C¤ Atatürk'ün Kıbrıs'a Ve Kıbrıs Türklerine Verdiği Önem (2. Bölüm)

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
kutlubayragim9dl5cqqm4.gif


conten1.jpg


Sabahattin İsmail

Atatürk: Kıbrıs'ta Türk Dili Sönmemelidir
Atatürk'ün Kıbrıs'a ve Kıbrıs Türklerine yönelik ilgisini ve verdiği önemi Kıbrıs Türk basınına verdiği destekten de anlıyoruz.

Bu çerçevede üç anekdottan söz edebiliriz.
Birincisi Hakimiyet-i Milliye gazetesi Yazıişleri Müdürü Naşit Hakkı Uluğ'un anlattıklarıdır. Naşit Hakkı Uluğ, bizzat Atatürk'ün emri ile Kıbrıs'ta yayınlanan SÖZ gazetesine maddi yardım yapıldığını anlatmakta ve şöyle demektedir:

"O zamanlar, 1926-1928'de Gazi'nin başında bulunduğu devlet teşkilatı içinde dış basınla ilgili bir büro yoktu. Gazi, bu alandaki yardım ve ilişkisini HAKİMİYET-İ MİLLİYE Gazetesi Başyazarı Siirt Mebusu Mahmut Soydan eli ile sürdürüyordu. Ben, Hakimiyet-i Milliye'nin yazı işleri müdürü idim. Gazi'nin emirlerinin tatbikinde görevlendirildim. Kıbrıs İngiliz İdaresi altında idi. O zaman adada yüzelli bin Türkün yaşadığını tahmin ediyorduk. Bu halkın kendi dili ile gazetelerinin neşriyatının devamını Gazi özlüyordu. SÖZ gazetesi bunlardan belli beşlısıydı. Mahmut Bey, önceleri her üç ayda bir, sonraları iki ayda bir az da olsa muayyen bir paranın İstanbul'dan, özel bir adresten Lefkoşa'ya gazete sahibine yollanmasını emretmişti. Aradan aylar geçtikten sonra, bir sonbahar günü, büroma yaşlıca, orta boylu, esmer güzeli bir zat geldi. Biz Türk harfleri ile gazete çıkarmak için çok meşgul günlerimizden birini yaşıyorduk. Tanımadığım bu misafir tatlı bir Kıbrıs şivesiyle "Lefkoşa'dan geliyorum, ben Remzi" deyince her işi bırakıp Türk dilini bir bayrak gibi Yeşilada'da yaşatan meslekdaşımız ile müsafaha etmiştim. Remzi Bey, İstanbul'a gazetesi için yeni Türk harflerini almak amacıyla gelmişti. Anavatan'a gecikmeden ayak uyduran bu teşebbüsden Büyük Gazi hem memnun olmuş, hem de adına ilgilenmemizi emir buyurmuş, kendisine verilmek üzere bir de kapalı zarf verdikten sonra "KIBRIS'TA TÜRK DİLİ SÖNMEMELİDİR" demiştir.(37)

Derviş Manizade, Naşit Hakkı Uluğ'a atfen her ay gönderilen paranın o zamana göre büyük bir para olan 500 TL olduğunu yazmaktadır.(38)

SÖZ'ÜN SATIN ALDIĞI YENİ HARFLERİN EDERİ ÖDENİYOR

Konu ile ilgili olarak SÖZ gazetesi sahibi ve Başyazarı Mehmet Remzi Okan'ın kızı gazeteci-yazar Remzi Özoran'ın Kıbrıs'a yaptığı bir gezide bizzat bana anlattığı bir başka olay da Atatürk'ün Kıbrıs Türk basınına verdiği önem ve desteği kanıtlamaktadır.
Beria Remzi Özoran, Naşit Hakkı Uluğ'un anlattıklarını doğrulamakta ve SÖZ'ün yeni latin harf siparişinin, bizzat Atatürk'ün emri ile yeni Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödendiğini anlatmaktadır. Beria Remzi Özoran bu olayı şöyle anlatmıştır:

