Bir Milleti Aldatmak

Salim Doğan

Onursal Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BİR MİLLETİ ALDATMAK

Ben buna inanmıyorum. Bu durum hem bilime, hem de pozitivizme aykırıdır. Evrenin değişmez kuramları vardır. Bu kuramları değiştirmek insanoğlunun iradesi ve gücü dışında bulunmaktadır. Güneşin yönünü belirleyemezsiniz. Dünyanın hızını yavaşlatamazsınız. Maddeyi ortadan kaldıramazsınız, yok edemezsiniz. EŞYANIN TABİATINA AYKIRI HAREKET EDEMEZSİNİZ. Başarı, verilen eğitimin dönütünü almak demektir. Bir sınıfta öğrencileri eğiten öğretmen anlattığı konuyu sınıfın anlayıp anlamadığını anlamak için sınav yaparak konu hakkında sorular sorar. Aldığı cevapların yeterliliğine göre puanla derecelendirir. Öğretmeni dinleyen öğrenci başarılı olur. Toplumu da bir sınıfın öğrencileri olarak düşünebiliriz. Topluma yanlış bilgi verilerek yanıltılabilir. Yanlış kültürlenen toplumlarda davranışlar normal gelişir mi? O zaman toplumda yanlış dönüt verir. Bu durum akla, bilime, etik davranışa sığmaz. O sosyolojik kavramın adı hiledir. Görevi kötüye kullanmaktır. Halkı aldatmaktır kötü amaçlar için toplumu kandırmaktır.

Bir çocuğun küçük yaşta yaptığı olumsuz davranışlara hemen müdahale etmezseniz o yanlış, çocuk tarafından olağanmış gibi algılanır. Çocukta yanlışını devam ettirir, bunu karakter haline getirdikten sonra sizin doğrularınızın bir anlamı kalmaz. Karşı çıkışlar başlayacaktır. Kişisel haklarına saldırı olduğunu haykıracak ve hırçınlaşacaktır. Sizin tüm iyi niyetle yaklaşımınız onun için antidemokratik bir tutum olarak algılanacaktır. Bir de halk arasında söylenen şu söze kulak verelim “Bir kişiye kırk gün deli derseniz deli olur.” Bu deyim aslında yanlış kültürlenmelerin toplumu nasıl istendik davranışların dışına ittiğini anlatmaktadır. Olumsuz toplumsal gelişmeler alışıla gelmişin dışında sistematik olarak ya da sinsice bilinçli olarak yapılıyorsa işte o zaman ilgili toplumda yarattığı yanlış kültürlenme bombardımanına maruz kalan toplumda öldürülen değerlerin meydana getirdiği tümör toplum sağlığını tehdit edecektir. Siz sadece urları sınıflandırarak onlar üzerinde analiz yaparak iyi huylu, kötü huylu gibi onu benimsetmeye kabullenmeye çalışırsanız, onu yasallaştırırsanız sonra o ur organizmayı öldürür. Ancak her şeyin çaresi vardır. Günümüzde tıp ilerlemiştir her gün yeni bir takım bilimsel buluşlarla insanlığın doğayla mücadelesinde başarı sağladığı bir gerçektir. İnsanoğlu bilimi tercih ettiği sürece yaşam standardını en üst seviyeye çıkaracaktır.

Eğer toplum çizgi altı öğretileri, dogma düşünceleri, metafizik kuramları yaşam tarzı olarak benimseyenlerin etkisinde kalırsa onlara inanırsa işte o zaman doğayla mücadelesinde yalnız kalır, yenilir. Şu iyi bilinmelidir ki dünyadaki geri kalmış tüm toplumlarda iktidar hep bu tür insanların elindedir. Bunlar erk’i bir kere ellerine geçirdiler mi ondan kurtulma nerdeyse imkânsız hale gelir
. İran’da mollalar erk’i bir halk hareketiyle ele geçirmiştir. Ancak İran halkı sonradan işin farkına varmıştır İRAN HALKI ALDATILMIŞTIR. Sadece molla demokrasisinin olduğu tek fikrin geçerli sayıldığı, tek yaşam tarzının olduğu çağdışı ilkel bir rejimden ancak yine bir bilimsel metotlarla geliştirilen gerçek gücünü halktan alan Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliğinde verilen Ulusal Kurtuluş Savaşı gibi bir bağımsızlık mücadelesiyle aydınlığa çıkılabilinir. İran dada sözde seçimler yapılmaktadır. Her şey bir formaliteden ibarettir. Halk aldatılmaktadır. Her seçimin yapıldığı ülkede demokrasi varımıdır. Otokrasi ya da totaliter yönetimler halka şirin görünmek kendi diktalarını bir yaşam biçimi olarak dayatmak ve onu kendi vicdanlarında yasallaştırmak için sözde seçimler yapmaktadırlar.

Öğretmen okulunda okuduğum sıralarda Mahmut MAKAL’IN yazılarını kitaplarını okumaktan kendimi alamazdım. Demirtaş Ceyhun, Orhan Kemal, Ömer Seyfettin… Bunlar bizim kılavuzlarımızdı. Tüm doğruları onlardan öğrendik o yıllarda. Hangisinin kitabındaydı anımsamıyorum şöyle bir aldatmacayı anlatıyordu. 1950’li yıllarda siyasi partiler seçimi kazanmak için yolsuz, susuz köylere bir cip arkasında su borularıyla gidip köylülere “Oyunuzu bize verirseniz bu boruların devamı gelir ve suya kavuşursunuz.” diyerek oylarını aldıktan sonrada o köylere bir dahaki seçime kadar uğramazlarmış. Bazıları da halktan yana olduğunu kanıtlamak, onun gibi davrandığını göstermek için bir Cuma namazını üç dört köyde kılacak kadar dini siyasalaştırırlarmış. İşte bilimden uzak, hile ile yalan ile yoksul Anadolu insanını aldatarak yıllarca iktidarda kalmışlardır. Anadolu insanı yıllarca dış güçlerin saldırılarına maruz kalmıştır.

Birlik ve beraberliğin güçlü olduğu dönemlerde hem emperyalistler hem de işbirlikçiler hiçbir sonuç alamamışlardır. Ne yazık ki Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi halkın etnik ayrımcılığa bölündüğü, tarikatların devleti yönetmeye kalkıştığı, gericiliğin etkin olduğu, yasallaştırıldığı, bilimden uzaklaşıldığı dönemlerde emperyalist dış güçler kendilerine yardım edecek işbirlikçilerini yetkin hale getirerek Anadolu’ya sahiplenmeye çalışmışlardır. Türk ulusunun devrimci, çağdaş, demokrat aydınlarına büyük işler düşmektedir. Yurttaşlarımızın hangi kültürden olursa olsun birlik ve beraberlik içerisinde her türlü zorluğun altından kalkacağına inanıyorum. Yeter ki halkı aldatan şarlatanları tanısın.
Yeter ki kişisel hak ve özgürlükler altında devlete meydan okuyanları tanısın. Yeter ki ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINI Kime karşı verdiğini hatırlasın. Cumhuriyet öncesini anımsasın, devrim yasalarını yeniden kavrasın. Yeter ki TÜRK OLDUĞUNUN FARKINA VARSIN.
 
Üst