Dünyaya Nam Salan Pehlivanlarımız

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Er meydanlarında zaman sınırlaması yoktu.Mesela Adalı Halil ile Koca Yusuf 5 saat güreşmiş ama netice alamamışlardır..
ADALI HALİL 1870-1927


İşte bir Türk pehlivanı daha kuvveti o derece korkunç ki ,daha önce kemer kazanan ünlü Alman Koch'u bir kamış gibi büküvermiş ve zavallı Alman bu korkunç kuvvet önünde öldüğünü sanarak "Kaput,kaput.. diye bağırmıştı.." Türm güreşlerini YUSUF gibi sadece 5-6 dakika içinde yenip bitirmiştir.


1871 yılında Edirne'ye bağlı Kilise köyünde dünyaya geldi.Yağlı güreşin unutulmaz ustası,Kırkpınarda tam 18 yıl başpehlivanlığı kazandı.Kara Mehmet Pehlivan'ın oğlu olan Adalı Halil,güreşi Kel Aliço'dan öğrendi.1.98 boyunda ve 150 kilo ağırlığında olan ustamız Avrupa ve Birleşik Amerika'da yaptığı güreşlerin sadece birinde kaza ile yenildi.Amerika'da kendisine "Türk Aslanı" adı takıldı.Yağlı güreş kadar Grekoromenide büyük ustalıkla yaptı.İlk Grekoromencilerimizden olan Adalı Halil'e "köprüyü nasıl kuruyorsunuz"diye bir soru sorulmuş ve cevabı şöyle olmuştur:"Köprü kurmak mı?Üzerimizden kimi geçirecektik ki köprü kuralım.Biz işimizi şöyle bir ayakta elleşivermekle bitirdik...Ünlü Fransız güreşçisi Paul Pons Adalı Halil'i kitabında şöyle anlatmaktadır:"O'nun Almanyadaki güreşlerini gören profesyoneller Adalı Halil'i ikinci bir yusuf olarak isimlendirirler."
Paris,Viyana,Almanya,Boston,Chicago ve New York'ta çeşitli güreşler yaptı.Chicago da yaptığı bir güreşte kaçak güreşen rakibine kızarak rakibini sararak kaburga kemiklerini kırmıştır.Bu isim ise zamanının ustalarından Tom jenkins idi.ona ne olduğunu soranlar şu cevabı almışlardır:ne oldugunu anlamadım.Sanki üzerime bir duvar devrildi.Adalı Halil,1927 yılında Edirne'de vefat etti.Ömrünün son zamanlarında bile çamura saplanmış buğday yüklü kağnı arabasını dingilinden tutup kaldırmak suretiyle bataktan kurtaracak derecede acı bir kuvvete sahipti.Türk aslanı,Kasımpaşa camii önündeki mezarında ebedi uykusuna dalmış,Kırkpınar'ın mezarı ilk ziyaret edilen pehlivanlarından olmuştur
KARA AHMET


