Dünyada Sizden Daha Güzel Ve Masum Ne Olabilir?

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
2738766804_41661f0820_o.jpg
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Bak sana bir kucak dolusu bayramlar getirdim,
Öpermisin çocuk gözlerimden?
Dokunurmusun şeker tadında yüzüme,
Bak bu bayram şekerler açtı sol yanağımda,
Isırmazmısın bir parça?



69246064ja5.jpg





Avuçlarıma bayramlık kalbini bırakmazmısın,
Göğsümden rengarenk balonlar uçurdum fark ettin mi? .
Sana açılan gökkuşağı kapılarını araladınmı,



26983582ri5.jpg




En az senin yüzün kadar masum öpücüklerini,
Her gülümsediğinde gözlerinde saklı çocukluğu görüyorum,
Kirpiklerine yapışmış çocukluğunu öpebilirmiyim?




20241653ki9.jpg
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
[FONT=times new roman,serif]BİZİM ÇOCUKLARIMIZ...!!!

Dünyaya Merhaba diyen Meleklerimiz...

34830d1182027125-sekerden-bebekler-desnudos04vn6-jpg


[FONT=times new roman,serif]Kimi bebekler şanslı doğar.. sıcacık bir ev ortamı.. Sıcacık yatağı.. Sıcacık bir ailesi vardır.. Sevgiyle büyür.. Mutluluğa mutluluk katar.. En önemlisi Anne ve Baba şefkati ile büyür.. büyütülür...

Kimileri var kii...

bebek10td8lt.jpg


Kimileri bir anlık zevk uğruna bebeklerini dünyaya getirmiş.. Ne sıcacık bir yuva.. Ne sıcacık bir ev.. Ne anne sevgisi nede başka birşey.. onlar mı istedi bu şekilde Dünya'ya gelmeyi.. bu şekilde hayata gözlerini açmayı.. ite kaka büyümüş yada büyütülmüş.. sevgiye ve ilgiye muhtaç çocuklarımız..

Sokaklarda Yaşayan Yaşamak Zorunda Olan Çocuklarımız...!!!

0012yt1ph6ev5ap8na3.jpg



[FONT=times new roman,serif]Anadoludan kalkıp büyük Şehirlere gelmiş.. çocuk sayısı belli olmayan.. daha çocuklarının adlarını bilmeyen sorumsuz Baba ve doğurmayı matah sanan Kadınlarımız.. yada İnsan sınıfına konulmayan konuşma hakkı verilmeyen.. sadece çocuk doğurmak için kadın sınıfına sokulan.. erkek doğurmadımı kuma gelen kadınlarımız... böyle aileden.. sevgi görmeyen.. dayak ile terbiye edilen.. çocukluğunu yaşayamadan.. okul hayatı bilmeden zorla.. dayak ile çalıştırılan.. dayanamayıp evden kaçan çocuklarımız...

sokak_cocukalri.jpg


[FONT=times new roman,serif]
[FONT=times new roman,serif]Dayak Mağduru Çocuklarımız...!!!

1_147151_1_6.jpg


Elleri kırılası Ana ve Babalar... Çocuklarına iyi ebeveyn olmadıkları gibi.. sevgi ile büyütmedikleri gibi.. zevk için Dünya'ya getirip iyi yetiştireceklerine Dayak ile korkutup..içine kapanan..Kini ve Nefreti öğrenen.. İnsanlardan kaçan hatta Topluma ileride zarar verecek şekilde yetişen çocuklarımız...

cocuklar.jpg



[FONT=times new roman,serif]Sokaklarda oyun oynacakları yerine, düşe kalkmayı.. arkadaşları ile paylaşmayı.. futbol oynamayı..saklambaç oynamayı.. mendil kapmaca oynamayı, yakar top oynamayı öğrenecekleri yerine.. Hayatı.. küçük yaşta omuzlarına sorumluluk alarak bir ağbi gibi, bir abla gibi, belki küçük anne.. belki küçük baba rolu alarak kardeşkerine sahip çıkan çocuklarımız...


Ufak Yaşta Çalışan..Zorla Çalıştırılan Çocuklarımız...!!!

02.jpg


Acının, yoksulluğun [FONT=times new roman,serif]yaşanmışlığın ortasında, ufacık bedenleri ile o minicik nasır tutmuş elleriyle yaşamı üretiyorlar.Omuzlarında boya sandıklarıyla yollarda, boylarının erişemediği işlerde çalışan kimi mecburiyetten kimi, zoraki çalıştırılan çocuklarımız...

Ülkesi Savaşda Olan Çocuklarımız...!!!



