Angola ve Cezayir Örnekleri ile Kibris`daki Ingiliz Uslerinin Hukuki Statusu

Mehmet Sukru Guzel

New member
Katılım
3 Şub 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kıbrıs’ta Yer Alan İngiliz Üslerinin Hukuki Statüsü, Angola ve Cezayir Örnekleri, Unutulmuş Birleşmiş Milletler Dekolonizasyon Hukukunu Yeniden Hatırlatma
Mehmet Şükrü GÜZEL*
ÖZET:

Birleşmiş Milletler’in Dünya’daki başarısızlıkları arasında sayılan Kıbrıs Adası’nda yaşanan Uluslararası çatışma ortamının kökeni BM Antlaşması’nda yer alan Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın uygulanmasından kaynaklanan algı farklılıklarının netleştirilememesidir. Bugün devam eden Kıbrıs sorununun temelinde algımamanın netleştirilememesi yatmaktadır. Bu
algılama farkı benzer şekilde bir Portekiz sömürgesi olan Angola ve Fransız sömürgesi olan Cezayir için de BM içerisinde geçmiş dönem içerisinde yaşanmış, her iki devlet de BM üye olmadan önce bu ülkeleri kendilerinin denizaşırı eyaleti yapmışlar ve BM hukukunda Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın var olmadığını BM’e beyan etmişlerdir.



Ön Bilgi:

BM Antlaşması

11. Bölüm Özerk Olmayan Ülkelere İlişkin Bildirge

Madde 73
Halkların henüz kendi kendilerini tam olarak yönetmediği bölgelerin yönetilmesinden sorumlu olan ya da bu sorumluluğu yüklenen Birleşlmiş Milletler üyeleri, bu bölgelerde yaşayanların çıkarlarının herşeyden önce geldiği ilkesini kabul ederler. İşbu Antlaşma ile kurulan barış ve güvenlik sistemi içinde bu bölgelerde yaşayanların refahını en yüksek düzeye çıkarma yükümlülüğünü kutsal bir ödev bilirler ve bu amaçla:

a. Sözkonusu halkların kültürüne saygı göstererek onların siyasal, ekonomik ve sosyal bakımdan ilerlemelerini ve eğitim alanında gelişmelerini sağlamayı, onlara hakça davranmayı ve onları kötülüklerden korumayı;

b. Her ülkeye ve halkına özgü koşullar ve bunların çeşitli aşamalarına uygun olarak, bu halkların kendi kendilerini yönetme yeteneğini geliştirmeyi, onların siyasal özlemlerini gözönünde tutmayı ve kendi özgür siyasal kurumlarının giderek geliştirilmesinde onlara yardımcı olmayı;

c. Uluslararası barış ve güvenliği pekiştirmeyi;

d. Bu maddede belirtilen sosyal, ekonomik ve bilimsel amaçlara uygulamada ulaşmak üzere yapıcı gelişme önlemlerini kolaylaştırmayı, bilimsel araştırmaları özendirmeyi, birbiriyle ve koşullar elverdiğinde uluslararası ihtisas kuruluşlarıyla işbirliği yapmayı ve e. XII. ve XIII. Bölümler’in uygulama alanı dışında, sorumlulukları altında bulunan ülkelerin ekonomik, sosyal ve eğitim koşullarına ilişkin istatistiksel ve teknik nitelikte başka bilgileri, güvenlik gerekleri ve anayasalara ilişkin görüşler saklı kalmak üzere, bilgi için düzenli olarak Genel Sekreter’e iletmeyi kabul ederler.

1 - Giriş


Birleşmiş Milletler 1945 tarihinde kurulduğu dönem içerisinde Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri yaklaşık 750 milyon kişi, kendi kendisini yönetmeyen koloniyal ülkelerde yaşamakta idi.

Birlesmiş Milletler Antlaşması’nın 11.Bölümü’nde Özerk Olmayan Bölgelere İlişkin Bildirge’de yer alan 73. ve 74. Maddeleri, Kendi Kaderini Tayin hakkına saygıyı ve Birleşmiş Milletler’in dekolonizasyon sürecindeki pozisyonunu düzenlemektedir. Birleşmiş Milletler kurulduğundan
bugüne kadar 80’in üzerinde koloni, koloniyal yönetimden çıkarak bağımsızlığına kavuşmuştur, halen 16 ülke Uluslararası Vesayet Rejimi altında bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler Konferansı’nın 1945 tarihinde ABD’nde San Francisco şehrinde yapmış olduğu toplantıda Özerk Olmayan Bölgelere İlişkin Bildirge şu an Birleşmiş Milletler
Antlaşması’nın 11. Bölümünü oluşturan kısım kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Şubat 1946 tarihindeki Londra’daki ilk sezonunda alınan 9 numaralı kararında Özerk Olmayan Bölgelere İlişkin Bildirge’de yer alan 73. Maddenin E Fıkrasına göre üye devletlerin BM Genel Sekreteri’ne ilgili madde kapsamındaki bölgelerde ekonomik, sosyal,eğitim koşullarına ilişkin bilgileri iletmeleri için 20 Eylül 1946 tarihine kadar süre verilmiştir. Portekiz, 1946 tarihinde BM üye olmadığı için herhangi bir bilgi BM Genel Sekreteri’ne iletmiştir. Fransa ise Genel Sekretere verdiği bilgi ile Cezayir hariç olmak üzere toplam 18 bölgenin kolonisi olduğunu ve BM Antlaşması’nın 73.Maddesi kapsamında olduğunu bildirmiştir.