KARA AHMET
GENİŞ VE DAİMİ BİR TEBESSÜMLE AYDINLANAN YÜZÜ ÇOK SEVİMLİYDİ.BU SON DERECE KLAS TÜRK GÜREŞÇİSİ SADECE TEKNİK BİLGİSİ İLE DEĞİL DAYANIKLILIĞI İLE DE TAKDİR TOPLAMIŞTI
Türk güreşçileri arasında profesyonel Dünya şampiyonluğunu kazanan ilk ve tek sporcudur.1870 yılında Deliorman'ın Hazergrat kasabasında doğdu .20 yaşında iken iyi bir pehlivan olarak İstanbul'a geldi.Ustası Hergeleci İbrahim pehlivandı.Razgrad'ın İslopol köyünden olan Hergeleci İbrahim ,çırağına yiğit sporunun tüm inceliklerini belletti.Güler yüzlü,fevkalade zeki ve cesur bir sporcu şeklinde tarif edilen Kara Ahmet ,Avrupa'ya gitmeden önce alaturka (yağlı güreş)da devrinin en ünlü pehlivanlarından çoğu ile kapışmıştır.Mağlup ettiği yağ güreşinin ustaları arasında Tophanelei Küçük Yusuf ,Büyük Yaşar ,Posbıyık Deli Murat ve Sakallı Murat gibi devler de bulunmaktadır.
Kara Ahmet'in zamanında Kırkpınar Başpehlivanlığı için mücadele edenlerin başında Koca Yusuf,Adalı Halil,Kurtdereli Mehmet,Hergeleci İbrahim,Çolak Mollave Çapur gibi aslar gelmekte idiler.1.80 metre boyunda,105 kilo sikletinde ve ensesi 50 cm olan Kara Ahmet,bu ünlüler başpehlivanlık için güreş atarlerken,onların arasına girmeyi başaramamış bazen yenilmiş,bazen de pes ederek meydandan çekilmiştir.Bu yağız delikanlının dünya çapında üne kavuşması 1899 yılında Pariste düzenlenen şampiyonaya katılarak altın madalya alması teşkil eder
ALATURKA VE ALAFRANGA DA EŞSİZ USTA KARA AHMET
Kara Ahmet'in Varupa'ya ilk gidişi 1897 yılıdır.Pariste kaldığı kısa süre içerisinde alafranga(grekoromen)güreşi öğrenen Kara Ahmet,ilk müsabakasında Fransız Dömia'yı 23 dakikada ,Polonyalı Zibisko'yu 22 dakikada yenmiş ,ardı ardına iki güreşçiyi mağlup ettikten sonra Venedikten Alman Vilhelm'i 29 dakikada ,İngiliz Tom Kanon'u 4 dakikada ,İtalyan Vicenzo'yu12 dakikada ,Rus Polyo'yu 18 dakikada tuşlamış ,Kurt Dereli Mehmet Pehlivan'ı aldatarak tuşlayan Bulgar Nikola Petrov'u ilk müsabakasında 58,ikinci ikinci karşılaşmasındada12 dakikada saf dışı etmiştir
Paris'te kısa bir süre kalan Kara Ahmet Koca Yusuf'un ortalığı kasıp kavurması üzerine geri dönerek 2yıl yağlı güreş yapmış ,1899'da yeniden Paris'in yolunu tutmuştur.Paris'te yayınlanan Sports gazetesinde bu başlıklı yazıyı okuyoruz:Kara Ahmet, Constant le Boucher'i mağlup etmiş olan Laurent le Beaucairois'le karşılaşıyor.Casino de Paris'te bakalım ne göreceğiz.La Rouis de la lutte ansiklopedisini yazan prof. DEsbonnet Kara Ahmetin güreşleri hakkında şöyle bilgi vermiştir: Güreşirken "haydaa,ohaaa" demesi gülerek güreşmesi seyircinin çok hoşuna giderdi.
"Spiker,Dünya şampiyonu bu son güreşte belli olacaktır,şeklindeki anonsunu yapınca yer yerinden oynadı,Laurent ani bir atakla Kara Ahmet'i yakalayıp yere çakmak istedi,fakat Türk dayandı.Maç çok çetin geçiyordu.Kapışmadan önce birbirlerini sinirlendirmeğe gayret etmişlerdi.daha sonra Laurent belden dalarak rakibini indirmek istedi.Hücumlar karşılıklı yapılıyordu.Bu hücumların tam sportmence olduğu söylenemezdi.Güreşleri ejenere olmuş bir savaşa benziyordu.Göğüs göğüse cereyan eden müsabakanın bir anına rakibini iten Kara Ahmet'e,Laurent ,Türk'ün yüzüne indirdiği şiddetli bir yumrukla karşılık verdi.Türk'ün sol kaşının altında Laurent'in adeta amblemi kalmıştı.Kara Ahmet bu yaraya rağmen biraz olsun azaltmadan tüm tekniğini ve gücünü kullanarak rakibine yüklenikçe yüklendi.Laurent ,aynı güçle enerji ile karşı koyuyordu ki iki pehlivanda yere yuvarlandılar
İKİNCİ DEVRE
"Bu devre Kara Ahmet yerdeydi.İkisidesinirliyi.Laurent,Kara Ahmet'i arkasınan beline dolanarak yakalamak istedi.Seri hareket edemediğinden oyunu kaçırdı.Yeniden ayakta kapıştılar. Müsabakanın enkızıştığı bir anda Türk,uzaktan rakibine karşı müthiş bir kafa çıkardı ve yumruğunuda Beacucairois'in yüzünde patlattı .Beacucairois,durumu hakeme şikayet etti .Türk'e yumruk atmasının yasak olduğu tembih edildi.Çok geçmeden kuvvetle çapraza dalan Kara Ahmet ,rakibini ringin bir köşesinden bir köşesine adeta sürdü.Laurent ringin ucunda ayakta sallanıyordu.Sanki balans ayarı bozulmuştu.Son dakikalar yerde geçti ve ikinci 15 dakikada doldu
ÜÇÜNCÜ DEVRE
"Şimdi Laurent yerdeydi.Kara Ahmet ,rakibini arkadan yakaladı ama Laurent kaçıyor ,hemde ringi bir köşeden öbür köşesine kadar dolanasıya dek kaçıyordu .Daha sonra ayağa kaldırılmaması için mindere yapıştı.Yereki savaşı hakem kesti.Tekrar ayakta kapıştılar,hakem kapışın işaretini verirken Kara Ahmet son süratle rakibinin üzerine atladı .Eskiv yapan Laurent,yana kaçmayı başararak oyuna oyunla karşılık vermeyi başardı.Çok kuvvetli olan Türk oyunu boşa çıkardı.Rakibine elenselerle saldıran Kara Ahmet'in Hoah-Hoah diye bağırışı duyuldu.Laurent ona "hach!"şeklinde nara atarak karşılık verdi.Son derece tatlı güreşen Kara Ahmet,yalnızca bir kaç saniye süren dinlenmeyi takiben tekrar hücuma yeltendi .Önden Laurent'i kucaklamıştı .Laurent,yine kaçtı aeta ring turu yaptıktan sonrayere serildi,Kara Ahmet ,Laurent'in arkasına dolanarak onu havalandırmak istei fakat başaramadı çünkü rakibi çok ağırdı .Bu kere şansını yandan oyun almaya çalışarak denedi,derken iki güreşçi ayağa kaldırıldı,ayakta kapıştılar,çaprazı dolduran Kara Ahmet kollarıyla rakibini sıktıkça sıktı .Nefesi kesilen ,halsizlikten ayakta duramaya Laurent,Casino de Paris'i dolduran binlerce seyircinin delicesine alkışları arasında sessizce mindere serildi ...Bütün güreş bir saat altı dakika ondört saniye sürmüştü..."
Kara Ahmet 1899 yılının Dünya Sampiyonu olmustu...!!!

