Demokrasi ve İstikrar Arayışında Bir Ülke: Kırgızistan

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Demokrasi ve İstikrar Arayışında Bir Ülke: Kırgızistan


Turgut Demirtepe

Gürcistan, Ukrayna ve şimdi Kırgızistan. Bazılarının “Limon Devrimi” bazılarının da “Lale Devrimi” olarak nitelendirdiği bir halk hareketi ile Kırgızistan’daki otoriter yönetim devrildi. İki bölümden oluşacak yazı çerçevesinde öncelikle “nasıl ve neden oldu” sorusuna cevap aramak yerinde olacak.


Kırgızistan’da uzun zamandır geniş toplum kesimleri arasında bir rahatsızlık olduğu ve Akayev’in iktidarını devam ettirme amaçlı baskı yönetiminin özellikle seçim sürecinde artarak - tahmin edilebilir ancak paradoksal bir biçimde - muhalefeti güçlendirdiği bilinmekle birlikte, tepkilerin şaşırtıcı bir şekilde yeni bir “demokratik devrim” ile sonuçlanacağı hemen hemen hiç kimse tarafından beklenmiyordu. Son bir haftadır Kırgızistan’ı saran gösteriler özellikle ülkenin güneyindeki birçok kente yayılarak kitleselleşme eğilimi gösteriyordu. Muhalif gruplarin protestoları, Celalabad’ın yanı sıra ülkenin ikinci büyük kenti Osh’da hükümet binalarını ele geçirmeleri ve birçok üst düzey görevlinin muhalefet saflarına katılması ile şiddetini giderek artırdı. İki dereceli seçimler sonucu 75 sandalyeli Meclisde ancak 6 milletvekili çıkarabilen muhalefet seçim sürecindeki adaletsizlikleri protesto ederek seçimlerin adil şartlarda yeniden yapılmasından Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in istifasına kadar bir dizi talepte bulunuyordu.


Protesto gösterileri önceleri yoğun olarak Özbekler’in yaşadığı ülkenin Güney bölgelerinde yoğunlaşmış durumdaydı. Muhalefet gösterilerin özellikle başkent Bishkek’i de içerecek bir dalgayla tüm bölgelere yayılmasını arzuluyordu. Ancak, muhalefetin daha ziyade Güney eksenli oluşu, ülkenin coğrafi koşullarının hareketin yayılımı için gerekli iletişimi/ulaşımı zorlaştırıyor oluşu, Bişkek’de daha ziyade sistemden nemalanan, dolayısıyla iktidara destek veren geniş bir kesimin varlığı, güvenlik güçlerinin başkent ve civarında daha organize ve yoğun olması gibi nedenlerle, son güne kadar Bişkek’in ve dolayısıyla merkezi otoritenin “düşeceği” beklenmiyordu. Yine de hükümet yetkilileri gösterilerin Gürcistan ve Ukrayna’da yaşananlara benzer bir “demokratik devrim” ile sonuçlanabileceği korkusuyla yükselen muhalefeti yatıştırmaya çalıştı. Akayev seçim sonuçlarının yeniden gözden geçirilmesi emrini verdi ve sözcüsü aracılığıyla muhalefet ile görüşmeye hazır olduğunu bildirdi. Gösterilerin hızını kesme ve olayların Kuzey’e başkent Bişkek’e yayılmasını engelleme amaçlı bu taktik çıkış sonuç vermedi. Bu arada bu açıklamaların üzerinden çok geçmeden birbiriyle çelişkili ifadeler vermesi, seçimlerin iptal edilmeyeceğini bildirmesi, mevcut düzeni varolan haliyle devam ettirebileceğine yönelik keskin inancı ve son derece acemi bir çıkışla kan dökülmesini istemediği için güvenlik güçlerinin olaylara müdahale etmeyeceğini açıklaması muhalefeti daha da güçlendirerek Akayev’in ve otoriter düzeninin sonunu hazırlayan faktörler oldu.

Bu noktada Kırgızistan’da yaşanan olayların değerlendirilmesine geçmeden önce bugüne nasıl gelindiğinin bir resmini çıkarmak yararlı olacaktır.

