Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu-Adliyede kaybolan sorusturma raporlari-dilekce

osman batur

Dost Üyeler
Katılım
24 Şub 2008
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Almanya
Geçen yıllar içinde kolluk görevinde iken bir soruşturmada görev almıştım. Soruşturmanın konusu yolsuzluk idi.
Yoksul ve dar gelirli insanlara yapılan yüz binlerce ev vardı. Hatta bu insanlara verilecek arazileri holdingler, mafyalar, aydınlar, hakimler, milletvekilleri, gazeteciler fakir olmadıkları halde fakiriz diye talan etmişlerdi. Yasada bu durum için mahkemeye dahi gerek olmadan geri alınır diyordu. Biz de ilgili makamlara durumu ilettik.
Ama şu ana kadar hukuk adına bir şey yapılmadı.
Hatta çok sevdiğim mesleğimde ise barınamayacak duruma getirildim. Yılmadım. Emekliliğimi istedim. Emekli olduktan sonra bu konuda bir kitap yazdım. Amacım vatandaşlara dar gelirli ve fakir olanlara bakın sizlerin böyle bir hakkınız var demek idi.
Ama ne oldu hüsran. Bazı şahıslar hakkında Hürriyet gibi gazetede çıkan haberleri kitabıma yorum katmadan aldım. Ama bu gazetedeki haberlerden rahatsız olmayan aynı adamlar bana dava açtı. Neden kitabımda bunu yazdım diye. Mahkum da oldum. Yahu Aydın Doğan’nı mahkeme mahkum etmeyecek ise beni neden mahkum ediyor? Ne farkımız var ondan?
O da yetmedi. Savcının biri bana dava açtı. İşkence yapmışım. Adamı ben göz altına almadım. Görevli bile değilim. Ama savcı sormadı. Hatta benden savunma bile almadı. Bir soru ile bu adama işkence yapılmadığı hem jandarma tarafından hem de beraber göz altına alınanlarca savcılık tarafından tespit edilecek iken bu işlen yapılmadan beni insanlık suçu işledim diye dava ediyor. Savcı burada eksik davrandı. Yanlış var dedim.
Bir başka konu da yolsuzluğa bulaşan ve de çalan adamların alayını savcılığa bildirdim. Yine bana dava açtılar. Yok adam hakim imiş, paşa imiş, milletvekili imiş…. Ben nerden bileyim….. ben çalanı tespit ettim savcılığa bildirdim. Adamlar not mu bırakıyor ben çaldım ama hakimim, savcıyım, milletvekiliyim benim hakkımda özel yargılama hukuku var diye.
Hem çalan için değil ki bu özel yargılama, hakim için verdiği mahkeme kararı için, milletvekili için de kürsüde söylediği için değil mi… Yoksa istedikleri kadar çalarlar diye bir hüküm mü var?
Bir belediye başkanı mahkum olmuş, af yasası çıkmış meşhur Rahşan Affı, çalmazsan bir daha af ederiz demiş, ama bir defaya mahsus olsun demesine rağmen aynı adamı aynı mahkeme üç defa af yasasından yararlandırmış.
Yahu dayanamadım, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Genel Kurmay Başkanına, Adalet Bakanına dilekçe gönderdim, yanlış bu. Adaletsizlik bu. Şahsıma yapılan adaletsizlikler bir yana millete yapılıyor bu adaletsizlik. Dur deyin. Diye yalvardım.
Eyyyy AKP’nin Adalet Bakanı bana ne dediniz, savcının delil toplama yetkisindedir dediniz.
O gün size beddua ettim BETER OLUN diye.
Ben ADALET istedim. Başka bir şey değil. Kendim için de istemedim. Yetmiş milyon insanım için istedim. Onların hakkı yeniyor dedim. Buna dur deyin dedim.
BETER OLUN DİYORUM BU KANDİL GECESİNDE….
Siz kendinize mi Müslümansınız?