"Yeni harflere geçiş döneminde babam Remzi Okan da Almanya'da bir firmaya harf (hurufat) siparişi vermişti. Ancak bir tesadüf eseri olarak Türkiye Cumhuriyeti de yanılmıyorsam Cumhuriyet gazetesi için aynı firmaya harf siparişleri vermişti. İmalat tamamlandığında firma siparişleri karıştırarak veya iki siparişin de Türkiye için verildiğini sanarak tek fatura çıkarmış ve Türkiye'ye göndermişti. Ankara'da durum araştırılınca mesele anlaşılmış ve SÖZ için verilen siparişlerin de Türkiye Devletine ait faturalara eklendiği ortaya çıkmıştı. Bu durumu Atatürk'e aktarmışlar ve ne yapılması gerektiğini sormuşlar. O da derhal SÖZ'ün siparişlerinin ödenmesi için direktif vermiş. Bu olayı babam anlatmıştı..."(39)


İNGİLİZ VALİ, GİZLİ YARDIMDAN RAHATSIZ OLUYOR

Naşit Hakkı Uluğ ve Beria Remzi Özoran'ın anlattıkları İngiliz gizli belgeleri tarafından da doğrulamakta ve anlatılanların hayal ürünü olmadığı ortaya konmaktadır.
Nitekim İngiliz Sömürge Valisi, Sömürgeler Bakanlığı'na gönderdiği 1 Temmuz 1938 tarihli raporda Adadaki Türk konsolosluğunun Kemalist propaganda ve Türk milliyetçiliği propagandasını maddi yönden desteklediğini ve SÖZ gazetesine ayda 18 Pound yardım yaptığını bildirmekteydi.

Raporda şöyle denmekteydi:
"24 Haziran tarihli ve 267 no'lu raporumda Ankara'daki Büyükelçimize Türkiye'de yayınlanan Cumhuriyet gazetesi ile ilgili olarak gönderdiğim ilgili resmi mektubun bir kopyasını da size göndermekten onur duyarım. Kıbrıs'taki Türk milliyetçiliği propagandasının Türkiye'deki kaynaklardan para yardımı aldığı konusunun kesin olduğu veya doğrulandığını söylemek mümkün değildir. Yine de buna inanmak için iyi bir neden olan Kıbrıs'taki Türk konsolosunun Kemalist propagandayı yaymak için bir fona sahip olduğu ve bu konsolosun ve yardımcılarının hükümete karşı faaliyetlerde bulunan müslüman toplum arasındaki milliyetçi unsurları teşvik ettikleri bilinmektedir. Bu unsurlardan birisi yerel Türk gazetesi olan SÖZ olup, konsolosun kaynaklarından her ay 18 Pound yardım aldığı söylenmektedir ancak bunu doğrulamak mümkün değildir."(40)

ATATÜRK KIBRIS'TAN GÖÇÜ DURDURUYOR

Atatürk'ün Kıbrıs'a verdiği önemin bir diğer kanıtı da, Lozan Anlaşması'ndan sonra hızlanan adadan Türkiye'ye göçü durdurmasıdır. Belli ki Atatürk, Türkiye'nin güvenliği ve Doğu Akdeniz'in kontrolu açısından Kıbrıs gibi stratejik bir adadan Türk nüfusun yok olmasını uzun vadeli politikalar çerçevesinde sakıncalı görmekteydi. Nitekim bu yasak 1974 Türk Barış Harekatı'na kadar sürmüş ve adadan Türkiye'ye göç etmek isteyen Kıbrıslı Türklere sürekli ikamet izni verilmemiştir.

Atatürk'ün Kıbrıs'tan Türkiye'ye göçü durdurmasına ilişkin yazılı herhangi bir belge olmamasına karşın yasak kararı yaşanmış bir olgu olarak ortadadır. Buna ilaveten Atatürk'le birçok kez konuşma fırsatı elde etmiş olan Emekli İstanbul Vali Muavini Kıbrıs Kökenli Şevket Yurdakul, kaleme aldığı anılarında bu konuda somut bilgiler vermekte ve Atatürk'ün göçü durdurmak için güvendiği iki milletvekilini Kıbrıs'a gönderdiğini vurgulayarak şöyle demektedir:

