Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...)

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

I. DÜNYA SAVAŞI'NDA MARMARA DENİZİ'NDE BATIRILMIŞ DİĞER GEMİLER:




Bahrisefit Vapuru


1500 tondur. 19 Ağustos 1915'de E2 denizaltısı tarafından Erdek limanında batırılmıştır.



Bitinye Vapuru


1280 tondur. 2 Haziran 1915'de E11 denizaltısı tarafından Bergos önlerinde batırılmıştır.



Nur ül Bahir (Nur-ek Bahir , Nurel Bahir) Gambotu


450 tondur. 1 Mayıs 1915'de E14 denizaltısı tarafından Marmara Denizinde batırılmıştır.



Seyhun Vapuru


1500 tondur. 5 Ağustos 1915'de E11 denizaltısı tarafından Akbaş önlerinde batırılmıştır.



Peleng-i Derya


1890'da yapımı tamamlanmış. 900 ton İngiliz denizaltısı E-11, Binbaşı Nashmith komutasında 23 Mayıs 1915'de Bakırköy açıklarına kadar gelmiş, orada Peleng-i Derya adlı gambotumuzu batırmış.

İstanbul üniversitesi kütüphanesinde bu gemiyle ilgili bilgilere ulaşılabilir:
Peleng-i Derya Vapuru 91090/2,6
Peleng-i Derya Vapuru-Askerleri 91090/19


pelengiderya.jpg



Plevne Gemisi


1500 tondur. 23 Ağustos 1915'de E11 denizaltısı tarafından Şarköy'de batırılmıştır.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

HMS Majestic



majes29.jpg


Majestic sınıfı zırhlı bir savaş gemisi olup Portsmouth Tersanelerinde Naval Construction & Armaments Co. of Barrow tarafından yapılmıştır. Görevine Aralık 1895’de Channel Squadron da başlamıştır. 1896’da Başamiral Lord Walter T Kerr ‘in bayrak gemisi oldu. Ağustos 1906’da Atlantik Filosuna atandı ancak Ekim 1906 da yedeğe alındı. Mayıs 1912’de Devonpart’daki 3.Ana Donanmaya katılmadan önce Chatham Tersanelerinde yeni telsiz ve ateşleme mekanizmaları takıldı. Haziran 1912’de HMS Victorious’la ufak bir çarpışma yaşadı. I.Dünya Savaşı çıktıktan sonra 7.Savaş Filosunda Ekim 1914 de göreve başladı. Kanadalı askerlerin transferine eskortluk yaptı ve Bulgaristan kıyılarının bombalanmasında görev yaptı. Çanakkale saldırısı planlanırken Churchill bu geminin yaşlı olduğunu ileri sürmüş, ancak Çanakkale`yi çok kolay geçip Istanbul`u da kolaylıkla ele geçireceğini savunan diğer rütbeliler, Majestik`i deniz filosuna almışlardı. 18 Mart 1915’de Çanakkale Operasyonunda görev yapmak üzere Çanakkale’ye gönderildi. Çanakkale’nin bombalanmasında görev yaptı ve 26 Mayıs da Amiral Nicholson’ın bayrak gemisi oldu. Ancak 24 saat içerisinde Gaba Tepe’yi bombalarken Alman U-boat 21 tarafından iki torpille vuruldu. 7 dakika içerisinde battı. Şans eseri sadece 40 kayıp verildi.

HMS Majestic, Çanakkale Deniz Savaşları sırasında diğer donanma gemilerine destek olmak üzere A hattı, B hattı ve bunlara destek olan 6 savaş gemisine HMS Swiftsure ile arka yanlardan eşlik etmek üzere görevliydi. Ancak daha sonra bu savaşın denizden kazanılamayacağını anlayan İngiliz ve Fransız güçleri Kara savaşı’na başladılar. HMS Majestic bu çıkarma sonrasında karadaki askerlere donanmanın onları terk etmediğini göstermek ve manevi destek olmak amacıyla Morto koyunda demir atmıştı. Ancak biraz ilerisindeki Alman U-21 denizaltısında haberi yoktu. Uzun bir izlemeden sonra 27 Mayıs 1915’de saat 06:45 sularında U-21 kaptanı Otto Hersing tarafında Destroyerlerin ve torpil koruyucu ağların arasında atılan iki torpille batırıldı. İskele tarafına yatarak 7 dakikada battı ve 16 metreye oturdu. 27 Mayıs’da Cape Helles’in batı kumsalında demirliyken Çanakkale de iki hafta da torpille batırılan 3. savaş gemisi oldu. 40 asker öldü. 17 kasım’daki fırtınaya kadar geminin bir kısmı su üstünden görülebiliyordu.

Bu batığa dalmak için Sahil Güvenlik'den izin almak gerekir. Bölge gelibolu yarımadasının en ucunda olduğu için çok fazla dalga ve akıntı söz konusudur. Dalış esnasında bunlara dikkat etmek ciddi bir riski engeller. Majestic kıyıya dik bir vaziyette battığından burnu 18 metredeyken kıçı 29 metrelerdedir. Dalışın ilk 7,8 metresinde buddynizin bile yüzünü görmeniz mümkün olmayabilir. Ancak bu derinliği geçtikten sonra kristal bir tabaka ve güzel bir görüş mesafesi sizi beklemektedir. Su sıcaklığı bir anda 5 ila 10 derece arasında değişebilir. Ne yazık ki günümüze kadar bu geminin batığı dalgıçlar tarafından korunmamış ve birçok değerli eşya batıkdan alınmıştır. Buna rağmen Türkiye sularında muhakkak dalınması gereken bir batıktır. Orta bölümünde toplarının bulunduğu bölüm hala sağlamdır ve burada patlamamış top mermileri mevcuttur. Mümkünse batığa iki dalış yapmak gayet büyük olan gemiyi gezmek için belki yeterli olabilir.

Silahlar:






Ağırlık :
Hız:
Mürettebat :
Boyutlar:
Motor:
4 tane 12” makineli
12 tane 6” makineli
16 tane 12 pdr makineli
12 tane 3 pdr makineli
2 tane maxim
2 tane 2 pdr tekne makinelisi
5 tane torpil tüpü
14,900 ton (16,000 ton dolu)
16.5 knots.
757
119 metre (421 ft) * 22,86 metre (75 ft) * 8,23 metre (27.6 ft)
Buhar, 2 shaft, 12000 ihp



majes30.jpg

12 Pdr Makineli

majes31.jpg

12 inçlik Top

Majestik Sınıfı Diğer Savaş Gemileri



İsim: Üretim: Satım TarihiHMS CAESAR 2 Eylül 1896 SATILDI 8 Kasım1921 HMS HANNIBAL 28 Nisan 1896 SATILDI 28 Ocak 1920 HMS ILLUSTRIOUS 17 Eylül 1896 SATILDI 18 Haziran 1920 HMS JUPITER 18 Kasım 1895 SATILDI 15 Ocak 1920HMS MAGNIFICENT 19 Aralık 1894 SATILDI 9 Mayıs 1921 HMS MARS 30 Mart 1896 SATILDI 9 Mayıs 1921 HMS PRINCE GEORGE 22 Ağustos 1895 SATILDI 21 Eylül 1921 HMS VICTORIOUS 19 Ekim 1895 SATILDI 19 Aralık 1922

majes34.jpg


majes35.jpg
HMS MAJESTIC FOTOĞRAFLAR





majes28.jpg


majes01.jpg


majes02.jpg


majes03.jpg


majes04.jpg


majes05.jpg


majes06.jpg


majes07.jpg


majes12.jpg


majes13.jpg


majes14.jpg


majes15.jpg


majes16.jpg


majes17.jpg


majes18.jpg


majes19.jpg


majes20.jpg


majes21.jpg


majes22.jpg


majes23.jpg









On the Forecastle of a Modern Battleship - Up Anchor!
The photograph shows the forecastle of HMS Majestic looking at the operation of making fast an anchor after it has been brought clear of the water- that is, bringing up the anchor from the hawse holes where the cable enters the ship, and "fishing" and securing it in its resting place on the ship's side. the actual operation that the group of bluejackets, seen in the photograph, are carrying out is the swinging out of the davit or derrick (called the Cat Head in olden times) to which the two bower anchors (one on each bow) were made fast and secured for sea or "catted".

majes08.jpg

Some of the Marines on Board Majestic
The photograph shows some of the Royal Marines - both artillery and light infantry, as forage caps and Glengarries show - serving on the flagship of the Channel Squadron in 1896. There was plenty of scope on board ship for the Marines who took their share of all duties (except those aloft) side by side with the bluejackets. The Marines were sent to watches and messes like the sailors, and were quartered at certain of the heavy and quick-firing guns, under their own officers. They had their stations at general and fire quarters, and acted as small arm men with landing parties and took their turn as sentries.

majes27.jpg

"God Save the Queen" –
Hoisting the Colours on the Majestic Each morning, on board every commissioned battleship and cruiser in Her Majesty's Service the national colours of the British Fleet - the White Ensign flag, worn at the ensign staff (right at the stern of the vessel) - are ceremoniously hoisted under a general salute. In Home waters the ensign is hoisted regularly at eight o'clock in summer, and at 9 o'clock in winter, all present standing on deck in salute, according to the custom of the service, and the band of the ship (where there is one) playing the opening bars of God Save the Queen.

majes10.jpg

In the Sick Bay of the Majestic 1896
The sick bay accommodation on the Majestic was a special feature of the ship at the time. The sick bay in both the Majestic and Magnificent was a fine and roomy apartment, placed forward, with high walls fitted with cots raised above one another. The place was amply supplied with washstands and stoves to ensure the utmost comfort for the occupants under all conditions. The apartment was lighted with electricity and was well ventilated for that era. They also tried to make the sick bay cheerful by hanging pictures as can be seen from the photograph above.

majes09.jpg

Lord Walter Kerr and His Officers on board Majestic 1896
Lord Walter Kerr (Vice-Admiral commanding the Channel Squadron at this time) is shown with the other officers of the on the quarter-deck of his then flagship, Majestic. The Majestic and the sister ships of her class carried by Admiralty regulation a company of 757 officers and men of all ranks and ratings; a force equal in numbers to the average strength of a battalion or regiment of the British Army in 1896. This total was exceeded when the vessel was used as a flagship, for over and above the regulation company required to man, work and fight the ship, there was also the Admiral himself together with his entourage and official staff - flag-lieutenant, secretary, clerks, and assistant clerks.

majes11.jpg

Engine Room Ratings on Board the Majestic in 1896
The engine room staff of artificers and stokers on board a big first-class battleship such as the Majestic in 1896 could number upwards of 140 odd men - the total ship's company numbering between 750 and 760. It took from one year to two years in battleship to train a stoker thoroughly, the recruits in the first place joining the Navy about the age of 18, at one or other of the Naval ports. There they were attached to the Naval depot and received preliminary instruction in their duties, also going through a course of small arm drill before being embarked for service afloat. The engine room ratings aboard the Majestic were under the immediate control of the Engineer officers of the ship, who comprised one Fleet Engineer, two Engineers, and 4 Assistant Engineers.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Mariotte Denizaltısı



mario01.jpg


mario02.jpg


Ağırlık:

Silahlar:

Hız:

Mürettebat:
Tip:
Boyutlar:
Motorlar:

531 ton yüzeyde
628 ton sualtı
4 tane 45cm lik torpdo tüpü
2 drop collars
14 knot yüzey
11 knot sualtı
29
Uzun Mesafe Denizaltısı
64.75m * 4.30m * 3.83m
2 tane 420cv lik dizel motor
2 tane 500cv lik Breguet elektrik motoru


2 Şubat 1911’de yapımına başlandı, 5 Şubat 1913’de Cherbourg tersanelerinde bitirilmiş. Kaptanı LV FABRE.

