Gazilerimize yazık ediyoruz.

PİRTÜRK

Dost Üyeler
Katılım
15 May 2009
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Türkiye
Beni çok duygulandıran bir yazı. Onlar "Amerikalı bir gazi olmaktan" onur duyuyorlar, bizimkiler ise "Ne mutlu Türk'üm" diyerek yaralanıyor, uzuvlarını, psikolojilerini kaybediyorlar bu vatan için. Aradaki farkın büyüklüğüne ve derinliğine bakın. Gerçi Türk Milliyetçileri onların değerlerini yüreklerinde Tanrı Dağı kadar yüksek tutuyorlar ama, başka ne yapıyoruz ONLAR için. ?


GAZİLİK KUTSALDIR DERİZ, AMA BİZ ONLARI YAŞARKEN BÖYLE ÖLDÜRÜRÜZ NASIL MI ? İŞTE BÖYLE;

Mor kalpli adam
GEÇEN hafta Amerika'da iken "bir otomobilin plakası" dikkatimizi çekti. Plakada "damga... Mühür... Madalya gibi bir şey" vardı. Sonra "sürücüsüne" baktık. Madalyalıydı. Sürücü otomobilini park etti. Park yerindekiler ona "saygıyla... Sevgiyle... Tebessümle" bakıyorlardı. Kimi de gidiyor "madalyalı adamın" elini sıkıyordu.
Yanımızdakilere sorduk: - Bu adam kim? Bu madalya neyin, nesi? Dediler ki "bu bir gazi... Yakasındaki de Purple Heart." Purple Heart... Türkçesi "mor kalp." Askerlik görevini yaparken yaralananlara verilen madalya. Polis "mor kalpli" adama selam duruyor. Lokantadaki garson "mor kalpli" adama "en iyi masayı" gösteriyor. Bazı müşteriler de "mor kalpli" adamın yanına yaklaşıp "siz, bizim için savaştınız... Teşekkürler" diyor. "Mor kalpli" adamla resim çektirenler bile var.

Ülkemizde ise, SAĞIMIZ, solumuz "gazi" dolu..Ara, sıra gazetelerde bir röportaj yayınlanır..Gülhane Hastanesindeki gazilerle ilgili. Sonra... Sonrasını bilmiyoruz. "Bizim için" yaralanan bu adamlar "ne yer, ne içerler?" "Lokantaya gidecek" paraları var mı? Garson onlara "nasıl davranır?" Polis "selama durur mu?"
Bilmiyoruz.

MADALYA...
"Alt tarafı" teneke parçası. Maliyeti "kaç para" ki? Ama "anlamı... Ağırlığı" para ile ölçülebilir gibi değil. Sahi biz de "bizim için yaralanan" insanların yakalarına "böyle bir madalya" takıyor muyuz?
Bunu da bilmiyoruz.


AMERİKA'da "mor kalpli" adamla ilgilendik. Öğrendik ki "asker emeklileri için" bir hastane vardır. Ve bu hastanenin kapıları, "mor kalpli" adama, ömür boyu açıktır.
AMERİKA'da bazı "şehitlikler" mevcut. En bilineni Washington'daki Arlington Mezarlığı.
"Mor kalpli" adamın gömüleceği yer orası.
BİZ bu konu ile ilgilenince, yıllardır Amerika'da (Evansville) üniversite hocalığı yapan Mehmet Kocakülah "takvimi" gösterdi. Takvimde "önemli günler" işaretli. Bunlardan biri de "11 Kasım, Gaziler Günü."
Her yılın 11 Kasım'ında bankalar, okullar, hükümet binaları kapalı. Her yerde "geçit törenleri" düzenleniyor. Ve bütün ülke "mor kalpli" adama teşekkür ediyor.
KOCAKÜLAH Hoca'nın eşi Amerikalı... Janine. Ondan rica ettik. "Mor kalpli" adam ne yer, ne içer, nerede çalışır? Öğrenmesini istedik. Öğrendi...Eğer "gazi" çalışabilir durumdaysa, devlet ona mutlaka iş buluyor. Çalışamayacak durumdaysa.. . Devlet onun bütün ihtiyaçlarını, ömür boyu karşılıyor.AMERİKA'da beyaz, siyah, kadın, erkek, zengin, fakir "herkes eşit." Ama "mor kalpli" adam, "üstün insan." "Ayrıcalıklı." Onun sahip olduğu ayrıcalığa "Amerikalı parlamenter bile" sahip değil.

