En Kritik Seçim!.. Kıbrıs’ta Tek Halk Vardır Söylemi Külliyen Yalandır!..

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
EN KRİTİK SEÇİM!..

‘’ Kıbrıs’ta tek halk vardır söylemi külliyen yalandır!..’’


2009 yılında kaleme aldığım ilk yazımda, geçen yılın son haftasında K.K.T.C’de mevcut iktidarın almış olduğu erken seçim kararını gündeme getirerek irdelemek ve bu seçimin önemine değinmek istiyorum.. Hemen şunu belirtmek isterim ki 1985 yılının mayıs ayından beri Kıbrıs Türk Halkı kendi özgür iradesi ile milletvekili seçimleri için sandık başına giderek oyunu kullanmakta ve seçmiş olduğu vekillerinden oluşan hükümetleri iş başına getirerek devlet olmanın en önemli göstergesine onay vermektedirler.Bu durum tarihin hiçbir döneminde, Kıbrıs adasında Türk’lerin Rum’ların idaresinde yaşamadıklarının yakın tarihimizde ki en önemli kanıtıdır..Ama Rum’lar tam 307 yıl boyunca Osmanlı döneminde adada Türk’lerin idaresi altında yaşamışlardır..Bu çok önemli hususu yazımın giriş bölümüne almamdaki amaç gençlerimize hem unutturulmak istenen bu tarihi gerçeği hatırlatmak,daha da önemlisi Birleşik Kıbrıs hayalperestlerinin dikkatini çekmesi için yürütülen müzakerelerde bu çarpıcı gerçeği vurgulayarak bir kez daha altını çizmektir..Bir çift sözümde her türlü manevi değerlerini Rum’a ve para’ya teslim etmiş olan işbirlikçi kimliksizleredir!..’’Kimliksizler’’diyorum çünkü onlar kendilerini Kıbrıslı olarak görmektedirler!..Unutmayınız ki!‘’Kıbrıs’ta tek halk vardır o da Kıbrıslılardır’’ söylemi külliyen yalandır..
K.K.T.C’de bu yıl yapılacak olan milletvekili seçimi ada tarihinde ki en kritik süreci de beraberinde getirecektir!..Zira bu seçimlerin sonucunda Kıbrıs Türk Halkı ya vatan topraklarında özgür ve egemen olarak yaşamanın kararını verecek.. Ya da geleceği olmayan bir azınlığın Rum’a teslimiyetinin kaderine razı olacaktır!..Onun için bu seçim, Kıbrıs Türk Halkına olduğu kadar Rum’lar içinde önemlidir!..Çünkü bu seçimde alınacak olan sonuç, Kıbrıs’ın geleceği ile ilgili verilecek son karar olacaktır!..Bunun en önemli nedeni, Kıbrıs sorununun çözümünde süreç hep tek taraflı işlemiş ve beklentilerin merkezinde daima Kıbrıs Türk’leri olmuştur.. Onlara daima bir şeyler dayatılmış, çözüm için tüm özveriler onlardan istenmiş, bu güne kadar Kıbrıs Türk’ünün isteklerine, beklentilerine ve haklarına kulak veren çıkmamıştır!..İşte onun için bu seçim çok önemlidir!..Bu sefer bu durumu tersine çevirmek ve Vatan topraklarında hür ve egemen yaşam hakkını isteyerek bu isteğini özgür iradesi ile hem kendi siyasilerine ve hem de tüm dünyaya gösterme şansı, Kıbrıs Türk Halkının avucunun içine girmiştir..
Kıbrıs Türk Halkı adada ki var oluş mücadelesini savaşarak, kan ve can bedeli ödeyerek kazanmıştır..Şimdi sırada siyasi sürecin zaferi vardır..Bu seçimin sonucu tüm dünya kamuoyunda da büyük bir ilgi ile takip edilecektir!..Ada da yeniden birleşmenin hedeflendiği bir süreç yaşanırken, sandık başına gidecek olan Kıbrıs Türk Halkı; bugüne kadar kendisine danışılmadan geleceklerini tayin eden bilinen siyasilerine, vatan topraklarını Rum’a teslim etmek için oynanan her türlü oyuna destek olan, uygulanan tüm hukuksuzluklara göz yuman ABD’ye,İngiltere’ye ve AB’ne de unutamayacakları bir ders vermelidir!..Onun için bu seçim adada bugüne kadar yapılmış olan tüm seçimlerin en kritiği olacaktır!..
Bu seçimlerde en önemli görev Muhalefette bulunan siyasi partilere düşmektedir.. Onların seçim sürecinde yürütecekleri kampanyalarda halka anlatacakları gerçekler, iktidara geldiklerinde hayata geçirecekleri projeler çok gerçekçi ve uygulanabilir olmalıdır. En önemlisi halk bunlara gerçekten inanmalıdır!..2009 yılını dünyanın ekonomik krizi karşılamış ve bu krizin etkileri asıl bu yıl görülecektir..Kıbrıs Türk Halkının bu krizden etkilenmemesi mümkün değildir. Seçim propagandaları da bu gerçeğin içerisinde yürütülecektir!.. Bu halk 24. Nisan. 2004 tarihinde yapılan Annan planı oylaması öncesinde kendisine vaat edilenlerin ve bunların tamamının içi boş bir yalan olduğunu unutmuş değildir!.Bu seçimde halka anlatılması gereken en önemli şey gerçeklerdir.Yapılacak olan seçimlerde Kıbrıs Türk Halkı içi boş vaatlere değil, acı da olsa gerçekleri ortaya koyan siyasilere oy vermelidir..
