Duvara Vurduk !

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
DUVARA VURDUK !


Hem de bugün değil. Birkaç yıl öncesinde de değil.

Belki; kulakları tırmalayan, içimize ürperti veren sesler bu gün çok daha fazla duyuluyor!


Ancak ne yazık ki; bu ülkenin duvara vurması çok eski yıllara dayanıyor.


Onun için; siyasi, iktidarlar kısa surede halkın gözünde çirkinleşiyor!


O nedenle sokakları dolduranlar “bu hükümet gidene kadar eylemler devam edecek” diyerek feryat ediyor.


Ve o nedenle; siyasete de siyasetçiye de duyulan güven her geçen dakika irtifa kaybedip yerlerde sürünüyor!


Ancak siyaset olmadan da olmuyor!


Siyaset olmazsa; siyasal düşünce olmazsa; siyasal düşünceler farklı potalarda örgütlenip siyasi partiler haline gelmezse ülkeyi kimler hangi kurumlar yönetecek!


Yoksa; Atina demokrasilerine mi döneceğiz!


Bu da mümkün değil. Bir şekilde temsili demokrasi olacak. Halk adına bir şekilde birileri ülkeyi yönetecek!


Ancak siyaset sorun üretme mahareti değil, sorun çözme sanatıdır.


Eğer siyaset sorun çözmek yerine sorun üretiyorsa orada bir terslik, bir yanlışlık vardır demektir.


Biz sadece ülkemizde yaşanan siyasi çarpıklıklar ve yoz siyasi davranışlar nedeniyle oluşan sıkıntılar girdabında cebelleşip duruyoruz. Zannediyoruz ki bizim dışımızdaki ülkeler güllük gülistanlık!


Halbuki ne alakası var! İyi bir yönetimin olmadığı her ülkede eninde sonunda patlamalar oluyor. Krizler yaşanıyor. Ekonomi v e sosyal hayat zora giriyor.


Ve işte bu kriz ortamlarında fatura önce, ekonomik gücü zayıf olanlara; emeği ile evini geçindirenlere, iş aş bekleyenlere çıkıyor!


Bu; Güney Kıbrıs’ta böyle oldu! Yunanistan; İtalya; İspanya; Portekiz; İrlanda ve daha AB’ye bağlı birçok ülkede böyle oldu!


Fatura önce; çağdaş dediğimiz bu ülkelerde de emeğini satarak geçinenlerin adresine çıkarıldı. İşsizlik gençler arasında %50’lere varan AB ülkeleri vardır.


Varın siz; geri kalmış veya geri bıraktırılmış; batılı emperyalistlerin sömürdüğü, zenginliklerinin talan edildiği ülkeleri düşünün!


Kimse yanlış anlamasın!


Ölümü gösterip; insanları sıtmaya razı etmek gibi bir niyetim söz konusu değildir.


Elbette; insanın bile neresi ağrıyorsa! Başkalarının çektiği sıkıntıları, bir başkasının anlamasına imkan yoktur.


Önce şu noktada mutabık kalacağız. Bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülke hepimizin. Ve bir yerde sorun varsa, bir şekilde bu sorun dalga be dalga hepimizi etkiliyor.


O halde sorunun ya da sorunların kaynağına inmeliyiz. O parti senin, bu parti benim ayırımı yapmadan. Körü körüne parti militanlığı çamuruna saplanmadan!


Çünkü ‘körü körüne’lik Çünkü ‘hiddet’; çünkü ‘yandaşlık’ bizi doğruları görmekten, doğruları saptayıp çıkış yolları üretmekten meneder. Sürmenaj gibi olursunuz!


Şimdi bakıyoruz da; ülkedeki yapısal sorunlara ki bu sorunlar eskilere dayanır; neşter vurmaktan korkan, sendikaların hışmından çekinen CTP; pılıyı, pırtıyı toplayıp hükümet koltuklarını boşaltmak zorunda kaldığını unutarak; habire kışkırtıcılık yapıyor.


Tam da böyle bir zamanda anket yayınlayıp; iktidara hazır olduğu mesajını vermeye çalışıyor.


İyi güzel de; bu halk; sizin zamanınızı da gördü. Sizn politka yapış tarzınızı da sınadı!


Söyler misiniz; UBP’den farklı ne yaptınız ki?


Partizanlıksa partizanlık;

Adam; eş-dost, akraba kayırmaysa; kayırmacılık; yetki aşımı ve yetki suistimali ise; suistimal;

Kamu kaynaklarını hovardaca harcama!


Kit’lere gereksiz istihdamlar; tanıdıklara ihaleler!


Son günlerde yaşanan hiç de hoş durmayan şiddet görüntülerini “faşizm” olarak değerlendirip; ateşe benzinle gidiyorsunuz. Eskiden yaptığınız gibi!


Peki iktidarınız döneminde öğretmenleri paragözlükle suçlayan siz değil miydiniz?


Sendikacıları; Maliye Bakanının odasında sille tokat dışarı atan siz değil miydiniz?


Lefke Avrupa Üniversitesinde örgütlendiler diye akademisyenleri kapının önüne koyan; sendika liderlerini polislere sürükleten yine sizler değil miydiniz?


Polis kontrolsüz güç kullanmış! Polis ne yapacaktı! Maaşlarını almayan ve hiddet içinde olan çalışanların Başbakanlığı işgal edip; daha büyük olayların yaşanmasını mı istiyordunuz?


Niyetiniz nedir Allah aşkına!


Bir sorunu çözmenin; bir tek yolu vardır. O da uzlaşmadır. Şiddetle, kavga ve saldırı ile hangi sorun çözüldü ki; Başkent Belediyesi’nde yaşanan sorunlar da çözülsün!


Belediyenin iyi yönetilmediği ortada iyi yönetilen, hangi devlet kurumu var ki?


Beyler; artık; popülizm ve sorunlar üzerinden siyaset yapma, oy devşirme dönemi kapanmalıdır.


Siyaset de bütünüyle kendi kendine çekidüzen vermelidir.


Hiç kimse; kamu kaynaklarını yasa dışı yollara başvurarak heba etmemelidir. Eden varsa ki vardır; cezasını verecek olan yargıdır. Ondan sonrada kamu vicdanıdır.


Şimdi Belediyede gelinen aşama budur.


Herkes Sayıştay’ın raporuna boyun eğmeli ve nihai kararı yargı vermelidir.


Elbette insanların maaşları bir şekilde bir yerlerden bulunup ödensin. Ancak; bu havuza düşen su ile havuzdan çıkan su birbiri ile örtüşmüyor.


Buna çare bulmadan maaş sorununu çözemezsiniz! Bu gün çözersiniz; yarın yine karşınıza gelir.


Ha istediğiniz sorunların devamı ise o başka mesele!


Artık; siyaset de; siyasiler de; her kademedeki yöneticiler de; her an için hesap vermeye hazır olmalıdır.


Keyfilikler denizinde yüzmeye devam edersek; daha başımız çok ağrıyacak. Bu gün UBP’ye yönelen hiddet, yarın CTP’nin kapısına taşınacaktır.


Ha kimse de fırsat bu fırsat; ülkede kaos yaratalım; Rum’un ve emperyalizmin istediği çözümü topluma dayatalım, hesabına yatmasın! Toplum bunu da görür ve bu gibi maceracılara da asla fırsat vermez. Bunu herkes bilsin!
 
Üst