AMERİKA'dan döneli yarın bir hafta olacak. Kafamız hala "mor kalpli" adamda. O "mor kalpli" adam, ülkesi için yaralandı. Ya bizim "gazilerimiz" ne için, kim için yaralandılar?
Ey gazi!..
Yakana bir madalya takamadık. Madalyalı pek çok "Kurtuluş Savaşı Gazisi" ni ise bir dilim ekmeğe muhtaç ettik. Amerikalı, 11 Kasım'da gazisine "şükranını" sundu. Bari biz de bugün... 11 Nisan günü "özrümüzü" sunalım
- Ey gazi, senden özür diliyoruz.
"Mor Kalpli Adam" tarifinin ülkemizdeki anlayışının tarifi aşağıdadır.Bizim ülkemizde bu adamlara "ASKERLİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR" diye cevap verilir ve Otoritenin başındaki adamın çocuğu, yumurtalıklarındaki ! rahatsızlıktan dolayı "askerlikten" muaf tutulur. Kısa bir zaman sonra o yerdeki kanser geçer ve evlilik yapar ve sağlıklı bir şekilde !? gerdeğe girer. Daha sonra kanserli orasının nimetini, askerlikte vakit kaybetmeyip iş hayatında başarılı şekilde yürüterek toplar.
Bizim "MOR KALPLİ ADAM" tanımımız böyle ! Y E R S E N İ Z !!!???
Yavuz Donat
 
Son düzenleme:

DoGaN DuRMuS

Dost Üyeler
Katılım
6 Şub 2009
Mesajlar
218
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Lefkoşa-Giresun
Web sitesi
www.yakindoguforum.com
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

Bu konuda bende hemfikirim.Gecmişte bu konuya şahit olmuştum.İki adam Yaşlı bir gaziyle dalga geciyorlardı.Çok ayıp çok..Gazilikte Şehtilik gibi bir yüksek mertebedir.Bunun en büyük örneği Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür...
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

GAZi, GAZiLiK
Gaza eden kişi. İlâhî Kelimetullah için cihada giden, savaşan, Allah yolunda, Allah rızası için mücâdele eden müslüman askerlerden savaştan dönenlere gazi denildiği gibi; savaşta büyük yararlıklar gösterenlere de gazilik ünvanı verilir. lügatta "savaşa katılan kişi" hakkında kullanılmasına rağmen, savaşa katılan ve sağ olarak geri dönenler için kullanılan bir deyimdir.

Kur'an-ı Kerîm'de şu buyrukla müminlere seslenilmiştir: "De ki: Bize iki iyilikten, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?" (et-Tevbe, 9/52). Bu ilâhî emri asırlarca halk "Ya gazi ya Şehid", "Ölürsem şehid, kalırsam gazi" şeklinde kullanmıştır.

İslâm'da zorunlu askerlik yoktur. Ancak cihada katılmayanlar kınanır (et-Tevbe, 9/42-49). Savaşa katılmayıp evlerinde oturanlar müslümanlar tarafından toplumdan âdeta soyutlanır, Allah da onların kalplerini mühürlemiştir. Resulullah gazveye çıkmadan önce, "Cihada istekli olanlar dışında kimse bizimle gelmesin" buyurmuştur (İbn Sa'd, et-Tabakat, II, 27). Ancak Mekke'nin fethinden sonra İslâm devletinin ilk kuruluş ve bi'setin başlangıcındaki hükümler genişlemiş; müminlerin hepsinin savaşa çıkmasının gerekmediği, bir kısmının dini korumak için geride kalması emri gelmiştir (et-Tevbe, 9/122). İslâm'da askerlik zorunlu değilse bile ilimle uğraşanların dahi gönüllü olarak savaşa gittiği görülür. Hz. Ebû Bekir (r.a) de aynı Hz. Peygamber (s.a.s) gibi bu konuda aynı uygulamayı yapmış ancak fetihlerin hızlanması ve İslâm devletinin sınırlarının genişlemesiyle Hz. Ömer zamanında maaş alan, nizâmî bir askerlik kurumu ile Divanü'l-Ceyş kurulmuştur (Mürûcuz-Zeheb, III, 955).