Sovyetler Birliği’nin dağılışını müteakip Orta Asya Cumhuriyetleri içinde Politbüro içinden gelmeyen tek lider Askar Akayev’di. Bölgedeki diğer Cumhuriyetlerde mevcut yönetimler demokratik muhalefet hareketleri karşısında kısa bir bocalamanın ardından muhalefeti bastırarak yönetimi konsolide etmeyi başardılar. Buna karşılık Kırgızistan Orta Asya’daki otoriter yönetimler arasında “demokrasi ve istikrar adası” olarak nitelendirilmeye başlandı. Kırgız hükümeti, ekonomik reformların yanısıra sivil toplumun gelişimine önayak olan ve muhalefetin politik faaliyetine imkan veren düzenlemeler getirdi. Ancak, bu “demokrasi ve istikrar adası” gözleminin sanal bir gözlem olduğu, sorunları demokratik çerçevede çözme kültürüne sahip olmayan, keskin hatlarla etnik ve politik bölünmüşlük içindeki bir ülkede istikrarın son derece kırılgan bir yapıya sahip olduğu çok geçmeden açığa çıktı. Çözümünde başarısız olduğu birçok sorunla yüzyüze gelen yönetim 1990’ların sonundan itibaren giderek artan oranda otoriteryanizme kaymaya başladı.

Yürüttüğü ekonomik reformlara rağmen halkın yaşam standardındaki düzenli düşüş eğilimi, işsizlik oranlarındaki artış, toplumun yüzde 60’ından fazlasının yoksulluk sınırlarının altında yaşıyor oluşu, buna karşın yönetici kademelerindeki yaygın yolsuzluk ülke istikrarına yönelik en ciddi tehdit olarak ortaya çıktı. 2000 ve 2001’de muhalefet tarafından ülke genelinde birçok kentte, yükselen yiyecek fiyatlarına karşılık maaşların artmaması ve işsizliğin yaygınlaşması gibi nedenlerle protesto gösterileri düzenlendi. Ülkenin güneyinde yoğun olarak Özbeklerin yaşadığı Fergana Vadisi’nde Özbekistan İslami Hareketi militanlarının silahlı aktiviteleri, Hizb-ut Tahrir gibi radikal İslami grupların faaliyetleri ülke güvenliğini tehdit etmenin yanı sıra Özbekistan ile Kırgızistan arasındaki ilişkileri geren ana konulardan biri oldu. Ayrıca bölge ülkeleri ile doğal kaynaklar üzerindeki kullanım ve sınır sorunları gerilim noktaları oluşturarak ülkenin istikrarını olumsuz etkiledi. Tüm bu sorunlar karşısında bocalayan hükümet, iktidarı kontrolü altında tutabilmek amacıyla bireysel özgürlükleri kısıtlama ve siyasal muhalefete baskı politikasına yöneldi. 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında, Akayev kendisine yönelik muhalefeti etkisiz kılmak amacıyla gerek güvenlik güçlerini gerekse yargı mekanizmalarını kullanarak muhalif politikacıları, bağımsız gazetecileri ve insan hakları savunucularını susturma yoluna gitti. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en güçlü adaylardan biri olarak görülen eski Cumhurbaşkanı yardımcısı ve Milli Güvenlik Bakanı Feliks Kulov’u ve ülkenin önde gelen muhalif simalarından Topçubek Turgunaliev’i yargı mekanizmalarını kullanarak hapise mahkum etti.


Birleşme ve ortak bir platform oluşturma çabalarına rağmen muhalefetin parçalı yapısı devam etti ve ortak bir lider belirleyemediler. Siyasal sahnede yeralan 44 siyasal partinin tümü sistem muhalifi partilerden oluşmuyordu. Kırgız siyasal yapısında belirleyici olan Güney/Kuzey ayrımı muhalif oluşumların büyük bölümünün Güney eksenli partiler olması buna karşılık Kuzey partilerinin çoğunluğunun iktidara destek olan “merkez partiler” olarak konumlanmasını doğurdu. Muhalif partiler birleşebilmek bir yana, çoğu, ülke çıkarlarından çok liderlerinin şahsi çıkarları, ya da dar çerçevede aşiret, klan veya bölgesel çıkarlar etrafında şekillendiği için geniş toplum kesimlerinde karşılık bulmadı.