BM Genel Kurulu 14 Aralık 1946 tarihinde, 66 sayılı kararı ile üye ülkelerden 73. Madde kapsamındaki bölgeler için her yılın Haziran ayının 30. gününe kadar bu bilgilerin düzenli olarak
gönderilmesini istemiştir. Genel Kurul aynı zamanda Genel Sekreter’in yıllık raporunu incelemek üzere 73. Maddenin E fikrasına göre rapor göndermek yükümlülüğünde olan ülkeler ve Genel Kurul’un seçeceği ülkelerden oluşan bir geçici komite oluşturma kararını almıştır. 16 ülkeden oluşan bu komite 4 numaralı komite olarak 1947 yılında göreve başlamıştır.

İngiltere Kıbrıs Adası’nın koloniyel düzende olduğunu 73. Maddenin E Fıkrasına göre Genel Sekreter’e bilgi göndererek 1946 tarihinde kabul etmiştir. Fransa, Cezayir’in BM
Antlaşması’nda Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın bulunduğunu reddetmiş ve Cezayir’in kendi toprak bütünlüğü içerisinde bulunduğunu beyan etmiştir.

2 - Cezayir’in BM hukukunda Kendi Kaderini Tayin Hakkını Kazanması


5 Temmuz 1962 yılında bağımsızlığını kazanmadan önce Fransa’nın kolonisi Cezayir’de, Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin (FLN) 31 Ekim 1954 tarihinde Betna ve Aures'te başlattığı
ayaklanmalar aynı zamanda, Fransa’nın koloniyal yönetimine karşı ilk ciddi başkaldırıyı da temsil etmektedir. Fransa karşılığında yoğun bir tutuklama kampanyasına başlamıştı. Ertesi yıl Ayn Abid'de ve El-Alia madenlerinde patlak veren ayaklanma, Avrupalılara yönelik genel bir saldırının başlangıcına dönüşmüştü, Fransız yönetimi buna idamlarla karşılık verdi.1956’da Fransa'da iktidara gelen hükümetin valiliğe atadığı Robert Lacoste, direnişi zorla bastırma politikasına yöneldi. Ülkenin iç kesimlerinde giderek denetimi sağlayan FLN'nin etkisini kırmak amacıyla Cezayir 'e 500 bin kişilik bir Fransız ordusu gönderildi. Bu sırada daha önce silahlı mücadeleye karşı çıkan milliyetçi önderlerin çoğu FLN'ye katılmaya başladılar. Bu süreçten sonra Cezayir, artık Birleşmiş Milletler’in dekolonizasyon sürecinde Genel Kurul’un gündeminde yer almaya başlamış oldu. ( 1 )

12 Nisan 1956 tarihinde BM’e üye 17 ülke Cezayir’de yaşananların BM Güvenlik Konseyi’nce BM Genel Kurulu’nun temel insan haklarının Fransa tarafından ihlal edilmesi sebebi ile gundemine alınmasını talep eden bir dilekçe vermişlerdir. 13 Haziran’da bu sefer 13 ülke BM Güvenlik Konseyi’nin Genel Kurulu’nun gündemine alınması için ikinci bir dilekçe vermişlerdir.

BM Güvenlik Konseyi’nde Cezayir için 26 Haziran’da toplanarak, konunun Genel Kurul gündemine alınıp alınmamasını tartışmıştır. Fransa toplantıda, Cezayir’de yaşananların Fransa’nın iç sorunu olması sebebi ile, konunun Genel Kurul gündemine alınmasına karşı çışmıştır. Egemen
devletin iç işlerindeki isyancılar konusunun BM Antlasması’nın 34. Maddesine ve 2. Maddesinin 7 Numaralı paragrafına göre gündeme alınamayacağını dile getirmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan ilk oylamada konunun Genel Kurulu’un gündemine alınması reddedilmiştir. BM Güvenlik
Konseyi’ne verilen ilk dilekçelerde Cezayir’in BM Antlaşması’ndan kaynaklanan Kendi Kaderini Tayin Hakkı çerçevesinde bir görüşme olmamıştır.

2 Ekim 1956 tarihinde bu sefer 15 ülke, Genel Kurulu’un, Fransa’nın Soykırım Antlaşması’nı ihlal ettiği gerekçesi ile Cezayir konusunu gündeme alması için dilekçe vermiştir. 15
Kasım 1956 tarihinde Genel Kurul, Cezayir konusunun görüşülmesini karara bağlamış ve konu 4 ile 13 Şubat 1957 tarihleri arasında BM’in önce 1 Numaralı Politik Komitesi’nde görüşülmüştür.

