ATATÜRK'ÜN TANIMLAMASIYLA "BİR FESAT ve İHANET ODAĞI" OLAN FENER RUM PATRİKLİĞİ ve ETKİNLİKLERİ
Ortodoksluk ve Fener Rum Patrikliği :
Hıristiyanlığın resmi devlet dini durumuna gelişi İmparator Konstantin'le başlar. Konstantin 330 yılında İstanbul'da bugün Patriklik denilen dinsel kurumu kurar. Başlangıçta ruhsal bir kurum olarak kurulan Patrikliğin konumu, İ.S. 451 yılında Kadıköy semtinde toplanmış olan Konsey'in de aldığı karar çerçevesinde, Roma'ya eşit sayılmıştır. Konsey'in benimsediği 20 numaralı yasayla Patriklik, yalnızca ruhsal öderlik değil aynı zamanda hükümet etme yetkisini de almıştır. Patriklik, O günden beri bölge siyasetinde her zaman etkin bir kurum olarak Osmanlı'dan bu yana 5. kol etkinliğinin en önemli oyuncularından biri olmuştur.
Beşinci kol etkinliği bir ülkenin içinde o ülkenin kimi seçilmiş ve özel amaçlarla yetiştirilmiş yurttaşlarınca yönlendirilen bozgunculuk etkinlikleridir.
Patriklik, Doğu (Yeni Roma) Kilisesi'nin temsilcisidir. 1054 yılında Batı (Roma) Kilisesi'yle İsa'nın Hıristiyanlıktaki konumu üzerine dönen ve 585 Toledo Konseyi'nden bu yana süren tartışılar sonucunda birbirlerine girerler. Roma Piskoposu (PAPA) Konstantinopolis Patriği'ni aforoz eder. Kendilerini Katolik (Evrensel) gören Roma'yla kendilerini tek ve gerçek Hıristiyan gören Ortodoks Doğu Kiliseleri birbirinden koparlar. İstanbul'daki Rumlar arasında bütün güç, Fener Rum Patrikliği ve kendilerini "Bizans'ın varisi" olarak gören Fenerlilerin elindeydi.
19. yüzyılın başında birer Türk düşmanlığı kurumu olan Rum okulları, yalnızca İstanbul'un değil Küçük Asya'nın da (Anadolu) bütün illerine yayılmıştı. Tümüyle Rum din adamlarının elinde olan bu eğitim kurumlarında, gençlere eski Yunan uygarlığı, yaşayış ve kültürü öğretilirdi. Denetimden uzak bu okullarda Rumlar ve öbür Hıristiyanlar özgürlük ve bağımsızlık için bilenirlerdi.
Avrupa'yla çok erken bağlantı kuran ve çocuklarının eğitimlerini Avrupa'nın çeşitli kentlerinde, özellikle de Fransa'daki kentlerde, almasını sağlayan Fenerli Rumlar çok çeşitli alanlarda kendilerini eğittiler. Yavaş yavaş ülke yönetimine sızarak sonunda ülkenin dolaylı yöneticileri oldular. Divan-ı Hümayun, Derya tercümanlıkları, Başkatiplik ve Kapı Kethüdalığı, Eflak ve Boğdan Voyvodalıkları onlara verilmeye başlandı. Öyle bir zaman geldi ki Osmanlı Dışişleri tümüyle Fenerli Rumların eline geçti. Rumlar bir yandan bağımsızlık mücadelesinde Avrupa ve Hıristiyan dünyasını arkalarına almak isterken öbür yandan Hıristiyan dünyası, özellikle de Rusya, Fransa ve İngiltere, Rumları bir dayanak noktası olarak kullanarak Osmanlı üzerindeki umunçlarını (emellerini) gerçekleştirmek istiyorlardı. Nitekim 1774 Kaynarca Antlaşması'nda Rusların isteyip aldığı haklardan biri, Osmanlı Devleti'nin Hıristiyan uyruğunu korumak hakkıdır. Rusya günümüzde halen Ermenistan, Ukrayna, Moldavya, Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan ve Kıbrıs'ı da içine alan Ortodoks devletleri kuşağının önderliğine oynamaktadır.
