Dilin Yozlaşması

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
"Dil vücudumuzun azaları gibidir. Başkalarının elleriyle, ayaklarıyla, gözleri ve kulaklarıyla kendimize nasıl uzun süre hizmet etmeyi aklımızdan geçirmiyorsak, başka ülkelere ait dillerden alıntılar yaparak konuşmak da bizi arzu etmediğimiz çıkmazlara sürükler ve içinden çıkamayacağımız sorunlarla başbaşa bırakır."

Gelecek nesillere nasıl bir dil bırakacağız ?

Çevrenize bir bakın... Yediklerimizden, içtiklerimizden tutun da konuştuklarımız ve yazdıklarımıza veya isimlerinden cisimlerine kadar her şeyi bir bir inceleyin... Millet olarak neyin öncülüğünü yapıyoruz? Kimlerin istedikleri gibi olmaya çalışıyoruz? Ve kimlerin ekmeklerine yağ sürüyoruz?

Bunları irdeleyin...

Kendi özümüze uygun olmayan bir tavırla ortak bir dili koruma kararlılığından uzaklaşmış kişilerle edebiyatın da sanatın da yozlaşacağını düşünmek zorundayız...
Bu gidişle «Gelecek nesillere nasıl bir dil bırakacağız?» bunu sorgulamalıyız...

Yabancılaşma rüzgarları

Bir diş macununun markasını dahi «Türkçeleştiremedik...» «yazılım» sözcüğü oturmasına rağmen «software», «bilgisayar» yerine de «computer» deniliyor.
İfadelerine yabancı kelimeler katarak konuşmanın veya yazmanın üstünlük olduğuna inananlar var...

Sözlerimizle ve yazılarımızla bir başka ülkenin tanıtımını yapar gibiyiz.

Bu öylesine yaygınlaştı ki, ülkemizin başbakanlarından cumhurbaşkanlarına kadar insanlarımızı bu belirsiz yürüyüşün içerisinde görüyoruz...

Kültür Bakanlığımızda da yabancı kelimeler kullanıyor!

(26 Şubat 2006) Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın internet sitesindeki «GELECEĞE AÇILAN KAPIMIZ: TURİZM» başlıklı yazıda geçen «destinasyon odaklı bir anlayış benimsemiş...» şeklindeki bir ifade ile içinde bulunduğumuz sorumsuzlukların boyutlarını kültür bakanlığı seviyesinde de anlatmak zannedersem zor olmayacaktır.
Başbakanın konuşmaları da endişelerimizi artırıyor...

21.02.2006 tarihinde ULUSA SESLENİŞ KONUŞMASI'nda Başbakan

Recep Tayyip ERDOĞAN :

«krizini», «inisiyatif», «pasif», «yükseliş trendine», «misyon», «...Bu misyon, deklere edilmiş açık bir vizyona, bir gelecek perspektifine...», «parametre» gibi sözcükler kullandı.
Burada «deklere edilmiş» sözcüğü de yanlış ifade edildi...


Fransızca «déclarer» şeklinde yazılan bu kelime deklere şeklinde değil, deklare şeklinde ifade edilmeliydi.

27.02.2006 tarihinde ULUSA SESLENİŞ KONUŞMASI'nda Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN :

«borsa endeksi», «pozitif tablo», «makroekonomik», «sektörlerimize» gibi ifadeler kullandı.
15.12.2005 tarihinde ATV'de konuşan Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN «butona basıyoruz...» dedi.



Yarın bir gün bu ve buna benzer kelimeler geniş bir kesimde kullanılmaya başlanırsa bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?
Türkçe konuşurken Fransızca, İngilizce veya başka dillere ait kelimeleri ekleyerek yaptığımız konuşma ve yazma hatalarına kim dur diyecek?

Biz bunu merak ediyoruz. Türk Dil Kurumu tarafından da yozlaşmayı engelleyici önlemler alınmasını bekliyoruz.