Kıbrıs Türk Halkının ezici bir çoğunluğu, önümüzdeki süreçte mevcut olan en önemli gerçeğin K.K.T.C’ye sahip çıkmaları olduğunun bilincindedir. Halkımız eğer devlete sahip çıkılmaz ise Rum’un uluslar arası mahkemelerden kendi lehlerine çıkartacakları toprak, mal, mülk davalarının artarak kazanılması sonucunda ve bu tek taraflı kararlarının uygulanması ile başlarına nelerin geleceğini çok iyi bilmektedirler..En azından seçimlerin yapılacağı tarihe kadar da olsa kendilerini yönetecek olan CTP-ÖRP iktidarının da bu kritik kararın ne olduğunu bilmesini istemekte ve bu tehlikeli gidişi durdurmaları için de siyasi bir karar almalarını beklemektedirler!...Bunun için alınacak bir tek karar vardır!..Eğer bu davalar sürdürülmeye devam ederse yürütülen müzakerelerin sona erdirileceği kesin bir dille ifade edilmelidir. Rum’ların anlayacakları tek dil budur. Yoksa bu işin sonu çok vahimdir!..Bu çok önemli hukuk süreci maalesef Hem Sn. Talat ve hem de hükümet yetkililerince hafife alınmış ve görmezden gelinmiştir!.. Bu büyük tehlike görmezden gelinmeye devam edilecek olursa, bunun bedeli çok ağır olacaktır!.. Bu bedelin hesabı sorulsa bile!..Ortada ne K.K.T.C ne de Kıbrıs Türk’ünün adada ki yaşam hakkı kalacaktır!..
2003 yılından beri K.K.T.C’nin yönetiminde olan CTP, uygulamış olduğu politikalar sonucunda büyük bir başarısızlığa imza atmış ve bunun devam edemeyeceğini anladığı için de erken seçim kararı almıştır..Gelinen bu noktada CTP ile ortaklık yapan diğer siyasi partilerin de bu durumdan kendilerine düşen payı çıkarmaları önemlidir!..Onun içindir ki uzun bir dönemden beri meclis çalışmalarına katılmayan DP’nin yapılacak seçimde yepyeni bir vizyonla halkın önüne çıkması ve gerektiği yerde UBP ile işbirliği yaparak ortak aday çıkartmalarını da gündemlerine almaları gerçekçi olacaktır. Kuruldukları yıldan beri aynı ideali amaçlayan iki partinin bu kritik seçimde güç birliği yapmaları onları bekleyen tarihsel bir görevdir. Eğer bu seçimi kazan partiler olurlarsa, Kıbrıs Türk Halkının ve K.K.T.C’nin geleceğinin kurtarılmasında tarihi bir zafere de imza atmış olacaklardır..
Yapılacak olan bu kritik seçimde en önemli görev; tercihini K.K.T.C’nin yaşatılmasından yana kullanarak, özgürlük ve egemenlik benim geleceğimin teminatıdır düşüncesinde olan kardeşlerimize düşmektedir..Seçim döneminde yine akla hayale gelmeyecek oyunlar oynanacak ve paranın gücü kullanılacaktır..Ancak bu oyunları bozacak ve paranın gücüne karşı koyabilecek olan tek bir şey vardır!.. O da vatan topraklarına sahip çıkma kararında olan her Kıbrıs Türk’ünün mutlak surette sandık başına giderek oy vermeleridir..Vatanın yaşatılması için kullanılacak olan bir oy bile bu seçimlerde hayati öneme haizdir..Bu bilinçle hareket edecek olan tüm kardeşlerimizin seçimin yapılacağı gün yaşlı,hasta ve genç demeden mutlak surette oy kullanmaları gerekmektedir..
Şurası asla unutulmamalıdır ki!..Eğer K.K.T.C’nin yaşatılmasını ve vatan topraklarının bütünlüğünü savunan siyasi partiler için kullanılacak oylar, Birleşik Kıbrıs’ı, Kıbrıslılık kimliksizliğini, tek devlet ve tek egemenliği savunan partilerin alacağı oylardan az çıkacak olursa!..Kıbrıs Türk Halkı için yakalanan bu son şansta kaybedilmiş olacaktır!..Güven tazeleyerek yeniden iktidara gelecek olan birleşik güçlerin bundan sonraki uygulamalarında 2009 yılı Türk’lük, özgürlük ve egemenlik kavramlarının tamamen unutulduğu bir yıl olmaya adaydır!..
Bu durumda sakın ola ki Toros’ların ardından duymayı arzuladığınız bir ses de beklemeyiniz!.. Çünkü oradan işitebileceğiniz cümleler sizi hayal kırıklığına uğratabilecektir!....
Onun için bu seçimlerde sandıktan çıkacak bir tek sonuç olmalıdır!..K.K.T.C’nin yaşatılmasını savunan bir partinin iktidara gelmesi..Bunu da başaracak olan Vatanperver Kıbrıs Türk Halkının özgür iradesi ile kullanacağı oylardır..
Bu oyların anlamı şanlı tarihimize, vatan toprakları uğruna verdiğimiz Şehitlerimize, özgürlük ve egemenliğimize, evlatlarımızın geleceğine ve Ay Yıldızlı Bayrağımıza olan sadakatimizin de ispatı olacaktır..