Bugün Dünyanın hemen her yerinde çocuklarımız istismar ediliyor.. Savaşlarda hiç acımadan.. hiç vicdanları sızlamadan Çocuklarımızın kanları dökülüyor... Çocuklarımız acı çekiyor.. o Ufacık bedenleri.. o ufacık yürekleri korku içinde.. En önemlisi ölüyor ve Öldürülüyorlar..

Bırakın Çocukları diledikleri gibi yaşasın.. Bırakın Çocukları istedikleri gibi sokaklarda, mahalle aralarında çocukluklarını yaşasın.. bir anlık zevk için dünyaya gelen çocukların hayatlarıyla oynamayalım.. Birşeyler yapalım.. Çocuklarımız için, Onlar bizim çocuklarımız.. artık güzel günler beklesin onları.. Umut dolu Güneşli günler yaratalım...

Cadii...


Çocuk, bugünün yarını, yarının umududur.
Çocukların nasihatten çok, iyi örneklere ihtiyacı vardır.
Çocukluğunu yaşayamamış bir insan, tam bir insan olamaz.
Çocuklar, yeni dökülmüş beton gibidirler. Üzerlerine ne düşse iz yapar.
Çocuk kokusu cennet kokularındandır.
Çocuğuna değer veren uluslar ölmez.
Bu günün küçüğü, yarının büyüğüdür.
Çocuk ulusun en kutsal varlığıdır.
Çocuk yuvanın mutluluğudur.
Çocuğun en önemli gıdası sevgidir.

&nbsp
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Bir erdem olduğunu sanırdım susmanın.
Ansızın yoluma çıkan çam ormanları gibi anardım susuşu.
Ayaklarım kayardı sonra.
Bir çukura düşerdim, bir yangın sarardı dört yanımı, bisikletimin lastiği patlardı.
Topum kaçardı geri dönülmez aşağılara. Geri dönülemezdi çünkü babam aşağılara gitmişti de gelmemişti.
İhtiyar Hacı Amcanın camına sıçrardı dalgın serçeye attığım taş, elektrikler kesilirdi, gökler yağmur kesilirdi.

cocuklar_1.jpg
Ben çocuktum ve kar, kar gibi yağardı.
Plastik toplarımızı uçururdu rüzgar, bizi uçururdu.
Birden boyumuzca uzardı ekinler.
Her taraf boş arsa olurdu. Oyun olurdu. Sonsuzluk olurdu.
Bodrumların penceresi olurdu. Pencerelerden bakan hep çocuklar olurdu.
Neye baktığı belli olmayan çocuklar olurdu. Bir bilye ile dünyaları kucaklayan çocuklar olurdu. Babaları çok uzaklarda çocuklar.

Yoğurduma şeker katardı babam gurbette iken annem. Güllü Hala elmayı soyar da verirdi başımı sıvazlarken. Ne zaman bıçak alsam elime, elma elimi keserdi.
Çocuktum. Susardım.
Ne uzaktım.

Hani damdan düşmüştüm.
Kıştı. Kardı. Bütün mahalle çocukları kömürlüğün damından kayar, boyumuzca yığdığımız kara atlardık.
Yok atlamaz, düşerdik.
Annelerimizin rüyasına düşerdik.
Yaprak olur bulutlardan düşerdik.
Damdan düşerdik de kar tutardı bizi.
Annelerimiz dua ederdi de
Uzaklardaki babalarımız tutardı bizi.

Ne çare?
Büyüdük.
Çocuklarımız rüyasında düşüyor şimdi.

alıntıdır
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
yukaridan_bakan_cocuklar.jpg


- Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bir sorum var.
- Buyurun, sorun tabii öğretmenim,
- Canlılar kaça ayrılır?
- Dörde ayrılır öğretmenim...
- Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım...
- Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar...
- Çocuklarda insan değil mi oğlum? -
- Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim...
- Peki, şimdi yeniden say bakalım....
- Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar...
- Oğlum peki, insanlara ne oldu?
- Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de zamanla hayvanlaştılar öğretmenim.


alıntı
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Boomp3.com


pusludaglar_3208896ig7ph0.jpg

Sen ağlama şehidim,toprağında rahat uyu,
Bu aslan parçaları hiç bitmez,gerisi hep gelir,
Ahmet amca ne diyor bak,ikinci oğlum da var,
Yeter ki,vatan sağolsun,onu da şehit veririm.