T.B.M.Meclisi Başkanı Bülent Arınç da bizi kara kara düşündürenlerden

02.10.2005 tarihinde saat 12:50'de CNN TÜRK Televizyonu'nda

T.B.M.Meclisi Başkanı Bülent Arınç : «...handikap içine getirmeyi... » diyerek Türkçe yaptığı konuşmasına Fransızca kelime kattı!

Yabancı sözcük kullanmayan televizyon yok gibi...

¤ Niçin yabancı sözcük kullanıyorlar?
¤ Neden bu gidişe karşı çıkılmıyor?



10.04.2005 tarihinde CNN Televizyonu'nda AKP Genel Başkan Yardımcısı tarafından «Stabilizemizi bozacak...» sözcüğü kullanıldı.

07.08.2005 tarihinde TRT1'de «kubizm, formal problemler, estetik anlayışı, ankadreyi, natürmort konulu desenler» gibi Türkçe olmayan kelimeler sanat programında yer aldı.

13.08.2005 tarihinde Flash Televizyonu'nda Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er, Sivas katliamı sanığı Muhammed Nuh Kılıç hakkında Interpol Genel Sekreterliği tarafından «difüzyon» çıkarıldığını belirterek, «Kendisi artık 181 ülkede resmen aranıyor» dedi.

25.08.2005 tarihinde KANAL B'de WWF Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı adına söz alan Yaban Hayat Biyoloğu unvanıyla Sayın Özgür Emre CAN yaptığı konuşmalarda nedense Türkçe'mizi korumaya özen göstermedi. Sık sık «popülasyon» sözcüğünü kullandı.

30.08.2005 tarihinde TV8'de Ahmet Misbah Demircan (Beyoğlu Belediye Başkanı) «farklı bir enstantane» gibi Türkçe olmayan sözcükler kullandı.

06.09.2005 tarihinde Flash Televizyonu'nda «işi vandalizme döktüler...» denildi.

09.09.2005 tarihinde TV8'de Sevgili Emel Müftüoğlu da «detone olmadan söylemek...» şeklinde konuşmasıyla bu alanda yerini aldı...

09.09.2005 tarihinde NTV'de verilen anahaberde «minimize edici...» denildi.

28.09.2005 tarihinde CNN Tevizyonu'nda reklamlarda ADSL harfleri Fransızca okunuşlarıyla okundu! "A DE ES EL..." diye! Herhalde Türkiye'de Türkçe okunup Türkçe konuşulduğunu unuttular?

28.09.2005 tarihinde NTV Televizyonu'nda Tarım Bakanlığından Nevzat ARTIK tarafından : «Avrupa Birliğinin regülasyonlarına uymak zorundayız...» denildi!

28.09.2005 tarihinde Kanal B'de bu kez reklâmlarda «...adolesan dönem» diye cümle içine Fransızca bir kelime kullanıldı.

06.10.2005 14:30 CNN TÜRK'te Afiş Programında «premiyeri yapılan iki filmle...» şeklinde ifade kullanıldı.

15.01.2006 tarihinde TRT İNT Televizyonunda «interaktif» sözcüğü kullanıldı.

17.01.2006 tarihinda STAR Televizyonunda «elimine edilmekten» sözedildi.

14.02.2006 tarihinde TV8'de İngiltere «prömiyer» ligi tabiri kullanıldı. Bu sözcüğün bugün diğer yabancı kelimeler gibi geniş bir alanda kullanıldığını görüyoruz.

21.02.2006 tarihinde Kanal B'de «popülasyon» ifadesi kullanıldı.

22.02.2006 tarihinde Kanal A'da İslamiyet kısa zamanda «interlandını» genişletti, denildi.

23.02.2006 tarihinde TRT 1'de «dizayn ediliyor» denildi.