Savaşa gidecek kişilerin seçilmesi Resulullah zamanında başlamıştır. O, askerleri tek tek kontrol eder, sağlıklı olanları savaşa götürürdü. Resulullah'ın uygulamasına göre belirli bir askerlik yaşı da konulmamıştır. İhtiyar, çocuk ve hastalar dışında sağlam olan herkes cihada katılmıştır (İbnü'l-esir, el-Kâmil, II, 62). Hz. Ömer ise, Divan'larda âkil, bâliğ, müslüman, sağlam, cesur olanları kaydettirmiştir. İslâm ordusunun sürekli seferde kalmaması en fazla dört aylık bir seferden sonra askerlerin dinlendirilmesi ve yerlerine dinlenmiş olanların gönderilmesi usûlü ilk defa İslâm devletinde uygulanmıştır (İbnü'l-esir, el-Kâmil, II, 196).

Allahu Teâlâ müminlere zafer vâdettiği, ahirette güzel nimetlerle müjdelendiğinden hiçbir İslâm mücâhid; cihaddan geri kalmak istememiştir. Allah gazilere, dünya hayatını, ahiret için satanlara büyük bir mükâfaat verecektir. Savaş sırasında kaçanlar ise Allah'ın gazabına uğrarlar, onların yerleri cehennemdir. Bu yüzden gazilerin esas olarak şehid olmak arzusuyla savaştıkları görülür (Bk. el-Enfâl, 8/15, 16, 58; en-Nisâ, 4/74, 104).

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s) cihada katılmayanlara görevlerini ihmal etmemeleri ve kısman da olsa telafi etmeleri için: "Kim Allah yolunda cihada çıkan bir gaziyi donatırsa aynen cihada çıkmış gibi olur" (Buhârî, cihad, 38; Müslim, Cihad 135; Ebû Dâvûd, Cihad 20).

Tarihte birçok müslüman devlet adamının cihad mefkûresini ifade etmek için gazi ünvanını aldığı bilinmektedir. Selçuklular zamanında gazilik mefkûresini sürdüren bir zümre doğmuştur. Bunlara Gâziyân-ı Rûm denilirdi (Aşıkpaşazade, Tevârih-i Âli-i Osman, s. 222). Müslüman olmadan önce sık kullanılan cengaver ve yiğit anlamına gelen Alp kelimesinin de sonralan İslâmî bir içerik kazandığı ve hatta gazi kelimesinin bunun yerine geçtiği görülür. Gaziler Anadolu'nun İslâmlaştırılması için Anadolu insanını tekkelere kapanmaktan çok düşmanla cihad yapabilecek yerlere sevketmiştir. Bu sebeple teşkilatlanan zümreye Gâziyân-ı Rûm veya Alp-Erenler denilmiştir. Bunlar, Osmanlı Devletinin kurulmasında da büyük rol oynamışlardır (Aşıkpaşazâde a.g.e., s. 222, Fuad Köprülü, İlk Mutasavvıflar,s.216). Anadolu'nun İslâmlaştırılması için savaşa çıkan komutanlara gazi ünvanı onuncu yüzyıldan itibaren verilmişti. Mengücük Gazi, Melik Ahmed Gazi gibi. Türk şairi Aşık Paşa (732/ 1332) Alp-Eren veya Gazi olmak için birtakım şartlardan bahseder. Kuvvetli bir yürek, yani cesur, pazu kuvveti, gayret, iyi bir at, husûsî bir elbise, yay, iyi bir kılıç, süngü, uygun arkadaş" (Köprülü a.g.e., 208). Bizans'a yakın bir uçta küçük bir Beylik iken, cihana sözü geçiren büyük bir devlet hâline gelmesi bu gazilere dayanıyordu. Bu gelenek Hz. Peygamber ve ashabıyla başlamış ve Osmanlı padişahlarının savaşa iştirak etmeden gazi ünvanı almalarına kadar sürmüştür. Padişahlara gazilik fetvaya istinaden verilmeye başlandı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, s. 654).

Ayrıca yeni doğan çocuklara Gazi adının verilmesi de gaziliğin kültürümüzdeki yansımalarındandır.
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

Türk tarihinde İslam öncesi ve sonrası şehitlik ve gazilik orunu vardır. Her Türk de bu orunlara kavuşmak için vatanı, milleti, bayrağı, milli marşı, soydaşları ve kutsal değerleri için savaşır. Çünkü milli hasletimizde olan bu duyguların, Türk ulusu ve her bireyi için vazgeçilmez bir anlamı ve önemi vardır.