Atilla ÇİLİNGİR.
 

Kartal

New member
Katılım
12 Kas 2008
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu seçim k.k.t.c'nin yaşamasi ve onaylanmasinin son şansidir..

Sayın Çilingir,
Her yazınızda olduğu gibi çok değerli ve doğru tespitlerinizi içeren yazınızı okudum..Eğer gerçektende yapılacak olan bu erken seçimde tüm yurtsever kardeşlerimiz sandık başına giderse Kıbrıs Türk Halkı kendisine dayatılan tüm teslimiyet zincirlerinden kurtulmuş ve K.K.T.C'nin yaşatılması yönünde çok önemli bir karar ortaya çıkmış olacaktır.Eğer tersi bir durum ortaya çıkacak olursa,geride bırakılan acılı yılları Kıbrıs Türk'ü yeniden yaşayacaktır.Böyle bir gelecek bu Kahraman Halka layık değildir..Bu seçimlerde alınacak iyi bir sonuç, Birleşik Kıbrıs'a giden yolu ve bu yolda yürüyenleri tamamen ortadan kaldıracaktır.Saygılarıma..
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: En Kritik Seçim!.. Kıbrıs’ta Tek Halk Vardır Söylemi Külliyen Yalandır!..

Sayın Komutanım,
Kıbrıs'ımızdaki seçim sürecinde Türk Ulusu Ülkülerini açıklayan, ancak her satırıyla mevcut durumu realite ve rasyonalite bazlarında çok net bir şekilde açıklayan yazınızdan dolayı sizi kutluyor ve teşekkür ediyorum.
Esasen jeolojik yapı olarak Anadolu'nun bir parçası olduğu bilinen ancak kalleş politikalarla ve kandırmacalarla Türk'ten koparılmak istenen bu Cennet Yavru Vatanın Anadolu'ya sadece 65, Yunanistana ise 965 km uzaklıkta olduğunu gözardı etmemek gerekir. Bu rakamlar Kıbrıs'ımızın Türkiye Cumhuriyeti açısından jeopolitik önem arz eden çok önemli bir konumda olduğunu sarih olarak göstermektedir. Bunu bilen elen ve haçlı topluluğu bu Aziz Vatan köşesini amaçlarına alet etmek üzere işgal etmek ve elimizden almak, bizden koparmak için yakın tarih boyunca soykırım dahil çeşitli insanlık dışı yöntemleri kullanmışlardır. Kıbrıs'ımızın jeopolitik önemini Türkiye Cumhuriyetini yönetenler iyi bilmelidirler. Ordadoğu ticari seyrüseferinin en ortasında çok önemli ve stratejik bir konumda olan Kıbrıs'ın bu konumunun yanında askeri açıdan da öncelik ve özellikle Türkiye için önemi o kadar açıktır ki bunu görmemek için kör, anlamamak için aptal olmak yeterlidir. İkinci Dünya savaşı sonrasında o zamanki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin ileri görememezlik, vurdum duymazlık ve cesaretsizlikleri sonucunda kutsal Anadolu topraklarının palikarya tarafından Ege'nin kuzeyinden güneyine kadar ablukaya alınırcasına çevrelenmesi ve kuşatılmasının son ama çok önemli bir halkasıdır Kıbrıs'ımızın palikaryanın eline geçmesi. Bunun sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti değil rumun megalo ideası olan enosis gerçekleştirilecektir. AB nin Fener Cumhuriyetini kurma planının bir ayağıdır bu. Bunu gerek Türkiye'deki yöneticilerin ve gerekse içinde bulunduğumuz seçim sürecinde Kıbrıs Türk'ünün de anlaması ve ideali Kıbrıs Türk'ünün bağımsız, özgür ve onurlu yaşamasını temin edecek çalışmaları yapmak olması gereken bir hükümeti seçmek bilincine varması gerekli olmaktadır. Kıbrıs Türk'ü bu seçimlerde her türlü küçük düşünce ve tasarılardan arınmış olarak hedefinde sadece Türk'lük düşünce ve hedefi olan bir yönetim seçmek zorundadır. Rahmetli Fazıl Küçük ve Allah (CC) ömrünü uzatsın, Muhterem Rauf Denktaş bilincinde olmalıdır Kıbrıs Türk seçmeni. Rey verirken şehitlerimizi hatırlamalıdır cefakar Kıbrıs Türkü. Bu onların altı kırmızı çizgi ile çizili olmazsa olmazıdır. Kıbrıs Türk'ü rey verirken Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözlerini özümleyerek, bu bilinçle oyunu kullanmalı ve gerçek yöneticilerini seçmelidir.
Atatürk şöyle demiştir ; "Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz, bu ada bizim için çok mühimdir." Bu cümlelerle Ulu Önder Kıbrıs'ın Türkiye için taşıdığı stratejik önemi ortaya koymuştur.
Bunun yanında bence Türkiye de, Kıbrıs Türkü için çok önemli ve stratejik bir konumdadır. Türkiye ve Kıbrıs ayrılmaz iki parçadır, hem toprak olarak ve hem de gerek Anadolu'da ve gerekse Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin varlığı ve onuru olarak olarak.
Kıbrıs Türk'ü ruma yamanıp AB vatandaşı olacağını sanıyorsa yanılır. Kıbrıs' ta tek halk numarasına yatan rumun amacı enosise ulaşarak, bu naçiz toprakları rumlaştırmak ve yunanistana katmak ve bunun sonucunda Kıbrıs Türk'ünün özgürlüğünü, maddi ve manevi değerlerini ve sonucunda varlığını ortadan kaldırmaktır.
Ey Kıbrıs Türk'ü sandık başına bu bilinçle gidersen ve Türk menfaat ve hedeflerini gözetecek, gerçekleştirecek ve yüceltecek bir Türk Yönetimi seçersen Ulusuna hizmet etmiş olacaksın.
Tanrı Türk Ulus'unu korusun ve Yüceltsin. Amin.
 
Son düzenleme:

tunaboylu

New member
Katılım
13 Eyl 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: En Kritik Seçim!.. Kıbrıs’ta Tek Halk Vardır Söylemi Külliyen Yalandır!..

İstanbul ; 10.01.2009

ONLAR ATATÜRK “ÖLDÜ” ZANNEDİYORLAR!!!!

BİLİYORMUSUN !!!

BİR ULUSUN EMPERYALİZME BAŞKALDIRIŞI OLAN KEMALİST DEVRİMİ GÖRMEMEZLİKTEN GELİYORLAR,

SADECE ATATÜRK’E İNDİRGEYİP TEKİLLEŞTİREREK YOK SAYMAYA ÇALIŞIYORLAR,

“MUSTAFA” DİYE FİLM ÇEVİRTİP PİSİKOLOJİK SAVAŞLA, BİR ULUSA HAKARET ETTİRİYORLAR,

BİR MİLLETİN BİLİNCİNİ SİLMEYE ÇALIŞIYORLAR,

AMA YANILIYORLAR !!

BİLİYORMUSUN!!!!

Değerli Yazar kardeşim,

Kıbrıs’ta “ Tek Halk” vardı da 1974'de Türkiye Kıbrıs'da 'Barış Harekâtı' nı spor olsun diyemi? yapmak zorunda kaldı.

Hadi Türkler paranoya geçiriyorlardı, o zaman Rumlar, 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ni, kendi elleriyle niye yıkmaya çalıştılar!

Enosis'i gerçekleştirmek istediler.

Kıbrıs'ı, Yunanistan'a ilhak etmeye, Kıbrıs'ı Yunanistan'a katmaya kalktılar.

Buna engel oluyor diye niçin “Türkleri” yok etmeye, haritadan silmek için örgütler kurdular ve fiilen uyguladılar!

Çoluk çocuğu katletmediler mi?

Türk mülklerini yakıp, yıkmadılar mı?

Adayı kan gölüne çevirmediler mi?

Fakat garantör devletlerden biri olan Yunanistan susarak bunu kabullenmedi mi?

Diğer garantör devlet İngiltere ise aptalı oynamadı mı?

Türkiye harekatı gerçekleştirene kadar vurdumduymaz davranmadı mı?

Zaten istedikleri bu değişmiydi!!

Az daha O da gerçekleşiyordu.

Türkiye, grantör devlet olarak, öteki garantör devletlerle ortaklaşa müdahale etmek isteğini bu Medeni! Devletlere defaatçe iletmedi mi?

Buna yanaşan oldu mu?

İş başa düştü!

Gereken de yapıldı!!!

Şimdi adada istenmeyen “Türk Ordusu” Kıbrıs’ta da “Kıbrıs Mücahitlerinin” de desteği ile destanlar yazmadı mı?

Şehitler vermedik mi?

Gazilerimiz yok mu?

Kazanılan insanlık adına bir zaferdir !!!!

Dünyayı şaşırtan, Cihana parmak ısırtan, “Türk Milletinin” Anadolulusuyla, Kıbrıslısıyla adaletin askeri ve nasıl adil olduğunu, insanlığın emrinde olduğunu dünya âleme göstermedi mi?

Ay-yıldızlı TC ve KKTC bayrakların Kıbrıs semâlarında, nazlı nazlı dalgalanma hakkı buradan doğar.

Hak yerini bulmuştur.

Bu hakkaniyet içinde Sınırlar çizilmiştir.

Türkler kuzeye, Rumlar güneye.

Yani Fiilen “İKİ HALK” kabul edilmiştir.

Böylece Kıbrıs; resmen ikiye bölünmüştür.

Kavuk gitmiş , kavga bitmiştir!!!

Şimdi bunu kaşıyarak, hem TC ‘ye hemde KKTC’ye sanal sorun yaratmak nedendir?

Sevr’in üstüne Lozan’ı halen kabullenemeyen zihniyetin, rövanşı “KIBRIS” üzerinden başlatma isteğidir!

İkinci adım ise Güneydoğu Anadolu’da oynanan bunun tam tersi tezdir, yani “ KÜRTLERE ÖZGÜRLÜK “ ve “BOP” temasıdır.

