadar da geride kalan analar, yavrular ve yavukluların “kirpiklerine elmaslar taktıkları” günlerde aziz şehidlerimiz toprağa düşerken- 26 Nisan 1915 gizli Londra Anlaşması ile (Fırat, 2002, s. 198) “akbabaların(sömürgecilerin) arasına” İtalya da dahil edilmiş ve İstanbul Anlaşmasının maddeleri İtalya’ya da pay vermek için gözden geçirilmiştir.
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
11b.jpg

57 nci Alay 1 nci Tabur Komutanı Binbaşı Zeki Bey


12b.jpg

Çanakkale muharebe sahası gerisinde istirahat eden birlik

13b.jpg

Arıburnun’da Ele Geçirilen Düşman Siperlerindeki
Ganimet Yığını

20b.jpg

Çanakkale’de siperlerde düşman bekleyen askerlerimiz

23b.jpg

Çanakkale'de 18'lik bir top
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
8b.jpg

Muharebe başladığı zaman müstahkem mevki istihkamları ve topları Hamidiye Mecidiye Aziziye Tabyaları



14b.jpg

Çanakkale'de Bir Subay Grubu



16b.jpg

Kolordu Komutanı Esat Paşa ve Kurmay Subayları

21b.jpg

Atlı Bir Kumanda Heyeti

18b.jpg

7 nci Tümen Karargâhı Abdurrahman
Bayırı'nda düşmanın çekilmesini müteakip sahili
ve düşman siperlerini seyrederken
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE


Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,


- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya -

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,


Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı"


Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!


Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.


Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!


Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.


Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ!


Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil,

Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,


Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.


Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyet denilen kahpe, hakîkat, yüzsüz.


Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,

Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harâb.


Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:


Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.


Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;

Atılan her lâğımın yaktığı: yüzlerce adam.


Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...


Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.


Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.


Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,

Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.


Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!..


Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat imân?


Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?

Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.


Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerir azmini tevkîf edemez sun'-ı beşer;


Bu göğüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;

"O benim sun'-ı bedîim, onu çiğnetme!" dedi.


Âsım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.



Şühedâ gövdesi, baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,


Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor!


Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.


Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...


Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.


Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.


"Bu, taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına;

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;


Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,


Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;


Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,


Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;


Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...

Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.


Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;

Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddîn'i,


Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân...

Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;


O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;


Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...



Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.


MEHMET AKİF ERSOY
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
BİR YOLCUYA
Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil ONAN


24446281.png


canakkaleyazilivk0.jpg


kitabookucanakkl.jpg
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
1.jpg


Ben Ezelden Beridir Hür Yaşadım, Hür Yaşarım,
Hangi Çılgın Bana Zincir Vuracakmış? Şaşarım...


00178901.jpg




bgnvatan3gppv7.jpg



istiklal_marsi.jpg


 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: 18 Mart Çanakkale Zaferi

vatanbekcisi01_canakkalegecilmez7ja5zy.jpg



Adım Çanakkale
smiliv.gif
soyadım Geçilmez…
Top atsan yıkılmaz surlarım
smiliv.gif
demir kapılarım açılmaz…

Kınalı kuzular adandı cehdime
smiliv.gif
kanla ödendi bedelim
smiliv.gif
kıymetim paha biçilmez…

Nasıl desem oy…
Özüm halka mal oldu diye…

Ana yurdum Türk toprağı ya bedenim; ne bir gece rahat uyudum
smiliv.gif
ne de soluk aldı sevenim…

Saplanmış kurşun mu ararsın döşümde
smiliv.gif
hançer yarası mı oylum oylum…

Doğrusu kimseye kalmadı güvenim…
Nasıl desem oy…
Dostum bile el oldu diye…

Rumeli eteğimden tut
smiliv.gif
Boğazıma kadar düşman…

Dilleri zehir
smiliv.gif
kalpleri taş
smiliv.gif
gözleri kan…

Tanımam bilmem hiç birini
smiliv.gif
hepsi katlime amade
smiliv.gif
hepsi birbirinden yaban…

Nasıl desem oy…
Git gel evim yol oldu diye…

Nedir bu kin
smiliv.gif
bu hışım kime?

