"Doğruyu Yanlış Yapmak, KKTC Bağımsızlık Bildirgesi'ndeki İdeolojik Hata (V)”

Mehmet Sukru Guzel

New member
Katılım
3 Şub 2011
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası toplum tarafından tanınmaması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde tanınmasına karşı kararların alınmasının sebebi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yanlış ilan edilmesinde yatmaktadır.

Devletlerin tanınmalarının temel hukuk belgesi bağımsızlık bildirgeleridir ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 15 Kasım 1983 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi'nde yapılan devletin resmi ideolojisindeki hata sebebi ile bağımsız bir devlet olarak tanınmasının önü ilan edildiği gün kapanmıştır. KKTC Bağımsızlık Bildirgesi, metni ile aynı zamanda Birleşmiş Milletler hukukunda kendi geçersizliğini de ilan etmiştir. 5 Aralık 1958 tarih ve 1287 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Kıbrıs Adası için almış olduğu nihai Kendi Kaderini Tayin Hakkı’na gönderme yapmayarak, kendi kendisinin Birleşmiş Milletler hukukundaki Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı yok saymıştır.”

1- İngiliz Üsleri'nin Hukuki Statüsü ile Kıbrıs Türk Toplumunun BM Dekolonizasyon Hukukunda Kendi Kaderini Tayin Hakkı'nın Netleştirilmesi,

Birinci Başlık - Birinci Senaryo Devam;

Kıbrıs`da, toplumlar arası ikili görüşmeler sırasında Türk ve Rum taraflarınca, TSK'nin Kıbrıs Adası'nda varlığının devam etmesi kararının alınması ya da aksi kararın alınması durumunda İngiliz Üsleri'nin kapatılması kararının alınmasının zorunluluğu. TSK'nın adadan çekilmesi kararının alınması durumunda TSK'nın Kıbrıs'dan çekilmesi tarihi ile İngiliz Üsleri'nin kapatılması tarihinin aynı gün olması zorunluluğu

Alt Başlık;

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1960 Antlaşmaları’nda BM Barış Gücü Olarak Görevlendirilmesinin BM Hukukundaki Kökeni; ( II )

1963 Aralık ayından Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar Kıbrıs Adası’nda Rum tarafının saldırıları ile başlayan Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu arasında yaşanan çatışmalar ise BM hukukunda Sui Generis, eşi benzeri olmayan uluslararası savaştır[18]. Uluslararası savaşın başladığı tarih ise 20-21 Aralık 1963 tarihinde “Kanlı Noel” olarak bilinen tarihte, Rumların Türklere karşı saldırıya geçtiği tarihtir.

Kıbrıs adasında, 1963 yılından sonra yaşananların, Kıbrıs’ta yaşayan iki toplum arasında uluslararası savaş olduğu ilk kez tarafımdan KKTC’yi Koruma Derneği’nin düzenlediği 2009 yılındaki KKTC’nin Hukuki Statüsü Sempozyumu için hazırladığım çalışmamda dile getirilmiştir. Akabinde ise Kıbrıs Türk Toplumu'nun BM Dekolonizasyon hukuku ile Kendi Kaderini Tayin Hakkı'na karşı çıkan KKTC'yi Koruma Derneği tarafından reddedilmiştir. Kendilerinden olmadığım açıklaması KKTC’yi Koruma Derneği adına Ata Atun tarafından yapılmıştır. Bu açıklama ise, bu makalenin yazarı, şahsım için büyük bir şereftir. Kendilerinden olanları, şahsım olarak KKTC’nin menfaati dışında amaca sahip kişiler olarak kabul etmekteyim. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin resmi devlet tezi, Kıbrıs Türk Toplumu’nun BM hukukunda Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın olmadığı üzerine kurgulanmıştır. Şahsıma, sunduğum çalışmamı neden kabul etmediklerini akademik olarak cevaplamak yerine, kendilerinden olmadığım açıklaması yaparak cevap veren KKTC’yi Koruma Derneği ve Ata Atun, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile beraber hareket ederek, Kıbrıs Türk Toplumu’nun BM hukukunda Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı savunan şahsıma karşı çıkmak konusunda birleşmişlerdir. KKTC’yi Koruma Derneği ve Ata Atun‘u, BM hukukunda Kıbrıs Türk Toplumu’nun Kendi Kaderini Tayin Hakkı’na karşı çıkan bir grup olarak tanımlıyor, kendilerini ve onlardan olanları KKTC’nin dışındaki bir amaca hizmet etmeye çalışan bir grup olarak nitelendiriyorum.

