Bir nesle okuma zevki aşılayan ve devrinin edebiyatçıları tarafından “yazı makinesi” adı verilen Ahmet Mithat Efendi, bir gün Cağaloğlu yokuşuna doğru tırmanmaktadır. Sakalı göğsüne kadar uzayan yazar, yorulmuş olacak ki bir bakkal dükkanının önünde gördüğü küçük hasır iskemleye çöker. Derken içerden fırlayan çırak, karşısına dikilir:
-“Dede, ne alacaksın?” diye sorar. Kırk Ambar gazetesi yazarı cevap verir:
-“Biraz soluk alacağım, oğlum.”