Fransa görüşmelerde, konunun gündeme alınması BM Antlaşması’nın 2. Maddesinin 7 Numaralı paragrafına aykırı olduğunu, ayrıca Genel Kurul’un bu konudaki yetkisini belirten BM Antlaşması’nda bir madde bulunmadığını aynı şekilde Genel Kurul’un kendisinin Kendi Kaderini Tayin Hakkı konusunda da yorum yapma hakkının olmadığını belirtmiş, tam aksine BM’in üye ülkelerin sınırlarına saygı temelinde oluştuğunu, Fransa’nın 1830 tarihinde hiçbir iktidar veya
egemenliğin olmadığı bir bölgeyi meşru olarak Fransa’nın yerleşmesinin bulunduğunu ve son 120 yıldır, Fransa’nın Cezayir’deki meşruiyetinin asla sorgulanmadığını belirtmiştir. Fransa, BM Genel Kurulu’nun yapacağı her hangi bir öneriyi dikkate almayacağını, konuyu kendi Anayasa’sından
kaynaklanan bir şekilde politik sistemi belirleyeceğini söylemiştir. Cezayir’de yaşananların yabancı güçler tarafından desteklenen terorist bir isyan olduğunu belirtmekle beraber, Fransa’nın liberal bir politik çözüme taraftar olduğunu, bunun 3 aşamalı gerçeklestirilebileceğini, ( 1 ) – şartsız bir ateşkes antlaşması -( 2 ) - demokratik ülkeden gelecek gözetmenlerin eşliğinde her kesimin
katılacağı serbest seçimler, ( 3) seçilecek temsilciler tarafından belirlenecek Cezayir’in gelecekteki rejiminin tespit edilmesi olduğunu dile getirmiştir. Diğer üye ülke temsilcileri değişik görüşler dile getirmişlerdir. Yapılan görüşmeler sonrasında Genel Kurul’un 15 Subat 1957 tarihli 654 sayılı
toplantısında 1012 sayılı karar Cezayir için alınmıştır. Alınan karar da Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın ilkeleri ile uyum içerisinde işbirliği ruhu ile barışçıl, demokratik ve adil bir
cözümün bulunması noktasındaki umut belirtilmiştir. ( 2 )
16 Haziran 1957 tarihinde bu sefer 22 üye ülke Cezayir’in tekrar Genel Kurul gündemine alınması için bir memorandum yayımlamışlardır. Memorandumda 15 Şubat 1957 tarihinde alınan 1012 sayılı Genel Kurul kararı sonrasında Cezayir’de bir gelişme yaşanmadığından bahis ile tekrar görüşülmesi gerekliliğini ve Fransız yönetiminin şiddet ve vahşet politikası durumun daha da kötüye götürdüğünü belirtmişlerdir. 20 Eylül 1957 tarihinde Genel Kurul konuyu gündemine almayı kabul etmiş ve Cezayir 27 Kasım - 6 Aralık 1957 tarihleri arasında 1 numaralı Politik Komitede görüşülmüştür. Fas ve Tunus Cezayir sorununun cözülmesi için iyi niyetli arabuluculuk faaliyetlerinde bulunma noktasında öneri sunmuştur.
________________________
1 - http://tr.wikipedia.org/wiki/Cezayir_Bağımsızlık_Sava%
C5%9F%C4%B1, Erişim tarihi 04.10.2010
2 – Y. U.N , 1956 Sayfa116, New York , ABD
Fransa temsilcisi, Fransa’nın Cezayir konusunda konumunu değistirmediğini, Cezayir’in 1848 Anayasası ile Fransa’nın bir parçası olduğunu ve Fransa’nın, Cezayir’inde dahil olduğu tanınmış sınırları ile BM’e üye olduğunu ve tartışmaların bu çerçevede devam ettiğini, Cezayir’deki sorunun bir azınlık tarafindan çıkarıldığını ve dışarıdan desteklendiğini söylemiştir. Fas ve Tunus' un iyi niyetli arabuluculuk faaliyetlerinin Fransa tarafından kabul edilemeyeceğini ama ateşkes antlasması noktasında meditasyonlarının kabul edilebileceği söylenmiştir. Fransa sosyal reformların Fransa yönetimi tarafından yapıldığını ve 3 aşamalı planın ( ateskes- serbest seçimler ve görüşmeler ) yürürlükte olduğunu eklemiştir. 1 Numaralı Politik Komitede yapılan görüşmeler sonrasında 10 Aralık 1957tarihinde Cezayir için 1184 sayılı kararı kabul etmiştir. Bu karar ile BM Genel Kurulu, Tunus ve Fas’ın, Cezayir konusundaki iyi niyetli arabuluculuk faaliyetlerini kabul etmiştir. Cezayir sorununun BM Antlasması’nın ilkeleri ve prensipleri çerçevesinde çözulmesi için istemini belirtmiştir. (3)