Denizaltının adı 1620'de Dijon'da doğan Fransız fizikci Edmée MARIOTTE 'dan alınmıştır. Mariotte Fransa'da deneysel fiziğin bulucularındandır. Gazların sıkıştırılmasıyla ilgili teorileri vardı. 12 Mayıs 1684'de Paris'de vefat etmiş.

27 Temmuz 1915’de Çanakkale’de denizaltı ağlarına takıldıktan sonra Çimenlik Kalesinden açılan Türk topçusu ateşi tarafından batırıldı. Tüm mürettbat kurtuldu. Savaş sonuna kadar esir olarak tutuldular. 5 Aralık 1919'daki Fransız Resmi gazetesinde kaybı açıklanmıştır.

Batık geliştirilmiş sonar ve yandan tarama sistemleri sayesinde bir deniz üssünün çok yakınında bulunmuştur. Uzun yıllar Çimenlik Kalesinin yakınlarında karada kalmış, daha sonra sökülmüş, ve bir kısmı da Nara'da askeri bölge içerisinde bir iskelenin altına temel olmuştur. İskelenin altındaki enkazın incelenebilmesi için üzerindeki betonun kaldırılmasıyla yakın zamanda ortaya çıkmış ve bu batıkta askeri araştırmalar yapılmıştır.

Osmanlı Belgelerinden:

Umûr-ı Siyasiye Müdüriyet-i Umumiyesi ifadesiyle şeref-mevrûd fî 22 Teşrîn-i Evvel sene [1]331 ve 73287/1991 numaralı tezkire-i devletleri cevabıdır:

Amerika Sefâreti takrîrinde zikrolunan ve Mariotte Tahtelbahiri mürettebâtından bulunan Morris Wery nâm şahısla Dördüncü Wolister Alayı'na mensub T. Walsh nâm İngiliz neferinin Afyonkarahisar Üserâ Garnizonluğu'nda bulunduğu lede't-tahkik anlaşılmış olduğu ma‘rûzdur. Ol bâbda emr u fermân hazret-i men lehü'l-emrindir.


mario04.jpg


mario03.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

MESUDİYE ZIRHLISI



mesudiye09.jpg


Yapımı ve Görevleri:



Uzunluk:
Ağırlık:
Hız:
Mürettebat:
Üretim Yılı:
Üretim Yeri:
Silahlar:

102 metre
9190 ton
16 knot
598 kişi
1874
İngiltere
2 Tane 9.2" Top
12 tane 6" Top


25 Haziran 1861'de tahta çıkan ve 1861 yılına kadar yaklaşık 15 yıl tahtta kalan Sultan Abdülaziz’in en büyük hayali, saltanat sırası kendisine geldiğinde, dünyanın önde gelen kara ve deniz kuvvetlerine sahip olmaktı. 1871 yılında, Sultan Abdülaziz için, çocukluk hayallerini gerçekleştirme zamanı gelmişti. İngiltere, Fransa ve Avustralya’ya zırhlılar, fırkateynler sipariş edilmişti. Bunlardan biri de ‘Mesudiye Zırhlı Fırkateyn-i Hümayunu’idi.

Mesudiye Zırhlısı 1871 yılında İngiltere’nin Thames Iron Works tersanesine sipariş edilmiş, 1872 yılında kızağa konmuş ve 1874 yılında denize indirilmiştir. 1875 yılının Aralık ayında Osmanlı Donanması’nda hizmete girmiştir. 1893 yılında İstanbul Tersanesi’nde ve 1898-1903 yılları arasında Cenova/Ansaldo tezgahlarında tamir ve tadilat görmüştür.

Türk savaş gemisi Mesudiye, Çanakkale Savaşı sırasında Chanak yanında Çanakkale Boğazı’ndaki mayın hatlarını korumak maksadıyla sabit batarya gemisi olarak kullanılmıştır. 1887 Osmanlı-Rus, 1897 Osmanlı-Yunan, 1912 Balkan savaşlarında başarıyla görev yapan, Çanakkale Deniz Savaşlarında, Çanakkale Boğazı'na girmek isteyen yabancı gemilere karşı sabit batarya olarak kullanılmıştır. Birçok defa da savaş ve barış zamanlarında “Amiral Gemi” olarak önemli görevler ifa etti.


mesudiye11.jpg

1897 yılında Mesudiye’nin kaptanı Mehmet Beydi. Kendisi daha önce İngiltere’de Deniz ataşesi olarak görev yapmıştı. Sol baştaki geminin birinci subayı. Diğerleri geminin doktoru ve mühendislerdir. O dönemde Türk donanmasının en zayıf noktasının mühendisler olduğu söylenmektedir.


Çanakkale Savaşları ve Batırılışı:



1911 Osmanlı-İtalyan Harbi’nde Çanakkale’de üslenen ve 1912-1913 Balkan Harbi’nde İmroz ve Mondros deniz muharebelerinde başarılı görevler icra etmiş olan bu zırhlı, Donanma Komutanı Alman Amiral Souchon tarafından hazırlanan bir rapor ile 05 Eylül 1914 tarihinde aktif görevden çekilmiştir. Birinci Dünya Harbi başında atıl durumda olan gemi, Boğaz’daki mayın hatlarını korumak amacıyla sabit bir batarya olarak Boğaz savunma hattına dahil edilerek, Çanakkale Sarısığlar mevkiinde konuşlandırılmıştır.

Savaşın ilk günlerinde, İngiliz ve Fransız denizaltıları Osmanlı’yı safdışı bırakmak için savunma maksadı ile oluşturulmuş mayın hatlarını geçerek Marmara Denizi’nde ve İstanbul önlerinde kendilerini göstermeye başlamıştı. İlerleyen düşmanın amacı Osmanlı’ya ait olan Yavuz ve Midilli gemilerini aşırtma atışlar ile batırmaktı. Bu görev, bataryaları yeni olan N. Holbrook komutasındaki B–11 İngiliz denizaltısına verilmişti. B-11 denizaltısı 9 yıllık eski bir denizaltıydı. 13 Aralık 1914 günü boğaza giriş yapan denizaltı, mayın hatlarından geçerek saat 12’de yenilecek öğle yemeği için mürettebatı toplu olarak geminin alt kısmında bulunan Mesudiye Zırhlısı’nı saat 11.58’de yaklaşık 800 metre mesafeden torpilledi. Bu atışla isabet alan geminin yemek salonunda bulunan makine subayları feci şekilde hayatlarını kaybettiler. Denizaltıdan gönderilen ikinci torpido ile Mesudiye sulara gömüldü. 13 Aralık 1914’de İngiliz Denizatlısı B11 tarafından batırılmıştır. 10 subay ve 15 er şehit olmuş. Birinci Dünya Harbi’nin hemen başında verilen bu kayıp Osmanlı Donanması’nın savaştaki ilk harp gemisi kaybı olmuştur. Bu olay, bir denizaltının bir düşman savaş gemisini batırmasının ilk örneğiydi. Bu başarısı nedeniyle Holbrook'un aldığı Viktoria Nişanı, hem donanmanın, hem de denizaltı filosunun aldığı ilk Victoria nişanı oldu. Daha sonraları kumandanlıklara yükselen Holbrook, 1976’da öldü.

Mesudiye battıktan sonra sökülen topları, geminin adının verildiği bataryaya monte edilmiş ve 18 Mart 1915 tarihinde yapılan Çanakkale Deniz Savaşı esnasında, sahibinin intikamını Fransızların Bouvet muharebe gemisine büyük hasar vererek almıştı.



Geminin Şu Anki Durumu:


Sarısığılar mevkiinde. 9-12 metre derinlikte (Sn. Cihan Elibol'a teşekkürler).

Geçen senelerde Türk Donanması tarafından bu batığa bir anı dalışı yapıldı ve gemiye bir plaket yerleştirildi.

Bu dalıştan bazı fikirler ve görüşler şu şekildedir:

Enkazının kötü bir halde olduğunu, çok fazla görülecek bir şey kalmadığını belirterek, bu dalışın şehitler anısına yapıldığını ve bunun unutulmamasını istedi.

Gerçektende dipte "gemi" olarak zor adlandırılabilecek bir enkaz vardı. Ancak bazı parçalar bize bunun bir gemi olabileceğini söylüyordu. Öncelikle gemi üzerine bırakılan plaketi görüntüleyerek 11 metre derinlikte yaklaşık 30 metrelik hat üzerinde, 13 dakikalık kısa sayılabilecek dalışımızı gerçekleştirdik. Bu arda bol bol olmasa da bize enkazın gemi olduğunu hatırlatan parçaları ya da enkaz üzerine gelen sevimli deniz canlılarını gördüğümüzde deklanşöre basıyor ve sonra SAS personeliyle ok'leşip yola devam ediyorduk. Bu kısa ama unutulmayacak dalışın sonunda görülen çıkış şamandırası boğazın serin sularına veda etme vaktinin geldiğini söylüyordu.




mesudiye12.jpg

B11 Denizaltısı

mesudiye13.jpg


mesudiye14.jpg


mesudiye15.jpg

B11 Komutanı Holbrook
mesudiye01.jpg


mesudiye02.jpg


mesudiye03.jpg


mesudiye07.jpg


mesudiye08.jpg


mesudiye10.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

MİDİLLİ KRUVAZÖRÜ (SMS BRESLAU)



midilli01.jpg


Boyutlar:
Ağırlık:
Silah:

Buhar tirbünü:
Hız:
Mürettebat:
450,8 ft * 43,9 ft * 16,9 ft (138,7 m * 13,5 m * 5,2m)
5,281 ton
12 tane 10,5cmli top
2 tane 20lik torpido tüpü
33,482 shp
27,5 knot
355 kişi


Magdeburg sınıfı hafif kruvazördür. 1910’da başlanıp 1912’de Almanya’da yapılmıştır.

SMS Breslau adını Alman şehri Breslau dan almış ve Goeben savaş teknesinin alternatifi olmuştur. İstanbul’a doğru yola çıktıklarında 7 Ağustos 1914’de İngiliz kruvazörü HMS Gloucester’ le bir çatışmaya girmiş ama İstanbul’a hasar görmeden ulaşmıştır. Burada Türk Bayrağı altında “Midilli” adını alarak görevine başlamıştır. Yarbay Kettner komutasında görev yapmıştır.

İlk görevinde Rus limanı Novorossisk’i bombalamıştır. Daha sonraları Rus donanmasına karşı bir çok göreve katılmıştır. 1916, 1917’de silahları değiştirilmiş ve 10.5 cm lik silahları 8 tane 6 inchlik topla değiştirilmiştir.

18 Kasım 1914’de Cape Saryc savaşında görev almıştır.

2-3 Nisan 1915’de görevde Karadeniz’de iki tane Rus Merchant gemisi batırmıştır.

10 Haziran 1915 Rus Destroyerleri tarafından zarar verilmiştir.

18 Haziran 1915’de mayına çarparak hasar görmüş.

18 Nisan 1916 Rus Mayın temizleyicisi T233 ve bir merchant gemisini batırmıştır.

4 Temmuz 1916’da iki tane Rus merchant gemisini batırmıştır.

23 Haziran 1917’de Yılan adasındaki Radyo istasyonunu yok etmiş ve buraya mayın döşemiştir.

25 Haziran 1917’de Rus savaş gemisi Svobodnaya Rossiya’yı batırmıştır.

20 Ocak 1918 günü sabahın ilk ışıkları ile birlikte Goeben ve 4 adet Türk destroyerle birlikte Anglo-Fransız blokaj filosuna saldırmışlardır. Goeben, 14 inçlik HMS Raglan’ı batırmadan önce Raglan’a birçok başarılı atış yapmıştır. M28 monitor gemisini tek atışla batırmıştır. Bu başarılı operasyondan sonra geri çekilirken 1 saat içerisinde Lemnos adası civarında yaklaşık 5 adet mayına çarparak batmıştır. 150 kişi kurtarılmış ancak 330 kişi şehit olmuştur.