"Büyük Ata, Kıbrıs'ı ve Kıbrıslıları çok sevdiğini her vesile ile açığa vurmaktaydı. Ben bu vesilelerden birkaç tanesine şahit olmuş, iftihar etmiş, gurur duymuş Kıbrıslı bir bahtiyarım... Lozan Anlaşmasından sonra hemen hemen bütün Kıbrıslılar (kendilerine tanınan Hak-kı Hıyarları - seçme hakkı çerçevesinde) Türk tabiyetinde kalmayı tercih ederek, Türkiye'ye göçe başladılar. Bu göç o kadar heyecanlı ve süratli idi ki, en kısa zamanda Türkler Kıbrıs'ı boşaltmış olacaklardı. Bunu gören büyükler ve bilhassa ATA, bazı temsilcileri göndererek (Rahmetli Kırklareli Milletvekili ve Himaye-i Etfal Cemiyeti Başkanı FUAT UMAY ve Siirt Mebusu ve Hakimiyet-i Milliye Gazetesi sahibi MAHMUT BEY) hicretin durdurulmasını emir buyurdular. Ve göç, böylece bir süre için durmuş oldu..."
Derviş Manizade anılarında, adı geçen iki milletvekilinin adada bulundukları süre içinde Himaye-i Etfal Cemiyeti yararına bağış topladıklarını da yazmaktadır.(41)

1940'lı yıllarda Türkiye'ye göç eden Kıbrıslı Türk avukat Ülkü Cengizer ise anılarında, 1930'lu yıllarda kendisi küçük bir çocukken Atatürk'e yakınlığı ile bilinen Kıbrıs kökenli Fatin Güvendiren'in adaya yaptığı bir ziyarette göçü durdurmak için yoğun telkinlerde bulunduğunu anlatıyor. Cengizer anılarında Güvendiren'in "Atatürk'ün göçe karşı olduğunu" söylediğini belirtiyor ve onun halkı ikna konuşmalarında Atatürk'le ilgili şu anekdotu anlattığını ifade ediyor: "Atatürk'e tüm Kıbrıs Türklerinin Anadolu'ya göçmen olarak alınması teklifini götürmüşler. O ise KIBRIS ŞAHADET PARMAĞINI TÜRKİYE'YE UZATMIŞ TARİHE VE JEOPOLİTİKE ŞAHADET EDERCESİNE BEN SENİNİM, BEN SENİNİM DİYE BAĞIRIRKEN BİZ KIBRIZ TÜRKLERİNİ ADADAN NASIL BOŞALTIRIZ?"(42) diye karşılık vermiştir.

Güvendiren'in Atatürk'e atfen, "Kıbrıs Türkleri adadan ayrılmamalı, benliklerini ve kültürlerini korumalı ve yaşam kavgalarını sürdürmelidir" diye konuştuğunu anlatan Cengizer, Güvendiren'in bu ziyaretinin göçün durmasına neden olduğunu belirtmektedir.(43)

Buna karşın Türkiye'ye göç etmiş bulunan on binlerce Kıbrıslı Türkün de huzur ve refah içinde, rahat bir yaşama kavuşması için o günün koşullarında tüm imkanlar zorlanmıştır. Bu çerçevede özellikle Kıbrıs'a yakın olan Türkiye'nin Güney sahillerinde onlara ev ve arazi verilerek iskan edilmişlerdir. Bugün Antalya, Alanya, Anamur, Mersin ve Adana bölgelerinde yüzbinden fazla kıbrıslı Türk yaşamaktadır.

Bu yerlerden biri de Antalya yakınlarındaki Yeniköy'dür. 1989 yılında bu köye yaptığım bir ziyarette köydeki Kıbrıslılar kahvesinde konuştuğum köylüler, "babalarının 1935 yılında Kıbrıs Karpaz bölgesindeki Mehmetçik köyünden gemi ile Türkiye'ye göç ettiklerini, Atatürk'ün emri ile kendileri için şu anda yaşadıkları köyün kurulduğunu bu nedenle de köye YENİKÖY dendiğini, kendilerine aile büyüklüklerine göre arazi verildiğini ve para yardımı yapıldığını" anlatmışlardır.

