Çocuklardakİ Psikiyatrik Durumlar

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ZEKA SORUNLARI

Çocukların zeka ve mental kapasiteleri ,doğumdan itibaren belli bir yaşa kadar devamlı gelişme sürecindedir. Çocuklarda meydana gelen mental motor gelişim geriliğinin bir çok nedeni olduğu gibi en başta gelen nedeni Merkezi Sinir Sistemini etkileyen hastalıklar , travmalar ve doğum komplikasyonlarıdır.

Çocukta belirli bir mental kapasite olsa bile çocuğun büyüme gelişme döneminde yetersiz situmulasyona maruz kalması ve gerekli eğitim ve öğretimin tam olarak verilememesi, çocuğun zihinsel gelişimini sağlayacak ortamın hazırlanamaması , değişik stres etkenlerinin anne babayı ve aileyi etkilemesi , çocuğa ilginin az olması , nedeni ile de suni bir mental motor gelişim geriliği veya var olan kapasitenin gelişmemesi olabilmektedir.

Çocukların zeka problemlerinin farkına varılması önemli olmaktadır. Belli bir hayat aşamasında aile ve toplumun beklentileri de bu mental kapasiteye göre olmalıdır. Zeka probleminin farkına varılması eğer başka nedenler yok ise çocuğun yaşına uygun gelişimine ve sosyal konumuna ulaşamaması veya kendi kendine tam olarak yetememesi ile gözlenebilir.

Zeka Geriliğinin Tanımı ; Genel psikososyal işlevselliğin yaşına uygun beklenen durumun önemli derecede altında olması ile beraber ,insanlar arası iletişim , kendine bakım , ev yaşamı , toplumsal ve kişiler arası becerilerde ,kendi kendini yönetip yönlendirme ,toplumsal ve kişiye sunulan olanaklardan yararlanma becerilerinin bazılarında yetersizlik görülmesidir.

Çocukta zeka problemi olmadığı halde , yaşına uygun zeka kapasitesini ortaya koyamamasının bir nedeni de çocukta olabilecek psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bu psikiyatrik rahatsızlıkar içinde çocukluk çağı depresyonları , uyum güçlükleri , reaktif bağlanma bozukluğu , dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu , özel öğrenme güçlükleri sayılabilir. Bu hastalıklarda çocukta suni olarak mental motor gelişim geriliği görülebilmektedir. Bu durumda neden olan durum ortadan kaldırıldığında zeka kapasitesinin belli bir ölçüde tekrar ortaya çıktığı gözlenmektedir.

Zeka testleri (IQ) ile çocukların zeka düzeyi hesap edilebilir . IQ düzeyi 0-25 arası çok ağır zeka geriliği , 25-40 arası ağır zeka geriliği , 40-55 arası orta zeka geriliği , 55-70 arası ise hafif zeka geriliği olarak belirlenmektedir . Zeka testleri sonucuna göre zamanında yapılacak gerekli eğitim ile çocukların mevcut kapasiteleri artırılabilir. Zeka gerilikleri hafiften şiddetliye göre sıralanabilir. Toplumda görülen zeka gerililikleri içinde ; çok ağır zeka geriliği , toplam zeka geriliğinin ortalama %1 kadarını , ağır zeka geriliği %4 kadarını ,orta derecede zeka geriliği %10 , hafif derecede zeka geriliği ise %85 kadarını oluşturur .Yani toplumda görülen zeka geriliklerinin büyük kısmı hafif derecede zeka geriliği kapsamındadır.

Tedavi: Zeka problemi olan çocukların bu problemlerinin tedavisi mevcut kapasitenin tamamının kullanılmasına yönelik eğitimin verilmesi ,çocuğun kendi kendine bakabilmesi ve yetersiz kaldığı noktalarda gerekli becerilerin eğitim ile sağlanması ve ailelere yönelik gerekli pedagojik danışmanlıktır. Zeka problemi olan çocuklarda ek olarak bazı bedensel hastalıklar eşlik etmektedir . Bu hastalıkların varlığı durumunda ek tedavi yaklaşımları olmalıdır. Özellikle merkezi sinir sistemi hastalıkları konusunda gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmalıdır .İlaç tedavisi olarak ise çocuğun semptomlarına yönelik tedavi yaklaşımları mümkün olabilmektedir.