Napolyon da Doğu Akdeniz'e yerleşerek Mısır üzerinden Hindistan'a ulaşmak için Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasını istiyordu. Napolyon'un Avrupa'da krallık yönetimine karşı giriştiği etkinlikleri İngiltere, Avusturya ve Rusya'nın çıkarlarına ters düştüğü için bu devletler, her türlü ihtilal ve isyan girişimlerine karşı çıkmışlardır. Bu durum, Rum isyanları 25 yıl kadar sekteye uğramıştır. Rumlar bu dönemde gemiciliğe, tecime (ticarete) ve okullar açmaya daha çok önem vererek bu etkinlikleri aracılığıyla Etniki Eterya ve onun etkili mücadelesini doğuracak ortamı hazırlayacaklardır.
Fener Rum Patrikliğinin açtığı okullardan birisi olan İkonomos Akademisi'nin 1884 yılı ders izlencesinde (programında) şunlar yer alıyordu :
1) Türkler ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtılacaktır.
2) Türklerin en küçük hataları büyütülerek Avrupa'ya duyurulacak ve uygar dünya Türklere düşman edilecektir.
3) Türkler ekonomik bakımdan çökertilecektir. Bu amaçla varsıl Türkler, sakat tecim (ticaret) yollarına götürülecek, onlara yüksek faizli krediler açılacak, ağır koşullarla rehin kabul edilecektir.
4) Türklerin ahlak, ulusluk, din ve gelenekleri yozlaştırılacaktır. Bu amaçla onlara sövgüler öğretilecek ve bunların Türkler arasında yayılmasına çalışılacaktır. Türkler zinaya ve öbür ahlaksızlıklara teşvik edilecektir. Türk gençleri arasında kabadayılık ruhu aşılanacak gençler arasındaki sevgi ve saygı bağlılıkları kırılarak aralarına ikilik sokulacaktır. Argoya benzer bir sövgü dili Türkler arasında yayılarak ulusal dil ve duyguları bozulacaktır. Varsıl Rum tecimci (tüccar) ve esnafı Türk hocalara bol armağan ve veresiye vererek onları elde edecektir. Hocalar içkiye alıştırılarak her türlü uydurma inanışlarla onların dinsel inançları saptırılacaktır. Onlara yalan yanlış olaylar anlatılıp Türk halkıyla hocaların arası açılacaktır.
5) Türk egemenliği baltalanacaktır. Bu iş yavaş yavaş geliştirilip Bizans yeniden kurulacaktır.
6) Türk halkı arasında sürekli olarak anlaşmazlık tohumları ekilecektir. Ayaklanmalar düzenlenip zamanında aradan çekilerek Türkler arasında kardeş kanı akıtılacaktır. Komiteler kurulup Türk köyleri basılacaktır.
7) Bir savaş sırasında Türk halkını sefilliğe götürecek her türlü yola başvurulacaktır. Türk topraklarındaki en önemli besin maddeleri, halkın elinden hızla ve gizlice toplanıp adalara gönderilip buradan komşu ülkelere satılacaktır. Rum tecimcilerin (tüccarların) uğradığı zarar ulusal bankalarca ödenecektir.
8) Doktor ve eczacı Rumlar, özellikle kimsesiz Türk hastaları gizlice zehirleyip öldürecek; kör, sağır, sakat edecek ya da saf dışı bırakmaya çalışacaktır.
9) Türk çiftçisi ağır faizlerle toprağından yoksun bırakılacaktır. Borçların kolayca çoğalması sağlanacak; böylece Türkler, ellerindeki toprakları Rum tecimcilere (tüccarlara) satmak zorunda kalacaktır.
10) Yüksek rütbeli devlet memurları rüşvet, ziyafet ve üstelik kadın ikramları ile Etniki Eterya'nın buyruğuna alınacaktır. Ancak bu işler, tümüyle okuldan yetişmiş Papazların ve okulun atayacağı kişilerin vereceği direktiflere göre uygulanacaktır.
11) Fırsat bulundukça, özellikle resmi binalarda, yangın çıkarılacaktır. Kaza süsü verilmiş ölümlü olaylar yaratılacaktır. Savaş gemilerinde yangın çıkarılacak bunlara çeşitli zararlar verilecektir.