Atatürk'ün Türkiye'ye göç eden Kıbrıslı Türklerle yakından ilgilenmeye devam ettiği, bu çerçevede o günlerin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile Selanik'ten yakın arkadaşı olan ve 1925 yılında Lefkoşa Türk Lisesi'ne Müdür olarak atanan Kazım Nami Duru'ya talimat vererek, Anadolu'ya göç eden Kıbrıslı Türklerin nerelere yerleştikleri, adada bırakmış oldukları mal ve mülklerinin gerçek değerinin verilip verilmediği ve halen bu insanların durumlarının nasıl olduğu hakkında bir araştırma yapılarak kendisine sunulmasını istediği ve bunun yerine getirildiği iddia edilmektedir.(44)

Göç yasağına karşın, adadan Türkiye'ye göçün kabaran milliyetçilik duygularının da dürtüsüyle spontane olarak sürdüğü bilinmektedir. Nitekim Vali Palmer'in Sömürgeler Bakanı Malcolom Macdonald'a gönderdiği 24 Haziran tarihli bir raporda, Kıbrıs'ta Türk milliyetçi hareketinin yükselişinden söz edilirken bunun bir etkisi olarak "işsiz bir grup Türk gencinin Anadolu'da bir nevi El-DORADO arayışı içinde küçük ve üstü açık kayıklarla Akdeniz'in karşı sahiline (Anadolu'ya) çıktıkları" belirtiliyordu.(45)

ATATÜRK, KIBRIS'TA İYİ EĞİTİMLİ
AYDIN BİR KİTLE YETİŞMESİNE İMKAN
YARATIYOR VE KIBRIS TÜRK TALEBE
BİRLİĞİ HAMİ BAŞKANLIĞINI
ÜSTLENİYOR. LİSEYE MÜDÜR
GÖNDERİLİYOR

1878'den itibaren Türkiye'ye büyük bir aydın göçü olmuş ve Topluma önderlik edecek, haklarını savunacak aydın insanlar adadan ayrılmıştı. O günün koşullarında bırakın Üniversite eğitimini, lise eğitimi bile mümkün değildi. Kıbrıs Türklerinin bir tek Lisesi vardı ve sömürge yönetiminin baskısı altında yokluklar içinde eğitim yapılmaktaydı.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs'ta aydın, eğitimli, milliyetçi ve Kemalist bir kuşak yetiştirmek için iki yol denedi. Birinci yol adaya en değerli öğretmenlerini göndererek milli bilince sahip bir kuşak yaratmak; ikinci yol ise Türkiye'de okumak isteyen her Kıbrıslı Türk gencine burslu olarak diledikleri üniversitede eğitim olanağı yaratmaktı.
Nitekim Atatürk hükümetleri Kıbrıs Türk Liselerini Türkiye Liseleri ile denk tutmuş ve Kıbrıs Türk Liseleri mezunlarını yabancılara uygulanan giriş sınavlarına tabi tutmayarak doğrudan istedikleri üniversitelere girmelerine imkan tanımıştı.

1932 yılında HAKİKAT gazetesinde yayınlanan Türkiye'nin Kıbrıs Konsolosu Muhittin Bey'in bir duyurusunda bu konuda bilgi verilerek şöyle deniyordu:
"Hükümetimden henüz almış olduğum bir mektupta Kıbrıs Türk Lisesi mezunlarının tahsil derecesi Türkiye liseleri mezunlarının tahsil derecesiyle bir seviyede olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin darülfünunlarına girmek için müracaat edecek olan Kıbrıs Türk Lisesi mezunlarının bakalorya imtihanına tabi olmayacakları beyan edildiğini 64:29 numaralı ve 14:7:1832 tarihli mektubunuza atfen bildirmekle kesb-i şeref eylerim"(46)
Atatürk Türkiyesinin Kıbrıs Türklerinin varolan tek Lisesinde verilen eğitimin düzeyinden hiç kuşkusu yoktu, çünkü Liseye Türkiye'nin en iyi Kemalist eğitimcilerini yönetici-öğretmen olarak göndermekteydi. Bunlardan en çok iz bırakanları 1925'e kadar Lise müdürü olan Müçteba Öktem, Dr. Kazım Zafir, İsmail Hikmet Ertaylan ve sonraları Başbakanlığa kadar yükselen Şemsettin Günaltay'dı. Bunlar yanında daha sonraki yıllarda da gönderilmeye devam eden milliyetçi öğretmenlerin verdiği eğitim sayesinde Kıbrıs'ta Atatürk ilke ve devrimleri ile Anavatan Türkiye'ye gönülden bağlı, mücadeleci, bağımsızlıkçı Kemalist bir kuşak yetiştirilmiştir.

