Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...)

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
AE2 AVUSTURALYA DENIZALTISI:


http://www.turkiye-wrecks.com/ae2sub.html#belge

ae201.jpg

Sınıf:E Sınıfı Hafif Denizaltı
Yapım:18Haziran 1913
Tamamlama:28Şubat 1914
Mürettebat:35
Boyutlar:55,16m * 6,85m * 3,81m
Ağırlık:660ton yüzeyde, 800 ton sualtında
Hız:15 knot yüzey, 10 knot sualtı
Silahlar:4 tane 18 inçlik torpido tüpü


Denizaltı Vickers Son & Maxim tarafından Naval construction Works, Barrow-in-Furness, Lancashire, İngiltere'de üretilmiş.Normal baş ve kıç torpidolarının yanı sıra iskele ve sancak kısımlarına birer torpido tüpü yerleştirilmesi sayesinde bu sınıf denizaltılar istikametlerine dik açıyla da torpido atabilmekteydi. Bu geliştirme daha önceki denizlatılara oranla daha büyük bir yapı gerektirmişti. Bunun daha dayanıklı olması, daha hızlı ve güçlü olması gibi bazı avantajları daha vardı.

AE2 denizaltısının güverte silahı yoktu. Kaptan Henry Stoker bu konuda yazdığı "Straws in the Wind" isimli kitabına şu satırları yazmış:
"AE2, silah taşımıyordu. O zamanda hiçbir İngiliz denizaltısında bir silah takılmıyordu. Bir güverte silahımız olsaydı ve yüzeyde kalıp onlara(Türklere) savaşın nasıl yapıldığını gösterebilseydik."

AE2 denizaltısını kaptanı İrlanda asıllı yüzbaşı Henry Hugh Gordon Dacre Stoker, İngiliz kraliyet donanmasında subaydı. Aynı zamanda ünlü korku romanı "Drakula" nın yazarı Bram Stoker'ın yakın akrabasıdır.

Görevleri:
Avusturalya Donanmasının ikinci denizaltısı AE2 denizaltısının yapımı , İngiltere de 28 Şubat 1914’de tamamlanmıştır. Tamamlanmasından sonra AE-2 denizaltisi, AE-1 denizaltısı ile birleşip, İngiliz ve Avusturalyalı bir ekiple Avusturalya ya yola çıkmış ve Mayıs 1914’de Sydney’e ulaşmıştır.Ağustos da savaşın çıkışından sonra her iki denizatlı da Alman kolonilerine karşı yapılan operasyonlara katılmak üzere Yeni Gine’ye gitmişler. Kasım 1914’de Sydney’e dönmüş. Daha sonra Çanakkale’ye gönderilmiş ve burada görevlerine başlamıştır.

Her ne kadar müttefik donanması boğazın geçilemeyeceğini düşünmeye başlamış olsa da AE2 denizaltısı na boğazı geçmesi için bir şans verilmeye karar verdiler. AE2 boğazı geçmek üzere yola çıktı. Kaptan Stoker'ın planı, geceleyin farkedilmeden mayın hatlarına kadar yüzeyden gidip oraya ulaşınca dalmak ve güvenli olduğuna inandığı birkaç yerde suüstüne çıkarak referans alıp tekrar dalıp yoluna devam etmekti. İlk denemesini gerçekleştirirken dalış aksamında bir arıza oluşması nedeniyle hiç dalamadan tekrar döndü.

25 Nisan 1915’de AE-2 denizaltısı ' na ikinci kez boğaza sızma emri verildi. Gece 2:30’da Çanakkale’ye girdi. Peykişevket gemisini torpilleyip batırdıktan sonra yüzey araçları tarafından takip edilmesine rağmen boğazdan geçti. Kıyı şeridindeki topların önünde iki kere kıyıya oturdu. Ancak bu topların namluları yeterince aşağı indirilemediği için denizatlıya bir zarar veremediler.

Batırılışı:
Takipçilerinden kurtularak 26 Nisan’da Marmara Denizi’ne girdi. Fark edilmeden Boğazı geçip Marmara Denizi'ne sızan bu denizaltının görevi Türk ordusunun ikmal yollarını kesmekti. Bu denizaltının Marmara'ya sızması Gelibolu'dan çekilmeyi düşünen müttefikleri cesaretlendirdi. Bu yüzden savaş uzadı ve yarım milyona yakın insan kaybedildi. Daha sonraki dört gün çeşitli Türk gemilerine torpilleriyle saldırdı ancak başarılı olamadı. 29 Nisan’da E14 Denizaltısıyla buluştu ve ertesi gün randevulaştılar. Ancak AE2 buluşma yerine ulaşamadı.

30 Nisan’da buluşma noktasına doğru ilerlerken yüzeye çıktı ancak Türk Kruvazörü Sultan Hisarı görünce tekrar dalışa geçti ancak trimleri ayarlayamayınca yüzeye ikinci defa çıktı. Sultan Hisar, AE2’yi makine dairesinden vurdu, Mürettebatın gemiyi terk etmekten başka şansı kalmadı. Gemisinin düşmanın eline geçmesini istemeyen kaptan da gemiyi batırdı, daha sonra Sultanhisar'ın Kaptanı Ali Rıza Bey'in gönderdiği sandala bindi. Gemi komutanı Yüzbaşı Henry Stoker ve denizaltı mürettebatının tümü kurtarıldı ve 1918'de savaş bitene kadar Türklerin elinde savaş esiri olarak tutuldular.Denizaltının batışında hiç mürettebat kaybı olmadı.

ae218.jpg


Sultanhisar Gemisinin AE 2 Denizaltısını Batırışı

ae219.jpg


Sultanhisar Gemisi ve Ali Rıza Bey



Kaptan Stoker'ın hapisteki zamanı da çok olaylı geçmiştir. Yakalandıktan sonra öncelikle Afyon'da savaş esirleriyle tutulmuşdur. Daha sonra Mısır'da esir tutulan Türk askerlerine İngilizlerin kötü muamele yaptığı öğrenilince Stoker ve Fitz adında bir subay daha İstanbul'da bir ay süreyle İngilizlerle pazarlık amacıyla karanlık bir odada esir tutulmuşlardır. Daha sonra Afyon'a tekrar gönderilmiştir. Burada kaçmaya teşebbüs etmiş ve Ege'ye kadar ulaşmışdır. Ancak yakalanıp İstanbul'a gönderilmiş. Daha sonra güvenlik önlemlerinin daha sıkı olduğu Yozgat'a gönderilmiştir. Bir kere de burada kaçmaya teşebbüs etmesine rağmen daha kaçamadan yakalanmıştır. Bazı kaynaklarda bir kaçışı esnasında kadın kılığında İzmir'de yakalandığı söyleniyor olsa da bu sadece bir abartmadır.

Savaştan sonra donanma ona herhangi bir ödül vermedi. İngiltere’ye döndükten sonra yeni K-sınıfı denizaltılardan birinde kaptan olarak görev verildi. O gemide çalışmak istediğini belirterek bekleme listesine alındı. Bu sürede aktör olarak çalışmaya başladı. Bunun üzerine ordu olayın uzamaması için onu bir gemiye atadı. Ancak o emekli olarak ölene kadar aktör olarak çalıştı. 2.Dünya Savaşı çıkınca tekrar göreve çağırıldı ancak savaştan sonra gene sahnelere döndü. 1966'da 77 yaşında İrlanda kroket şampiyonu oldu. Marmara Denizine ilk başarılı sızmayı yapan H. Stoker 1966 yılında vefat etti.

Daha sonra kaptan H. Stoker "Straws in the Wind" adlı bir kitap yazarak bu olayları anlatmıştır.


ae202.jpg


AE2’nin mürettebatı Afyon'da savaş sonuna kadar esir olarak tutuldular.

Bazı kaynaklar AE2’nin boğazı geçtim sinyalinin ksıa sürecek bir savaşı uzatmış olduğunu ileri sürse de bunu ispat edecek bir kanıt yoktur.

Batığın Bulunuşu:

Batık bulunurken dört farklı kaynakta (Türk, Avusturalya, İngiliz, Alman) birbirinden 10 mil uzakta dört farklı yerden söz edilmekteydi. Dolayısıyla araştırmacılar Kaptan Stoker’ın hayattaki tek akrabası 80 yaşında, Greenwich yakınında oturan Primrose Stoker’a ulaşmak zorunda kaldılar. Bayan Primrose, kaptan dan kalan günlüklerini, notlarını, Afyon’dan İzmir’e kaçış planlarını ve AE2’nin kaybıyla ilgili raporun aslını araştırmacılara vermiş. Bütün bu bilgiler ışığında aranacak bölge belirlenmiş ve yandan taramalı sonar ve proton magneto metresiyle batık aranarak bulunmuş.

Selçuk Kolay, AE2'nin yerini Marmara Denizi'nde, Karabiga'da, Karaburun'un 4 mil kuzeyinde Haziran 1998’de saptadı. Yapılan dalışlar sonucu, iyi durumda olduğu görülen AE2'nin su üstüne çıkarılması müzecilik açısından da büyük önem taşıyor. Su üstüne çıkarıldığı takdirde AE2, Birinci Dünya Savaşı'na katılan ve sergilenen tek denizaltı olacak. 72 metre derinlikte duran denizaltının çıkarılması için yaklaşık 600 bin dolarlık harcama gerekiyor.

Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı(TINA) Yönetim Kurulu Üyesi sualtı araştırmacısı Selçuk Kolay ve ekibi tarafından üç yıllık bir araştırmanın sonunda yeri bulunan bu denizaltı şimdilerde gün yüzüne çıkmak üzere. Avustralya ve Türk hükümetleriyle bilimadamları tarafından da desteklenen bir proje sayesinde AE2 yüzeye çıkarılıp Gelibolu'da sergilenecek.


ae203.jpg



ae205.jpg



72 metrede bulunan AE2 Avustralya savaş denizaltısı 89 yıl önce battığı şekliyle karanlığın içinde belirdi. Denizin altında geçen bir asırlık zaman batığın her tarafının paslanmasına neden olmuştu. Neredeyse bir asırdır su altında bekleyen bu denizaltı aslında bir tarihe tanıklık eden hatta tarihin akışını değiştiren bir batık...

Denizaltı Selçuk Kolay ve denizaltı komutanı Avustralyalı tarihçi- yazar Dr. Michael White tarafından yüzeye çıkarılıp Gelibolu'da sergilenecek.Batığa yılda 500 bin ziyaretçinin geleceği tahmin ediliyor.Proje gerçekleşirse Eceabat yakınındaki Kilye Koyu'nda(Poyraz Koyu) sergilenmesi düşünülen batık, dünyada sergilenen ilk 1. Dünya Savaşı denizaltısı olacak. Bütün bu hayallerin gerçekleşmesi ve bu projeyi anlatmak için Riltz Carlton Oteli'nde bir toplantı yapılacak. TINA ve Centre for Maritime Law University of Queensland tarafından organize edilen toplantıda uzmanların görüşleri ele alınacak.Toplantı sayesinde kamuoyunun ve resmi mercilerin ilgisinin çekilmesi düşünülüyor. <A name=batik>

Batığın Durumu:

AE2’nin bulunduğu sularda görüş mesafesi genelde 3 metre civarında. Maramara Denizi'nde Kara burunun 4 mil kuzeyinde 72 metre derinlikteki batık tamamen orijinal halini korumuş durumda. İzleme kulesi çok iyi durumda. Gemi çamura oturmuş olarak duruyor. Geminin kıçı çamurun biraz üzerinde dolayısıyla iskele ve sancak pervanelerinin bir kısmı rahatlıkla görülebiliyor. Ana güvertede mermi hasarı olabilecek ufak delikler mevcut. Dümen hafif sancağa dönük vaziyette kalmış. Kuledeki korkuluk demirleri, arka kısımdaki fener direği devrilmiş halde duruyor. Bunun dışında burun ve kuleye bol miktarda balıkçı ağı takılmış durumda. Ana kapak ise Stoker denizatlısını batırdığı günden beri açık halde.