16 Haziran 1958 tarihinde 24 ülke tarafından Cezayir’in Genel Kurul’un gündemine alınması için başvuruda bulunmuşlardır. Başvuru metninde 15 Şubat 1957 tarihli 1012 sayılı Genel Kurul kararına gönderme yapılmış ve bu karar sonrasında geçen süre içerisinde hiçbir gelişmenin Cezayir de yaşanmadığı, aksine Cezayir’den gelen raporların tam tersine durumun fenalaştığını gösterdiğini bildirmişlerdir.17 Eylül 1958 tarihinde Genel Kurul’da yapılan görüşmeler sırasında Fransa eski konumunu koruyarak, Cezayir’in konuşulmasının Fransa’nın egemenliğine aykırı olduğunu dile getirmiştir ve BM Antlasması’nın tekrar 2. Maddesi’nin 7 numaralı Fıkrasına da karşı
geldiğini yenilemiştir. Genel Kurul Cezayir konusunu 22 Eylül 1958 tarihinde gündemine almıştır.

1 Numaralı Politik Komite’de Cezayir konusu 8 ve 13 Aralık 1958 tarihleri arasında görüşülmüştür.

Fransa 1958 tarihinde görüşmeleri boykot etmiştir. 1958 yılında yapılan görüşmelerde Cezayir için herhangi bir karar Genel Kurul’da alınmamıştır . (4)

10 Haziran 1959 tarihinde 22 ülke tarafından Cezayir’in Genel Kurul gündemine alınması için tekrar basvuruda bulunmuşlardır. 1959 yılındaki başvuruda ilk kez Kendi Kaderini Tayin Hakkı, Genel Kurul gündemine alınması için yapılan başvuruda geçmiştir. Fransa 13 Haziran tarihinde bir mektup ile tekrar Cezayir konusunun bir egemen ülkenin iç meselesi olduğunu,
başvurunun BM Antaşması’nın 2. Maddesinin 7 numaralı paragrafına göre aykırı olduğunu karşı ve 1956 yılında BM Güvenlik Konseyi’nde Cezayir konusunda bir görüşmenin yapılmasının kabul edilmediğini hatırlatmıştır. Fransa’nın karşı çıkışının 1 gün sonrasında bu sefer 25 ülke cevap
vererek 1955 yılından itibaren konunun sürekli BM gündeminde yer aldığını ve bir milyondan fazla Cezayirlinin yer değiştirdiğini, alınmış Genel Kurul kararlarının hayata geçmemesi sebebi ile konunun tekrar Genel Kurul gündemine alınmasının gerekli olduğu ifade edilmiştir. 16 Eylül 1959
tarihinde Genel Kurul yeniden konuyu gündemine almıştır.

16 Eylül 1959 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle, Cezayir’de barışın sağlanması ve ateşkes ilan edilmesi şartı yerine gelmesinden 4 yıl sonra referanduma gidilmesini önermiştir. Referandum’da Cezayir halkı 3 seçeneği oylayacaktır.

( 1 ) Ayrılma Hakkını,
( 2 ) Fransa ile Cezayir'in tam bir entegrasyonu,
( 3 ) Cezayir’in Cezayir’liler tarafından yönetilmesi ile birlikte Fransa ile yoğun bir ekonomik, sosyal, eğitim, savunma ve dış işlerinde ilişkide olması.

