Dualarımızda bile yer bulamayan Doğu Türkistan…

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur derler, ondan mı? Yanı başımızdaki Irak, Bosna, Filistin için çok gözyaşı dökmüşüzdür.
Ama Doğu Türkistan için bir marş yazıp söyleyeni duydunuz mu?

Ya da camilerimizde hocaların, bırakın maddi yardımları, “hadi doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için de dua edelim” dediğini.
Veya bir protesto gösterisinde atılan sloganları da ayrıştırın.
“Filistin ve Keşmir de akan kana son” diye bağıran hançerelerde de yer bulamaz.
Keşmir de uzaktır uzak olmasına.
Fakat altı bin kilometrelik uzaklıktaki Çin esaretindeki Doğu Türkistan’la ilgili çelişkilerimiz sadece aradaki mesafe değildir.
Irkçı görünmeme konusundaki abartımızdır biraz da bizleri onlardan ayrı düşüren.
Korkup, çekiniyoruz galiba.
Müslümanları ırkçı düşünmekten alıkoymayı abartıp, mazlum Türk ise; sesimizi pek çıkartamıyoruz.
Çeçenistan ve Bosna için ayni ve nakdi yardımlar için koşturan insanımız; söz konusu Türkistan olduğunda sessizliğe bürünmekte.
Oysa mazlum nerede olursa olsun; dinine, diline, ırkına bakmadan yardım edilmeli.
Eğer biraz daha sahip çıkılmazsa, insanca bir yaşam için destek verilmezse; tarih sahnesinden silinecek Alperenlerin, Hoca Ahmet Yesevi’lerin yurdu.

Zira Çin işkencesi ile planlı bir işgal altındaki Doğu Türkistan’da nüfus kaydırması, ekolojik çevrenin bozulması ile ziraatçılık, hayvancılık gerilemekte.
Zengin zirai ürünler, nükleer denemelerden zarar görmekte; yirmi çeşit kavun yetişmez oldu.
Yirmi kiloluk karpuzlar, bir kiloya düştü.
Fakat asıl dalgalanma sosyal hayatta.
Hoten şehrinde yirmi gün önce iki bin Doğu Türkistan’lı kadın yürüyüş yaptı.
İnsanca yaşamak, din ve vicdan özgürlüğü, fikir hürriyeti için.
Baskılardan kurtulmak için yaptıkları bu yürüyüşle; onlar dünya basınının ilgisini çekmeyi umuyorlardı.
Ama bizim medyamız; Merkel’in dekoltesi, İspanya savunma bakanının hamileliği ile meşguldü.
Kimse duymadı o mazlum kadınların sesini.
Şimdi hepsi Çin hapishanelerine atıldılar.
Kadınların bu özgürlük yürüyüşü ve ardından gelen hapis, bir halk ayaklanmasına dönüşmesin diye Çin sert tedbirler aldı.
Okullar tatil edildi.
Yurtlarda kalan yatılı öğrencilerin dışarı çıkışları yasaklandı.
Doğu Türkistan bir açık hava kampına dönüştürüldü.
Kadınların yürüyüşüne neden olan olay ise daha vahim.

Çin; iş vaadi ile yüz binlerce Doğu Türkistan’lı genç kızı, üç dört yıldır, Şangay gibi iç bölgelere götürmekte.
Soykırımın ahlaksız boyutunu uygulamakta.
Bu kızları gayri ahlaki işlerde çalıştırıp, kötü yola düşürmekte.
Amaçları Müslümanların geleceğini tehdit etmek.
Bu kızlar geri döndüğünde iffetini kaybetmiş bir profili de birlikte getiriyor.
Çin çok iyi biliyor ki; bu masum genç kızlarla kimse evlenmeyecek.
Böylece genç nüfusun evlenip çocuk yapmasına engel olarak, bir milletin çoğalmasını engelleyerek, ahlaksızca soykırım yapmakta.
Zaten tek çocuk ile getirdiği yasakla, bir halkı yeterince nüfussuzluğa mahkûm etmekte.
Bir buçuk milyarlık Çin nüfusu içinde 35 milyonluk Müslüman Türkü daha fazla yok etmek için aklına ne gelirse yapmakta.
Bağımsızlık feryatlarını her seferinde çok kanlı bastırmakta zira en verimli, en zengin yeraltı kaynaklarına sahip bölge; Doğu Türkistan.
Bu bilgileri bir Almanya dönüşü uçakta birlikte yolculuk yaptığımız; “Dünya Uygur Kongresi” başkan yardımcısı Seyit Tümtürk’ ten aldım. Onlarda eşi ile birlikte kongreden dönüyorlardı. Cumaya devam edeceğim inşaAllah.
Mine Alpay Gün
 
Üst