Bugün TRT-Kürtçe, Yarın TRT-Türkçe

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
BUGÜN TRT – KÜRTÇE

YARIN KRT - TÜRKÇE



S. Yeşiltuna

8.7. 2008



Kürtçe kanal “Kürtlük mefhumunu
diri tutmaya” çalışıyor

Kürtçe TRT kanalının Ekim ayından itibaren yayın hayatına başlayacak olması Türkiye’de önemli bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Uzun zamandır gündemde olan Kürtçülüğün meşrulaştırılması meselesi artık daha da somut adımlarla devlet eliyle hayata geçiriliyor.

Belli çevreler; “Aman canım ne var bunda? Kürt kökenli vatandaşlarımız artık kendi dilleriyle TV izleyecek ve böylece devlete daha da çok bağlanacak ve Kürt sorununda çözüme gidilecek” diye propaganda yapmaya başladı. Özellikle liberal ve İslamcı çevreler, olayı demokratikleşme temelinde ele alarak AKP’nin bu girişimine de alkış tuttular.

PKK menşeli “bölgenin dili” söylemleri artık çok daha geniş bir çevre tarafından kullanılmaya başlandı. “Bölgenin dili”yle yayın yapacak bir TV kanalı “bölge”deki demokratikleşme ve “bölge halkı”yla empati kurma girişimlerini güçlendirecek ve Türk devletinin bazı önyargılarını yıkacakmış.

Bizim tüm bunlardan çıkardığımız tek bir sonuç var: Devlet kendi eliyle PKK’nın tüm tezlerini kabul ederek isteklerini dolaylı olarak hayata geçirmeye başlamıştır.

Aynı tartışmayı aslında DTP’nin kapatılmaması ve Meclis’te siyaset yapması üzerine de aylardır veriyoruz. Kürtler PKK’nın peşinden giderek dağa çıkacağına, gelsinler isteklerini Meclis’te dile getirsinler, devlete savaş açmadan uslu uslu siyaset yapsınlar diyenler aynı şekilde; “Kürt halkına PKK’nın kanalı Roj TV ulaşacağına devlet TRT aracılığıyla ulaşsın, onların dertlerine çözüm üretsin, anadiliyle kendilerini ifade etme ihtiyaçlarını karşılasın” diyor.

Türkiye’de bazı Atatürkçülerin bile maalesef bu oltaya takıldığını görüyoruz. Zannediyorlar ki Kürtlerin bu “masum” isteklerini kabul edersek antipatik olmayız ve onlara yaklaşarak PKK’dan uzaklaştırabiliriz. Bu “masum” isteklerin sonunun gelmeyeceği gerçeği bir yana, meseleye bir kimlik sorunu olarak bakan Kürtlerin öyle PKK’dan uzaklaşma ya da devlete yaklaşma gibi bir dertlerinin olmadığı ortada.

“TRT Kürtçe” öyle sıradan bir özgürlük ya da sus payı olarak verilmiş bir hak değil, tam tersine “Kürtlük” bilincini- hani Atatürk’ün o hep ortadan kaldırmaya çalıştığı “Kürtlük mefhumu”nu- diri tutmak ve yeni nesillere aktarmak için başlatılan ve gerçekten üzerinde ciddiyetle çalışılan çok somut bir girişim. Bizzat ABD’nin isteğiyle AKP tarafından hayata geçirilecek olan bu kanal iki temel amaca hizmet edecek bir operasyon olarak tanımlanabilir:

1-Kürtçeyi meşrulaştırma operasyonu

2-Kürtçe yaratma operasyonu

Yani aslında ortada PKK’yı da aşan ve etnilerden kimlik yaratma üzerine kurulu bir Amerikan planı var.

Birinci ayağı, yani Kürtçeyi meşrulaştırma ve hayata geçirme operasyonu zaten çok uzun zamandır türlü araçlarla gündemde tutuluyor. Biraz geçmişe gidersek, HEPmilletvekillerinin Meclis’te Kürtçe yemin etmeleriyle başlayan döneme kadar götürülebilir.