Sardılar çevremi topyekûn
smiliv.gif
vurdular göğsüme pare pare…

Görür mü gerçeği kör olası dünya?
İşine gelmeyeni işitir mi sağır sultan?
Bir Allah’ın kulu da sormadı “Niye?”
Nasıl desem oy…
Gözüm yaşı sel oldu diye…

Sağımda Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları
smiliv.gif
sol kolum Kumkale ve Orhaniye…

Kitabımda korkuya mahal yok
smiliv.gif
teslimiyet yok işgalci beye…

Kurşun kurşun üstüne direncim
smiliv.gif
zafere inancım ölesiye…

Nasıl desem oy…
Nara''m dağa yel oldu diye…

Tutuştu Hamidiye sırtım kor ateş
smiliv.gif
kor mayın…

Mecidiye gövdemde ne bir dal
smiliv.gif
ne bir yaprak kaldı Namazgâh dalımda sormayın…

Medet sende Seyit’im
smiliv.gif
beline kuvvet davran hele…

Nusret’im yetiş kur mayın…
Nasıl desem oy…
Köküm yandı kül oldu diye…

Zonkladı Conkbayırı bağrım acıdan
smiliv.gif
oluk oluk kan boşaldı Arıburnu’m…

Anafartalar alnımda çakan şimşek
smiliv.gif

Suvla kulağımda çınlayan salâvat-ı şerife
smiliv.gif
eliyle içti şahadet şerbetini Gelibolu’m…

Nasıl desem oy…
Bağım bahçem gül oldu diye…

Kul bunalmayınca Hızır yetişmez
smiliv.gif
ümit kesilmezmiş çıkmayan candan…

Nefesini tutmuş beklerken Anadolu’m
smiliv.gif
deliduman gürledi gök gözlü kumandan:

“Size taarruzu değil
smiliv.gif
ölmeyi emrediyorum!”

O nasıl aşk Allah Allah…
O nice hücum öyle…
Süngü dipçik göğüs göğüse…
Nasıl desem oy…
Ağzım açık lal oldu diye…

Şahlandı yiğitlerim kelle koltuk
smiliv.gif
devrin destanını yazdılar bilekleriyle…

Ahalim ihtiyar genç ve çocuk
smiliv.gif
kadını erkeğiyle tek bir yumruk…

Namerdin oyununu bozdular yürekleriyle…
Nasıl desem oy…
Yörem Türk’e il oldu diye…

Gelin endamıyla süzüldü göklere
Başımın üstünde nazlı hilâl
Her şehir Çanakkale
Her Türk Mustafa Kemal
Ölmedi ruhum
smiliv.gif
ölmeyecek de

Nasıl desem oy…
Ömrüm baki yıl oldu diye…

Ali YAŞAR
 

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
Cevap: 18 Mart Çanakkale Zaferi

Çanakkale,
Zaferlerin son âbidesi
Çanakkale,
Türk’ün gürleyen sesi.

Çanakkale,
Şahlanan mayam
Çanakkale,
Sürülerle yamyam

Çanakkale,
Oluk oluk kan
Çanakkale,
Can, can, can.

Çanakkale,
Ölüme davet
Çanakkale,
Parça parça et

Çanakkale,
Er meydanı
Çanakkale,
İnsanlığı tanı

Çanakkale,
Mermisiz dipçik
Çanakkale,
Sadece Mehmetçik

Çanakkale,
Er oğlu erler
Çanakkale,
Ölüme çağıran siperler

Çanakkale,
Ağaran sabah
Çanakkale,
“Allah! Allah! ”

Çanakkale,
Geçilen Sırat
Çanakkale,
Kurtuluşa berat

Çanakkale,
Küfre kale
Çanakkale,
Tevhîd ile

Çanakkale,
Dillerde tekbîr
Çanakkale,
Allah biir.

Çanakkale,
Düşmana çekilen set
Çanakkale
En görkemli şehadet.
 

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
Cevap: 18 Mart Çanakkale Zaferi

Onsekiz Mart günü tarihe geçti,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!
Onbinlerce düşman Ceddime hiçti,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

İngiliz yurduma göz dikmiş meğer,
Fransız halkıma hiç vermez değer,
Türk Milleti buna boyun mu eğer?
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Hileyle anzak'ı sürerler öne,
Dualar ediyor Fatmayla Döne!
Kurşunlar yağıyor hemen her yöne,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Soluyormuş düşman öfke burnunda,
Bırakmaz Bayrağı süngü karnında!
Mehmetçik And içmiş Arıburnu'nda,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Bir gülle yolladı Mehmet Onbaşı,
Düşman gemisini sardı telaşı,
Sorraım size; bu neyin savaşı?
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Bitse de rengarenk ot çayırında,
Şehitler yatıyor bak bayırında!
Anafartalar'da, Conkbayırı'nda,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Geçmez vatanından, geçer aşından,
Vurulmuş yatıyor Ya Rab başından!
'Şehittir' yazıyor mezar taşından!
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!
 
Üst