Bugunkü kordinatları 40°05’N, 26°02’E ‘dur.


midilli02.jpg


midilli03.jpg


midilli04.jpg


midilli05.jpg


midilli06.jpg


midilli07.jpg


midilli08.jpg


midilli09.jpg


midilli10.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

MILO BUHARLISI:



1892’de W.Gray & Co. Of Limerick tarafından üretilmiş 1743 tonluk 155hp gücünde buharlı bir gemidir. Hartpool’da Leask, Clark & Co. of West Hartpool adına kayıtlıydı. Boyutları: 261 feet * 36,6 feet * 18,1 feet.

I.Dünya Savaşı’nda Anzak koyuna asker çıkarma işlemi yapılırken buralardaki sert havalardan dolayı köprünün ve gemilerin zarar görmemesi için Ekim 1915’de bir dalgakıran olması amacıyla batırılmıştır. 1919’lu yıllarda köprü kaybolmuş ancak Milo halen sağlam kalmıştı.

Halen Kuzey Kumsalı denilen çıkarma noktası civarında kalıntıları mevcuttur. Bu bölge şnorkelle serbest dalış için uygundur.


milo01.jpg


Anzaklar tahliye edilmeden az bir zaman önce Avusturalyalı mühendislerce yapılmış geçici liman ve Milo

milo02.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

MIRNA-M



CANLI KARGO TAŞIYICISI

1993’de Bodrum Yassıada da battı.

Lübnan Şilebi

BAYRAK: CROATIAN

BAĞLI OLDUĞU LİMAN: RIJEKA

UYARI KELİMESİ: 9AFR

IMO No. 7908794

SINIF: Nippon Kaiji Kyokai / Croatian Register

ÜRETİCİ: Kurushima Tersanesi, Japonya

ÖNCEKİ ADI: Washington Wood

ÜRETİM TARİHİ: Aralık 1979

KAYITLI SAHİBİ: Losinjska Plavidba D.D.


Uzunluk 151,35 m İç Uzunluk 140,00 m En 26,00 m Derinlik 13,50 m Ağırlık 13 544 Ton Net Ağırlık 7 957 Ton Max Ağırlık 22 635 Ton Kapasite 28 226 m3 / 996 802 ft3 Kargo Kapasitesi 27 337 m3 / 965 404 ft3 Ana Motor Akasaka UEC 52 / 125 H Çıkış Gücü 6 845 kw Servis Hızı 13 knot

Araştırmacı Kaptan Tufan Turanlı Mirna-M ile karşılaşmasını şöyle anlatıyor:

Mirna-M ile tanışmam hiç beklenmedik bir anda oldu. İzmir yöresindeki uzun bir araştırmadan sonra, yorgun argın geri Bodrum’a dönerken rastladım ona. 1993’ün Eylül ayında, bunaltıcı yaz sıcaklarını geride bıraktığımız, sonbahar serinliğinin hissedilmeye başlandığı bir gündü. Araştırma gemim Virazon’la güneye doğru yol alırken Bodrum yarımadasının kuzeyini geçmiş ve iskele başomuzlukta belli belirsiz Turgutreis görünmüştü. Turgutreis’in batısındaki Çatal Ada da sancak başomuzlukta heybetli bir silüet halinde belirmişti. Gözlerim bir süre bu güzel adayı okşadıktan sonra bakışlarımı daha Batı’ya, Türkiye’de sualtı arkeolojisi tarihinin yazıldığı, defalarca önünde dalış yaptığım Yassıada’ya kaydırdım. Epeyi uzakta olmama rağmen, birdenbire adanın yapısının hiç o alıştığım silüette olmadığını farkettim. Belki yorgunluk algılamama tesir ediyordu. Belki de uzun süre bu açıdan bakmadığım için adanın görünüşünü unutmuştum. Gözlerim büyüdü, dikkatimi topladım, tekrar baktım. Adanın batı tarafında bir gemi vardı ve gemi hiç kıpırdamıyordu. Ve gemi bir uçak gibi burnunu gökyüzüne dikmiş adeta uçmaya hazırlanıyordu. Mirna-M ile böyle tanıştım.

Mirna-M hakkında daha fazla bir şey yazmadan evvel size Yassıada’nın önemli bir özelliğini belirtmem lazım. Yassıada, Bodrum yarımadasının batısında, Çatalada’dan sonra gelen, adı üzerinde, yassıca bir ada. Turgutreis’den üç deniz mili açıkta, takriben beşyüz metre boyunda küçücük bir ada. Yassıada’yı özel yapan adanın kendisi değil, hemen yüzelli metre kadar batısındaki, deniz yüzeyine kadar çıkan bir sığlıktır. Tarih boyunca, Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü olarak tespit ettiğimiz kadarıyla, en azından 26 gemi bu sığlığa çarpıp izlerini bıraktılar. Bu gemilerden bir kısmı parçalanıp dağıldı ve bir kısmıda aldıkları yaralar sonucu su alarak sığlık çevresinde battılar. Mirna-M’de bu talihsiz kadere sahip gemilerden birisi olarak sakin bir Eylül gecesi varanca hızıyla sığlığa çarptı.

Biraz daha yaklaşınca Mirna-M’in akibetini anladım. Araştırma gemimin rotasını sancağa kırarak Yassıada’ya yaklaştım. Koskoca gemi başını sığlığa dayamış duruyordu. Yanına gelip seslendiğimde yanıt veren sadece çevredeki martılar oldu. Mirna-M bir hayalet gemiydi adeta. Daha sonra öğrendiğime göre gemi gece sığlığa oturduktan sonra gemi mürettebatı bilinmeyen sebeplerden dolayı gemiyi terkedip kaçmıştı. Kaderine terk edilen Mirna-M uzun süre bu sığlığın üzerinde bekledi durdu. Hiç kimse onu kurtarmaya gelmedi. Kışın başlamasıyla birlikte Lodos rüzgarları da Mirna-M’I taciz etmeye başladı. Rüzgarların cesaretlendirdiği dalgalar hiç yılmadan koskoca gemiye vurdu da vurdu. Ve kaderine küsen, tüm umudunu yitiren Mirna-M soğuk bir kış günü yavaşça kayarak başını yasladığı sığlığın dibinde, fırtına ve dalgaların rahatsız edemeyeği 26 metre derinlikte ebedi istirahatine çekildi.




MIRNA-M’nin SON DURUMU:


Dalışta sadece Mirna-M değil, ondan tam 18 yüzyıl evvel aynı akibeti paylaşan ve kısmen koca geminin altında kalan MS. II yy. Rodos Batığı da bu bölgededir.

Turgutreis civarında bulunan 14 ada arasında yer alan Yassı Ada mavi derinliklerinde dalıcıları beklemektedir. Ama burası yasak bölge içindedir. Neden? Arkeolojik kazı mı yapılacaktır? Hayır. Burada sualtı kazıları yıllar önce gerçekleştirilmiş ve kazı sonucu çıkarılan eserler müzede sergilenmektedir. Yassı ada derinliklerinde, üç değişik devre ait antik gemi kalıntıları üzerinde kazı yapılmıştır. 1986 yılında, Mirna M isimli hayvan taşıyan bir gemi fırtına nedeniyle, yassı ada kayalıklarına bindirmiş ve 2000 yıl evvel batan antik çağ gemileri gibi adanın maviliklerine gömülmüştür. Buraya dalış yapan dalgıç, koskocaman gizemli bir batık etrafında tarihi binlerce yıl geriye giden yağ ve şarap testileri arasında yuva kurmuş,renkli bir yaşamı görüp fotoğraflama imkanından sebebi neyse uzak tutulmaktadır.

Hemen yanı başında direği suyun üstünde görünen,koyun taşırken Yassı adanın sğlıklarına çarpıp batan Mirna M serbest dalarak rahatlıkla göreceğiniz bir gemidir.Kaç metre dalabilirseniz dalın,gemi hemen altınızda.Bu bölge tüplü dalışlara kapalı.Diğer adaların kıyıları da dalmaya çok uygundur.


mirna.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Monem Gemisi Batığı




Call sign : YKBU Gemi Tipi : Genel Kargo Gemisi Ağırlık : 1074 g ton Bayrak : Syria IMO No : 5262469Monem gemisi 1956 yılında Almanya'da yapılmıştır. Uzunluğu 60 metre, genişliği 13,5 metredir.

Monem gemisi, Çeşme için büyük bir hediye olmuştur. Ekonomik ömrünü tamamlamış olan gemi Aliağa'da parçalanmaya götürülürken 2004 yılının Kasım ayında Çeşme açıklarında Eşek adası açıklarında batmıştır. Batığın derinliği 18 metredir. Hediye olmasının sebebi ise bu bölgede bir gemi batırılıp suni reef yapma projesi vardı. Ancak çok pahalıya mal olacağı için yapılamamıştı. Bu geminin batmasıyla bölge de dalınabilecek batığına ulaşmış oldu.

17–18 metreden gemi boyunca ilerlenir.Geminin kıç bölümüne gelindiğinde pervane ve dümen palasının yanından geçilir. Kıç güverte boyunca yükselerek lumboz deliklerinden kamaraların içlerine bakılır. Güvertenin bir kat üzerinde ise 20 dalgıcın aynı anda bulunabildiği geniş bir alan vardır. Buradan yukarıya çıkan merdivenler takip edilerek kaptan köşküne ulaşılır. 2 kapısı bulunan Kaptan köşküne bir kapıdan girip diğerinden sırayla çıkılır. Ardından ön güverte ambarlar üzerinden 8-9 metrelerden gemi boydan boya geçilir. Mizana direklerinden sonra 5 metredeki hava bacaları üzeride veya pruva üzerinde emniyet duraklaması yapılarak klavuz ipten tekneye dönülür. Akya , Sinarit, Karagöz ve daha pek çok balık çeşidi görülebilir.

Ancak unutulmamalıdır ki batış yılı çok yakın olduğu için canlı yaşamı çok bol değildir. Ancak her yapay reef gibi zamanla canlı sayısı artacak ve mükemmel bir dalış noktası haline gelecektir.


Fotoğraflar Aziz Saltık tarafından Çekilmiştir.

monem01.jpg


monem02.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Morzh - Rus Denizaltı Batığı:


1911 yılında yapımına başlanmış, 1913'de tamamlanmış ve Rus Karadeniz Filo'suna katılmıştır. Mayıs 1917'de İstanbul Boğazının yakınında Karadeniz'de bilinmeyen bir sebeple batmıştır. Batışının sebebinin bie mayına çarpması veya bir Türk uçağı tarafından batırılması olduğu sanılmaktadır.

Morzh sınıfı denizaltılar Ivan Bubnov tarafından dizayn edilmişti ve Bars Sınıfı ile büyük benzerlikler göstermekteydi.

Yapım Başlama:
Yapım Bitim:
Göreve Başlama:
Üretici:
Mürettebat:
Maksimum derinlik:
Ağırlık:

Boyutlar:
Silahlar:




Elektronik Cihazlar:
Motor:
Çıkış gücü:

Hız:

Shaft:
Menzil:

























1911
1913
1915
Baltic Shipyard, Nikolaiev , Rusya
47
108 feet
630 ton yüzeyde
758 ton sualtı
219' 8" * 14'7" * 12'8"
4 tane 17.9" torpido tüpü
(2 kıç, 2 baş)
8 tane Drzewiecki bırakma cihazı
1 tane 57mm makineli
1 tane 47mm makineli
Radar yok, Sonar yok, ECM yok
2 tane dizel, 2 tane elektrik motoru
10000 bhp dizel motor
800 hp elektrik motor
10.8 knot yüzeyde
8 knot sualtı
2
2400 Nm yüzey
160 Nm sualtı



morzh01.jpg


morzh02.jpg


morzh03.jpg


morzh04.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

HMS OCEAN



HMS Ocean ismi ingiliz donanmasında 6 tane farklı geminin ismi olmuştur. Çanakkale’de batırılan HMS Ocean bunlardan dördüncüsüdür. Canopus sınıfı 4 adet 12inchlik ve 12 adet 6 inchlik topuyla 12,950 tonluk bir savaş gemisiydi.

