Filistin’in Güvenlik Ve Su Sorunu.

Emine Sütcü

Onursal Üye
Katılım
15 Kas 2008
Mesajlar
16
Tepkime puanı
0
Puanları
0
FİLİSTİN’İN GÜVENLİK VE SU SORUNU

Türkiye, Suriye, İsrail, Lübnan, Filistin, Gazze şeridi, Filistin Batı yakası, Mısır, KKTC, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Ürdün. Tüm bu ülkeler Doğu Akdeniz Bölgesi olarak adlandırılan bölgede yer alan ülkelerdir.
Son yıllarda bu bölgede enerji ulaşım ve dağıtım koridorlarının oluşturulması, Doğu Akdenizin güvenliğiyle doğrudan ilişkili bir konu haline gelmiştir.
Kıyıları ortak olan ülkelerin genel güvenliği, dünyadaki güçlerin bölge üzerine kurmuş oldukları politikalardan ve de özellikle; o bölgedeki ticari ve askeri konular, bölgenin jeostratejik yapısıyla doğrudan etkilenir hale getirilmiştir.
Avrupa’nın petrol ikmalinin %70’i ve ticaretinin %40’ının geçtiği bölge olan Akdenizin güvenliği, Doğu Akdeniz’in içinde ayrılamayacağı bir güvenlik konusudur. İşte bu nedenledir ki, Doğu Akdeniz’in kontrol ve güvenliğinin sağlanması küresel güçler için ilgi odağı olmaya devam ediyor.

Bölgede iki stratejik kaynak vardır ki tarihin şekillenmesinde her zaman önemli rol oynamışlardır. Birisi, “petrol” diğeri “su”. Doğu Akdeniz, Dünya petrol rezervlerinin %65’ine sahip olan Orta Doğu’nun batıya açılan deniz yoludur..Dolayısıyle bu bölge bir enerji taşıma koridoru haline gelmiştir. Hazar’dan gelen petrol boru hatları bu koridora boşalmaktadır. Hele de 2010 yılı için planlanan Samsun-Ceyhan by-pass boru hattı, bölgenin önemini daha da artıracaktır.
Bugün dahi Bakü-Ceyan Petol Boru Hattı bu bölgedeki trafiğe yıllık 24 milyon tonluk ilave bir yük getirmiştir. GAP’ın devreye girmesi ile yılda ortaya çıkacak olan 10 milyon tonluk yeni ihracat potansiyeli Doğu Akdeniz’deki limanlarımıza yönelik gemi trafiğini iki misline çıkaracaktır.
Gelişmeler gösteriyor ki 21. Yüzyıl boyunca dünyanın güvenliğinde ilk sırada yer alacak olan bölge Doğu Akdeniz bölgesi olacaktır. Doğu Akdenizin güvenliğinde en etkili stratejik doğal kaynak ise petrol değil, “su” olacaktır.
Doğu Akdenizde, nüfus ve su kullanımı arttıkça, doğal olarak zaten kısıtlı olan su kaynaklarına baskı da artacaktır. Su araştırmalarına göre Doğu Akdeniz ülkelerinin su tüketimleri ve gelecekteki su ihtiyaçları incelendiğinde Kıbrıs Adası hariç Ürdün, İsrail ve Mısır’In yenilenebilir yıllık toplam akımlarını hemen hemen tümünü kullandıkaları hatta yenilenmeyen su kaynaklarına başvurdukları ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs adasında da bu oran %60 civarında olduğu görülmektedir.
Dolayısıyle Doğu Akdeniz’de su sıkıntısı tehdidini en çok yaşayan İsrail, Ürdün ve Filistin’in yenilenebilir su kaynaklarını ele alırsak, mecvut eğilimlerele ve ılımlı gelişme senaryolarıyla 2010 yılındaki su açıklarının toplam 1,5 milyar metreküp, 2025 yılında ise 3,3 milyar metreküp olacağı tahmin edilmektedir. Mısır’da ise bu açık 2010 yılında 30 milyar metreküp, 2025 yılına ise 56 milyar metreküp civarında olacağı öngörülmektedir.

Dolayısıyle de bu öngörüler doğrultusunda Akdeniz havzasında yenilenebilir su kaynakları açısından su sıkıntısyla ilk planda karşılaşacak olan ülkeler; Filistin-Gazze, İsrail ve Ürdün olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ülkeleri, Kıbrıs adası üzerinde olan KKTC ve Güney Kıbrıs izleyecektir.
Bu konuda yayınlarına başvurduğum, İnş Müh. Su Politikaları Uzmanı, Dursun YILDIZ’ın son zamanlarda yayınladığı “Gazze Şeridi Su Rapor’unda” daha geniş bilgiler de yer almaktadır.