Amaç ise, buradaki kaynakların paylaşımı ve insanların da “EMPERYALİST” emellerle sömürülmesi için ortam hazırlanmasıdır.

Yoksa “RUMLARI” çok sevdikleri için değil.

Şu anda Kuzey Kıbrıs sırf Türklerle, Güney Kıbrıs ise sırf Rumlarla meskûn değimli?

Güney Kıbrıs, Kuzeyden daha refah içinde ve AB üyesi değil mi?

Rumlar geçmişte yaptıkları haksızlıkların bedeli olarak bunları Türklerle paylaşmak için mi? Tek millete dönüşmek istiyorlar?

1974 den beri adaya huzur gelmedi mi?

Kıbrıs'ta kan dökülüyor mu?

Bu durumdan ötürü Rumlar da rahat bir hayat sürmüyorlar mı?

Adanın Güneyinde “Kara Para Cenneti” olmalarına tüm emperyalist ülkeler göz yummuyor mu?

Rusya Federasyonu da burada “Rus Milyarderlerin” kara sermayelerinin olduğunu bilmiyor mu?

Peki, Türkler de bugünkü durumdan rahatsızlar mı?

Türkiye’nin bu haklı davasında ABD’nin senelerce süren ve haksız yere Türkiye'ye uyguladığı silâh ambargosuna direnmedik mi?

Kıbrıs'a da Batı âlemi iktisadî, siyasî ambargo uyguladığı zaman arkanızda olmadık mı?

Maalesef KKTC Cumhur Başkanı M.A. Talat ve TC Başbakanı R.T.Erdoğan arasındaki anlaşma bizler için muamma olduğundan, Devletler arasında hâlen devam edip etmediğini bilemiyoruz!

Ama biz TC Vatandaşları olarak daima KKTC Halkının ilk günkü gibi arkasındayız!!

Batı'nın baskısıyla, hiçbir ülkenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamış olması bu gerçekleri bizim gözümüzde yok etmiyor.

Tabi bunda, başta AB’ nin menfî menfi yaklaşımı bizi hiç etkilemiyor!

Şunu net olarak söylemek isterim ki KKTC’ye ikiyüzlü davranan AB ve ABD, TC ye de aynı senaryo ile yaklaşıyor.

Bir milletin “Hükümranlığını” teslim etmek için masaya oturuşunu bir türlü anlayamadığım KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talatın, Kıbrıs’ta tek halk olmadığının ''gayet açık ve net'' olduğunu anlamasını , ''Tek halk vardır'' iddiasıyla Kıbrıs'ı üniter devlete götürecek bir süreci Türk tarafının kabul etmesinin mümkün olmadığını söyleme cesaretini göstermesini , “Adaletin” ikinci kez galip gelmek üzere olduğunun işareti olarak kabul ediyorum.

Yoksa gerek TC ve gerekse KKTC den dökülen şehit kanlarının vebalinden kimse kurtulamaz.

Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir.” Vasiyetini unutmuş değiliz.

O’nun kader ve silah arkadaşı İsmet İnönünün “Denktaş, Denktaş, Kıbrıs benim sorunumdur. Kıbrıs Türkiye’nin sorunudur. Fazla söze gerek yok. Her türlü yardım yapılacaktır.” Sözleri halen belleğimizdeki tazeliğini korumaktadır.

KKTC’nin mimarlarından, o dönem TC Başbakanı Bülent Ecevitin, Mevcut TC Hükümeti ve KKTC hükümetinin ABD ve AB ile ilişkilerinde 'fazlasıyla çekingen' ve “ teslimiyetçi “ davranmakta olduğu şeklindeki altı çizilmiş uyarıları dağarcığımızda durmaktadır.

'Türkiye hakkı olan tepkileri daima gösterebilmiştir, bunun karşılığında da herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmamıştır' diyen, KKTC için yapmamız gereken fedakârlıkların TC Halkı için sıkıntı olamayacağını netleştiren bu insanın, mevcut TC hükümetimizi ve onun üstünden KKTC hükümetini, AB ve ABD’nin Kıbrıs tezlerine karşı uyarılarını halen daha KKTC de hatırlayanlar olduğuna büyük bir güvenle inanıyorum.

Türk Halkı olarak, KKTC’nin varlık ve özgürlüğünün devam ettirilmesini istemek bizim de hakkımız.

Rum yönetiminin Adaki Türkler’in etnik temizliği ya da etkisiz hale getirme isteğini herhalde sizlerde görmüyor, yaşıyorsunuz.

Ayrıca, Sizler ve TC Hükümetleri, Kıbrıs’ı olduğu gibi teslim etse bile AB'nin kapılarının hiçbirimize açılmayacağı alternatifi olmayan bir gerçektir.

Hep birlikte “Bu konuyu fazla umursamadığımızı” tüm dünyaya göstermeliyiz.

“Avrupa bizim için önemlidir ama dünya da Avrupa'dan ibaret değildir” özdeyişi ile Sayın Bülent Ecevitin Kıbrıs politikası daima çantamızda yerini korumalıdır.

Türkiye'nin desteği sayesinde Kıbrıs Türkünün, KKTC’nin desteği sayesinde Anadolu’daki Türklerin ayakta kalabileceğini unutmamalıyız.

Batı dünyasının TC ve KKTC’yi kendilerinden tecrit edip soyutlamasının Türklüğün yeteri kadar gelişmesini önlemek için olduğunu sağır sultan bile duydu!

Sizler, GKRY’ne ; “ Her türlü imkânlara sahip olduklarını , günden güne, AB sayesinde daha da geliştiklerini , serpildiklerini , AB ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynadıklarını , Kara para ve illegal kaynaklardan da olsa , Refah seviyelerinin arttığını , KKTC'yi fersah fersah geçmesi için bütün dünyanın seferber olduğunu , GKRY’ inde her şey yolunda iken , Ticarî, siyasî ve kültürel bakımından hiçbir sorunları yok iken , herkes evinde barkında, herkes işinde gücünde, rahat bir hayat sürüyor iken “ niçin CAMİ DUVARINA İŞEMEYE GAYRET GÖSTERDİKLERİNİ , RAHATMI BATIYOR ACABA? Yoksa kendileri de bu haklara layık olmadıkları için, Dünya tarafından bir gün ellerinden alınır paranoyası içinde mi yaşıyorlar! Lütfen bir sorun!!!

Buna rağmen ortada çözümsüzlük varmış gibi, bir bardak suda fırtınalar koparıp sanal sorunlar yaratacaklarsa kendilerinin bileceği iş!

LÜTFEN MUHATAP DAHİ ALMAYIN !!!

AB-ABD, Yunanistan, İngiltere ve Rumlar; Kıbrıs konusu olmasa da Türkiye'nin üstüne geldikçe geliyorlar.

Türkiye'nin üstüne yürüdükçe yürüyorlar.

Çözüm de çözüm diye tutturmuş gidiyorlar.

