Biri Köroğlu, Biri Ayvaz

Ahmet Gülay

Onursal Üye
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BİRİ KÖROĞLU, BİRİ AYVAZ


Milli mücadeleyi çarpıtarak, Türk düşmanlığı yapanlar her gün suratlarını bir başka biçimde göstermektedirler. Nitekim Öğretmen’in Sesi gazetesi Öğretmenler Sendikasının Sesi olarak Milli Mücadeleyi ve milli değerlerimizi yozlaştırmak çabası ile, bir gün 24 Kasım Öğretmenler Gününü inkar etmekte, başka bir gün 23 Nisan Ulusal ve Çocuk Bayramını kutlamamak ve yerine bir başka günü Çocuk bayramı kabul ederek milli değerlerimizi unutturarak yeni kabullere yönelmektedir. Tabii isteyen istediği günü istediği şekilde kutlamak hakkına sahip olmakla beraber, halka mal olmuş ve milli değer taşıyan günleri ne yanlış değerlendirme ne de farklı kutlama hakkına sahip değildir. Bilinçli bir şekilde bu değerleri erozyona uğratmak kimsenin de haddi değildir. Fakat Eğitim Bakanlığı’nın Sendikalarla olan ilişkilerini bu denli Sendikaların istek ve dayatmalarına açık tutar ve her istenilene evet derse sonunda haddini aşanlar kendilerini hükümet yerine koyup istediklerini yapabilme yetkisini kendilerinde bulurlar ve bildikleri gibi hareket etmekte kendilerini serbest görürler. Halbuki kanun ve nizamnameler öğretmenin de nasıl hareket etmesi gerektiğini bazı esaslara bağlamakta , yapabilecekleri ile yapamıyacaklarını açık bir ifade ile belirtmektedir. Bugün Sendika olmak ve Sendilkalaşmak hakkı kanunları çiğnemek ve keyfi hareket etmek anlamına gelmez.

Öğretmenin Sesi Diye Öğretmenler Sendikası tarafından yayınlanan gazetenin “Bir Tanıklık” adı altında Milli Mücadele’yi konu alan yazıda ister anlatan ,ister anlatılanı nakleden olsun, veya gazete sorumluları ve de sendika yönetimi olsun gerçekleri tahrif etmenin bir suç olduğunu bilmesi gerekir. Anlatılanlar yanlış ise yanlışı düzeltmek veya doğruyu belirterek mukayese yapabilme olanağını yaratmak şarttır. Örneğin Kumsal Baskını ile ilgili o bölge insanının anlattıklarını değerlendirip canlı yaşayanların fikirlerine de müracaat edip, en doğruyu bulup yazması bir gazetecinin mesleği gereğidir. Nİtekim Bu baskında eşini kaybeden Nevin Erdoğan Rifat’ın anlattıkları ( Bak Tarihten Gelen Çığlık, Sn.Atilla Çilingir’in kitabı) Besim Baysal’ın veya Tanık olarak ileri sürdüğü kişinin anlattıkları ile taban tabana zıttır. Nevin Erdoğan’ın gördükleri ve yaşadıkları ile tanığın anlattığı Rumlar’ın Kumsal Baskını arasında büyük farklılıklar vardır. Demek ki Rumlar Kanlı Dereyi atlayabilmişler ve Türk evlerine girerek hem katliam yapmışlar hem de birçok Türkü esir alarak Cikko manastırına götürüp hapsetmişlerdir. Bunu inkar etmenin veya “Kanlı Dere geçilmez” gibi uyduruk nedenlerle böyle bir olayın olmadığı şeklinde beyanda bulunmak tamamen art niyetin ve Türk düşmanlığının bir sonucudur. Bu yalanı söyleyen de yazan da, hatta müsaade eden de ayni yolun yolcusu olsa gerek . Çünkü bir yalana ortak olanların , o yalan etrafında birbirini bütünlemesi “biri Köroğlu , diğeri ayvaz” olanların deyimini hatırlatmaktadır. Yine Küçük Kaymaklı’ın boşaltılması orada yaşananlar, çekilen sıkıntılar, sebep ve neticeler, canlı tanıklar tarafından yıllardır anlatılmaktadır. Hani bilmemek ayıp değil de öğrenmemek, yalan hikayeler uydurmak büyük ayıptır. Hele bu bir öğretmen olursa ayıbın dik alasıdır. Öğrencisine gerçekleri bilmediği için anlatamayan, yalan söyleyen bir öğretmenin öğretmenlikle alakası kalır mı?

Atatürk genç neslin yetişmesini, öğretmenin eseri olacağına inanarak tüm sorumluluğu öğretmenin omuzlarına yüklemişti. Bu sorumluluğu duyan öğretmen profilini özler olduk. Öğrencilerimizin beyinlerinde yaşadıkları fırtınalar, minicik kalplerinden kopup gelen isyanlara cevap vermekte aciz kaldık. Çocuklarımız kime inanacağının sıkıntısını yaşıyor. Bir an kendinizi onların yerine koyup düşünseniz ne yapacağınızı bilememenin şaşkınlığını yaşayacaksınız. Ben de bir öğretmen olarak, öğretmenin yaşadığı ve yaşatmak zorunda bırakıldığı ikilemi anlamakta güçlük çekiyorum. Size tavsiyem asli göreviniz olan öğretmenliğe, doğruyu öğretip, çocuklarımızı yetirştirmeye dönünüz. Nasıl ki tarihi tarihçiler yazar siz de eğitim ve öğretimi çocuklarımızın iyi yetişmesinde kullanınız.


Ahmet GÜLAY
 
Son düzenleme:
Üst