Ana Dilin Arındır

  • Konbuyu başlatan SALUR
  • Başlangıç tarihi
  • Okuma süresi: 3:59

SALUR

Dost Üyeler
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
859
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
(the_aci_show)
ANA DİLİN ARINDIR
Yukarıdaki başlık bir Türk Atasözüdür. Bugün Anadolu’da pek fazla söylenmeyen ama Orta Asya’da çok işletilen bir sözdür. Türkistan coğrafyasındaki “ar” sözü ise bizim Anadolu’da söylediğimiz “namus” anlamına gelir. Yani “Ana dilin namusundur.” Demek ki; bu söz ile atalarımız bize, “ana dilimizi namusumuz gibi korumamız gereğini” söylüyor.
Ben, babamın babasını ve anasını göremedim. Anamın ise sadece anasını görebildim. Rahmetli anneannem, kendisine “maşallah iyisin, iyi görünüyorsun” gibi şeyler söylendiğinde, buna karşılık olarak çok sık bir şekilde “Aman yavrum iyilik dediğin ne ki, Allah iman baylığı versin” , ifadelerini kullanırdı. Bu sözü aynı durumlarda ve aynı şekliyle rahmetli babamdan da çok sık duyardım. Bugün Türkiye Türkçesinde kullanımını kaybetmiş olan “bay” ve “baylık” sözleri halen Türkistan’da hem de çok kullanılan bir şekilde yaşamakta ve “zengin” ve “zenginlik” anlamına gelmektedir. Yani benim rahmetli anneannem ortak tarihi Türkçe ile “Allah’tan iman zenginliği” diliyor.
Hadi diyelim ki; bu söz hazinesini bizim neslimiz de bilmekte ve kullanmaktadır. Ama işte o kadar. Yaşanmakta olan dil yozlaşması sürecinde bu sözün, bizim kuşağımızın babaları ile çocukları arasında yok olduğu gerçeği karşımızda duruyor. Böylelikle dilimiz giderek fakirleşiyor ve kendine ait özgün ifade gücünü yitiriyor. Böyle olunca da başka dillerin, bizim dilimiz üzerindeki tesir gücü artıyor. Dilimiz, kendine has öz kimliğini yavaş yavaş kaybediyor. Bu çok sade bir örnekti. Konuyu daha çarpıcı bir örnek ile biraz daha açmak isterim.
Bizim tarihimizde, bizi başka milletlerden farklı kılan bazı özelliklerimiz var. Bu özelliklerden birisi de “AT” ile olan yakınlığımız, ata olan hâkimiyetimiz. Bu özelliğimiz asırlar boyunca bizi başka milletlere üstün kılmış. Peki, bu dururumda, bizim dilimizde “AT” a dair bir zenginlik, “AT” ile ilgili ifade ve terimlerde bir bolluk olması gerekmez mi? Elbette bu böyle olmalıdır. Ama “Gerçek böyle midir?” sorusuna bugün bir Türkiye Türk’ü olarak “Evet” cevabı verebiliyor muyuz?
Bugünkü dilimizde “Kır at, Doru at ya da Beyaz at” gibi sadece atın renklerini izahtan ve bir de “tay” gibi atın yavrusunu ifadeden başka “AT”a dair kaç söz var? Ama bakınız bugün hala Orta Asya’da ve özellikle de Kazakistan’da AT’ın rengi, koşma tarzı, huyu ve karakteri, hızı, gücü ya da güçsüzlüğü gibi hususlarla ilgili olarak verilen adların dışında, doğumundan ölümüne kadar bir AT’a sadece çeşitli yaş devrelerini ifade etmesi bakımından ne adlar veriliyor;
Yeni doğmuş bir ata 6 aylık oluncaya kadar KULUN,
6 ay ile bir yaş arasında CABAĞI,
1 – 2 yaş arasında erkek ise TAY, dişi ise BAYTAL,
2 – 3 yaş arasında erkek ise KUNAN, dişi ise KUNACIN BAYTAL,
3 – 4 yaş arasında erkek ise DÖNEN, dişi ise GÖNECİN BAYTAL,
4 yaşından sonra erkek-dişi ayrımı yapılmaksızın;
4 – 5 yaş arasında BESTİ,
6 – 8 yaş arasında CÖNEN,
9 – 11 yaş arasında KARTAN,
12 – 14 yaş arasında KARTAMIŞ,
15 – 17 yaş arasında KARİ,
18 – 20 yaş arasında CAKSA,
21–22 yaş arasında CASAĞAN, (Türkiye Türkçesindeki ; YAŞAYAN)
22 yaştan sonra CASAMIS, (Türkiye Türkçesindeki; YAŞAMIŞ).
Bizim, yani Anadolu Türklüğünün ecdadı, bu dil zenginliğini hala korumakta ve yaşatmakta olan Orta Asya Türklüğünün ecdadı ile bir tarihi birlikte yaşayarak gelmiş. Ama bugün biz bu kelimelere ve bu kelimelerin dilimize kattığı zenginliğe sahip değiliz. Şimdi bu zenginliğe hep birlikte yeniden sahip olmamız ve bu zenginlikten güç alarak geleceğe daha güçlü yürümemiz için, yeniden birbirimize dönmemiz ve birbirimizi yeniden tanımamız gerekiyor.

Not:Alıntıdır.
 
Üst