Cenevre Zirvesi Öncesi Sergilenen Senaryo!

Salih Mehmet Ersoy

Onursal Üye
Katılım
18 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
KKTC
GÜNEŞ DOGARKEN
Salih Mehmet Ersoy

Cenevre Zirvesi Öncesi Sergilenen Senaryo!

Kıbrıs’ta adam gibi bir anlaşmanın yapılacagını hayal edenler, ya Kıbrıs sorununun içyüzünü bilmiyor, ya da akıntıya kürek çekmekten adeta zevk alıyorlar.

Uluslar arası topluluk dendigi zaman akla gelmesi gereken, bu uluslararası toplulugun Hristiyan bir dünya oldugu gerçegidir.

Dünyanın dingilini elinde bulunduran BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi, bu dünyamızın sanki yaratılmasında alınterleri varmış gibi davranmaya devam ettikleri takdirde, ki bundan vazgeçecekleri hususunda hiçbir niyet olmadıgı gün gibi aşikardır, o zaman hak ve adaletin tecelli etmesini beklemek ne kadar dogru, bunu da bu voyvoda takımı yüzünden çile çeken topluluklar ve halkların bir kez daha düşünmeleri gerekmez mi?

Ancak bizi üzen en önemli husus, dünyayı idare etmeye çalışan ve canı cigeri beş para etmeyen insanların yüzünden dünya insanlıgının gittikce dingilinden çıkması, hak, hukuk ve adaletin tamamen bu beş voyvoda takımının elinde bulunmasındandır.

Peki insanların dingilden çıkmasına neden olan husus nedir diye sorarsanız; öncelikle para, kadın, makam rüşveti ve hak etmedigi halde servet sahibi olması için kendi halkına ve vatanına ihanet edenler diye nitelendirebiliriz.

İşte biz ne yazık ki Cenevre öncesi böylesi rezil bir olayın yaşanmasına tanık olduk. Adamlar, sırf kendi şahsi çıkarları ve kafalarında olan ideolojinin yüzü suyu hürmetine, kendi halkına, milletine ve vatanına cephe alanları gördük ve kahrolduk. Ve bu ahlak dışı olaya ortak olanların hele Rum Komonist Partisi AKEL ve onun başı olarak bilinen Rum lideri Hristofyas’a koltuk degnegi olmak adına Cenevre’deki görüşme öncesi alınan sözde Türk-Rum ortak kararının alındıgına şahit olduk.

Peki Cenevre görüşmesi öncesi sözde Kıbrıs Tüm Sendikal Formu’nun yaptıgı açıklamanın amacı neydi ki? Düşünebilir misiniz, sizi temsil eden Cumhurbaşkanı BM Genel Sekreteri’nin huzurunda Cenevre’de yapılacak Eroglu – Hristofyas görüşmesi için Cenevre’ye gitme hazırlıgı içindeyken, aniden ortaya çıkıp “Biz iki toplumlu, iki kesimli federasyon çözümüne baglı oldugumuzu teyid ederiz”. Hatta daha da ileri giderek, “Kıbıs sorununun çözümünü, halk! ve vatanın! Yeniden birleşmesini istiyoruz” şeklinde alınan karar acaba kime hızmet ediyor diye sormadan edemeyiz.

Yani Komonist Rum Partisi AKEL’in mutfagında ne hazırlanmışsa, ortak bir karar olarak ve sözde tüm Kıbrıs! Halkını temsil edercesine alınan bu karardan sonra sessiz kalmamızı kim isteyebilir ki? Benim adıma kim söz söyleyebilir, kim karar alabilir ki?

Peki vatanın yeniden birleşmesi derken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin işaret edildigini anlamak çok zor mu?

Ya da halk derken, Kıbrıs Türk halkının ayrı bir halk oldugu gerçeginin çignendigini görmemek mümkün mü?

Tamam da bu söylemleri zaten her Allahın günü Rum siyasi parti başkanları, sorumluları ve Rum gazeteleri söylemiyor mu, yazmıyor mu? Peki Rum propagandası bu iken bu propagandaya katılmak ve “Vatanın ve halkın birleşmesinden söz etmek, Rum siyasi propagandasına hızmet etmek anlamına gelmiyor mu?

Peki sözde Kıbrıs Sendikal Formu’na katılan sendika agaları maaşlarını acaba hangi devletten alıyorlar ki? Yoksa aldıkları astronomik maaşlar az mı geliyor ki, Euro maaşlara talim etmek için çareyi vatanın! ve halkın! birleşmesinde buluyorlar?

Kıbrıs’ta oynanan oyun, örümcek agı gibi örülmüştür. Bu oluşum içinde İngiltere, AB ve hatta BM’nin yer aldıgı bir ortam yaratılmıştır. Bunlar elbette kendi borularının ötmesini isteyecek, kendi siyasi talepleri dogrultusunda Kıbrıs’ta bir anlaşmanın yapılmaması için olayların içinde tavuk ayagı gibi karıştırmaya devam edecekleri aşikar degil mi? Bir anlaşmanın yapılmaması için gece gündüz senaryo üretilmektedir. Kıbrıs’ta neden bir anlaşmaya varılsın ki, sonunda İngiliz üslerine yol görünecegine göre. Ve yine Kıbrıs’ta niye bir anlaşmaya varılsın ki, devletten gasbedilen haklarını geri alan Kıbrıs Türk halkı ve oluşturdugu devlet tanınma aşamasına girsin ki? Ve yine niye bir anlaşmaya varılsın ki, mendebur Batı Hristiyan alemi, ki sözde uluslar arası topluluktur, Rumları Kıbrıs’ın yasal devleti tanıdıklarına göre, Rumlar bu mamadan kolay kolay vazgeçerler mi?

Peki sözde Kıbrıs Sendikal Formu’na katılan Türk sendika agaları olayların seyrini takip etmekten aciz midirler? Yoksa, varsa da AKEL, yoksa da AKEL diyerek köstepek oyununa devam etmek mi istiyorlar?

Pes dogrusu!
 
Üst