Ağırlık:
Hız:
Boyutlar:
Mürettebat:
Silahlar:





12,950 ton
18 knot
410 ft* 74 ft* 26,5ft
750
4 tane 12inchlik top
12 tane 6 inchlik top
10 tane 3 inclik top
6 tane 3 pounder gun
2 maxim
4 torpido tüpü


Canopus sınıfı gemiler Krupp çelik zırhıyla korunan ilk gemilerdi. Bu zırh klasik Harvey çeliğine göre %50 daha fazla koruma sağlıyordu ve normal demirden 3 kat güçlüydü. Ayrıca bu sınıf lokomotif buhar sistemi yerine daha ufak,hafif ve daha etkili olan su tankı buhar sisteminin de kullanıldığı ilk sınıfdı. 15 Şubat 1897’de Devonport Tersanlerinde yapımı başladı. HMS Ocean yapımı esnasında birçok problemle karşılaşıldığı için şansız bir gemi olarak adlandırıldı. Denize ilk indireleceği sırada da sıkıntı yaşanan gemi bir türlü hareket ettirilemedi. Prenses Louise’in gemiyi suya indirme törenini bitirmesi birkaç saat sürdü. Bu sebeple “The ship that did not want to go to sea”(denize gitmek istemeyen gemi) ünvanını kazandı.

Şubat 1900’de yapımı tamamlandı ve ilk olarak Süveyş kanalında göreve başladı. 1901’de Çin istasyonuna gönderildi. 1906’da Çin filosuna katılarak göreve devam etti. 1908’de akdenize döndü. 1910’da evine dönüp Ana filoya bağlı 4.Filo da göreve başladı.


Canopus Sınıfı Kardeş Gemileri:




HMS Albion 21 Haziran 1898 1919’da satıldıHMS Canopus 12 Ekim 1897 1920’de satıldıHMS Glory 11 Mart 1899 1922’de satıldıHMS Goliath 25 Mart 1898 1915’de Çanakkale’de torpillendiHMS Vengeance 25 Haziran 1899 1921’de satıldı

I.Dünya Savaşı çıktıktan iki hafta sonra Doğu Hindistan da konvoy koruması olarak göreve verildi. Şubat 1915’de Suveyş kanalını Türklere karşı korunmasına yardımcı oldu. Daha sonra Çanakkale Operasyonuna katılmak üzere Çanakkale’ye gönderildi. Burada çeşitli kalelerin ve boğaz korumalarının bombardımanında görev yaptı. Kaptanı G.S. Benning’di.

Mart 1918’de boğaz operasyonu sırasında mayına çarpıp dümen hakimiyetini kaybeden HMS Irresistible’ı kurtarmak için onu kendine bağladı ve çekmeye başladı. Ancak kendisi de bir mayına çarptı ve aldığı isabetli top atışlarıyla çok fazla hasar gördü. Mürettebat gemiyi akşam 19:30’da terk etti. Ve HMS Ocean 3 saat içerisinde battı.

Çarpışmalar devam ederken, Irresistible' da işler biraz düzeliyor gibi olmuştu. Yana yatma durumu ortadan kalkmıştı. Aslında her ne kadar kıç tarafı suya gömülmüş durumda idiyse de, bir saat kadar önce, Wear destroyeri yanındayken olduğundan daha batık değildi. Keyes, tam yolla de Robeck' e gidip, karanlık bastıktan sonra birkaç tarama gemisi ile birlikte Irresistible' i Çanakkale boğazının ortasına doğru geri çekmeyi teklif etmeye karar verdi. Böylece de gemi akıntıya kapılıp kendi kendine aşağı giderek kurtulabilecekti. Tam geri dönerken de, Ocean' a yaklaşarak, onun çekilmesi emrini tekrar edecekti.

Fakat tam o sırada yeni bir felaket meydana geldi. Deniz korkunç bir patlama ile sarsıldı ve Ocean birden yana yattı. Aynı anda da bir top mermisi dümenine isabet etti ve gemi boğaz ağzına kaçacak yerde, daireler çizerek dönmeye başladı. Yaklaşık iki saatten beri hazır durumda bekleyen destroyerler koşup mürettebatı topladılar. O andan itibaren Türklerin eline ikinci bir aciz hedef daha geçmişti ve olanca güçleri ile gemiyi ateş altına almışlardı.

Bu kötü haberle Keyes, boğazın hemen dışında duran HMS Queen Elizabeth' teki de Robeck' e döndü. Keyes geldiği zaman, HMS Irresistible ve Ocean' ın komutanları gemilerinden kurtarılmışlardı ve Amiralin yanındaydılar. Sert bir toplantı yapıldı. Keyes, Ocean' in kaybı ile lgili düşüncelerini ve Irresisitible' in yedeğe alınmasındaki başarısız tutumu da açıkça söyledi. Geriye dönüp Irresistible' i torpilleme izni istedi. Onun düşüncesine göre Ocean kurtarılabilirdi. De Robeck bu öneriyi kabul etti ve alelacele yenen bir yemekten sonra HMS Queen Elizabeth' in servis botlarından birine binen Keyes derhal yola çıktı. Artık karanlık basmıştı ve bu arada Wear yerine Jed adlı destroyere rastlayan Komodor Keyes, hemen bu gemiye geçerek tekrar boğazın içine hareket etti.

Çanakkale boğazı üzerinde uğursuz bir hava esmekteydi. Kıyıların her ikisinde de ses yoktu. Denizin üzerini ileri geri durmadan tarayan Türk ışıldaklarından başka bir hayat belirtisi yoktu. HMS Jed, dört saat boyunca durmadan kayıp iki savaş gemisini arayıp durdu. Bu sırada Asya kıyılarına da iyice sokulmuştu. Türk ışıldaklarından da iyice yararlanıp, Irresistible ve Ocean' ın oturmuş olabileceği bütün koyları taradı. Ama en küçük bir ses işitilmiyor, en küçük bir şey bile görünmüyordu. Sadece olağanüstü bir sessizlik vardı.. Bütün gün boyu devam eden çarpışmalardan sonra savaş alanlarının kendine özgü o mutlak bitkinliği hakimdi. Keyes' e ise bu durum, canlandırıcı bir duygu veriyordu. Sonradan hatıralarında şunları yazmıştır:

Yenilmiş bir düşman karşısında olduğumuza, sarsılmaz bir inancım vardı. Öğleden sonra saat 02.00' de, yenildiğimi sanıyordum, saat 04.00' te ise yenildiğimi biliyordum. Geceyarısı ise, daha da büyük bir güvenle tamamen yenilgiye uğratıldığıma emin olmuştum. Bize kalan sadece doğru dürüst bir tarama ekibi oluşturmak ve sürüklenen mayınları toplayacak araçlar sağlamak, çabalarımızın ürünlerini toplamaktı. Tabyalardaki topların, bataryaların, gizlenmiş havanların ve seyyar sahra toplarının artık bizim için bir tehlike olmaktan çıkmış oldugunu hissediyordum. Mayınlar ise ister demirli olsun isterse serseri mayın olsun, halledilebilirdi." Sabahın o erken saatlerinde Komodor Keyes, kafasındaki bu derin düşüncelerle, Amiral gemisi Queen Elizabeth' e dönmekteydi. Her iki gemi de, gece saatlerinde sessizce batıp gitmişlerdi..


ocean01.jpg


ocean02.jpg


ocean03.jpg


ocean04.jpg


ocean06.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Pati Batığı




IMO Numarası : 5340338 Call Sign : 4LHT Gemi Türü : Genel Kargo Gemisi DWT : 951 Üretim : Temmuz 1956 Bayrak : Georgia

Pati, İsrail'den Yunanistan'a kaçak göçmen taşıyordu. Yolu üzerindeki Antalya limanına uğramak zorundaydı. Ancak Antalya Limanındayken hava durumu iyice kötüleşti fakat taşıdığı kaçak göçmenlerden dolayı limanda uzun süre kalamazdı. Liman yetkililerinin tüm uyarılarına rağmen limandan ayrılmaya karar verdi. Ve kargosunun ne olduğunu soran yetkililere geminin boş olduğunu söyledi. Ancak kaptan ve 10 mürettebatı dışında kargo bölümünde kilitli 73 tane kaçak göçmen vardı. Bu göçmenlerden bazıları Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Afganistan, İran ve Moroko'dan gelmekteydi.

Antalya limanından ayrıldıktan kısa bir süre sonra Kemer yakınlarında, makine dairesinde ki bir bozukluk sonucu güçlü fırtınaya daha fazla karşı koyamaz oldu ve ilginç bir tarihde, 01/01/2001 Pazar günü karaya oturdu ve battı.

Geminin batmasından bir gün sonra kurtarılanlarda dahil 33 kişi gemiden kurtarıldı. İlk kurtarılan 10 kişinin hintli olduğu, göçmen mi yoksa gemi mürettebatından mı olduklarının belirlenmesi için belli bir süre gözaltında tutuldukları bilinmektedir. Kurtulanların birçoğu 20 ve 30'lu yaşlarındaydı.

İlk 10 kişi Joga Singh, Des Raj, Sarabjeet Singh, Stam Singh, Shavanna Singh, Sukhdev Singh, Sagev Singh, Jogo Singh, Stam ve Harnam Singh olarak belirlenmiştir. Kurtulanların otoritelere belirttiklerine göre kurtarılamayan birçok kişi geminin batan kısmında kargo bölümünde olduğu anlaşılmışdır.
BATIŞI VE DURUMU:

Gemi batarken ikiye ayrılmış. Ön kısmı 12 metre suya batarken, diğer kısmı kayalıklara oturmuş. Kaçak Batığı olarak da bilinen batık su üzerinden de görülebilmekte. Gemi sancak tarafına yatmış olarak duruyor. Derinlik maksimum 12 metre. Batık çevresinde canlılık giderek artıyor ve birçok su altı canlısına burda rastlamak mümkün.

Geminin şu andaki koordinatları:
36 derece 34 dk 51.05 sn N
30 derece 35 dk 18.35sn E


pati.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Paris Batığı



paris08.jpg



Boyutları: 164 * 27,6 * 15,4 ft (50m * 8m * 4.7m)Ağırlık: 551 tonGüç: 800 ihpHız: 10,65 knot

A.NOrmand, Le Havre tersanelerinde Lobez, Poret ve Cie., Boulogne firması için 1913 ‘de balıkçı gemisi olarak yapılmıştır.