Zeka problemi olan çocukların anne babalarına sosyoekonomik desteğin sağlanması çok önemli bir noktadır. Ailenin bu durumda çocuğun bakım ve eğitimi konusunda çabaları uzun zaman gerektirmektedir. Bu nedenle gerek ekonomik gerek psikososyal açıdan bu ailelerin desteklenmesi çok önemli bir noktadır. Bu çocuklara yönelik zamanında müdahale önemlidir. Bu nedenle mevcut eğitim öğretim sisteminde bu çocuklara daha fazla imkan tanınması önemlidir. Gelişimin çok hızlı olduğu çocukluk çağında gerekli müdahaleler ile çok rahat bir şekilde çocukların eğitim ve öğretimi belli bir seviyeye getirilebilme imkanı varken , en değerli yıllar bazı eksikliklerden dolayı boşa geçmektedir.Bu konuda özeli ekip ve profesyonel yaklaşımlara ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır.Ailenin ve toplumun bilinçlenmesi giderek daha da önem kazanmaktadır.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ

Çocuklardaki öğrenme güçlüğü bazı alanlarda çocuğun zeka düzeyi ve yaşına uygun gelişim düzeyinin çok altında başarı göstermesi ile karakterizedir. Bu alanlar matematik öğrenme güçlüğü , yazılı anlatım güçlüğü ,okuma güçlüğü şeklinde özetlenebilir

Özel öğrenme güçlüklerinin görünümü çocuğun zeka seviyesine göre bazı alanlarda beklenen başarıyı gösterememesidir. Özel öğrenme güçlüğünde başka bir psikiyatrik veya organik bir nedene bağlı olmaması önemlidir.

Özel öğrenme güçlüklerinin tanısı klinik görünüm ve yapılan testlerle belli olmaktadır.Özel öğrenme güçlüğünün ayrıcı tanısında okullardaki normal olarak gelişen sapmalar ,eğitim ve öğretimde fırsat eksikliği , çocuğa verilen yetersiz öğrenim durumu göz önüne alınmalıdır. Ayrıca görme ve işitmeveya herhangi bir duyu bozukluklarında , zeka problemi olan çocuklarda , yaygın gelişimsel geriliği olan çocuklarda görülen o bozukluğa bağlı öğrenme güçlüğünden bu mevcut durum ayırt edilmelidir.

Okuma bozukluğunda çocuğun zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında çocuğun ondan beklenen seviyenin önemli derecede altında okuma becerisi göstermesidir. Okuma bozukluğu olan çocuklarda sesli okumada çarpıklıklar , yanlış sözcük kullanma ve sözcük atlamaları olur. Okuma bozukluğu yüksek IQ ile beraberse , erken tanı ve tedavi ile sonuç iyi olmaktadır.
Matemetik ve yazılı anlatım bozukluğunda da okuma bozukluğunda olduğu gibi IQ seviyesi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında önemli derecede yetersizlik görülür.Bu durum çocuğun okul performansını ders başarısını önemli derecede etkiler , Aileler normalde çocuklarının zeka düzeyine baktıklarında belli bir başarı beklemelerine karşın çocuklardan yukarıda bahsedilen alanlarda önemli derecede sıkıntı olmaktadır. Bu durumda çocuğun kendi özgüveni bozulmakta , aile ile olan ilişkilerde sorunlar yaşanmaktadır.
Özel öğrenme güçlüklerine başka psikiyatrik durumlar da eşlik edebilir. Özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile sık bir şekilde bir arada olabilir. Bu iki durumun ayırıcı tanısı bazı standart testler ve çocuğun klinik durumu ile kesinleştirilmektedir. Tedavide özel öğrenme güçlüğüne yönelik eğitimin verilmesi ile tedavi gerçekleşebilir. Ancak bu durumun tedavisi uzun bir süre almakta , bazı problemler yaşam boyu devam edebilmektedir.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KEKELEME BOZUKLUĞU


