Döndük, Dolaştık, Sevgi'ye Geldik... (2)

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
DÖNDÜK, DOLAŞTIK, SEVGİ'YE GELDİK... (2)

Evet değerli okurlarım. Görülüyor ki Türkiye’mde son yıllarda yabancı dil öğrenilmesi için herkes İngilizceye yönlendirilmekte. “Burada amaç, Türk insanının bilgili olması, lisanlar bilmesi için değil, yüz, yüz elli kelime öğrenerek, yarın öbür gün ‘efendiler’ emrettiği zaman anlayabilmemiz içindir. Din de aynı durumda görülüyor ki. Onların bir tek dini var, - Hıristiyanlık - ve bütün insanlığı o dine yönlendirmektedirler” diyor Sevgi Erenerol – şimdi tutuklu !!!

Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Sevgi Erenerol, Trabzon’daki Pontus faaliyetlerine de değinerek, Yunanistan’ın özellikle organize ettiği ekipler tarafından yıllardır Pontus faaliyetleri yapıldığını, bunun önüne ise geçmişte Jandarma Komutanlığı ekiplerinin geçtiğini de söylüyor...

Meşhur yazar Yorgo Andiyaris, bir yıl içerisinde 47 kez Trabzon’a gidip gelmiş. Ancak bizimkiler 48’inci kez uyanmış ve “Sen niye gidip geliyorsun?” diye sormuşlar. Ve, ondan sonra da müsade etmemişler. Ancak burada da deve hendeği atlamış ve Yorgo birçok çocuğu Yunanistan’a taşıyarak devşirmiş bulunuyor. Ve, eminim ki bu devşirilmişler, Heybeliada Ruhban Okulu resmen açılıncaya dek, Anadolu’ya salıverilip, Türk insanını Hıristiyanlaştırma yolunda faaliyetlerini yürütmye koyulmuşlardır. Ancak Janadarma Komutanlığı’nda bazı yetkililer, yakın geçmişe kadar duruma duyarlı davranarak, bu faaliyetlerin büyük bölümünün önünü almaktaydılar. Fakat şimdi “Dinlerarası Diyalog” aldatmacaıyla durum değişmiş...

Evet. Görülüyor ki, Hıristiyan dünyasının hasmından, Papa’dır, Kardinal’dir, Papaz’dır, Haham’dır ve Türk insanına, Türk dünyasına sürekli kurmakta oldukları tuzaklardan kurtulmaktır derken, karşımıza sürekli daha vahim, daha belirleyici deliller çıkmakta. Ancak ne acıdır ki hükümet edenler “Dinlerarası Diyalog” aldatmacasına uyarak bu faaliyetlere göz yummakta, hatta cesaretlendirmekte. Bakınız. Katolik lider Papa, 22 Ocak 1991’de ve ABD Başkanı 1992’de, Kilise çalışmalarının ve Hıristiyanlığın, çöken Kominist blok – Türk Cumhuriyetleri – ile, III. Dünya ve İslam ülkelerine taşınmasının sağlanması için tüm misyonerleri seferbeliğe çağırmışlardı. Osmanlı idaresi zamanında da bu aynen uygulanmakta ve Türk insanını Hiristiyanlaştırma faaliyetleri gizlice de olsa sürdürülmekteydi. Ancak şimdilerde Hükümetin güya AB’ye üyeliğin bir gerekçesi, veya başka başka nedenlerle göstermekte olduğu müsamahalarla misyonerlik serbestçe başını almış gitmekte...

Büyük bir kısmında Türklerin yaşadığı 10. ve 40. paralel arasındaki ülkeler misyonerlerle bombardıman edilmekte. Hıristiyan dünyası Türkleri, dünyada ulaşılması en zor topluluk olarak tanımlamakta ve onları Hıristiyanlaştırmak için tüm güçlerini kullanmakta. Yüzde 99’u Müslüman olan Türkiyem’de şimdi de, yolda, belde, çarşıda, evlerde ve okul önlerinde Türkçeye çevirilmiş ve içlerine paralar konmuş İnciller dağıtılmakta. İnsanlarımıza üzerleri süslü haçlarla donatılmış hediyeler verilmekte. Halkımıza Türkiye’nin güya AB üyeliğinde ön koşul olarak AB normları ve Kopenhag Kriterleri dayatılmakta iken, cümle aralarında da bize, yalnız aba altından sopa değil, cüppe altından Haç da gösterilmektedir aslında...

Haliyle, Türkiye’mde tüm bu faaliyetler serbestçe ve bütün hızıyla devam ederken, “Bir kaç Kilise ayine açılmakla, Türkiye Hıristiyanlaştırılmaz.” diyenlerin, bir kez değil, bin kez daha düşünüp, yol yakınken uyanmalarını tavsiye ederim. Çünkü görülüyor ki, bir yandan Bartholomeos’un ekümenlik sevdası ve İstanbul’u yeniden kuracakları Bizans’a başşehir yapma ruyaları, diğer yandan Kıbrıs Adası’nı bu imparatorluğun 13. adası yapıp Türkiye’mi Güneyden kuşatma hayalleri ve tabii, Hrisostomos’un K.K.T.C.’de Kilise açma yaygaraları her geçen gün daha da hızlanmakta iken, AB’ne üye olacağız, Rum’la kardeş gibi birleşeceğiz diye, Allah korusun, bu gidişle önce dinimizden akabinde de topraklarımızdan olacağız, haberiniz olsun... Kısacası, AB’nin sahte pirinci yolunda, evdeki bulgurdan olacağımız kesin......

Kaynak: Mehmet DALMAZ
 
Üst