Ah Buhara Ah Semerkant Sana Ne Kadar Hasretiz

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Ah Buhara, ah Semerkand, ah Yesi, ah Hiva! Ey Taşkent!

Sana ne kadar hasretiz, bir bilsen.. .Senin o nefesini, o güzel kokunu unutmak mümkün mü? İnsanlık yeniden çarpan gönülle seni arıyor, arayacakta, mecburuz sana.

Sadece seni arayan insanlık mı? Medeniyetler de sana muhtaç. Her ne varsa senin ışığında mevcut. Seninle başladı her şey, narına nuruna kurban olduğumuz, her dilde senin adın var.. Ey sevgi diyarı! Tacımızsın, gün be gün seni düşünürüz. Ata yurdumsun çünkü. Bu kütük de bize ait her şey var, senden gayrisine yer yok, aklanırsa ruhumuz ancak seninle hayat bulur..

Senden bize kalan hatıralar olmasa, inan yaşamak işkence, bir sır gibi girdin sinemize.

İyiki de girdin iç dünyamıza, al yüreğimizi yeniden yoğur, yeniden kendine bent et.. Naçiz bedenimiz sana armağan, senin yolunda ölmeye her an hazırız, kurbanız sana, can feda, yeter ki ferman buyur. Biz seni bekliyoruz; Ey Semerkand! Ey Hiva! Ey Yesi! Ey Taşkent! Gözlerimizi bağlasalar da biz seni yine buluruz, eğilmeden bükülmeden yürürüz aynı yolda izbe iz. Bu dileğimiz aynı zamanda aşk mektubudur, yeter ki içimizde kopan fırtınaya bir bak, bizi anlarsın elbette.


Muhammedi ışık, önce Mekke de doğdu, o ışığın uzantısı olan Şah-ı Zinde (Peygamberimizin akrabası Kusam bin Abbas) Semerkand da manevi koruyucu olarak metfun. Seni nasıl aramam ki ey Şahı Zinde! Sen bizim her şeyimizsin, sevilmişlerin sevilmişi, seçilmişlerin seçilmişi, sılamızsın sevdamızsın, dilek taşımızsın. Peygamber kokusunu oraya taşıdın çünkü.

Sayende Peygamber dilinde gökteki yıldızlar diye övülen Sahabeler, sahabe halkasının izleyicisi Tabiinler, İmam Maturidi, Pir-i Türkistan, Şahı Nakşibendî’n ruhaniyeti oralarda atıyor hep.


Dahası var enlem hesapları yapabilecek bir meziyete sahip bir bilge insan özelliğine sahip Biruni, Tıp biliminde kendinden söz ettirecek kadar etkili İbni Sina, İranlı şair Rudeki, Gazne’de Şehnameyi yazan Firdevsi, ilk astronom ünlü rasathaneci Uluğ Bey, Ömer Hayam, Doğuyu da batıyı da mest edecek fikirleriyle ünlü Farabi, modern cebir’in öncüsü Harezmi, Harizm’in gurur kaynağı Zemahşeri, Kadizade Rumi, Matematik ve astronomi alanında usta deha olan aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in davetine icabet edip Maveraünnnehir’in İstanbul’a açılan kolu diyebileceğimiz Ali Kuşçu, Türkçe aşığı Ali Şir Nevai, Divani lugati’t Türk eserinin Piri Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Hind’e İslami zenginlik katan Babürname eseri ile meşhur Babür, müzik dehası Abdülkadir Meraği ve daha niceleri o toprakların bereket kandilleri. En önemlisi İslam medeniyetinin hamuru Horasan Erenlerin elinde yoğrulmuş buralarda.. Horasan Erenleri Buhara, Semerkand kilimini dokumakla kalmadılar, kıyamete kadar eksik olmayacak gönül sultanlarını da kilime nakşettiler.

Şimdi o nakşettiğiniz büyük bir emanetin taşıyıcıları olarak Orta Asya’dan Anadolu’ya oradan Balkanlara ve en nihayet dünyaya yelken açtınız.

Dağlar, taşlar, bozkırlar, ırmaklar, okyanuslar, hâsılı cümle âlem sizinle hayat buldu, bulmaya da devam edeceğine inancımız tam. Doğu insanı ile batı insanını buluşturacak manevi soluk oldunuz, köprü oldunuz, canlar cananında her dem oldunuz.


Batı ruhunun susuzluğunu giderecek kaynağın doğuda olduğunun farkında ama, o ışığın önünde engel olan sis perdelerini daha henüz kaldıramadılar. Şimdi onlara Buhara, Semerkand ve Taşkent kütüphanelerinin tozlu raflarında dizili ciltler dolusu eserleri okuyacak bir yüreğe, ya da bu engin hazineleri sunacak bir ele ihtiyaç var.

Bu meydan er meydanı, yeniden sen ortaya çıkınca meydanlar sarsılır, yeter ki seni candan çağıran yürekler anbu an çarpsın gerisi kolay, aydınlık günler bizim olacak elbet.


Eb’ül Hasan Harkani, Ebu Ali Farmedi, Yusuf Hemadani, Abdülhalık Gucdüvani, Arifi Rivegari, Ali Ramiteni, Muhammed Babasemmasi, Seyyid Emir Kü’lal, Bahaeddin-i Buharı, Alaüddin-i Attar, Yakubi Çerhi, Ubeydullah-ı Ahrar, Muhammed Zahit, Derviş Muhammed gibi daha nice Hacegan Erenleri bu bereketli topraklarda saçtıkları ışıkla tüm insanlığa rehber olmaya devam ediyorlar edecekler de, çünkü ışık doğudan doğar, bu böyle biline.

Velhasıl, hasretle bekliyoruz, zincirine bağlıyız, altın halkana pervaneyiz. Her daim kapına dayanmaya hazırız, ne olur bizi kabul et en derin sinene.


Bu bir gönül yolculuğudur. Şair ne güzel demiş; Toprak basar kucağına, güneş çeker sıcağına, atar derdin ocağına..
 
Üst