Çocuğun konuşmasının zamanlamasında ve akıcılığında bozulma sözkonusudur, seslerin ve hecelerin sık uzatılması ve tekrar edilmesi olabilir. Hece ve kelimeleri söylerken duraklama olabilir .Bazan söyleyemediği kelimeyi konuşmamak için kişi başka kelimeler kullanmaya çalışabilir. Kelime yinelemeleri olabileceği gibi hece yinelemeleride olabilir.
Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak karşılanır . Kekemeliğin %90 geçici olmakla beraber %10 kadarı kalıcı olabilir . Israr eden kekemeliklerde gerekli müdahalenin yapılması gerekir.Bazı durumlarda kekemelik dalgalanmalar şeklinde değişik dönemlerde görülebilir.
Ailenin çocuğun kekemeliğine dikkat çekmemesi gerekir . Çocuk kekelemeye başladığında sanki normal konuşuyormuş gibi davranmak önemli bir noktadır .Eğer dikkat çekerse , uyarırsa çocuğun anksiyetesi daha da artar , bu da konuşmanın daha da bozulmasına neden olur . Kekemelik durumunu değişik stres etkenlerinin , kaygı durumlarının , aşırı kontrolcü ebeveyn davranışlarının , yeni hayat aşamasında ( kardeş doğumu , okula başlama gibi ) uyum güçlüklerinin kekemeliğin şiddetini artırdığı konusunda klinik veriler mevcuttur . Kekemelik belli bir süre geçmez ise anne babaların zaman kaybetmeden çocuklarını çocuk psikiyatristine getirmeleri gerekir. Belli bir yaştan sonra kekeleme için konuşma , nefes ve ritim egzersizleri verilir . Bu egzersizler ile çocuğun durumuna eşlik eden kaygı durumlarını azaltmak amacı ile ilaç tedavisi de uygulanabilir. Yurt dışında konuşma terapisti yetiştiren dört senelik fakülteler olmasına karşın ülkemizde kekemelik profesyonel anlamda ele alınmamaktadır .
Bu arada kekemelikten dolayı çocukta gelişebilecek özgüvenin zedelenmesi , sosyal ortamlara girmek istememe ile birlikte sosyal fobi , etrafta konuşmaktan kaçınma , arkadaş ilişkilerinde bozulmalar , ders ve okulda konuşmak istemediği için uyum güçlükleri , içe çekilme , kendini ifade etmekte zorluk , kronik depresyon gibi durumlar görülebilir. Bu nedenle eşlik eden bazı psikiyatrik sıkıntılar için psikoterapi ve ek ilaç desteği yapılmalıdır.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
FONOLOJİK BOZUKLUKLAR


Fonolojik bozukluğu kekelemeden ayırt etmek gerekir, Fonolojik bozuklukta bazı harflerin ve hecelerin telafuz edilmesinde problem vardır. Fonolojik bouzukluğun tedaviside kekelemeye benzerdir. Ancak burada yaklaşım ve altta yatan psikopatoloji farklıdır.
Fonolojik bozukluğu olan çocuklarda bu durum zeka gerilikleri , işitme ve duysal sorunlar ,konuşma ile ilgili motor bozukluklardan , merkezi sinir sistemi sorunlarından ayırt edilmelidir.
Hafif dereceli fonolojik bozuklukta çocuğun konuşması aile üyeleri tarafından anlaşılmasına rağmen çevre tarafından anlaşılmaz. Ağır derecede fonolojik bozuklukta ise aile üyeleri tarafından da konuşma anlaşılamaz.
Fonolojik bozuklukta en sık r-s-k-ş gibi harflerin telafuz edilmesinde sorunlar vardır. Bu sorunlardan dolayı çocuk yaşıtları arasında uyum güçlükleri ile karşılaşabilir .Özellikle bu durumu fazla olan çocukların sosyalleşmelerinde sorun olabilir. Çocuk konuşma sorunundan dolayı çok fazla sosyal ortamlara girmek istemez , kendini toplum içerisinde ifade etmekten çekinir , bildiği halde derste kalkıp soruları cevaplamak istemez , kronik depresyon gelişebilir , arkadaş ilişkilerinde zorluklar yaşayabilir , kendine olan özgüveninde azalma olabilir. Bütün bu nedenlerden dolayı fonolojik bozukluğu olan çocukların gerekli psikososyal desteğe ihtiyaçları vardır. Gerekirse sıkıntının fazla olduğu durumlarda ilaç tedavisi kullanılabilir.
Fonolojik bozukluğun tedavisinde çocuğun yaşına uygun olan önerilerde bulunulur . Temel tedavi yöntemi ses çıkarma ,konuşma ve telafuz konusunda eğitim v egzersizdir.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
OTİSTİK BOZUKLUĞUN GÖRÜNÜMÜ