Ae2 denizaltısının maketine ait resimleri

ae204.jpg


İzleme Kulesi

ae206.jpg

Sancak pervanesi.
Her üç bıçaklı pervane 360 kg ağırlığında.

ae208.jpg

Ana Kapak Stoker onu batırdığından beri açık.

ae210.jpg


ae211.jpg


ae212.jpg


ae213.jpg


ae214.jpg


ae215.jpg

Kaptan Henry Stoker

Subaylar

Lieutenant-Commander Henry Hugh Gordon Dacre Stoker DSO. RN
Lieutenant Geoffrey Arthur Gordon Haggard DSC. RN
Lieutenant John Pitt Cary (Mentioned in a Despatches) RN

Diğer Mürettebat

Chief Petty Officer Harold Abbott DSM. RN No. 8268
Chief Petty Officer Charles Vaughan (Mentioned in a Despatches) RAN (Ex-RN pensioner) No. 8259
Chief Engine Room Artificer Class 11 Harry Burton Broomhead DSM. RN No. X278
*Chief Stoker Charles Varcoe RN No. 8275
Petty Officer Cecil Arthur Bray RAN No. 7296
*Petty Officer Stephen John Gilbert RAN No. 8053
Engine Room Artificer Class I Peter Fawns RN No. 8285
Leading Seaman Charles Holdernes RN No. 8270
Leading Seaman George Henry Nash RAN (Ex-RFR) No. 8056
Leading Signalman Albert Norman Charles Thomson RN No. 8271
Leading Stoker John Kerin RAN No. 7391 (Promoted from acting rank 15/8 15)
Able Seaman John Harrison Wheat RAN No. 7861
Able Seaman Benjamin Talbot RAN (Ex-RN) No. 8221
Able Seaman Alexander Charles Nichols RAN No. 7298
*Able Seaman Albert Edward Knaggs RAN (Ex-RFR} No. 7893
Able Seaman William Thomas Cheater RAN (Possibly Ex-RN) No. 7999
Able Seaman Lionel Stanley Churcher RAN (Ex-RN) No. 7970
Telegraphist William Wolseley Falconer RAN No. 1936
Stoker James Cullen RAN No. 2826
Stoker Horace James Harding RAN No. 7216
Stoker William Brown Jenkins RAN No. 2080
Stoker Charles George Suckling RAN No. 214X
Stoker Thomas Henry Walker RN No. 8289
*Stoker Michael Williams RAN. No. 2305
Stoker Thomas Wishart RN. No. 8277
Engine Room Artificer Class I James Henry Gibson RN. No. 8273
Engine Room Artificer Class 11 Stephen Thomas Bell Mentioned in Despatches. RN No. 8272
Stoker Petty Officer Herbert Alexander Brown DSM RAN (Ex-RN) No. 8096
Stoker Petty Officer Henry James Elly Kinder Mentioned in a Despatch. RAN No. 7244
*These sailors died as Prisoners of War.
Kaynak: First In, Last Out. The Navy at Gallipoli by L. A. Frame & G. J. Swinden. Kangaroo Press, 1990.


AE2 ile ilgili bazı kaynaklar:

Australian Government - Department of Veterans' Affairs ...........www.anzacsite.gov.au
The 1909 conference of Colonial Premiers / 1909 Imperial Conference
G. Gibbard Jackson, "The Romance of the Submarine"
Antony Preston, "Submarine Boats"
Commander Henry H. G. Stoker, DSO, RN, "STRAWS IN THE WIND"
Richard Compton-Hall, "Submarine Boats"
Antony Preston, ibid
"Dardanelles Patrol"
Avustralya Arşivleri, Victoria

ae216.jpg


ae217.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Aksu I Gemisi Batığı




aksu01.jpg


Aksu Gemisi, 1909 yılında Lloyd- Trieste firması için üretilmiş 3905 gross tonluk Graz sınıfı bir yolcu gemisiydi. Boyutları 112.3 * 13.4 * 7.2 metre idi. Motor gücü 495 nhp idi. Nisan 1908'de yapımına başlandı, Mart 1909'da tamamlandı. 1919 yılına kadar bu firma için çalıştırıldı. Daha sonra 1919 yılında Lloyd Austriaco firmasına satıldı ve gene yolcu gemisi olarak çalıştırıldı. 1932'de adı değiştirilerek, gemiye Campidoglio adı verildi. 1934 yılında ise Türkiye'ye satıldı ve Aksu adını aldı.

Mart 1918'de Albanian rotasında çalışıyordu. 1 Kasım 1918'de Bocche'den ayrılıp Fiume'ye doğru yola çıktı. Alman u-boat deniazltıları için Alman mürettebatları taşımaktaydı. Gecikti ve battığı düşünüldü. Oysa radyodan İtalyan birliklerin Fiume'yi ele geçirdiğini öğrendiği için saklanmaktaydı.

Ekim 1963'de Aksu adı altında, Mersin, Tisan yakınlarında batmıştır.

Batık Tisan'a 15, Boğsan'a 40 dk uzaklıktadır. Dana adasının bir mil batısındaki kayalıklar demirlemek için uygundur. En sığ yeri 14 metre olan batık su üstünden de görülebilir.

Geminin içi çelik halatlarla dolu olduğu için ambarları gezi ve fotoğraf açısından çok uygun değildir. Derinlik 24 metrelere kadar ulaşmaktadır. Geminin pervanesi ve çevresi fotoğraf için uygundur.


aksu02.jpg


aksu03.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

ALMAN TORPIDO GEMİSİ:



I. Dünya Savaşında İngiliz savaş g emisi Inflexible ve Irresistible, Çanakkale kıyılarını topa tuttuğu sırada Osmanlının müttefiki olan Almanların komuta merkezi de Çimenlik kalesinin bulunduğu yerdeydi. Atılan bombalardan birisi Almanların komuta merkezinin yakınlarına düşer. Askerler barakalardan acilen boşaltılıp kıyıya demirlemiş olan torpido gemisine bindirilip karşı kıyıya kaçırılmak istenir. Ancak 18 Mart 1915 günü Irresistible`in mermilerinden birisi Alman gemisinin sonu olur. 1315 erin öldüğü gemi Çanakkale yat limanının hemen dışında yer alır. 16 metredeki batık, Çanakkale Boğazı`nda marinanın hemen içindedir. Bu sebeple dalışa yasaktır. Suyun temiz ve berrak olduğu günlerde üzerinden tekneyle geçilirken görülebilir. (Bilgiler için Sn. Cihan Elibol'a teşekkürler)

Bu batık hakkında çok az bir bilgiye ulaşabildiğim için hakkında detaylı bir araştırma yapamadım. Bu batıkla ilgili herhangi bir bilgiye sahip kişilerin bana bilgi vermesi bu sitenin gelişmesi açısından faydalı olacaktır. Şimdiden teşekkürler.


torp01.jpg


torp02.jpg


torp03.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Alexandra Batığı




Boyutları: 110.5 * 21.0 * 11.6 ft Ağırlık: 182 gros tonGüç: 400 ihp

Smith's Dock Company, Ltd. North Shields Yard No.134 tarafından yapılmış, 17 Şubat 1904'de yapımı tamamlanmış eski İngiliz balıkcı gemisidir.

8 Mart 1918'de Türk Kıyı topçusu Mustafa Ertuğrul ve askerleri tarafından oyuna getirilerek batırılmıştır. Fransız gemileri Antalya ve çevresinde gemi trafiğini Paris ve Alexandra adlı bu iki gemiyle kontrol etmeye çalışıyorlardı. Bu gemiler kıyılarda gördükleri gemileri batırıyorlardı. Mustafa Ertuğrul, 13 Aralık 1917'de Paris II gemisini yem olarak bir yelkenli kullanarak Kemer yakınlarında batırdı. Aynı numarayı Alexandra üzerinde de denemiş ancak başarılı olamamıştır. Daha sonra bu gemiye farklı bir tuzak kurmaya karar vermiş.

Bir yelkenliyi çeşitli gıdalarla doldurmuş. Bunlardan biri de içinde dinamit yüklü bir portakal sandığıymış. Alexandra yine tedbirli davranarak kendisi direk gemiye yaklaşmamış, bir öncü birlik gönderip yelkenliyi incelemiş. Daha sonra bu öncü birlik yelkenlinin emniyetli olduğunu düşünerek onu Alexandra ya kadar çekmiş. Sandıklar Alexandra ya yüklenirken sandığın hareket ettirilmesiyle fünyesi çıkmış ve dinamit patlayarak gemiyi batırmıştır.


BATIĞIN DURUMU:



Bu gemini batığı henüz bulunamamıştır. Bunun sebebi battığı yerin çok derin olması veya kaynakların çok kesin olmaması olabilir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

SU ARITMA GEMİSİ:


Koordinatlar: N 40° 18' 48.2" ; E 26° 13' 32.8" (Sn. Hasan Tan'in katkilariyla)

Suvla körfezi içerisinde korunaklı bir konumda battığı için genellikle ikinci dalış için ve kötü havalarda dalış için tercih edilen bir dalış bölgesidir.

Gemi, karaya çıkan askerler için deniz suyundan içme suyu elde etmek amacıyla kullanılmaktaydı.

Batık genel olarak sağlam durumdadır. Su kaynatıcı 4 adet kazanı ve serpantinleri ile 14 metre derinlikte yatmaktadır.

Bu batık hakkında daha çok bilgi ve fotoğrafları yakında siteye eklenecektir.


aritma01.jpg


aritma02.jpg


aritma03.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

HMS ARNO DESTROYER GEMİSİ:



arno001.jpg


22 Aralık 1914'de Ansaldo tarafından Genoa, İtalya'da Portekiz için yapımı tamamlanmış "Liz" adında bir Savaş Destroyeriydi. Daha sonra mart 1915'de İngiltere tarafından satın alındı ve HMS Arno adını aldı.

1 Temmuz 1915'de görevine başladı. Ağustos 1915'de Suvla çıkarmalarında görev yaptı. Daha çok eskort görevlerini yerine getirmekte kullanılıyordu.

İki tane bacası, iki tane ana direği ve 4 tane 12 pounderlık Qf topu vardı. Topları ön üst güvertenin iki tarafında, bir tanesi ikinci bacanın arkasında ve sonuncusu kıç güvertedeydi. O dönemdeki gemilere göre daha küçük ve daha yavaş olsa da, yapısı ititbariyle çok kullanışlı bir gemiydi. 23 Mart 1918'de 770 tonluk Acorn/H sınıfı HMS Hope destroyeriyle çarpışması sonucu battı ve Çanakkale'de kayboldu.

Ağırlık:
Boyutlar:
Ana Motor Kuvveti:
Max Hız:
Üretici:
Silahlar:


600 ton
70.1m * 6.7m * 2.1m
8000
29 knot
Genoa'da Ansaldo
Gun 4 X IT 3in 7.6cm 50cal 12pdr 18cwt Single
Torpedo 3 X BR 18in Mark VII
IT 3in 7.6cm 50cal 12pdr 18cwt Single Turret


Arno destroyeri hakkında çok detaylı bilgiye ulaşmak ne yazık ki mümkün olmadı. Ancak çok az kaynakda çok sınırlı şekilde bu geminin adı geçiyor. Bunlardan biri de aşağıda anlatılmıştır.