Bugün için, KKTC’nin geleceğini belirleyecek iki görüş söz konusudur.

Birincisi, KKTC’yi Koruma Derneği ve Ata Atun’un temsil ettiği görüş yani Kıbrıs Türk Toplumu’na BM dekolonizasyon sürecinde Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı veren 1287 sayılı kararı yok sayan görüştür. Bu görüş KKTC’de egemen olacak ise KKTC sonsuza kadar tanınmayacaktır. Bu görüş aynı zaman da Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin resmi devlet tezidir.

İkincisi ise; şu an tek başıma şahsımın temsil ettiği ve Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi tarafından desteklenen, 1287 sayılı BM Genel Kurul’u kararı ile Kıbrıs Türk Toplumu’nun Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın olduğunu kabul eden görüş, gelecekte KKTC’de egemen olacak ise bunun nihai sonucu, KKTC’nin BM Güvenlik Konseyi tarafından tanınması olacaktır.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin resmi devlet tezi, 1958 yılında BM Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1958 tarihinde almış olduğu 1287 sayılı kararına kadar olan faşişt EOKA’nın mücadelesini antikoloniyal bağımsızlık savaşı olarak tanımlar iken, 1963 yılından itibaren yaşanan iki toplum arasındaki silahlı çatışmaları ise, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı isyan olarak kabul etmektedir. Diğer tanımı ile iç savaş olarak dünyaya sunmaktadırlar. 1974 yılında TSK’nin Mutlu Barış Harekatı ise, tanım olarak uluslararasılaşmış iç savaş olarak Güney Kıbrıs Rum Kesimi tarafından nitelendirmektedir. Güney Kıbrıs Rum Kesimi, faşist Eoka’nın, 1958 yılının sonuna kadar Kıbrıs Türk Toplumu’na yönelik saldırıları, Türk köylerini yakarak, yapmış oldukları sistematik etnik temizlik hareketini de, antikolonyal bağımsızlık savaşında, koloniter ülke İngiltere’ye destek verenlere karşı silahlı mücadele olarak formalize etmektedirler.

Kıbrıs’ta yaşanan çatışmaların, hangi hukuka göre hangi tarihlerde nasıl nitelendirileceği KKTC’nin geleceğinin belirlenmesinde ve KKTC’nin BM tarafından tanınmasında birincil derecede öneme sahiptir. Savaşların neye göre nasıl nitelendirildiği ise dünyadaki savaş hukukunun gelişiminin ve bu gelişim içerisinde, savaş hukukundaki kategorilerin ayrıştırılmasının temelinin incelenmesine bağlıdır.

Savaşların Kategorileri;

12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 tarihli Ek 2 Protokol, silahlı çatışma ve savaşları 4 kategoride değerlendirmektedir.[19] İlk iki kategori uluslararası olmayan anlaşmazlıklarda yaşanan silahlı çatışmalar, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 3. maddesinde ve 1977 tarihli 2 numaralı ek protokolün 1 numaralı maddesinde belirtilmiştir. Diğer 2 kategori ise, 1977 tarihli 1 numaralı ek protokolün 1. maddesinin 4. paragrafına göre bağımsızlık savaşları, kolonitor ülke ve faşist rejimlere karşı yapılan savaşlar olarak kabul edilmektedir. Dördüncü kategori ise devletler arasında yaşanan uluslararası savaşlardır. 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 2. maddesi ve 1977 tarihli 1 numaralı ek protokolün 3. paragrafında düzenlenmiştir.