15aglamacocukaglamahr8nt5.jpg

Ağlama sakın çocuk, ağlama!
Korkmayana zarar gelmez, bunu bil.
Sevgini hep söyle, sakın saklama.
Aklından korkuyu, gözünden yaşı sil.


bademsenaglamajl2.jpg

Ağlama, gözleri kızarmış çocuk!
Tek damla yaşın düşmesin yere.
Bak, tek güzelliğimiz yokluk,
Sana bir öğüt; ağlama boş yere

kalpsizzzdi8.jpg

Sen ağlama meleğim
Sen ağlarsan
Saklanır kirpiklerin arkasına gözler
Ve
Tebessümler terk eder yüzleri
Sen ağlarsan gülüm
Yüreğim ağlar

sen_aglama.jpg

Olur ya,
Yığılır kalırsam bir akşam üstü
Evinin yan tarafında sokağında,
Kurşunlar yağarsa üzerime
Kanlar içinde yerlere yuvarlanıp
ismin dudaklarımdan,
Bir su misali akmayacak olursa
Ve sen de bunu duyarsan,
Sakın ha! sen ağlama..

resim200702241121029zy0.jpg

Sen Ağlama!
Bir damla gözyaşın yeter...
Sen üzülme gülüm,
Gamzende güllerin biter...
Yollarıma taş koysalar, döneceğim
Gözlerinden yaşlarını sileceğim

r_6liqde7ncrn6uqpuhlm3.jpg

Sen ağlama ne olur
Hatırlar mısın bir zamanlar
Gözyaşında ıslanmış gülüşlerimi
Ölümsüz sevdanla yeniden yeşertmiştin
Şimdi sıkıca sarıl bana
Usulca zifiri karanlıkları giydir tenime
Yaşadığın şehrin günahlarını ser yüreğime
Ve uyanmadan hasretinden bu sabah
Tüm umutlarımı al gizlice
Bundan sonra karanlıkların benim
Yıldızlar ise hep senin olsun


r_sqgjiu4uwg5hymfn9s8m.jpg


Ben seninle sensizliği düşünürüm
Bir korku düşer içime apansız
Burkulur yüreğim
Seni şiirlerimde bin yıl yaşatır da
Ben bin defa ölürüm
Bir gün yokluğum bir gölge gibi
Düşüverirse gözlerine
Unutma ağlayan şairini
Unutma o günde kapanıp dizlerine
Kendi yokluğuma kendim ağlarım
Sen ağlama e mi
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış.

Bir gün Tanrı'ya sormuş;
"Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler. Fakat, ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?"

"Tüm meleklerin arasında senin için bir tanesini seçtim, O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın."
"Peki, insanlar bana birşey söylediklerinde, dillerini bilmeden, söylediklerini nasıl anlayacağım?"

"Meleğin sana dünyada duyabileceğin en tatlı ve en güzel sözcükleri söyleyecek. Sana konuşmayı, dikkatle ve sevgi ile öğretecek."

"Peki, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?"

"Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek."

"Dünyada kötüler olduğunu da duydum. Beni onlardan kim koruyacak?"

"Meleğin seni kendi hayatı pahasına da olsa koruyacak."

"Fakat, ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm."

"Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve ulaşmanın yolunu öğretecek."

O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Çocuk gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar;

"Şimdi gitmek üzere isem, benim Meleğimin adı ne?"

"Meleğinin adının önemi yok . Sen onu, "ANNE" diye çağıracaksın."
alntı..
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
11102008114304www_resimcity_com_gozyasi_resimleri_6.jpg
Anne bağırır :
“Çabuk ol servisi kaçıracaksın!”
Baba kükrer :
“Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!”
Sabahları güneşin doğuşunu bilmez çocuk. Hic aydınlanmadan kalkar içi. Taze bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman.
Her sabah adına yuva denen, adına kreş denen o yere bırakılır. Başkalarının annesinde, kendi annesinin hasretini çeker günboyu. Sabahın köründe “benim annem ne zaman gelecek” diye gözyaşları çeker solgun yüzüne dizi dizi.
Akşam ne uzundur. Yuva nice gürültülü. Sevgilerini konuşurlar efkarlı saatlerde.
“Benim babam beni çok seviyor.”
“Hayır, benim babam beni daha çok seviyor.”
“Hadi ordan, beni hem babam hem annem daha çok seviyor.”
Başkalarının babası kendi çocuklarını çok severse, sanki kendi babalarının sevgisi azalacakmış gibi kavga ederler. En çok sevilen olmaktır tutkuları.
Her pazartesi ne kadar sevildiklerinin ispatını yapmaya koyulurlar.