KATRANCI MEHMET


KATRANCI MEHMET PEHLİVAN
1859 yılında Bulgaristan;ın Şumnu ilinin Kadı köyünde doğdu. Daha sonraları Türkiye;ye göç ederek Karacabey;e yerleşti.1892 yılında düzenlenen güreşlerde yeni yetişmekte olan Kurtdereli Mehmet pehlivanı ezerek yendi ve Kurtdereli Mehmet pehlivanın bir süre hasta yatmasına neden oldu. 1894 Mayıs ayında Manyas;ın Mürvetler köyünde yapılan düğün güreşinde Kurtdereli Mehmet Pehlivanla tekrar karşılaştı. Katrancı Mehmet Pehlivan iki sene öncesine oranla daha gelişmiş olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan;ı bu müsabakada da yendi. Bu sonuç kısa zamanda yurdun her tarafında duyuldu ve herkes bu genç pehlivanı merak etmeye başladı.Selanik;te;Beşçınarlar Bahçesi;ni çalıştıran İsmail bey, bahçesinde düzenlediği ve 30 Ağustos -1 Eylül 1896 tarihlerinde yapılacağı önceden ilan edilen güreşlere; Türkiye;nin en ünlü güreşçileri ile beraber Bursa;dan Katrancı Mehmet;i ve Balıkesir;den Kurtdereli Mehmet;i de çağırmıştı.Bu güreşlere Katrancı Mehmet ve Kurtdereli Mehmet birlikte gittiler. Davet edilen diğer pehlivanlardan yalnız Adalı Halil ve Büyük Yaşar pehlivanlar gelmişti.Selanik;te yayınlanan;Asır; gazetesi bu güreşlerin sonucunu şöyle bildiriyor:;Katrancı Mehmet Pehlivan, Büyük Yaşar;ı mağlup ederek ödülün yarısını hak etti ise de, Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmet pehlivanlar yenişemediklerinden mükafat ikisine bölüştürülerek verilmiştir;1897 yılı Osmanlı Devleti için bir savaş yılı olmuştu. Girit ve Yunanistan;da Osmanlı- Yunan savaşı bütün şiddeti ile devam ediyor ve bu nedenle bir çok Türk buralardan anayurda göç ediyordu. Devlet göçmenlere ve savaş gazilerine yardım toplamak için her il ve ilçede güreşler düzenliyordu. Bu amaçla Bursa;da bir dernek kurulmuş ve dernek 26 Nisan 1897 Cuma ve 28 Nisan 1897 Pazar günleri Bursa;da güreş yarışmaları düzenlemişti.Güreşlere Kütahyalı Kafa Ali, Balıkesirli Kurtdereli Mehmet, Katrancı Mehmet, Yenişehir;den Rüstem, Şumnulu Arap Ali ve Küçük Yusuf pehlivanlar katıldılar. Cuma günkü güreşte Katrancı Mehmet, Kafa Ali pehlivanla güreşti ve uzun süren güreşin sonunda yenişemeyip berabere sayıldılar. Pazar günü de Katrancı Mehmet, Kurtdereli Mehmet ile güreşti ama onunla da yenişemeyip berabere ayrıldılar. 1898;de İstanbul;a gelen menajer Doublier, Kurtdereli ile Katrancı Mehmet;i Paris;e götürdü. Le Velo gazetesinin Fofies-Bergere gazinosunda Ocak 1899;da düzenlediği ;Paris Şehri Ödülü; yarışmalarına katıldılar. Bu yarışmalarda Katrancı Mehmet üç Fransız güreşçiyi yendikten sonra dördüncü güreşte 63 saniyede yenilerek greko-romen bilmemenin kurbanı oldu.Katrancı Mehmet, Karakucak güreşini de iyi yapardı. Muallim Sami Bey;in yazdığına göre Adapazarlı Abaza Hasan Pehlivan, Karakucak güreşmek şartıyla bütün başpehlivanlara meydan okumuş ve ortaya da 50 lira koymuş. Katrancı Mehmet, Adapazarı;na giderek Abaza Hasan Pehlivanı 15 dakikada yenerek 50 lirayı almış.
Katrancı Mehmet Pehlivan, 1925 yılında öldü ve mezar taşına da şu kitabe yazıldı.
Ah Mehmet mevt
Ünün vardı Türkiye;de,
Yenilmedin Avrupa;da.
Ahir ecel geldi ser;e
Bu kabirde yatan insan,
Katrancı Mehmet Pehlivan.
Oku bana bir fatiha
Ruhu olsun daima şadan.