Hiç şüphesiz bu konuda da yine Büyük Atatürk belirleyici bir rol oynamaktaydı. İstanbul eski Vali Muavini Şevket Yurdakul bu konuda da şu önemli bilgileri veriyor:
"Eğitim için gelen gençler fakültere, yüksek okullara yatılı ve gündüzlü kayıt için başvuruyordu. Ama, yenemedikleri birçok engellerle karşılaşıyor, emellerine kavuşamıyorlardı. Büyüklerimize başvurduk... Düşüncelerimizi yerinde buldular, yardım ettiler. Bilhassa eski Bakanlardan merhum Cevdet Kerim İncedayı, bize çok yardımcı oldu.. Böylece İstanbul'daki Kıbrıslıları topladık ve 1932 yılında "KIBRISLI TÜRK TALEBE BİRLİĞİ" adıyla cemiyeti faaliyete geçirdik. Cemiyet kurulurken büyük ATA'yı hami başkan yapmak istiyorduk. Ve bunu Cemiyet nizamnamesine de koymuştuk. O zaman görüştüğümüz büyüklerimiz ATA'dan müsaade alıp almadığımızı sordular ve Atatürk'ün Kızılay, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi cemiyetlerin hami başkanlığını kabul buyurduklarını, fakat yüksek okulların talebe cemiyetlerinden başka vilayetlere ait cemiyetlerin hami başkanlığını kabul etmemekte olduğunu açıkladılar. Ve bu maddeyi nizamnamemizden çıkarmamızı tavsiye ettiler. Arkadaşlarla hayli üzüldük, fakat ümidimizi kesmeyerek ATA'ya gayemizi açıklayarak başvurduk. Bizleri ihya eden, sevince, ümide garkeden OLUMLU CEVAPLARI 8-10 gün içinde geldiği gibi, kendilerinden isteyeceğimiz yardımların o zaman İstanbul CHP İL Başkanı bulunan merhum Cevdet Kerim İncedayı'ya baş vurulmak suretiyle istenmesini emrettiler. Böylece cemiyetimiz Büyük ATA'nın himayelerinde çalışmaya başladı. Cemiyetin Türkiye'ye, bilhassa İstanbul ve Ankara'ya tahsile gelen gençlere büyükyardımı olmuştu. Evvelce gelen gençlerin çoğu, yüksek okullara, üniversitelere giremiyorlardı. Gelenlerin çoğu da okula giremiyor, ya çalışmaya mecbur kalıyor ya da geri dönüyordu. Cemiyetimizin çalışmaları ve HAMİ BAŞKANIMIZ ATATÜRK'ÜN EMİRLERİYLE girilemeyen fakülte ve yüksek okul kalmadı. Hatta İngiliz tabiyetindeki gençler bile Harbiye'ye ve askeri liselere girebiliyorlar ve bir taraftan da Türk Tebası oluyorlardı. Hami Başkan Büyük ATA'nın tensipleriyle gençlerimiz fakültelere, yüksek okullara başvurmadan önce cemiyete müracaat ediyordu. Cemiyet idare heyeti de bu gençler hakkında inceleme yapıp başvurduğu yüksek okula veya fakülteye "girebilir veya girmez" mektubu hazırlar ve Cevdet Kerim İncedayı'ya sunulurdu. İncedayı, gencin başvurmak istediği fakülte veya yüksek okula onu tavsiye ediyor ve formalitesi tamamlanıp beş-on gün içinde okula yerleşmiş oluyordu... Bu da ATA'nın Kıbrıs'ı ve Kıbrıslıları çok sevmesinin sonucuydu..."(47)
Nitekim, Atatürk Türkiyesi'nin Kıbrıs Türk gençlerine sahip çıkması sonucu kısa sürede o günün koşullarına göre yüksek sayıda genç, girilmesi en zor olan tıp ve hukuk fakültelerine kolaylıkla kayıt yaptırdı. O günlerde yayınlanan HAKİKAT gazetesinin bir haberine göre 1933 yılında sadece İstanbul Darülfünun'da 65 Kıbrıslı öğrenci bulunmaktaydı. Haberde bu öğrencilerin 1933 yılı Mart ayında biraraya gelerek öğrenime giden Kıbrıslı gençlere yardım etmek ve dayanışmalarını sağlamak amacıyla bir cemiyet kurdukları bildiriliyordu.(48)
Büyük Atatürk'ün yarattığı bu imkan sonucu Cumhuriyet üniversitelerinde burslu olarak okuyan Kıbrıslı gençlerin kimisi mecburi Doğu hizmeti, kimisi de Türkiye'ye yerleşmeye karar verdikleri için Anadolu'nun değişik bölgelerinde istihdam edilmekteydi.
Atatürk hükümetlerinin sağladığı imkan sonucu Türkiye'de çalışmaya başlayan Kıbrıslı Türklerden bazıları şunlardı:

1929'da Tıp Fakültesinden mezun olup Türkiye'de istihdam edilener(49)

1. Dr. Fevzi Necdet Bey; Van Vilayeti Erciyeş hükümet Tababetine
2. Dr. Saffet Bey; Nereye tayin edildiği belirtilmiyor
3. Dr. Hüseyin Hasip Bey; Nereye tayin edildiği belirtilmiyor
4. Dr. Ali Rıza Cafer Bey; Nereye tayin edildiği belirtilmiyor
5. Dr. Mehmet Derviş Bey; Nereye tayin edildiği belirtilmiyor

1931'de Tıp Fakültesinden mezun olup Türkiye'de istihdam edilenler(50)

1. Dr. Ali Rıza Bey; Malatya Vilayeti Arapgir Kazası Hükümet Tababetine
2. Dr. Mehmet Ali Bey; El'aziz vilayeti Palo kasabası hükümet tababetine
3. Dr. Hocazade Ali Rıza Bey; Beyazıt Vilayeti Iğdır Kazası hükümet tababetine
4. Dr. Bektaşzade Mustafa Cemal Bey; El'aziz vilayeti Ergani Madeni kazası hükümet tababetine
5. Dr. Şefik Bey; Gülhane Hastahanesi tababetine ikinci mülazim
6. Dr. Zekai Bey; Niğde Vilayeti Nevşehir Kazası hükümet tababetine(51)
7. Dr. Cahit Raif Bey (Cumhurbaşkanı Denktaş'ın abisi) Aydın vilayeti hükümet tababetine(52)
8. Dr. Hafız Cemal (Lokman Hekim); İstanbul'da Serbest hekim olarak çalışmaktaydı(53)

Hukuk Fakültesinden mezun olup istihdam edilenler veya adaya dönenlerin bazıları ise şöyleydi:(54)

1. Süleyman Şevket Bey; Adaya dönmüştü
2. Mahmut Bey; Adaya dönmüştü
3. İzzet Bey; Ödemiş Mahkeme yargıçlığına
4. Suphi Bey; Pasinler Mahkeme yargıçlığına
5. Avni Bey; Torbalı Mahkeme yargıçlığına
6. Yıldırım Bey; Hekimhan Mahkeme yargıçlığına
7. Hami Bey; Erciyeş Savcılığına
8. Hasan Cahit Bey; Master yapmak için Adliye Vekaleti hesabına İsviçre'ye gönderildi.
9. Musanamizade Reşit Bey; Çatalca Ceza Hakimliğinden terfian İstanbul Eyüp Sultan Sulh Hakimliğine ve İstanbul Beyoğlu Ceza Mahkemesi hakimliğine(55)
10. Mehmet Zeka Bey; İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun olup ileri tahsil için Londra'ya gitmiştir(56)
11. Turgut Tevfik Bey; (Ankara Hukuk) Nerede istihdam edildiği belirtilmiyor(57)
12. Nevzat Hulus Bey; (Ankara Hukuk) Nerede istihdam edildiği belirtilmiyor(58)
13. Edip Halit Bey; (Ankara Hukuk) Nerede istihdam edildiği belirtilmiyor(59)
14. Mehmet İhsan Uzman Bey; Tavas Kazası Savcılığına(60)
15. Sofuzade Celal Bey; Nerede istihdam edildiği belirtilmiyor(61)

