"Dağlık Karabağ Ermeni’lerinin Sözde Bağımsızlık Bildirgesi’nde ki Gizli Şifre’nin Çü

Mehmet Sukru Guzel

New member
Katılım
3 Şub 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
"Dağlık Karabağ Ermeni’lerinin Sözde Bağımsızlık Bildirgesi’nde ki Gizli Şifre’nin Çü

Özet;

2 Eylül 1991 Tarihli Dağlık Karabağ’ da ki Ermenilerin yapmış oldukları bağımsızlık bildirgesi dikkatli okunduğu zaman, bağımsızlık bildirgesinin 3. paragrafının tarihsel gerçekler ile bağdaşmadığı kolayca fark edilmektedir.[1]

Sözde bildirgenin 3.paragrafında, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 1918 ile 1920 yılları arasında ki bir açıklamasına kesin bir tarih ve içeriği ile ilgili bir bilgi vermeden gönderme yapılır iken aslında gizli bir şifre bağımsızlık bildirgesine yerleştirilmiştir. Bu gizli şifrenin iki yönlüdür. Birincisi Karabağ topraklarının sahiplik meşruiyetini Ermenilere sağlamak amacını taşır iken, bunu yapabilmenin olmaz ise olmaz koşulu ise, ikincil coğrafi yön olarak, Batı Ermenistan diye adlandırdıkları Doğu Anadolu topraklarından toprak taleplerini de Ermeni Cumhuriyeti adına dile getirmektedir.

Sözde Karabağ Ermenilerinin bağımsızlık bildirgesinde yer alan bu şifrenin ortaya çıkartılması, çürütülmesi ve geçersizliğinin ispat edilebilmesi ise, Milletler Cemiyeti tarafından, 1933 tarihinde ABD’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun imzaladığı ama onaylamadığı Sevr Antlaşması’nın geçersizliğini tanıdığının ispat edilmesi ile mümkün olacaktır.

Ön Bilgi 1;

Ermenistan Ermenilerinden Batı Ermenistan Olarak Adlandırdıkları Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğusundan Toprak Talebinin Tezi ;

- Bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti (1991 tarihinden itibaren), 1918 - 1920 yılları arasında yaşamış olan 1.Ermeni Cumhuriyeti’nin yasal varisidir.

- Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ( 1920-1991), Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin sadece bir parçası olarak var olmuştur ve Dünya’ da hiçbir devlet tarafından tanınmamıştır.

- Bugünkü var olan “de facto” sınır, (1918-1920) 1.Ermeni Cumhuriyeti’nin mirasçısı 2.Ermeni Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yer alan sınır, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti arasında var olan ve kabul edilmiş sınırdır.

- Ermenistan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında hukuken “de jure” olması gereken sınır, ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından çizilen ve birçok devlet tarafından tanınan ( ABD, Fransa, İngiltere,İtalya,Japonya, ve diğer ülkeler ) sınır olmalıdır.


- İsyancı ve asi Türk ve Bolşeviklerin Kasım 1920 tarihinde istilası ile 1.Ermenistan Cumhuriyeti’nin yaşamı kesintiye uğramış , olması gereken sınırlar değişmiştir.[2] ( İsyancı ve asi olarak Türk’lerin ve Bolşeviklerin tarif edilmesinin sebebi, Paris Barış Konferansın da alınan kararlara karşı geldikleri içindir.Yazarın notu.)

Ön Bilgi 2;

Ermenistan Cumhuriyeti’nin Türkiye Cumhuriyet’in den Toprak Talebi
Ermenistan Sovyet sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyet’inin 23 Ağustos 1990 tarihli “Bağımsızlık Bildirisi”nin 12. Maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslar arası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir” denilmektedir.

Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında aynı konuyla ilgili olarak “Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını” beyan ve taahhüt etmiş, 1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda ise “Ermenistan’ın bağımsızlık bildirisindeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” bir anayasa hükmü haline getirilmiştir.[3]

1 - 1917 -1927 Yılları Arası ABD ile Osmanlı İmparatorluğu - Türkiye Cumhuriyeti Diplomatik İlişkileri;

1914 yılında başlayan 1.Dünya Savaşı’ na İngiltere, Fransa ve Rusya’ nın ittifak önerilerine soğuk bakması sebebi ile Osmanlı İmparatorluğu, toprak bütünlüğünü koruyabilmek için, büyük savaşa Almanya’ nın müttefiki olarak girmişti.