23.02.2006 tarihinde Haber Türk Televizyonu'nda Asam Terör Danışmanı Ercan Çıtlıoğlu tarafından «deklare» sözcüğü kullanıldı.

24.02.2006 tarihinde Hamas'ın ziyaretiyle ilgili bir haberle ilgili olarak Kanal B'de Sayın Süleyman Demirel «administrasyon» sözcüğünü kullandı.

25.02.2006 tarihinde «Milano Moda Fuarıyla ilgili» NTV'de verilen haberde «kreasyonların» tanıtımından bahsedildi.

26.02.2006 tarihinde «Ankara Günlüğü Programında» Flash Televizyonu'nda «prezidant» sözcüğü kullanıldı.

26.02.2006 tarihinde Star Televizyonu'nda «gizli obez misiniz?», «vücud kompozitörü », «biyoelektrik enpedans metoduyla» gibi ifadeler kullanıldı.

«Argomuz dahi bozuldu»

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi Yaşar ile Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Yararına düzenledikleri toplantısında

«Türkçe'nin çöküşünü» anlattılar. Prof. Dr. Necmi Yaşar, İngilizce ve Fransızca kelimelerin Türkçe'ye hakim olduğunu söyledi.

Günlük yaşamımızın her alanında yabancı kelimelerin Türkçe kelimeler arasında kullanıldığını belirten Yaşar, "Eskiden argodan şikayet ederdik. Şimdi argomuzu bile arar olduk.


Çünkü argomuz bile bozuldu. Türkçe cümlelerin arasına İngilizce ve Fransızca kelimeler yerleştiriliyor. Bir de «Bay» gibi kısaltmalar yapılıyor.

Herhalde ekonomik olması açısından böyle yapılıyor. Artık kahvehaneler «cafe», bakkallarımız «market» oldu. Bazen öyle oluyor ki yanlış kullanım bile oluyor. «Artık sadece Türkçe'yi bilerek Türkiye'yi gezmek bile mümkün değil» diye konuştu.

Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, diller arasında etkileşim olmasının normal olduğunu, ancak bir dilden başka bir dile kelime girmişse, bunun o dildeki karşılığının mutlaka bulunması gerektiğini ifade ederek, «Diller arasındaki etkileşim tek taraflı ve fazla olursa, o dilin geleceği tehlikeye girer. Dilde yozlaşma ve kirlenme olur» dedi.
Ulus olmanın şartlarından birinin de dil olduğunu vurgulayan Aslan, şunları kaydetti:

"Dünyada kullanılan yaklaşık 3 bin civarında dil var. Ama bunlar zamanla yok oluyor. Bir ülke başka bir ülkeyi yok etmek isterse, öncelikle o ülkede katliam yapar. Bunu yapamıyorsa istila eder. İstila da edemiyorsa, dillerini unutturmaya çalışır. Bunu da söz konusu ülkeyi sömürerek veya ekonomik yönden kendine bağımlı hale getirerek yapar."

Çukurova Üniversitesi

09.05.2003, Toros, Sayfa : 4

Dış müdahaleler

Adeta televizyonların yabancı sözcük kullanma bakımından kendi aralarında yarıştıkları bir dönemde kargaşalıkların sadece dilimizle sınırlı olduğu söylemek de yalnış olur. Birbirimizle olan ilişkilerimizden, kendimizi ifade etmemize kadar bir çok yönde farklı ve inanılmaz bir yaşayış biçimine girdiğimizi söyleyebiliriz. Algılamalarımızı ve anlatımlarımızı etkileyen, evlerimize kadar yozlaşmaları taşıyan bir sistemle iç içeyiz.

Ne yazık ki psikolojik ve bilimsel olarak olaylara ve gelişmelere karşı engelleyici veya kendimizi koruyucu önlemler almamız da söz konusu değil... Gittikçe grileşen ve yozlaşan bir çağa süratle giriyoruz. Böyle bir dönemden en çok etkilenecek olanların da çocuklar ve yaşlılar olacağını unutmamalıyız...

