Biz Namaz Değil; Namaz Bizi Kılmalı

Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BİZ NAMAZI DEĞİL NAMAZ BİZİ KILMALI


Allah tarafından yapılması emredilen ibadetlerin hepsinin sosyal hayatı düzenleyici fonksiyonları vardır. Namaz sosyal hayatımızı düzenleyen ibadetlerin başı ve en önemlisidir.

Yâni öyle bir namaz kılaca*ğız ki; kıldığımız bu namaz hayatımıza hâkim olan bir namaz olacak. Ayetlerden öğrendiğimize göre; hayata etkili olmayan, hayatımızı düzenlemeyen, bizi kötülüklerden alıkoymayan, hayatımızı dü*zenleme konusunda etkili olmayan bir namaz, Allah’ın istediği bir namaz değildir.


Meryem suresinde namazın zâyi olmasından söz edilir:


Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.” (Meryem 59)
. Zâyi etmek, işe yaramaz hâle getirmek, öldürmek demektir. Hayatımıza hâkim olmayan, bizi kötülüklerden alıkoymayan namaz zâyi edilmiş, işe yaramaz hale getirilmiş, öldürülmüş bir namaz demektir.

Mearic suresinde ise müminlerin özelliklerinden söz edilirken:
“Velleziyne hum 'ala salatihim yuhafizune” Onlar namazlarını titizlikle koruyan, muhafaza eden kimselerdir” (Mearic Suresi,34) buyurulur.


Eğer namaz kıldığımız halde hayatımızda bir kısım bozukluklar varsa biz namazı Allah’ın istediği şekilde kılmıyoruz da namaz gösterisinde bulunuyoruz demektir. Namazla din kurtarma çabası içine giriyoruz demektir. Eğer kişinin namazıyla hayatı, namazıyla ticareti, namazıyla siyaseti, namazıyla aile hayatı, namazıyla sosyal hayatla münasebeti aynı doğrultuda değilse bu namaz Allah’ın istediği bir namaz değildir. Bu bakımdan biz namaz kılarken namaz da bizi kılacak, kötülüklerden, islamın fuhşiyat saydığı şeylerden bizi uzaklaştıracaktır. Aksi takdirde biz namaz kıldığımız halde namaz bizi kılmamış olur. Nitekim Ankebut suresinde bu gerçeğe dikkat çekilir:

”(Ey Muhammed! ) kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı dosdoğru kıl, çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alı kor.” (Ankebut:45)


Seleften biri şöyle der:”Kişi kendisini Allah´a yaklaştırdığı inancıyla secdeye varır. Oysa secdede yaptığı günahlar, bulunduğu şehrin sakinlerine taksim edilmiş olsaydı hepsi helâk olurdu´. Bu sözü dinleyenlerden biri ´Bu iş nasıl oluyor?´ diye sorunca, o zât şöyle karşılığını verir:

Kendisi Allah huzurunda secdeye varmaktadır. Kalbi ise, nefsin hevasına kulak veriyor ve kendisini kaplamış olan bâtılı görüyor.”


Namazın her rekâtında okunan Fatiha suresinin bir adı da “Ümmül kitab”tır. Yani Fatiha suresi kitabın anası ve özüdür. Kul Fatiha suresini okurken ve namaz kılarken Yüce Rabbine şöyle seslenir:

“Hamd Âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve din gününün sahibi olan Allah’a mahsustur” “Allah’ım ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz “Ya Rabbi! Yalnız senin huzurunda eğilir, alnımı secdelere korum. Senden başkasına asla kul, köle olmam, kula kulluk etmem, “ihdinâ” diyerek, Ya Rabbi muhtaç olduğum yardımı da yalnız senden isterim. Gerçek manada yardım eden sensin, her şey senin iradene bağlıdır, senden medet olmadıkça hiçbir kimse bana yardım edemez. Allah’ım bizi doğru yola, nimetine erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir” der. (Sahih hadislerde Allah’ın gazap ettiklerinin Yahudiler, dalâlette olanların Hıristiyanlar olduğu bildirilmiştir) (Fatiha 1–7)


Sadreddin Konevi kuddise sırruh efendimiz buyurmuşlardır ki Fâtiha-i şerifede (geçen):

İyyâkena’büdü (Ancak sana ibadet ederiz) Makam-ı şeraite ve:
Ve İyyâkenestaîn (Ancak senden yardım dileriz) Makam-ı tarikate ve:
İhdinassıradal Müstegîm (Bizi rızayı ilâhine iletecek o dosdoğru yola, hidayetine ilet) Makam-ı hakikate ve:
Sıradallezîne Enamte Aleyhim (O rıza ve hidayet yolu ki, kendilerine nimetler bahş ve ihsan buyurduklarının yoludur.) Makam-ı marifetullaha’a işarettir. Yâni, bu dört âyeti kerime şeriat, tarikat, hakikat ve marifetin ta kendisidir.

Şeriat, işitmek vücudu ile hizmet etmektir. Târikat, işittiğini ihlâs ile işlemek, kalbiyle huzur-u hazrette olduğunu bilmektir. Hakikat, ruhla Hakka kurbiyettir. Mârifet ise, sır ile Hakka vuslattır.


Demek oluyor ki vücud ile yapılan ibadete ŞERİAT, kalp ile yapılan ibadete yani huzur-u murakabede TARİKAT, ruhla erilen huzura HAKİKAT, ahlâkı hasene ile tezyin olunan gönüle ve müşahede-i hakikiye ile elde edilen tecelliyat ve makamata MÂ’RİFETULLAH denir. Allahu Teâlâ’ya yapılan bütün ibadetlerde, bu dört mertebe sabittir ve bunlara müşahede ve dikkat edilmesi lazımdır.


Fatiha suresi aynı zamanda kulun Rabbine olan bir taahhüdüdür. Kul günlük kıldığı kırk rekât namazda Ancak Allah’a ibadet edeceğine ve her türlü yardımı Allah’tan başkasından istemeyeceğine, Allah’ın gazap ettiği Yahudiler ve dalalettedirler dediği Hıristiyanları dost ve veli edinmeyeceğine onlardan emir ve icazet almayacağına dair söz verip; Kendisini “Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebîler, sıddıklar, şehitler ve sâlihlerle beraber kılması” (Nisa/69) için Allah’a dua eder.


Günde beş vakit namaz kıldığımız halde, namaz bizi kötülüklerden alıkoymuyor ve hayatımızı Allah’ın öngördüğü şekilde düzenlemiyorsa o zaman biz namaz kılıyor sayılmayız. Öyle bir namaz kılmalıyız ki biz namazı kılarken namaz da bizi kılmalıdır. Bizi kılmayan namaz, gerçek anlamda Allah’ın kılınmasını istediği bir namaz değildir.


Muharrem Günay SIDDIKOĞLU
 
Üst