Bu Hakaretler Daha Nereye Kadar ? ? ?

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BU HAKARETLER DAHA NEREYE KADAR ? ? ?

Evet değerli okurlarım. AP olsun, ABD veya GKRY olsun; bunların hakaretlerini daha nereye kadar sineye çekmeye... Bunlara daha nereye kadar boyun eğip yüz suyu dökmeye... Onurumuzu daha ne kadar param parça etmelerine göz yumup bu hakaretlere tahammül etmeye devam edeceğimizi bir türlü anlayamıyorum; bağışlayın..

Almanya’nın Merkel kızı, sizi olduğunuz gibi istemiyoruz; - yani bir çok ödün vererek değişin, dinimiz de dahil tabii - ve, Türkiye’ye ancak ‘çakma’ bir üyelik öngörüyor. O da, ne bileyim kaç yıldan sonra gündeme getirilebilinecek bir ‘belki’ durumu! Merkel bizi de istemediğini: “Biz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyoruz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamız asla mümkün değildir.” diyerek; Türkiye’nin, (bu belki) ‘çakma’ üyeliğini bile, Kıbrıs’la ilişkilendirip, onu da o şarta bağlayarak noktalıyor...


Amerika, Birleşmiş Milletler ve tabii İngiltere derseniz; onlar da, adada (korsan) Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka idare tanımayız, tanımayacağız demekte! Üyelik (!) istiyorsanız, Kemalizm’den vaz geçiniz! Dininizi ılımlılaştırınız! AB üyesi Kıbrıs (Elen) Cumhuriyeti’ni tanıyınız, limanlarınızı açınız ve daha bir sürü dayatmalarda bulunuyor! AB’nin diğer üyeleri de farklı düşünmüyor ve halkı da: “70 milyon Türk’ü aramıza mı ‘salacaksınız’ diyerek bize – affedersiniz – yabani hayvan yakıştırması yapıyor! Danimarka, dinimizle hatta Peygamberimizle alay ediyor! Bunlar saymakla bitmez ki...


25 Şubat’ta , 6 saatliğine Ankara’ya giden Sarkozy, henüz ‘formatlaşmadınız. Değişmeniz (vermeniz) gereken daha çok şeyler var’ gibisinden laflar ediyor. “Avrupa sizi kandırıyor. Bir formül bulunsun; KÜÇÜLMEYİN” diyor. Ve, bu güne kadar ne kadar küçültüldüğümüzün o da farkında! Ve, “Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak değil; Doğu ile Batı arasında bir KÖPRÜ olarak gördüğünü....” yani bize Doğu ile Batı arasında sadece çöpçatanlığı, ara buluculuğu yakıştırıyor...


Ancak Sarkozi, en azından kıvırtmıyor. Çünkü Sarkozi AB’nin Türkiye’yi istemediğini, ancak bunu Türkiye’nin yüzüne söyleyemediğini, ancak bir araya geldiklerinde arkamızdan konuştuklarını açık açık belirliyor. Şimdi bu, Avrupa’nın sahtekarlıkla dolandırıcılık yaptığını göstermiyorsa, nedir bu oyalamanın hikmeti o zaman? Adamlar ‘sizi almayacağız ama...’ ; geçen gün Sarkozi’nin de ifşaatında: “...Yine de müzakerelere devam edelim..” dediği gibi! Efendiler, madem ki almayacaksınız, müzakerelere neden devam etmeliymişiz diye soran mı kalmadı; al havucunu da şey, başına çal diyebilecek gücümüz mü yok? Yoksa bütün bunların ne demek olduğunu anlamak mı istemiyoruz biz? Nedir? Yok/yoksa işin içinde bilmemiz istenmeyen başka başka nedenler mi var? Aslında bu çok gereksiz bir soruydu da, hade ne ise... Bunlar resmen, istediğimiz her şeyi elde edene ve, azınlık haklarıdır, Dinlerarası Diyalogdur, efendim Din Özgürlükleridir, açılım saçılım; özerkleştirme vb diyerek; Türkiye’yi bölüp parçalayıp; ulus devletlikten çıkarana kadar (SEVR!!!), siz Hindistan fakirleri gibi kapı dışı kalın’ demiyorsa ne diyor Allah aşkına? Ondan sonrası da keten helvası tabii... AB zaten üyelik talebinde bulunmuş hiç bir ülkeye dayatmadığı reformlar, şartlar, müktesebatlar ve daha bilmem ne martavallarla oyalıyor ve, oyalarken de taviz üstüne taviz koparıyor. Milletime resmen hakaret etmeyi marifet bilerek, altın altın gülerken Yüce Türk Milleti’nden, İstiklal Savaşı’nın intikamını alıyor işte! Diğer yandan AP, Türkiye’ye: “Askerlerini Kıbrıs’tan derhal çek”; yani, Akdeniz’den ÇIK! diyor yahu! Daha ne desinler istiyoruz? Ve, bütün bunların vb özetini hala çıkaramamışsak, ve “Biz, size rağmen (Sarkozi’ye) yine de bu yola (AB) devam edeceğiz” diyorsak; o zaman çifte çifte yuh olsun bize de, siyasetimize ve politikamıza da; başka başka şeyler yanında... Vebali de boynuma! Başka da diyeceğim yok!!!
 
Üst