Alparslan Türkeş'i Anarken

Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ALPARSLAN TÜRKEŞ'İ ANARKEN


Türklük ve Türk Dünyası denince, her Türk'ün aklına Alparslan TÜRKEŞ gelmelidir. Çünkü Türk Dünyası'nda O'nun gibi Türklüğe his ve heyecan veren lider ve fikir adamı çok az yetişmiştir. O'nun fikir ve düşünceleri 1960'lardan beri Türklüğün yoluna ışık tutmaktadır. Sayın TÜRKEŞ, Türk Devlet Başkanlarında bulunması gereken, Alplik, Bilgelik, Erdemlilik, Cömertlik, Bozkurtluk, Gönül adamı olmak, İleri görüşlülük gibi özellikleri üzerinde toplamış bir liderdi. O, Bilge KAĞAN, Kutluk KAĞAN, Sultan Tuğrul BEY, Osman GAZİ, Sultan FATİH, Yavuz Sultan Selim ve ATATÜRK gibi " BİLGE LİDERLER" zincirinin son halkasıdır.

Merhum TÜRKEŞ, henüz öğrencilik yıllarında iken; Dünya üzerinde yaşayan milletler ailesinin en şerefli ve en büyük üyelerinden birisi olan TÜRK MİLLETİ' nin varlığını sürdürebilmesi ve tarihteki şanlı yerini tekrar alabilmesi için yeni bir mücadeleye atılmasının gereğine inanmıştı. Gerek askerlik gerekse siyasi hayattaki mücadelesi onun bu inancının eseridir.

BAŞBUĞ TÜRKEŞ' in hedefi: " Türk Milleti' ni çağlar üzerinden sıçratarak, ilimde, teknikte, ahlakta ve maneviyatta bütün milletlerin en ön safına geçirmekti." O' da Atatürk gibi : " Az zamanda çok işler başarmak" tan yana idi. O bu mücadelesinde "İslam iman, ahlak ve faziletine, Türk kültürüne ve Türklük şuuruna " dayanıyor; Türk Milletine inanıyor, güveniyor ve şöyle diyordu : " Türk milletinin binlerce yıllık tarihi boyunca yenilmez olmasını sağlayan ve bu güne kadar her felaketin üstesinden gelerek, her tehlikeyi çiğneyip üstüne çıkmasını sağlayan bazı milli vasıfları, gelenekleri ve inançları vardır; karakteri vardır. Bunların başında: "asla yenilmeyi kabul etmemek, asla mağlup olmayı kabul etmemek, boyun eğmeye ve mağlup olmaya karşı çıkmak" görüşü ve karakteridir. Teslim olmayı ret, mağlup olmayı ret yenilmezliğin sırrıdır. Durum ne kadar karanlık olursa olsun, ne kadar imkânsızlıklar içerisinde bulunursak bulunalım, asla yenilmeyi kabul etmemek, asla teslim olmayı kabul etmemek Türklüğün ezeli şiarıdır."

Türk Dünyasının Bilge Lideri TÜRKEŞ, " Devlet-Millet" ve " Aydınlar-Halk zıtlaşması "na ve çekişmesine karşı olup, devletle milletin; aydınlarla halkın bütünleşmesi ve kaynaşmasından yanaydı. O, bu konuya dikkat çekerek şöyle diyordu: "Türk aydınları, Türk gençliği! Buluşma yerimiz, buluşma noktamız, imanlı Türk ferdinin kafası, kalbi ve cevheri aslisidir. Bu güne kadar olduğu gibi Türk milletini yalnız kendi yazdığınız kitabı okumaya, yalnız kendi söylediklerinizi dinlemeye çağırmayınız. Siz de onun söylediklerini dinlemeye, onun okuduğu kitabı okumaya, onu tanımaya, onu anlamaya koşunuz. O zaman buluşma yeri ve noktasında asgari müştereklerde değil, azami müştereklerde birleşeceğiz."

Üzülerek belirteyim ki Merhum Başbuğumuzun yıllar öncesinden görüp tesbit ettiği " Devlet Millet Çatışması" ve " Aydın Halk uyuşmazlığı" bu günde çözülememiş dahası olanca vahameti ile devam etmektedir. Milleti ilgilendiren hayati meselesinde bile bir toplumsal uzlaşma sağlanamamıştır. İktidar Türk milletinin ilgi ve ihtiyaçlarına göre hareket etmek yerine yabancılardan emir ve icazet alarak ülkeyi yönetmektedir. Üniversitelerimizde ve medyamızda kümelenmiş sözde aydınlar sanki PKK ve Türk Düşmanları ile söz ve işbirliği içine girerek ülkenin ve milletin bölünüp parçalanması için birbirleriyle yarış etmektedirler.
Yine üzülerek belirteyim ki ülkemizin bu zor günlerden geçtiği bir dönemde bazı Milliyetçi-Ülkücü Aydınlar zamanlarını millet ve memleket meselelerine ayırıp, çareler üreteceklerine kendi menfaatlerini temin kaygısına düşmüşlerdir.

Merhum TÜRKEŞ, bir iman ve ahlak abidesiydi. O, " Türk milletine Bizans'tan geçme gevşeklik, laubalilik, dedi _kodu, fitne fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklamamak, rastgele laf söylemek… gibi kötü huy ve hastalıklara şiddetle karşı çıkar ve " Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz; her şeyden önce Yüksek Vasıflı Türk olmaya mecbursunuz." " derdi. Sözün ayağa düştüğü, yüksek vasıflı Türklerin azaldığı bir dönemde, Başbuğumuzun bu sözleri her ülkücü ve MHP'linin kulağına küpe olmalıdır.

Sayın TÜRKEŞ, dinin istismarına ve politikaya alet edilmesine şiddetle karşıydı. O, riyadan ve mürailikten uzak kalarak ibadetlerini yapan; inandığı gibi yaşayan samimi bir Müslüman dı. O'nun İslam'ı samimi bir şekilde ve ihlâsla yaşama biçimi hepimize örnek olmalıdır.

O'nun en önemli özellilerinden birisi, olayları önceden kestire bilme, ileri görüşlülük özelliğidir. Türk Dünyası ve Sovyetler birliğinin dağılması ile ilgili politikalarda her kesimden en az 50 yıl ileride olmuştur. Başbuğumuzun Türk Dünyası ve Sovyetlerle ilgili politikaları önceden kestiren ve o doğrultuda politikalar üreten tek lider olduğu "Tarih Türkeşi Haklı Çıkardı" sözleriyle teyid edilmiştir.

Başbuğumuz, komünizme, kapitalizme, emperyalizme, yolsuzluğa, rüşvete, haksız kazanca, bölgeciliğe ve bölücülüğe karşı amansız bir savaş açmıştı. Türk Milletini bölmek ve parçalamak isteyenler, karşılarında yıkılmaz, yenilmez ve aşılmaz bir engel olarak Merhum TÜRKEŞ'i bulmuşlardır. O, devlete ve millete yönelik tehditler karşısında " YAVUZ BİLEKLİ" günlük yaşantısında " YUNUS YÜREKLİ" bir insandı. O haşin ve sert görünüşünün altında; yumuşak bir kalp saklıydı. O'nun duruşu bile dosta güven, düşmana korku salardı.

Sayın TÜRKEŞ, hoşgörülü, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı, milli menfaatleri parti menfaatlerinden önde tutan siyaset anlayışı ile demokratik kültürün en güzel örneklerini veren ve her siyasetçi tarafından örnek alınacak bir siyaset ve devlet adamıydı. Allah rahmet eylesin…EL FATİHA..
 
Üst