Değişik kategorilerde yer alan savaşlar aynı zamanda ve aynı topraklar üzerinde Vietnam örneğindeki gibi yaşanabilinir ya da iç savaş ve uluslararası savaş birbirlerini takip edebilir. Bir iç savaş, 3. ülkenin silahlı müdahalesi ile uluslararası savaşa da dönüşebilir.[20]
1949 Cenevre Sözleşmeleri'nin ortak 3. maddesi "Yüksek Akid Taraflardan birinin toprağında çıkacak fakat beynelmilel bir mahiyet arz etmeyecek olan silahlı bir ihtilaf takdirinde, ihtilaf halinde bulunacak taraflardan her biri hiç değilse aşağıdaki hükümleri tatbik etmekle mükellef bulunacaktır.” şeklinde iç savaşın tanımını yapmaktadır.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi, resmi devlet tezinde, 1963 sonrasında yaşanan silahlı çatışmalarda taraf olarak bir yana 1960 Anlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyet’i olarak kendilerini yerleştirir iken, diğer yana ise isyancı olarak tanımladıkları Kıbrıs Türk Toplumu’nu yerleştirmişlerdir. Bu ayrıştırma temelin de ise Kıbrıs’ta yaşanan silahlı çatışma ortamını iç savaş olarak nitelendirmiştir.

Prof. Michel Veuthey, Uluslararası Kızılhaç Organizasyonu’nun 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 3.maddesini otomatik olarak herhangi bir karşıtlığını aramadan, sorgulamadan kabul ettiğini belirtmektedir. Veuthey, Uluslararası Kızılhaç Organizasyonu tarafından oluşturulan Uzmanlar Komisyonu’nun 1962 yılında yapmış olduğu çalışmasında, 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 3. maddesi temelinde olan silahlı çatışmaların, yasal olan bir devlete karşı düşmanca hareketin kollektif tarzda olması ve minimum düzeyde bir organizasyona sahip olması ile birlikte “iç savaş” olarak nitelendirileceği sonucuna vardıklarını yazmaktadır. [21]
Uluslararası Kızılhaç Organizasyonu, ortak 3. madde temelinde 1954 Guatemala, 1956 Cezayir ve Macaristan ve 1958 Küba’da yaşananları iç savaş olarak nitelendirmiştir. Cenevre Sözleşmeleri, Uluslararası insancıl hukukun temelidir ve bu temelde hukukun oluşumunda yer almaktadır. Devletlerin tarifinden ziyade silahlı çatışma sırasında insancıl yardımı temel almaktadır.

1956 yılında Cezayir’de yaşanan silahlı çatışmaları “iç savaş” olarak kabul eder iken, 1949 Sözleşmeleri’nde bağımsızlık savaşlarının tarifi henüz yapılmamış bulunmaktaydı. Yasal devlet konumunda koloniter ülke Fransa yer almakta ve koloni egemenliğine karşı silahlı savaş veren Cezayir halkı ise ayrı bir kategoride sivil savaşların amacı olan iktidarı ele geçirmenin dışında yabancı egemenliğine son vermek amacını taşımakta idiler.
Bağımsızlık savaşlarının uluslararası insancıl hukukta, Cenevre Sözleşmeleri temelinde ilk kez yer alması ise, 1977 tarihli 1 numaralı ek protokolün 1. maddesinin 4. paragrafında yer almıştır. 4. paragrafta, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını kullanma çerçevesinde, sömürgeci hakimiyete, yabancı işgallere ve ırkçı rejimlere karşı kurtuluş mücadelesindeki silahlı çatışmaları içermektedir. 4. paragraf bu tanımı yapmak ile beraber bağımsızlık savaşlarının BM Antlaşması ve Devletler Arasında Birleşmiş Milletler Antlaşması’na Uygun Şekilde Dostane Münasebetler Kurma ve İşbirliği Yapmaya Dair Milletlerarası Hukuk İlkeleri Hakkındaki, 2625 sayılı ve 24 Ekim 1970 tarihli BM Genel Kurul kararına gönderme yapmıştır.