Türk Milleti bunun en güzel örneğini Atatürk’ün önderliğinde verilen "Kurtuluş Savaşı"nda yaşamıştır. "Ya istiklal, ya ölüm!" demiştir. Türk tarihi böylesine "kahramanlık günleri" ile doludur. Kahramanlık günlerini şehit ve gazilerimize borçluyuz. Destanlar yaratan şehit ve gaziler tek tek birer onur abidemizdir.

Vatanı uğruna ölümü göze almış kahraman Türk Ordusu, daha sonra dünya barışını korumak için görev almıştır.

1950–1953 yılları arasında barış için Kore’de savaşmıştır. 1974 yılında soydaşlarımızı yok olmaktan kurtarmak için, "Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir. Yine Mehmetçik barışı korumak için, Bosna-Hersek, Somali ve Kosova’ya barış gücü olarak Birleşmiş Milletler kararıyla gitmiştir.

l. Dünya Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nda Kore Savaşı’nda ve Kıbrıs Barış Harekatı’nda birçok askerimiz şehit oldu, bir kısmı da gazi olarak geri döndü. Devletimiz bir yasa ile şehit yakınlarına "Övünç Madalyası" vererek şehitlik maaşı bağlar. Yine gazilere de madalya ile aylık maaş verir ve tedavi, ulaşım gibi hizmetlerde ücretsiz olanaklar tanır. Türk ulusu için, "şehitler nurlanmış" ve "gaziler onurlanmış" şahıslar demektir. Bunların en başında da; Başkomutan, Gazi, Mareşal ve Ulusal önder Mustafa Kemal Atatürk gelmektedir.

Türkiye gazileri 19 Eylül 1983 tarihinde "Türkiye Muharip Gazileri Derneği" altında bütünleşmişlerdir.19 Eylül aynı zamanda Atatürk’e 1921 yılında Mareşallik rütbesi ile gazilik unvanının verildiği gündür. Bu nedenle, yurdumuzda her yıl 19 Eylül "Gaziler Günü" olarak kutlanmaktadır.

Aynı gün diğer bir deyimle "Kahramanlık Günü" olarak da kutlanmaktadır. Yerel kurtuluş günleri de gazilerimiz ve kahramanlarımız için birer anma günüdür. Şehitlerimizin ruhlarını huzurlu kılmamız için, savaş arkadaşları gazilerimizi hak ettikleri değeri vererek, onları her yerde ve her zaman onurlandırmalıyız.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

Gerek konuyu açan Pirtürk'e, gerekse de sonradan katkılarda Bülent Baysal'a teşekkür ederim...
Gazilere gereken değeri vermeyen ülkemizi de bu eksikliğinden ötürü kınarım. Sebebine gelince de, ölümü göze alarak savaşa, dağlara gidip gazi olarak dönen kişiye devletimiz maalesef gerektiği gibi sahip çıkmamaktadır.Bu durum ise toplumda yürek yaralayıcı bir durumdur.Umarım kendini devlet sanan garip ülkeciklerde bu kanunları çıkaran kişiler kadar duyarlı bir kişi de çıkar da Gazilerimiz için özel bir kanun çıkartılır.
Hepinizin malumudur. Özellikle İstiklal Savaşı gazilerinden başlamak üzere hepsi maddi, sosyal hak ve de manevi sıkıntılar içindedir. Devlet babalığını yapıp bunlara sahip çıkmalıdır..
Saygı ve sevgilerimle
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

Muhterem Dr. Yalnızefe.
Yorumlarımla ilgili değerlendirmelerinize teşekkür ederim. Gazilerle ilgili olarak Devlete önerdiğiniz düzenlemelere de yürekten katılıyorum. Sağolun...
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

Allah razı olsun...
Gönüllerimiz bir, kalplerimiz bir, hedeflerimiz bir..
Nasıl farklı düşünüp, nasıl farklı hissedebiliriz ki..

TTK ve Y
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Gazilerimize yazık ediyoruz.