Nasıl oluyormuş adaletsizlik?
İşte size beddua edeceğim daha da beter olun. Eğer siz milleti düşünseydiniz bana bir saniye kulak verir binlerce yolsuzluğa dur derdiniz. Ama duymazdan geldiniz.
Sizin şu an düştüğünüz adaletsizliğe üzülüyorum ve haksız da buluyorum. Amma DAHA DA BETER OLUN diyorum.
AMİN….
Sadece daha önce gönderdiğim dilekçeyi burada tekrar yazıyorum. Beter olun emiii….
Adalet herkese lazım… size de lazımmm… HUKUKSUZLUĞUN olduğu ülkede yaşamaktan UTANMAKTAYIM demiştim, ama siz kale de almamıştınız, o zamanlar adaletten memnundunuz… şimdi neden şikayetçisiniz, BETER OLUN diyorum…AMİNNNN…

İşte dilekçem, ey halkım acımayın bunlara bunlar kendine Müslüman. Kendi canı acıyınca adalet diye konuşuyorlar.
İşte AKP, şimdi eşitiz. Siz de adalet arıyor ve benim gibi hak talep ediyorsunuz. Umarım adalet tecelli eder….

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına,
İlgi: Cumhuriyet Başsavcılığının 2007-2735 Sayılı Soruşturması

Başsavcılık Tarafından tamamen yalan ve gerçek dışı iddialar nedeniyle hakkımda Büyükçekmece 2.Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmıştır.
Eski ağır Ceza Reislerinden, Avukat Adil Güreşçi’nin hakkımda gerçek dışı iddialarına yalancı tanık olan Orhan Tıraşoğlu’nun ifadesine binaen ilgi(a) ile hakkımda yine gerçek dışı ve hukuka aykırı olarak soruşturma yapıldığını öğrendim ve bu yazıyı olaya açıklık getirmek için yazdım.
Öncelikle bir kişinin sonradan adının Cemal olduğunu Savcılıkta öğrendiğim kişi hakkında yaptığım araştırma ve elde ettiğim bütün bilgileri savcılığa şahsen yazılı ve sözlü olarak ilettim.
Burada olduğu gibi daha önce ÇETE suçundan tutuklanan ve halen yargılanan bu kişiler benim hakkımda yalan yere şikayetlerde bulunmaktadır. Cumhuriyet başsavcılığı ise bu şikayetlerde gereğince araştırma yapmadan hatta benim savunmamı almadan hakkımda iddianame düzenlemişler ve davalar açılmıştır. Amaç ise bu davaları daha önce haklarında ÇETE suçundan yürümekte olan davalarına delil şeklinde sunma gayretindedirler.
Amaçları ise CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK YOLSUZLUĞUNU VE İNSAN HAKLARI İHLALİNİ zaman aşımına götürmek istemektedirler.
Zira EK’teki CD’de haklarında yürütülen soruşturmaların FEZLEKELERİ mevcuttur. Görülecektir ki bu FEZLEKE’lerdeki sanık yada bir şekilde suçla ilişkisi olan bu kişilerin şikayetleri kasten yapılmakta ve Büyükçekmece Başsavcılığı ise gereken hassasiyeti göstermeden hatta delilleri bile toplamadan hakkımda iddianame düzenlemektedir. Tıpkı Yusuf Gündel’in hakkımda İŞKENCE iddiasında bulunması ve Başsavcılık tarafından Jandarmaya ilgili şahsın gözaltına alınmasında ve gözaltı süresinde görevli olup olmadığım ve o süre içinde kimlerin görevli olduğunu sorsa idi benim görev almadığım yani hiç BULUNMADIĞIM ortamda hem fiziken hem de yetkim olmadığı yani fiilen olmadığım yerde İŞKENCE YAPAMAYACAĞIMI ortaya çıkaracağı bir gerçek iken maalesef bu kadar basit bir araştırma yapılmamış olması da manidardır.
