Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in İdamı

BACANAK

New member
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
133
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in İdamı
resimyaratir.aspx
Mondros Mütarekesi sonrasında İstanbul başta olmak üzere Türk topraklarını işgal eden güçlerin en önemli istihbarat kaynağı Ermeni-Rum şubesiydi. O dönemde kişi olarak 600-700 kadar Türk fişlenmişti.

Kişilerle ilgili olarak yurdun her tarafından Rumlar, Ermeniler, kiliseler, okullar ve ajanlar vasıtasıyla toplanan bilgiler bu fişlere işleniyordu.

1919 yılı başlarken işgalcilerle Hükümetin aynı amaçta birleşmeleri sonucu artık Türkiye’de bir insan avı başlamıştı. Yabancılar soykırımı ispatlamak, Osmanlı yöneticileri de ittihatçılara karşı besledikleri kini tatmin etmek telâşındaydılar. Bu karışık ortamda ilahlara kurban gerekiyordu. Bu kurbanlar Ermeniler tarafından özenle seçilir ve yargılama sırasında her türlü hile acımasızca kullanıldı.

Bakanlar Kurulu (Meclis-i Vükelâ) 14 Aralık 1918’de zorunlu göç sırasında suç işleyenlerin harp divanlarında yargılanmalarına karar verdi. İlk Divan-ı Harp İstanbul’da kuruldu. Zorunlu göç faillerinin yargılanması için kurulan bu ilk Harp Divanı’nı başkanlığına Emekli Korgeneral (Ferik) Mahmut Hayret Paşa getirildi. Mahkeme yedek üye ile birlikte sekiz üyeden oluşuyordu ve bu üyelerin dördü (1/2’si) azınlıklar arasından seçilmişti. İstanbul’da kurulan mahkemeden sonra 8 Ocak 1919’da, başka illerde de aynı amaçla mahkemeler kurulmasına karar verildi. İstanbul’da ilk yargılama 5 Şubat 1919 günü başlatıldı.

İngilizler 23 Ocak-20 Nisan 1919 günleri arasındaki dönemde, yakalanmaları için, 223 kişinin adını Tevfik Paşa ve daha sonra gelen Damat Ferit Hükümetine vermişlerdi. Bunların arasında otuz yedi Türk subayı bulunmaktaydı. Yakalananlar yargılanmak üzere önce İstanbul’da toplandılar. Bu kişilere isnat edilen en büyük suç, “Ermeni Soykırımı” iddiası idi. Osmanlı arşivlerinde soykırımla ilgili kişi ve belgeler bulunmamasına rağmen İngilizlerin isteği ile tevkifler Mart ve Nisan aylarında da devam etti. Ciddi bir itham olmamasına rağmen bu tutuklular “Bekir Ağa Bölüğü” diye adlandırılan bir hapishanede toplatıldı.

Ermeni zorunlu göç olayını tetkik için kurulmuş olan Komisyonun gördüğü lüzum üzerine 16 Aralık 1918’e kadar şu isimler tutuklandı. Sivas eski valisi Muammer Bey, Diyarbakır eski valisi Dr. Reşid Bey, Mamuretülaziz eski valisi Sabit Bey, Musul eski valisi Memduh Bey, Divan-ı Muhasemat temsilcilerinden Macid Bey ve Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey.

Kemal Bey’in yargılanması 5 Şubat 1919’da başladı ve 7 Nisan 1919’da sona erdi. Mahkeme heyetinin değişmesi nedeni ile Kemal Bey iki safhada toplam 18 duruşmaya çıkarıldı. Ermeni üyelerin de aralarında bulunduğu mahkeme, bir Ermeni şovuna dönüştürüldü. Boğazlayan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf vekili olan Kemal Bey, Ermeni tehciri (zorunlu göçü) sırasında ölümlere sebebiyet verdiği iddiasıyla daha önce Yozgat İstinaf Mahkemesinde yargılanmış, suçsuz bulunmuş ve serbest bırakılmıştı. Savunmasını Sadettin Ferid Bey adında cesur bir avukat yapıyordu.

Savunmasından sonra söz Kemal Bey’e verilince, şu ibret verici sözü söyledi.

“Düne kadar bir hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz.”

Kemal Bey’in konuşmasından sonra mahkeme reisi Hayret Paşa:

“Kemal Bey, emin olun, mahkeme hükmünü hiçbir dış etki altında kalmaksızın, sadece vicdani kanaatine göre karar verecektir.” demek ihtiyacını hissetti.