Yabancı dille öğretim, Atatürk ilkelerine de aykırı bir uygulama
Biz Türk Cumhuriyetlerinde getirilerini ve götürülerini hesaplamadan ha bire İngilizce eğitim veren okullar açıyoruz. Bir Amerika'lının veya bir İngiliz'in kendiliklerinden herhangi bir yerde tek bir Türkçe eğitim veren okul açtıklarını hiç duydunuz mu?

Bunu bir kenara bırakın Türkiye'de üniversiteleri olan devletlerde bugün bir ana okulu dahi açma izni almanız mümkün değil... Biz «batılılaşıyoruz» diye boşu boşuna kendimizi aldatıyoruz!
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Atatürk döneminde öğrenim dilinin Türkçe olduğunu unutmamalıyız... Yabancı dille eğitim ve öğretimin, "Türkiye devletinin dilinin Türkçe" olmasını emreden Anayasa'ya da aykırı olduğu nedeniyle süratle gerekli önlemler alınmalıdır.

Bununla beraber beyin göçünün yaşandığı ülkemizde milli menfaatlerimizi gözönünde bulundurarak, uluslararası ilişkilerimiz açısından bütün uygulamaları yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini hiç aklımızdan geçiriyor muyuz?

Teslimiyetçi ve tek yönlü uygulamalarla değerlerimizin dış güçler tarafından onların istediği istikamette yavaş yavaş budandığını veya çürütüldüğünü ne zaman farkedeceğiz?
Herkesin kendini hür ve yetkili sanması
Dildeki karışıklıklar, uydurma ve yabancı kelimeler bize birşey kazandırmıyor. Aksine birbirimizle anlaşmamızı ve yazılanları okuyup, konuşulanları anlamamızı güçleştiriyor.
Bir kaç örnekle dilimize saygılı olmanın gerekliliğini kavramış olacağız...
Engin Taşkın: «İnsanı utandıran bir kampanyaya başladık» diyor. Sayın Taşkın, Osmangazi Üniversitesi, Dil ve Tarih Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı. Anlatıyor :
- Eskişehir'de Türkçe isimli işyerlerine teşekkür belgesi veriyoruz. Bir tarama yaptık... Eskişehir'de 5.000 işyerinin 2.000 tanesi yabancı isimli. Dönerimizi bile «Donner House'tan» alıyoruz. Bu modayı tersine çevirmeye çalışıyoruz, diyor. Bu açıklama, 05 Ocak 2006 tarihinde «Utanç...» başlığı altında Sevgili Melih Aşık'ın Milliyet Gazetesi'ndeki köşesinde yer aldı.
Halbuki bu yönde Ticaret ve Sanayi odaları, Maliye Bakanlığıyla işbirliği yaparak gerekli önlemleri alamazlar mı? Biz neyi, daha ne kadar bekleyeceğiz?

Fransızca ekspozisyon (exposition) sözü, «serme, sergileme; sergi» anlamlarına gelmektedir. Son zamanlarda basında sık sık görmeye başladığımız bu kelimeye aslında hiç ihtiyacımız yok... Bu kelimenin dilimizde çok güzel karşılıkları var : sergileme, sergi, gibi... Sözün «ekspozisyon günleri» biçimindeki kullanımı için de «sergileme günleri» uygun bir karşılıktır.

Dilimizde bulunan bazı mefhumlar (ifadeler, mânâlar) günümüzde farklı şekillerde kullanılmaktadır : Bir yazarın «kıstas» dediğine, diğeri «ölçüt» demekte, bir başkası da «kriteryum» şeklinde söylemektedir. Yaşayan dilde «müsamaha» olarak kullandığımız sözcük, bazan «hoşgörü» olarak ifade edilmekte, bazan da bunların karşılığında «tolerans» kelimesi kullanılmaktadır. Bu alanda örnekleri çoğatmak mümkün :
«tarafsız, yansız, nötr», «taassup, bağnazlık, fanatizm», «mesele, sorun, problem», «şekil, biçim, form», «bedbin, kötümser, pesimist» gibi. Bu yönde herkes kendini hür ve yetkili sanmaktadır.