Ayrıca bu suçların işlenmesi esnasında Karakol Komutanı Hüseyin Bal da suça iştirak ettiği tespit edilmiş ve o tarihte ruhsatsız silahın gaspı da dahil bütün hadiseler ortaya çıkarılmıştır.
O olayda da şikayetçi zaten yukarda ifade ettiğim CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK YOLSUZLUĞU VE İNSAN HAKLARI İHLALİ’nde bulunmuş ve menfaat temin etmiş biridir.
Yine ÇETE suçuna iştirak etmiş Hakan Ulaş hem Büyükçekmece Başsavcılığına hem de İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Halil Helvacı’ya ifade vermiş ve bu ifade ise CD’ye kaydedilmiştir. Yani ilgili şahıs bana ifade vermediği halde benim onun ifadesini zorlama veya başka şekilde aldığım iddiası ile şikayet etmiş yine Büyükçekmece Başsavcılığı benim almadığım ifadeden dolayı hakkımda soruşturma açmıştır. Bunu da yukarıdaki örneğe başka bir örnek olarak sunmak isterim.
Dolayısıyla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafıma haksız ve yalan iftirada bulunan kişilere ne zaman ve nerde kime ne verdiğini tespit eder ve de o günkü Jandarma evraklarından benim resmi görevimden dolayı nerde olduğum ve ne yaptığımı rahatlıkla öğrenebilir. Diğer verdiğim beyanda da söyledim. Söz konusu kişi eğer benim adıma menfaat temin etti ise ben de ŞİKAYETÇİYİM, hatta bu durumu Orhan Tıraşoğlu o günden beri saklamasının (gerçek ise) ve şimdi gündeme getirmesinin nedenini de izah etmelidir ki neden ne olursa olsun bu durumda KENDİSİNDEN ŞİKAYETÇİYİM. Jandarma adını kullanan birini ki KENDİSİ MEMUR olması sıfatıyla ihbar etmeliydi.
Aslında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu kişiler hakkında yapılması gereken işlemleri yapmayarak ZAMAN AŞIMI ve bazı suçlular hakkında ise de hukuka aykırı şekilde BİRDEN FAZLA olmak suretiyle AF (ERTELEME) yasasından YARARLANDIRDIĞI ve YOLSUZLUĞUN devam etmesine neden olduğu bir gerçektir.
Şu ana kadar hakkımda ÇETE üyeleri ve irtibatlı oldukları kişilerce HAKSIZ ve GERÇEK DIŞI iddialar EK’teki CD’de kayıtlıdır.
Bugüne kadar her şikâyet edildiğinde tarafımdan verilen savunma ve EK’inde bulunan DELİL, BELGE, MÜFETTİŞ RAPORLARI, GÖRÜNTÜLÜ SESLİ CD’ler Büyükçekmece Başsavcılığınca DİKKATE alınmamaktadır. Buna mukabil hakkımda hiçbir belge ve delile işaret etmeyen, sadece MENFAAT’i haleldar olan SUÇ işlemiş kişilerin beyanına itibar edilmesi şahsımda infial yaratmaktadır. Bu durumda ADALETE OLAN İNANCIMI KAYBETMEKTEYİM. Bu durumda ÜLKEMDE NAMUSLU ADAM olmadığı düşüncesi beni fena halde olumsuz etkilemektedir.
Keza Başsavcılık tarafından kendisine sunduğum FEZLEKE ve EK’lerinin olmadığını, hatta 2. Asliye Ceza Mahkemesinin de SORUŞTURMA CD’lerinin olmadığını belirtmesi ADLİYEDE DOSYALARIN KAYBOLDUĞU ANLAMINDADIR.