Imbros'da müttefiklerin genel komuta merkezinde Hamilton 7 Ağustos 1915 günü Anzak'daki çatışmalar sürerken Suvla'da ki operasyon üzerinde çalışıyordu. Ancak 8'i sabahı bölgeye gidip ortamı kendi gözleriyle incelemek istedi. Saat 11:30'da kendi özel kullanımına tahsis edilen Arno destroyerine hazır olmasını emretti. Ancak bu destroyerde bir kaynatıcı kazanı problemi olduğu ve kullanım dışı kaldığı ona söylenince 5 saat kadar başka bir gemi beklemek zorunda kaldı. Bu olayla ilgili telgrafı London Üniversitesi'nde görebilirsiniz. Hamilton:7/2/12. (Liddell Hart Centre For Military Archives.)

16 Şubat 1916'da GOC, HMS ARNO'yla STAVROS & SALONICA ziyaret için ayrıldı.

Amiral John de Robeck'in Kayıtlarından:
1915 Aralık ayı 18'ini 19'una bağlayan gece, General Sir William Birdwood'la birlikte HMS Arno'ya bindiğimde, Suvla'daki yükleme gece 3 civarı, Anzak'daki 5:30 civarı bitmişti ve gündüz olduğunda demirleme yerleri ve kumsallar eski haline dönmüştü.

Yapılan araştırmalar sonucu, HMS Arno'da görev yapan telgrafcı hakkında şöyle bir bilgiye ulaşılmıştır:
GREEN
Jack Durrell
Telegraphist J/30016 GREEN. H.M.S. “Arno”. Royal Navy. Died 16th September 1916 aged 18 years. Son of Jainas and Emma Green of 5 Alma Street, Wivenhoe, Colchester, Essex. Buried Malta (Capuccini) Naval Cemetery. Grave reference - Protestant 324.


arno002.jpg


arno003.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

TCG ATILAY DENIZALTISI: (1938-1942)



atilay05.jpg


Atılay denizaltısı, yaklaşık, elli yıllık bir aradan sonra, İstanbul tersanelerinde inşa edilen ilk denizaltı gemisiydi. 1939 yılında, Haliç tersanelerinde denize indirilmişti. Atılay'la birlikte, benzer üç denizaltının isim babalığını Atatürk yapmıştı. Başbakan Celal Bayar'a ulaştırılan notun sağ üst köşesinde "17.1.1938" tarihi yazmaktadır: "Yeni dört denizaltı gemimiz için bulduğumuz isimler şunlardır; 1. Saldıray, 2. Batıray, 3. Atılay, 4. Yıldıray. Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatindeyim. Manaları, son Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir yani saldıran, batıran, atılan, yıldıran." Haliç'te Valide taşkızaklarında yapılan Atılay denizaltısı, 1939 yılının 19 Mayıs günü, Donanma Komutanı Amiral Şükrü Okan'ın eşi Nadire Okan'ın "Atılay sana muzafferiyetler, muvaffakiyetler dilerim" sözünün ardından şampanya şişesinin baş tarafına vurulup kırılmasıyla denize indirilir. Atılay'ın sessiz dünyaya ilk kez "Merhaba" dediği gün son derece anlamlıdır. Emperyalizme, mandacılığa ve sömürgeciliğe karşı bağımsız bir ülke kurma amacıyla yola koyulan Bandırma vapuru yolcularının, 1919 yılının 19 Mayıs günü Samsun'da karaya adım atışlarının 20. yıldönümüdür, törenin yapıldığı gün... Ve üç denizaltıyla birlikte Atılay'ın da adını koyan Mustafa Kemal Atatürk'tür. Bu denizaltı battıktan yıllar sonra Almanya’dan alınan denizatlıların isimleri de bu denizaltıların isimleriyle aynı koyulmuştur.

Denizaltılar ikinci dünya savası sırasında etkin bir şekilde kullanılıyordu. Türkiye, gelebilecek her türlü tehlikeye, bilhassa boğazlara yöneltilecek bir denizaltı hücumuna karşı tetikteydi. 14 Temmuz 1942'de, Türk denizaltılarından biri, Çanakkale Boğazı'nda yer alan, manyetik güvenlik hatlarını kontrol etmek için, boğazın derinliklerine daldı. Bir emniyet botu, yüzeyden, Atılay'ı takip ediyordu. Bu takip, bir süre sonra, kötü hava nedeniyle yarım kaldı.... Saatler geçti.... Atılay'dan hiç bir ses çıkmadı. Aynı gece, saat 8:30'a doğru, denizaltının battı şamandırası bulundu. Şamandıradaki telefon işliyor, ancak mürettebattan ses çıkmıyordu. Atılay denizaltısı, 38 personeli ile birlikte batmıştı.

14 Temmuz 1942'de, Üsteğmen Fahir Karayel, Çanakkale Boğazı'nın Ege Denizi çıkışında saat 20.30'da gördüğü "Battı" şamandırasına "belki bir umut" diyerek yaklaşır. Telefonun ahizesini kaldırıp seslenir ama karşılık alamaz. Saat 14.30'da, Boğaz'ın Morta yakınlarında dalan Atılay'ın geri dönmeyişiyle yüreklere düşen ateş, denizaltının "Battı"şamandırasının bulunduğu haberinin duyulmasıyla yangına dönüşür. Serseri bir mayına çarpan, komutanlığını Binbaşı Sadi Gürcan'ın yaptığı Atılay, 39 denizciyle batık gemiler mezarlığı olan Çanakkale'deki yerini alır. Hamiyet Yüceses'in, ardından ünlü "Makber" şarkısını söylediği eşi "Elektrikçi Başçavuş" Fethi Yüceses de, Atılay'da görev yapan denizaltıcılar arasındadır! Atılay, batan ilk denizaltımızdır. Ayhan Hünalp'in, Dumlupınar'ın batışının hüznüyle yazdığı "Teğmenim" adlı şiirde, Çanakkale'de batan bu iki denizaltı birlikte anılır:


Gemilerin de kardeşliği vardır Teğmenim
Gemilerin de kaderi vardır
Şimdi biz omuz omuzayız
Birimiz Atılay birimiz Dumlupınar
Bir siperde iki Mehmet gibiyiz
Deryalar içinde maviler üstünde.


Araştırmacı Selçuk Kolay ekibi ile , batık denizaltı Atılay'ı aramak üzere, 2 Haziran 1994 tarihinde Çanakkale'nin Morto koyundan denize açıldı. Atılay'ın 1942'de takip ettiği yaklaşık rota üzerinden, Ege'ye doğru yol almaya başladılar. Araştırma teknesi, her türlü manyetometrik ve sonar araştırmasına uygun bir donanıma sahipti. Ekiptekiler, araştırma sahası olarak belirledikleri bölgelerin koordinatlarını harita üzerinde son kez gözden geçirdiler. Araştırmacılar, hava ve akıntı durumunu göz önüne alarak, öncelikli araştırma bölgesini saptadılar. Yan taramalı sonar vericisi, denizin derinliklerine salındı. Sonar ekranının önünde heyecanlı bir bekleyiş başladı. Birkaç saat geçmiş, ancak henüz bir sonuç alınamamıştı. GPS adı verilen uydudan sinyal alan, mevki tayin cihazından faydalanılıyordu. Açık denizde Atılay'ı aramak, çölde toplu iğne aramaya benziyordu. Günün sonunda bölgenin dörtte üçünü taramış, ancak sonuç alamamışlardı. Gün biterken, araştırma ekibi, son araştırma bölgesini bir şamandırayla belirleyip, geceyi geçirmek üzere yakın bir koya döndüler. Ertesi gün çalışmalarına, bıraktıkları yerden devam ettiler. Çalışmaya balamalarından bir kaç saat sonra yan taramalı sonarda şekiller belirmeye başladı. Yaklaşık seksen metre boyunda bir batığın kaydı çıkmaya başlamıştı. Kayıtta görünen pozisyonun üstünden geçtiklerinde, sonar ekranında, altmış sekiz metre derinlikte bir batık açıkça görülüyordu. Yan taramalı sonar kaydını tekrar incelediklerinde, bunun bir denizaltı olduğundan, artık emindiler. Başarmışlardı. Dalış hazırlıklarına başladılar. 68 metre, kısıtlı dalış süresi veren bir derinlikti.Hesapladılar, ve bu derinlikte, en fazla on dört dakika kalmaya karar verdiler. Geminin planları üzerinde çalışarak, aşağıda yapacakları araştırmaya hazırlandılar. Ve dalış başladı.

Batışın gerçek sebebi neydi? Çanakkale Boğazı'nda 14 Temmuz 1942'de kaybolan ilk Türk denizaltısı Atılay. Yıllarca nerede olduğu, niye battığı anlaşılamayan bu denizaltıyı 52 yıl sonra Selçuk Kolay ve ekibi buldu. Denizaltında yapılan araştırmada 1.5 cm.'lik bir delik görüldü. Böylece Atılay'ın, I. Dünya Savaşı'ndan kalma bir mayına çarparak battığı anlaşıldı.




TCG ATILAY DENİZALTISINDA ŞEHİT OLAN VATAN EVLATLARIMIZ:



VATAN SİZE MİNNETTARDIR.

ATILAY DENİZALTI GEMİSİ PERSONELİ

(SUBAYLAR)

SADİ GÜRCAN ( GÜV.BNB. KOMUTAN )
SEBATİ TAŞÖZ ( GÜV. YZB. II. KOMUTAN )
AHMET TÖRÜN ( MAK. YZB. BAŞ ÇARKÇI )
RAUF BAYKAL ( GÜV.ÜTĞM. VARDİYA SB )
ADNAN ERÜL ( MAK. YZB. II: ÇARKÇI )
AHMET ATAKAN ( GD.SUBAY VARDİYA SB. )

( ASTSUBAYLAR )

HAKKI TEZCANLI ( GV.BAŞGEDİKLİ )
ZİYA LODOS ( MAK.BAŞGEDİKLİ )
NECMİ SUNAL ( MAK.BAŞGEDİKLİ )
MASUM ŞEN ( TELSİZ BAŞGEDİKLİ )
TAHSİN DÖNMEZ ( MAK.BAŞGEDİKLİ )
FETHİ YÜCESES ( ELK.BAŞÇAVUŞ )
HÜSEYİN COŞKUN ( TOR.MAK.BAŞÇAVUŞ )
CEMAL DİNÇER ( MAK.ÜSTÇAVUŞ )
KEMAL DAĞAŞAN ( MAK.GD.ONBAŞI )
AGAH PERİNA ( ELK.GD.ONBAŞI )
İSMET İSKİL ( TELSİZ GD.ONBAŞI )
ALİ RIZA BAYKUŞ ( MAK.GD.ONBAŞI )
SELAHATTİN NARTMAN ( MAK.ÜSTÇAVUŞ )
İSMAİL TOGAY ( ELK.GD.ÇAVUŞ )
NURETTİN GÜNENÇ ( GÜV.GD.ÇAVUŞ )
SABAHATTİN VAROL ( ELEKTR.GD.ÇAVUŞ )
HASAN ŞENTUNA ( GÜV.GD.ÇAVUŞ )

( ERLER )

HASAN GÜNEŞ
İBRAHİM ERBAŞ
MUSTAFA ÖZBEK
TEMEL KÜÇÜKOĞLU
TEMEL YENİGÜN
MEHMET ASLANTÜRK
ENVER KARAER
İSMAİL YILDIZ
HALİL EKİNCİ
İLYAS ÜNAL
DİLŞAT ÇAKAL
CEMAL BAHAR
MEHMET ÇİLHOROZ
EYÜP KAÇMAZ
HÜSEYİN GENÇER
HALİL KÜÇÜK
TCG ATILAY


atilay05.jpg


atilay01.jpg


atilay02.jpg


atilay03.jpg


atilay04.jpg


atilay06.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

B-24 D LIBERATOR SAVAŞ UÇAĞI



[SIZE=+1]II.Dünya Savaşı başlarında Almanya yakıt ihtiyacını çeşitli deniz aşırı kaynaklardan sağlamaktaydı. Ancak ilerleyen dönemlerde müttefikler deniz üstünlüğünü ele geçirdikten sonra yakıt ihtiyacını karşılamak üzere Almanya farklı kaynaklara yöneldi. Romanya’daki Ploesti Rafinerisi de bu kaynaklardan biriydi.