Türkçe'de ne çeşit ismin hangi yardımcı fiille kullanılacağı kural haline getirilmiştir. Örnek olarak katkı kelimesi bulunmak fiili ile kullanılamaz. «gu, gü, gı, gi, ku, kü, kı, ki» ile yapılmış kelimelerle bulunmak fiili kullanılırsa anlamsızlıklar oluşturur. Görgüde bulundu, vergide bulundu, duyguda bulundu, denilemez... Ama kural dışı bazı sözler yabancı kelimeler gibi kasıtlı olarak konuşma dilimize girmiştir. Katkıda bulundu, saygıda bulundu, övgüde bulundu gibi...
Dilimizde insan, adam, şahıs, fert kelimeleri kişi karşılığında kullanılmaktadır. Halbuki her kelimenin kendine has anlamı ve mânâsı vardır. Adam gibi konuş, deriz ama kişi gibi konuş, demeyiz... Ya da fert gibi konuş demek aklımızdan geçmez.
Herkesin dilediği gibi konuşması marifet değil... Önemli olan dilimizin hakkını vererek, kurallarına uygun konuşmaktır.


Televizyon Üst Kurulu bu yönde niçin uyarı yapmıyor ?
Biz bazı televizyonların Televizyon Üst Kurulu'nca çeşitli nedenlerle uyarıldıklarını biliyoruz.


Ama bu uyarılar içerisinde dilimizin yozlaştırılmasını önleme veya engelleme amaçlı bugüne kadar tek bir uyarının yapıldığını duymadık.

1) Türkçe'nin canlılığının korunması
2) Yabancı kelimelerden arındırılması
3) Türkçe'nin yozlaşmalara karşı korunması
4) Türkçe'nin yaygınlaştırılması ve dünya dili haline getirilmesi gibi hususlar milli bir politika olarak ele alınmalıdır.

Batılılaşma yolunda kaybettiklerimiz

Kültür yozlaşmaları sosyal hayatı da siyasi hayatı da etkilemektedir. Farklı kişilikler, iki yüzlü ilişkiler, seçme ve değerlendirme yanılgıları, iletişim hataları demokrasiyi olumsuz yönde etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Aynı reklamların bir günde bir çok kez televizyonlarda gösterilmesinin kişileri hangi yönde etkilediğini düşünen yok gibi. Adeta beyinler yıkanıyor... Tüketim körükleniyor... Huzur tüketiliyor... Gizli bir nefret veya düşünce bozukluğuna düşürülüyor insanlar... Sokakta, işyerlerinde, mağazalarda hatta evlerinde kendi iradelerinin dışında hareket eden insanlar yaşıyor. Verdiğini, aldığını, cebindekilerini ve bankadaki hesaplarını kontrol edemeyecek bir insan türü çıkıyor ortaya... Sadece intiharlarla karşılaşmıyoruz... Cinayetler de ihmaller de birbirini takip ediyor.

Amaç para kazanmak... Hedef ise insanların cebindeki para... Parayı elde etme konumunda da aracı olarak insanlar var... Kullanılan sözcüklerin kalitesine, Türkçe olup olmadığına bakan da yok. Ölenler, intihar edenler, cinayetler ve olaylar da normalmiş gibi geçiştiriliyor...