13 Aralık 1917'de Türk Kıyı topçusu Mustafa Ertuğrul ve askerleri tarafından kıyıdan top atışıyla batırılmıştır.


GEMİNİN BULUNUŞU:



Kemer limanının açıklarında otuz metre derinlikte yatan Birinci Dünya Savaşı'ndan kalan batık herkesi çok şaşırtmıştı. 1995 yılında bulunan bu batık buharlı bir savaş gemisine aitti. Ancak kimse hangi gemi olduğunu anlayamamıştı. Haber duyulunca tüm dünyadan araştırmacılar geldi, batığa daldı. Fakat herkesin kafası karışıktı. İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar... Kimse geminin sırrını çözemiyordu. Talih yedi yıl sonra 1 Ocak 2002 günü Suna Kıraç müzesinde Likya kentleri üzerine araştırma yapan Mustafa Aydemir'in yüzüne güldü. Dr. Burhanettin Onat imzalı "Bir Zamanlar Antalya" isimli kitapta Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul ve onun batırdığı Paris isimli savaş gemisiyle karşılaştı. Onat "Savaş yıllarıydı, Böyle bir zamanda bir adam geldi, dört topu ve yüreğiyle düşmanı duman etti gitti. Paris'i ve Alexandra'yı batırdı" diyordu. Araştırmacı Mustafa Aydemir işin peşini bırakmadı. Önce Burhan Onat'ın kızını buldu ve batığın asıl adının Paris II olduğunu öğrendi. Ardından Mustafa Ertuğrul'un ailesine bir araştırmacı için hazine değerinde olan anılarına ulaştı. Hemen hiçbir yerde kaynağı olmayan, hatta Genelkurmay arşivlerinde bile izine rastlanamayan Akdeniz'deki deniz savaşına ilişkin ilk kez gün yüzü gören bilgileri elde etti. Yüzbaşı, günü gününe notlar almış, savaşın ayrıntılarını haritalara işlemişti. Mustafa Ertuğrul Bey efsanevi bir Osmanlı zabitiydi. Tıpkı Kemal Tahir'in Yorgun Savaşçı'sının kahramanı, Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil gibi... Ünü sadece Osmanlı ordusunda değil düşman askerleri arasında da yayılmıştı. Mütareke sonrasında Aydın cephesinde silahları teslim almaya gelen İngiliz komutan Mustafa Ertuğrul Bey'i tanıyor ve "Sizin gibi bir komutanın silahını almak askeri şerefe aykırı sayarım" diyerek silahlarını ve elindeki dört topu bırakıyor. Ve kaderin tecellisi Kurtuluş Savaşı başladığında başlangıçta milli kuvvetlerin elindeki en önemli silah bu dört top olacaktı. Mustafa Ertuğrul Bey o dört top ile işgalcilere kök söktürecekti. Dünya denizcilik ve savaş tarihinde ilk kez bir uçak gemisini topçu ateşiyle batırmıştı. İngilizler'in 110 metrelik efsanevi uçak gemisi Ben My Chree'yi Meis açıklarında sulara gömüyor, ardından Fransız savaş gemileri Paris II ve Alexandra'yı de Kemer'de denizin derinliklerine yolluyordu. Mustafa Ertuğrul gerçek bir kahramandı. Kemer açıklarında denize döktüğü yaralı düşman askerlerini denizden toplayıp yaralarını saran, anılarında da "Zaferden mütevellit neş'emizi yaralı düşman askerlerinin acısına hürmeten izhar etmedik" diye yazacak kadar centilmen bir askerdi. Araştırmacı Mustafa Aydemir "Ben Bir Türk Zabitiyim" adıyla Denizler Kitabevi' nden yayınlanan bu araştırma için "ben bir makale yazmak istedim ama ortaya bir belgesel çıktı" diyor. Aydemir Yüzbaşının çok mütevazı bir asker olduğunu söylüyor: "Bu kadar başarısına rağmen çok mütevazı bir insan. Anlatmak, övünmek gibi bir şeyi yok. Çanakkalede uçak düşürmüş. Aydında eşkıya güçlerinin milli güçlere kazandırılmasını örgütlemiş. Demirci Efe ile çok yakın arkadaş. Dostlukları sonra da devam ediyor. Yaşlılıklarında buluşuyorlar. Anılarını sadece batırtığı gemiler üzerine yazmış. Diğerlerini anlatmıyor." Mustafa Ertuğrul' un anılarını yazmasının da bir öyküsü var. Mustafa Aydemir bu öyküyü şöyle anlatıyor: "Bir gün Mustafa Kemal, Antalya'da onu ziyaret etmiş. 'Bunları yaz, bunlar unutulur gider' demiş. Bunu emir telaki edip oturup yazmış. Ama 'Bu benim odamdan asla dışarı çıkmayacak' demiş.


BATIĞIN DURUMU:



Kemer Yat Limanı'ndan bir buçuk kilometre kadar açıkta kum bir zemin üzerinde, 25-33 metre derinlikte yatmakta olan bir Fransız yük gemisidir. Balta kafa diye tabir edilen gemi 3 güverte ve iki ambara sahiptir. Geminin baş altı ve ortada bulunan ambarının üstü ahşaptan yapıldığından geçen süre içinde epey zarar görmüştür. Güvertedeki silah donanımının az olması nakliye gemisi olma ihtimalini bir hayli kuvvetlendirmektedir. Ambarlardaki birbirine kaynamış cephaneler, orta bölümdeki çini kaplı kısım ve kazana yakın bulunan el arabası ile kömür parçacıkları enteresan noktaları oluşturmaktadır. Son yıllarda dalıcıların bir hayli ilgisini çeken bu batığın bir çok ziyaretçisi bulunmaktadır.

Geminin ana yapısında ya Türk topçu atışından kalan ya da ikinci bir patlamadan kalan top izine benzeyen boşluklar var. Geminin iskele tarafında kumlukta büyük parçalar halinde kablolar borular var. Bunların patlamanın etkisiyle gemiden ayrıldığı söylenmekte ve burası büyük bir orfoza ev sahipliği yapmakta. Küp şeker şeklindeki yakacakları, mermileri, kamaraları ambarları, pervaneyi, burundaki Paris yazısını görmek mümkün ancak etraf tamamen kum ve pek fazla canlı yok ama batık sevenler için heyecan verici bir gemi.

Paris 2 batığının üzerine yüzer bir anıt yapılması planlanmakta. 'Paris 2' adlı geminin Birinci Dünya Savaşı sırasında battığını anlattı. Hakan Girit, anıtın yapımı sırasında, sponsor firmalarla çalışılacağını da söyledi. 150 kişilik platform Yaklaşık 15 metre çapında olacak ve dört, beş teknenin yanaşabileceği anıt platformu, yaklaşık 150 kişiyi taşıyabilecek. Anıtın silindirik dış yüzeyinde geminin batışı, yaralıların kurtarılışı gibi konuları anlatan rölyeflere de yer verilecek. Geminin batış öyküsü, Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça dillerinde yazılacak. Silindirik gövdenin içi ise mini bir müze şeklinde tasarlanacak. Müzede, fotoğraflar, arşiv belgeleri, batıktan çıkan simgesel objeler de bulunacak. Sualtına yerleştirilecek dört sabit kamerayla da batığın dört ayrı bölümünden gelen görüntüler monitörde gösterilecek ve bu bölümde, bir plazma ekran yardımıyla belgesel filmler yayınlanacak. İç ve dış tasarım için yarışma Anıtın iç ve dış tasarımı için de yarışma düzenlenecek. Beğenilen tasarımın plan ve statik hesapları İTÜ Gemicilik Fakültesi'nde, imalatı ise Tuzla, Pendik, Gebze tersanelerinde gerçekleştirilecek. Denizden taşınarak yerine sabitlenecek platformun girişinde para alınmayacak, satış yapılmayacak ve platform, reklam ve dalış amaçlı kullanılmayacak. Anıt, kış aylarında fırtınalar dikkate alınarak, dört-beş ay karada korumaya alınacak. Anıtta, Birinci Dünya Savaşı'nda yer almış ülkelerin bayrakları da bulunacak.

Bu gemiyle ve batırılışıyla ilgili daha detaylı bilgiyi Mustafa Aydemir'in "Ben bir Türk Zabitiyim" isimli kitabında bulabilirsiniz.

Batığın koordinatları : 36 derece 36 dk 08.06 sn N ; 30 derece 35 dk 10.93 sn E


paris01.jpg


paris02.jpg


paris03.jpg


paris04.jpg


paris05.jpg


paris06.jpg


paris07.jpg


paris08.jpg

Geminin Mustafa Ertugrul tarafından çizilmiş bir eskizi

paris09.jpg

Mustafa Ertuğrul ve bataryası Geminin can simidi ve komutan Rollen'ın köpeği Mastik ile

paris10.jpg

Mustafa Ertugrul ve bataryası esir alınan askerlerin bazılarıyla

paris11.jpg

Mustafa Ertugrul (en sağda) esir Fransız askerleriyle o dönemde hastane olarak kullanılan Dumlupınar ilkokulunun önünde
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

HMS RAGLAN



raglan01.jpg



Sınıf : Abercombie Ağırlık : 6150 ton Boyutlar : 116m * 27.4m * 3m Hız : 7 knot Motor : 2 shaft verticl triple expansion steam engines, 2 boilers 2000hp Mürettebat : 198 Silahlar : 2 tane 14-inç top 2 tane 6-inç top 2 tane 12pdr top

Hms Raglan, I.Dünya Savaşında kullanılmış İngiliz donanmasına ait Abercrombie sınıfı bir monitor gemisidir. Bu sınıf diğer araçlar gibi 14inçlik ikiz topu vardı. Aslında bu toplar Yunan Gemisi Salamis için üretilmişti ancak İngiliz blokajı nedeniyle bunları yerine ulaştıramayan Bethlehem Çelik savaşın başlamasından hemen sonra müttefik donanma lideri Winston Churcill’le bağlantı kurarak bu topları İngiliz donanmasına sattı. İngiliz donanmasının kıyılara yanaşabilecek, sığ suda hareket edebilen kıyı bombardımanında kullanılacak gemilere ihtiyacı vardı ve bu fırsatı değerlendirdi. Gemiler kıyıdaki topları belirlemek üzere bir uçak taşımak üzere planlandılar. Fakat bunun gereksiz olduğu ve top atışları sırasında uçağı kaldırmak gerektiği ortaya çıktıktan sonra bu özellikleri kullanılmaz.

29 Nisan 1915’de HMS M3 ismiyle Belfast’da “Harland and Wolff” tarafından üretildi ve birkaç gün içerisinde ismi HMS Lord Raglan olarak değiştirildi. Direk olarak HMS Diana kruvazörüyle Çanakkale’ye gitti ve bombardıman görevine başladı. Eylül 1915’den Ocak 1916’ya kadar 1. Birliğe bağlı olarak görev yaptı.

Gökçe ada yakınlarında Yavuz (Goeben) ve Midilli (Breslau) gemilerinin 20 Ocak 1918’deki saldırısında batırıldı. Daha sonra değerli malzemeler ve topları söküldü.


raglan02.jpg


raglan03.jpg


raglan04.jpg

Raglan mürettebatından Brighton'lı Charles Thomas Grant
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Royal Edward Yolcu Gemisi Batığı



royaledward01.jpg



Üretici : Canadian Northern Steamship Co. Sahibi : Fairfield Co. Yapımı : 1906 Ağırlık : 11,117 ton Boyutlar : 526-1 * 60-2 * 26-8 feet Motor : Tirbun Motoru
Royal Edward, Bristol Kanada arasında yolcu taşımakta kullanılan bir liner tipi büyük yolcu gemisi olarak yapıldı ve bu amaçla kullanıldı. I.Dünya Savaşı çıktıktan sonra asker taşımakta kullanıldı. Komutanı Cdr. P.M.Wotton 'da son seferinde Çanakkale'ye 2. Batalyon piyadelerini taşımakla görevlendirilmişti.

13 Ağustos 1915'de Lt. Von. Heimburg komutasındaki Alman Denizaltısı UB-14 tarafından Kos adası yakınlarındaki, Kandeliusa adasının 6 mil batısında tespit edildi ve torpillenerek batırıldı. Torpil tam pupasından vurarak geminin çok hızlı batmasına sebep oldu. Kaptan da dahil olmak üzere 1000'e yakın asker gemiyle beraber sualtında ki ebedi yerlerini aldı.