Çocukların normal gelişim süreci içerisinde toplumsal etkileşimi ,iletişimi ve sosyal becerileri gelişme gösterir. Çocuklar her yaş seviyesinde kendilerine göre belli bir ölçüde iletişim ve etkileşim gösterirler. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir.Aynı zamanda çocuğun normal zeka gelişimi ve psikomotor gelişimi içinde gerekli ve önemli bir unsurdur.
Otizmde çocukta iletişim ve etkileşim eksikliğive tekrar eden davranışlar ile beraber çok sınırlanmış bir ilgi alanı görülür. Doğumdan sonra çocukta görülen göz takibi , göz kontağı ,gülümseme,etraftaki insanların farkında olma iletişimin ve etkileşimin göstergesidir. Bu özellikler her yaş seviyesine göre faklılık gösterir. Konuşmanın gelişmesi , göz kontağı , duygu alışverişi , etrafa karşı ilgi , özellikle insanlara ve kendi yaşıtlarına karşı olan sosyal ve duygusal ilgi çocuğun aile ve toplum içerisinde sağlıklı bir şekilde gelişmesi için gereklidir.
Otizmde belli bir şekliyle içe çekilme ,sınırlı davranışlar ve ilgiler içerisinde kalma söz konusudur. Çocuğun kendi kendini belli bir alana sınırlaması , kendi dünyasını kurması ve bu dünyanın ritüelleri ve kendine has davranışları ile hayatına devam etmek istemesi söz konusudur. İçe çekilme ile beraber insanlara olan ilgi azalmakta sosyal alanda gerekli olan iletişim ve etkileşim becerileri geri kalmakta , birey otistik çerçevede nesnelerin dünyasına kendisini hapsetmektedir . Bu durum onun normal gelişimini bozmaktadır.
Otistik bireyin kendine has belli özellikleri vardır .Bu belirtiler genelde ilk 30 ayda kendini gösterir.Belli bir süre ilk 30 ayda hiçbir şikayet olmayabilir . Normal bir gelişme dönemi olabilir. Otistik bir çocukta olan belirtiler arasında , yaşına uygun konuşmanın gelişmemesi , tekrar eden hareketler , insanlara karşı ilgisizlik , göz kontağı kurmama , nesnelere karşı aşırı ilgi, dönen cisimlere ilgi , kendine özgü törensel davranışlar , eskiye karşı sıkı sıkıya bağlılık ile beraber yeniliğe karşı direnç , kendi etrafında dönme , sallanma , saatlerce belli bir hareketi tekrar edebilme , beslenme konusunda düzensizlik , ağrıya karşı dayanıklılık , etraftaki duygusal değişime ilgisizlik ,yaşıtlarına karşı ilgisizlik ,parmak ucunda yürüme , yandan bakış , taklit gerektiren oyunları oynamama , TV ve müziğe aşırı ilgi vb . belirtileri sayabiliriz. Otistik çocukta bunların hepsi olmayabilir ama yukarıdaki özelliklerin bir kısmı ile birlikte çocuğun gelişiminin normalden sapması dikkat çeker.
Otistik bozukluğun tedavisi gerekli eğitim ile gelişmemiş sosyal becerilerin kazandırılmasına ve eksik kalmış iletişim becerilerinin takviyesine yöneliktir. Eğer eşlik eden semptomlar varsa ona yönelik ilaç tedavisi yapılabilir. Çocukların prognozu , erken müdahale , eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerinin olup olmaması , verilen eğitime cevap, 4-5 yaşına kadar oluşan kelime sayısı ile belli olabilmektedir. Yüksek fonksiyonlu otistiklerde prognoz daha iyi olabilmektedir. Eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerine yönelik müdahalenin yapılması gerekir. Yurt dışında farklı tedavi yaklaşımlarından bazıları vitamin tedavisi , diet, sekretin tedavisi ,Naltrekson tedavisi vb tedavi usülleridir. Ancak bu tedavi usülleri ülkemizde yaygın olarak kullanılmamaktadır ve tedavi ediciliği konusunda kesin veriler bulunmamaktadır.
Otistik bozuklukta hiperaktivite , kendine zarar verici davranışlar , hırçınlık , eğitime uyumsuzluk , zeka sorunları gibi ek belirtiler olursa bunlara yönelik tedavi yaklaşımları uygulanmalıdır.
Temel tedavi özellikle anne baba tarafından ısrarla eğitimin devam ettirilmesidir . Tedavide temel unsur eğitimin sürekliliğidir. Çocukların eğitime başlama yaşı önemlidir. Ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi olmaktadır. Otistik belirtileri olan çocukların mümkün olan en kısa zamanda tedavi ekibi ile irtibat kurması ve tanı kesinleştikten sonra gerekli tedavi planının hemen işlemeye başlaması gerekir.
Anne babanın psikolojik durumu , genetik etkenler , çevresel etkenler çocuğun bu belirtiler göstermesinde etkilidir. Tedavinin uzun olması , otistik çocukları idare etmenin güç olması nedeni ile anne babalara yönelik aile terapileri , motivasyon ve yönlendirme çok önemlidir. Bu konuda anne babaya danışmanlık ve psikososyal destek çok önemlidir..
Son olarak şunu belirtmek gerekir doğumsal işitme ve görme kaybı reaktif bağlanma bozukluğu , mental retardasyon , duygusal sitümülasyondan uzak kalmış çocuklarda otistik belirtiler görülmekle beraber, ayrıcı tanının bu hastalıklar göz önünde bulundurularak yapılması gerekir.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
HİPERAKTİF ÇOCUKLAR


Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun üç şekli bulunmaktadır. Birincisinde dikkat eksikliği ön planda ,ikinci tipinde hiperaktivite ön planda ,diğer tipinde ise ikisi birlikte görülmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu toplumda sık görülmektedir. Bu çocuklarda sürekli hareketlilik ile beraber dikkat eksikliği ve fevri olma durumu sıktır. Bu belirtilerin görünümü tanının geçerli olması için 7 yaşından önce başlamalıdır.
Dikkat eksikliği belirtileri -başka nedenler yok ise - Dikkatlerini uzun süre toparlayamazlar , başladıkları işlerin sonunu getirmekte güçlük çekerler , dikkat gerektiren günlük işlerden kaçınırlar, eşyalarını sık sık kaybederler , günlük işlerde unutkanlıkları vardır, işlerini düzensiz ve dağınık yaparlar , genelde bir işten diğerine çok sık geçiş yaparlar, karşısındakini dinlememe sık sık konu değiştirme görülür, dikkatleri ilgisiz uyaranlarla sık sık dağılır, çalışmaları plansızdır , emirleri anlamakta güçlük çekerler, yaptıkları işlerde dikkatsizce hatalar yaparlar.
Hiperaktivite belirtileri-başka nedenler yok ise- :Yerinde duramama hali vardır, devamlı kıpır kıpır haldedirler, kendi yaşıtlarına göre belirgin farklılık ile sürekli hareket halindedirler, Her şeye karışma , mobilyaların üzerinde gezme , ev içinde koşuşturma , bir iş yaparken sık sık ayağa kalkma gezinme halindedirler, konuşmanın sonu gelmeden araya girerler, başkaları onların sözünü kesememekten yakınır,elleri ayakları kıpır kıpırdır, ellerinde sürekli bir şeylerle oynarlar, olası sonuçlarını düşünmeden tehlikeli işlere girme görülür, sakinlik isteyen grup içi etkinliklere katılmakta zorlanırlar, etraftaki insanlar tarafından sık sık hareketlilik konusunda uyarılırlar.
Hiperaktivite ve dikkat eksikliği olan çocuklarda okul çağından önce ve okul çağında hareketlilik ve dikkat eksikliği belirgin olarak göze çarpar. Bu dikkat eksikliği ve hiperaktivite özellikleri sadece bir ortamda değil birkaç ortamda kendini belli eder . Hiperaktif çocukların işlevselliği belirgin olarak bozulur , özellikle okul döneminde göreceli bir başarısızlık ve sık sık öğretmeninden uyarı alma görülür. Derse konsantre olamadığı ve dikkat eksikliği olduğu için , çoğu zaman zeka normal hatta normalin üstünde olmasına rağmen derslerde başarısızlık görülür.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ek diğer psikiyatrik durumlar olabilir. Bu psikiyatrik durumlar arasında öğrenme güçlükleri , karşı gelme bozukluğu , davranış bozukluğu , anksiyete bozuklukları sayılabilir .Önemli olan bu tanının psikiyatrik muayene ve testler ile kesinleştirilmesi gerekir.
Tedavi konusunda ilaç tedavisi ön plandadır. Türkiyede mevcut ilaçlar ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite semptomları büyük oranda kontrol altına alınabilmektedir. Gerekirse ilaç tedavisinin yanı sıra ek olarak pedagojik eğitim ile dikkat süresini artırma ve davranışçı yaklaşımlar vardır. İlaç tedavisinin ne kadar devam edeceği klinik görünüm ve semptomların devam etmesine göre tespit edilir.
Hiperaktif çocuğun ailesinin yönlendirilmesi önemlidir. Ailenin bu türlü bir çocuğu idare etmesi güç olur , Genelde çocuğun sosyal ilişkileri bozulur ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşanır . Ders başarısızlığı da bu duruma eklenince çocuğun kendine olan özgüveni azalır , alınganlığı artar. Bu nedenle ailenin ve çocuğun psikososyal açıdan desteklenmesi çok önemli bir konudur.
Diğer yandan çocuğun okul içerisindeki durumu öğretmenin yönlendirmesi ve davranışları önemli olmaktadır. Yanlış tutumlar çocukların hareketliliğini daha da artırmakta , mevcut problemlerin çözümünü güçleştirmektedir. Okul -aile - doktor işbirliği bu durumda çok önemlidir.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Rett Sendromu
Rett sendromu dünyanın her yerinde 10.000-23.000'de 1 gibi bir sıklıkla ve genellikle kızlarda görülen bir gelişim bozukluğudur. Rett sendromlu kızlar yaşamlarının ilk (6-18) aylarına dek tamamen normal ya da normale yakın gelişim gösterirken önce hızlı bir gerileme ile öğrenilen becerileri unutur sonra da uzun bir duraksama devresine girerler.