Müttefik Kuvvetler bu savaşın daha çabuk bitmesini sağlamak, Almanya’nın kaynaklarını kısıtlamak için bu tesise iki kere bombardıman düzenlemişlerdir. Bunlardan ikincisi 1 Ağustos 1943 ‘de Libya’daki Bingazi üssünden kalkan 178 adet B-24 D Liberator bombardıman uçağı tarafından gerçekleştirilmiştir.

Hadley’s Harem isimli B-24 bombardıman uçağı kara pazar olarak adlandırılan bu günde bombalama görevini başarmasının ve bir alman savaş uçağı tarafından vurulmasının ardından üç numaralı motoru durmuştur ve bu yüzden daha yakında olan Kıbrıs’taki İngiliz üssüne yönelmiştir. Ancak Torosları geçerken ikinci motoru da durmuş ve birinci motorun gaz basıncı da düşmeye başlayınca Antalya Manavgat yakınlarında suya zorunlu iniş yapmak zorunda kalmıştır.


b-2401.jpg


Uçağın kokpit bölümü daha sonra kazadan sağ kurtulan yedi kişiden biri olan Roy Newton’ın da yardımlarıyla 1995 yılında çıkarılmış ve kısmen restore edilerek İstanbul’daki Rahmi M. Koç Müzesinde sergilenmeye başlanmıştır. Uçağın diğer kısımları ise halen batık halindedir.


b-2402.jpg


b-2403.jpg


b-2404.jpg

[/SIZE]
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

HAYREDDİN BARBAROSSA ZIRHLISI

Kurfurst Friedrich Wilhelm
Barbaros Hayrettin Zırhlısı


Yapım Başlama:
Tamamlama:
Ağırlık:
Güç:
Boyutlar:
Mürettebat:
Silahlar:






01/01/1890
29/04/1894
10,670 ton
10,000 hp à 16,5 knot
115,7 m * 19,5 m
568 (38 Subay, 530 Er)
4 adet Ana silah 280/L=40 (236 mermi)
2 adet Ana silah 280/L=35 (116 mermi)
8 adet 2. silah 105/L=35 (1184 mermi)
8 adet QF Gun 88/L=30 (2384 mermi)
8 adet makineli tüfek
2 adet landing gun 60/L
2 adet torpido tüpü 450 (5 mermi)


hayred01.jpg


Barbaros Hayrettin Zırhlısı, Almanlara ait Brandenberg sınıfı bir savaş gemisiydi. 1894’de Almanya’da yapımı tamamlandı. 10,000 ton ağırlığındaydı. 6 adet 28 cm’lik topu mevcutdu. Eylül 1910’da Türkiye’ye satıldı.

7 Ağustos 1915’de müttefikler suvla körfezine son çıkarmalarını yaptıktan sonra Komodor Mustafapaşalı Muzaffer komutasında Hayreddin Barbarossa iki destroyerin eşliğinde bölgeye kara birliklerine yardım etmek üzere yola çıktı. Ertesi gün Marmara denizinde ikinci devriyesini yapan Lt. Cdr. Nasimith VC komutasındaki E-11 denizaltısı tarafından boğazın kuzeyinde Bulair yakınlarında batırıldı. 250 denizci kaybıyla 15 dakikada battı.

Şu andaki konumu: 40º 27´ N 26º 48´ E kordinatlarında.







visit.gif
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

BİGA VAPURU:



biga01.jpg


1904 yılında Bergen, Norveç'de yük ve yolcu gemisi olarak yapılmaya başlandı ve 1905'de tamamlandı. Orjinal adı Lyra idi.

Ağırlık:
Uzunluk:
Genişlik:
Su kesimi:
Motor:
784 gros ton
56.5 metre
8,5 metre
4.8 metre
Laxevaags yapımı 3 silindirli tripil buhar makinesi


1914'te Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından alınınca adı Biga olarak değiştirildi. 10 Temmuz 1915'te Mudanya yakınlarında İngiliz denizaltısı E-7 tarafından batırıldı.


biga02.jpg


Aşağıda Lyra isimli gemi hakkında bilgiler mevcuttur. Ancak henüz çevrimi yapılamamıştır.

LYRA 1905

Det Bergenske Dampskibsselskab fikk sitt første spesialbygde hurtigruteskip, «Astræa», i 1900. Denne hurtigløperen, «kystens raskeste skip», utførte Bergenskes del av hurtigruteseilingene, formodentlig sammen med «Capella».

I 1903 mistet selskapet også «Orion», som hadde underholdt ruten Tromsø-Vadsø som en del av hurtigruten, og selskapet fant det mest fornuftig å sette et spesialskip inn i ruten. Tanken var antakelig å overføre «Capella» til Finnmarksruten, og la nybygningen gå inn i Bergen-Tromsø-ruten.

Bestillingen på dette skipet gikk til Bergens Mekaniske Verksted, og erfaringene fra «Astræa» ble lagt til grunn. Det nye skipet ble faktisk et søsterskip av «Astræa» men med mindre maskineri og bedre lastekapasitet. Skipet ble levert i januar 1905 som «Lyra» på 784 brt. og 185,7 ft. Den var bygget som shelterdekker, med shelterdekk i full lengde. Maskin og kjele var blitt reddet fra «Orion», og etter overhaling ved BMV ble disse satt inn i «Lyra». Ytelsen var 126 nom.hk., som ga gode 10 knops fart. Innredningen var moderne og praktisk, med det meste av salonger og lugarer på hoveddekket.

«Lyra» var ellers et vakkert skip, i skroget virket den mer «kompakt» enn selskapets eldre skip. I BDS-fargene virket den mørk, svart skrog, brunmalt eller panelt overbygning, og tre hvite ringer på skorsteinen og stjernen i baugen. Virkelig «Bergen Style».

Hurtigrutekontrakten mellom staten og selskapene Bergenske, Nordenfjeldske og Vesteraalske av 1898, ble fornyet for 6 år i 1904. Fra 1907 ble likevel flere forandringer gjort. En fjerde ukentlig hurtigrute ble opprettet fra Bergen, og de to turene i uken fra Bergen ble nå forlenget til Vadsø. Kontrakten gikk til Bergenske og Nordenfjeldske, og ruten Tromsø/ Hammerfest-Vadsø falt nå bort. Den lengre distansen som hurtigruten nå dekket krevde flere skip. Bergenske møtte sine forpliktelser med hurtigløperen «Astræa», ”Lyra» og formodentlig «Capella».

Etter tapet av «Astræa» i 1910 overførte Bergenske «Hera» fra Hamburgruten, foreløpig midlertidig. Med «Lyra», «Hera» og den nye «Midnatsol» hadde selskapet nå tre førsteklasses skip. «Lyra»s svakhet var en liten lastekapasitet, og etter at nybygningen «Polarlys» ble levert i 1912 fikk «Hera» en tiltrengt ombygning slik at den erstattet «Lyra» i hurtigruten.

I desember 1913 ble «Lyra» solgt langt bort, til Administration de Navigation a Vapeur Ottomane i Istanbul og fikk navnet «Biga». Tyrkia kom med i krigen på Tysklands og Østerrike-Ungarns side, og det kom snart til kamphandlinger. «Biga» ble torpedert av den britiske ubåten E-7 10. juli 1915 nær Mudanya i Mar-marahavet.

Bergenskes kanskje minst kjente hurtigruteskip endte sine dager langt borte fra våre kalde kyster.


Çevrirebilen arkadaşlar varsa memnun oluruz...
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Bouvet Savaş Gemisi



[SIZE=+1]Pre-dreadnought tipi bir savaş gemisidir. 16 Ocak 1893’de yapılmaya başlandı. 27 Nisan 1896’da kazığa indirildi. Ve 1 Haziran 1898’de tamamlanarak görevine başladı.

Ağırlık:
Güç:
Hız:
Boyutlar:
Mürettebat:
Silahlar:






12,000 ton
15,000 hp
18 knot
117,81m*21,39m
666
Ana top: 2 tane 304,8/L=45
Ana Top:2 tane 275/L=45
İkincil Top: 8 tane 138/L=45
İkincil Top: 8 tane 100/L=45
12 tane QF gun 47/L=43
7 tane QF gun 37/L=23
4 tane torpido tüpü 457




Bouvet’in Batışı

bouvet01.jpg


[SIZE=+1]Bahriye Bakanı Churchill, boğazın bir an önce geçilmesi için mesaj üzerine mesaj gönderip Amiral Carden’i zorlamaya başlamıştı. Churchill’in dayatmaları ve boğazda yaşanan zorluklar sonucu Amiral Carden istifa etmek zorunda kaldı. 17 Mart’ta yerine Tümamiral de Robeck tayin edildi. Amiral de Robeck ikinci bir saldırı için filosunu üç kısma ayırmaya karar verdi. A hattında donanmasının en güçlü gemileri olan Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson ve Inflexible, bunların iki yanında da onlara refakat edecek Prince George ve Triumph gemileri seyredecekti. Bunun bir mil kadar gerisinde Fransızların Gaulois, Charlemagne, Bouvet ve Suffren gemileriyle bunların sağında ve solunda İngilizlerin Majestic ve Swiftsure savaş gemileri bulunacaktı. Saldırıya katılacak olan diğer savaş gemileri, muhripler ve mayın tarayıcıları verilecek görev için boğazda hazır bekleyeceklerdi. Amiral, gün boyunca sahil bombardımanıyla mayın gemilerinin rahat çalışarak mayınları toplayabileceğini ummuştu. Sonunda donanma rahatlıkla boğazı geçip Marmara’ya ulaşabilecekti.

İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atış­larıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«insan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlardı. Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü.

Bouvet, 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazının 7 mil içerisinde ilerleyen savaş filosunda 4’lü Fransız gemilerinin soldan üçüncüsüydü. Öğlene doğru İngiliz donanması bombardımana uzaktan devam ederken Fransız gemilerine yakın bombardıman emri verildi. Gaulois ve Suffren kalelerden açılan ateşle ağır hasar aldılar ancak daha kötüsü olmak üzereydi.

Türk topçusu sekiz kere Bouvet’i vurdu ve öndeki topu etkisiz hale geldi. Bouvet, Erin Keui Koyuna doğru sancağa manevra yaptı. Ancak saat 13:54 ‘de sancak topunun tam altından fark edilmemiş bir mayına çarptı ve tahminen buradaki cephanenin de patlamasıyla çok şiddetli bir patlama oldu. Bouvet 600 mürettebatıyla birlikte iki dakika içerisinde battı. Aslında Nusret gemisi tarafından buraya bırakılan mayınlar daha önce Türklerin müttefik gemilerinin bu sahada manevra yaptıklarını gözlemlemesi üzerine bırakılmışlardı.

Bouvet’in kaybına rağmen, mayınlardan henüz haberi olmayan müttefik gemileri Bouvet’i batıranın bir torpil veya top olduğunu düşünerek ilerlemeye devam ettiler ve o gün çok büyük kayıplar verdiler.

