Gazeteci, İstihbaratçı ve lobicilik!

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0


Gazeteci, İstihbaratçı ve lobicilik!

Gazetenin toplum yaşamında yer alışından beri, yönetenlerin yönetilenler üzerindeki despotik baskısı, frenlenmeye çalışılmıştır.

Devletin kurumlaşmasında, hukuk kurallarına göre işlemesi ve işletilmesinde, yetkilerin görevlerin belirlenmesinde, hukuk kuralları ile hukukun üstünlüğünü yerleştirmekte gazeteler, gazeteciler tarihsel işlev görmüşlerdir.

Kitaplarla detayla ortaya konulan görüşler, gazetelerle günlük olarak kısa olarak kitlelerin bilgisine sunulmaktadır.

Görsel medyanın da devreye girmesiyle karanlık odalardaki bilginin halkın bilgisine sunulma akışı da hızlanmıştır. Hatta çoğu kez gazeteci ile casusluk, ajanlık ilişkisi de tartışılmaya başlamıştır.

Ajan akademisyen, ajan iş adamı, ajan sivil toplum örgütü mensubu ve ajan gazeteci tartışılmaktadır. Konu batı ülkelerinde daha sıklıkla gündeme getirilmektedir.

Devlete ait "hassas bilgilerin" gazeteciler arasında gidip gelmesi suç mudur? Bakın; İsrail adına lobi yapan iki Amerikalı’nın elinde bu tür bilgiler bulununca, casusluk davası açılması gündeme gelmişti. Ancak savcılar, suçlamalarını geri çekerek önemli bir içtihat yarattılar. Karar, sadece lobiciler için değil, bilgi edinme hakkı savunucuları için de bir zafer olmuştur..

ABD’de dört yıldır süren hukuki mücadele, savcıların, İsrail adına çalışan iki eski lobici hakkındaki casusluk suçlamalarını geri çekmesiyle sonlanıyor..

Çıkan ön mahkeme kararlarının, davayı kazanma ihtimallerini çok düşürdüğünü belirten savcıların bu hamlesi, "bilgi edinme hakkı" açısından da emsal teşkil ediyor.

ABD’deki en etkili Yahudi kuruluşlarından Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) adına çalışan Steven Rosen ve Keith Weissman, 2005’te FBI soruşturmasına uğramışlardı.

İkilinin, Orta Asya ve Ortadoğu’daki terör hareketleriyle ilgili ABD istihbarat raporlarını elde edip, bunları1999-2004 tarihli arasında İsrailli gazetecilere ve yetkililere sızdırdığı ortaya çıktı. Rosen ve Weissman’a bilgileri veren ve onlardan ayrı olarak yargılanan ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi Lawrence Franklin, kapalı duruşmada suçunu kabul edip 2006’da 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İki lobici hakkında da 1917’den beri ilk casusluk davasının açılması gündeme geldi.

Rosen ve Weissman, ABD Yönetimi’nin bu bilgileri sıkı biçimde korumadığını, sorumluluğun yönetime ait olduğunu savundu. ABD’nin güvenliğini tehlikeye atmadıklarını da belirten ikili, George W. Bush dahil, önceki dönemin yetkililerini mahkemeye tanık olarak getirme hakkı da kazandı.

Savcılar, geçen cuma, gizli belgelerin dava süresince açıklanmak zorunda kalacağını da gerekçe gösterip mahkemeye suçlamalarını geri çektiklerini bildirdiler. Böylece ABD siyasi sisteminin önemli bir parçası olan lobicilerin yanısıra, içeriden bilgi alan gazeteciler ve siyasi yorumcular da rahatladı. Soruşturmayı eleştirenler, dava açılırsa, hükümet yetkilileriyle, gazeteciler ve lobiciler arasında sık sık yapılan bilgi alışverişinin suç haline geleceğini belirtiyorlardı.

Bundan böyle tüm sorumluluk, gizli bilgileri sızdıran hükümet yetkililerinde olacak. Her gün gazete manşetlerini Tv ekranlarını dolduran yığınla yolsuzluk, bilgi sızdırma telefon dinleme gibi olayların yer aldığı Türkiye’de ise her şey bir birine karışmış vaziyette.

Türkiye’de neler oluyor ve neler olacak dersiniz? Türkiye’de hemen her konuda olduğu gibi gazeteci gazeteci gibi değil, iş adamı iş adamı gibi değil, patron patron gibi değil hukukçu hukukçu gibi değil.

Ya ne gibi?

Paranın, makamın, kariyerin yetkinin sarhoşluğu içinde. Böyle olunca da kim ajan kim değil sorusu da havada kalıyor. Öylesine ki dürüst diye tanımlanan da namuslu diye bilinen de vatansever gibi yansıtılan da bir bakıyorsunuz ki akçeli işlerin göbeğinde.

Ama ne gam!

Savunucuları için o örnek kişi.

Siz istediğiniz kadar belgelerle anlatın, konuşun ama ikna edemezsiniz ki!

Hele halk açısından baktığımızda durum daha da vahim. Öylesine ki okuma, öğrenme araştırma çabası içinde olmayan yandaşlık dürtüsü gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri mühürlü yapıyor.

Çoğu gerçekler de öylece havada kalıyor.

Günün Sözü: Okuma alışkanlığı olmayan insanın insan olup olmadığını düşün.


Nurullah Aydın

2 Haziran 2009
 
Üst