Baktığınız televizyonlara, okuduğunuz gazete ve kitaplara, konuştuğunuz sözlere ve harcadığınız paralara dikkat edin. Unutmayalım ki içinde yaşadığımız dünyada insanların acılarından, zayıflıklarından ve zaaflarından faydalanmak isteyenler var


Güzel Türkçe'mizi turkje leştirmeyelim iyi hoşda, birisi bana söylebilir mi acaba halen neden mahkemelerde Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı olan Osmanlıcaya yakın bir dil kullanılıyor... Allah aşkına günümüzde bir mahkeme metnini tam manasıyla kim çözebilir şayet dil uzmanı değilse... Türk dil ve tarih kurumu sırf daha bir ciddi gösteriyor maksatlı mahkeme dilini değiştirmiyorsa sokaktaki insana neden çamur atılıyor anlamış değilim...

Ayrıca bu sadece bize has bir durum değil tüm ülkelerde sokakta konuşulan ile yine o ülkelerin edebiyatında yer alan dil aynı değildir... hepimiz iyi yada kötü okullarda az çok ingilizce gördük öyle değil mi? peki ya filmlerdeki ingilizce ile uzaktan yakından bir alakası var mı öğrendiklerimizin...

Adamlar, İngilizceyi bile değiştirerek Amerikanca diye bir dil uydurdular kaba bir taraflarından ...buda yetmezmiş gibi dünya üzerinde adları Amerikan dili edebiyatı olarak geçen okullarlada bunu resmileştirdiler...


Bilgi Yayınevi Öztürkçe bir sözlük yayımladı. 3 bin 175 kelime var.Bu kadar kelimeyle bir dil nasıl güçlü olabilir. Yabancı kökenli kelimelerin reddedilmesi, millete yapılan bir hainliktir…” Türkçe’de 15 binden daha fazla yabancı kelime olduğuna inanan yazar Hakkı Devrim de, dildeki zenginliği savunan bir diğer isim. “Bizim dilimizde çok fazla yabancı dil var lafına itibar etmiyorum” diyen Devrim, bulunduğumuz coğrafyada yüzlerce uygarlıkla ilişki kurduğumuzu ve Türkçe’nin dünyanın bir ucundaki ülkelerin dilleri gibi olmasının mümkün olamayacağını belirtti.

TÜRKÇE'YE DIŞARIDAN GİRMİŞ OLAN YABANCI KÖKENLİ KELİME SAYISI VE AİT OLDUKLARI ÜLKELER

Almanca 98
Korece 1
Arapça 6467
Latince 78
Arnavutça 1
Macarca 9
Bulgarca 19
Moğolca 4
Ermenice 24
Norveç 2
Farsça 1359
Portekizce 3
Fince 2
Rumca 400
Fransızca 5253
Rusça 44
İbranice 7
Slavca 24
İngilizce 485
Soğdca 24
İspanyolca 33
Yunanca 48
İtalyanca 89
Japonca 9

TOPLAMDA 14 BİN YABANCI KELİME VARDIR... BUNLARA 3175 TANEDE ÖZ TÜRKÇE EKLEDİĞİMİZDE 17175 KELİME EDER
 

Ay Katun

New member
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,753
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ötüken Ormanı,Dişi Bozkurt Otağı
Web sitesi
www.kibris1974.com
Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı;

Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda
Türkçeden başka dil konuşulmaya diye,
Hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı köyü, şehri
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun discjokey,
Hanımağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkânın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlân tahtasının billboard, sayı tabelâsının skorboard,
Bilgi alışının birifing, bildirgenin deklârasyon,
Merakın uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde wellcome,
Çıkışında, good-bye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın body-guard,
Sanat ve meslek pirlerinin, duayen,
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

Seki’nin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plâza, bedestenimizi galleria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast-food,
Yemek çeşitlerimizin mönü olduğu yerlerde,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezintisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag,
Pekâlayı, oluru okey diye söyleyeniniz var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber,
Yaşa, varol sevinçleri, oley oley,
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe-show levhasının altında,
Acının da acısı, nes-kaaave içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün, el diline özendiğine içi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik.
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı....
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?
Yusuf YANÇ
 
Son düzenleme:
Üst