Aynı gün aynı mayınlar Irreristible, toplardan hasar görmüş Ocean ve su almış Inflexible’ı da batırdılar. O gün 3 ana müttefik gemisi batırıldı, 3 ana gemileri hasar gördü ve buna karşın sadece birkaç Türk Topu hasar aldı. O gün çok küçük bir savunmanın bile uygun ve iyi bir stratejiyle çok büyük işler yapabileceğini tarih bir daha göstermiş oldu.


bouvet18.jpg


bouvet02.jpg


bouvet03.jpg


bouvet04.jpg


bouvet05.jpg


bouvet06.jpg


bouvet07.jpg


bouvet08.jpg


bouvet09.jpg


bouvet27.jpg

[/SIZE][/SIZE]
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Bozburun Bizans Batığı:



Tarihi batıklar incelendiği zaman Yassıada ve Serçe Limanı batıkları arasında 400 yıllık bir boşluk dikkati çekmektedir. Bu geminin bulunuşu aradaki bu boşluğu doldurmak için çok önemli bir keşif olmuştur.


bozburun01.jpg


Batık Selimiye yakınlarındaki Bozburun'da bulunmuş. Bu batığın çalışması Fred Hocker tarafından yönetilen bir ekip tarafından yapılmış. Arkeolojik araştırması için hava durumu nedeniyle yakındaki bir dağ eteğine iki katlı ahşap bir iskele inşa edilmiş. Bu batığın arkeolojik araştırması çok profesyonel bir şekilde gerçekleştirilmiş. Kazıdan çıkarılan amforalar üzerinde özellikle çok titizlikle çalışılmış. içlerinden çıkan maddeler incelenmek üzere farklı bir kovaya boşaltılmış. Amforalar incelenen kadar ani bir değişiklikten etkilenmemeleri için bu süre boyunca deniz suyunda bekletilmiş. Daha sonra ise tatlı su havuzlarında tuzdan arındırılmışlar. Amforalar çıkarıldıktan ve kum tabakası temizlendikten sonra, Bozburun batığının çok iyi korunmuş ahşap gövdesine ulaşılmış. Yapılan çalışmalardan sonra bu geminin 9. yy 'da ya da 10. yy başında battığını göstermiş.

Batık, yaklaşık 26 m derinlikte başlıyor ve kayalara dik olarak 36 m civarına kadar iniyor.


bozburun02.jpg

Kazı Alanın Kuşbakışı Görüntüsü

Batıkda birçok amfora, o döneme ait paralar ve buna benzer o döneme aydınlatılacak birçok eşyaya ulaşılmıştır. Amforaların bir kısmının içinde zeytin ve üzüm bulunmuştur. Ayrıca bir kısmının da şarap içerdiği tespit edilmiştir.


bozburun03.jpg


bozburun04.jpg


bozburun05.jpg


bozburun06.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

ÇAMALTI I BATIĞI:



Marmara Denizi'ndeki birçok arkeolojik alandan birisidir.

Geminin kargosu kumluk zeminde 20 ve 32 metre derinlikler arasında bulunan üç cepte yer almaktadır. 21 metre derinlikte bulunan ilk grup amforalar küçük (type IV) iken, 25 metre derinliktekiler orta boy, 32 metre derinliktekiler büyük boy amforalardan oluşmaktadırlar.Bu batıkda ayrıca değişik çıpalar da bulunmuştur. (2 "Y"tipi ve bir "T" tipi) Batıkla ilgili çalışmalar halen devam etmektedir.

Yapılan çalışmalarla bu geminin Bizans orijinli Latin sitilası sırasında yelkenle yol alan bir şarap ticaret gemisi olduğu belirlenmiştir. Uzunluğu aşağı yukarı 25 metredir. Genel olarak iki ana parçaya ayrılmış olarak bulunmuştur. Geminin tanesi ortalama 70 kg olan 800'e yakın amfora taşıdığı düşünülmektedir. Buradan da geminin aşağı yukarı 100 ton kapasiteye sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Geminin omurgası ve çapası İstanbul Üniversitesine araştırılmak üzere götürülmüş. Seramikler ise Bandırma Arkeoloji Müzesi'ne götürülmüştür.

Batık ve arkeolojik çalışmasıyla ilgili daha kapsamlı bilgi http://www.nautarch.org adresinde bulunabilir.


camalti01.jpg


camalti02.jpg


camalti03.jpg


camalti04.jpg


camalti05.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Carthage Batığı


carthage001.jpg


Malzeme :
Gemi Tipi :
Pervane :
Üretim Yılı :
Üretim Yeri :
Boyutlar :
Motor :
Motor gücü :
Hız :
Ağırlık :
Çelik
Buharlı Gemi
2 pervane
1910
Newcastle'da Swan Hunter tersaneleri
121.75m * 15.6 m * 6.2 m
2 to pilon, üçlü üç silindir
9000 hp
19 knot
5600 grt


Carthage 1910'da Newcastle'da Swan, Hunter & wigham Richardson tarafından yapılmış ve Charles-Roux sınıfının geliştirilmiş bir üst sınıfıydı.

Savaş öncesinde Marsilya-Tunus rotasında Compagnie Générale Transatlantique firmasına bağlı olarak çalışıyordu. Bu firma 1970'lerde Compagnie Générale Maritime adını aldı. (http://www.cma-cgm.com/)

Üç farklı sınıf olmak üzere toplam 470 yolcu taşıma kapasitesine sahipti.

16 Ocak 1912'de Marsilya ve Tunus arasında bir turu sırasında İtalyan Agordat kruvazörü tarafından bordalandı ve Cagliari'de altı gün boyunca esir tutuldu. Bunun sebebi Türkiye-İtalya 1911 savaşının başlaması ve gemideki uçakların Libya'da ki Türk kuvvetlerine götürüldüğünü düşünmeleriydi. Bu olaydan sonra İtalya- Fransa ilişkileri gerildi.

Bu olayın kartpostallarla gösterimi.

Cattaro'ya dönmek yerine U-21 denizaltısı Çanakkale'den geçerek İstanbul'a gitmiştir. Alman propagandası sayesinde İstanbul'da herkes Otto Hersing'in başarılarından haberdardı. Enver Paşa'da hoşgeldin partisinde hazır bulundu. 1 aylık tamir işlemlerinin bitmesinin ardından U-21 tekrar Çanakkale boğazına döndü. Bu sırada 1 Temmuz 1915'de Carthage gemisi cephane yüklü olarak Cape Helles'e ulaştı ve demir atarak yükünü boşaltmaya başladı. Herhangi bir önlem alınmadan 4 gün yük boşalttı. Denizaltı riski gözükmüyordu. Ancak 4 Temmuz 1915'de öğlen saat 1:00 civarı Otto Hersing komutasındaki U-21 denizaltısı, cephanesinin çoğunu boşaltmış olan Fransız Carthage cephane gemisini torpilleyerek batırdı. Daha sonra tekrar İstanbul'a döndü ve Karadeniz filosunda görevine başladı ancak ilk zamanlardaki başarısını bir daha yakalayamadı.

Mürettebatından altı kişi şehit oldu.


carthage002.jpg


carthage003.jpg


carthage004.jpg


carthage006.jpg


carthage007.jpg


carthage008.jpg


carthage009.jpg


carthage010.jpg


carthage011.jpg


carthage012.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

CASABIANCA (Fransız Mayın Gemisi)

[SIZE=+1]

1895’de Gironde(Bordo) tersanlerinde yapımı tamamlanmıştır. 80 metre uzunluğunda, 970 ton ağırlığındaydı ve 100 adet mayın taşıyabiliyordu. İlk üretildiğinde D’Iberville sınıfı torpido kruvazörüydü, daha sonradan 1913’de mayın gemisi haline getirildi. Gemide mürettebat olarak 6 subay ve 132 er vardı.

3 Haziran 1915’de İzmir körfezi’ne (gulf of smyrna) mayın döşerken kendi mayınlarından birine çarpıp batmış.


casabi01.jpg
[/SIZE]
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Dumlupınar Denizaltısı (USS Blower SS-325)

dumlu01.jpg


Yapım Başlama:
Tamamlanma:
Ağırlık:
Boyutlar:
Derinlik Sınırı:
Hız:

Motor:


Su altı max süre:
Devriye süresi:
Mesafe:
Mürettebat:
Silah:


12 Ağustos 1943
10 Ağustos 1944
1,526 ton (yüzey), 2,424 ton (su altı)
95m * 8,3m * 4,6m
120 m
20,25 knot yüzey
8,75 knot sualtı
4 tane 5400 hp dizel motor
4 tane 2740 hp elektrik motor
2 pervane
48 saat 2 knot hızda
75 gün
11,000 deniz mili (20,000 km) yüzeyden 10 knot hızla (19 km/saat)
80 (subay ve erler)
10 tane 21 inçlik (533mm) torpido tüpü
1 tane 5 inçlik (127mm) güverte topu
4 tane makineli tüfek


23 Nisan 1944'te denize indirilen Dumlupınar, daha önce Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde "USS Blower" adıyla görev yapmıştı. Balao sınıfı bir denizaltıdır. Geçirdiği kazalar ve arızalarla kötü bir üne sahip olan Blower, Pearl Harbor'da ilk cephe görevini yapmıştı. Lt. Cdr. J.H. Campbell komutasında 16 Aralık 1944’de Pearl Harbor’a gitti. İlk savaş devriyesini 17 Ocak 1945’de tamamladı. Java ve Güney Çin karasularında savaş bitene kadar 3 devriye turu yaptı. 1946-49 arası Pasifik filosuna bağlı olarak değişik yerlerde alıştırma ve çeşitli görevler yaptı. 16 Kasım 1950 ‘de Türkiye ye devredildi ve Dumlupınar adını aldı. 4 Nisan 1953’de NATO tatbikatı “Blue-Sea” den dönerken Çanakkale’de Nara bölgesinde İsveç yük gemisi “Naboland” la çarpışarak battı. Şu anda 90 metre derinlikte yatmaktadır.

Akdeniz'de gerçekleştirilen NATO tatbikatına katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri, manevraların sona ermesinin ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.


dumlu02.jpg

SİSLERİN ARDINDAKİ

VE O AN...

Astsubay Hüseyin İnkaya nöbetçi olmamasına rağmen vardiya dışı görevine devam etmekteydi. Nara önlerine gelinirken rotada dikkatini çeken değişiklik üzerine köprü üstüne çıktı. İşte tam bu sırada güvertede bulunan kimsenin ne olduğunu anlayamadığı bir gürültü koptu ve denizciler suya yuvarlandı. Çarpışma sırasında güvertede bulunan 8 denizcden sadece 5'i gözlerini denizde açacak kadar şanslıydı. Bu 5 subay ve astsubayın dışında 2 er pervaneye takılarak, 1 astsubay ise boğularak hayatlarını kaybetti. Naboland, Dumlupınar'a baş torpido dairesinin sancak tarafından bindrmişti. Çarpışmanın gürültüsü Eceabat Limanı'nda demirlemiş olan gemiler tarafından duyuldu. Böylesi şiddetli bir darbe alan Dumlupınar, süratle baş tarafından batmaya başladı. Darbenin şiddetine dayanamayan Dumlupınar, birkaç saniye içinde Çanakkale Boğazı'nın karanlık ve puslu sularına gömüldü. Fakat denizaltı ve hayatta kalan mürettebatının yaşayacakları henüz bitmemişti. Hızla sulara gömülen Dumlupınar'ın santral dairesinde çarpışma sonucu şiddetli bir patlama meydana geldi. Denizaltı'nın tüm elektriği kesilmişti. Gemilerinin baş taraftan itibaren su aldığını gören denizciler hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçti. Kıç torpidoya varana kadar da arkadaşlarının birçoğunu kaybettiler. Dumlupınar batmaya devam ederken 22 denizci de kıç torpido dairesine ulaşmayı başarmış, burada kendine yer bulamayan arkadaşları hayatlarını kaybetmişti. Dumlupınar ilk şehitlerini böylelikle vermiş oldu...


dumlu03.jpg

Gümrük Motoru Olay Yerinde

Aynı gece Eceabat Limanı'nda demirli halde bulunan Gümrük Motoru'ndaki personel, telaş içinde motora gelen bir kişi tarafından uyandırıldı. Bu kişi, Nara açıklarında bir çarpışmanın olduğunu söyleyerek, motorun kaza mahaline gitmesini istedi. Derhal yola koyulan gümrük motoru, kaza yerine vardığında deniz "panayır yeri gibiydi". Naboland, tahlisiye sandallarını indirmiş, fosforlu can yeleklerini denize bırakmış ve birçok uyarı fişeği fırlatmıştı. Gümrük motoru mürettebatı, deniz üzerinde dolaşırken tahlisiye sandallarına çıkmış ve can yeleklerine sarılmış Dumlupınar mürettebatını görerek motora aldı. Bu denizciler hızla Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırıldı. Fakat hala denizin dibinde 81 kişi vardı ve onların yaşayıp yaşamadıkları bilinmiyordu. Artık onların yaşamasını ummaktan ve denizaltı kurtarma gemisi Kurtaran'ı çağırmaktan başka çare yoktu.