Gürcistan ve Ukrayna olaylarından sonra Kırgız hükümeti benzeri bir “devrim”in kendi ülkesinde de gerçekleşebileceği endişesiyle eleştirel görüşlere daha az tahammülkar ve daha baskıcı bir yönetime doğru kaydı. Akayev bu “demokratik devrim”lerde Batılı ülkelerin ve NGO’ların rolüne işaret ederek bu “devrim”leri BDT ülkelerine yönelik bir meydan okuma olarak değerlendirdi. Sözkonusu “devrim”lerin yerel nitelikli olduğu, Kırgızistan’a yansımayacağı görüşünü seslendirmekle birlikte, ülke içi muhtemel bir karışıklığı engellemek kasdıyla parlamentodan gösteri hakkını sınırlayan bir kanuni düzenleme çıkardı. Akayev, resmi yayın organlarının yanı sıra, hükümet yanlısı iş çevreleri vasıtasıyla “bağımsız” medyayı da kontrol altında tutarak kamuoyunda rejime yönelik olumlu bir algı oluşturmaya çalıştı. Öte yandan, muhalefet tüm dağınıklığına ve ortak bir stratejiden yoksunluğuna, dahası tüm baskılara karşın, gerek siyasal alanda gerekse medyada faaliyetlerine devam etti.


Akayev’in işaret ettiği gibi gerçekten de ABD ve Batılı kurumların ülke içi siyasete müdahalesi sözkonusuydu. Gerek ABD yetkililerinin gerekse AGİT gibi uluslar arası kuruluşların Kırgızistan’ın demokratikleşmesi ve 2005’de yapılacak olan parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin adil ve şeffaf gerçekleştirilmesi konusunda talepleri vardı. Bu talepler, iktidar yapısındaki muhtemel bir değişimin seçimler yoluyla barışçıl bir yolla çözümlenmesine olan inançtan kaynaklanıyordu. Bu çerçevede halen hapiste bulunan Feliks Kulov’un serbest bırakılarak siyasete katılımına izin verilmesi konusunda hükümete baskı yapıldı. Ancak Akayev gerek Batılı ülkelerin gerekse muhalefetin bu yöndeki taleplerini reddetti. Dahası kendisine karşı güçlü bir muhalif olarak sahnede yeralması beklenen eski Dışişleri Bakanı ve Ata Jurt (Ata Yurt) hareketinin lideri Roza Otunbayeva ve birçok eski diplomatın seçimlere katılımını engelledi. Diğer yandan, muhalefetin giderek artan tepkisini de gözeterek, Ekim 2005’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu kez aday olmayacağını açıkladı. Ancak yerini, iktidarını dolaylı olarak elinde tutabileceği kızı Bermet Akayeva ya da oğlu Aydar Akayev gibi kendi ailesinden ya da yakın çevresinden bir kişiye bırakmak amacıyla yakın çevresinin parlamento seçimlerine katılımını sağladı. Seçim sathı mahiline muhalefete yönelik “dış destek”in arttığı, iktidarın ise entrika ve otoriter uygulamalarının kesifleştiği bir atmosferde girildi.

Seçim öncesi Kırgızistan Halk Hareketi ve Jany Bagyt (Yeni Yönelim) gibi bazı muhalefet partilerinin seçimlere hile karıştırılması durumunda Gürcistan ve Ukrayna’da olduğu gibi protesto gösterileri düzenleyecekleri yönündeki uyarıları, seçim sonrası yaşananların ön habercisi niteliğindeydi.

Sonun Başlangıcı: Seçimler


İki turlu seçimin 27 Şubat’da yapılan ilk turunda parlamentoda yeralacak 75 milletvekilinden 32’si belirlendi. Yaygın seçim hileleri yapıldığı gerekçesiyle gözlemciler tarafından eleştirilen seçimlerde muhalefet ancak iki milletvekili çıkarabildi. Muhalefet seçim hilelerini protesto amacıyla özellikle ülkenin güneyinde yoğunlaşan bazı küçük çaplı gösteriler düzenlemekle birlikte, gözler ikinci raunda çevrildi. Geri kalan 43 sandalye için 13 Mart’ta yapılan ikinci tur seçimlerde muhalefet yalnızca dört milletvekili çıkarabildi. Resmi sonuçlar, Akayev’in kızı, oğlu, eşi Maryam Akayeva’nin iki akrabası ve yakın çevresinden birçok adayın kazandığını ve böylece Cumhurbaşkanı’nın seçimlerden daha da güçlenerek çıktığını gösteriyordu. AGİT yetkilileri ve Batılı gözlemciler seçim sürecinde adayların katılımının engellenmesi, muhalefetin propaganda imkanının kısıtlanması, medyaya yönelik baskılar, oy satın alınması gibi müdahalelerin yanısıra seçim günü de sandık hilelerine başvurulduğunu açıkladılar.