Bu gemi hakkında şu isimle yazılmış bir kitap mevcut: "FASTEST TO CANADA.THE ROYAL EDWARD : FROM GOVAN TO GALLIPOLI."

Tahmini koordinatları: 36°29'N, 26°51'E


royaledward02.jpg


royaledward03.jpg


royaledward04.jpg


royaledward05.jpg



The Times gazetesinde bu gemiyle ilgili çıkmış haberler:



THE TIMES Tue. Aug. 18, 1915, p.7-8


BRITISH TROOP SHIP SUNK

----------

TORPEDO ATTACK IN AEGEAN

----------

600 SURVIVORS

----------

FEARED LOSS OF 1,000 LIVES

The Secretary of the Admiralty announced yesterday that the transport Royal Edward had been sunk by an enemy submarine in the Aegean Sea. The loss of life was apparently about 1,000, those on board numbering just over 1,600 and about 600 being saved. The following is the text of the Admiralty announcement:- The British transport Royal Edward was sunk by an enemy submarine in the Aegean Sea last Saturday morning. According to the information at present available the transport had on board 32 military officers and 1,350 troops, in addition to the ship's crew of 220 officers and men. The troops consisted mainly of reinforcements for the 29th Division and details of the Royal Army Medical Corps. Full information has not yet been received, but it is known that about 600 have been saved.

THE SHIP AND HER RECORD.

The Royal Edward was built on the Clyde in 1908. She was a steel triple-screw steamer of 11,117 tons, with a length of 545ft., a breadth of 60ft., and a depth of 38ft. With her sister ship, the Royal George, she was originally constructed for the Egyptian Mail Steamship Company's service between Marseilles and Alexandria, the names of the vessels being then respectively the Cairo and the Heliopolis. After one season's running the two steamers were acquired by Canadian Northern Steamships (Limited), and underwent certain alterations. The topmost deck of each boat was taken off, and the hull greatly strengthened for Atlantic weather. The vessels were employed for the mail service between Avonmouth and Montreal. The liners were luxuriously furnished, and equipped with all the conveniences of the modern floating hotel. Communication between the four passenger decks, to mention only one feature, was provided by electric lift. Both ships were fitted with wireless and submarine signalling apparatus. The captain of the Royal Edward was Commander P. M. Wotton, R.N.E. After the war broke out the Royal Edward was one of the many fast merchantmen requisitioned by the Government. She assisted in bringing the Canadian contingent to England. Later she was used for interned enemy aliens for several months, and latterly as a troopship. When on the Atlantic service she carried many distinguished English and Canadian statesmen to and fro, including Earl Grey, Governor-General of Canada, and Sir Robert Borden now the Canadian Premier. A large traffic was done with emigrants, the West of England being the favourite area for Canadian emigration agents before the war. The majority of the officers and crew belonged to Bristol, and distressing scenes were witnessed at the Bristol offices, where, however, there was little information available.

----------

STATIONED OFF SOUTHEND

----------

ROYAL EDWARD AS INTERNMENT SHIP.

When Mr. John B. Jackson, of the American Embassy in Berlin, visited this country to report on the treatment of German prisoners of war in England, he inspected the Royal Edward, which was then being used as an internment vessel. In his report he stated as follows:- Of the ships, the Royal Edward was obviously the show ship. On board, the interned were separated into three classes dependent to a certain extent upon their social standing, but to a greater extent to their ability to meet extra expenses. prisoners were permitted to avail themselves of the regular first-class cabins upon payment in advance of from 5s. to 2s. 6d. a week, according to the number of persons occupying a cabin. At that time the ship was lying off Southend, and Mr. Jackson reported that all the prisoners were locked below decks at night, which caused some nervousness among them owing to the apprehension of danger from Zeppelins.

----------

THE LOST TRANSPORT

----------

FIRST ENEMY SUCCESS OF THE KIND.

Our Navy Correspondent writes:-

After a year's work which has been in all respects brilliantly successful, and for which no praise can be too high, the British Transport Service has had the misfortune to lose one of its finest vessels in a torpedo attack. There is something peculiarly distressing in the circumstances in which a thousand gallant souls are missing without an opportunity to strike a blow for their own safety or defence, and the ready sympathy of the nation will go out to the relatives and friends of those who have perished. At the same time, all who grasp the magnitude of our transport operations may well marvel that we have hitherto been spared such a disaster. That this first loss of a British transport should have occurred in connexion with the operations at the Dardanelles is significant. The convoy of large bodies of troops through the Mediterranean, where not only German but Austrian submarines are known to be operating, must throw upon the Navy very heavy responsibilities. These are not lessened, moreover, by the fact that, as we have been told officially, only our surplus ships and vessels are being used in that theatre of war. This misfortune will serve to bring home to the country as nothing else could the marvellous work which has been done by the Navy and Mercantile Marine in conjunction in ensuring safe transport for the troops not only between these shores and the Continent, but to the Aegean, and from all our Dominions across the oceans. The last-named task was satisfactorily performed at a time when the German raiders were still at large, and it will be remembered that the Sydney was actually convoying an Australian contingent across the Indian Ocean when she received by wireless news of the arrival at Cocos Island of the Emden. Mr. Churchill said that approximately 1,000,000 men had been moved without any accident or loss of life. That was six months ago, and the number must have been doubled in the interval. The only occurrence modifying the late First Lord's remarks was the attempted torpedoing of the transport Manitou in the Aegean on April 17. The Turkish torpedo-boat Dhair Hissar escaped from Smyrna, stopped the vessel and ordered the troops to abandon her. Two torpedoes were fired, but missed and the torpedo-boat was then driven off and run ashore by British destroyers which had come up, the crew being captured. Owing to two boats being upset in leaving the transport 51 lives were lost. For a parallel case to the loss of the Royal Edward it is necessary to go back for over 20 years to the sinking of the Kowshing during the Chino-Japanese War. This vessel, which had left Taku with 1,200 Chinese troops and guns, as well as small arms and ammunition, on board, was sunk of Chomulpo by the Japanese cruiser Naniwa. Whether the ship was sunk by torpedo or gun-fire is in doubt, but about a thousand of the Chinese soldiers were drowned. An idea of the magnitude of the Transport Service is afforded by Mr. Churchill's statement that the Admiralty have on charter approximately one-fifth of the total British mercantile tonnage, or about 4,000,000 tons. It is pertinent to recall that while this task of transportation has been carried out under the protection of the Grand Fleet in the North Sea, and has been conducted by naval convoys, it is the Mercantile Marine upon which has devolved the actual business of the undertaking. Hitherto, beyond the public acknowledgement which Mr. Churchill made in February in the House of Commons, no official recognition has been made of the great service which has been rendered in connexion with the progress of the war.

THE TIMES


Tue. Sep. 7, 1915, p.5

MEMORIAL AT SEA ---------- SERVICE WHERE THE ROYAL EDWARD SANK ----------

We have received from the Rev. Basil K. Bond, Chaplain to the Forces, who is attached to the hospital ship Devanha, an account of one of the most impressive funeral services of the war. Three weeks ago the country was told of the sinking of the transport Royal Edward in the Aegean Sea, with a thousand of the men she carried. Even before the news of the disaster was published here, a memorial service was held over the spot where the ship went down, and the bodies of those who had lost their lives were solemnly committed to the keeping of the sea. "It is our hope," writes the chaplain, "that the thought that such a service was held may give some comfort to the bereaved at home." The Royal Edward was sunk a few minutes after 9 o'clock on the morning of Friday, August 13. The news quickly reached Alexandria, where the hospital ship Devanha was getting ready to sail, and at the suggestion of the captain it was arranged that a memorial service should be held at the scene of the disaster. The Devanha left Alexandria, and on the following evening those on board knew that they were nearing the spot for lifeboats, lifebelts, soldiers' water bottles, planks, and other pieces of wreckage were seen floating on the water. Soon after half-past 8 they came close upon the place, and the ship's bell tolled slowly while the Europeans in the ship assembled on the boatdeck to pay the last tribute to the dead. All were there - the captain, officers, engineers and stewards, the doctors, nurses, orderlies, and some of the men of the Royal Army Medical Corps who were passengers. The service began with the hymn "Let Saints on earth in concert sing." Then came the opening sentences of the Burial Service, followed by the 46th Psalm - "God is our help and strength." During the singing of the Psalm the vessel slowed down until it stopped right over the place where the Royal Edward lay. The lesson was read, and the committal prayer for those buried at sea followed. The collect for All Saints Day, the prayer for those in anxiety and sorrow, and the prayer for our soldiers and sailors were offered. Then, as the ship gradually proceeded on her way, the blessing was given, and the hymn "Now the labourer's task is o'er" was sung. The National Anthem and the Dead March in Saul brought the service to an end.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

SAMSUN DESTROYERİ



1907 ‘de yapımı Fransa'da Normand tarafından tamamlandı. Fransız durandal sınıfı bir destroyerdir. Güverteleri 2 ana direk ve iki baca içeriyordu. Bu sınıf gemiler genelde kaynatıcı kazanlarından sıkıntı yaşıyorlardı.


Boyutlar: 57.5m * 6.3m * 3.17m Ağırlık: 280 ton Hız: 28 knot Mürettebat: 52 Motor Gücü: 4800 hp Silahlar: 1 adet 6,5cm top 6 adet 4,7cm top 2 adet 45cm torpido tüpü

Lt.Cdr. Üsküdarlı Nezir Abdullah komutasındaki Samsun destroyeri, Türk kaynaklara göre, Marmara denizinde Hora (Khora) yakınlarında 14 Ağustos 1915'de İngiliz Denizaltısı E-11 tarafından batırılmıştır. Ancak Yabancı iki kaynak olan "Conway's" ve "Janes Fighting Ships" de bu geminin aynı sınıf iki kardeş gemisiyle beraber savaşı atlattıkları yazmaktadır.


samsun01.jpg

Resim durandal sınıfı başka bir destroyer'e aittir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Saphir Denizatlısı



24 Kasım 1903'de sipariş verilmiş. 6 Şubat 1908’de yapımına başlandı ve 1910 Fransa’da Toulon tersanelerinde yapımı tamamlandı. Emeraude sınıfı denizaltıdır. 10 Aralık 1910'da göreve başlamışdır.


Boyutlar : 44.9m * 3.9m * 3.76m Hız : 11.5 knot yüzey; 9.2 knot sualtı Ağırlık : 390 ton (yüzey), 425 ton (su altı) Silah : 6 adet 45cm lik torpido tüpü Mürettebat : 25 Motor : 2 tane 300cv lik Sautter-Harle motor : 2 tane 90cv lik Hilliret Huguet elektrik motoru

Çanakkale Boğazını ilk geçme girişimi Fransız denizatlısı Saphir tarafından gerçekleştirilmiş ancak Boğaz’ın dar bölgesi olan Nagara civarında 15 Ocak 1915’de batmasıyla başarısız olunmuştur. Bazı kaynaklarda karaya oturup top atışıyle batırıldığı, bazı kaynaklarda ise mayına çarptığı belirtilmektedir. Ancak bilinen Henri Fournier komutasında ilk 10 tane mayın hattını geçtikten sonra şansının tükendiğidir. Emin olunmamakla beraber 14 kişinin şehit olduğu, 13 kişinin ise kurtulduğu belirtilmektedir. Bu denizaltı 1915’de Çanakkale’de Fransızların kaybettiği dört gemiden ilkidir. Bazı kaynaklarda geminin kaybolduğu tarih 17 Ocak 1915 olarak verilmektedir.

