26 Ocak Cenevre Görüşmeleri Öncesinde Kıbrıs!

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
26 OCAK CENEVRE GÖRÜŞMELERİ
ÖNCESİNDE KIBRIS!

‘’Kıbrıs konusu ile ilgili isteklerimiz ve savunduklarımız BM örgütünün kuruluş gerekçelerine, insan haklarına, çağdaş normlara, uluslar arası hukuk ilkelerine uygundur…’’


( K.K.T.C Cumhurbaşkanı, Sn. Dr. Derviş EROĞLU )


Kıbrıs konusu ile ilgili olarak, 26 Ocak 2011 tarihinde ve BM genel sekreteri Bay Ban-ki Moon ile taraflar arasında önemli bir görüşme gerçekleşecektir. Bu görüşmeye özel bir anlam yüklenmesi ve görüşme sonunda ortaya çıkabilecek olası senaryoları değerlendirebilmek için hem tarafların müzakerelerini yürütmekten sorumlu baş müzakerecilerin yapmış oldukları söylemlere bakmak ve hem de ilgili diğer ülkelerin, bu görüşmenin gözetimini yapmakta olan BM'in; konuya nasıl baktıklarını irdelemek gerekir diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz hafta içerisinde K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Dr. Derviş Eroğlu; 47 sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşen ve müzakere süreci ile ilgili olarak, ‘halk konseyi’ toplantısında yapmış olduğu açıklamada:

‘’Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçilmeyeceği, egemenlik hakkımızın daima var olacağı ve Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış hak ve hukukunun gözetileceği bir çözüm şeklinin savunulacağını’’ dile getirmiştir…

Sn. Eroğlu; Cumhurbaşkanlığı görevini devir aldığı tarihten bu yana, söylemlerine uygun hareket etmekte ve Kıbrıs Türk Halkına seçim meydanlarında vermiş olduğu sözü yerine getirmeye çabalamaktadır…

1964 tarihinde Rum devleti haline dönüştürdükleri Kıbrıs Cumhuriyeti şemsiyesi altına sığınarak, ardında ki bilinen güçlerin olağan dışı ve yasal olmayan davranışlarıyla AB’ye üye yapılan ve adanın yarı buçuğu Rum kesiminin temsilcisi, Bay Hristofyas’ın söylemlerinde ve bugüne kadar ki duruşunda herhangi bir değişiklik yoktur!

Hristofyas efendi ise; Adada çözümün gerçekleşebilmesi için ‘tek devlet ve tek egemenliğe dayalı ‘’Birleşik Kıbrıs’ın’ yaratılmasını en doğru çözüm modeli olarak görmektedir…

Aşağıda özet olarak belirtmiş olduğum söylemlerinde değişen hiç bir şey yoktur!

‘’AB’ye üye olan Kıbrıs’ta garantörlere ve garantör devletlere ihtiyaç yoktur! Böyle bir durum asla kabul edilemez… Adada mevcut işgal gücü adayı derhal terk etmeli ve Türkiye’den gelen göçmenler adayı terk etmeli ve 1974 yılında kuzeyde ki topraklardan güneye göç eden Rumlara, eski evleri ve arazileri teslim edilmelidir!’’

Kıbrıs müzakereleri 1968 yılından beri süregelmektedir… Bu süreçte her iki tarafın ortaya koymuş oldukları çözüm modellerine bakıldığında, her defasında taviz veren ve taviz talep edilen Türk tarafı olmuştur…

Rum tarafı ise daima talep eden ve uluslar arası camiada ise haklı görülen taraf olmuştur!
Geçtiğimiz ay içerisinde; Yunanistan Başbakanı Bay Papaendru’nun misafir olarak bulunduğu ülkemizde; Erzurum’dan ve güney Rum toplumu lideri Bay Hiristofyas’ın, Lefkoşa Rum kesiminden; Kıbrıs konusunun çözümüne yönelik vermiş oldukları o kabul edilemez beyanları daha dün gibi hafızalarımızdadır!