12) Rumlar, bir ileri karakol ve gözetleme yeri olan Manastırlardaki istekleri hemen yapacaktır. Verecekleri mektupları kendi işlerinden önce yerine götürüp teslim edeceklerdir.
13) Rum ustalarının hiçbiri kesinlikle Türk çırak kullanmayacaktır. Politik düşüncelerle bir Türk çırak almak gerekirse Rum usta, Türk çırağı bir hizmetçi gibi kullanacaktır.
14) Bütün bu kurallar gizlice uygulanacak, kurallara uymayanlar hemen aforoz edilecektir. Kurallara uymayan Rumlar, Rum toplumu arasından kovulacaktır.
19. yüzyıldan itibaren Türkiye'ye yoğun olarak girmeye başlayan Avrupa sanayicileri, Osmanlı İmparatorluğu'nda doğal olarak ilkin Müslüman olmayan uyrukla tecimsel (ticari) ilişkilere giriyordu. Avrupa burjuvazisinin sermayesiyle birlikte 1789 Fransız ihtilali sonrası Avrupa'da gelişen milliyetçilik duyguları bu uyruğu etkiledi. Bu ideoloji, Müslüman olmayanları, özellikle de imparatorluk bünyesinde Türklerden sonra ikinci kalabalık küme olan Rumları, doğrudan etkilemiştir. Ayasofya Kilisesi'ndeki resimler, Fatih Sultan Mehmet'çe (2. Mehmet) üzerine sürülen boyaların altında kendilerini nasıl korumuşlarsa Hıristiyan ve Türk olmayan uyruk da Osmanlı Devleti'nin egemenliği altında öyle kalmıştı. Nitekim yıllar süren isyanlardan sonra 1830 yılında gelindiğinde İngiltere, Fransa ve Rusya'nın desteğiyle Mora ve civarında bağısız bir Yunanistan devleti kuruluyordu.
Fener Rum Patrikliğinin hayalini kurduğu Megalo İdea denilen Büyük Yunanistan hayalinin sınırları, İskender'in dolaştığı toprakları içine alacak kadar büyüktür. Kaldı ki İskender Yunan asıllı olmak şöyle dursun Yunanistan'ı baştan başa çiğneyip geçmiş bir Makedonyalıdır, aslen de Arnavuttur. Oysa ki Yunanlar tarihte bir gün bile Makedonya'ya egemen olamamışlardır. Yine aslında Yunanlılarla hiçbir ilgisi olmayan ve Doğu Roma demek olan Bizans'a bağlanmayı belirten Megalo İdea, Yunan yayılımcılığından başka bir şey değildir.
Yine aynı biçimde Rum Patrikliğine doğrudan bağlı Trabzon Metropolitliği de Karadeniz'de Pontus Devleti kurmaya çalışmaktaydı. Karadeniz'e "Pont Oksen" denilmesinden yola çıkılarak 65 yılına dek sürmüş, Pontus adında bir Rum devletinin olduğu öne sürülmektedir. Gerçekte bu devlet, Yunanlılarca değil İran Şehinşahı Birinci Dara'ca kurulmuştu. Devletin, en ünlü hükümdarı Mihridat olup "adalet güneşi" demek olan bu Farsça ad dahi bu devletin Rumlukla ilgisi olmadığının kanıtlarındandır. Ayrıca bu sözcük Roma'da bozmadır. Yani Rum, Grek demek değildir. Rum sözcüğü Doğu Roma yani Bizans halkını tanımlar.
1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı Sırasında Fener Rum Patrikliği :
İstanbul Fener Rum Patrikliği, Mondros Ateşkes'inden sonra İtilaf güçlerine seslenen bir bildirge yayımlayarak Türk yurdunun işgal edilmesini istemişti. Patriklik, 1 Eylül 1918'de yayımladığı bir başka bildirgeyle de Yunan ordusunun Türklere karşı başarılarını överek yerli Rumların fiilen Yunan ordusuna katılmasını buyurmuştur. Ateşkes yıllarında, Patriklik kararıyla Türk topraklarındaki Rum okullarında Türkçe okutulması yasaklanmıştır.
