Ev Bizim, Amma ...

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
EV BİZİM, AMMA ...


Evet değerli okurlarım.Arsa da bizim, koçan da bizim, EV DE! Ancak gel de bunu, sözde bizi temsil eden; sözde vatanın ve halkının bölünmez bütünlüğünü korumaya; halkını refaha kavuşturmaya; efendim tüm kurum ve kuruluşlarıyla çalışmakta olan; ‘büsbütün’; ne derler ‘tas-tamam’ devraldığı, kendisine emanet, bağımsız devletimizi yüceltmeye ve saireye yemin vermiş Talat-CTP ve ‘kırmızı kan’ karışmasın diye hükümete sübap olarak yerleştirilmiş ÖRP’ye meram anlat!!!


Elimizden bizim olanı almak için geçmişte de simdi de çeşit yalana, düzene; hatta soykırıma baş vurmuş düşmanlara: “Halkın itirazı olabilir; ama onları boş ver. Onlar zaten bir avuç barış karşıtı faşist, örümcek kafalı, gerici bir gurup insan. (Aslında %90 !!!) İdare de hükümet ve tüm kuruluşları bizim elimizde; biz ne dersek o olur. Siz merak etmeyin. Buyurun kendi eviniz gibi oturun. İstediğiniz bölgeyi alın; istediğiniz tadilatı da yapın. Siz rahatsız olmayın; biz bahçenin bir köşesine de sığınırız sorun değil. Biz sizin için bahçeyi de düzenler; ev, temizlik ve çarşı işlerinizi de görürüz. Sepetinizi, çantanızı da taşırız; emir oğlanınız, hatta köleniz, köpeğiniz de oluruz. Hiç sorun değil. Veriniz işte beş-on kuruş ve bu beş-on kuruşla ne yapmamız; nasıl harcamamız gerektiğini de söylersiniz; olur biter. Emrinize amadeyiz” diyorlar! AB’nin ‘Mali Yardım Tüzüğü’nü onaylamak, kabul etmekle yaptıkları bu değil miydi yani? Böyle bir durumu insan daha nasıl tercüme edebilir; ben bilemiyorum mesela. Daha iyisini bilen birileri varsa, lütfen bana da anlatsın...

Rumoğulları, Kuzey’de de yayılmacılığını, egemenliğini yürürlüğe koymak için; şimdi yasalara aykırı olmasına karşın apar topar üye de yapıldığı AB’ni; çeşit yalan dolanla aracı olarak kullanmakta ve bizi tuzağa düşürmek için ortaya atmış oldukları bu ‘AB Mali Yardım Tüzüğü’ denen senaryo ile bizi kendilerine mecbur etmeye; kendi azınlıkları konumuna düşürmeye çalışmaktalar. Çalışmaktaları mı kaldı; yaptılar işte! Ancak ne acıdır ki; Talat-CTP Hükümetinin: “Biz bu tüzüğe onay vermedik” yalanlarına rağmen: “AB, tüzüğü Kuzey’de uygularsa; itirazımız da olmaz” demiş olmakla zaten egemenliğimizi de, ipimizi sapımızı da, topraklarımızı ve bizi de onların kullanımına, keyfine devretmiş; kendi devletimizi yok saymış; AB’nin, Rum’un fark etmez; hegemonyasını kabul etmiş ve bizi hindistan fakirleri gibi iki paralık gavurlara el açacak, yalvaracak, dilenecek duruma indirmiştir. Kısacası onların ‘efendi’, bizim de azınlık, köle, esir veya başka, fark etmez; kullanılacak, harcanacak ve en sonunda tüketilecek bir toplum konumuna getirimişlerdir. Ama Talat-CTP v.s. hala yalan dolanla bizi oyalamaya, kandırmaya ve – görünen köy kılavuz istemez – ülke ve halkını kasıtlı olarak çökertip çaresizliğe düşürerek teslim almaya çalışmakta; enayi yerine koymakta! Adamlar sanki: “Boş ver! Duyma! Bırak yırtınsınlar. Biz yine de onları aldatıp bildiğimizi yapmaya devam edecek; isteseler de istemeseler de biz bu Birleşik Kıbrıs’ı gerçekleştireceğiz” dercesine hareket ediyor; ne itiraz, ne de ikaz kabul etmeden bildiği gazeli okumaya devam ediyor...

Anavatan Türkiyemiz tarafından bize yapılmakta olan yardımlar yanında çerez parası demeye bile yetmeyen bir-iki-yüz milyon Euro’yu; üstelik de Rum icazetli, ve pek tabii ki Kuzey’e dönmelerini planladıkları Rumların mallarında veya kiliselerini tadilatta kullanılacak; ‘bizim paramız’ da diyemediğimiz bu sözde yardımı; bu ‘sadaka’yı kabul etmekle kendimizi yok saymışız. Onurumuzu da iki paralık etmişiz. Kısacası beyliği inkar ederek, dilenciliği kabullenmişiz yani... Yanlış anlaşılmasın. BİZ değil, hükümetin içine; pardon, hükümet edenler! Bu mu siyaset? Bu mu hükümet etmek? Bu mu entellik, ilericilik; efendim barışçılık, dünyalılık, ha? Rahatlık, bolluk, özgürlük bir tarafına batmış gibi, elindeki ekmeği başkalarına devredip de; o, az önce senin olan ekmeğin kırıntıları için dilenmek mi paylaşmak? Sana – belki – atılacak kemikleri beklemek, köpek gibi yalvarmak, tekmelenmek, “Bello Durkolar” diyerek hakaret edilmek mi dostluk, kardeşlik? Kendi evine başkalarını taşıyarak sokakta kalmak mı barış yanlısı olmak?

Yok yok. Dünyalılık da, barış da, efendim AB üyeliği ve bu sahte kardeşlikler ve yalan dostluklar da sizin olsun. Rum bu kadar tatlı gelmişse; kapılar açık efendim. Dileyen kardeşlerinin yanına gider; tutan da yok! Çünkü beş-on mesokerto, gavuroğullarıyla ‘birleşecek’ bitişecek diye, kan ve canlar pahasına aldığımız topraklarımızdan feragat edeceğimizi zannededenler yanılıyorlar. Gerekirse ata emaneti, her taşıyla Türk olan bu toprakları, kanımızın son damlasına kadar müdafaa etmeye azimliyiz.. Haberleri olsun diye..

Seyyan Uzunoğlu

 
Üst