Çondo'nun Türküsü

TAHTACI

-Otağ Hanı-
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
1,634
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Sarız'ın Kırkısrak köyünden olan Çondo'nun otlak ve sulak yüzünden köyden bir aile ile arası açılır. Çondo, henüz 25-30 yaşlarında bir gençtir. Çondo ile söz konusu aile arasındaki gerginlik giderek büyüyerek çatışmaya dönüşür. Çondo, kendisini vurmaya çalışan karşı taraftan bir kişiyi vurarak dağa çıkar.

Fakat konu, Çondo'nun ortadan kaybolmasıyla bitmez: köy ağalarının da zorlamasıyla Çondo'yu desteklediklerinden kuşkulanılan köylüler üzerinde yoğun bir müfreze baskısı başlar. Suçsuz günahsız insanlar dayaktan geçirilirler.

Çondo, bu baskılar karşısında teslim olur ve Kayseri cezaevi'ne kapatılır. Çondo, tutukluyken bu kez karşı taraf iki kardeşini birden vurur. Bunun üzerine Çondo, cezaevinden kaçar ve uzun süre dağda kalır. Bu arada Çukurova yöresine giderek oralarda çalışır. Derken, hasımlarından birini daha vurur.

Günün birinde, bir kamyonla Sarız'a gelmekte olduğu ihbar edilir ve Obrukbeli mevkiinde jandarma tarafından yakalanır. Bundan sonra bir süre daha yatar ve çıkar. Sonunda 1960'lı yıllarda hasımlarınca Kayseri'de vurulur. Çondo'nun hayatı da böylece noktalanmış olur.

Çondo'nun bir gün kendisini arayan Kayseri 11. Jandarma Alay Komutanı tarafından, jipiyle Pınarbaşı'ndan Kayseri'ye kadar götürülmesi bugün yöre halkının belleğinde ilginç bir anı olarak yaşıyor.


Çondo'nun Türküsü

Sabahınan ay ışığı
Işıdı beyim ışıdı
Beş adama bir demezdi
Herhalde eli boşuldu

Kale kaleye bakar
Ara yerde sular akar
Benim beyim çok yiğittir
Müfrezeye karşı kalkar

Pınarbaşı çifte direk
Kanlar attım kürek kürek
Vardım yiğidin başına
Buna hiç dayanmaz yürek

Yücenin otu kurusun
Engini sümbül bürüsün
Sana silah çevirenin
Kolları kökten kurusun

Pınarbaşı'dır elimiz
Sarız'dan geçer yolumuz
Bu zaman olmaz olaydı
Çift gelir bizim ölümüz

Gedik başından başına
Yel yağmur gelir karşına
Ne de yaman bildirmişler
Karakolda yüzbaşıya

Bırak deli gönlüm bırak
Kayseri'nin yolu ırak
Nazlı büyüttüğün çocuğu
Ellere verirler çırak

Kırkısrak'ın önü yazı
Koyuna katarlar kuzu
Kapı kapı dolanıyor
Hemi oğlu hemi kızı

Elime aldım nacağı
Dolandım büyük bucağı
Yaktı beni kül eyledi
Çondo'nun batkın ocağı

Sabah ile kuşlar öter
Sesini sesime katar
Bilmem kimler beddua etmiş
 
Üst