Venizelos'un Sözleri :
"Bana verilen ve daha sonra da bazı yansımalarıyla gerçeğe tümüyle uyduğu da saptanmış olan güvenceye göre, Memalik-i Osmaniye'deki ve Rumların oturduğu birtakım küçük, büyük kentler ve kasabalardaki kiliseler ve Rum okulları, tümüyle birer silah deposu durumuna getirilmişlerdir. Bu sonuç için o bölgede yaşayan Rumlar büyük bir cesaret ve basiret göstermişler ve Türkler'in tapınaklarına olan saygı ve yerel okullara sağladıkları dokunulmazlıktan yararlanmışlardır. İzmir'in işgaline karşılık gelen günlerde İstanbul'daki Fener Rum Patrikliğinden bir heyet gelip beni gördü. Karadeniz kıyılarında ayrı bir Rum Devleti kurmak için derhal etkinliğe geçmek kararında bulunduklarını, milis alaylarını harekete geçirmek için yalnızca Yunan subaylarını beklemekte olduklarını bana belirtti. Heyetin sahip olduğu serveti öğrenince bunun miktarı beni şaşkınlıkta bıraktı. Kendilerinin sahip olduğu altının mevcudu o anda Yunan hükümetinin sahip olduğu altın toplamından çoktu."
Atatürk'ün Sözleri :
"Bundan başka, ülkenin her yanında Hıristiyan azınlıklar gizli ya da açıktan açığa kendi özel amaçlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar. Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki İstanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira Kurulu illerde çeteler kurmak ve bunları yönetmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla uğraşıyor. Yunan Kızılhaç'ı ve Resmi Göçmenler Kurulu, Mavri Mira Kurulu'nun çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Kurulu'nca yönetilen Rum okullarının izci örgütleri, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor. Ermeni Patriği Zazen Efendi de Mavri Mira Kurulu'yla birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz kıyılarında örgütlenmiş olan ve İstanbul'daki 4 merkeze bağlı bulunan Pontus Derneği hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor." (Söylev, Samsun'a Çıktığım Günkü Genel Durum ve Görünüm)
Söylev'in belgeler bölümünde de bu heyetin doğrudan Venizelos'tan buyruk aldığı ve heyetin başının Patrik vekili Droteos olduğu, İstanbul Patrikliğinin ve Yunan Konsolosluğu'nun silah deposu durumuna getirildiği anlatılmaktadır.
Lozan : Lozan'da, İngiliz diplomatı Lord Gürzon'un ısrarlarıyla, "Ruhsal alanda etkinlik göstermesi koşuluyla" Patrikliğin İstanbul'da kalmasına yoksa Fener Rum Aynoroz Adası'na aktarılmasına karar veriliyordu.
Cumhuriyet Sonrası Fener Rum Patrikliği :
Büyük Yunanistan hayalinin ifadeleri olan, Megolo İdea ve Enosis İstanbul, Kıbrıs ve Ege'yi kapsar.
Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik politika ve stratejilerini, özellikle 2000 yılından sonra, çok yönlü olarak ele almak gerekir. Yunan devlet adamları ile basını, Megalo İdea'ya yeni bir yorum getirerek Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle çok daha kapsamlı bir ortak savunma anlayışı geliştirmişlerdir. Rusya, Bulgaristan Suriye, İran Ermenistan ve Arnavutluk'la askeri işbirliği antlaşmaları imzalamışlar ayrıca Balkanlarda Sırplar ve Rusya'yla "Ortodoks ittifakı" oluşturmuşlardır. PKK (Kadek-Kongra-Gel) terörüne özellikle ve yoğun destek vermişlerdir. Bütün bunların yanında Kıbrıs, Ege, Fener Rum Patrikliği, Heybeli Ada Ruhban Okulu ve Pontus konularını öne çıkarmışlardır.
Günümüzdeki Heybeliada Ruhban Okulu ve Bartelemeos'un "Ekümenik" olma isteği, bu çerçevede yok olmak üzere olan Ortodoks nüfusuna karşın Türkiye'nin egemenliğini tanınmama çabasının simgesidir. Fener Patriği için istenen "Evrensel Ekümenik Patriği" unvanı bir devletin başı ya da başkanı anlamında olduğuna göre Fener Rum Patriği kurulacak hangi devletin başına düşünülmektedir?
Alıntıdır..