Bariş Gazeteciliği Nasil Birşey?.

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BARIŞ GAZETECİLİĞİ NASIL BİRŞEY?...

Önce ‘barış gazetecileri’nden birkaç örnek verelim..Sonra bu tarz bir gazeteciliğin ne menem bir gazetecilik anlayışı olduğunu izaha çalışalım..Mesela; Cenk Mutluyakalı ve Sami Özuslu önde gelen barış gazetecileri (!) arasında yer alırlar..Bu katagoride yer alan dahaları da var. Ancak böylelerinin isimlerinden çok, üslendikleri misyon önemli…

‘Barış gazetecisi (!)’ sınıfına girebilmek için, ‘solcu, sosyalist’ olduğunuzu arada bir tekrarlayıp; ABD ve AB’nin düzenlediği organizasyonlarda baş rollerde yer almış olmanız gerekir. Hem ‘solcu’ olmak hemde batı emperyalizminin ‘kapısı çalınır’ adamı olmak nasıl bir şey bunu onlara sormak lazım!

‘Barış gazetecisi (!)’ niteliklerini kazanmak, yani bu alanda ‘diploma’ almış olabilmek için, ülke ülke gezdirilip, güya düzenlenen ‘gazetecilik’ seminerlerinde, Rum kardeşlerinizle kol kola girip, can ciğer kuzu sarması olup, birlikte ‘Çav-bella’ şarkıları söylemeniz, bir de ‘kıbrıslılar’ olarak sirtaki oynayıp kadeh tokuşturmanız.. Hatta kendi dini bayramlarınızı banal sayıp bayramlaşmayı dahi gereksiz görüp, Rumun bayramı gadaklizmo’larına koşarak gidip, eyva! Yassu! Naraları atmanız gerekir illaki..

Peki ya; ‘barış gazeteciliği’ sadece bizdekilere mahsus bir unvan mıdır? Tabi ki, hayır. Dünyanın her yanında; ABD ve AB tarafından finanse edilen çeşitli isimler altındaki etkinliklere katılan, bu tür organizasyonların müdavimi haline gelen farklı uluslardan ‘parlak’ kimi gazeteciler de ‘Barış gazeteciliği’ misyonu üstlenirler..Mesela Türkiyeden bu niteliği taşıyan isimlerin başında, Mehmet Altan’ı ve Radikal Gazetesinden Erdal Güven’i saymak mümkün..

Türkiye’deki bu gibilere göre ‘Türklük’ ve ‘bayrak’ sadece “bir moda ve bu moda da çoktan anlamsız hale gelmiş..”, “Türk ulus devleti ömrünü yitirmiş, ikinci cumhuriyetin kurulması zamanı gelmişmiş”, “Ermenilerden özür dilenmeliymiş..” Falan filan… Yine bu gibilere göre; “Türkiye çözüm yönünde yeni açılımlarda bulunmaz ise 2009’da Kıbrıs; Türkiye’nin başını çok ağrıtacak”mış..

Şimdi; bu ‘barış gazetecileri’ de nereden çıktı demeyin..Bunlar hep görevde..Bıkmadan usanmadan bir misyonu yerine getiriyorlar..Türkiye’dekiler Kemalist Türk Ulus Devletini; başta Türk Ordusu olmak üzere Cumhuriyet Kurumlarını yıpratmak ve etkisiz hale getirmek; bir de Kıbrıs’ı ulusal dava boyutundan çıkarıp, ‘Türkiye’nin sırtında bir yük’ konumuna sokmak ..Olayları batılıların gözüyle yorumlayıp, batılılar adına Türkiyede kamu oyu oluşturmak!

Peki ya buradakiler..Bizdekilerin misyonu malum! Kıbrıs Türkü’nü kendi öz köklerinden koparmak, Türklükle olan bağlarını zayıflatmak ve sözde suni bir ‘Kıbrıslılık’ kimliği oluşturmak..Rumun bize karşı yaptığı tüm olumsuzlukları şirin, zulüm ve eziyetlerini ise haklı göstermek için ‘empatik’ olma adına sineye çekmemizi salık vermek. Dahası; Eğitim Bakanı Canan Öztoprak başta olmak üzere CTP üst yönetiminin sık sık yaptıklarından öğünç duydukları Tarih kitaplarımızdan milli mücadelenin sökülüp atılmasına etkin destek vermek..Hristofyas ve partisi Akel’i ‘barış ve çözüm’ taraftarı olarak lanse etmek..Rumların Kıbrıs Türklerine karşı bir düşmanlıkları olmadığını, sadece Türkiye ve Türk Ordusuna karşı kin besledikleri fikrini yaymak. Rum silahlanmasını hafife almak…İflah olmaz ‘Birleşik Kıbrıs’ taraftarlığı yapmak..ABD ve AB’yi Kıbrıs sorununun çözümünde etkin müdahil taraf haline getirmeye çalışmak..KTFF’nu’nun KOP’a üyeliğini teşvik edip, Rumun Osmosis politikalarına çanak tutmak. Milli mücadele ve milliyetçilik karşıtlığı yapmak..

Bir de Rumların çeşitli nedenlerle Güney Kıbrıs’a geçen Kıbrıslı Türklere yönelik Rum saldırılarını her defasında görmezden, duymazdan gelmek…Bu tür saldırıları gündeme getiren herkesi, barış karşıtı olarak suçlamak! Vede; Güney’e yönelik ticareti teşvik edip, Kıbrıs Türk ekonomisini bilerek ve isteyerek zora sokmak; Güneyde ‘kahve içmeyi’ bile kendileri için ayrıcalık saymak! Görüyorsunuz değil mi ? Sözüm ona barış gazeteciliği yapanların barıştan ve gazetecilikten anladıkları hep bu gaflet, dalalet ve teslimiyet içeren uğraşlar…Şimdi anladınız mı? Onların gerçekleştirmeye çalıştıkları barışın da, gazeteciliğin de, çözümün de ne menem şey olduğunu!
 
Üst