1974 ile 77 yılları arasında yapılan diplomatik görüşmeler sonrasında bağımsızlık savaşlarının, 2 istisna yer dışında dünyada sonuçlanmış ve bitmiş olması sebebi ile, “Haklı Savaş” kavramı temelinde 1 numaralı ek protokolün 4. paragrafı kurgulanmıştır. BM’nin savaş için değil dünya barışı için kurulan bir örgüt olması sebebi ile “haklı savaşın” da aynı zamanda tarifi 4. paragraf da yapılmış bulunmaktadır.

4. paragrafın sonuç bölümünde yapılan sınırlama ile Bağımsızlık Savaşı Güney Afrika ve Filistin ile sınırlandırılmış olduğu kabul edilmek ile birlikte, İngiltere, Kuzey İrlanda sorunu sebebiyle, 1 numaralı ek protokolü, şerh koyarak imzalamıştır. İngiltere koyduğu şerhte, 1. maddenin 4. paragrafının uygulanması için asgari düzeyde yaşanacak çatışmanın yoğunluğunun 2 numaralı protokolde bahsedilen yoğunlukta gerçekleşmesi gerektiği şerhini koymuştur.[22] İngiltere’nin tarif ettiği yoğunluk ise bir bölgenin asgari olarak, devlete karşı silahlı mücadele veren grup veya grupların kontrolünün altında olmasıdır. [23]

Devam Edecek

Mehmet Şükrü Güzel

Kaynakça;

18), Mehmet Şükrü Güzel, KKTC' nin Hukuki Statüsü, yazı dizisi,10 -16 Kasım 2009, Kıbrıs Gazetesi,KKTC,http://www.kibrisgazetesi.com/index.php/cat/2/news/81216/PageName/Ic_Haberler09, Erişim Tarihi 18 Mart 2012,
19),http://www.ihd.org.tr/index.php?opt...sancil-hukuka-g&catid=47:makaleler&Itemid=125, Erişim Tarihi 10 Haziran 2012
1. Sözleşme, 12 Ağustos 1949 tarihli, Harb Halindeki Silahlı Kuvvetlerin Hasta ve Yaralılarının Vaziyetlerinin Islahı İçin Sözleşme,
2. Sözleşme, 12 Ağustos 1949 tarihli, Denizdeki Silahlı Kuvvetlerin Yaralı, Hasta ve Kaza Geçirmiş Mensuplarının İyileştirilmesi Hakkında Cenevre Sözleşmesi,
3. Sözleşme, 12 Ağustos 1949 tarihli, Savaş Tutsaklarına Uygulanacak İşlemlere İlişkin Cenevre Sözleşmesi,
4. Sözleşme, 12 Ağustos 1949 tarihli Savaş Zamanında Sivil Kişilerin Korunmasına İlişkin
Ek Protokoller;
1., Uluslararası Silahlı Çatışmaların Mağdurlarının Korunmasına,
2. Uluslararası Nitelik Taşımayan Çatışmaların Mağdurlarının Korunması
20), Prof.Michel Veuthey, “Non-International Armed Conflict and Guerilla Warfare “ Internatıonaş Criminal Law, 2nd Edition, Volume I, Edited by M.Cherif Bassiouni, Transnational Publishers, New York, sayfa 423,
21), Prof.Michel Veuthey,a.g.e.sayfa 424
22), Prof.Michel Veuthey, a.g.e. sayfa 425
23),http://www.icrc.org/ihl.nsf/WebART/475-760004?OpenDocument, Erişim Tarihi 10 Haziran 2012
 
Üst