Fransız ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanlarının ve Ermeni Patriği Zaven Efendinin baskısı devam edince Sadrazam (Damat ) Ferit Paşa Divan-ı Harp Reisi Hayret Paşayı uyarmak gereğini duymuş; Bu nedenle sadrazamla adalet anlayışından taviz vermek istemeyen Reis Hayret Paşa arasında sert bir tartışma geçmiş sonra da Hayret Paşanınyerine “Nemrut” lâkabıyla tanınmış Kürt Mustafa Paşa getirilmiştir.

Artık mahkeme, bir mahkeme olmaktan çıkmış, hükümetin emrini yerine getiren bir görevliler grubu halini almıştı. Kemal Bey işte bu mahkemenin verdiği 8 Nisan 1919 tarihli kararla idama mahkûm edildi. Kemal Bey’i ölüme, mahkûm eden karar Vahdettin’in huzuruna getirilince, Sultan Şeyhül İslâm’ın fetvasını istedi.

Şeyhül İslâm Mustafa Sabri Efendi cezanın haksızlığı konusunda en net kanıtı, şu sözlerle ortaya koydu: “Kemal Bey hakkında istenen fetva itfa değil kaza olur; benim ise kazaya salahiyetim yoktur.” Buna rağmen bir formül bulundu ve ceza’yı onayladı. Şeyhül İslamın fetvası ile Kemal Bey 10 Nisan 1919 Perşembe günü Beyazıt Meydanı’nda asılarak idam edildi.

Kemal Bey’in idam sehpasındaki son sözleri şunlardı:

“Borcum var, servetim yok! Üç çocuğumu milletim uğruna yetim bırakıyorum... Asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah Vatan ve Milletimize zeval vermesin, Âmin.”

O sırada manzarayı küçük köşkün penceresinden seyreden “İngiliz Sevenler Cemiyeti” liderlerinden Said Molla cellâtlara bağırıyordu. “Söyletmeyin bu alçak herifi! Hemen asın bu köpeği!” Kemal Bey’in ölümünden sonra, kendisinin hiç göremediği ve ailesinin Adnan (Ergüder) adını verdiği bir oğlu dünyaya geldi.

İdamdan sonra TBMM 19 Ekim 1922’de Kemal Bey’i ‘şehid-i millî’ ilân eder. Bunun üzerine dede Arif Bey Atatürk’ü makamında ziyaret eder. Orada ‘vatanın babası’ iltifatlarıyla karşılanır. Atatürk, torunlarını evlat edinmek istediğini söyler. Arif Bey ise, “Onlar bana oğlumun bediasıdır. Müsaade edin, bende kalsınlar. Nafakalarını karşılamanız yeterlidir” der. Bu görüşmenin bir sonucu olarak TBMM’de kanun çıkarılır ve Beşiktaş’ta dört daireli bir apartman, Beyoğlu’nda bir ev ve kayd-ı hayat şartıyla tüm çocuklara maaş bağlandı.

İşte Atatürk’ün büyüklüğü ve Said Molla’ nın çukurluğu, günümüzün Damat Feritleri, Nemrut Mustafaları, Sait Mollaları,Ali Kemalleri elbirliği ile Cumhuriyete ve onun değerlerine saldırıyorlar, Kemal bey yerine Milli Devleti darağacına çıkarmaya çalışıyorlar.Tarih Tekerrür ediyor, Tarih Tekerrürden İbaretse hainler kendi sonlarını hazırlıyor!
 

ARIKBUKA

Halkla İlişkiler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
920
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Cevap: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in İdamı

“Düne kadar bir hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz.”

Şimdi de kara kalpli sözde aydınlar aynı mahkemeyi kurup özür diliyorlar.Tarih elbet tekerrür edecek.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in İdamı

Ne yazıkki tarihe baktığımızda benzer olayları bugün de yaşamakta olduğumuzu görüyoruz...Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi ipe gönderenlerin zihniyeti bugün de yeşermiş tohumlarıyla devam ediyor...Tarihi olayları bir TÜRK gözüyle inceleyenler bugün ülkemizde yaşananaları çok daha iyi anlarlar..tabi ki tarihe hangi kimlik penceresinden baktığınız çok önemlidir.Zira aynı manzara farkı pencerelerden aynı gözükmez...tarihe TÜRK gözüyle bakabilmek önemlidir....KAYMAKAM KEMAL BEY'in ruhu şad olsun..ALLAH nurlar içinde yatırsın...Ben de bu konuyla ilgili biraz eski bir yazıyı izninizle eklemek istiyorum.:(