_________________
3 – A/L.239 .1957, BM Kütüphanesi Cenevre, İsviçre
4 – 13.Dönem Genel Kurul 117.Sayılı toplantı tutanakları. BM Kütüphanesi Cenevre İsviçre
16 Eylül 1959 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle, Cezayir’de barışın sağlanması ve
ateşkes ilan edilmesi şartı yerine gelmesinden 4 yıl sonra referanduma gidilmesini önermiştir.
Referandum’da Cezayir halkı 3 seçeneği oylayacaktır. ( 1 ) Ayrılma Hakkını, ( 2 ) Fransa ile
Cezayir'in tam bir entegrasyonu, ( 3 ) Cezayir’in Cezayir’liler tarafından yönetilmesi ile birlikte
Fransa ile yoğun bir ekonomik, sosyal, eğitim, savunma ve dış işlerinde ilişkide olması.
BM Genel Kurul’u Cezayir konusunun görüşülmesi için 1 Numraralı Politik Komiteyi tekrar
görevlendirmiştir. 30 Kasım 7 Aralık 1959 tarihleri arasında yapılan görüşmeler sırasında Fransa, 16
Eylül tarihli de Gaulle’in açıklamasının geçerli olduğunu, açıklamaya uygun bir takvimin
uygulanmasını talep etmiş, öncelikli olarak Cezayir’de ateşkesin sağlanması gerektiği dile
getirilmiştir. Politik Komite’de yapılan görüşmeler sonrasında 12 Aralık 1959 tarihinde BM Genel
Kurul’unda yapılan görüşmeler sonrasında Genel Kurul herhangi bir karara varamamıştır. ( 5) 1960
yılında 20 Haziran ve 14 Eylül 1960 tarihlerinde 25 ülke Cezayir’in yeniden Genel Kurul
gündemine alınması için dileçe vermişlerdir. Genel Kurul, Cezayir’i yeniden gündem maddesi
olarak belirlemiş ve konunun gürüşülmesine Fransa, yeniden Cezayir konusunun, Fransa’nın bir iç
meselesi olması sebebi ile yetkisiz olduğunu belirtmiştir. Fransa’nın bu sebep ile BM’de yapılacak
görüşmelere katılmayacağının altını çizmiştir. Politik Komite’de 5 ve 15 Aralık tarihleri arasında
yapılan görüşmelerde Tunus, Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle’nin 16 Eylül 1959 tarihinde, Cezayir
konusunda Fransa’nın tektaraflı çözüm politikasını bıraktığını ve Cezayir halkının Kendi Kaderini
Tayin Hakkı’nı tanıdığını ve 3 seçenekli bir plan ile Cezayir halkının bağımsızlık, Fransa ile
bütünleşme veya Fransa içerisinde yer alarak otonomiye sahip olabilmesi seçeneklerini sunduğunu
hatırlatmıştır.
Politik Komite’de hazırlanan bir karar tasarısı 19 Aralık 1960 tarihinde Genel Kurul’un
gündemine gelmiştir. Gelen tasarı üzerinde yapılan değişiklikler sonrasında oylanmış ve 1573 sayılı
BM Genel Kurulu kararı Cezayir için alınmıştır. Bu karar ile Cezayir için BM Antlaşması’nın
73.Maddesine göre Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın var olduğu ilk kez olarak kabul edilmiştir. 1573
sayılı kararınn 1 numaralı bendinde BM'in Cezayir halkının kendi kaderini tayin hakkını ve
bağımsızlığını tanıdığını, 2 numaralı bendinde Cezayir'in birliği ve bütünlüğü çerçevesinde Kendi
Kaderini Tayin Hakkı’nın başarılı bir şekilde uygulanması için garantilerin verilmesi gerektiğini ve
3 numaralı bendinde Genel Kurul, BM’in Cezayir’in Kendi Kaderini Tayin Hakkı konusundaki
sorumluluğunu kabul etmiştir.
BM’in kuruluşundan 1960 yılında alınan 1573 sayılı Genel Kurul kararına kadar BM
içersinde Fransa, Cezayir’i 1848 Anayasası’ndan itibaren kendi toprak bütünlüğü içerisinde yer
aldığını, BM’e Fransa'nın üyeliğinin 1848 Anayasası'nda çizilen sınırları çerçevesinde
gerçekleştiğini, Cezayir’i bir koloni olarak kabul etmediği ve bu sebeple de 1946 yılında BM Genel
Sekreterine bildirmiş olduğu koloniler listesinde yer vermemiştir. BM Genel Kurul’u 1573 sayılı
kararı ile Cezayir’i toprak bütünlüğü içerisinde, kendi sorumluluğu altında Kendi Kaderini Tayin
Hakkı’nı tanımıştır. ( 6 )
3 - Angola’nın BM Hukukunda Kendi Kaderini Tayin Hakkını Kazanması
Angola güneybatı Afrika’da, Namibya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Zambiya ile komşu
olan, batısında Atlas Okyanusu bulunan bir ülkedir. 1975 yılına kadar Portekiz sömürgesi olarak
kalmıştır.
________________
5 – 14.Dönem Genel Kurul 121 Sayılı toplantı tutanakları, BM
Kütüphanesi Cenevre İsviçre
6 – 15.Dönem Genel Kurul 127 Sayılı tolantı tutanakları, BM Kütüphanesi Cenevre İsviçre
Ülkenin ismi, bu toprakların 16’ncı yüzyıldaki yerli sahipleri olan Bantu’ların kullandıkları N’gola
kelimesinden sömürge döneminde Portekizce’ye geçmiştir. Angola 1655 tarihinde Portekiz
tarafından koloni olarak ilan edilmiştir. 1655 yılından 20 Ekim 1951 tarihine kadar Angola
Portekiz’in sömürgesi olarak adlandırılır iken, bu tarihte, Portekiz’in denizaşırı eyaleti olarak