Ancak DTP kongreleri, Güneydoğudaki belediye başkanlarının söylemleri, mitinglerde açılan Kürtçe pankartlar ve atılan Kürtçe sloganlar işin biraz daha PKK eliyle ayakta tutulan ve aslında biraz da “terör kokan” kötü kısmı.

Ama uzunca süredir sadece PKK ya da DTP’nin değil, bunların gizli destekçilerinin de aynı meşrulaştırmaya hizmet ettiğini görüyoruz. Kürt aydınların açtıkları imza kampanyaları, Kürt şarkıcıların ve Kürtçe şarkıların sayısının artması, Kürtçe dağıtılan ilanlar, MHP ve CHP kongrelerinde yapılan Kürtçe konuşmalardan tutun, Tayyip’in Kürtçe pankartlarla karşılanmasına kadar, hayatın her alanında, her türlü TV programında artık Kürtçe konuşmanın ve yazmanın normal karşılandığını görüyoruz. Ve maalesef bu, işin biraz daha güleryüzlü, temiz tarafı. Ortada anormal bir şey yokmuş gibi gösteriliyor. Bir PKK militanının Kürtçe sloganlar atması kötü ve beyin tırmalayıcı ama Sezen Aksu’nun ya da Leman Sam’ın Kürtçe konserler vermesi çok güzel. Hatta hümanistlerimizin ruhlarını arındıran bir terapi! Öyle ya, Kürt kardeşlerimizin dünyalarına girerek, onların dilleriyle sorunlarını paylaşıyoruz. DTP’li vekillerin o bozuk Türkçelerini andıran Kürtçeleriyle yaptıkları konuşmalar ve PKK’lı ailelere yaptıkları “taziye” ziyaretleri kötü ama bazı şehit annelerinin yaktığı Kürtçe ağıtlar kulağa çok hoş geliyor.

Yani ortada PKK’lı olmanın dışında yaratılan ve hayatın bir parçasıymış gibi gösterilen bir Kürtlük ve meşrulaştırılan bir Kürtçe vardır.

“Bölgenin dili” artık devlet kanalı ile tüm ülkeye mal edilecektir. Artık Güneydoğudaki insanlara Türkçe öğretelim gibi bir kaygının da anlamı kalmamıştır; çünkü devlet bir tercih yapmıştır ve iki dilli yapıya doğru gidilmektedir.

Kürdoloji enstitülerinin laboratuarlarında yazılan sahte bir dil TRT’de hayat bulacak

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu örnekle, etnik bir dille devlet kanalından yayın yaparak yalnızca PKK’nın tezleri kabul edilmiş ve dayanak noktaları güçlendirilmiş değil aynı zamanda da PKK’lıların kendilerinin bile kullanmadığı bir dil olan Kürtçe hayat bulmuş olacaktır.

Operasyonun ikinci ayağı bu nedenle daha da tehlikelidir. TRT Kürtçe aracılığıyla aslında var olmayan bir dil olan Kürtçe yaratılacaktır!

Bugüne kadar pek çok dilbilimci ve tarihçinin de yaptığı araştırmalar göstermiştir ki Kürtçe diye bir dil yoktur. Ve hiç olmamıştır. Tarihin hiçbir döneminde devlet kuramamış ve hiçbir yazılı belge, hiçbir efsane, hiçbir yazıt ya da kitabe bırakmamış olan Kürtlerin bir dili de olmamıştır. Bugün Kırmançe, Zazaca, Kürtçe olarak konuşulan lehçeler birbirinden tamamen farklı olduğu gibi, bölgeler arasında da farklılık göstermektedir. Kürtçe denen dil Arapça, Türkçe, Farsça ve diğer dillerin karışımı olan garip bir şeydir. Evet aslında sadece bir şeydir! Kürtçe diye konuşulan dil Kürtler arasında da anlaşılmamakta, bu nedenle PKK kendi bildirilerini bile Türkçe olarak yayınlamaktadır. Hele Irak’taki Kürtle Suriye’dekini, İran’daki Kürtle Türkiye’dekini buluşturacak bir ortak Kürtçeden bahsedilemez.