“Benim babam beni hamburger yemeye götürdü.”
“Biz hem hamburger yemeye gittik, hem de luna parka gittik.”
“N’apalım. Benim annem beni sinemaya götürdü. Arslan Kral filminde ağladık annemle birlikte.”
“Kızlar ağlar zaten. Ağlamanın neresi eğlenceli?”
“Biz babamla maç ettiğimiz zaman çok eğleniyoruz.”
“Benim babam benimle değil, arkadaşlarıyla maç etmeye gidiyor.”
“Bak demek ki benim babam beni daha çok seviyor. Bi kere biz ikimiz, yani babamla ben, maç ediyoruz.”

Pazartesileri hep böyle geçer.
Herkes kendi babasının en sevgili baba olduğunu kanıtlamaya çalışır. Öteki çocuklar yeni sevgi kanıtlarını ortaya koydukça içini bir ürperti kaplar.
Başkalarının babası çocuklarını daha çok mu seviyordur acaba? O Reklam gelir aklına. Kahrolası reklam. “Evinizi seviyorsunuz, arabanızı seviyorsunuz... Beni sevmiyor musunuz?”
İnanmak üzeredir onu sevmediklerine. Arka koltuğa gazoz döktü diye ne çok bağırmıştı babası. Ama olsun, arkadaşlarına bunu anlatmazsa eğer, babasının arabasını kendisinden çok sevdiğini nereden bilecekler.
Keşke her Pazartesi en sevilen evlat oyununu oynamak zorunda kalmasaydı. Bunun için Pazartesileri hep hasta numarası yapması. Uyanamaması. En sevilen çocuk olmak yarışması, bilseniz ne kadar zor diyebilse bir gün, her şey ne kadar kolay olacak. Oyunu değiştirebilirdi. Bu oyunun mağlubu olduğunu arkadaşları öğrenecek diye her Pazartesi Karanlık bir kuyu olmazdı o zaman. Herkesin annesinin ve babasının ne kadar iyi Anne baba olduğu, çünkü onlara ne çok pahalı oyuncak aldıklarının konuşuldukları bir sıra,
“Beni anneannem çok sever” diye bağırıverdi.
Sustu arkadaşları.
Söyleyebilecek bir şey bulamadılar bir an.
Akın boynunu büküp “benim anneannem yok” dedi.
Üzüldü o zaman. Ama geri dönemezdi. “benim anneannem beni cok sever. Masal anlatır bana. Yaramazlık yapınca “dayın da böyleydi” der gülerek.”
Arkadaşları ne kadar dinliyor diye sustu birden. Kendisine doğru yönelmiş meraklı bakışları keyifle izledi. Ağızları açık “Ee sonra?” diyorlardı.
“Sever beni. Masal anlatır. Hiç susturmaz beni. Ben konuştukça güler. ‘Hay çocuk’ der. ‘Sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün’, der.”
Herkes bir masal büyüsü ile dinlerken onu, anneannesini öteki çocuklarla paylaştığını düşünüp susuverdi.
Üsteledi arkadaşları. “Hadi anlatsana!” dediler.
Top havuzuna doğru koşup “Herkesin anneannesi kendine” diye bağırdı.
Akın itiraz etti. Hiç olmazsa arkadaşının anneannesinde tatmadığı bir duyguyu tadacağını düşünürken ne diye oyunbozanlık yapıyordu. Kızdı. “Herkesin babası kendisine” demiyordun ama!”
Duymazlığa geldi. Anneannesini hiç kimselerle yarıştırmak istemiyordu, işte o kadar. Akşam çabuk oldu. Bu oyunu kazanmıştı. Muzaffer bir komutan edasında dolaştı bütün gün. Artık annesine neden pazartesileri yuvaya gitmek istemediğini anlatabilirdi. Yorganın altına saklanmazdı bundan böyle. Her Pazartesi anneannesinden bir demet yapıp götürürdü.
Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı : “Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?”
“Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum.”
Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi?
Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti. “Sana yardım edeyim mi?” dedi en sevimli halini takınarak.
Annesi manalı manalı baktı.
“Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten.”
Yorgunluk nasıl bir şeydi? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşca elinden alır “Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni” diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
“Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.”
“Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.”

Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle Yorgun yorgunken...
“Anneciğim sen yorulma diye...”
“Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.”
“Hani siz yoruluyorsunuz ya...”
“Eeee....”
“Ben de oynamaktan yoruluyorum.”
“Ne yapayım?”
“Bilmem...”
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.
“Mum da yok” diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.
Çocuk sirtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. “bak deli tavşan” diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla, kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.

Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını fark etti birden. Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına,

“İşin bitince beni sever misin anne?” dedi.