ALINTIDIR
  1. <LI id=l386439 value=1>birinci dünya savaşı sırasında boğazlıyan'da kaymakam olarak görev yapan kişidir.
    mütareke olunca, ermenilere zulüm yaptığı iddiası ve işgalci ingiliz-fransız makamlanın baskısı ile haksız yere idam edilmiştir.
    ilk yargılanmasında beraat ettiği halde dış güçlerin baskısı sonucunda ikinci kez yargılanması istenmiştir. idamına karar verilmiştir.(19 nisan 1919). o zaman bekirağa bölüğü olarak geçen şimdiki istanbul üniversitesinin meşhur kapısı önünde idam edilmiştir.
    milli şehit kemal bey'e son sözü soruldu. 0 zaman, Kemal bey, halka hitap etti:

    sevgili vatandaşlarım! ben bir Türk memuruyum. aldığım emri yerine getirdim. vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. sizlere yemin ederim ki ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet'

    herşeyden habersiz, tutuklu olan oğluna yemek getiren babası Arif bey meydandaki kalabalığı görünce merak eder ve oraya gider.
    bu kalabalık nedir, bir şey mi var?

    bir adam asıldı, ona bakıyoruz'

    bu cevabı duyan Arif bey, birdenbire irkildi ve kalabalığı yararak, önüne çıkanları ite kaka sehpaya doğru yaklaştı.

    sehpada sallanan, oğlu Kemal bey'in cesediydi.

    bir feryad kopararak yığıldı.

    idamda hazır bulunmak üzere Beyazıt'a gelmiş olan merkez kumandanı osman şakir paşa, o tarafa doğru koştu. arif bey'in perişan halini görünce sordu:

    kimsiniz?

    yaşlı adamın ağzından bir inilti çıkti:

    babasıyım...

    osman şakir paşa birden kıpkırmızı kesildi, titremeye başladı:

    emriniz?

    evladımı bana veriniz!

    bu isteği yerine getirildi ve oğlunun cesedi kendisine teslim edildi.
    ertesi gün cenazesi çok kalabalıktı. istanbul ayaklanmıştı. özellikle okumuş ve aydın gençler çok üzüntülüydü. gençler, üzerinde türklerin büyük şehidi kemal bey yazılı çelenk bırakmıştı. cenazenin başucunda konuşanlar genç, milliyetçi öğrencilerdi. bir tıbbiyeli gencin feryadını, arkadaşları gözyaşları içinde dinlediler:
    kemal! sen, şu anda toprağa verdiğimiz bir çiçeksin. orada büyüyecek dalların o kadar dikenli olacak ki, seni bu akıbete layık görenlerin hepsini paramparça edecektir. intikamın behemahal alınacaktır.


    Kemal beyin vasiyeti:
    "fertler ölür, millet yaşar" "kabir taşım, hamiyetli türk ve müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: millet ve memleket uğrunda şehid olan boğazlıyan kaymakamı kemal'in ruhuna fatiha!"

    Kemal bey'in hatırası millî vicdanda unutulmadı. Türkiye Büyük millet meclisi, kuşdili'nde 14 ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini "milli şehit" olarak kabul etti.Boğazlıyan'da bir mahalleye yıllar sonra "Kaymakam Kemal Bey mahallesi" adı verildi. aynı kasabada 1972'de kemal bey'in adını taşıyan bir ilkokul açıldı. başöğretmenin odasında "millî şehid'in resmi asılıdır.kemal bey'in kabri mülkiyeliler birliği tarafından yaptırıldı. adına "anıt-mezar" denildi. 15 aralık 1973 günü mezar sade bir törenle açıldı.