Hatta İç İşleri Bakanlığı Müfettişi tarafından da ONLARCA KLASÖR VE YÜZLERCE CD bizzat Başsavcılığa teslim edildiği bir başka gerçektir. Eğer bu dosyalar kayboldu ise İZAHI yapılmalıdır. Eğer kaybolmadıysa Başsavcılık bunlara işlem yapmamış olması sonucunda ZAMANAŞIMI olması ise durum son derece VAHİMDİR.
Söz konusu kişilerin para yurt dışına sahte evrakla çıkardığı ve binlerce metre karelik HALKIN MALI OLAN ARAZİLERİ talan ettiği ortadadır.
Ayrıca 2002 yılında İstanbul DGM tarafından yakalama emri verilen Orhan Tıraşoğlu zamanın AKP Genel Başkanı R.Tayyip ERDOĞAN ve İç İşleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile görüşmeye gitmiş ve bu görüşmeden sonra da Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile görüşmüştür. Daha sonra da Ankara DGM Başkanı ve akrabası olan Orhan Karadeniz ile görüştükten sonra Jandarmaya gelerek teslim olmuştur. Bunu da dikkatlere sunmakta fayda görmekteyim. Böylesine ilişkisi olan ve 775 sayılı yasayı ACIMASIZCA ihlal ederek İNSANLIK suçu işlemiş ama, bu konularda Türkiye’de HİÇ BİR takibata uğramamıştır. Buna karşın herhangi bir suçum olmamasına rağmen yalan beyan ve iftira ile bu suçları işleyen insanların iddiadan ileri olmayan, aynı zamanda İFTİRA olan şikâyetlerine ise Büyükçekmece Adliyesinde gerekli inceleme yapılmadan sadece şikayetçi ifadesine istinaden davalar açılmaktadır. Burada HAK ARAMA hakkının dışında ve ADALETİN TESİSİ AMACI olmadığını düşünmekteyim. Zira Savcılık gerekli incelemeyi yapsa zaten gerçek ortaya çıkacaktır ki yapılmamaktadır. Savunmam dahi çoğu zaman alınmamakta ve sanki şikâyetçiler hakkında ADLİ MAKAMLAR tarafından işlem yapılmadığı, onlar hakkında onlarca klasör suç dosyaları olmadığı yada o suçların ZAMAN AŞIMINA girmesi için çaba sarf edildiği kanaati oluşmaktadır. Bu durumda da gerek şahsımda ve gerek kamuoyunda ADALET duygusunun kaybolduğu ve ÇALANIN YANINA KÂR kaldığı düşüncesi bir humma gibi sarmaktadır. Bu konu ile ilgili TBMM’ne ve ilgili tüm Kurumlara daha önce yaptığım müracaatlardan ise bir sonuç alamadım.
Sonuç olarak ben YASAL GÖREVİMİ mevcut mevzuat ve verilen emirler doğrultusunda yaptım. Zaten şu da dikkate değerdir ki bu soruşturmada görev alan biri olarak sadece benim şikâyet edilmem ve de SANKİ SORUŞTURMAYI TEK BAŞIMA YAPMIŞIM gibi Başsavcılığın bakışı da yanlıştır. Ben Büyükçekmece Başsavcılığının yasa dışı bu uygulamalarından dolayı MAĞDUR olmaktayım, ADALETE olan inancımı kaybetmekte ve bu kadar HUKUKSUZLUĞUN olduğu ülkede yaşamaktan UTANMAKTAYIM.
Gereğinin yapılmasını arz ve talep eder, karşılaştığım bu durumun ise Türkiye’de ADALET olmadığı düşüncesinde olduğumdan yaşanan KORKUNÇ İNSAN HAKLARI (41 yıldır süren) nedeniyle bir umut sivil toplum örgütlerinin sahip çıkması olabileceği nedeniyle aşağıdaki adreslere son defa KAMUOYUNA AÇIK olarak konu ile ilgili bu müracaatı EK’lerle yapmaktayım. 06.06.2007---Binbasi Zeki Bingöl
 
Üst