Oysa bir sorun yok be gözüm.

Sorun LOZAN’I hazmedememeleri,

Aslında mesele Rumların meselesi değil.

O bir paravan...

Onların şahsında Türklerin karşısında AB ve ABD'nin bir cephe oluşturması var.

Çünkü adanın tamamen Rumların yönetimine geçmesi demek, aslında adanın bütünüyle AB-ABD ve İngiltere'nin elinde kalması demektir.

Tüm uğraş, işte bunun için be dostlar!

Akdeniz de Türkiye'nin gölgesinden kurtulmak ve onu Anadolu’ya hapsetmek istiyor AB ve ABD!

Çünkü yakın gelecekte Türkiye'nin adada bulunması. Askeri bir güç olarak orada yer alması; AB ve ABD'nin uykularını kaçırıyor.

Gelecekte Büyük Ortadoğu projesindeki “Ortadoğu hâkimiyetine” , şimdiden gölge düşmesini önlemek istiyorlar.

Çünkü Süveyş'in emniyeti, Türkiye'nin İskenderun'dan denize açılması, Akdeniz'in güvencesi, Kuzey Akdenizin kontrolü (Yanlış olarak Ege Denizi olarak isimlendirilen deniz) ve Ortadoğuya atlama taşı, hep Kıbrıs'a bağlı...

Kıbrıs'tan geçiyor.

İşte bu sebeplerden ötürü, böyle bir toprak parçasında Türkler gibi Anti-Emperyalist bir halkın bulunuşu, asrın sömürgeci devletlerinin uykularını kaçırıyor.

İşte kıyamet bu yüzden kopuyor be canım.

Gerisi lâf ü güzaf, boş sözlerden ibaret be kanım!

Gerçekler bu merkezde iken, kimi siyasetçilerimiz, yandaş medyaları, Emperyalistlere yaranmayı marifet sayan kimi yazar-çizer takımı ve aydınlarımız -ne hikmetse- sanıyorlar ki, sanki BM, AB, ABD ve İngiltere den başka güç yok ve bu güçler de KKTC’ni, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden daha çok düşünüyorlar.

Sanki hepsi KKTC'nin maddî durumunu düzeltmeyi ve yükseltmeyi Türkiye'den daha çok istiyorlar.

Hürriyetin, vatanın, milli değerlerin olmadığı yerde, acaba maddi değerlerin ne önemi var, hiç bu gramla tartmıyorlar fikirlerini, görüşlerini.

Oysa Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Bağımsızlık hakkında bakınız nekadar çok şey söylemiş;

Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar.

Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.

Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, ulusundur.

Hürriyet kayıtsız şartsız serbest olmak değildir. Onun akitleri şartları vardır. Kayıtsız şartsız serbest olmak ormanlardaki hayvanlara mahsustur... İlmi esaslara göre ferdin hürriyeti başkasının hürriyetinin hudududu ile sınırlıdır. Başkasının hürriyet hakkını tanımayan kendi hürriyet hakkını da tanıtamaz. Siyasi anlayış sahibi olan hakiki ve zeki inkilapçılar bu lekeden masundurlar. Onlar ne vakit şiddet ne vakit yumuşaklık göstereceklerini bilirler. Milletlerini hürriyet ve adalelete doğru yürütürler.

İstiklali tam, bizim bugün deruhte ettigimiz vazifenin ruhu aslısıdır. Bu vazife bütün millete ve tarihe karsı deruhte edilmiştir. Bu vazifeyi derihte ederken, kabiliyeti tatbikiyesi hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak hasal ettiğimiz kanaat ve iman, bunda muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz böyle bir ise başlamış adamlarız… Biz yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz... İstiklali tam denildiği zaman tabiki siyasi, mali iktisadi adli, askeri, her hususta istiklali tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin hakiki manasıyla bütün istiklalin mahrumiyeti demektir.

Mesleki içtimai itibariyle dahi düsündüğümüz zaman biz hayatını, istiklalini kurtarmak için çalışan bir halkız.

Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Milletin esaretten kurtuluşu, egemen ve bağımsız olarak topraklarımızda yaşayabilmesi, ancak azimkâr ve namuslu ellerin milleti kasa ve doğru yoldan haklarını korumaya ve bağımsızlığa sevki ile kabil olacaktır.

Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.

Temel ilke Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz. Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Hâlbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü, ya bağımsızlık ya ölüm.

Türk milleti istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali bir lazıme-i hayatiye etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

Türkiye halkı, yüzyıllardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve istiklali, yaşamanın gereği olarak düşünmüş bir milletin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

Yabancılardan insaf ve iyilik dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türk ilinin gelecek çocukları bunu bir an olsun akıllarından çıkarmamalıdır.

Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.

Zabitan için ya istiklal ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız.

Bu art niyetli, içten pazarlıklı devletlere uşaklık yapmayı bir meziyet sayan, yukarıdaki özdeyişlerden bugüne kadar nasibini alamayacak kadar aptal olan politikacı, bürokrat, siyasi, aydın, yazar-çizer, dilleri bu sonuçlara varabilen halk toplulukları ve sivil toplum kuruluşları hepimiz için Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden ve Emperyalist ülkelerden daha tehlikelidir.

Hainliği meslek edinmiş bu günahkârlar, hıyanet, vefasızlık, itimadı kötüye kullanmak, sözünde durmayıp oyun etmek, adaletten ayrılarak bir menfaat elde eder zanniyle suç işlediğini bile bile hareket edenlerdir.

Öncelikle kendi insanlıklarına saygıları yoktur, kaldı ki bir toplum a faydaları olsun.

Bunlar insanlara ve topluma ve Milletlerine zarar verdikleri gibi, Cenâbı Allah'a ve Resullere karşı da hıyanet içindedirler.

Uluslar arası gücün hedefinin , "BM-ABD-AB üçgeninin, Kıbrıs'ı çözümsüzlüğe mahkûm eden(!) kısır döngüyü, bu defa kırmak için müşterek iradeyle sergilediği kararlılık...!" olduğu bilinci ile , karşısında bizler de TC ve KKTC halkları olarak aynı kararlılıkta kendi Milli Çıkarlarımızı ve ULUSAL ONURUMUZU korumakta kararlı olmalıyız.

Üstelik bu uluslararası gücün, Kıbrıs Türkünü, Kendisinden ve ana vatan Türkiye'den daha fazla düşünüdüğünü(!) göstermeye çalışan kendi içimizdeki müşterek iradesinin sergilediği kararlılığın farkında olarak, dengelerimizi nasıl da altüst ettiğini, anlaşılmaz gizli bir sevinçle ifade eden kalemlere, SAVAŞ AÇMALIYIZ...

DOĞDUKLARINA, DÜŞÜNDÜKLERİNE, YAZDIKLARINA PİŞMAN ETMELİYİZ!