Şimdi gelelim son İsrail’in Filistin saldırılarına.
Filistin Gazze Şeridi...
Nüfus 1,400,000 Yüzölçümü 44km x 9km, yoğunluk, ise 3800 kişi /km2 .
İşte Doğu Akdenizde bitmek tükenmek bilmeyen İsrail saldırıları karşısında can güvenliği sorunu yaşayan Filistin’de, Gazze şeridinde su krizi de yaşanmaktadır.
Bütün su kaynaklarını İsrail kontrol etmektedir. Tek doğal su kaynakları yeraltı su kaynaklarıdır. Ama aşırı çekim nedeniyle de aşırı tuzlu ve deniz suyu karışımıdır. Kullanılan suda nitrat oranı çok yüksektik. Çekilen yeraltı suyunun sadece %10’u WHO içme suyu standartlarına uygundur.
30 yıldan bu yana artan bir su sıkıntısı yaşanıyor Gazzede. Bu bilgiler PCBS (Palestinian Central Bureau of Statistics Survey) yayınlarına dayanmaktadır. Hane halkının aylık geliri 260 USD’dır. Hane halkının %72’si insani yardım programına muhtaçtır. Hane halkının %60’ı 50 USD, %27’si 40 USD ve %13’ü de 20 USD aylık insani yardım alıyor. İnsanı yardımın %72’si yiyecek ve %28’i nakit yardımdır.

Ve Filistin’de bir metreküp tanker suyu 4 USD’dır. Bugün İsrail askerilerinin hedefi su iletişim hatlarıdır. Kontrol noktalarında dahi su tankerlerinin geçisi izne bağlıdır. Hatta bu kontrolu iyice ellerinde tutmak için tali yolları kullanılamaz şekle getirip ulaşıma kapatıyorlar.
Filistin’de kişi başı yıllık su kullanımı 140 m3, İsrail’de ise 580 m3 ‘tür.
Filistin’de kişi başına evsel su kullanımı 30 m3, İsrail’de ise 100 m3’tür.
Tüm bu bilgiler ışığında Doğu Akdenizde bulunan Filistin’i ele alacak olursak; Doğu Akdeniz’de su sorununu en kritik şekilde yaşayan bölge Filistin Gazze Şerididir. Oysa bugüne kadar bölgedeki su sıkıntısı gündeme geldiğinde, tüm değerlendirmeler ve çalışmalar sadece İsrail’in su sıkıntısı üzerine yapılıyor. Hatta Türkiye-AB ilerleme raporunda bile bu bölgenin su formülleri sadece İsrail ile birlikte çözülmesi tavsiyeleri üzerinedir. Yıllardır Filistin halkı yılda 40 m3 tüketimle idare etmek zorunda bırakıldığı halde, yaşanan su sıkıntısı konusunda kimse Filistin’den bahsetmez bile..
Oysa Filistin’de gerçek bir doğal su kıtlığı yaşanmaktadır. Haa ne diyorlar ona da bazı kesimlerin cevabı hazır: Orta Doğu Barış süreci tamamlanmadan su sorununa çare bulunamaz. Bu nasıl bir insani yaklaşım olabilir ki? Kalıcı bir çözüm için bu cevap belki doğru olabilir ama Gazze’de, hem güvenlik hem de insani boyutta ve çok acil çözüm bekleyen büyük bir su sorunu var...
O halde ne yapmak lazım? Müslüman kardeşlerimize yapılan saldırıları elbette kınayacağız, eylemler yapacağız onlara yalnız olmadıklarını hissettireceğiz...Ama yetmez....
İstanbul’da düzenlenen eylemler de yetmez.
Hatta Türkiye’nin 20 ilçesinde düzenlenen eylemler de yetmez..
Filistinli öğrencilerin Gazimağusa’da ve Lefkoşa’da düzenlemiş olduğu eylem de yetmez..
İsrail dostluk grubunun tamamına yakınının istifa etmiş olması da yetmez...

Bir barış çağrısı ve gerçek bir barış gayreti için bu drama seyirci kalınamayacağını kanıtlayan ve bütün müslüman ülkelerin birleşmesi gereken çok güçlü bir birliktelik lazım....
Arap dünyası bugüne kadar bunu başaramadı. Kendi aralarındaki anlaşmazlıklar kendi aralarındaki birlik ve beraberliğin sağlanamayışından güç alan İsrail, her fırsatta Gazze’ye saldırıp Filistin halkının başına bombalar yağdırıp duruyor.

Bunca sıkıntı ile boğuşan Filistin halkının yanında yer alıp İsrail’e karşı bir güç birliği olamayan müslümanları Petrol’ün zenginliği mi duyarsızlaştırdı?
Hepimize düşen görevler var. Filistin halkının ve çocuklarının da yaşama hakkı var. İsrail’in gerçekleştirdiği bu insalık ayıbını milletçe kınayalım.
Çünkü ;İsrail, arkasında tüm Arap dünyasının, tüm müslüman dünyasının durduğu ve sahip çıktığı bir Filistine saldırmıyor..İsrail, bunca yıldır Filistin halkının arkasını dayayacağı bir Birleşik MÜSLÜMAN desteği olmadığı için bu saldırılara uğruyor.
Hristiyan dünyasından mı bu desteği beklemeli Filistin halkı?
O halde daha ne bekliyor ki müslüman alemi….????

Emine Sütcü
03.01.2009
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Filistin’in Güvenlik Ve Su Sorunu.

Ortadoğu'daki mandacı zihniyetli ülkelerle ne kadar birlik yapılır aşikar. Burda Türkiye'nin süper bir kozu var. "SU" Fırat ve dicle nehirlerindeki kapakları kapattığımızda yılda 25 milyar doları suya harcayan israilin halini görmek isterim. Bu çağda topla tüfekle ya da taş atmakla savaş kazanılmaz. Hele ortadoğu ülkeleriyle birlik olmak bence çok riskli bir iş. Arkamızdan vurdukları bıçak darbelerin acıları hala hissediliyor.

Yazınız için teşekkürler.
 
Üst