"DENİZ KUVVETLERİNE BAĞLI DUMLUPINAR DENİZALTISI BURADA BATTI"

Naraburnu'nda gün ağarmıştı. Havanın aydınlanması sayesinde civarda dolaşan balıkçı tekneleri Dumlupınar'ın batarken su yüzüne fırlattığı muhabere şamandırasını gördü. Beklenen haber gelmişti. Haberi alan gümrük motoru derhal şamandıranın bulunduğu yere gitti. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı okudu: Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun. Kapağı açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle "Alo" dedi...


dumlu04.jpg


Sesine karşılık bekleyen gümrük muhafızının yüreğine, karşı taraftan gelen cevap su serpti: "Buyrun, ben Astsubay Selami" Beklediği karşılığı alan Selim Yoludüz astsubay Selami'ye ne durumda olduklarını sordu. Aldığı cevap Dumlupınar'da yaşanan trajediyi açıklar nitelikteydi. Astsubay Selami geminin 15 derece sancak yönünde yatık olduğunu, elektriğin kesik olduğunu ve kendilerinin kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını söyledi. Gümrük motorunun çarkçısı Selim Yoludüz, mürettebata Çanakkale Boğazı'nın Nara Burnu'nda olduklarını ve gemilerinin tahminen 90 metre derinlikte yatmakta olduğunu söyleyerek, "Endişelenmeyin. Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız" dedi. Vatan görevi için denizaltıda bulunduklarını söyleyen Astsubay Selami'nin cevabı ise Çarkçı Selim Yoludüz'ün kulağına ve kalbine işledi: Ailelerimize selam söylüyoruz. Bizi kurtaracağınızdan eminiz. Vatan sağolsun...

Bu, astsubay Selami'nin boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk konuşma oldu. Saat 11:00 sularında olay mahaline gelen Kurtaran gemisinin çalışmaları sonuçsuz kaldıkça yüzeydekilerin umudu azalıyordu. Bu arada ilk konuşmanın ardından sırasıyla, Çanakkale Deniz Komutanı Albay Zeki Adar, Gümrük Memuru Selim Yoludüz bir kez daha ve 1. İnönü Denizaltısı ikinci kumandanı Üsteğmen Suat Tezcan Dumlupınar'la görüştü. Aşağıda Astsubay Selami ve arkadaşlarının zamanı azaldıkça, su yüzünde bulunanların moralleri bozuluyordu. Buna rağmen, Astsubay Selami'nin sesinde tereddütten ve endişeden eser yoktu. Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı. Aşağıdan gelen sesler hazin sonun acılı haberini verir gibiydi. Ahizenin diğer ucundan sadece dualar, ezan sesleri ve iniltiler geliyordu. Saat 15:00 sularında ise muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu koptu. Bir daha Dumlupınar mürettebatından haber alınamayacaktı...

Astsubay Selami Özben'in "Vatan Sağolsun" sözleri, 84 metre derinlikte yatan Dumlupınar'dan yükselen son ses oldu.


dumlu05.jpg

Kurtaran Gemisi Ve Kurtarma Çalışmaları

Kazanın ardından olay yerine gelen Amiral Sadık Altıncan, Vali Safaeddin Karanakçı ve diğer yetkililerin gözetiminde kurtarma çalışmaları başladı. Bu arada kaza çok kısa sürede gerçekleştiği için olayın farkına varmayan 1. İnönü Denizaltısı da olay yerine geri dönerek kurtarma çalışmalarında bulundu. Bu gemi dışında denizin üstünde iki muhrip, Kurtaran, motorlar ve Naboland bulunuyordu. Çanakkale Boğazı'nın akıntılı sularında Dumlupınar'ı ve mürettebatı kurtarma çalışmaları aralıksız sürdürüldü, fakat bu çaba mürettebatı kurtarmaya yetmedi. Dalgıçlar birçok defa herşeyi göze alarak Dumlupınar'a ulaşmaya çalışmış, fakat hiçbiri kurtarma çanını denizaltının gövdesine tutturmayı başaramamıştı. Kurtarma işinin tüm gereklerinin yerine getirilmesine rağmen, ne Dumlupınar ne de mürettebatı kurtarılabildi.

Salı günü sabaha karşı ümitler tükendi. Çünkü bir denizaltı, personeline 3 gün yaşama izni vermekteydi. 72 saatten sonra içerdeki hava miktarı denizcilerin yaşamasına zaten izin vermeyecekti. Ve saat 02:15 itibariyle 3 günlük süre dolmuştu. 81 denizciden geriye kalan 22 kişiden artık ümit kesilmişti. Ertesi gün saat 15:00'te Başaran Gemisi üzerinde bir tören düzenlendi ve "Dumlupınar Şehitleri" için denize çelenkler bırakıldı.


Dumlupınar Şehitlerimizin İsimleri


Kurmay Albay Hakkı Burak, Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit Öngören, Makine Yüzbaşı Affan Kayalı,

Güverte Üsteğmen İsmail Türe, Makine Üsteğmen Fikret Coşkun, Güverte Teğmen Bülent Orkun,

Güverte Teğmen Macit Şengün

Assubay Kıdemli Başçavuşlar:

Şevki Özsekban, Ali Tayfun, Emin Akan, Ömer Öney, Mehmet Denizmen, Sait Yıldırım

Assubay Başçavuşlar:

Cemaleddin Denizkıran, Salahaddin Çetindemir, Zeki Gider, Kemal Acun, Hüseyin Uçan, Cemal Kaya, Naci Özaydın

Assubay Çavuşlar:

Bahri Serseren, İhsan İçdemir, Selami Özben, İbrahim Altıntop, Şaban Mutlu, İhsan Coşkun, Hamd Reis,

Samim Nebioğlu, Mustafa Doğan, İhsan Aral, Zeki Açıkdağ, Necdet Yaman, Tuğrul Çabuk, Mehmet Ali Yılmaz

Mükellef Çavuşlar:

Karasulu Veysel Saygılı, Rizeli Ramazan Yurdakul

Mükellef Onbaşılar:

Milaslı Niyazi Giritli, İstanbullu Züğfer Ceylan, İstanbullu İbrahim İşlemeci, Trabzonlu Murat Yıldırım,

Bodrumlu Mehmet Kızılışık, Bodrumlu Emin Süzer

Erler:

Çanakkaleli Mehmet Demirel, Bigalı Ali Gökçü, Antalyalı Nurettin Alabacak, Bandırmalı Ömer Yalçın,

Edremitli Ali Aslan, Lapsekili Ülfeddin Akar, Şileli Bekir Sarı, Sürmeneli Yusuf Demir, Rizeli Mehmet Aydın,

Sökeli Mustafa Özsoy, Marmarisli Nuri Acar, Çorlulu Hüdai Çağdan, Lapsekili Kadir Demiroğlu,

Tekirdağlı Fikri Ulaştırıcı, Bigalı Hüseyin Sayım, Bartınlı Hüseyin Kayan, İzmirli Kenan Odacıoğlu,

Lapsekili Ahmet Günal, Bartınlı Mustafa Taşçı, Çanakkaleli Hasan Bozoğlu, Bursalı İbrahim Aksoy,

İzmirli Feridan Kırcalı, Ordulu İsmail Özdemir, Çarşambalı Hasan Arslan, İnebolulu Ahmet Özkaya,

Çanakkaleli Enver Uçar, Foçalı Necati Kalan, İnebolulu Murat Suyabatmaz, Giresunlu Mehmet Demir,

Giresunlu Galip Yılmaz, Göreleli Hasan Kelleci

Tanrıdan şehitlerimize rahmet diliyoruz.


dumlu06.jpg


dumlu07.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

E-7 Denizaltısı:

e-701.jpg




Ağırlık : 660 tons suüstü 800 tons sualtı Uzunluk : 176 feets En : 22.5 feets Yükseklik : 12 feets Motorları : Vickers-Admiralty Diesel Engines1,600 hp 840 hp electric motors, 2 screws. Hız : 15.25 knots suüstü 9.75 knots sualtı Silahlar : 4 x 18 inch torpido tüpü (1 ön, 1 arka, 2 yan)

Chatham'da HM Tersanelerinde 30 Mart 1912'de yapımı başladı. 2 Ekim 1913’de yapımı tamamlandı. 14 Mart 1914'de Lt Cdr Feilmann komutasında sekizinci flotilla'da görevine başladı. 1915'de komutanlığına Lt. Cdr. A.D. Cochrane getirildi ve Çanakkale'ye gönderildi. Mürettebatı 3'ü subay olmak üzere 31 kişiden oluşuyordu. 655 ton ağırlığında. 4 tane torpido tüpü ve 1 tane 12 pdr’lik silahı vardı.

Haziran 1915’de Çanakkale’de E7 komutanı Cochrane, zetium pudrası değirmenlerini bombaladı. Ancak 6 pdr’lik silahıyla pek fazla hasar vermese de psikolojik olarak etkili bir saldırı olmuştur.

Çanakkale operasyonunun sonuna doğru, halen bölgede bulunan denizatlılara 6 pdrlik silahları çıkarılarak 12 pdr’lik silahlar takılmış ve bu denizaltılar hem gemilere hem de kara hedeflerine karşı saldırılarda kullanılmışlardır. E-7 Kava burnu ve İzmit körfezi’nde iki tane asker taşıyan treni yok etmiştir. Daha sonra Türkler kıyı şeritlerine orta büyüklükte toplar yerleştirmişler. Böylece hassas yapılarının incinmesini istemeyen İngiliz denizatlılarının bu taktiği de son bulmuştur.

Mudanya'da 10 Temmuz 1915'de 700 tonluk Biga Vapurunu batırdı.

4 Eylül’de Mudros’tan yola çıkan E7 Çanakkale de Nagara’daki denizaltı ağlarına takıldı ve mayın patlamasıyla sarsıldı. 5 Eylül 1915’de Lt Cdr. Heimburg yönetimindeki UB-14 tarafından bırakılan denizaltı bombalarıyla hasar gördü ve su üzerine çıkmak zorunda kaldı. E7’nin komutanı Cdr. Cochrane düşmanın eline geçmemesi için denizatlıyı batırdı. Mürettebatı esir alındı ancak Cochrane 1918'de kaçmayı başardı.

Denizaltı şu anda Çanakkale Nara burnu açıklarında. Dumlupınar denizatlısının 100 metre yanında 96 metre derinlikte yatmaktadır.