BM-AB-ABD ve İngiltere'nin marifeti ile dünyanın çeşitli yerlerinde kan gövdeyi götürürken, Üstelik Anadolu’da tedhiş ve terör her yanı sarmışken, Kıbrıs için sorun yaratmalarına bir mana vermeliyiz.

İYİ DÜŞÜNMELİYİZ!

Kıbrıs demelerinin altında yatan gerçeklerin ise bam başka şeyler olduğunu bir kenara yazmalıyız!

Bu Uluslar arası güçlerin belleğinde "Doğuda hangi ülkeye gitseler, Doğu Türkleri 'ağabey' kabul eder. Batıda hangi ülkeye gitseler Batı Türkleri 'tehdit' kabul eder” görüşünü değiştiremeyeceğimizi bilmeliyiz.

Ne yapalım, böyle bir ülkeyiz. Dosta güven, düşmana korku veririz.

Tek devlet halinde birleşince, aralarında bize yer vereceklerini mi sanıyorsunuz?

Hayır, onlar adada Türklerin korkusu ile rahat duruyorlar.

Biliyorlar ki Türk milleti ve onun bağrından çıkan Türk Ordusu zâlimi ayağıyla ezer.

Tecrübeleri var!!!

Asırlarca, tarihten gelen genleri var.

Böyle güçlü bir Türk Milletini kim aralarına almak ister?

Çünkü bu büyük devletin: "Azerbaycan'dan Filistin'e kadar herşey bizi ilgilendirir. Mes'ele sadece coğrafî bir husus değildir." (29.10.2003) diyen Genel Kurmay Başkanları var.

Yine bu şanlı devletin: "Karadeniz, Akdeniz, Adriyatik ve Kızıldeniz'e bigâne kalamayız. Buralar ilgi alanımıza girer. Bundan dolayı, bu denizlerde Türk Uçak Gemileri dolaşmalı artık!" diyen Kuvvet Komutanlarımız var.

Türk Milletinin insanî misyon ve görevini bilen ve ona sahip çıkan, kahraman bir ordusu bulunan bir Türk Toplumunun varlığına hiç tahammül eder mi, sömürgeci zihniyet taşıyan bu Emperyalist dost (?) devletler?

Kıbrısı birleştirerek, hâliyle karasularını değiştirerek Türkiye’nin en tabii hakkı olan Doğu ve Kuzey Akdeniz’deki kaynak ve hakimiyetini çıkmaza sokacaklar!
YANİ TÜRKİYEYİ KUŞATACAKLAR!!

Kazandığımız bu eski vatan toprağı; alışık oldukları gibi, yine masada elimizden alınmak isteniyor.

Acı olan ise budur değerli kardeşim!

Kuzey Kıbrıs Türkünü, kendi ellerimizle Rum'un insafına bırakmamızın istenmesidir!

Soyumuza İHANET ETMEMİZ isteniyor!

KKTC’nin seçilmişleri eliyle, TC’deki AKP’nin desteği ile , Uluslar Arası Emperyalist güçlerin yol haritasına uygun olarak kuzuyu kurda teslim edişimizin pazarlıkları(!) yapılıyor Kıbrıs'ta be CANLARIM!

Kimse kimseyi kandırmasın!

Çanlar TÜRKLÜK için çalıyor!

KKTC, Millî marşından, bayrağından cayan bir millet konumuna getirildi, ısrarla uygulanmaya çalışılıyor!

Türk Milletinin tarihin ilk defa bir TÜRK TOPLUMU, kendi CUMHURBAŞKANININ BİZZAT YÜRÜTTÜĞÜ GÖRÜŞMELERLE devletinden vazgeçiyor, TC Hükümetinin de desteği ile vazgeçiriliyor(!)

İnsanlık Uğruma, Adalet Uğruna Bu kadar dökülen kandan, bu kadar verilen candan sonra Kıbrıs Türkünü içten-dıştan binbir hile ve desise ile Rum (Emperyalist paryası -Yunan ) devletinin kaypak politikasına, sahte gülücüklerine yazık ki, terketmek üzere olduğumuzu bizlerde burada Anadolu’nun kalbinde hışımla izliyoruz!


BU BİR KABUS!

BU BİR FELAKET!

Bu bir İHANET be dostlar!

Bu kâbustan BİRLİKTE uyanma ZAMANI GELDİ.

ORADA, NE MUTLU SİZE Kİ Kahraman Mücadid Sayın Rauf Denktaş var.

DAĞ GİBİ DURUYOR ADALETSİZLİĞİN VE SÖMÜRÜNÜN KARŞISINDA.

Ancak Tehlike bulutlarını, içimizdeki gafillere, dışımızdaki güçlere rağmen
Kıbrıs semalarından uzaklaştıracak olan sizlersiniz.

KKTC TÜRK ULUSU !!!!

Önce Allah, Sonra TC Ulusu ve onun bağrından çıkmış Kahraman Türk ordusu daima sizlerle.

Bekliyor, aymazlığı gözlüyoruz.

Şahsiyeti, haysiyeti özlüyoruz.

Bu davada İnsanlığa karşı hem Hak katında, hem Halk yanında haklıyız.

Bizim kaderimiz budur, Türk milleti çok talihsiz ve mazlum bir millettir.

Hak ve Adalete verdiği değer, İnsanlığa verdiği önem Türk Milletine hep şanssızlık getirmiş büyük maddi ve manevi zararlara uğramıştır.

Ama yılmamıştır.

1900 yılların başından beri düşünün bir kere adalet dağıtmak için katıldığı savaşlarda kaybettiği milyonlarca insan, kaybettiği topraklar, petrol zenginlikleri, kaybettiği itibarın haddi hesabı yoktur.

Ama Anadolu da dişinle tırnağıyla, eriyle, avradıyla, bebesiyle yine Bağımsız bir Türk Devleti kurmuştur.

Gel gör ki, kurulduğumuz günden beri bize Anadolu'yu ve uzantısı Kıbrıs’ı çok görüyorlar.

En yakın dostumuz dediğimiz Müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD, halen daha LOZAN’I kabul etmedi ve sanal olarak ürettiği Emperyalist imparatorluğun paryalığını yapacak, ırgatlaştırılması ön görülen devletleri kapsayan BOP projesinde işgal edilecek ve parçalanacak devler arasında TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ de var.

Ne diyor eski ABD dış işleri bakanı Albrigth: "Türkiye, Türklere verilmeyecek kadar büyük bir ülkedir."
NE DOST AMA !!!!

Bütün bu düşmanlıkları ve her türlü hile ve desiseleri yok edecek, çok ferasetli, akıllı, cesur, vatan ve millet seven, her türlü kötülüklerin üstesinden gelecek kadrolarımız da tasfiye ediliyor ve ULUSAL KEMALİST DEVRİME KARŞI, 1946 yılından beri sistematik olarak yürütülen son on yıldır ALENİLEŞMİŞ bir KARŞI DEVRİM yaşıyoruz.

Bu faturadan Kıbrıs Türk Ulusuna düşen FATURADA, ALENİLEŞTİ!