ABD, ise üç yıl kadar bu büyük savaşın dışında kaldıktan sonra, 1917 yılında Almanya’ya savaş açmıştı. Osmanlı Devleti, savaşta Almanya’nın müttefikiydi; müttefikine karşı savaşa başlayan Amerika ile normal diplomatik ilişkilerini sürdüremezdi; 20 Nisan 1917’de Amerika’ya bir nota verdi ve bu devletle ilişkilerini kesti. Ama Amerika’ya savaş açmağa kadar gitmedi. ABD de Türkiye’ye savaş aşmadı. İki devlet arasında savaş hali doğmamış, yalnız ilişkiler kesilmişti. Artık Türkiye’deki Amerikan haklarını İsveç gözetecekti. Amerika’daki Türk haklarını koruma görevi de İspanya’ya verilmişti. [4]

Lozan Barış Antlaşması imzalandıktan iki hafta sonra, 6 Ağustos 1923’te, Türk-Amerikan ikili antlaşmaları imzalandı.[Amerika ile aynı günde iki antlaşma imzalanmıştı. Birincisi Dostluk ve Ticaret Antlaşması, ikincisi de suçluların iadesi antlaşması idi.

Antlaşmaların yürürlülüğe girebilmesi için ABD Senatosu tarafından da onaylanması gerekmekte idi ve 18 Ocak 1927 tarihinde yapılan oylama sonucunda Türkiye Cumhuriye ile ABD‘nin yapmış olduğu iki antlaşma ABD Senatosu tarafından ret edilmişti bu aynı zaman da Lozan Antlaşması’nın ABD Senatosu tarafından tanınmaması anlamına gelmekte idi.

Bazı Ermeniler bugün için halen ABD ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan ikili antlaşmalar ve diplomatik ilişkilerin hukuken bir temelinin olmadığı tezini, 18 Ocak 1927 tarihinde, ABD Senatosu’nun 6 Ağustos 1923 tarihinde imzalanan iki antlaşmanın ret edilmesini örnek göstererek dile getirmektedirler. Bu tezi savunanlara göre 18 Ocak 1927 tarihinde antlaşmaların ret edilmesinin en önemli sebebi olarak, Senatör William H.King tarafından Senato’ da dile getirilen, Willson Ermenistan’ının Türkiye Cumhuriyeti’nin işgali altında olduğunun iddiasıdır.

Senato’ da ret edilmesi sonrasında ABD-Türkiye ilişkileri karşılıklı diplomatik notların verilmesi ile 17 Şubat 1927 tarihinde kurulmuştur.. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Lozan Antlaşmasını Senatodan geçirmek için yeni bir denemeye kalkışmak yerine, Türk-Amerikan ilişkilerinin düzenlenmesi amacıyla bir modus vivendi yapılmasını kararlaştırmıştır. ABD, artık kapitülasyonlardan vazgeçtiğini Türk Hükümetine resmen bildirmiş, Türk Hükümeti de Lozan Antlaşmasının Amerikan Senatosundan geçirilmesini beklemek yerine, yeni bir antlaşma yapılmasını tercih etmiştir. Yeni antlaşmanın eskisinin yerini tutacak şekilde yapılmasını arzu edilir iken, yeni antlaşmanın da Senatodan geçmemesi kaygısını belirtince, nota değiş-tokuşu yoluyla bir Modus Vivendi yapılması daha uygun görülmüştür. Bunun Senatoya sunulmasına gerek olmamıştır.[5]

Devam edecek,

Mehmet Şükrü Güzel

http://www.usgam.com/index.php?l=807&cid=803&konu=28


Kaynakça:

1), http://www.nkr.am/en/declaration/10/ Erişim Tarihi 14/06/2012
2),http://www.wilsonforarmenia.org/index.htm, Ara Papian (Ermenistan Cumhuriyeti eski Kanada Büyükelçisi ) 14/06/2012
3),http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/bugun.html Erişim Tarihi 14/06/2012
Batı Ermenistan için çalışmalar konusunda bakınız: http://akunq.net/tr/?page_id=7717
4),http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=248 Erişim Tarihi 14/06/2012
5),http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=248 Erişim Tarihi 14/06/2012
Latince kökenli olan modus vivendi, modus’ un Türkçe karşılığı tarz,biçim olarak çevrilebilinir iken, vivendi yaşam olarak çevrilmektedir. Diplomatik olarak kullanımı ise, geçici ve ya kalıcı olarak kullanılabilmekte ve bir antlaşmanın yerini tutmaktadır ve onay gerektirmemektedir. Ateşkes antlaşmaları, onay gerektirmediği için en tanınmış modus vivendi örneğidir.

http://www.usgam.com/index.php?l=807&cid=803&konu=28
 
Üst