1859-1928


YÜRÜK ALİ PEHLİVAN

1840 yılında Bulgaristan'ın Lofça kasabasına bağlı Rospa köyünde doğmuştur.
Uzun boylu, kemikli, 90-95 kilo ağırlığında olan Yürük Ali, ayni zamanda Bulgar çeteleriyle savaşan bir kahramandır.1862 yılından itibaren, Ruslar'ın Romanya'da hazırlayıp Bulgaristan'a gönderdikleri çeteler Bulgarlar'ı ayaklanmaya kışkırtıyor, Türklere de eziyet ediyorlardı. 13 Ekim 1864'te Osmanlı hükümeti bu çeteleri yakalamak ve Tuna ilinin emniyetini sağlamak için, Mithat Paşa'yı Tuna Valiliğine atadı.Mithat Pasa Türk Jandarmalarının yanı sıra, Türk ve Bulgar köylülerinden de yararlandı. Özellikle Türk köylüleri, Bulgar çetelerine karşılık kendilerini savunmak amacıyla çeteler kurmuşlardı. Vidin yörelerinin en meşhur Türk çetesi "Hasan Pehlivan" kumandasındaki çeteydi ve Yürük Ali de bu çeteye bağlıydı.Romanya'da hazırlanıp "Hristo Makedonski" kumandasında Vidin tarafından Tuna'yı geçerek Bulgaristan'a gelen 12 kişilik çete, 1864 baharında "Hasan Pehlivan"çetesiyle yaptıkları çatışmada zoru anlayınca yarısı Romanya'ya yarısı da evlerine kaçtı. Yürük Ali bu çete savaşları döneminde İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi Sir H.G. Elliot'un İsteği üzerine diğer arkadaşlarıyla beraber yakalanıp Vidin hapishanesine hapsedildi. Bu sırada Rusçuk'a gelen saray pehlivanlarından "Makarnacı Halil" pehlivan ile yaptığı güreşten sonra, hapisten çıkarılarak Sultan Abdülaziz'e gönderildiği söylenir.Yürük Ali 1877-1878 Türk - Rus savaşında anayurda göç ederek Gebze'ye bağlı "Tavşanlı" köyüne yerleşti.Yaşının geçkin olmasına rağmen, geçimini sağlayabilmek amacıyla bazı köy güreşlerinde güreşmek zorunda kalmıştır.Kırk beş yaşının üstünde olduğu bu çağlarda Merdiven Köyünde yapılan bir güreşte Hergeleci İbrahim Pehlivan'ı yendi. Yakacık'ta yapılan başka bir güreşte ise H. İbrahim'i meydandan kaçırttığı söylenir.Kurtdereli Mehmet ile Kavalalı Molla Mümin pehlivanların Kartal'da yaptıkları ilk güreşlerinden önce Yürük Ali ile Erenköylü Osman bir gösteriş güreşi yaptılar.Yürük Ali pehlivanın yaptığı güreşlerin çok azı bilinmektedir. Yaşantısı sıkıntı, yokluk ve güçlükler içinde gecen bu yetenekli güreşçi, gerçek değerini gösterememiş talihsiz bir kahramandır.Yürük Ali'nin ölüm tarihi ve nedeni tam olarak bilinmese de 1900-1905 yılları arasında altmış yaşlarında iken vurularak öldürülmüştür.