Yine o günlerde, Kıbrıs Rum kesimini ziyaret eden AB’nin merkez üye ülkesi konumundaki Almanya Şansölyesi, Bayan Merkel’in, Kıbrıs konusunda, Türk tarafını suçlayıcı ifadeler kullanması…

Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın Yunanistan’ı ziyareti sırasında, Yunanistan Cumhurbaşkanı ile müşterek olarak yaptıkları açıklamalarda; Türklerin tarih boyunca kendi halkalarına karşı gerçekleştirdiklerini ifade ettikleri sözde katliamlara vurgu yaparak, Türkiye’ye karşı yapmış oldukları o kabul edilemez ithamlar…

Ve bu kabul edilemez suçlamalar ve ithamlar karşısında; bulundukları konum itibariyle cevap vermesi gereken temsilcilerimizin, kimi siyasilerin, çoğunlukla cılız yanıtları ve sessizliği tercih eden teslimiyetleri! Ne için komşularımızla sıfır sorun politikalarının gereği olduğu için mi? Rumlardan bir adım önde olabilmek için mi? Yoksa AB’ye giden o çıkmaz sokakta, yolumuzu kaybetmemek için mi?

İşte Kıbrıs konusunun gittikçe ısındığı bugünlerde, 26 Ocak 2011 Çarşamba günü yapılacak olan taraflar arasında ki görüşme; işte bu tablonun içerisinde değerlendirilecektir!

Tüm bu yaşanan olumsuzluklara ilaveten, K.K.T.C’de özellikle sendika ağalarının önde gelen temsilcilerinin Rum tarafının tüm talepleri ile eşdeğer birliktelikleri, Anavatan Türkiye’ye karşı dile getirdikleri kabul edilemez ithamları! K.K.T.C’ni ekonomik yönden çökertmek için yapmadıkları rezillikleri! Orta öğretimde ki 4 okulda öğrencilerin okuma özgürlüklerini yok eden grev uygulamalarını yaratanları ve adeta yaşadıkları devleti yok etmek adına yapmadıkları aymazlık ve ihanet kalmayan bu Rum işbirlikçilerini de görüp, icraatlarını duydukça! 26 Ocak 2011 tarihi öncesinde Cumhurbaşkanımız Sn. Eroğlu’nun işinin ne kadar zor olduğu ortadadır…

Ancak Kıbrıs konusunda içte ve dışta yaşadığımız bunca olumsuzluğu rağmen; Anavatan Türkiye’de, hala Kıbrıs Milli davamızı, mevcut kırmızıçizgileriyle destekleyen milyonlarca yurtseverin varlığı ile K.K.T.C’de devletinin yanında ve yaşatılması yönünde yer alan, irade beyanında bulunan, Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu; bir o kadar da Sn. Cumhurbaşkanımıza vermiş oldukları bu büyük destekle moral gücü sağlamaktadır…

Her defasında ifade ettiğim gibi… Lozan antlaşması ile Kıbrıs’ta Türk-Yunan dengesi sağlanmıştır. Kıbrıs adası, Türkiye’nin uluslar arası karasularına açılan bir penceresidir… Bu adada ülkemizin vazgeçilmez stratejik, politik, tarihsel ve hukuksal hakları vardır… Kıbrıs adasında asırlardan beri var olan Kıbrıs Türk Halkı tarihin hiçbir döneminde Rum’a diz çökmemiş ve idaresi altında yönetilmemiştir…

20.Temmuz 1974 Tarihinde, Kıbrıs Türk’ünün Rumlar tarafından yok edilmesini önlemek ve adanın Yunanistan’a ilhak edilmesine mani olmak maksadıyla Türkiye garantör ülke olmasından doğan yasal müdahale hakkını kullanmıştır.. Türk Askeri, adada ki mevcudiyeti ile barışın sembolü ve teminatı olmuştur, Birilerinin dayattığı gibi adanın işgalcisi değil…

Sonuç olarak, BM genel sekreterinin gözetiminde yapılacak olan taraflar arası görüşmelerden herhangi bir sonuç alınması pek mümkün görünmemektedir!

