Erdemli siyaset

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ERDEMLİ SİYASET

Ara ki, bulasın!


Demokrat Parti Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu, “ülkede daha erdemli siyaset yapılması gerektiği”ni söylüyor. Sık sık da sırf “siyasetin yozlaşmasından dolayı siyasetten bıktığını ve önümüzdeki dönemde milletvekili adayı olmayacağına” da vurgu yapıyor.


Bilindiği gibi bu günlerde, gündemdeki ana konu; kamu Hizmeti Komisyonundaki öğretmen sınavları esnasında soruların önceden dışa sızdırıldığı iddiaları ile imza sahteleyip tedavüle sürme konuları...


Yine bilindiği üzere; Sınav Dairesi Müdürü Hüseyin Emir Emirkanı’nın Cumhurbaşkanının hazırladığı görevden alınma yazısı; bizzat kendisi; Başbakan ve Maliye Bakanının imzaları ile görevine son verilmiştir.


Şu anda konu soruşturma safhasında olup; ilgili şahsın suçlu olup olmadığına bağımsız yargı karar verecektir.


O nedenle konu hakkında yorum yapmak doğru olmaz düşüncesindeyiz.


Kamu Hizmeti Komisyonu’nun görev yetki, sorumlulukları ile ve komisyon üyelerinin atanma ve görevden alınmalarını öngören Yasayı bilmeyenler; ya da bilmezden gelenler bol keseden atıp duruyorlar.


Fırsatı ganimet bilip; Cumhurbaşkanına yükleniyorlar.


Neymiş efendim; Mustafa Tokay’ı neden görevden almıyormuş.


İlgili yasa açık!


Cumhurbaşkanı; Komisyon üyelerini eğer boş mevki varsa; atayabilir ancak görevden alamaz!


CTP halihazırdaki Komisyondaki sayısal yapıyı bilmiyor mu acaba? Sağda solda siyasilerinin yanı sıra gazeteci ve köşe yazarları uluorta konuşup yazıp çizmektedirler.


Bilindiği gibi bu gün hala; başkan dahil; Komisyon’un dört üyesi Sn Talat’ın atadığı kişilerden oluşmaktadır. Yani Komisyonda ağırlık ; CTP tandanslı kişilerden ibarettir.


Nedense bu gerçek kamu oyundan gizlenmeye çalışılıyor.


Bir tek Tıp İş ve KTÖS. Tüm komisyon üyelerinin görevden alınmasını talep ediyor. Aslında belki en doğrusu bu ama; kimsenin de böyle bir yetkisi yok!


Sn. Başbakan geçtiğimiz günkü Meclis toplantısında yaptığı konuşmada diyor ki, “Mustafa Tokay son liman değil, daha ileri gidilmeli. Kendisi bazı çevreleri korumaya çalışıyor. O kalkan görevi yapıyor. Biz adalete inanan kişileriz ve bunun ortaya çıkması için bütün gücümüzle çalışacağız.”


Bir kere bu ifade kendi içinde çelişkili. Sn. Başbakan Meclis çatısı altında yaptığı konuşmada ön yargı ile konuşmuş olmuyor mu? Bu söylem ve tutumuyla kendini adeta hem polis, hem savcı hem yargıç yerine koyma gafı içinde hareket etmiş olmaz mı?Sn. Başbakan bu konuşmalarıyla; bağımsız yargının siyasi bir karar alma kaygısıyla hareket etmesini tarafsızlığını berhava etmesini mi beklemektedir? Sn. Başbakan, konu yargı önündedir! Bırakınız yargıyı etkilemeye yönelik değerlendirmeleri! Rahat bırakın yüce yargıyı!


Yoksa; müphem konuşmalar; en sonunda döner; söz sahiplerini vurur.


Sn. Başbakan “bu olayın kendisine puan kazandırdığını” da söylüyor.


İşte bizim ülkede siyasetin özü bu! Puan kazan da nasıl olursa olsun fark etmez! Varsa da yoksa da puan kazanmak!


Yine Sn. Başbakan “Komisyonu ne kadar şaibeden uzak tutarsak halkın ihtiyacı o kadar karşılanabilir. Ben bana yapılan saldırı sonucunda değil, iki yıldır bunu düşünüyorum” diyor.


Doğrudur. Kendimi bildim bileli Kamu Hizmetleri Komisyonu için artık eksik hep konuşulur durulur. Hatta bu konuda yargıya intikal etmiş sayısız olay var. Ancak ne yaparsanız yapın; konu insan malzemesi ve siyaset yapma anlayışı ile ilgili. Sonuçta Komisyon üyelerini bir takım merciler atayacak. İşte o noktada partizanlık devreye giriyor.


Sn. Küçük; Kamu Hizmeti Komisyonunda yasal düzenlemeler yapılacağını ifade ederken “iki yıldır bunu düşünüyorum” diyor.


İster istemez insan “neden iki yıldır düşüncelerinizi fiiliyata dökmediniz” demekten kendini alamıyor.


Aslında bu haliyle bile Kamu Hizmeti Komisyonu, KAMUYA YAPILAN PARTİZAN AMAÇLI DİĞER ATAMALARI DİKKATE ALDIĞIMIZDA EN AZ GÜNAHKAR OLAN KURUMDUR.


İktidarlar; koltuklarda oturdukları sürece kamu yönetimine ve kit’lere binlerle ifade edilen istihdamlar yapıyorlar. Bunların kimisi işçi, kimisi, geçici statüde personel, kimisi ise sözleşmeli personeldir. Hatta Üçlü kararname ile yapılan atamalar da koltuktaki partinin inisiyatifinde olan atamalardır.


Ben merak ediyorum; acaba bu atamalarda partizanlık ve içerili olma dışında bir kıstas var mıdır?


Sn. Başbakan; Güzelyurt İlçe Kongresinden önce “devlete işçi istihdamları benim yetkimdedir” diyor.


İşte asıl sorun da bu zaten.


Her gelen parti; devlete keyfi istihdamlar yapacak ve bu istihdamlar da partizanlık kokmayacak!


Galiba öyle bir bataklıkta cebelleşip duruluyor ki; kimseciklerin kimselere söyleyecek haklı bir sözü kalmıyor.


‘Dinime küfreden bari Müslüman olsa’ sözü bu konuyu en iyi tanımlar sanırım.


Gücü eline geçiren kamunun olanaklarını kendisi veya partisi adına söğüşleyip duruyor.


Sonrada “temiz eller” deyip halkı inandırabileceğimizi sanıyoruz. Pes doğrusu!..
 
Üst