KURTDERELİ MEHMET (1869-1939)


1869 yılında Deliorman'da doğdu.Küçük yaşta güreşe başladı.1.92 m boyunda ve 148 kg ağırlığında idi.21 yaşında Koca Yusuf'un karşısına çıktı. Övgüsünü aldı.Ustası Cinci Hocadır 1899 yılında Avrupa'ya gitti. Callmett,Pitejenski,Dumas, Hackenschmidt gibi dünyanın ünlü güreşçilerini yendi.Petrow'a yenildi. Galibiyetler listesine Hintli Gulam,Macar Caya,Rus Baradonow,Alman Mülleri'de ekledi. 1911'de 32 gecede 43 müsabaka yaptı ve "Cihan şampiyonu" ilan edildi.Dünyaya adını duyuran "Muhteşem Türkler"arasında yerini aldı.Gerçek bir pehlivan idi.İçki ve tütün kullanmazdı. Muhteşem Türk KOCA YUSUF un övgüsünü kazandı.11 Nisan 1938 yılında Balıkesir'de öldü.Yaşadığı köyde her yıl adına güreşler düzenlenmektedir.Ayrıca Balıkesir'de ve Edirne'de heykeli dikilmiştir.Usta olarak ta Çoban Mehmet pehlivanı yetiştirmiştir.
PLEVNELİ GADDDAR KEL ALİÇO (1844-1913)



Plevne'nin Ozikoviça köyünde doğdu. Yağlı güreşlerin en şöhretli ismi, başpehlivanlığı 27 kez kazanan Kel Aliço'dur. Kavasoğlu ibrahim Pehlivan tarafından Kara ibo ile birlikte Abdülaziz döneminde saraya alındı. Sert güreştiği için "gaddar" namıyla anıldı. Huzur güreşlerinde Sultan Abdülaziz'in başpehlivanlarından Makarnacı Hüseyin ve Arnavutoğlu Ali Pehlivanlarla güreşti. Kavasoğlu'ndan sonra Kırkpınar'a katılarak Sarayiçi meydanında efsanevi güreşler yaptı. 1884'e kadar başpehlivanlık unvanını kimseye kaptırmadı.1884 te Koca Yusuf ile tam altı saat güreştikten sonra cazgır ve hakem araya girerek güreşinizi berabere ayıralım dediler ama Aliço kabul etmedi ve Bunun burasına er meydanı derler.. güreş bitene dek devam eder.hem bu kızan da beni yenecekse yener bu zözlerden çok etkilenen YUSUF Aliço nun elini öper.. ustam sen böyle dedin vücudumda derman kalmadı.. getir elini sırtımı yere vur.. Aliço da böyle bir yiğidin Başpehlivan olmayı hakettiğini anlar ve onu 1885 yılının Kırkpınar Başpehlivanı ilan eder.Daha sonraları Başhakemlik yapar Aliço.70 yaşında iddia üzerine çırağı Adalı Halil ile güreşir yarım saat içerisinde çırağını yener...




