Bir Tek "Kırmızı Çizgi" Var Beyler!!!

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BİR TEK "KIRMIZI ÇİZGİ" VAR BEYLER!!!

Evet değerli okurlarım. Kıbrıs Adası’nın ‘Tek Kırmızı Çizgimiz’ olduğunu unutmuş olanlara hatırlatmak istiyorum. Tarihin hiç bir döneminde sahibi olmamış, ciğeri iki drahmi etmeyen Rum’un : “Omorfo’nun – Güzelyurt’un – iadesi kırmızı çizgimizdir” diyen, sözde Güzelyurt Belediyesine de bir gönderme olsun. Sen hiç bir zaman sahibi olmadığın; Kuzey’den Güney’e, Doğu’dan Batı’ya; deniziyle, sahiliyle, kumuyla; havasıyla, suyuyla; böceğiyle, kurduyla, kuşuyla; dağıyla, taşıyla; benim ata emaneti, onbinlerce şehidimin, gazilerimin kanlarıyla sulanmış her zerresi TÜRK olan topraklarıma, şimdi, şurası da burası da ‘kırmızı çizgimdir’ diyerek sahip çıkmağa kalkışırsan; biz de Tüm Kıbrıs Adası’nın BİZİM kırmızı çizgimiz olduğunu hatırlatır; aklını başına almzsan sınırlarımızın Limasol, Larnaka ve Baf sahillerinde bittiğini de öğretiriz sana; başka başka şeyler yanında! Yediği naneye bak sen! Ancak burada suç her geçen gün daha da azgınlaşan, daha da doyumsuzlaşan gavuroğullarının değil; teslimiyetçi, tavizci, işbirlikçi sözde temsilcilerindir ne yazık ki!

Aslında bunu, sözde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı Talat ve Hükümetin savunması gerekirken; etrafına topladığı, kendi seçtiği bir avuç barış yanlısı; Rum’la birleşme sevdalısı ekibiyle hala Kıbrıs Türkü’nü temsil etmekte ve barış, çözüm diyerek , kendini ‘devrim’ diye hala aldatmakta olan yoldaşı Hristofyas ile gizli saklı anlaşmalarla teslim olma yoluna her geçen gün biraz daha girmekte olan Talat’ın hala bizi temsil etmesine izin verilmesi anlaşılması zor bir durumdur doğrusu. Sırf ‘buyrukçu’ diyelim; öyle diyor, veya Talat bu sözde anlaşma, müzakere masasında yanında hükümetten birisinin olmasını istemiyor diye; devleti de, halkını da bir sepet incir misali tutanın elinde bırakmak sadece acı verici değil; utanılması gereken bir durumdur; ve üstelik, bu halkın iradesine çok büyük saygısızlıktır; demokrasinin ve insan haklarının da ihlalidir bence!

Burada Kahvecioğlu’nun Yeni VOLKAN Gazetesi’ne harfi harfine aktardığı bant konuşmaının hepsini de yazmak olası değil; çünkü bu, Yeni VOLKAN Gazetesi’nin 5 Temmuz Pazar nüshasın 2’nci sayfasında tümüyle yayınlanmıştır; ivedilikle okunmasını öneririm. Burada, aslında Talat’ın sadece çelişkilerle dolu sözlerini; efendim inkara kalkıştığı yalanlarını da değil; tutarsızlıklarını, mantıksızca izahatlarını ve hiç bir mana ifade etmeyen sözlerini de göreceksiniz. Adam: “Bir yabancıya ait öneriye göre, iki Türk aday – bakınız burada ne hikmetse Kıbrıslı demedi; hayret, ne ise – evet iki Türk aday kendi toplumlarında – ki; burada da - Allah o günleri göstermesin; Talat ‘SAHİP’in istedikleri olursa eğer; belki ayda yılda bir Rum ‘sahiplerden’ izin alarak; köşeden bucaktan, köyden kentten bin zorlukla ve yollarda kurulmuş barikatlardan; yoklama behanesiyle Türk’ten intikam alma girişimlerinden geçerek bir araya gelerek meydana getirilecek ‘toplum’ diyebileceğimiz guruptan bahsediliyor aslında. Egemen bir halktan düşürüleceğimiz duruma bir bakarmısınız – evet “...kendi toplumlarında, biri (?) %35 ve diğeri (?) de %40 oy alsa... (kargalar baş-aşağı uçmaya baş-la-sa..) İkinci turda Ruların oyları ile %35 alan kişi (?) seçimi kazanabilir... Bu bana (!) makul geliyor” diyor SAHİP! Kendisine ‘makul’ gelmesi yeter de artar bile demeğe getiriyor aslında; sizin fikrinize gerek yok diyor! Ayıkla pirincin taşını; ayıklaya bilirsen tabii! Ha bir de: “Da da da ...ortak liste ağırlıklı çoğunluk oyu ile seçilsin... Türk başkana Rum senatörler de oy versin(!)” diyor. Türk başkan(!)a gavuroğulları oy verecekmişşş! Bak aklına! İşte burada söylenmesi gereken ve aklıma gelen çok şey var; ama hade gene ne ise... Çünkü burada ben artık ağlar mı glermisin; başını duvarlara mı vurursun; boynuna taş bağlayıp derin sulara mı gömülürsün yoka yolar mı yolunurmusun sorularıyla takılırım başka başka ve çok aksi şeyler yanısıra... İyisi mi susayım... Şimdilik yani...

Siz yine de az önce yukarıda bahsettiğim yazıyı ve, çok değerli arkadaşımız Sabahattin İSMAİL’in; aynı nüshanın 3. sayfasındaki “ARTIK HİÇ KUŞKUM YOK...” başlıklı yazısını okuyunuz lütfen... Çünkü ben bugün burada susuyorum...

 
Üst