Seçim öncesi “diskalifiye fırtınası”ndan kurtularak seçimlere katılmasına izin verilen ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olması beklenen muhalefetin güçlü isimlerinden Kurmanbek Bakiyev seçimlerde yenilgiye uğrayarak süreçten elimine oldu. Benzeri şekilde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık için adı geçen diğer bir muhalif lider Adakhan Madumarov’un da seçimi kaybettiği açıklandı. Seçim sonrası yaygın rahatsızlık, ilk olarak Madumarov’un binlerce yandaşının ülkenin güneyindeki Uzgen şehrinde düzenlediği gösterilerle patlak verdi. Kısa zamanda Güneydeki birçok şehre sıçrayan gösteriler muhalif grupların yerel hükümet binalarını ele geçirmesi ve birçok yöneticinin muhalefet saflarına geçmesi ile sonuçlandı. Bu süreçte güvenlik görevlilerinin oldukça tecrübesiz oluşu, dahası Akayev ve diğer yetkililerin sokak gösterilerini bastırmak için şiddete başvurmayacaklarını açıklamaları protestoların giderek büyümesine yol açtı. Özellikle Celalabad ve ülkenin ikinci büyük şehri Oş’da hakimiyetin muhalefete geçmesi olayların ciddiyetini gösteriyordu. Başbakan olayların büyümesini engellemek için muhalefetle uzlaşma arayışına girerek, hükümetin göstericilerle konuşmaya hazır olduğunu ve seçimlerde itiraz olan bölgelerde yeniden inceleme yapılacağını açıkladı. Ancak bunun bir taktik manevra olduğunu düşünen muhalefet, Akayev görüşmelerde yeralmadığı takdirde bunun sadece bir aldatmaca olacağını söyleyerek bu teklifi reddetti. Ayrıca Akayev’in Ekim 2005’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini beklemeksizin derhal görevinden istifa etmesini talep etti.


Akayev’in güneyde kontrolü kaybettiği ortaya çıkmakla birlikte, Bişkek ve kuzeyde desteğinin güçlü olduğu düşünülüyordu. Birçok gözlemci, protestoların spontane ve muhalefetin kontrolü dışında gelişiyor oluşu ve tüm kesimlerin üzerinde ittifak ettiği bir liderin yokluğu nedeniyle gösterilerin zamanla biteceği ve yerini uzlaşma arayışına bırakacağını tahmin ediyordu. Ayrıca Kırgızistan’ın coğrafi olarak sert, geçilmesi zor dağlık bir yapıya sahip olması ve zayıf alt yapı imkanları nedeniyle protestoların yayılarak iktidara karşı ülke genelinde organize bir hareketin ortaya çıkabileceği mümkün görünmüyordu. Ancak muhalefet Güneydeki gösterilerin ulaştığı noktadan ve protestolara yönelik hükümetin tavrındaki kararsızlıktan cesaret alarak Bişkek’te de benzeri bir eylemi gerçekleştirdi ve tahminlerin çok ötesinde bir kalabalık toplayabildi. Barışçıl olarak başlayan gösterilere güvenlik güçlerinin şiddetle müdahalesi sonucu kontrolden çıkan topluluk hükümet binalarını ve Cumhurbaşkanlığı Sarayını ele geçirdi. Cezaevinde tutulan başta Feliks Kulov olmak üzere birçok muhalif serbest bırakıldı ve Cumhurbaşkanı Askar Akayev ve ailesinin Rusya’ya kaçışı ile bir döneme damgasını vurmuş otoriter yönetim sona ermiş oldu.
 
Üst