Lütfen çocuklarınıza vakit ayırın ve sevginizi gösterin.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
sokakcqn2.jpg

Küçük yaştan; evsiz,barksız büyüdük,
Sokak çocukları olduk,ne yazık;
Yaz-kış,açıklarda yattık,uyuduk
Sokak çocukları olduk,ne yazık.

Kimimiz,analık elinden kaçtık,
Kimimiz,babalık dilinden göçtük;
Kimimiz,aldanıp,gurbeti seçtik
Sokak çocukları olduk,ne yazık.

Ya kaza,felaket,tüketti bizi,
Ya ayrılık,ölüm,yok etti bizi;
Küçükken kaybettik ailemizi
Sokak çocukları olduk,ne yazık.

Akşamları,bir araya geliriz,
Duvar dibi,kaldırımlar evimiz;
Tiner,bali çeker,zehirleniriz
Sokak çocukları olduk,ne yazık.

Üstümüz,başımız kirli mi kirli,
Kimimiz köylüyüz,kimmiz şehirli;
Kurtuluş yok mudur,bundan bir türlü
Sokak çocukları olduk,ne yazık.

Naim der,onlar da çocuklarımız,
Bakmazsak,sonunda ağrır başımız;
İlgi duymalıdır,her yurttaşımız
Sokak çocukları olmuş,ne yazık..

NAİM YALNIZ
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
kir_cicekleri.jpg






Kırçiçeğim


Gözbebeklerinde aydınlık,
iki damla...
Tünel çıkışlarında yüreğim.
Ve sevdiğim, başaklar bahar sevincinde.
Doruklarda içime çektiğim nefes gibisin!
Ve dağların alabildiğine yüksek,ağaçların alabildiğine yeşil ,
gökyüzünün hiç olmadığı kadar mavi...
Bir dağ evisin,
yüreğimin hiç ummadık yerlere çıkan ıssız sokaklarında...
Kırçiçeğimsin...

ALINTI
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
11102008210335dagarcik10067.jpg

Evrende soluk aldığımız her bir saniye
yeni ve özel bir an,
bir daha yaşanamayacak bir an...

Peki biz çocuklarımıza ne öğretiyoruz?
İkinin iki daha dört ettiğini ve
Fransa'nın başkentinin Paris olduğu dışında.

Onlara kim olduklarını ne zaman öğreteceğiz?
Her birine kim olduğunu biliyor musun?
Sen bir mucizesin demeliyiz.

Yıllardır senin gibi bir çocuk daha
dünyaya gelmedi.

Bacakların, kolların, parmakların,
hareketlerin bir mucize.

Bir Shakespeare, bir Michaelangelo,
bir Beethoven olabilirsin.

Sen de bu kapasite var.
Sen bir mucizesin.

Büyüdüğün zaman senin gibi bir
başka mucizeye nasıl zarar verebilirsin?

Çalışmalısın.
Hepimiz çalışmalıyız.

Dünyanın, çocukların yaşamasına değer
bir yer olabilmesi için çalışmalıyız.

alıntı
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
11102008205648koomikcocuk33dd3.jpg
Eğer, bir çocuk sürekli eleştirilmişse;
Kınamayı ve ayıplamayı öğrenir. Eğer, bir çocuk kin ortamında büyümüşse;
Kavga etmeyi öğrenir.

Eğer, bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa;
Sıkılıp, utanmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse;
Kendini suçlamayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse;
Sabırlı olmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse;
Kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse;
Takdir etmeyi öğrenir.

Eğer, bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse;
Adil olmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse;
İnançlı olmayı öğrenir.

Eğer, bir çocuk kabul ve onay görmüşse;
Kendini sevmeyi öğrenir.

Eğer, bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse;
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
10102008091734image00156.jpg

UNICEF tarafından hazırlanan rapor, Dünyadaki Çocuk İstismarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.


– Dünya genelinde 246 Milyon çocuk, çalıştırıldıkları çeşitli işlerde emeklerinin sömürülmesine maruz kalmaktadır.
– Dünya genelinde 1.2 Milyon çocuk, ailelerinden koparılarak köle ya da işçi olarak kullanılmak üzere satılmaktadır.
– Dünya genelinde 300 Bin çocuk, 30′dan fazla ülkedeki çatışmalarda ellerine silahlar verilerek piyon asker olarak kullanılmaktadır.
– Dünya genelinde 2 Milyon çoğu kız çocuk, yine tacirler tarafından seks ticaretine alet olmaktadır.
 
Son düzenleme:
Üst