Kürtçenin bir gramer yapısı bile yoktur. Batıda kurulan Kürdoloji enstitüleri aracılığı ile son yıllarda yapılan araştırmalar ve laboratuarlarda yaratılan bir gramer dışında öyle Kürtçeyi çözümlemek gibi bir nesnellik söz konusu değildir.

Ama bu sorunu artık Türk devleti kendisi çözecektir. Olmayan Kürtçe, TRT aracılığı ile yaratılacak ve Kürtler açısından bir dil birliği sağlanacaktır ve asıl vahim olan da budur.

Bazı çevreler; “Aman canım abartmayın! Bu Kürtçe TRT o kadar da önemli bir şey değil, zaten kimse izlemez çünkü kimse anlamaz, Kürtler kendi arasında bile anlaşamıyor” diye meseleyi önemsememektedir. Ancak zaten yapılmak istenen şey de Kürtleri birbirini anlar hale getirmek, tek bir potada eritmek ve tek bir millet yaratmaktır.

Günlerdir bu kanal için Kürt kökenli, “bölge”ye hakim, iyi eğitimli ve çok iyi derecede Kürtçe bilen danışman arıyorlardı. Ve tüm danışmanlarını da bunların içinden seçtiler. Çünkü amaç TRT Kürtçe ile anlaşılır ve tek bir Kürtçe yaratmaktır. Bu Roj TV’nin ya da PKK’nın istese de yapamayacağı ve arayıp da bulamayacağı bir şeydir. Roj TV terörist bir kanaldır ve meşruiyeti de yoktur. Ama TRT devlet televizyonu olarak izlenecektir ve şimdilik PKK’ya sempati duymayan, Kürtçe konuşmayan hatta hiç bilmeyen Kürtlere de Kürtçe öğretecektir.

Kimse Kürtçeyi “bir lisan bir insan” mantığıyla öğrenmez elbette. Bunu öğrenecek, ilgi duyacak olan Kürtler süreç içinde Kürtçülüğe de sempati duyacak, PKK’nın istediği o “çok kimlikli” yapı oluşturulacaktır. Devlet kendi eliyle DTP’ye oy toplama işine girişmiştir işin aslı.

Kürtçe kanal, Kürt sorunu üzerine propaganda yapacak

Kürtçeyi meşrulaştırma ve tek bir Kürtçe yaratma işlevinin ardından, yapılan açıklamalar da göstermektedir ki TRT Kürtçe aynı zamanda ulusal birliği bozacak nitelikte yayın yapacaktır.

PKK’ya muhalif liberal Kürtçü Ümit Fırat, geçtiğimiz hafta bu kanalın danışmanlık görevine atandı ve yaptığı açıklamalarla bu kanalın TRT yayınlarının Kürtçeye çevrildiği sıradan bir kanal değil, “Kürt gözü ve mantığıyla” yayın yapan Kürtçü bir kanal olacağının da ipuçlarını verdi.

Ümit Fırat; “80 yıllık ciddi bir inat ve önyargı terk ediliyor” diyerek bu kanalın Atatürk dönemi politikalarıyla da hesaplaşacağını açıklamış oldu.

Sıradan bir TV kanalından bahsetmiyoruz. Devlet kendi kanalı aracılığı ile kendini sorgulayacak, elbette; “Bugüne kadar hata yaptık, Kürtçeye baskı uyguladık, zaten Atatürk de yanlış yapmıştı” demeyecek ama Atatürk dönemi politikalarını ters yüz ederek fiilen bunu hayata geçirecektir.

TRT yayınlarını Kürtçeye çeviren bir kanal olmayacaksa zaten tam olarak PKK mantığıyla yayın yapacak demektir.