Nagara kıyısı yakınında bir mayın hattını geçtikten sonra denizaltı su almaya başladı. Derinlik sadece 22 metreydi. Denizaltı karaya oturdu, sadece arka motor çalıştırılınca bir anda 70 metreye düştü ve daha çok su aldı. Komutan lietuenant de Vaisseau Henri Fournier yüzeye çıkmaya karar verdi… Türkler kıyılardan ateş açmaya başladılar. Fournier denizlatının ele geçirilmesini önlemek için kapakları açtırarak denizatlının batmasını sağladı. Ancak kendisi ve 13 mürettebatı denizaltı ile birlikte boğazda ebedi yerlerini aldılar. İsa Reis gambotu ve Nusrat gemimiz tarafından denizaltı mürettebatından 13 denizci sağ kurtarılmış, 14 Fransız denizci ölmüştür.

5 Aralık 1919'da Fransız resmi gazetelerinde haberi yer almışdır.

Batık, Nara akaryakıt iskelesine çok yakın bir mevkide 55 metre derinlikte kulesi ve kıç tarafı sökülmüş yatmaktadır.Geminin pruvası, sarnıçları doldurmak için kullanılan ştandroları ve mayın deflektörleri durmaktadır.

Her iki taraftan 550 bin askerin öldüğü Çanakkale Savaşı, kanlı bir boğuşmanın içinde bile insani duyguların kaybolmadığını gösteren örneklerle doluydu. Bu örnekler, düşmanın Türk askerine hayranlığını artırmıştı. Çanakkale Savaşları'nın 90. yıldönümü nedeniyle Kaynak Kitaplığı, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale Savaşları'nın da aralarında yer aldığı cephelerden haberler veren Harp Mecmuası'nı aslına uygun olarak kitaplaştırarak yayınladı. 360 sayfalık eserde çoğu ilk kez yayınlanan beş yüzden fazla fotoğrafa da yer verildi. Mecmuada yayınlanan bir fotoğraf ise Türk askerinin düşmanına bile ne kadar insancıl yaklaşabildiğini gösteriyor. Fotoğrafın altında şöyle yazıyor: 'Çanakkale'de batırdığımız 'Safir' denizaltısının mühendisi olup zabitlerimizden birinin denize atladığı halde kurtaramadığı mühendis Bone'nin esir arkadaşları ve papaz efendiyle cenaze merasimi-Düşmanlarımızla aramızda medeniyet mukayesesi'.


saphir.jpg


saphir02.jpg


Saphir Elektrik Çavuşu Logal tarafından âilesine yazılan mektubdan:

"...Tahlîsiye sandalı gelinceye kadar yarım saat suda kaldık. Kurumuş yapraklar gibi tir tir titriyorduk. Lâkin bereket versin, Türk zâbitleri bizi pek mültefitâne kabul etdiler. Sandal içinde zâbitlerden birisi bana ceketini bile verdi. Türk mülâzımı kıyâfetine girdim. Bizi hemen ısıtdılar. Bir şişe rom getirdiler. Bir nefescik rom çekmek, bilsen ne kadar büyük bir iyilik icrâ etdi. Bizi bir kışlaya götürdüler. Orada bize elbise verdiler. Zira denize düşerken çırılçıplak olmuş idik. Bizi İstanbul'a getirdiler. Bulunduğumuz mahalle arada sırada Türk zâbitleri gelirler. Bize sigara paketleri ikrâm ediyorlar. Hemen ekserisi Fransızca biliyor. Halbuki biz başka türlü muamele göreceğimizi zannediyorduk..."

Beneve Raji tarafından âilesine yazılan mektubdan:

"...27 arkadaşdan on üç kişi yüzerek sahile gelmeye çalışdık. Türkler bizi adeta yeniden dünyaya gelir gibi bulup kurtardılar. Onlar bizi tasavvurumuzun fevkinde kabul etdiler. Düşün ki artık kendimizi yorgunlukdan gâib etmiş gibi idik. Suyun soğukluğuna rüzgârın te’siri hepimizi titretiyordu. Bizi derhal bir sıcak odaya getirdiler. Azar azar konyak verdiler, ısıtdılar ve bize sıcak tutucu elbiseler verdiler, sigara içirdiler. Bizi kurtaranların içinde pek çok zâbitân vardı. Bizi İstanbul'a getirdiler. Hepimiz bir koğuşda yatıyoruz. Vaktimizi pek güzel geçiriyoruz..."

Matt['ın] âilesine yazdığı mektubdan:

"...Saphir batarken hep denize düşdük ve soyunarak yüzmeye başladık. Bir büyük sandal bizi topladı. Bu sandalda Türk zâbitânı da var idi. Zâbitler kendi vazifelerinin fevkinde bir hareket-i insaniyede bulunuyorlardı. Bize çay ve sıcak elbise vererek hemen ısıtmaya başladılar. Biz denizden Hazret-i Âdem'in meydân-ı vücûda gelmesi gibi çırılçıplak çıkdık. Şimdi İstanbul'dayız. Bize her şey verdiler. Rahatımız gayet iyidir. Şimdi Türk yemekleri yiyoruz. Her ne kadar alışdığımız yemeklere benzemiyor ise de gayet temiz, lezzetli ve kuvvetli yemeklerdir".

saphir03.jpg


saphir04.jpg


saphir05.jpg


saphir06.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Serçe Limanı Cam Batığı:



Marmaris'in güney batısındaki Çiftlik bölgesindeki Serçe Limanından çıkarılan onbirinci yüzyıl batığı bu gün Bodrum Müzesi'nde teşhir edilmektedir. Teknenin uzunluğu 16 eni ise 5 metredir ve 35 ton yükü taşıyabilecek kapasiteydi. Serçe Limanı gemisi, önce iskeletin çatıldığı modern gemi yapım tekniğinin tarihlenmiş en eski örneğini oluşturmaktadır. Teknenin bir kutuyu andıran düz tabanlı , veya karinalı yapısı, akarsular dahil her türlü sığ sularda seyir yapabilmesini sağlıyordu. Gemi, sayıları yüzü aşkın iri çakıl taşlarından oluşan, toplam iki ton ağırlığında safra taşımaktaydı.

İslam-Bizans devletleri arasında serbestçe gidip gelmekte olan bir tüccarın malları ortaya konmuştur.Hurda camlar yeniden ergitilmek üzere gemiye konulurken bir yandan da yeni üretim camlar uğranılan limanlarda satılıyordu.Erken İslam dönemine ilişkin ağırlıklar,bir kılıç ve süzgeçli kaplarla birlikte gemi personelinin oynadığı dama taşlar gibi sayısız buluntu bu batıktan gelir. Batık,buluntularının çeşitliliği aracılığıyla 11.Yüzyıla, daha keskin bir saptama ile 1025 yılı sularına tarihlenir.

Serçe Limanı batığının ana yükünü 3 tondan fazla olan kırık, hurda camlar oluşturuyordu. Bunlar muhtemelen Doğu Akdeniz'deki bir cam fabrikasının artıkları olarak daha az yer tutsun diye mahsus kırılarak gemiye yüklenmişti. Bodrum Müzesinde sergilenmekte olan birbirinden güzel birçok cam eser, uzmanlarımızın yıllar süren çalışmaları sonucu bu hurdaların arasındaki yüzlerce cam parçanın birleştirilmesiyle sağlandı.

Serçe Limanı batığı kazısı 1977 ile 1979 yılları arasında George Bass yönetiminde bir ekip tarafından gerçekleştirildi. Cam Batığı olarakta bilinin Serçe Limanı kazısından 80 kadar sağlam cam eserin yanında bir milyonun üstünde kırık cam parçası çıkarıldı. Bu inanılmaz bulmacayı çözebilmek için uzmanlar yıllarca uğraştılar.. Geminin %25'i tamamen çıkarılmıştır. Sancak kısmı ise tahrip olmuş durumdadır.

Batık ve çıkarılan tarihi eserler Bodrum Müzesinde sergilenmektedir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Fransız (Sosyete) Batığı



1920 de Livingstone &copper tarafından yapılmış.


Ağırlık: 2778 ton. Boyutlar: 323-8 * 44-1 * 22-6 boyutlarında. Güç: 234 nhp gücünde.

Filoya destek gemisi olarak kullanılması amacıyla Fransız donanmasınca el konulmuş.

4 Temmuz 1941’de İngiliz uçağı tarafından batırılmış.

1941 yılı yaz aylarına gelindiğinde müttefikler Kuzey Afrika savaşının hakimiyetini ele geçirebilmek ve Alman komutan Rommel'i çökertmek için kararlı gösteriler yapıyorlardı. Müttefikler için, ikmal yollarının kesilmesi ile her ne pahasına olursa olsun izole etmek en önemli unsurlardan birisiydi. Türkiye’nin müttefiklere yakınlaşması ve daha sonra Japonya'ya savaş bile açması her ne kadar bağımsız görünsek de ittifak donanması gemileri için kıyılarımızı pek güvenli kılmıyordu. Fransız donanmasının Alman'lara hizmet eden gemileri için de aynı tehlike geçerliydi. Sonbahar yaklaşırken bir Fransız destek gemisi ve eskortu bir muhrip, Suriye yolundaki yoğun müttefik uçaklarının akınlarından kaçarak Alanya önlerine gelmişlerdi. Fakat bu kaçışın sonu olmamıştı. Gemileri yakalayan uçaklar yoğunluğu daha da arttırarak takibe devam etmişler ve Adrasan koyu açıklarına kadar kovalamacaya devam etmişlerdi. Yaralı olan destek gemisiyle kalmanın intihar olması düşüncesiyle olacak muhrip gemi destek gemisini terk etmişti. Destek gemisi "Societe" için yapacak tek şey Antalya körfezi içine girip iltica talebinde bulunmaktı. Fakat sonuç hiç de tahmin edildiği gibi olmadı. Bu günkü Karaalioğlu parkının miradorlarından Antalyalıların şaşkın bakışları altında torpillenen ve cephaneliği havaya uçan gemi burnunu dikip yavaşca batmaya başladığında arkasında bir çok ölü bırakmıştı bile. Antalyalı balıkçılar hemen müdahale ederek yaralıları kurtarmaya koştular. Hastane destek gemisi görünümünde olan bu geminin içinde cephane ve çöl şartlarını uygun arabalarda vardı. Kamufle edilebilmesi için personelin üniforma giymemesi ve balıkçıların yardımları sırasında gemideki insanların şahsi malzemelerini de yanlarında taşımaya gayret etmeleri görgü tanıkları tarafından anlatılan olaylardır ve bu yüzden halk arasında geminin adı "Sosyete batığı" olarak kalmıştır.

Gerçek ismi "San Didier" olan bu gemi Antalya Yat Limanının bir kilometre açığında yorulmaz bekçisi olan şamandıranın altında yatmaktadır. Baş tarafı güneye, kıç tarafı kuzeye doğru bakan derinliği 18 ila 34 metre arasında değişen gemi sancak tarafına doğru aşağı yukarı 35 derece açıyla yatıktır. Boyu 70 metre civarındadır. 1946 ve 1974 yıllarında yapılan çalışmalarda geminin içindeki yükün büyük bir bölümü ve iskeletler çıkarılmıştır. Daha sonra yapılan yüzlerce ziyaret dalışında alınan parçalar da dikkate alınırsa bu gün üzerinde artifakt olarak pek bir şeyin kalmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yine de özellikle batık dalgıçlarının ilgisini çekmeye devam etmektedir. Dalış yapabilmek için Antalya valiliği ve Deniz Polisi Şb. Md.'den izin almak gerekmektedir. Diğer bir önemli nokta ise yat limanı ağzına yakınlığı dolayısıyla tekne trafiğinin fazla olmasıdır.


society01.jpg


society02.jpg


society03.jpg


society04.jpg


society05.jpg


society06.jpg


society07.jpg


society08.jpg


society09.jpg
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

SULTAN KAYIĞI BATIĞI



[SIZE=+1]29.Ekim.2004 tarihinde BOSAD, çeyrek asırlık "Sultan Kayığı" nı Bodrum'da batırarak Cumhuriyet Bayramını kutladı.