Atatürk Türkiyesi'nde istihdam edilen diğer bazı Kıbrıslı Türkler ise şunlardı:

1. Mustafa Sıtkı Bey; TBMM Zabıt Katibliği'ne, sonra İş Bankası Hukuk Müşvirliğine(62)
2. İhsan Bey; Darülfünün mezunu(63) Nerede istihdam edildiği bilinmiyor
3. Mahir Bey; Darülfünun mezunu(64) Nerede istihdam edildiği bilinmiyor
4. Kaleburnu'lu M. Niyazi Bey; Ziraat Bankası'nda istihdam edildi(65)

Atatürk Türkiyesi, Kıbrıslı gençler arasından öğretmenlerin yetişmesine de büyük önem vermekteydi. Bu nedenle her yıl öğretmen okullarına da burslar vermekteydi. Örneğin 1932 yılında SÖZ'de yayınlanan bir ilandan anladığımıza göre 1933 eğitim yılı için öğretmen okullarına 3 erkek ve 2 kız olmak üzere 5 Kıbrıslı Türk öğrenciye burs verilmiştir.(66)

Bunun yanında yine SÖZ'de yayınlanan bir yazıdan, Türkiye'de başlatılan eğitim seferberliğine katılmak üzere birçok Kıbrıslı Türk öğretmenin de Anadolu'ya gittiği ve çeşitli vilayetlerde öğretmen olarak istihdam edildiği anlaşılmaktadır.(67)

TÜRKİYE DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI LİSEDE KEMALİST GENÇLERE YAPILAN BASKILARA GÜNDEME GETİRİYOR

Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren milli günler Kıbrıs Türk Halkı tarafından büyük bir coşkuyla kutlanmaktaydı. Özellikle lise gençleri yasak olmasına karşın bu kutlamalarda başı çekmekteydi. 1936 yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında da aynısı olmuş ve Liseli gençler 29 Ekim günü okula gitmemişti. Okulun İngiliz olan müdürü ise başı çeken öğrencileri okuldan uzaklaştırırken birçok öğrenciye de değişik cezalar vermişti. Asıl ilginç olan ise önemli bir dış politika konusu olmayan bu olayın dahi Türkiye hükümeti tarafından yakından izlenip derhal girişim yapılmasıydı. Nitekim yurt dışında olan dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a vekalet etmekte olan Şükrü Saraçoğlu, derhal İngiliz Büyükelçisini çağırarak nezaket ölçüleri içinde, yapılan baskıları gündeme getirir.

Bu görüşmeyi Tevfik Rüştü Aras ile 1938 yılı içinde yaptığı bir başka görüşmede dile getiren Büyükelçi Sir Percy, Saraçoğlu'nun Lise'deki olayı kendisine niye açtığını anlamadığını belirtir. Sir Percy, bu görüşmeyle ilgili, olarak Kıbrıs Valisine gönderdiği notta şöyle denmekteydi:
"Lise'deki olayla ilgili şikayetin haklı bir yanı bulunmadığı halde Türk Dışişleri Bakan vekilinin bu konuyu özel nitelikte bile olsa niye benimle görüştüğüne bir anlam veremedim."

Oysa durum oldukça açıktı. Bundan çıkan sonuç, Atatürk Türkiyesi'nin Kıbrıs'taki gelişmeleri çok yakından izlediği ve Türk milliyetçilerine yapılan baskılara karşı oldukça hassas olduğudur. Yani Kıbrıs'a özel bir önem verdiğidir. İngiliz elçi bunun farkında olmadığı için Lisedeki bir olayın bile Türkiye'yi rahatsız edebileceğini anlamakta güçlük çekmekteydi...
İngiliz Büyükelçisi Sir Percy, Tevfik Rüştü Aras'la görüşmesine ilişkin olarak yazdığı notta Aras'a adadaki Kemalistleri şikayet ettiğini de belirtmekte ve Bakandan önde gelen Kemalistlerin hareketlerini kınamasını talep ettiğini bildirmekteydi.