    Kemal bey, Türk'ün hafızasında ermeni komitacılığının zulmüne isyan sembolü olarak yaşadı; yaşayacak.
  2. Artık milyonlarca Kemal bey var!

    savaşta rus ordusu saflarında kendi devletine karşı savaşan, kendi ordusunun ikmal yollarını kesen, emperyalizmin aleti durumundaki ermenilerin, suriye bölgesine tehcir edilmesi kararlaştırılmıştı.
    Kemal bey de Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinin kaymakamı olarak aynı emri almıştı. görevini yerine getirdi. tehcir sırasında bölgeden geçenlerin ölümüne sebep verdiği iddiası ile yozgat mahkemesi’nde yargılandı ve beraat etti. fakat tehcire tabi tutulmayan istanbul ermenilerinin ve basının kopardığı yaygara sonucunda kemal bey’in yüce divan’da yeniden yargılanması kararlaştırıldı.
    yargılama sırasında, yalancı şahitler bulundu. kemal bey, neredeyse hükûmetin tehcir kararının sorumlusu gibi gösterildi.
    kemal bey, “mutlakâ kurban aranıyorsa herhalde, bütün bu işlerin tertipçisi ve idârecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir” dedi. mahkeme heyeti başkanı hayret paşa, yapılan haksızlığı görerek, durumu sadrazam damat ferit paşa’ya bildirdi. tartışma sonunda hayret paşa istifa etti. yerine nemrut mustafa paşa atandı.
    kemal bey’e “on binlerce zavallıyı, kadın, çocuk demeden, bu Allah’ın kışında, soğukta, dağ başlarında yürütmek, sanki süngülemekten daha mı iyidir?” gibi sorular soruldu. sanki tehcir kararını veren oydu! sonuçta kemal bey’i idama mahkûm ettiler. karar 10 nisan 1919’da beyazıt meydanında infaz edildi.
    üç yıl sonra mustafa kemal paşa’nın girişimiyle, türkiye büyük millet meclisi, 14 ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla, kemal bey’i “millî şehit” olarak kabul etti.
    kemal bey için beyazıt meydanında birkaç yıldır anma toplantıları düzenleyenlerden bazıları, ergenekon soruşturmasında tutukludur diye, basında birilerinin etekleri zil çalıyor; “veli paşa olmayınca kemal bey’i anmaya kimse gitmedi” diyorlar.
    sevindikleri bir konu daha var. akp hükümeti, yine avrupa ve abd’nin baskısıyla, türk ceza kanunu’nun 301’inci maddesini değiştirerek, türklüğe hakareti suç olmaktan çıkarmaya çabalıyor. istanbul basını genel olarak yine bu işin çığırtkanlığını yapıyor. artık “türkler 1.5 milyon ermeniyi kesti” dedikleri zaman, kemal kerinçsiz adlı bir avukat çıkıp dava açamayacak!

    * * *

    buna karşılık, batı basını istanbul basınının bir kısmı ile birlikte akp hakkındaki kapatma davasını gündeme getiriyor.
    morton abramowitz ile henry barkey’in birlikte yazdığı ve newsweek dergisinde yayımlanan makalede “abd, olup bitenlere seyirci kalamaz. tehdit o kadar ciddi ve abd çıkarları için o kadar zararlı ki, abd perde arkasında veya gerekirse kamuoyu önünde akp’yi devirme girişiminin türkiye-abd işbirliğini tehlikeye atacağını ortaya koymalıdır” diyorlar!
    demek ki, akp’nin kapatılması abd çıkarlarına, kemal bey’in anılması kadar zararlı! sanki kapatma davası abd’ye açıldı!

    * * *


    bugün istanbul veya başkent ankara askeri bir işgal altında değildir. ancak, sanki bir işgal varmış gibi devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunanlar üzerinde abd başkanı’nın talebiyle tam bir terör estiriliyor. öyle ki, birileri emniyet genel müdürlüğü’ne yazdıkları raporda, türkiye’nin kuruluş felsefesi olan ulusalcılığın, yani milliciliğin terör kapsamına alınmasını isteyebiliyor!
    ellerinden gelse şikâyet eden amerika’nın emriyle, nemrut mustafa divanı kurup bütün ulusalcıları idama mahkûm edecekler!
    hakkında laikliğe karşı eylemlerin odağı olmaktan kapatma davası açılmış partinin genel başkan yardımcısı dengir mir mehmet fırat ise laikliği siyasetin üzerinde tutmaktan bahsediyor.
    aslında dini de siyasetin üzerinde tutabilselerdi, bugün kapatma davası ile karşılaşmayacaklardı.

    * * *

    milliyetçiler arasına, yüzünde meymenet olmayan tipleri yerleştirip, onların eylemleriyle ülkeyi karıştırmak isteyenler de bilsin ki Türkiye artık bu tuzaklara düşmeyecek.
    artık milyonlarca kemal bey var. artık hiçbir türk evlâdını, muaviye politikalarına kurban edemeyeceksiniz.

    http://www.yenicaggazetesi.com.tr/...
    ( 09.04.2008 17:58)
 
Üst