Bir KADIN...

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
beklemeodasi_Slayt8.JPG

Bir kadının sesi ne zaman duyulur? Kadın en sabırlı, en dayanıklı , en fedakar canlıdır. Sevgiyi sahiplendiği gibi, sevdiğini de ölesiye sahiplenir, ve çok fazla sesini çıkarmaz. Ta ki , sabrı taşana kadar. Kadının sabrının nerede taşacağını bilmek çok zordur. Gülümseyerek konuşurken, birdenbire kalkar ve gider, onu bir daha göremezsiniz.

Kadının en büyük şikayeti erkeğin onu anlamamsıdır, kalkıp gittiğinde de anlamaz erkek. O noktadan sonra anlamaya çalışmak da beyhudedir. O zaten size zaman içinde her şeyi anlattığını düşünür, erkek anlamadıysa onun ne kabahati vardır?

Oysa çok basit görünen erkekler de anlaşılmak ister. Kadın da erkeği anlamaktan imtina eder. Anlamak yerine onu değiştirmeye kalkar. Bir çok başarısız evliliğin temelinde kadının erkeği değiştirme çabası yatar. Evlenmeden önce fark ettiği bazı yamuk durumları “evlenince nasıl olsa değiştiririm” düşüncesi ile görmezden gelir ve hayatının yanlışını yapar.” Evlilikte keramet vardır” sözü de yanılgının delillendirilmiş ifadesidir.

Evlilik yeni bir hayat kurmak mıdır? Yeni hayat kurmak derseniz, geçmiş hayatlarınızı silip unutacaksınız demektir. Bu mümkün olan bir şey değildir. Evlilik veya beraberlik iki hayatın bir arada sürdürülmesidir. Bunu kabul ederseniz iki kişinin geçmiş hayatlarını, kişiliklerini yok etmemiş olursunuz.

Evlilikle yeni bir hayata nasıl başlanır ki? Ana karnından yeni çıkıp dünyaya bakmıyorsunuz. Huylarınızı yeni edinmiyorsunuz, zevkleriniz yeni yeni oluşmuyor. İki kişinin bir araya gelmesiyle meydana gelen şey sadece bir beraberliktir, bu beraberlik uyumlu alanların genişliğine bağlı olarak uzun süreli olur veya kısa süreli olur.

Sadece, kültürel bazı zorunluluklar, kadınları bir eve ve bir evliliğe mahkum eder, bunun dışında hiçbir şey uyumsuzlukların alanının geniş olduğu yerlerde mutlu beraberlikler yaratmaz.

Erkekler, hiç büyümezler, kadınların yanılgılarından biri de kocasının veya sevgilisinin büyümüş ve olgun erkek olacağı günü beklemektir. Kadınlar çok kısa zamanda olgunlaşıyorlar. O nedenle benim tavsiyem eğer evlenmeyi düşünüyorsanız, bir erkeğin bir kadından en az beş yaş büyük olmasıdır. Bu bile erkeğin kadın olgunluğuna denk olduğunu göstermez.

Çocuk olmayı ve çocuk kalmayı çok severiz bizler. Okul arkadaşlarının yirminci yıl toplantılarında erkekler darmadağınık olup, bağıra çağıra eğlenirken, hanımlar bir köşede zarif bir şekilde konuşurlar ve erkek arkadaşlarını gülerek seyrederler. Askere kaç yaşımızda gidersek gidelim, orası da bizler için içimizdeki çocukları salma yeridir.

Dünyamız, büyümeyen erkeklerle, çabuk olgunlaşmış kadınların dünyasıdır. Bu dünyada beraberlikler de kadının aklına dayanır. Erkeğin aklı buna ermez. Erkeğin aklı hiçbir zaman kadının karmaşıklığını çözmeye yönelmez. Çünkü bizler bir anda tüm olayları basite indirgeyip, faydacı yoldan olayları çözmeye çalışırız. Bizim için fonksiyon önemlidir.

Aksine kadınlar, kuralcı ve detaycı oluyorlar. Onlar için fonksiyonel ve faydacı çözümler yerine, kalıcı ve sağlam çözümler önemli. Dünyayı yıllardır erkekler yönetiyor sonuçlara bakınca kim haklı belli oluyor deseniz de, zaman zaman faydacı, zaman zaman detaycı olma gereği vardır.

Yeni nesilde, tahammülsüzlük de egemen. O nedenle öğrencimin dediği gibi “tüm iyi erkekler kapılmış” oluyor. aslında tahammülsüzlük yine tüketim teknolojilerinin karakter yapılarımızı değiştirmeye başlamasından kaynaklanıyor. Beraberliklerde neleri kurtarabiliriz, geçmiş güzel günlerin hatırına yaşanacak güzel günler var mı araştırması hiç yapılmıyor sanki. “Haydi senin işin bitti yallah” daha kolay gelmeye başladı.
Eskiden fazla duyulmayan kadın sesleri isyan halinde duyulmaya başladı. Hem de öyle kesimlerden çığlıklar yükselmeye başladı ki şaşmamak mümkün değil. Her gün TV lerdeki kadının sesi programları bu feryadı göklere çıkarıyor neredeyse. Kadın isyan halinde, ata erkil toplumda ezilmişliğini kusuyor. Ama halen çaresiz onlar, sesini çıkarması gerçek bir özgürlük sağlamıyor onlara.

İşsizlik oranının yüzde onbirleri aşmış bir toplumda, kadının özgürleşmesi ve sesini bir mantık örüntüsü içinde uygun duyurması pek mümkün değil. Doyuracak çocuğu, dönemeyeceği baba ocağı olduktan sonra, bu ses sadece elektrikleri boşaltmaya yarıyor.

Erkeklerin okumuşlarının bile cahilce davrandığı bir dünyada, okumamış kadının olgunluğu işe yaramıyor. Bir çok yerlerde kadınlar erkek çocuklarını kendilerinin yaşadıklarını düzeltmek üzere değil, devam ettirmek üzere büyütüyorlar.

Yaşamak beraberliklerden oluşur oysa. Beraberlikler uyumla sağlanır. Uyum eğitimle oluşur. Eğitim çağdaş olursa yarar sağlar. Kadınlar ve erkekler bir arada yaşadıkça karşılıklı eğitilirler.
Kadını erketen, erkeği kadından ayıran toplumlarda, uyum değil, korkunç bir sessizlik olur. Bu sessizliğe aldanmamak lazımdır.

dontcrybyflypiqf3.jpg


OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI

alıntı
 
Üst