ŞAMDANCI KARA İBO PEHLİVAN

ŞAMDANCI KARA İBO PEHLİVAN
Bulgaristan;ın Plevne şehrine bağlı, Lofça kasabasının Lefniça köyünde 1838;de doğdu. Meşhur Şamdancıbaşı Kavasoğlu İbrahim Pehlivan&;ın akrabasıdır. Kavasoğlu İbrahim Pehlivan;ın çağırmasıyla saraya girdi. Sultan Abdülaziz;in tahttan indirilişine kadar sarayda kaldı. Saraydan çıkarıldıktan sonra (Haziran 1876), bir süre Büyük Mandıra köyünde eşi ve çocuklarıyla çiftçilik yaptı. Tuhaf bir karakteri vardı. Güreşi ve gezmeyi çok sevdiğinden bir yerde uzun süre kalamazdı, bu nedenle de nerede ve ne zaman öldüğü bilinemedi.
Kara İbo;nun her bakımdan tutumlu oluşu meslektaşları arasında ün salmıştı. Güreş yerlerine ancak mecbur olduğu için gider ve güreşçilerle birlikte bulunurdu. Bunun dışında onları tamamen unutur ve yalnız yaşardı. Çok temiz tutulan ve içerisinde en gerekli eşyaların bulunduğu bir odada yaşıyordu. Kendisine de çok iyi bakardı, fakat işin tuhaf tarafı güreşten kazandığı ödülleri gidip almazdı. Fukara mahallelerini yalnız başına sessiz ve rüyadaymış gibi gezerken, çok fakir zannettiği kimselere sadaka verirdi.Kara İbo her sene sonbaharın başında İstanbul;u terk ediyor, beş altı hafta görünmüyor, bir müddet sonra tekrar ortaya çıkıyor ve eskisi gibi yaşamaya devam ediyordu. Kara İbo yine her zamanki gibi bir sonbahar günü İstanbul;u terk etti, fakat bu sefer bir daha dönmedi ve kimse de ona ne olduğunu öğrenemedi.Kara İbo, her şeyden önce toplumun dışında yaşıyordu. Bu nedenle hiç kimse onun başına gelebilecek ile ilgilenmedi. Gerçek olan bir şey varsa o da, Kara İbo;nun güreş aleminde bulunması, güreş ile ilgilenmesi ve milletinin içinde yaşayan büyük şöhretidir.Kara İbo, güreş için yaratılmış bir insandı. Soğukkanlılık, cesaret, sürat, fiziki kuvvet ve güreş bilgisi tam olarak kendisinde vardı. Bütün bu vasıflar aynı derecede ve en üstün seviyeye çıkmış eksiksiz bir armoni içinde kendisinde toplanmıştı.
Kara İbo;nun en çok hayret edilecek tarafı çalışmasıydı. Güreşirken gayet zevkle ve incelikle güreşirdi, rakiplerini ilk elde yenmek istemezdi, çünkü hiç kimse kendisine uzun süre karşı durabilecek kudrette değildi. O rakiplerini önceden planladığı ve gayet dikkatle kombine ettiği bir oyunla yenerdi. Esasen onun için galip gelmek pek önemli değildi. Çok gözde ve eşine az rastlanır bir güreşçi olarak tanınmasına rağmen o kendisiyle gurur duymazdı.
Kara İbo gayet alçak gönüllü bir adamdı.