E7'nin mürettebatından iki kişi

Able Seaman E.A. GWYNN RAN No 7475. Place of birth Victoria, Australia.
Leading Stoker A WILSON RAN No 7501. Place of birth Oamaru New Zealand

e-702.jpg



e-703.jpg



e-704.jpg

E7’nin mürettebatı.

e-705.jpg

Hapiste E7 Subayları
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

E-14 Denizaltısı Batığı

e-1401.jpg


14 Ekim 1912'de sipariş verildi. 7 Temmzu 1914'de yapımına Vickers Limited. Barrow-in-Furness tarafından başlandı. 10 Aralık 1914 ‘de yapımı tamamlanmış İngiliz denizaltısı.





Ağırlık:
Boyutlar:
Silahlar:

Hız:
Mesafe:
Mürettebat:
Kaptanları:

662 ton yüzeyde, 807 ton sualtında
180’ * 22,6’ * 12,6’
5 tane 18 inçlik torpido tüpü
1915 de 12 pounder /40, QF(76mm) lik silahlar eklendi
15,25 knot (yüzey) 9,75 knot (su altı)
3225 deniz mili 10 knot hızda
30
Lt.Cdr A.C.Boyle – Victoria Cross.
Lt.Cdr. G.S.White - Victoria Cross.


e-1403.jpg



Boğazlara ikinci denizaltının giriş denemesi Courtney Boyle komutasındaki E-14 tipiyle gerçekleşti. E-14 Marmara Denizi’ne sızabilen B11’den sonra ikinci denizaltı olmuştur. Avustralyalı AE-2 onun ilerlemesinde yardımcı oluyordu, ancak bir savaş gemisi tarafından ağır yara alınca, komutanı Stoker Türklerin eline geçmemek için kaçmaya başladı.

26 Nisan 1915 gecesi Çanakkale Boğaz’ında su yüzeyine çıktı ancak motorlarından çıkan duman ve ses yüzünden kıyı bataryaları onu kolayca bulup ateşe başladı ve tekrar dalmaya zorlandı. Pusulası bozuk bir vaziyette yol aldı. Ne zaman periskobunu yukarı çıkarsa tespit ediliyordu. Bir periskobunun hasar görmüş olmasına rağmen ikincisini kullanarak büyük bir Türk Torpido gemisini batırdı. Hemen daldı ve altı saat daha kör bir şekilde yol aldı. Daha sonra Marmara Denizi’ne ulaşmayı başarmıştı. Ancak genede ne zaman yüzeye çıksa tespit ediliyordu. Ancak denizin ortalarında bir yer bulup rahatsız edilmeden yüzeye çıktı ve bataryalarını şarj etme ş ansı buldu. 29 Nisan’da 2 asker nakliye gemisi ve 3 destroyerden oluşan bir konvoya saldırdı. Tek torpido attı ve fark edilince tekrar dalmak zorunda kaldı. Ancak tek torpiliyle nakliye gemilerinden birini batırmayı başardı.

O akşam torpidoları biten AE-2 denizaltısıyla buluştu. Ertesi güne bir randevu ayarladılar ancak AE-2 batırıldığı için bu buluşmaya gelemedi. 1 Mayıs 1915'de Nurelbahir gambotunu batırdı. 4 gün boyunca E-14 kendisine hedef aradı ve en sonunda ufak bir mayın gemisini batırdı. Bir süre başarısız birkaç saldırı yaptı. 10 mayıs akşamı Kalolimni adası yanında 2 büyük nakliye gemisi ve bir destroyerden oluşan ufak bir filoya daha saldırdı. İlk torpili hedefini vuramadı ancak ikincisi fırlatıp daldıktan sonra büyük bir patlama olmuş ve Gul djemal (Gülcemal) isimli gemiyi batırmıştır. En azından E-14 öyle düşünmüştür. Gülcemal batmadan önce İstanbul'a kadar çekilip batması engellenmiştir. Daha sonra bu gemi parçalanarak hammadde olarak kullanılmıştır. Daha sonra geri dön emriyle boğazdan tekrar geçerek müttefik gemilerinin yanına ulaşmışlardır. Lt.Cdr A.C.Boyle bu sefer sonunda Victoria cross madalyası kazanmıştır.

e-1404.jpg

Lt.Cdr. Edward Courtney Boyle



e-1405.jpg

Lt.Cdr. Edward Courtney Boyle on E-14

Goeben (Yavuz) savaş gemisi Mundros’da ani bir saldırıdan geri dönerken Çanakkale’de Nagara noktasında karaya oturunca bu gemiyi batırmak için birkaç defa uçak saldırısı yapıldı ancak başarı sağlanamadı. E-14 komutanı değişmişti. Bu işle görevlendirilen Lt. Cdr. G.S.White, komutasındaki E-14, Goeben’in peşinden anti-denizaltı ağlarını geçerek Nagara noktasına akşam üstü geldi ancak Goeben burayı terk etmişti. Rotasını çevirip geri dönmekten başka çaresi yoktu. Yol üzerinde bir Merchant gemisi gördü ve torpilini ateşledi. Ancak torpil erkenden kendiliğinden patladı ve denizaltıya büyük hasar verdi. İki saat boyunca boğazdan açık denize doğru ilerlese de çok fazla su aldığı için kontrolden çıktı. Komutan white yüzeye çıkmaya karar verdi. Ancak yüzeye çıkar çıkmaz Kumkale civarında Türk Kıyı topçusu tarafından vuruldu ve 27 Ocak 1918’de batırıldı. Mürettebatından sadece 9 kişinin kurtulduğu, 27 kişinin öldüğü E14 enkazının aranmasına devam edilmektedir. Komutan White top atışında şehit olmuştur.

e-1406.jpg

Lt.Cdr. Geoffrey S. White

e-1402.jpg


Aşağıdaki mektup E-14 Mürettebatında Bir Subayın Ailesine Gönderdiği mektupdur.

Dec. 19th 1918

My Dear- Father and Mother,

I intended writing you earlier, but I have been on the move ever since I arrived. I have been to Portsmouth for some uniform, and to Weymouth to see an old friend who was at Malta, when I used to call there in E. 14. I returned from the latter place the day before yesterday, and will remain here until the 6th of January, for my leave is up then, and passage to Australia as soon as possible after that. So I hope by this time next month to be well on my way to you. I wish I could leave for home now. I detest this hanging round doing nothing, aid spending valuable time and money to no avail. I know practically no one in this country and I assure you I pray for next month to come, when I shall board the ships for dear old home after nearly five years of roaming adventure and misery!! I'm coming to stop too!!! I think!!!

I have great notions for the land, but of course I must wait until I get out there to see how things are. I believe our governments are assisting to open up the land. Aren't they? Well my dear father and mother. I put up with something in Turkey. I assure you! I will commence my story by describing our experiences just previous to the sinking of E.14, which too: with her twenty-three of the best I had ever had the honour to be boat mates with!!

We were at our Base in Corfu, from which port we were patrolling, when we got the news that the GOEBEN and BRESLAU had ventured from their hiding place in the Dardanelles, and sunk the monitors RAGLAN and No28; of course you will remember having read all about that the BRESLAU was sunk and the GOEBEN, had struck a mine or mines, and managed to escape back into the Dardanelles, thought badly damaged and was forced to run aground in the Narrows, for temporary repairs before she could be taken further. Next night we received orders to proceed from Corfu! under sealed orders. The French Admiral sent for a list of names of our boat crew, and we half guessed what our mission was to be.

Well we reached Mudros on Wednesday morning, January 25th, 1918 if remember rightly, and found E2 and E12 already there; anyhow we were pleased to lean that the job was to fall into our hands as our captain was the senior man in the subs there! Well we straight away filled up with fuel, provisions and water; had new knives fitted, as well as jumping wires, for clearing the nets and other obstacles, we knew we would meet on our passage up the Narrows and Dardanelles! I was busy all the time with the torpedoes! I was fore-end man and had the two bow tubes, of course it was my tubes that were going to do the dirty on "Monsieur Goeben". Well we were ready by Friday, up to the scratch with everything!

The aeroplanes were daily raiding the ships, and up to Friday, reported sixteen direct hits on the "Goeben" Friday a gale sprung up at mid-day and we where ordered to go along side the aeroplane ship ARK ROYAL: we were proceeding across Mudras Harbour, to carry out this order with every intention of entering the Dardanelles that night. I'm blessed if we didn't run aground and it took until Saturday night to get us off of course we had to discharge fuel to lighten the boat, and that meant a few hours extra to fill up again, when we got off. When I was in the small boat which we carried, I happened to go round the starboard side of the boat at the time she was aground, and her being high up out of the waters, I noticed that a rivet had come out of one of the tanks. I reported this to the Captain, as I knew quite well it was quite enough to cause considerable bother to the trim of the boat when diving.

Anyhow, we got off the mud bank, and fuelled and was ready again, by Sunday afternoon. Bear in mind a gale was blowing during all this time and after Friday morning our aeroplanes were unable to visit the GOEBEN. Well we left Mudras at 6.30P.M. on that Sunday, dived at midnight behind Rabbit Island, and proceeded into the straight. Nothing happened until 6.00PM. Monday when we could hear a rattle above us and the hull of the boat, than a squadding sound as if we were in the mud. As a matter of fact we were. Evidently we had hit the nets and that deflected the boat, then the strong current caught us and we went into the mud, suddenly finding the depth gauge jump from the depth, to show surface. The skipper hurried onto the bridge; came down again reporting that lots of small boats were about, but as it was dark he didn't think we had been sighted, and that we were opposite Chanak, also that the season lights were searching the heavens for air craft!! Then ordering full speed astern on both motors, we slid off and dropped to a hundred and twenty five feet, I suppose, before the searchlights were again pointed to the water. We proceeded on without further trouble until 7.50.

We were to attack GOEBEN at 8.00A.M. and at the same time our air forces were to raid, to attract attention on hoard GOEBEN and in the forts from us. Well we came up to 23 ft to have a look through the periscope at 7.30, and happened to be quite close to the place where our quarry was supposed to be lying. The skipper searched round and said "God she's gone". He measured of on the chart the distance to the sea of Marmara, evidently weighing his chances of catching our prey on her way to Constantinople. But the battery was getting low and he had to abandon that ideas. I should have said that GOEBEN was previously aground on the Sea of Marmora side of Cape Nagara and that is where we expected to find her. '?'m not going back without firing a fish, after coming all this way. I'11 have a look in Nagara" was the words the captain used. " There are a couple of ships," he said, "alongside the quay. Get the starboard bow tube ready."

Then came the order "fire". I dropped the ball, and the torpedo had had hardly time to clear the tube, when there was a terrific explosion outside, which sent a blue flash through the boat and gave my head such an awful pain, all the glass lamps and gauges shattered, light woodwork, lockers etc split, and worst of all water was pouring in over my head like a river. I hadn't time to replace the firing gear- on the tube; I dashed my hands to the clips on the hatch overhead, and screwed them up, stopping the rush of water, for instead of being holed as I thought we were, it was the hatch forced by the explosion. I reported it right forward and the skipper ordered "take her down to 125 ft". The explosion had lifted us right up to surface, and though we were there for only a short time, they must have put two or three rounds through the conning tower, for as soon as we showed our periscope to fix the torpedo, a mighty artillery bombardment commenced and we could hear shells hit the water over head quite plainly, it really sounded as if they were actually striking the boat, but of course they couldn't harm us by gunfire so long as we were under.

Now we got headed down the stream and kept at 125 ft hoping that we would be out of the Dardanelles by about 12.30. The explosion occurred at 13 minutes past nine in the morning! At about 10.00 o'clock the gunfire ceased, but we could hear small, or perhaps big, power driven boats pass over us, and each time we half expected another depth charge, for that is what caused the explosion we have found out since. Anyhow, after a while all noises ceased, and we gave a sigh of relief as we told ourselves we must be well clear of the Narrows, and soon coming up in safety outside!!