Sir Percy, Tevfik Rüştü Aras'ın kendisine verdiği yanıtta, Türkiye'nin adaya yönelik faaliyetleri olmadığını söyleyerek şu husus üzerinde durduğunu belirtiyor:
"Türk hükümetini ciddi olarak düşündürecek tek şey, bir gün oradaki genç Türk nesillerinin, hocaların karanlık, gerici etkisi altında kalmalarına Kıbrıs hükümetinin izin vermesi ve liberal eğitim olanaklarından, düşünce ve bilmin modern çizgileri içinde ilerlemekten alıkonulmalırıdır... Bizden kopan Osmanlı topraklarıyla ilgili modern Türk düşüncesini yönlendiren tek genel ilke ister kıta parçası isterse ada olsun, bu topraklarda yaşayan insanlara otonomi bahşedilmesinin Türk hükümeti tarafından daima memnunlukla karşılanacağıdır. Kıbrıs'ta bu sorun da yoktur. Çünkü Kıbrıs'taki halklar adanın içişlerinin yönetilmesinde halihazırda söz sahibidirler ve Türk hükümeti İngiliz sömürge yönetiminin liberalliğinin farkındadır."(68)


ALINTI :
(37) Derviş Manizade, Kıbrıs, Dün, Bugün, Yarın, sayfa 15
(38) Derviş Manizade, 65 Yıl Boyunca Kıbrıs, sayfa 75
(39) Sabahattin İsmail-Ergin Birinci, Atatürk Döneminde Türkiye-Kıbrıs İlişkileri, sayfa 283, 1989 İst.
(40) Ahmet Gazioğlu a.g.e. sayfa 288
(41) Derviş Manizade 65 Yıl Boyunca Kıbrıs, sayfa 75
(42) Av. Ülkü Cengizer, "Ben Seninim, Ben Seninim" başlıklı yazı, KIBRIS POSTASI Dergisi, Ankara Kıbrıs Türk Kültür Derneği yayın organı, 100. Yıl Özel Sayısı, 19 Mayıs 1981-Ankara, sayfa 30-32
(43) a.g.y. sayfa 32
(44) Doç. Dr. Hasan Cicioğlu, Kıbrıs Meselesi ve İngiltere, Yeni Avrasya Stratejileri Dergisi özel eki, Ocak 2001, sayfa 34-35
(45) A.C.Gazioplu, a.g.e. sayfa, 301
(46) HAKİKAT, 5 Ekim 1932
(47) Derviş Manizade, Kıbrıs, Dün-Bugün Yarın, sayfa 19
(48) HAKİKAT, 22 Mart 1933 ayrıca Mustafa Haşim Altan, Atatürk Devrimlerinin Kıbrıs Türk Toplumuna yansıması, 1997 Ankara, sayfa 125
(49) SÖZ, 25 Temmuz 1929 ve 2 Ekim 1930
(50) SÖZ, 16 Temmuz 1931
(51) SÖZ 21 Mayıs 1931
(52) SÖZ 14 Eylül 1934
(53) SES 23 Temmuz 1936
(54) SÖZ 17 Ocak 1929
(55) SÖZ 11 Temmuz 1929 ve 23 Temmuz 1931
(56) SÖZ 25 Temmuz 1929
(57) SÖZ 23 Temmuz 1931
(58) SÖZ 23 Temmuz 1931
(59) SÖZ 23 Temmuz 1931
(60) SÖZ 12 Şubat 1935
(61) SÖZ 14 Nisan 1936
(62) SÖZ 9 Ocak 1930
(63) SÖZ 25 Temmuz 1929
(64) SÖZ 25 Temmuz 1929
(65) SÖZ 28 Mayıs 1931
(66) SÖZ 21 Temmuz 1932
(67) SÖZ 19 Aralık 1929
(68) FO 371/21935-3261 (Aktaran: A.C. Gazioğlu a.g.e. saya 307-312)
 
Üst