filiz_nurullahh.jpg

FİLİZ HASAN NURULLAH
FİLİZ NURULLAH
1867 yılında Bulgaristan;ın Şumnu iline bağlı Bıyıklı köyünde doğdu. Türk güreş tarihinde olduğu kadar dünya tarihinde de çok büyük üne kavuşan bu pehlivan, 2.17 boyunda 160 okka geliyordu yani yaklaşık 208 kilo ağırlığında idi. Dedesi de pehlivan olan Filiz Nurullah, on altı yaşında kıspet giydi. Üstadı Koca Yusuf;tur. Altı sene kadar güreşi öğrendikten sonra yirmi iki yaşında Paris;e gitti. Koca Yusuf;a çırak olduktan sonra, ustasıyla birlikte Türkiye;de yağlı güreş kovaladı. Ancak ağır ve kuvvetli olmasına rağmen yağlı güreşte Kurtdereli, Adalı ve Koca Yusuf ayarında bir başpehlivan olamadı.
1894 yılında Koca Yusuf, Küçük Yusuf, Kara Osman ve Filiz Nurullah Doublier ile Paris;e gittiler. Bir süre Piazza;nın jimnastik salonunda antrenman yaparak greko-romen güreşini öğrendiler. 1895 yılının Mart ayından itibaren Folies Berger gazinosunda güreşmeye başladılar. Salondaki antrenmanları izleyen Fransız spor severler altı ay sonra Filiz Nurullah;ın karşısında durabilecek pehlivan bulunamayacağı fikrinde birleştiler. Belki beraber kalmak mümkün olabilir diye düşünüyorlardı.Filiz Nurullah, Folles Berger güreşlerinin dördüncü haftasında Paul Pons;la güreşti ve iki kez berabere kaldılar. Üçüncü karşılaşmada greko-romen acemisi Filiz Nurullah yenildi ve adeta milli bayram yapılıyormuş gibi sevinildi, sahne çiçekler ve şapkalarla doldu.Bu yenilgi Filiz Nurullah;ın ilk ve son yenilgisi oldu. Bunun acısını Paul Pons;tan çıkarmak için, o kaçtıkça kovaladı, her gittiği yere gitti, ona meydan okudu, hatta onu Avrupa;ya kaçmaya mecbur etti.Ve sonunda Filiz Nurullah Pons'u bir spor salonunda buldu organizatörlerde hemen olaya el koyup maç ayarladılar.Bu maçt ise Filiz Nurullah rakibini eze eze yendi taraftarlar bile nefes almadan maçı izliyorlardı.Maçtan sonra Pons ayakta zor dururken Filiz halinden memnundu.Filiz Nurullah Avrupa;dan döndükten sonra İstanbul;da yağlı güreşler yaptı. 1899 Kasım ayında başlayan ikinci Cihan Pehlivanlığı güreşlerine katılmak için yeğeni Hüseyin Selim ile Paris;e gitti. Ancak geç kaldıkları nedeniyle bu yarışmalara kabul edilmediler. Bu yarışmalardan sonra Folies Berger;de yapılacak güreşler için sözleşme imzaladılar. Folies Berger güreşlerinden sonra Parisiana tiyatrosunda karşısına çıkan bütün rakiplerini yendi.Bu arada Kara Ahmet Cihan Pehlivanı olmuştu ve bu unvanını koruyordu. Diğer taraftan ise Filiz Nurullah;ın karşısına çıkacak güreşçi bulunamıyordu. Organizatörler bu nedenle Türk güreşçileri birbirleri ile karşılaştırmak için yağlı ve serbest güreş düzenlediler.4 Şubat 1900 günü Filiz Nurullah ile Kara Ahmet, altı bin seyirci önünde güreşe başladılar. İki saat süren müsabakada iki pehlivan da son derece yorulmuşlardı ve Filiz Nurullah;ın kısbetinin yırtılması ile müsabaka tatil edilmişti.İki pehlivan 11 Şubat 1900 Pazar günü ikinci kez karşılaştılar. Serbest güreş olan bu müsabakayı Filiz Nurullah 17 dakika 30 saniyede kazandı. Kara Ahmet kızgınlığından Filiz Nurullah;ın uzattığı eli sıkmadan ayrıldı.Üçüncü ve son güreş 18 Şubat 1900 Pazar günü yapıldı. Kara Ahmet;in yaptığı şiddetli hücum sonucu düşerek sırtı yere gelmiş, ancak kendi hücumuyla böyle bir şey olduğundan ve Filiz Nurullah da itiraz etmediğinden müsabaka devam etmiştir. Nurullah burada büyük bir nezaket göstermiştir. Hakemin kararına dayanarak galip geldiğini iddia edebilirdi. Ancak vatandaşı Kara Ahmet gibi Cihan Pehlivanı unvanını kazanmış olan bir babayiğidi ve taraftarlarını memnun etmek için isteyerek güreşe devam etmiş ve bu defa bir eser-i hatır olmak üzere mağlup olduğu söylenmektedir.Yağlı güreş tarihimizdeki en cüsseli pehlivanımızdır ondan daha ağırı gelmedi.

