Behçet Kemal ÇAĞLAR

Kamil Özkaloğlu

Onursal Üye
Katılım
6 Ara 2008
Mesajlar
359
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Behçet Kemal ÇAĞLAR

23 Temmuz 1908'de Erzincan'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kayseri'de tamamladı. Zonguldak Yüksek Maden Mühendis Mektebi’ni bitirdi, Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nde mühendisi olarak görev yaptı. Uygulama için devlet tarafından Fransa’ya gönderildi.


Dönüşünde İktisat Bakanlığı’nda görevlendirildi. İkinci kez yurt dışına, İngiltere'ye gönderildi. Erzincan'dan milletvekili seçildi. TRT’de çalıştı. Halkevleri Müfettişliği, İstanbul Radyosu'na edebi müşavir ve Robert Koleji'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Şadırvan adlı bir dergi çıkardı.


1961'de Kurucu Meclis üyesi oldu. TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank'ta müşavirlik yaptı. İstanbul Radyosu'nda aralıklı olarak "Edebiyat Dünyamız" ve "Bitmez Tükenmez Anadolu" programlarını hazırladı. Son resmi görevi, TRT program uzmanlığı oldu. 24 Ekim 1969'da İstanbul'da öldü.


Behçet Kemal Çağlar tam bir Kıbrıs sevdalısı idi. Yaşamının son yıllarında hep Kıbrıs vardı… Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin İstanbul Şubesi tarafından çıkarılan Kıbrıs Bülteni Dergisinin 10 Aralık 1965 tarihli ilk sayısından itibaren neredeyse her sayıda yazı ve şiirleri yayınlandı…


Behçet Kemal Çağlar’ın Kıbrıs Ulusal davamıza verdiği çok değerli katkıların anısına vefa borcumuzu ödemek için bugün sizlerle bir makalesi ve bir şiirini paylaşıyorum…


*****

KIBRIS TURKLERINE NAMUS BORCUMUZ

Behçet Kemal Çağlar


Coşturma... Güvendirme... Avutma... Oyalama... Her şeyin bir derecesi var... Bir insanca, bir namusluca, bir Türkçe derecesi...

Ondan ötesi, yalancılık, düzenbazlık, şerefsizlik olur...


Kıbrıs Türklerine karşı davranışta artik işin son adımına gelmiş bulunuyoruz. Ya şerefsizliğin, düzenbazlığın uçurumuna duşmuş bulunacağız ya da kesin bir adım atarak şerefimizi kurtarmış, milli izzetinefsimizin yarasını sarmağa başlarmış ve insanlığımızla Türklüğümüzün hakkını vermiş olacağız!


«şuna bak, bu karışık zamanda düpedüz harp istiyor!.. Yollu demagoji yapıp işin içinden sıyrılmak isteyen zavallılar olabilir. Biz maceracı kavga değil, şerefli ve haysiyetli bir karar, bir kesinlik istiyoruz.»


Vaktiyle yeşil adada, alnının teriyle rahat ve memnun yaşayıp duran Kıbrıslı Türkün, gadir işinde zavallı bir göçebe hayatı sürmesine daha ne zamana kadar göz yumacağız?.. Hatta. göz yummakla kalmayıp, biraz daha dayan, ne yapıp yapıp seni bu halden kurtaracağım; güven, diren ve sabret!... diye ne vakte kadar avutup duracağız ?


«Ya taksim ya ölüm» ü ilkin bir milli anda, sonra bir boş yaygaraya, sonra da gülünç bir palavraya çevirmenin zilletini artik üstümüzden silkip atmalıyız! Zilletle yaşamak, yerde sürüklenmeğe değmez!


Onlara «Biz, düşünmeden, tartmadan, başımızdan büyük işlere kalkmışız; şimdi söz verdiklerimiz elimizden gelmiyor. Siz başınızın çaresine bakın!..» demek bile bugünkü berbat oyalamadan daha erkekçe bir şey olacaktır!


Eğer hükümetimiz, oyalaya oyalaya, kamuoyunu uyuşturmak ve meseleyi unutturmak oyununa ister istemez uymuşsa, feci şekilde aldanıyor. Bu, kaç kere söylediğimiz gibi, bir millî haysiyet meselesi olmuştur. Türk milleti, bizim bildiğimiz milletse, darlığa, güçlüğe, açlığa katlanır; haysiyetsizliğe katlanmaz! Millî izzetinefsi korumayan hükümetler ergeç düşmeğe mahkûmdur.


Yalnız Türk hükümetini değil, yalnız Türk kamuoyunu değil; bütün dünya ve insanlık umumî efkârını da Kıbrıs Türklerine karşı insanca, medenice, namusluca davranmağa davet ediyoruz! Hâlbuki bu davranışta, Kıbrıs Rumları başta, Yunanistan peşi sıra ve bütün dünyanın davranışında, «Medenice»nin «me» si bile yok. Geriye, «me» çıkınca «denice» kalır ki alçakça demektir!..


Akdeniz kıyılarımızın 44 mil ötesinde, bir facia cereyan edip duruyor! Evet, artık adam kesmiyorlar, ev yakmıyorlar amma; adam süründürüyorlar, adamı her dakika tedirgin ederek en müt¬hiş, en sürekli bir işkenceye tâbi tutuyorlar! Ve bu, bir tek adam değil! Bir kütle! Yüz otuz bin kişilik bir kütle! Bizim kanımızdan! Gözü bizde! Umudu bizde! Ve biz hiç oralı değiliz! Yazık değil mi onlara? Ayıp değil mi bize?.


31 Temmuz 1967 Kıbrıs Bülteni


*****

KIBRISIM



Severim ben ancak seni seveni


Seni derde boğan yas benim yasım


Yılda iki gün var ağlatır beni


21 Aralık, bir de 10 Kasım


Kanayan yarasın bağrında türkün


Bence Türk olmanın ölçüsü bugün


Sana düşman olan bana da hasım


Çiğnenirmiş gibi ezik bir yanım


Bir yandan imrenip kaynıyor kanım


Sanki her mücahit akraba hısım


Ne masal ne hayal gerektir bana


Olemp bir uydurma tümsektir bana


Beşparmak dağında bütün tılısım


Destan yazıyorum şehitlerine


İmrenir dururum yiğitlerine


Her gece rüyama giren Kıbrısım



*****


Kamil Özkaloğlu
24 Ekim 2012
 
Üst