Bütün ümidim ve güvencem, maddi manevi kayıpları her zaman yeniden kazanma becerisine sahip BÜYÜK TÜRK ULUSU.

Biliyormusun, Kıbrıs davamızın yanında neler yaşıyoruz.

Ermeniler, bir adım geri atmayıp, taviz vermeyip direnirken, Türkiye yöneticileri, koşarak Ermenistan'ı ziyaret ediyor.

Onların projelerini meşrulaştırıyor.

Dış telkinlerle, Büyük Türk Ulusunu “Aptal” yerine koyarak, onun gözünden kaçırarak, bir şeyler vermeye çalışıyor.

AYNI KIBRISTA OLDUĞU GİBİ !!!!

Kıbrıs'ta dönen dalavereler, evlere şenlik bir maskaralıklar abidesi olarak sürüp gidiyor.

Komünist AKEL partisi ile güya insan hakları ve halkların özgürlüğü çerçevesinde işbirliği yapan, "Türk ordusu Kıbrıs'tan çekilsin" diyen CTP genel başkanı, Cumhurbaşkanı (?) Sayın M. Ali Talat, hangi gizli tavizler, AB’nin gizli finansmanı ve AKP’nin desteği ile iktidara getirilmedi mi?

Kahraman Mücadid Sayın Rauf Denktaş, Türkiye’den neredeyse kovularak, Kıbrıs’ta HAİN gömleği giydirilmeye çalışılmadı mı?

AKP yöneticilerinin desteğinde hareket eden Sayın (?) M.Ali Talat "Çözümsüzlük çözüm değildir" diyerek yola çıktıkları ve her yerde: "Biz bir adım önde olacağız" diyerek ve her türlü tavizi vererek Kıbrıs sorunu çözmek istemesine rağmen her şey daha çok bulaştı ve Kıbrıs meselesi iyice karıştı diyerek, Kıbrıs Türk Ulusunun bekası için hayatını adamış bir insanı Uluslar Arası Güçlere şikâyet etmedi mi?

Son günlerde yürütülen Kıbrıs görüşmelerinin çok talihsizliklerle devam ettiğini görerek Kıbrıslı Türk Ulusunun; “Sen kenara çekil Sayın M.Ali Talat, artık sen bizi temsil edemezsin, buna layık değilsin” demesinin zamanı gelmedi mi?

Talat'ın kadim dostu ve halkların özgürlükçüsü Komünist Hıristofyas eski düşüncelerini bir tarafa koymuş olarak "Kıbrıs'ta Makaryos'un verdiği tavizler" den şikâyet ederken, Talat’ın da bunu "Talihsiz bir açıklama" olarak yorumlaması acaba bilinçsizce yapılan bir gaf mı? Yoksa ihanetin ayak sesleri mi?

Peki, Talat Efendinin ; "Ben bu makama sorunu çözmek için geldim" demesi "Bunu çözmezsem ayrılırım" diyerek de her türlü tavizi vermeye devam edeceğini ima etmesi de mi ihanete işaret etmiyor?

Gazetecilerin: "sorun çözülmezse bağımsızlık ilan eder misiniz?" dediklerinde de "Bu intihar olur" demesi bu ağza alınması dahi tehlikeli fiili pekiştirmiyor mu?

GKRY’ne umut ve güven vermiyor mu?

Hiç böyle pazarlık olur mu?

Hiç böyle devlet adamlığı olur mu?

Bunu söyleyenlerin o makamları işgal etme hakları olur mu?

BUNA BİR ULUS MÜSAADE EDEREK KENDİ KENDİNE İHANET EDEBİLİRMİ?

Akıllı, tavizsiz bir Rum'a karşı, siyasetin "S"sinden haberi olmayan, her yaptığı konuşma ve davranış Rumları sevindiren, umutlandıran ve Türkleri de üzen bir sözüm ona Türk…

Kıbrıs'ta son 5 yılda sistemli olarak çok şey kaybettirildi.

Bunu gelecek yıllar acı faturalarla gösterecek.

Tek çıkış yolu, Kıbrıs Türk'ünün başına ve Türkiye'nin başına; akıllı ferasetli, bu milletin haklarını, haysiyet ve şerefini koruyacak devlet adamlarına görev verebileceğimiz ortamı ULUS olarak yaratmak ve BU İNSANLARI GÖREVE GETİRMEK!!!

ADAM AZLIĞI OLDUĞUNU ZANNEDİYORLAR!

BİR ULUSU BELLEĞİNİ, SEÇTİKLERİ YANDAŞLARININ BELLEKLERİ İLE KARIŞTIRIYORLAR!

BULUNUR KURTARACAK BAHTI KARA MADERİNİ!

Türkiye'mizdeki ortam, gözlerimizin önünde korkunç bir savaşın var olduğuna işaret ediyor.

On yıl önce, biz buna "Gizli Yeşil Devrim " diyorduk.

Gizlisi mizlisi kalmadı, rengi de yok, Ulusun her kesimini hedef almış, özellikle Devleti ele geçirmeyi hedeflemiş resmen “Faşist Bir Devrim” .

Açıkça, aldırmasızca, fütursuzca yürütülen bir “ Faşist Karşı Devrim” .

Hükümet tarafından, Kemalist Devrimin meyvesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı...

Olacak şey değil gibi geliyor ama, işte herkesin gözlerinin önünde sürdürülüyor ve hatta yandaş medyayı ve Emperyalist sermaye yandaşlarını bile rahatsız etmiş durumda.

Devlet kuruluşlarına saldırılıyor. Kendi yönetim tarzına çekmek istiyor devlet kuruluşlarını, Kemalist devrimle elde edilmiş kazanımları yok etmek istiyor korku da içeren pisikolojik bir savaş yapılıyor.

Ulustaki bu bilinci silmek için her yol deneniyor.

Yalan, Dolan, Riyakârlık, Resmi Verileri Saptırma, Peşkeş çekme, Yandaşlık, Din, İman, Etnik Köken, İdeoloji gibi her silahı kullanıyor.

Bu yolda kararlı ve acımasız görünüyor.

Kıbrıs'ın konumu bozularak Dava olmaktan çıkarılıp Sorun haline dönüştürülerek, Karşı devrim kamufle edilmeye, üstünü örtmeye, toplumun hedefininin saptırılmasına çalışılıyor.

Anadolu ve Kıbrıs’taki Türk Ulusunun emekleri, çabaları ile oluşturulmuş, kan dökülerek yaratılmış olan KKTC, karşı devrim uğruna yok edilmek isteniyor.

"Padişahım çok yaşa!" dedirtmek için her cuma, 'Cuma Namazı'na giden Osmanlı padişahları gibi, başbakan da her gittiği kentte din sömürüsü yaparak ayakta kalmak için, bilinçli ve kasıtlı olarak kalabalık içinde namaza gidiyor.

Gidiş ve dönüşlerde, ortam yaratarak siyasal demeçler vermeye özen gösteriyor.

Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti miyiz , "Şeriat Devleti" miyiz, Başbakanımız mı yoksa halifemiz mi var halkın kafası karıştırılıyor.

Böyle gösterişle camiye gidilmesi sizce normal bir şeymi?!

Sanki öç alınmak isteniyor.

Neyin öcü alınmak isteniyor?

Türkiye'de ilk kez böyle bir görünüm artık alenileşti.

Türk Kadınının yüzyıllardır kullandığı Başörtüsünü istismar ediyor.

Yanında götürdüğü Türbanlılar neyin ne si?

Özellikle “Ilımlı İslam “ kavramı ile ortaya çıkan, Türkiye’ye Fetullah Gülen yönetiminde sokulmuş ve yönetilecek toplumlara yeni bir dini yorum olarak “eğitim hizmeti” şemsiyesi altında sokulan, BOP projesi için ABD’de devşirilmiş Müslümanlık Modelinin simgesi, başa sımsıkı bağlı, sıkma başlı bayan simgesini artık siyasi bir simge olarak tescillenmiş durumda.

Musevi ve Hıristiyan toplumların Kadın Din Görevlileri veya Aşırı Dincilerinin kullandığı bu üniforma ile acaba hangi iletiyi sunmak için kullanılıyor.

Halk diliyle, Kemalist Devrimcilere, Ulusalcılara "Biz sizden değiliz" açıklaması yapılmış olmuyor mu?


Adım adım Türkiye parçalanması hazırlanıyor.

Bunu kör gözler bile görebiliyor artık.

Avrupalı dostlarımızın "Şunu beğenmedik, bunu beğenmedik" diye iletiler yollaması yetiyor artık.

Globalleşiyoruz ya !!!

Yanlış açıklamalarla Başbakan, terörü de kışkırtıyor.

Sanki, devleti kendileri güç durumda bırakmak istiyor.

Diyarbakır Belediye Başkanı çıkıyor, yakın gelecekte bu yörenin adını da kabul edecekler diyor, Şeyh Sait başkaldırısından daha tehlikeli bir başkaldırıdır bu!

Kim çanak açıyor bunlara, Hayallerimize ve ufkumuza sığdıramıyoruz bu olayları.

Ama, gerçeklerin üstünü örtmek mümkün değil!

Kemalist Devrim öncesi, mütareke yıllarına dönmüş gibiyiz bugün.

Padişah ve İstanbul hükümeti Avrupa'nın savaş kazanmış Emperyalist devletlerinin buyruğundaydı.

"Çözümsüzlük çözüm değildir" diyerek, her isteklerini yerine getiriyordu.

Bütün ülkeyi onların ellerine teslim ediyordu.

Padişah ve İstanbul hükümetinin “Bütün Anadolu'yu bölün parçalayın, yalnız bizim buradaki saltanatımızı sürdürmemize izin verin lütfen” dediğini okuduk bugüne kadar tarih kitaplarından.

Yoksa hepsi yanlış mıydı?

Yoksa Anadolu Mütareke sonrasında “Güllük, Gülüstanlık” mıydı?

Herkesin bir eli yağda, bir eli balda iken Kemalist Devrimciler ortalığı karıştırmak için mi sahneye çıktılar?

BİZ BOŞU BOŞUNA MI KOVDUK BU EMPERYALİST ÜLKELERİ VATANIMIZDAN!

YOKSA AFGANİSTANDA, IRAKTA, FİLİSTİNDE OLDUĞU GİBİ BİZE DE DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK GETİRECEKLER VE BİZDE KARDEŞ KARDEŞ
GEÇİNİP GİCEKMİYDİK BU MEDENİYETLE!!

MİLLET OLARAK BİR YERDE HAYATİ BİR HATA MI İŞLEDİK!!



Baksanıza mevcut hükümet AB’nin, her ne hikmetse Sevr antlaşmasından fırlayan özelliklere sahip her türlü buyruğuna baş eğiyor ve ardından da GLOBALLEŞİYORUZ, bu herkesin çıkarına diye ekliyor!

Çok ayrı ölçütlerle çok büyük bir benzerlik görülmüyor mu silah bırakışma yıllarıyla bugünkü durum arasında!

Silah bırakışma yıllarının koşulları, büyük bir savaştan yenilgi ile çıktığımız için başımıza gelmişti.

Onun meyvesi olan SEVR’in ana karakteri de YOKSULU, YOKSULLUĞU İLE YAŞATMAKTI.

Şimdi geldiğimiz noktalar sizde birtakım görüşler oluşturmuyor mu?

Yenildiğimiz için silahlarımızı bırakmamızı dayatmışlardı bize.

Silahlarımızı bırakmıştık.

Ardından her şeyimizi elimizden almaya, ordularını üzerimize salmaya başladılar savaş kazanmış Emperyalist devletler.

Bunları destekleyenlerin arkasında da halen LOZAN’I kabul etmemiş, Müttefikimiz, Stratejik Ortağımız, Canımız, Ciğerimiz, Rüzgârdan nem kapan kadim (?) dostumuz ABD var.

Bugün ise, niçin bütün bunlar tekrarlanmak isteniyor?

Şimdi Namık Kemal gibi ;

"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini? "

Demek geliyor içimizden,

Çünkü gün “O” gündür !

İnanıyorum ki, TC ve KKTC için Mustafa Kemal Atatürk gibi ;

"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"

Diyecek Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Emperyalist Devletlere karşı olan “Kemalist Devrimlerine” inanmış biri ve birileri mutlaka çıkacaktır.

Yeter ki Geçmişte olduğu gibi bir komplo karşısında bulunduğumuzun farkında olalım.

Çarıklı Erkan-ı Harp olan BU MİLLET kuşkusuz dün olduğu gibi bugün de bunlardan kurtulma bilincine sahiptir.

Unutmayın ki Milletlere liderleri Allah gönderir ama onları bulup çıkaran uluslardır
 

ATLI SÜVARİ

New member
Katılım
26 Ara 2008
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: En Kritik Seçim!.. Kıbrıs’ta Tek Halk Vardır Söylemi Külliyen Yalandır!..

Sayın Tunaboylu yazınızı okudum teşekkür ederim.Zaman gelecek Kıbrıs'ın tamamı bizim olacak, ama biz veya ben görürmüyüm bilemiyorum yanlız kesin olarak söylüyorum tamamı bizim olacak.
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: En Kritik Seçim!.. Kıbrıs’ta Tek Halk Vardır Söylemi Külliyen Yalandır!..

Sayın Tunaboylu Kardeşim,
İçinde bulunduğumuz hiç de içaçıcı olmayan bize yabancı ve düşman reel durumları ve bu durumlar karşısındaki düşünce ve hissiyatınızı dile getiren yukarıdaki yazınıza harfiyen katılıyor ve sizi kutluyorum. Tanrı Türk'le beraberdir. Tanrı Türk Ulus'unu Korusun ve Yüceltsin. Amin...
 
Üst