KAZANDERELİ MEMİŞ PEHLİVAN

1859 yılında Bulgaristan'ın Pilevne ilinin, Selvi ilçesine bağlı Dobronurka köyünde doğdu. Babası 1877 - 1878 Türk - Rus savaşında Türkiye'ye göç ederek Tekirdağ'ın Kazandere köyüne yerleşti.
Memiş pehlivan, 1.88cm. boyunda ve 115 kilo ağırlığındaydı. 23 Ağustos 1894'te Gelibolu Mevlevihanesi Şeyhi Mustafa Daniş Efendinin Çardak'ta yaptırdığı güreşte başaltına soyundu ve Razgradlı Kara Ahmet ile eşlendirildi. Müsabaka başladı ve Kara Ahmet, Memiş pehlivanı alta alıp Dış kazık vurdu. Memiş Pehlivan ağır ve tecrübeli olduğu için Kara Ahmet başka oyuna geçemiyor kispet sıyırmak istiyordu.
Kara Ahmet'in böyle çirkin bir oyunda ısrarla durarak, babası yerindeki yaşlı bir güreşçiyi kadın seyircilerin önünde mahcup duruma düşürmek istemesi Şumnulu Rüstem pehlivanı çok üzmüştü. Rüstem pehlivan bu durumda hakem heyetine giderek, başhakem Aliço'ya neden Ahmet'e ihtar vermiyorsun diye uyarıda bulundu. Aliço, Kara Ahmet'i Prens Abbas Halim Paşa'nın pehlivanı olduğu için koruyordu. Dolayısıyla Dış kazık oyunundan kurtulamayıp, çaresiz kalarak pes etti.Memiş pehlivan Mayıs 1895'te Londra'ya giderek Alhambra gazinosundaki güreşlere katıldı ve hiç yenilmedi. 1897'de tekrar Avrupa'ya giderek bu sefer Fransa'da güreşler yaptı. Le Figaro gazetesinin muhabiri Memiş Pehlivan'ın 10 Haziran 1897 gecesi Folles Bergere gazinosunda Paul Pons ile yaptığı güreşi şöyle anlatıyor:"Memiş pehlivan ile Paul Pons güreş meydanında göründüler. Memiş pehlivan; gayet iri, pala bıyıklı, kısa boylu idi. Halbuki Paul Pons daha uzun boylu, daha iri ve daha cüsseli idi. Bunlar alaturka usul üzere bir defa el sıkıştıktan sonra güreşe başladılar, ilk hamleler pek şiddetli oldu. Paul Pons, boyu uzun olduğu için Memiş pehlivanı omuzlarından yakalayarak sarsıyordu. Fakat Memiş pehlivan büyük bir ustalıkla Paul Pons'un kolları arasından kurtularak beline sarılıyor, fena halde sarsıyordu, bu şekilde beş dakika geçti. Paul Pons beş dakika mola isteğinde bulundu (yorulduğu için), Memiş pehlivan da kabul etti. Moladan sonra güreş tekrar başladı ve Memiş pehlivan Paul Pons'u altına aldı. Seyircilerdeki heyecan, "Yaşa Memiş, haydi Paul Pons" şeklindeydi. Bu sırada Paul Pons acı bir feryat kopararak "Kolum kırıldı" diye haykırmaya başlayınca direktör güreşi bıraktırdı.Ben kendisine gazeteci olduğumu anlattıktan sonra görüşmeye başladık. Anlaşılabilir bir Fransızca ile dedi ki: "Ben yaşlandım, buralara gençlerimizi getirmeliyiz. Ben ihtiyar olduğum halde iki sene zarfında Avrupa'da sırtımı yere getiren olmadı. Bu akşam güreştiğimiz Paul Pons ile tam bir buçuk sene evvel Londra'da güreşmiştim, yine bu şekilde uğramıştık. Bu Paul Pons Fransızların en iyi pehlivanıymış. Biz bu alafranga güreşe alışkın değiliz, adam benden daha iri ve yapılı olmasına rağmen onu yenmeyi başardım. Dün akşam da ünlü bir Fransız pehlivanı bir buçuk dakikada yenmeyi başardım. Direktörün buna canı sıkıldı. Sen karşına çıkan pehlivanı böyle kısa sürede yere atarsan izleyiciler bundan hiçbir şey anlamaz, onun için yarın akşam çok uğraş dedi. Ben de kabul ettim. Sonraki akşam güreş başlamadan önce direktör bana; Memiş, eğer bu gece bilerek yere düşecek - yenilecek olursan sana 400 fazla veririm, hem de kontratını uzatırım dedi.Ben de, Bunu bana gündüzden, daha önceden söyleseydiniz bu güreşin ilanını yaptırtmazdım ve tiyatronuzda güreş etmezdim. 400 frank değil 400.000.000 frank verseniz bile bu teklifinizi kabul etmem. Ben bu teklifleri kabul etseydim çok zengin olurdum. Ben maskara değilim, benimle güreşecek kişi kendisine güveniyorsa gelsin, güvenmiyorsa güreşmeyelim dedim.Güreş başladığında rakibimi ters kepçe ile yere düşürdüm, yenilmemesi mümkün değildi. Bu durumda kolum kırıldı diyerek bağırmaya başladı ve güreşi bıraktı." dedi. Memiş pehlivan 1907 yılında Hayrabolu'daki Milli Eğitim yararına yapılacak güreşlere davet edildiyse de güreşi bıraktığı için katılmadı, seyirci ve hakem olarak orada bulundu.1916 yılında 57 yaşında iken Kazandere köyünde vefat etti.

 
Üst