Epiktetos’tan düşünceler ve sohbetler

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Bir Yunan filozofu olan Epiktetos’un, milattan sonra 50 yıllarında PHRYGIA’da HIERAPOLIS’te doğduğu söylenmektedir. Çocukken Roma’da imparator Neron’un azatlısı Epaphroditos’a satılmış bir köleydi. Asıl adı bilinmiyor ve Yunanca “satın alınmış adam – köle – uşak” anlamında “Epiktetos” ismini taşıyor.

Epiktetos, Roma’da felsefe okuma imkânı bulmuş, kölelikten kurtulunca, felsefe öğretmenliği yapmış. 90-94 yıllarında Roma imparatoru Domitianus bütün filozofları yurdundan kovunca, Nikopolis’e gitmiş orada STOİK felsefe ilkelerini öğretmeye başlamıştır. Yokopolis’te yokluk içinde yaşamış ve burada ölmüştür. ( M.S 130)

Felsefesi; Tanrıya güvenmek, vicdan sesini dinlemek, insanların kardeşçe yaşamaları esasına dayanmaktadır. Hiçbir yazı bırakmamış, fakat büyük bir etki yapmıştır. Kendisini seven birçok öğrencileri olmuş, bunlardan Flavius Adrianus, Epiktetos’un öğrettiklerini, derslerdeki konuşmalarını toplamış ve sekiz bölüm olarak yayınlamıştır. Bunlardan dördü sonradan kaybolmuş. Konuşmalarından onun bütün felsefesini özetleyen “Düşünceler ve Sohbetler” adıyla küçük bir kitap meydana gelmiştir. Eser, ilk olarak sayın “Burhan Toprak” tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Kişisel gelişim açısından incelersek, Epiktetos’un düşüncelerinin bugün de geçerli olduğunu görebiliriz.



Dünyada olup biten şeylerin bir bölümü elimizdedir. Bir bölümü elimizde değildir. Elimizde olanlar düşüncelerimiz, yaşayışımız, isteklerimiz, eğilimlerimiz, iğrenmelerimiz; bir kelimeyle bütün davranışlarımızdır. Elimizde olmayanlar; mal, şöhret, yüksek görev gibi şeylerdir.



Başına gelen belâlar yüzünden başkasını suçlamak bilgisizin yapacağı iştir. Yalnız kendini sorumlu bilmek, bu, gözü açılmak üzere olan bir adamın işidir.



Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme: Nasıl oluyorlarsa, öyle olmalarını iste. Böylece her zaman mutlu olursun.



İnsanların ruhlarından söküp atacakları iki şey vardır: Bencillik ve imansızlık.



Kendine filozof deme. Bilgisizlerin önünde güzel özlü sözleri sayıp dökme. En iyisi bu özlü sözlerin emrettikleri şeyleri yap.



Felsefe öğreniminde bir adamın ilerlediğine gerçek belirtiler; kimseyi yermez, kimseyi övmez, kimseden sızlanmaz, kimseyi suçlamaz, güçlü bir kişi imiş ya da bir şeyler bilirmiş gibi kendisinden hiç söz açmaz.



Hepimiz bedenin ölümünden korkuyoruz. Ama ruhun ölümünden korkan kimdir?



Allah yalnız renkleri yaratmış ve onları ayırt edecek, görecek gözleri yaratmamış olsaydı bu renkler neye yarayacaktı? Renkleri ve gözleri yaratıp da ışığı yaratmasaydı renkler ve gözler neye yarayacaktı? Bu üç şeyi birbiri için yaratmış olan kimdir? Bu eşsiz birliğin yaratıcısı kimdir? Allahtır. Demek ki tanrısal bir kuvvet vardır.



Geceleyin kapılar kapanıp da lâmbalar söndüğü vakit, odanda yalnız kaldığını söyleme!. Çünkü yalnız değilsin.



Biraz duygumuz olsaydı yalnızken ya da kalabalık içindeyken, bütün hayatımızda, Allaha; bize bahşettiği ve ömrümüzün her anında faydalandığımız nimetler için şükretmekten başka bir şey yapamazdık. Evet, çapa çapalarken, tarla sürerken, yerken, gezerken, kalkar ve yatarken kısacası her hareketimizle haykıracaktık: “Allah ne büyüktür!” Her şey bu haykırışla titreyecekti.



Her şeyi yoluna koyacak olan akıl sapıtırsa onu yoluna kim koyacak?



Felsefe uzun ve yorucu bir yoldur deniliyor. Aldanıyorsun dostum. Bu o kadar uzun değildir. Felsefe sana ne öğretmek istiyor? Allah’ın yoluna gitmek, isteklerini düzene koymak, düşüncelerini iyi kullanmak.



Allah, bütün insanları mutlu olmaları için yaratmıştır; kara bahtlı oluyorlarsa kendi çelmeleri yüzünden oluyorlar.



Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.



Yaşadıkça ödevim, halk arasında ya da yalnızken her işte Allah’a şükretmek, onu her fırsatta övmek ve ölünceye kadar kutlamaktır.



Kaptanın en küçük bir dalgınlığı bir gemiyi batırdığı gibi, yapacağımız en küçük unutkanlık, en küçük bir dikkatsizlik de felsefe öğreniminde bütün ilerlemeyi yok edebilir. Öyleyse uyanık olalım. Koruyacağımız şey altın yüklü bir gemiden daha değerlidir. Bu; temizlik, sözde durma, direnme, Allah’ın buyruklarına boyun eğme, acıdan, kaygıdan, korkudan kurtulma, kısacası gerçek özgürlüktür.



Derleyen: Erol Yurderi

Kaynak: Epiktetos (Düşünceler ve Sohbetler)



 
Üst