Zira Rumlar kendi taleplerinin kabul görmeyeceği, sonu Enosis’e giden bir yol bulunmadığı takdirde, hiçbir çözüm önerisini kabul etmeyecektir!

Sonuç olarak, Türkiye’nin 6 ay sonra seçime gideceği, Rumların 2012 yılında, yeni Rum Liderini seçeceği bir dönemde; Kıbrıs konusunda 26 Ocak’ta Cenevre’de yapılacak görüşmede, tarafların ortak bir metin üzerinde anlaşabilmeleri ihtimal dahilinde değildir!

Milli Davalarımız söz konusu olduğunda; milli menfaatlerimizi gözeten uzun soluklu ve ısrarla savunulan politikalar gereklidir…

Özellikle Kıbrıs konusunda T.B.M.M’ de Kıbrıs konusunda alınmış olan karar içeriğindeki kırmızıçizgilerimiz halen geçerlidir… Kimilerinin savunduğu gibi Rumlardan bir adım önde olmak adına üretilen sessizce teslimiyet politikaları değil!

26 Ocak 2011 Tarihinde, Rumların müzakere masasında her zaman yaptıkları gibi sergileyebilecekleri olumsuz tavırları karşısında; bundan sonra Kıbrıs konusunda yürütülecek politikanın ne olacağına, gelinen nokta itibariyle T.B.M.M karar vermelidir…

Verilecek olan bu karar, Yüce Türk Ulusunun ve Kıbrıs Türk Halkının Kıbrıs adasında ki tüm kazanımlarını temsil eden K.K.T.C’nin varlığının, uluslar arası arenada tanınmasına yönelik olmalıdır…


Atilla ÇİLİNGİR
24 Ocak 2011
 
Son düzenleme:

Nejdet Halil

Dost Üyeler
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: 26 Ocak Cenevre Görüşmeleri Öncesinde Kıbrıs!

Attilla Bey,

Her zamanki gibi gercekleri tarafsiz bir sekilde acikladin, cok tesekkurler.

Hristofyas ne isterse istesin, KKTC self determanisyon egemenligini kazanmalidir. Taksim her iki tarafa da baris ve huzur getirir. Bu olamaz diyenler var, neden? Kanunu yapan insan oglu degilmi? Insan ogludur. Oyle ise her sey de olur; Taksim de olur.

Ermeniler, "tavuk" gibi ara bozuklugu yapmadan cekinmiyorlar. Turkler kendi arsivlerini acdi, sira Ermenilerde. Onlarda arsivlerini acmadan evvel soz konusu edemezler. Amerikan senatorun yazmalari aciklandi, 1915 civarlarinda Ermeniler 2 milyon Turk ve Osmanli vatandasina katliam etti. Onlarin arsivi acilsin goresiniz onlarin bizlere yaptigi cok daha fecidir. 2015'te 100 sene dolar. Ondan sonra bizleri rahat birakirlar cunku tazminat ancak'ta 100 yil icinde alinabilinir onda sonra her sey sifirlanir. Rezilligi bir tarafa biraksinlar, ne Ermenisi ne de Alamani kendilerinin istedigini yerine getiremez.

Biz Turkler davamizda hakliyiz. KKTC Vatanimizdir, dusmana verecek degiliz. Aramizdaki rum sevdasinda olanlara da nalet olsun derim.

KKTC mutlaka egemenligini kazanmalidir. Ben derim ki Taksimden hic de kacinmayin. Isteyin, direnin, bagirin, cagirin, sebep nedir tum dunya alemine tekrar, tekrar anlatin fakat Taksimden vaz gecmeyin.

Ne Mutlu Turkum Diyene Tanri rahatlik versin. KKTC ve TC'ne saglik, baglilik ve halkina rahatlik, baris, huzur ve parlak yillar gostersin.
 
Üst