Rett Sendromu'nun nedenleri

Kalıtsal özellikleri olduğuna dair güçlü kanıtlar varsa da Rett sendromunun nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir.

Rett Sendromu belirtileri :
İnce ve açık renk derili yüzleri, sivri burunları, küçük el ve ayakları, bazı tipik özellikleridir.
Ellerini belli bir amaç için (yemek yeme, eşya toplama) uzun süre kullana- mazlar. Daha çok ellerini önde birleştirme, ovuşturma, el yıkar gibi yapma ve ellerini ağzına götürme gibi hareketleri ard arda yaparlar. El çevirme, alkış, elleriyle dizlerine vurma ve parmaklarını oynatma gibi tekrarlanan el hareketlerinin bir veya bir kaçı da sıklıkla görülebilir.
Psikomotor gelişiminde yavaşlama, yürüme ve gövde hareketlerinde zayıf koordinasyon gösterirler.
El ve ayakta kasılma ve titremeler görülür.
Dil gelişimlerinde gecikmeler görülür.
Baş çevresinin büyümesi 3 aydan 4 yaşa kadar yavaşladığı için kafası yaşına göre küçüktür (Mikrosefali).
Bazı Rett sendromlu kızlarda büyüdükçe; nefes almada düzensizlikler, nöbetler, kasılmalar, omurganın eğrilmesi, diş gıcırdatma, çiğneme ve yutma problemleri, kabızlık, el ve ayak eklemlerinde kan dolaşımının bozukluğu nedeniyle soğukluk gibi belirtilerden bazıları görülebilir.
Rett Sendromu'nun aşamaları nelerdir

Rett sendromu sıklıkla Cerebral Palsy (Beyin felci) ve erken çocukluk otizmi ile karıştırılır. Bu nedenle Rett sendromunun özelliklerinin ve gelişim aşamalarının ailelerce bilinmesi, dikkatli ve ayrıntılı bir tıbbi değerlendirme yapılabilmesini sağlar. Böylece tanının erken konulabilmesi ve eğitimin erken başlayabilmesi sağlanabilir.

1. BAŞLAMA AŞAMASI (6 ay ile 1,5 yaş arası)
Çocuk çok az göz kontağı kurar ve oyuncaklarıyla çok az ilgilenir. Genellikle "uslu" ve "sakin" bebek olarak nitelendirilir. Kaba motor hareketlerde gerilikler, baş büyümesinde yavaşlama, el ovuşturma görülebilir.
2. HIZLI GERİLEME AŞAMASI (1 ile 4 yaş arası)
Bu dönemde anlamlı el hareketleri ve konuşmanın kaybolması bazen hızlı bazen dereceli olarak başlar. Nefesini tutma, nefes nefese kalma görülebilir. Yürüyüş biçimi dengesiz olur ve yürümeye başlamada gecikme görülebilir.
3. DURGUNLUK AŞAMASI (4 ile 10 yaş arası)
İstemsiz el-kol hareketleri ve kasılmalar belirginleşir. Daha az ağlar, çevresine daha fazla ilgi gösterir ve daha dikkatli, daha alıcı olur ve iletişim becerileri geliştirir. Rett sendromu olan bir çok kız, hayatlarının kalan kısımlarında bu aşamada kalır. Bir kısmı ise 10 yaşından sonra daha az hareket eder, yürümeyi bırakabilir, omurga eğrilebilir. Ancak iletişim ve el becerilerinde azalma olmaz, göz kontağı artar, tekrarlayan el hareketleri azalır.

Tedavisi Var mı?
Rett sendromu nedeni tam olarak bilinmeyen bir bozukluktur. Nörolojik açıdan izlenmesi ve tedavinin sürdürülmesi gereklidir. Bunun yanı sıra fizyoterapi ile motor gelişimlerindeki gecikmenin ve omurga eğrilmesinin önlenmesi/giderilmesi önemlidir.

