Al Sana İngiliz Adaleti

Kamil Özkaloğlu

Onursal Üye
Katılım
6 Ara 2008
Mesajlar
359
Tepkime puanı
0
Puanları
0
AL SANA İNGİLİZ ADALETİ

Kıbrıs’lı Türk İşadamı Sayın Asil Nadir, yaşamakta olduğu İngiltere'de 1993'te "hırsızlık" suçlamasıyla hakkında dava açılması üzerine KKTC'ye kaçmıştı…

Sayın Nadir 2010 yılında, (perde arkasını bilmediğimiz nedenlerle); ani bir kararla “Ben İngiliz Adaletine güveniyorum” diyerek, kendi rızasıyla yargılanmak üzere İngiltere’ye giderek teslim olmuştu…

Ve en sonunda, sürdürülmekte olan yargılama süreci dün sona ererek karara bağlanmıştır…

Karar, Sayın Asil Nadir’in 10 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ve cezasının yarısını tamamladıktan sonra serbest kalabileceği şeklinde duyuruldu…

Karara itiraz edilip temyize gidilir mi?

Henüz bilmiyoruz…

Bu arada Sayın Asil Nadir’in tutukluluk yılları bağışlanan 5 yıllık cezasına eklenir mi?
Bunu da bilemiyoruz...

Eğer bu gerçekleşirse; Sayın Nadir kısa bir süre sonra hürriyetine kavuşacaktır…

Biz Sayın Nadir’i göç ettiği İngiltere’de başarılı ve çok zengin olmuş Ulusal görüşte, Kıbrıs Türklerinin Mücadelesini destekleyen ve KKTC’ye sahip çıkan bir Kıbrıs Türk’ü olarak biliyoruz…

O başarılı yıllarında Kıbrıs’ta yatırımlar yaparak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisine çok olumlu katkılarda bulundu…

Kıbrıs’taki yatırımlarıyla yüzlerce Kıbrıs Türkü’ne iş ve aş sağladı…

Daha sonra yatırımlarını Türkiye’ye de yönlendirmiş, Karınca kararınca Türk çalışanlarına da iş ve aş temin ederek ekonomiye katkı sağlamış…

Doğal olarak Sayın Nadir en çok, Kıbrıs’ta Türklere yaşam hakkı tanımayan, Türklerin ekonomisinin düzelmesinden rahatsız olan Rumlar, Yunanlılar ve onların işbirlikçileri tarafından eleştirildi…

1993’te olay ortaya çıkınca İngiltere’dekine ilaveten Türkiye’deki ve Kıbrıs’taki yatırımları da adım adım eriyerek yok olma noktasına geldi…

KKTC’de sadece Kıbrıs Medya etkili bir şekilde varlığını sürdürmektedir…

Buna karşın gerek Türkiye’de gerekse Kıbrıs’ta Sayın Asil Nadir’in yatırımlarının izleri hâlâ açıkça görülmektedir…

Sayın Nadir 1993’ten sonra Kıbrıs’a gelip yerleşince de kendisine yönlendirilen eleştiri ve baskılar ayni çevreler tarafından sürdürülmüştür…

İnanıyorum ki Sayın Nadir o günlerde en büyük hatasını yapmıştır…

O günlerde, (sanırım baskılardan ve eleştirilerden kurtulmak ve bundan kendince yarar sağlayabilmek için) çizgisini değiştirmiş ve Rum görüşleri paraleline girmiştir…

Adeta Kıbrıs Türklerinin varlığına yönelik politikalar ve görüşler savunur olmuş.

Sahibi olduğu Kıbrıs Medya bugün Sayın Nadir’in bu değişmiş çizgisini sürdürmektedir…

Sanmıştır ki Rumların görüşlerini savunarak Helenizm Milliyetçisi Rumların sevgi ve saygısını kazanacak…

Hepimiz biliyoruz ki bu düşünce şekline kapılan ve karşılığında Rumlarla dünyadan adalet ve merhamet dilenen işbirlikçiler de var aramızda…

Hâlbuki Faşist, Irkçı ve Şoven toplumların yönetiminde böyle bir adalet ve merhamet dağıtımı söz konusu bile olamaz ve olmamıştır…

Bir örnek olması açısından yaşanmış bir olayı aktarıyorum…

Taaa 50’li yılların başlarında, Lefkoşa’nın Türk halkının çoğunlukta olduğu bir mahallesinin Kilisesinde bir Papaz yaşıyor. Söylendiğine göre Papazın dünyalar güzeli bir baldızı var. Bir Türk genci bu güzel Rum kızına âşık olmuş. Kızı Papazdan istediklerinde Papaz 2 koşul öne sürmüş ve Türk Gencine, önce Hıristiyan olacaksın sonra da ismini değiştirip Rum olacaksın. O zaman kızla evlenebilirsin. Aşkı o kadar büyükmüş ki Türk Genci bu koşulların ikisini de kabul etmiş ve dünyalar güzeli Rum kızı ile evlenmiş. Rum bölgesine taşınmışlar ve orada yaşamaya başlamışlar.

Rastlantı bu yaaa! Uzun yıllar sonra o Türk gencini bir arkadaşı görmüş. Konuşmuşlar… Bir ara arkadaşı ona sormuş, “Nasıl gider büyük aşkın?” aldığı yanıt;
“Şimdi o işe kalkıştığım için köpekler kadar pişmanım. Rum bölgesinde defalarca bir iş kurmaya çalıştım ama hiçbirinde başarılı olamadım. Hıristiyan oldum, Rum oldum yine de Rumlara yaranamadım. İşyerime gelip alış-veriş yapan bir tek müşteri bulamadım. Bunun da ötesinde sürekli hakaretlere maruz kaldım.

Bana ‘Sen dinini de sattın, Milletini de; sana güvenilmez’ deyip durdular. “Hayatım kahır içinde geçti.”

Arkadaşı ona yine sordu. “Peki, be kardeşim, niye kaçıp Türk Bölgesine gelmedin?” aşkının kurbanı olmuş Türk “Utandım gardaş, gelsem eşin dostun yüzüne nasıl bakardım?” diyerek başını öne eğip uzaklaşmış…

İşte bir çıkar sağlamak için Faşiste, Irkçıya, Şovene teslim olanların akıbetini anlatan bir yaşanmışöykü...


Kamil Özkaloğlu
24 Ağustos 2012
 
Üst