Atatürk'e ölümü ile eşlik eden Alman mimar

TAHTACI

-Otağ Hanı-
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
1,634
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kim Bruno Taut?

Kısaca anımsatalım:
Bir Alman mimar…
Üniversitelerde ders veriyor:
Köningsberg’te asıl adını duyurup, ünlü bir mimar olarak tanınıyor… Sanatçı bir ruhu var. Zaten mimarlık gücünü, bu ruhundan alıyor. Son derece duygusal, içli, duyarlı bir insan…

Yıl 1936…
O yıllarda Almanya’da Hitler iktidara gelmiş ve faşist politikaları “Nazizim” ideolojisi altında Almanya’da terör estiriyor… Dünya bir büyük kan denizine doğru adım adım ilerliyor…

Bruno Taut’un ruhu bu diktatörlüğe daha fazla dayanamıyor. Pek çok bilim insanı ve sanatçı gibi, o da soluğu özgürlükler ülkesi Türkiye’de alıyor. Çünkü Türkiye’de bugün birilerinin adını bile söyleyemediği Atatürk baskıdan kaçan bu insanlara Türk üniversitelerinin kapılarını açıyor. Onlara iş veriyor. Ve onlar, hem mesleklerini özgürce Türkiye’de yapıyorlar hem de geçimlerini sağlıyorlar…
Bruno Taut mimar olduğu kadar kentçilik uzmanı da… Türkiye’nin ilk fakültesi olan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, onun Türkiye’ye geldikten sonraki ilk eseri oluyor. Onu başkaları izliyor ve Türkiye modern Alman mimarisiyle O ve onun gibilerinin etkisiyle tanışmış oluyor.

Derken bomba gibi bir haber, Anadolu Ajansı tarafından dünyaya duyuruluyor:
“Türk Milleti Başın Sağ Olsun!”
Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü, saat 9.05’te ebediyete intikal etmiştir…

Büyük bir üzüntü, heyecan; kadere isyan ve canhıraş ağlayışlar… Dünya gerçekten de artık eski çekiciliğini yitirmiş; dünyanın yetiştirdiği büyük dahi, 57 yaşında yaşama veda etmiştir…

Bugün yaşı yetmişine yaklaşanlar, nasıl acımasızca saldırıyorlar ama; bir yetim olarak, yoksulluk içinde büyüyen Atatürk, o kısa yaşamı içinde ne büyük başarılar göstermiş, ne büyük özverilerde bulunmuş ve bir ulusun yazgısına kendini nasıl adamıştır…

Bruno Taut, onun ölümüne en çok üzülenlerden biridir. Kendisi astım hastasıdır. Ölümü üzerine Almanya’daki dostlarına yazdığı mektuplarda, uzun uzadıya onun Türkiye için neler yaptıklarını anlatır…
Ancak Türkiye Hükümeti önemli bir karar almıştır:
Ata için büyük bir anıt kabir yapılacaktır.
Bunun için, onun geçici na’şı, Ankara’da Etnografya müzesinde bir katafalka konacaktır.

İşte gözler derhal bu ünlü Alman mimara çevrilir.
Hasta olmasına karşın, kendisine bu katafalkı yapma ricasında bulunanları geri çevirmez. Kolları sıvar. Hastayım demez; gece gündüz, büyük bir yoğunlukla çalışarak; Atatürk’ün ölümünden on bir gün sonra, 21 Kasım günü Ankara’ya ulaşacak olan na’şın konulabilmesi için katafalkın yapımına başlar. Proje çizilir, gerekli malzemeler edinilir ve inşaat başlar…
Gece gündüz, hummalı bir çalışma…

Bruno Taut’un bu yoğun çalışma temposu içinde gücü kesilir; birkaç kez bayılma nöbetleri geçirir; ancak yılmaz… O, bu büyük insana karşı son görevini yapmanın heyecanı içindedir… Ve on gün içinde katafalk hazırlanmış; doğulu ve Türk mimari esintileriyle oluşturulan göz kamaştırıcı yapı, büyük dahinin naşının konulması için hazırlanmıştır. Ve bu görev, 21 Kasım günü yerine getirilir…

Ya Bruno Taut?
Hastalığı artmış, kesif biçimde astımı kabarmıştır….
Atatürk’ün ölümünden yaklaşık bir ay sonra, o yoğun çalışma temposunun bedenine verdiği ağır hasar nedeniyle yaşamını yitirmiştir…
Bugün, İstanbul’da Edirnekapı Şehitliği’nde, tek gayrimüslim olarak Bruno Taut’un mezarının olduğunu biliyor musunuz?

O, ölümünde Atatürk’ü yalnız bırakmamış; bir Alman olmasına karşın, ona olan sevgisiyle seve seve ölümün üzerine yürümüştür.


Kemal Arı, 01.07.2013.
 
Üst