Eğitimi
Sosyal ve iletim becerilerindeki kayıpların tekrar kazanılabilmesi ve geliştirilmesi için özel eğitim şarttır. Müzik, oyuncaklar, kitaplar, bilgisayar vb. materyaller sözel ve sözel olmayan iletişimlerini arttırmada etkili bir eğitim aracı olarak kullanılır.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
YEME PROBLEMLERİ


Pika: Yenilebilir olmayan maddelerin bebek yada küçük çocuklar tarafından yenilmesi ile karakterizedir . Bunlar boya , saç ,sıva , kil ,kum , elbise kumaşı , vb olabilir. Tanı diğer psikiyatrik ve bedensel durumlarda göz önüne alınarak kesinleştirildikten sonra gerekli tedavi yapılmalıdır.Pika durumunda eşlik eden bazı bedensel hastalıklar olabilir. Çocuklardaki zeka sorunları , yaygın gelişimsel gerilikler gibi hastalıkarla birlikte pika durumu beraber görülebilir. Bu durumda nedene yönelik tedavi yapılmalıdır.
Ruminasyon Bozukluğu: Belli bir gelişme döneminden sonra bebek yada küçük çocukların yiyecekleri yedikten sonra aynı yiyeceği mideden tekrar ağıza getirerek tekrar çiğnemesi ile karakterizedir. Bu durumda çocuk kafasını arkaya doğru bırakır ve yiyeceği ağzına getirir . Bu durumdaki çocukların bazı psikiyatrik problemleri olabilir. Genelde kendi haline bırakılan uyarı ve sevgi yönünden yeteri destek alamayan çocuklarda daha sıktır .Tanı kesinleştikten sonra gerekli tedavi yapılmalıdır.
Beslenme Bozukluğu: Belirgin bir kilo alamama yada kilo aldıktan sonra kilo kaybı ile giden bir durumdur. Bu durumda bedensel hastalıkların olup olmadığı ayrıntılı olarak incelenmelidir . Beslenme problemi olan çocuklarda anne babanın yanlış yemek eğitimi , bu konuda çocuğa çok ısrarcı ve müdahaleci davranılması , zamanında anne sütünden katı gıdalara geçilmemesi, çocuklukta görülen depresyon ve kaygı durumları gibi bir çok etken ile birlikte olabilir. Diğer nedenler yok ise psikiyatrik olarak gerekli tedavi yapılmalıdır.
Anoreksiya Nervoza : Belli bir beden imajı kaygısını takiben özellikle ergenlik dönemindeki kız çocuklarının sürekli olarak yemeyi reddetme ve belirgin kilo kaybı ile giden bir hastalığıdır. Anoreksiyada kişi kendi kilosunu fazla bulur ve vücut görünümü konusunda aşırı kaygılıdır. Bu durumda depresyon gibi durumlar çok sık eşlik edebilir . İlerleyen kilo kaybı ile birlikte bazı problemler oluşabilir. Çocuğun kilo durumunun düzenli takip edilmesi önemlidir. Kilo kaybı durdurulamadığı durumda hastaneye yatma durumu kaçınılmaz olabilir. Adet düzensizlikleri bir çok hastada bu durum ile birlikte vardır. Ek olarak başka psikiyatrik rahatsızlıklar söz konusu olabilir. Tedavide ilaç ve psikoterapi yaklaşımı vardır.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
TİK PROBLEMLERİ


Tik birden ortaya çıkan ,hızlı , yineleyici bir motor hareket ya da ses çıkarma şeklinde olabilir. Tik stres ile alevlenebilir , kaygı ile artar. Uykuda veya oyalayıcı etkinlikler sırasında azalır. Tik durumu olan çocuklar sosyal ve aile çevrelerinde ciddi sıkıntılara maruz kalabilirler. Bu nedenle kaygının daha da artması nedeni ile tikler çocukta giderek artabilir. Yapılan bazı çalışmalarda çok aşırı kontrolcü , çocuğunun her hareketine müdahalede bulunan , çok titiz davranan annelerin çocuklarında daha sık görüldüğü gösterilmiştir.

Bu tikler Motor Tikler Olarak : Göz kırpma , omuz silkme , öksürme , basit yüz hareketleri, değişik yüz mimikleri olarak görülebilir.

Ses Tikleri ise burun çekme , hırlama , boğaz temizleme ve başka olarak farklı bir sesi çıkarma şeklinde olabilir.

Kompleks tiklerde ise hem motor hem ses tikleri birlikte vardır.