Yerel dalış okulları tarafından Paçoz olarak adlandırılan dalış bölgesindedir.


sultan03.jpg


sultan01.jpg


sultan02.jpg
[/SIZE]
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Batık Gemi ve Denizaltılar(Türk Gemileri ve Türkler tarafından batırılanlar...

Şirket-i Hayriye Şirketine Ait Batık Vapurlar:






Üsküdar Gemisi




Yer
Derinlik
Batık tarihi
: Çanakkale Boğazı (Nara)
: 17 m
: 27 Nisan 1915
Osmanlı Nakliye Gemisi
Çanakkale Müstahkem Mevki Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey, günlüğünde şöyle diyordu:
"27 Nisan 1915 Reşit Paşa vapuru İstanbul’dan asker yüklü olarak geldi. Nara Burnu'nda durduğu sırada düşman ateşine maruz kalmış ve yanındaki Üsküdar vapuru beş dakika içinde batmıştır. Bir çarkçı ve iki er şehit olmuştur. Diğerlerinde hamdolsun bir zarar olmamıştır...”
Binbaşı Nazmi Bey - Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü s. 61-62


uskudar01.jpg





Sultaniye Vapuru


1909'da Fransa'da "Dunkerque'de Atl.& Chantier de France" tarafında yapılmış, 1070 kişi kapasiteli 10.5 mil sürat yapabilen bir 61 baca numaralı Şirket-i Hayriye vapuruydu. Teknesi saçtı ve çift uskurluydu. 10 Temmuz 1916'da batırıldı.

Bu vapurla ilgili İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde şu kayıt numaralarıyla bazı bilgilere ulaşılabilir: 90401/2 ; 91152/2 ; 91236/2


sultaniye01.jpg





Hünkar İskelesi Vapuru


1909'da, Fransa'daki "Dunkerque'de Atl.& Chantier de France" tezgahlarında yolcu vapuru olarak yapıldı. 1070 kişi kapasiteli 521 gros ton ağırlıkta çelik sactan bir tekneye sahipti. Uzunluğu 44.2 metre , genişliği 7.3 metre , su kesimi 3 metreydi. 540 beygir gücünde iki adet tripil(3 silindirli) buhar makinesi ile saatte 10.5 mil hız yapıyordu. Şirket-i Hayriye'nin 62 baca numaralı vapuruydu.

I. Dünya Savaşı'nda, ordunun hizmetine verildi. 24 Mayıs 1915'te, İstanbul'dan Gelibolu'ya top mermisi götürürken bir İngiliz denizaltısı tarafından torpillenerek batırıldı. Bu, Şirket-i Hayriye'nin I. Dünya Savaşı'nda verdiği ilk kayıp oldu.

Batmasıyla sonuçlanan bu seferi sırasında “Hünkâr İskelesi”ni Tahsin Kaptan idare ediyor, Çanakkale’ye cephane ve erzak götürüyordu. Gemi Rodosto (Tekirdağ) açıklarına geldiği sıralarda, 5-6 mil uzaklıkta birden bir denizaltı ortaya çıktı. Denizaltı Türk bayrağı çekmişti ama Tahsin Kaptan bunun bir tuzak olduğunu sezmişti. Makine dairesine ‘tamyol’ komutu verirken iki gemi neredeyse borda bordaya gelmişti. Denizaltıdan ‘Kaptan dur..’ diye bağırıyorlardı ama, Tahsin Kaptan bu ikazları dinlemeden tam hızla uzaklaşmaya başladı. Tahsin Kaptan, kısa bir süre sonra vapuru, Tekirdağ iskelesinin yakınında baştankara etti ve karaya oturttu. İçindekiler kendilerini karaya attılar ve mürettebat, geminin yükünün bir kısmını dışarı çıkarabildi. Bu arada yetişen denizaltı Türk bayrağını indirip yerine bir İngiliz bayrağı çekerken, aynı anda da “Hünkâr İskelesi”ne bir torpil yolladı. Geminin kazan dairesine isabet eden torpil büyük bir gürültüyle infilak ederken, kaptan köşkünde bulunan ve son ana kadar gemisini terk etmeyen Tahsin Kaptan da kendini denize atmayı başardı. Böylece hem kendi hayatını, hem de gemi mürettebatıyla subay ailelerinden oluşan yolcularını kurtarmış oldu…





Gayret Vapuru


34 numaralı Şirket-i Hayriye vapuru.

1872'de İngiltere, Londra'da R.&H. Green tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapildi. Teknesi saçtı, 1872'de hizmete girdi 1915 yilinda Rus savas gemileri tarafindan batirildi. 48,7 m uzunluğunda idi.





Metanet Vapuru


41 numaralı Şirket-i Hayriye vapuru.

1893 İskoçya, Glasgow'da Napie,Shanks&Bell tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapildi. Teknesi saçtı. 230 gros tonluk bir vapurdu. 80 beygir gücünde, iki silindirli compound buhar makinesi ile saatte 10 mil hıza ulaşıyordu. 1893'te hizmete girdi. Karadeniz Ereglisi aciklarinda 21 Eylul 1916 gunu Rus savas demisi Imperatritza Ekaterina tarafindan batırıldı.


Imperatritza.jpg

Imperatritza Ekaterina





Neveser Vapuru


39 numaralı Şirket-i Hayriye vapuru.

1890 İngiltere, Londra'da J.W.Thames tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapıldı. Tekne sactı. 1890'da hizmete girdi, 1917 yilinda Sakarya nehri agzi önlerinde batti.

Bu vapurla ilgili bilgiye İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinden 91090/4 referans numarası ile ulaşılabilir.


neveser01.jpg


“Şükran”ın atlattığı tehlikenin bir benzerini “39” numaralı “Neveser” de yaşamıştı… Şirket-i Hayriye’nin en ünlü kaptanlarından olan Hayri Kaptan, "Neveser"in dümenindeyken yaşadığı bir olayı 1944 yılında kendisiyle görüşen Hikmet Feridun Es’e şöyle anlatmıştı:

“…. O gün, yine Kadıköy’den vapurlarımıza alabildiğimizce asker yükledik. On vapurluk bir kafileydik. Hareketimizden evvel bir telaşla gelip bütün kaptanlara mühürlü bir zarf verdi ve ‘Bunları hareketinizden sonra açarsınız’ dedi…

Kalktık… Yolda zarfı yırttım. İçinden bir tezkere çıktı. Bu tezkerede ‘Çanakkale Boğazından içeri bir düşman tahtelbahiri girmiştir. Sizi torpillemeye çalışacaktır. Dikkat ediniz’ deniliyordu…

Vapurumda 600 asker vardı. Derhal lazım gelen tedbiri aldık. Askere de fişekleri sürerek her an ateşe hazır bulunmalarını bildirdik. Lakin biz kıyıdan gidiyoruz ve gayet tabii olarak deniz tarafını, açığı gözlüyoruz… Bu suretle sabaha kadar yol aldık. Ertesi gün saat dokuzda Gelibolu’ya yaklaştık. Yine gözlerimiz denizde… Gemicilerimizden Pırgıç Kadri de vardiya nöbeti tutuyor.

İşte bu sırada kara tarafından düşman tahtelbahiri çıkıyor. Yolumuzu tetkik ediyor. Mesafeyi ölçüp bizi torpilliyor. Pırgıç Kadri, 100 metreden bunu görmüş. ‘Bize doğru bir şey geliyor’ diye bağırdı.

Bir de ne göreyim; torpil….. Hem de böyle 100 metre gibi yakın mesafede, bütün hızı ile üzerimize gelmekte…

Son derece ümitsiz bir vaziyet… Torpil sancak tarafından geldiği için her şeye rağmen bir sancak alabanda yaptım. Asker de fişek sürmüş, hazır ya… Hepsi ateş etmek için geminin bir tarafına yığıldı. Vapur, muvazenesini bozup bir tarafa doğru alabildiğine yattı. Bu suretle su kesimi tahtelbahircilerin tahmin edemeyecekleri kadar azaldı. Torpil altımızdan geçti gitti. Bu fevkalade bir şeydi, hemen etrafa haber verdik.

Böyle yüzde yüz batışla nihayetlenecek müthiş bir badireyi atlatıp Gelibolu iskelesine geldiğim zaman uzaktan ağzı köpürmüş bir atın dört nala sahile doğru koştuğunu gördüm. Üzerinde genç bir mülazımısani vardı.

Süvari, vapurun hizasına gelince durdu ve bağırarak sordu:

‘Şimdi gelen vapurun kaptanı kimdir? Çabuk söyleyiniz…’

Cevap verdim: ‘Benim…’

Hemen kaputun cebinden bir şişe konyak çıkardı: ‘Öyle ise bunu iç…’ dedi…

Konyak soğuktu, güzel bir hediyeydi, ama nereden geliyordu?

Süvari izahat verdi: ‘Kumandanımız Mustafa Kemal Bey sizi tepeden seyrediyordu. Vapurun torpillendiğini gördük. Ha gitti ha batıyor diyorduk. Sonra hayret verici kurtuluşunuzu görünce Kumandan vapurun kaptanını merak etti ve bu şekerlerle konyağı gönderdi…’ dedi…


neveser02.jpg






Nusret Vapuru


33 numaralı Şirket-i Hayriye vapuru.

1874 İngiltere, Londra'da R.& H. Green tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapıldı. Teknesi sactı. 1874'de hizmete girdi. 230 Gros tonluk. Uzunluğu 48.7 metre, genişliği 6.1 metre. 80 Beygir gücünde 2 silindirli buhar makinası vardı. Saatte 10.6 mil hız yapan gemi, 20 Mayıs 1915 günü Karadeniz'de İncilidere açıklarında bir Rus savaş gemisi tarafından kovalanınca karaya oturdu. Kurtarıldıktan sonra 15 Ekim 1916'da Karadeniz Anadolu Karaburnu önlerinde, Kilyos açıklarında Rus denizaltısı Narval (narwal) tarafından tahrip edildi.

Eser-i Merhamet Vapuru, 1916 yılında Karadeniz'de bir Rus denizaltısı tarafından torpillenerek yaralandıysa da şirketin Nusret vapuru tarafından kurtarıldı.


nusretvap01.jpg






Rehber Vapuru


40 numaralı Şirket-i Hayriye Vapuru

1890 İngiltere, Londra'da J.W.Thames tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapildi. Tekne sactı. 1890'da hizmete girdi. 5 Aralık 1915'de Sakarya nehri ağzı önlerinde batti. Bazı kaynaklarda E-11 Denizaltısı tarafından Marmara'nın yumurta adası önlerinde top atışıyla batırıldığı yazıyor.

Batirilmasindan 83 yil sonra, Rehber vapurunun enkazi, isadami Selcuk Kolay tarafindan, 54 metre derinlikte bulundu





İhsan Vapuru


37 numaralı Şirket-i Hayriye Vapuru

1890 İngiltere, Londra'da R.& H. Green tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapıldı. Teknesi sactı. 1890'da hizmete girdi. 1916 yilinda Rus denizaltisi tarafindan tahrip edildi.


ihsan01.jpg






Selamet Vapuru


25 numaralı Şirket-i Hayriye Vapuru

1870 İngiltere, Londra'da Maudslay Sons & Field tezgahlarinda yandan çarkli yolcu vapuru olarak yapildi. Teknesi ahsapti. 1870'de hizmete girdi, 1902'de hizmet disi kaldi. 1915'de yeniden kadroya alindi, donanmanin emrindeyken 1915'de Rus muhribi tarafindan batirildi.
 
Üst