hukuki statüsü değiştirilmiş, Angola koloni statüsünden şekil olarak Portekiz tarafından
çıkartılmıştır. 20 Ekim 1951 tarihi itibari ile Angola Portekiz’in bir denizaşırı eyaleti olarak ilan
edildiği zaman Portekiz henüz Birleşmiş Milletler’e üye bir devlet konumunda bulunmamaktadır.
Portekiz Birleşmiş Milletler’e 1955 tarihinde üye olmuştur. 1961 yılında Angola’da başlayan
Portekiz yönetimine karşı silahlı ayaklanmalar 1974 yılına kadar devam etmiştir. 25 Nisan 1974`de
Portekiz’de meydana gelen Karanfil Devrimi sonrasında Portekiz yonetimi Angola’da bulunan
askerlerini geri çekme kararını almıştır. Angola 1975 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur. ( 7 )
1955 yılında Portekiz Birleşmiş Milletler’e üye olmasının ardından Birleşmiş Milletler
Antlaşması’nın 11. Bölümünde Özerk Olmayan Bölgelere İlişkin Bildirge kısmında yer alan 73.
Maddenin E fıkrasından kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmeyi reddetmiştir. Aynı şekilde
İspanya da kendi kontrolü altındaki koloniler konusunda 73. E’den kaynaklanan sorumluluklarını
yerine getirmeyi 1960 yılına kadar reddetmeye devam etmekte bulunmaktadır. BM Antlaşması’nın
73. Maddesi sömürge yönetimi altında kolonilerde yaşayan halkların BM Hukuku’nda Kendi
Kaderini Tayin Hakkı’nı düzenlemektedir. Maddenin E fıkrası kolonilerde ekonomik, sosyal ve
eğitim koşullarına ilişkin istatiksel ve teknik nitelikte bilgileri düzenli olarak BM Genel Sekreterine
iletme yükümlülüğünü düzenlemektedir. Bu çerçevede koloniter ülke Portekiz’in 73’E den
kaynaklanan sorumluluğunu kabul ederek, Genel Sekreter’e bilgi göndermesi, Portekiz açısından
Angola’nın Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı kabul etmesi manasına gelmekte olacaktır.
Zengin petrol ve elmas yataklarına sahip Angola’nın bu kaynaklarını kaybetmemek için
Portekiz 73 E’den kaynaklanan sorumluluğunu reddetmesi özü itibari ile Angola’da yaşayanları BM
hukuku içerisinde yer alan Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı reddetmesi manasına gelmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 12 Aralık 1959 tarihinde, 1467 sayılı kararı ile Birleşmiş
Milletler’e üye ülkelerin BM Antlaşması’nın 73. Maddesinin E fıkrasından kaynaklanan
sorumluluğunun belirlenmesi amacı ile 6 üye ülke, Hindistan, Meksika, Tunus, Hollanda, İngiltere
ve ABD’den oluşan bir özel komite belirlemiştir. Bu özel komite BM Genel Merkezi’nde 23 Şubat -
12 Nisan ve 2 Eylül ile 22 Eylül 1960 tarihleri arasında toplanarak belirledikleri 12 prensibi Genel
Kurul’un 1960 tarihindeki oturumlarına sunmuş ve bu prensipler 15 Aralık 1960 tarihinde BM
Genel Kurulu’nda 1541 sayılı kararı olarak kabul edilmiştir. 1541 sayılı karar ile BM Genel Kurulu
kabul edilen 12 prensip ışığında her bölgenin kendine özgü koşulları ve gerçekleri çerçevesinde,
Genel Kurul’un 73’E çerçevesinde ülkelerin BM Genel Sekreter’ine bilgi gönderme konusunda
zorunluluğunun olup olmadığını tespit için yetkili olduğu kabul edilmiştir. (8 ) 1541 sayılı BM
Genel Kurulu kararı alınmasından önce yapılan görüşmeler sırasında İspanya, BM ile işbirliğini
kabul etmiştir.
Portekiz 1541 sayılı karar alınmasından önce yapılan 4 Kasım 1960 tarihindeki görüşmeler
sırasında Portekiz devletinin özel komitenin raporuna ilişkin görüşünü açıklamıştır. Portekiz,ortada
73. Maddenin yorumlanmasından kaynaklanan bir sorun olduğunu belirterek, BM Antlaşması’nın
hiçbir maddesinin veya herhangi bir hukuki dokümanın özü üzerinde bir antlaşma yok ise tam
doğru olarak yorumlanamayacağını belirtmiştir.
__________________
7 - http://tr.wikipedia.org/wiki/Portekiz_Sömürge_Savaşları
Erişim Tarihi 04.10.20
8 – Y.U.N. 1959 Sayfa 139 New York, ABD
73. Madde için cok sayıda yorum yapılmış olmasına karşın değişmeyen gerçek olarak 73. Maddenin
BM Antlaşması’na yazılmış olması tek başına yeterli olmadığını, yapılacak yorumların 73. Madde
için BM Antlaşması’na dayandırılması gerektiğini eklemiştir. Özel Komite’nin raporunu herhangi
bir hukuki veya yasal dayanağı ve yaptırımının olmadığını ekleyerek, BM Antlaşması’nın 11.
Bölümünde yer alan 73. Maddenin bölüm başlığının Özerk Olmayan Bölgelere İlişkin Bildirge
ismini taşıdığını Bildirge deyiminin sadece tek taraflı girişim ve uygun görme manasına geleceğini
