3 Soru Söylentileri

Kamil Özkaloğlu

Onursal Üye
Katılım
6 Ara 2008
Mesajlar
359
Tepkime puanı
0
Puanları
0
3 SORU SÖYLENTİLERİ

Tam da ‘bu cendereden kurtulduk’ ‘başarısızlıkla sonlanan görüşmeler durdurulacak’, ‘görüşmelere temel olarak kabul edilen utanç verici tavizlerden kurtuluyoruz’, ‘görüşmelerin baskısından kurtularak tanınma yollarına düşeriz’ derken;
Çevremizde 3 soru söylentileri dolaşmaya başladı…

BM, Görüşmeci Cumhurbaşkanımıza 3 soru yöneltmeyi planlıyormuş:
1. Bıraktığınız yerden devam etmeye hazır mısınız?

2. BM Parametrelerinin temel olarak alınmasının devamını kabul ediyor musunuz?

3. Bugüne kadar kabul edilenlerin arkasında mısınız?

Bu üç soruyu BM yetkililerinin Sayın Cumhurbaşkanımıza soracağı söyleniyor…

Amaç Kıbrıs Türklerini gelecek açısından endişeli bir durumda bırakarak an be an çözülmesini sağlamaktır…

Bu üç soruya evet denildiği için geleceğimiz karartılmıştı…

Sorumsuz ve art niyetli bir görüşmeci Kıbrıs Türk Halkının büyük bir çoğunluğunun güçlü iradesini yok sayarak bu ve benzeri sorulara ‘evet’ dediği için zor durumlara düştük...

24 Nisan 2004 Referandumundan sonra Birleşmiş Milletler kesin tavrını ortaya koyarak “Bu koşullarda anlaşmanın imkânsız olduğu anlaşılmıştır. Bir daha BM görüşmelerde taraf olmayacaktır. Önce 2 taraf kesin olarak anlaşırsa, biz de kurulacak yeni oluşuma katkı koyarız.” Noktasına gelmişti…

Daha o günden tavrımızı ortaya koyup sanal eşitlik martavalı ile masaya oturmamamız gerekiyordu…

Ardından da, artık tanınma için yollara düşmemiz gerekirdi…

Ne yazık ki o fırsatı kaçırdık.

Bilinmesi gerekir ki Kıbrıs Türkleri olarak bizim hiç kimseye ‘barışçı’ veya ‘barıştan yana’ olduğumuzu kanıtlamak gibi bir gereksinimimiz yoktur…

Hele, AB ülkeleri, ABD ve Avustralya gibi geçmişleri utanç verici sömürü, soykırım, katliamla dolu, mazlum ülkelerin değerli malları ile yer altı kaynaklarını çalarak bir yerlere gelmiş ülkelerden alacak dersimiz asla olamaz…

Geçmiş görüşmeler sürecinde birilerine bir şeyler kanıtlamak için yaptığımız taviz anlamına gelen önerilerle en büyük hataya imza attık…

· Birinci soruya ‘evet’ demek; tüm hataların tekrarlanması ve Kıbrıs Türklerinin geleceğinin karartılması anlamına gelir. Bundan sonra eğer bir görüşme gerçekleşecekse artık yeni koşulların öne sürülmesi gerekir. Ama açık bir gerçektir ki; Biz karşı tarafla Federasyon görüştüğümüz sürece dünyada hiçbir devletin bizi ciddiye alması ve tanıması olası değildir… Devletimizin adı ve varlığı dikkate alınmadan ve tanınmadan herhangi bir görüşme süreci başlatılamaz ve sürdürülemez. Bu, Kıbrıs Türklerinin sonu olur… dünya olaylarını takip edersek dünya gerçekleri bölünmeden yanadır, birleşmeden değil. Dünyadaki ülke sayısı her gün artmaktadır…

· İkinci soruda sözü edilen BM Parametreleri, tümü, Kıbrıs Türk Tarafı ve Türkiye’nin kabul etmeyip ret ettikleri BM kararlarının bir sonucudur. BM Parametrelerinin temel olarak kabul edilmesi; Kıbrıs Türklerinin peşin olarak devletinden(KKTC’den) egemenliğinden, kendi kaderini tayin hakkından ve ayrılma hakkından vazgeçmesi anlamına gelir. Bu soruya da ‘evet’ demek; Kıbrıs Türklerinin adadaki varlığı ve geleceği açısından asla olası değildir. Cumhurbaşkanımızın verdiği sözler ve garantiler dikkate alındığında bu soruya da ‘evet’ diyemeyeceği inancındayız… Kaldı ki BM örgütünün bugün geldiği noktaya bakıldığı zaman asla güvenilemeyeceği çok açıktır. Dünyada hangi devlet BM kararlarına uymuş ki BM’nin 4 Mart 1964’ten bu yana en büyük haksızlığı yaptığı ve yapa geldiği Kıbrıs Türkleri BM kararlarına uysun? BM’nin Kıbrıs konusunda aldığı hiçbir kararda hak, adalet, insan hakkı, eşitlik gibi kıstaslar yok. Hıristiyan yandaşlığı var, 5 öncelikli devletin sömürü çıkarı var, Rumları kayırıcılık var. Kıbrıs Türklerini dışlama var…

Eğer bu üç soru gerçekten sorulmuş veya sorulacaksa; tümünün yanıtı da ‘hayır’ olmalıdır…

Kıbrıs Türklerinin sağduyu sahibi ve geleceğine sahip çıkmak için azimli yurttaşları devletlerinin tasfiye edilmesine, egemenliklerinin Rumlara telsim edilmesine seyirci kalmayacaktır.

Kıbrıs Türkleri, uluslar arası anlaşmalarla kazanılmış haklarının pazarlanmasına müsaade etmeyecektir…

Kıbrıs Türkleri, Solculuk iddiasında olan ama aslında sömürgeci emperyalist ülkelerin destek ve yardsımını alanların oyunlarına gelmeyecektir…

Önümüze hangi engeller çıkarılırsa çıkarılsın; Ulusal değerlerimizden ve haklarımızdan asla feragat etmeyeceğiz…

Biz kimin Cumhurbaşkanı, kimin Başbakan, kimin Bakan veya Milletvekili olacağının derdinde değiliz…

Biz Ulusal çıkarlarımızın derdindeyiz…

Başka hiçbir ulusun veya ırkın düşmanı değiliz…

Devlet, egemenlik ve Anavatan Türkiye’nin güçlü garantisi; Ülkemizdeki sessiz çoğunluğun olmazsa olmaz, tartışma konusu edilemez ve vazgeçilemez kırmızıçizgisidir…

Ne BM kapısına ne de AB kapısına bağlı kalmayacağız…

YOLUMUZ BAĞIMSIZLIK VE TANINMA YOLUDUR…


Bu böyle biline...


Kamil Özkaloğlu

18 Mayıs 2012
 
Üst