Birleşelim, Güzelleşelim ! ! !

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BİRLEŞELİM, GÜZELLEŞELİM ! ! !

Evet değerli okurlarım. Amerika’sı da, Avrupa’sı ve hatta ne ise; hepsi de bir olmuş bize, barış, birleş ve güzelleş diyor, başka da demiyor. Ancak zorla güzellik olmaz ve bizim yaptığımız da çok, hem de çok vahşi ve çirkin bir mahlûku güzelleştirmek için, kendi kendimizi sürekli çirkinleştirmektir. Çünkü biz, eller istiyor, onlara cici, barışçı görünmek sevdasıyla; azgın, vahşi bir mahlûkla barışmak ve aynı ‘kafeste’ olabilmek için kendimizi sürekli alçaltıyor, küçültüyor, çirkinleştiriyor ve üstelik devletimizi, özgürlüğümüze ve canımızı da tehlikeye de atıyoruz…

Malum nedenlerden dolayı - burada tekrar bahsetmemize gerek yok – KKTC’nin başına getirilmiş Talat-CTP-vs. hükümetlerinin bu mahlûku şımartmalarından buraya; yani on yıla yakın bir zamandan beri; anlaşmadır, görüşmedir diyerek, aslında hala bir elimiz havada bekliyor/bekletiliyoruz. Ve “Barıştı barışıyor” derken; diğer elimiz de cebimizde bu çirkin mahlûka başka ne verelim; neyle besleyelim de onu ehlileştirelim, barıştıralım, birleşelim ve güzelleştirelim derdine düşürülmüşüz. Ve bunu yaparken de yerlerde sürünüyor, elimizde avucumuzda ne var ne yok veriyor, veriyoruz işte. Yalan mı? Ancak bu mahlûkun ehlileşmeye, barışmaya veya güzelleşmeye veya aynı ini paylaşmaya niyeti yok! Yok, çünkü o’nun derdi barışmak değil; sahte gülücükler ve lastikli sözlerle bizi tuzağa düşürüp, elimizde olan her şeyimizi aldıktan sonra da bizi yiyip, yutmaktır… Çünkü şimdi AB’ni de arkasına almış bu mahlûk daha da şımarmış; daha da arsızlaşmış, daha da vahşileşmiştir...


Ama Haçlı dünyası birlik olmuş; oturtmuşlar bizi bir masaya; gerçekleri göz ardı ederek güya aracılık, güya müfettişlik ve güya barış havariliği yapmakta; kendi çıkarları uğruna bizi kantara almış, tartıp döküp harcamakta; şu veya bu şekilde tüketmeye çalışmakta. Bizi barıştıracak derken; aslında “Ananızı unutunuz, zırhlarınızdan soyunup silahlarınızı da atınız ve mekânınızdan çıkarak; bu mahlûkla aynı inde yaşamaya, onunla barışıp güzelleşmeye bakınız.” diyor. Kısacası Emperyalist müfettişler, ‘mahlûk’un azınlığı, kulu kölesi olunuz demekte. Başka nasıl anlatsam? Çünkü bu anlaşma, barışma, birleşme meselesi eskimiş, kokuşmuş ve artık ekşi de değil; kezzap suyu sıkıyor…


Bir yandan bizi diledikleri yöne çekmek, kendi yollarına sokmak için aramızdan seçip ispiyonculuğa, işbirlikçiliğe soydukları Şener gibi, İzzet gibi ve başka nankörleri, hainleri devreye sokup; güya ‘hak arama’ eylemleri için meydanlara döker… Dünyaya Kıbrıs Türkü’nün Türkiye’yi ve Türk Askeri’ni istemediği mesajları verdirtirken; diğer yandan da; Elen kızı Kaminara da devreye sokulmuş; güya bizden taraf konuşmakta! Ve bu yalancı ‘gogona’ (bayan) da Kıbrıs Türklerinin Türkiye’nin değil; AB’nin garantörlüğünü istiyor diye yalan yaygara yapmakta…


Onlarca anketler kuruluyor ve her iki halka da birleşmek isteyip istemedikleri soruluyor. Ancak her seferinde, Türk olsun, Rum olsun halk; birleşmek istemediğini açıkça ortaya koyduğu halde; çıkarcılar pes etmiyor. Bugün yarın diledikleri neticeyi elde edene, yani bizi teslim alana ve Rum oğullarına yamalayana kadar uğraşmaya devam edecekleri de; ne yapmaya çalıştıkları ve kötü niyetleri de ortada. O zaman tekrar soruyorum; Türkiye’nin garantörlüğünden; tek güvencemiz Türk Askeri’nden ve Türkiye’den ‘hoş gelmiş’ kardeşlerimizden asla vaz geçmeyeceğimizi defa defa ortaya koyduğumuz halde, Emperyaller, Rum-Yunan vb neden bunu hala anlamıyor/anlamak istemiyor? Ve bütün bu oyunlara rağmen biz, neden hala o masadayız? Birileri bana da anlatsın Tanrı aşkına…
 

Türkiye Sevdalısı

Dost Üyeler
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrının emanet verdiği bedende
Cevap: Birleşelim, Güzelleşelim ! ! !

Sayın Seyyan Hanım,

Savaşın üç ayağından biri meydan savaşıdır ki bunu biz son olarak 1974'de gösterdik. Diğeri masa savaşıdır ki,
masada hala duruyorsak masa savaşını artık öğrendiğimizdendir. Üçüncüsü ise düşmanların beslemeleridir ki bunların soyu sopu belli değildir. Bunlara baban kim diye sorsan kimbilir, belki de dayım attı derler. Bu utancı kendileri duymasa bile yaşadıkları sürece çocukları yüreklerinde hissedeceklerdir.

Saygılarımla
 
Son düzenleme:
Üst