ve BM Antlaşması’nın 11. Bölümü’nün ve 73. Madde’nin bütün BM Antlaşması ile birlikte
okunması gerekliliğini dile getirmiştir.
Portekiz Devleti, Uluslararası Adalet Divanı’nın tavsiye kararında BM Antlaşması’nın
yorumlarının tümüyle hukuki olarak kabul edilmesi (yasal) olduğuna dair tavsiye kararı aldığını
belirtmiştir. 1951 yılında Portekiz`in sömürgelerini denizaşırı eyaletler olarak kabul etmesinin diğer
üye ülkeler tarafından eleştirilmesi açısından da, 1576 yılından beri Portekiz genel ve gümrük
yasalarında denizaşırı eyalet kelimesinin yer aldığı dile getirilmiştir. Portekiz, Angola dahil diğer
sömürgelerini eyaleti olarak kabul ettiğini ve buraların denizaşırı toprakları olduğunu ve BM
hukukundan kaynaklanan bir Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın bulunmadığı sebebi ile BM Özel
Komitesi’nin raporunu reddetmiştir.
Portekiz Devleti’nin reddetmesine rağmen Özel Komitenin raporu 15 Aralık 1960 tarihinde
1541 sayı ile kabul edilmiştir. Bu kararı ile BM Genel Kurulu, her bölgenin özel koşulları ve
gerçeklerini göz önüne alarak kendisini 73’E maddesine göre yetkilendirmiştir. BM Genel Kurulu
aynı gün kendi kendisini Özerk Olmayan Bölgelere İlişkin 1541 sayılı karar ile yetkilendirmesin
arkasından Portekiz yönetimi altında bulunan sömürgeler için tekar toplanmıştır. Portekiz sömürgesi
olan topraklar için, Portekiz’in sorumluluklarını yerine getirmemesi sebebi ile verilen önerge ile
artık 73. Maddeye göre yetkilendirilmiş olan BM Genel Kurul’u, Portekiz'in, BM Genel
Sekreter’ine, kendi antlaşmasının 11. bölümünü oluşturan kısım ile sorumlu olduğunu ve tüm
Angola da dahil sömürgeleri için bilgi vermek zorunluluğu olduğunu kabul etmiştir. 1542 sayılı BM
Genel Kurul kararı olarak kabul edilen bu karar sonrasında BM Genel Kurul’u Angola’nın
bağımsızlığını ve kendi kaderini tayin hakkını Angola’nın kendi toprak bütünlüğü içerisinde kabul
etmiştir. ( 9 )
4 - İngiltere’nin Kıbrıs Adası’nda Bulunan Askeri Üslerinin Tarihi ve Hukuki Statüsü
İngiltere’nin üslerinin tarihi 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Lefkoşe
Antlaşmaları ile kurulması ile başlar. Dikelya ve Akrotiri bölgelerinde toplam 254 kilometrekare
alanı kapsamaktadır, bu alan Kıbrıs adasının toplam yüzölçümünün % 3’ünü oluşturmaktadır. Kıbrıs
Adası’nda yer alan İngiliz üslerinin kapsadığı alanın % 60’ı özel mülkiyete ait topraklardan
oluşmaktadır ve buralarda özel şahıslar tarafindan tarım yapılmaktadır. Kıbrıs Rum kesimi
vatandaşı yaklaşık 7.000 kişi üs bölgelerinde 1974 yılından itibaren yaşamaya başlamıştır.
İngiltere`nin üslerde bulunan personelinin aileleri ile birlikte oluşturduğu nüfus ise 7.800 kişidir.
( 10 )
İngiliz üslerinin tarihini belirler iken eski bir İngiliz Tac Kolonisi olan Kıbrıs Adası’ndaki
İngiliz varlığının başlangıç tarii hukuki olarak belirleyici değildir. Bu üslerin tarihi, Birleşmiş
Milletler Hukuku’nda yer alan dekolonizasyon sürecine göre şekillenen Birleşmiş Milletler
Antlaşması’nın 73. Maddesine göre kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi olan 16
Ağustos 1960 Lefkoşe Antlaşmalarıdır ve yasallığını bu antlaşmalardan almaktadır.
__________________
9 – 15.Dönem Genel Kurul 4.Komite Tutanakları 1031 – 1049 BM
Kütüphanesi Cenevre İsviçre
10 – http://www.sba.mod.uk/ Erişim tarihi 04.10.2010
İngiliz üslerinin hukuki statüsü belirlerken sorulması gereken can alıcı soru ise Kıbrıs Adası’da
kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasallığını nereden aldığı sorusudur. Bu soruya verilecek olan
cevap ile birlikte İngiliz üslerinin hukuki statüsü netlik kazanacaktır.
Birleşmiş Milletler dekolonizasyon süreci içerisinde çeşitli dönemlerde genel kurul
gündemine gelen Kıbrıs Adası’nın bağımsızlığını ne şekilde ve nasıl sağlayacağı konusunda alınmış
son Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararı 5 Aralık 1958 tarihli, 1287 sayılı karardır. Kıbrıs Adası
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun oybirliği ile almış olduğu 5 Aralık 1958 tarih ve 1287 sayılı
karar sonrasında karar metininde belirtilen taraflardan (parties) Türkiye ve Yunanistan’ın İsviçre’de
yapmış oldukları toplantılar sonucunda vardıkları anlaşmaya müteakip imzalamış oldukları 11
Şubat 1959 tarihli Zürih Antlaşması sonrasında, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye bu sefer