Çocuklarda gelip geçici tikleri kalıcı ve kronik tiklerden ve tourette sendromundan ayırt etmek gerekir. Tourette sondromu ile beraber başka psikiyatrik durumlar (özellikle obsesif kompulsif bozukluk ) birlikte görülebilir.

Tik ortaya çıkan çocuklarda tike bağlı kaygıyı artırmamak için çocuğun dikkati o yöne çekilmemeye çalışılır. Ayrıca mevcut tikler için ilaç tedavisi mümkün olabilir. Ancak tiklerin tamamen geçip geçmeyeceği ilerleyen süreç içerisinde belli olmaktadır. Eşlik eden başka psikiyatrik durumların olup olmadığı kontrol edilmelidir.Aileye gereken danışmanlığın yapılması önemlidir. Çocuğa sağlanacak psikososyal destek ile birlikte aileye gerekli tavsiyelerin bulunulması tiklerin kalıcı olup olmaması açısından önemlidir.
 

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ALTINI ISLATMA VE ALTINI KİRLETME PROBLEMLERİNİN GÖRÜNÜMÜ


Altını ıslatma : Altını ıslatma gece ve gündüz olabilmektedir. Bu durum tuvalet kontrolü beş yaşından sonra hala sağlanamamışsa ve haftada en az iki kez oluyorsa bu problemden yani altını ıslatma probleminden bahsedebiliriz. Altını ıslatma birincil ve ikincil olabilmektedir.

Birincil olan altını ıslatma durumunda , çocuk hiç tuvalet kontrolü sağlayamamıştır ve daha çok bedensel ve genetik etkenler ön plandadır. Yani altını ıslatan çocukların anne ve babalarında da bu durum belli bir yaşa kada bulunabilmektedir . Aynı zamanda çocuğun altını ıslatması ile birlikte dirençli bazı mikroorganizmalar ile infeksiyon o bölgede gelişebilir.

İkincil olanda ise çocuğun belli bir dönem tuvalet kontrolü sağlamasına rağmen daha sonradan bu kontrolünün kaybolması ile karakterizedir . Daha çok psikolojik faktörler etkilidir.

Altını ıslatma erkek çocuklarda kızlardan daha fazla görülmektedir. Altını ıslatmanın özellikle ikincil olan tipinde çocukta stres faktörleri bulunabilir. Genelde çocuklar karşılaştıkları stres faktörlerine karşı hayatın daha eski dönemlerine geri dönerek cevap verirler. Bu nedenle sonradan altını ıslatmaya başlayan çocuklarda muhakkak olabilecek ek psikiyatrik sorunlar gözden geçirilmelidir.

Altını ıslatma olayı psikiyatrik muayene yapıldıktan ve diğer faktörler ekarte edildikten sonra öncelikle davranışçı tedaviler daha sonra ilaç tedavileri ile tedavi edilmektedir. Yanlış tuvalet eğitimi , zamansız tuvalet eğitimi bu konuda önemli hazırlayıcı etkenlerdir.

Altını kirletme :Altını kirletme gece ve gündüz olabilir. Dört yaşından sonra tuvalet kontrolü sağlanmamışsa ve en az ayda bir kez tekrarlıyorsa bu problemden bahsedebiliriz. Genelde sindirim sistemi rahatsızlıkları primer ve sekonder yerleşebilir. Psikiyatrik muayene yapıldıktan sonra eşlik eden durumlar varsa müdahale edilmelidir. Davranışçı tedavi ve ilaç tedavisi ile bu problem halledilebilir. Çocuğu altına bez bağlamak , çocuğun bu yaşına uygun olmayan davranışı karşısında sessiz kalmak , aşırı cezalandırma yoluna gitmek , çocuğun probleminin artmasına neden olur.

Altını kirletme ve altını ıslatma problemlerinde çocukta mevcut olabilecek psikiyatrik problemlerin ele alınarak halledilmesi gerekir . Bu türlü problemler başka türlü problemlerin habercisi olabilir. Bu yönü nedeni ile anne babaların bu durumları küçümsememeleri gerekir.

Altını ıslatma ve altını kirletme zamanında tedavi edilmez ise , çocuğun yaşına uygun normal psikososyal gelişimi bozulur , anne baba -çocuk ilişkilerinde problemler yaşanır, çocuğun sosyal çevresinde (okul , arkadaş vb ) uyum problemlerine yol açar , çocuğun stres olayına uygun tepki ortaya koymamasını pekiştirir, ikincil olarak bazı bedensel problemlerin gelişmesine yol açar .
 
Üst