All was going well until thirteen minutes past one, when the skipper who had just finished playing cards with another chap, thought we would be just about out and that he had better take observation. So he ordered "Bring her up to 25 ft" And the boat wouldn't come up , so he gave the order to blow ballast, that was done, but immediately he said "shut off pressure," the boat took a mighty heave to starboard almost turning right over, men and everything that would move fell into the bilge, at starboard side. 'fire captain ordered flood 3 and 4 externals again, and the boat up righted herself.

Friday

Hurried search was made to see if the cause of the trouble could be located, and all the time the boat was sinking, making us believe she had lost buoyancy, for once a sub loses buoyancy it is all up. So the skipper had to blow again and immediately pressure was shut off she repeated her previous actions, over she went; and rapidly rising and in a matter of seconds only, we had broken surface; of course the forts were on the lookout and spotted us at once and crash came a shell right into the boat. Of course we couldn't dive again, the skipper Lt Commander White said "Open the lower lid of conning tower". That was attempted, but the towers were flooded. when he ordered "Open fore hatch, get under way on the engines as quickly as possible". Of course I commenced getting the clips of the hatch and it was a job too, for I had screwed them up tightly after the explosion when we were down with a great pressure of water outside, so you can imagine it was very hard to unscrew them when we were on the surface and no pressure outside.

Anyhow I managed to get them off and open the hatch. 'he boat was well down at the bows all this time, and that didn't make things any easier. A violent bombardment was being concentrated on us from the time we broke surface. After opening the hatch, the skipper said to the several men who had come for'd "Go on, up my lads" and when they had clambered out I went up with the Captain. We went on the Port Saddle tanks (that is those tanks, perhaps you can notice them on the photo of AE2; which hang like huge blisters along side the conning tower. Here we were in the most sheltered position, as most of the fire was coming from Sedd el - Bahl -side, not so much coming from Kum Kale, but quite a considerable amount. Chanak was reaching us, as well as gum-boats there.

A Turkish Officer told me or rather us that estimate given, was that two hundred and fifty rounds a minute were being fired at us. As I was saying we got on to the port saddle tank, and the skipper asked "Is any one at the Wheel," I said 'no, I'11 go up". I did so, but it was disconnected down below when we dived the previous night, as I was the last one on the whell before diving! I informed the skipper and he said "Tell them to connect up and steer below, put the helm hard-a-port". We had previously been heading for Kum Kale, but putting the port helm on, she turned towards "Sedd-el-Bahl". The next and last thing the captain said was "Midships" and just as I was repeating his orders to the chaps on the after hatch ladder, a shell landed two feet away from me, and tore the plating as if it were paper. Of course the boat had been hit many times before this, but this shell must have gone through and exploded in the beam torpedo tubes, killing about ten of the crew inside. Well a piece of shrapnel from this shell just bruised my knuckle on the third finger, and knocked a little bit off that old ring you will remember me having. The shrapnel must have been well spent, probably it had gone right up in the air and was just coming down again, when it hit me with no more force than a boy could throw a stone, for I actually saw it and in fact picked it up and handed it to the Third Officer, saying "Here you are, a bit of shrapnel for a curio" He laughed and took it. The next moment I found myself alone on the tanks, all the men, skipper, and Third Officer had suddenly disappeared. Then the boat started to sink and the water rushed up my legs and it reached my waist, the boat going full speed, of course I was swept away.

My first thought was to get clear of the propellers and as I was facing the boats, I laid on my back and kicked out just as I got in line with the stern of the boat, the after end lifted itself in the air, and down it went. E. 14; standing on her head for a second and her propellers whizzing round and pointing sky-wards, she plunged under as if she had been suspended from some huge air-ship and dropped head first! As she was going I spotted our wireless operator badly wounded and apparently unconscious, so I got hold of him and tried to "Buck him up". He wasn't unconscious, though he had got one through the jaw, I caught his hand and discovered his thumb was just about blown off, so I collared him round the waist and told him to keep up spirits, but he kept on saying " I can't, I can't, I'm done!!" It was fearfully cold in the water, and I was afraid of getting cramps. I looked to the shore, but there was no sign of a boat coming and the infernal Turks were firing as much, as they were when the boat was afloat, and one could hear the "zip,zip" of rifle bullets, in fact poor Pritchard, (the wireless chap) put his hand up, once, presumably to attract the attention of the people al Kum Kale, as we were close to the shore, and I'm darned if he didn't get a bullet through his wrist. Eventually the firing stopped, but for a long time no signs of assistance was forthcoming.

I was tired, and spotting the signalman swimming close by, I asked him to help too keep Pritchard afloat. We managed it between us and I am pleased to say the fellow who is only 19 now, is alive and well. After a long lapse a motor boat came out, and "hucked" us aboard 9 in all, three were wounded. We were landed at Kum Kale.

Well I must finish now. You learn how we were sunk, and I must leave my other experiences until later. I do sincerely hope all is well at home, as it leaves me with nothing worse than rheumatics at present. But I am longing to see you all again. I went to "Australia House" this morning to try to get a passage out before next month, but it couldn't be managed. Probably the 6th or 7th of next month will he my sailing date.

Best of love and cheer. Your loving son

Reuben



visit.gif
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

E-15 DENİZALTISI



İngiliz donanmasına ait E-15 denizaltısının, 23 Nisan 1914’de yapımı tamamlandı. Çanakkale’de Türklere karşı Çanakkale operasyonlarında görev yaptı.

Boyutlar:
Ağırlık:
Hız:
Motor:
Mesafe:
Mürettebat:
Silah:

54.86m*6.86m*3.81m
662 ton yüzey, 807 ton sualtı
15.25 knot yüzey,9.75 knot sualtı
Twin-shift, 2 x 1,600 bhp Vickers diesel, 2 x 840 shp electric motors
325 denizmili , 24 gün
3 subay, 28 er
5 tane 18-inçlik torpido tüpü
1 tane 12-pounderlık top


15 Nisan 1915’de Lt. Cdr. T.S. Brodie komutasında E-15, Mudros’dan çıkarak Marmara Denizi’ne geçmek üzere Çanakkale boğazına girdi. Kephaz noktasının 10 mil yakınında karaya oturdu. Brodie ve mürettebatı açılan ateş sonucu öldü. Karaya oturan E-15’in Türklerin eline geçmesini önlemek için bu denizatlıyı yok etmek amacıyla pek çok saldırı yapıldı. Öncelikle Brodie’nin kardeşinin de mürettebatında olduğu B-6 denizaltısı onu batırmak için torpilledi ancak kaçırdı. Daha sonra geleceğin amirali Cunnigham komutasında Grampus ve Scorpion destroyerleri onu aradılar ancak bulamadılar. B-11 Denialtısı da onu arayıp bulamadı. Daha sonra Majestic ve Triumph Savaş gemileri onu bularak ateş ettiler ancak vuramadılar. Bu sırada deniz uçakları da onu yok etmeye çalışıyordu.

Sonunda 18 nisan gecesi, Majestic ve Triumph’dan birer hücum botu ikişer tane 14 inçlik torpidoyla E-15’i buldular. Majestic’in botu vuruldu ve battı ancak batmadan hemen önce E-15’i de batırmayı başardı. Ekip diğer botla geri döndü.

E-15'in batığı 1920 yılında sökülmüştür. Ancak 4-6 metre derinliklerde bu batıkdan geriye kalan kalıntılar mevcuttur.

AE2 kaptanı H. Stoker'ın "Straws in Wind" isimli kitabında E15'in navigasyon subay Lt. G. Fitzgerald RNR'nin hikayesi de yeralmaktadır.


e-1501.jpg


E-15 Denizaltısı, Türk ve Alman Makamlarınca incelenirken

e-1502.jpg


e-1503.jpg


Mağrûk E-15 numaralı tahtelbahir mürettebâtından Thomas O'Niell'e Manchester'dan

peder ve vâlidesi tarafından gönderilen mektubun tercümesidir.

Aziz oğlum,

Göndermiş olduğunuz mektubu aldık. Mazhar olduğunuz esbâb-ı istirahatdan dolayı ne derece memnun olduğumuzu ta‘rîf ve izahdan âcizim. Siz ve E-15'e mensub arkadaşlarınızın İngiltere'de daha ziyadesine nâil olamayacağınız vechile zâbitân efendilerle hastabakıcılardan görmüş olduğunuz hüsn-i muamele ve insâniyet-perverâneden dolayı memnuniyet ve bahtiyarlığımızı beyân ederiz.

Nelli de bizim gibi bu zâbitân efendilerle hastabakıcılara ne yolda arz-ı şükrân edebileceğinde mütehayyerdir. Size sigara ve çikolata gönderiyoruz. Bunların vusûlünü iş‘âr ediniz ki daha gönderelim. Zira zâbitân efendilerle hastabakıcıların gönderilen sigara ve çukolatalardan edeceğiniz ikrâmı kabul etmeleri bizi son derece mesrûr ve bahtiyar edecekdir. Nelli gayet müsterihdir. Fakat kendisine mektub yazacak hale gelmenize sabırsızlıkla muntazırdır. Yüzünüzün iyileşmekde olduğundan ziyadesiyle mes‘ûd olduğumuz gibi bu mektubun vusûlüne kadar kolunuzun da şifâ-yâb olmuş olduğunu ümid ve temennî ederiz. Bütün akrabâ ve ehibbânız kendilerinin size hatırlatılmalarını rica etdiler. Ebeveyniniz zâbitân efendilerle hastabakıcılara hissiyât-ı minnet-dârânelerini arz ederler. İngiltere'de bile daha ziyadesine nâil olamayacağınız sûretde tedavi edildiğinizi ve esbâb-ı istirahatınızın te’min olunduğunu mu‘lin mektubunuz bizim için cidden pek kıymetdârdır. Mektubuma artık nihayet veriyorum. Geceniz hayır olsun ve Cenâb-ı Hak sizi takdîs etsin.

Sizi seven peder ve valideniz

Mösyö ve Madam O'Niell
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

E-20 DENİZALTISI



12 Haziran 1915'de yapımı tamamlanmıştır. Ancak denizaltını ömrü pek uzun olmamıştır.


e20.jpg


Ağırlık - Su Üstü:
Ağırlık - Su Altı:
Boyutlar:
Motor:

Hız - Su Üstü:
Hız - Su altı:
Silahlar:



662 Tons
807 Tons
54.86*6.86*3.81 m
Twin-shift, 2 x 1600 bhp Vickers diesel,
2 x 840 shp electric motors
15.25 knots
9.75 knots
2 x 18" bow tube
2 x 18" beam tubes
1 x 18" stern tube
10 torpedoes


30 Ekim 1915'de Lt. Vaisseau Henri Ravenel komutasındaki Fransız Denizaltısı Turquoise, mekanik bir arıza nedeniyle Marmara Denizi'nden kendi üssüne geri dönmek zorunda kaldı. Geri dönüşü sırasında şiddetli akıntı nedeniyle Nagara noktasında bir Türk kalesinin hemen yanında karaya oturdu. Kaptan mürettebatına birşey olmaması için teslim olmak zorunda kaldı. Ancak denizaltıdaki önemli belgeleri yok etmemişti. Bu sayede 5 Kasım'da E-20 denizaltısı ile buluşma planı ve yeri öğrenilmiş oldu. Lt. von Heimberg komutasındaki Alman denizaltısı UB-14 durumdan haberdar edildi ve buluşma noktasında CO Lieutenant-Commander Clyfford Warren komutasındaki E20 denizaltısı 5 Kasım 1915'de batırıldı. Mürettebatından 9 kişi kurtarıldı ancak kalan 27 asker şehit oldu.

Savaş sonrasında Turquoise'in kaptanı Ravenel askeri mahkemeye verildi. Ancak suçsuz bulundu.


e2001.jpg


e2002.jpg


e2003.jpg
 
Üst