Kürt dili ile haber yapmak, “bölge halkı”na hitap eden yayınlar yapmak demektir. Uzaydan yayın yapmayacaksa ya da programlar hayal alemi ile ilgili olmayacaksa “Kürt sorununa” odaklanacaktır. Aydın’daki teyze, Edirne’deki sıradan öğretmen, Balıkesir’deki işçi bu kanalı izlemeyeceğine göre -daha önce de dediğimiz gibi kimse Kürtçeyi kendimi geliştireyim diye öğrenmek istemez- bu kanal Kürtlere yayın yapacaktır. Tabi Kürt istilasının boyutları ortada olduğu için bu kanalın Türkiye’nin her yerinden izleneceği açıktır ama özellikle Güneydoğu odaklı bir yayın yapılacaktır. İstedikleri kadar PKK’yı terörist ilan etsinler ya da Apo’dan “sayın” diye bahsetmesinler ve terörü lanetlesinler, Kürtçe bir kanal ancak ve ancak Kürtlüğü ve Kürtçülüğü güçlendirecektir. Kürtleri de PKK’nın haklılığına ikna edecek bir durumdur. “Bakın” diyecekler; “Bu iş silahla oluyormuş, örgüt yıllarca çalıştı, mücadele etti, devlete Kürtçe yayını kabul ettirdi. Biraz daha sıkalım şu dişimizi de Kürt devletini de kabul ettirelim.”

Kürtler, Kürtçe kanalla Türk devletine bağlılığın değil, tam tersine PKK’nın güdümüne girme psikolojisine sokulmuştur artık. Bundan sonra kendi dili vardır ve devleti de olmalıdır.

Çünkü dil varsa millet, millet varsa devlet vardır!

Düşünsenize... Artık devletin resmi televizyonu aracılığı ile Türk Milleti Yılmaz Erdoğan’ın Kürtçe şovlarına gülmeye alıştırılacak, PKK militanlarının PKK’lı akrabalarının Kürtçe ağıtlarına ağlamaya zorlanacaktır.

Kürt istilasının yeni pazarı

Yeni kanal, yeni bir pazar da yaratacaktır. Olmayan bir dile hakim ne sanatçı vardır ne de edebiyatçı. Ancak bir kanal bunlar olmadan yaşayamaz. O nedenle, suni Kürt sanatçılar, Kürt edebiyatçılar, şarkıcılar, şairler yetiştirilip piyasaya sürülecek, ne kadar PKK’lı varsa Kürt sineması adı altında oyuncu olarak yetiştirilecektir. Ve bu o kadar hızlı yapılacaktır ki tüm toplumsal hayatımıza yayılarak ucuz ve yapay bir kirlilik yaratacaktır.

Kürtçe kanal bu nedenle yeni bir dil yaratmakla kalmayacak, yeni ve uyduruk bir kültürü de Türk Milletinin hayatına sokacaktır.

Bundan sonrası ise emperyalist planın hayata geçmesi için hazırlanan bu zeminin kullanılması olacaktır. Artık Türk’ten bağımsız bir Kürt kimliği, PKK dayatması ile değil, devlet eliyle ve milli sermaye kullanılarak kabul edilmiştir.

Kürdün Türk’e propagandası, kukla Kürt devletinin Türklere vicdanen de kabul ettirilmesidir. Türk Milleti nasıl PKK’yı Türk Ordusu’nun kurdurduğuna inandırılacaksa, Kürtlerin ayrı bir devletinin olması gerektiğine de bu süreç içinde ikna edilecektir.

İşte bu nedenle Kürtçe TRT kanalı Kürtçülük adına atılmış en önemli adımlardan biri olmuştur. Dilimize ve ulus devletimize yapılan saldırı uyduruk bir dille ve kültürle ayakta tutuluyor.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Her şey ortada ne kürtçe diye bir dil var tarihte,ne de bir kürt devleti.

Çünkü bu hayvan yığını soysuz,

Daha doğrusu hayvanlara da hakaret etmek istemem.

Bunlar kendilerine ne bir devlet kurabilir ne de bayrak çekebilir.

"Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister,
Büyük Devlet Kurmak İçin Büyük Kanlar İster
Var mı senin damarında öyle bol bir kanın,
Türk'ün kanı andırıyor,lavlı volkanı"

Türk Budunu şu an sabrediyor..

Şunu bilin ki geç kalkarız,fakat kalktığımız da taşkınız.

Kellelerinizi kesip,değneğe takmasını da ,
O Dillerinizi kesmesini de iyi biliriz.
 
Üst