İngiltere’de biraraya gelmişlerdir. Belirtilmesi gereken önemli husus, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nun 1287 sayılı karar metninde belirtilen taraflardan ( parties ) Kıbrıs Adası’nda yaşayan
egemen toplumların Rum ve Türk Toplumlarının temsilcilerinin Yunanistan ve Türkiye’nin kendi
aralarında alacakları karar ile Kıbrıs Adası’nın İngiliz Kolonisi olmasını sonlandıracak herhangi bir
antlaşmanın koloniter ülke İngiltere tarafından kabul etmesi zorunluluğu, Birleşmiş Milletler
Antlaşması’nın 73. Maddesinin uygulanması prosedürü açısından taşımakta olduğudur. İngiltere’nin
Kıbrıs Adası’ndaki Rum ve Türk Toplum temsilcisi ülkeler Yunanistan ve Türkiye’nin alacağı kararı
kabul etmemesi, her iki temsilci ülkeden birinin veya beraber her iki ülkenin Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu’na İngiltere’yi şikayet etme hakkı mevcut bulunmakta idi.
İngiltere 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Antlaşması sonrasında 17 Şubat 1959 tarihinde bir
deklerasyon yayımlamıştır. Deklerasyonunda İngiltere, Kıbrıs Adası’nın bağımsızlığı için
Yunanistan ve Türkiye tarafından imzalanan Zürih Antlaşması’nı kabul ettiğini belirtmek ile
beraber, deklerasyonunun B bendinde bu kabulünün Dikelya ve Akrotiri’de bulunan bölgeler
dışında kalmak şartı ile olduğunu ve B bendin 2. Maddesinde de 4 başlık altında bu 2 bölgenin
İngiliz egemenliğinde kalma şartının sebeplerini açıklamıştır. Bu sebepler Kıbrıs Adası’nda yaşayan
Türk ve Rum Toplumu’nun üyelerinin dışındaki azınlıklarla beraber ortak temel insan haklarının
korunması, ayrımcılığa izin verilmemesi benzeri sadece Kıbrıs adası ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
Zürih Antlasması’nda şekillendirilen cumhuriyetin temel yapısında yer alan Garanti ve İttifak
Antlaşmaları temelindeki sebepler olduğunu belirtmiştir.
Bu deklarasyonun Türkiye ve Yunanistan tarafından kabul edilmesi sonrasındadır ki, 19
Şubat tarihli Londra Antlaşması İngiltere, Türkiye ve Yunanistan tarafından imzalanarak, Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yol devam etmiş ve 16 Ağustos 1960 tarihinde Lefkoşe
Antlaşması ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 5 Aralık 1958 tarihli 1287 kararı çerçevesinde
başlayan süreç tamamlanmıştır. Unutulmaması gereken husus Türkiye ve Yunanistan’ın 17 Şubat
1959 tarihli İngiltere’nin deklerasyonunu kabul etme zorunluluğunun bulunmamasıdır, her iki
devletten birisi veya beraber bunu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yetkilendirmesi
çerçevesinde reddetme hakkına sahip olduğudur ve bu kabul de İngiltere’nin bahsi gecen
deklerasoynunda sunmuş olduğu şartlar ile sınırlı olarak kabul edilmiştir.
5 – Sonuç
Angola, Cezayir Deneyimi Sonrasında İngiliz Üsleri'nin BM Hukuku’nda Statüsü Gerek
Portekiz gerekse de Fransa, kendi kararları çerçevesinde Angola ve Cezayir’i tek taraflı olarak
denizaşırı toprakları olarak ilan etmişlerdir. Şu an İngiltere’de benzer bir yaklaşım içerisinde
davranarak, Kıbrıs Adası’ndaki üslerini kendi denizaşırı bağımsız egemenliğinde görmesi başlaması
ile benzerlik teşkil etmektedir.
BM’deki Dekolonizasyon süreci koloniter ülkenin kolonisini tamamen terk etmesi üzerine
kuruludur ve bunun tek istisnası Kıbrıs Adası'ndaki İngiliz üsleridir. İngiltere bu üsleri 17 Şubat
1959 tarihli deklerasyonunda açıkça belirtikleri şartlar çerçevesinde sahip olmuştur ve bu şartın
temelini Ada'da Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı ortak bir devlet içerisinde kullanan 2 egemen halkın
gelecekte karşılaşabileceği anlaşmazlıklarda 2 egemen halkın temsilcisi Türkiye ve Yunanistan ile
beraber olarak Garanti ve İttifak Antlaşmaları çerçevesinde insan haklarını korumak adına bu
üslerin kendisinde bırakıldığıdır.
Bu hukuk üzerine inşaat edilmiş İngiliz üsleri, İngiltere’nin tek taraflı olarak Garanti ve
İttifak Antlaşmaları’ndan çekilmesi durumunda kapatılması gerekmektedir ve aynı şekilde bu
üslerin Kıbrıs Adası’ndaki misyonunun dışında sadece BM’in verebileceği bir görev çerçevesinde
de kullanılmasının dışında bir amaç için kullanılması söz konusu değildir ve bu sebeple de bu
üslerin deniz karasularında ekonomik alanı da var olması mümkün değildir. İngiltere bu üsleri
NATO kullanımına da açamaz.
____________________

11 – 1287 Sayılı Genel Kurul Kararı – BM Kütüphanesi Cenevre İsviçre

Mehmet Şükrü GÜZEL
 
Üst