Muhterem arkadaşlarım,
Konu GAZİLERİMİZ olunca yaşadığım birkaç anıyı sizinle paylaşmak istedim. Bir oğlum var, adı Mehmet, tek evladım. Şimdi kırkına merdiven dayadı. Ben bu evladımı gözümün bebeği gibi baktım ve büyüttüm her baba gibi, yemedim, yedirdim, giymedim giydirdim. Mehmet Üniversiteyi bitirdikten sonra 1997 yılında her Türk evladı gibi şerefli Vatan Görevini yerine getirmek üzere askere gitti. Tuzla Piyade Okulu ve Foça Jandarma Komando Eğitim Birliğindeki eğitimlerden sonra demir takarak Asteğmen rütbesi ile kura çektiği Hakkari’deki birliğine havaalanından uğurladım. Annesi ben dayanamam deyip gelememişti havaalanına. Uçak havalanıncaya kadar kendimi tutup, her asker babası gibi metanetimi muhafaza etmiştim. Demir kuş gökte yükselip gözden ırak olunca artık gözyaşlarıma mani olamadım, yaşlar yanaklarımdan süzülürken ve bunu kimse görmesin diye gizlemeye çalışırken biri bana sıkıca sarıldı ve “niye gözlerinden fışkıran PIRLANTALARI gizliyorsun bey, anlaşılan güneydoğuya bir arslan parçası da sen gönderiyorsun, ben birini gönderdim, onun Vatan görevi yeni bitti, şimdi ikincisini gönderiyorum.” Bunu diyen ben yaşlarda, babayiğit, çok beğendiğim PALABIYIKLARINI hiç unutmayacağım bu zat şöyle devam etti; “Evlatlarımız her ahvalde şerefli bir göreve, Vatanımızı düşmanlardan korumaya gidiyorlar, Şehit de olsalar, Gazi de olsalar bu bizim için kutsal bir onurdur, her babaya nasip olmaz, gözyaşlarını gizleme, o gözyaşları çok kıymetli ve şereflidir, haydi evlatlarımız Allah’a emanet.” deyip gitti.
Mehmet Operasyon tim komutanı olarak tam bir yıl orada kaldı. Gittiğinden bir süre sonra bana ilginç bir ihtiyacından söz etti bir telefon konuşmamızda; “Baba, buranın sivrisinekleri dev gibi, dağda da çok, bana biraz Sinekkov sprey gönderir misin ?”
Hemen 1 düzine sprey ilacı kargo ile yolladım. Bu miktarın ona askerliği süresince yeteceğini düşünmüştüm. Yanılmışım. 15 gün sonra yine bir telefon görüşmemizde ilacın bittiğini söyleyince durumu kavramıştım. Oğlum dağa gittiklerinde her şeyi, hatta yaşam riskini bile paylaştıkları gibi sivrisinek spreyini de komutanı olduğu timindeki, kendisine emanet evlatlarla, Mehmetçiklerle paylaştığı için ilaç tez bitmişti. Hemen sözkonusu ilaçtan 48 lik 6 koli alarak gönderdim. Ondan sonra gönderdiğim örneğin yün bereler, çoraplar, eldivenler, kar maskeleri hep 19 ar adetti. Hepsine helal olsun.
Son bir anı, 97 sonbaharı çalıştığım işyerinden bir müstahdem tanıdığım odama geldi, oğlu Murat’ın er olarak Hakkari’ye dağıtım olduğunu, benim oğlumun da Asteğmen olarak aynı birlikte bulunduğunu öğrendiğini belirterek “Müdürüm, oğlunuza Murat’ımın ismini verseniz, gözkulak olsa” diye ricada bulunmuştu. Ben de 2 gün sonra bir telefon görüşmemizde Mehmet’e er çocuğun ismini verdiğimde Mehmet’in “Yapma be Baba” ifadesinden önce bir şey çıkaramadım ama konuşmanın devamında oğlum bana Murat’ın kendi timinde olduğunu, bir gün önce operasyonda, bir mağara aramasında mayına bastığını, her iki bacağının da koptuğunu ve Diyarbakır’da askeri hastanede tedavide olduğunu söyleyince donmuş kalmış, nutkum tutulmuştu ve babaya durumu söyleyemedim. Birkaç gün sonra kendileri öğrenmişlerdi.
Bilhassa bu son anıyı hiç unutmam. Vatanımız için şehit düşen evlatlarımız var, Murat gibi azalarını kaybetmiş, özürlü bir yaşama ömürleri boyunca mahkum olmuş ŞEREFLİ GAZİLERİMİZ var. Şükürler olsun benim gibi evlatları bu şerefli görevden sağ salim dönmüş babalar var, BUNUN YANINDA BİR OĞLUNU ÇÜRÜK RAPORUYLA VATAN GÖREVİNE GÖNDERMEYEN VE İKİNCİSİNİ DE BEDELLİ ADI ALTINDA 21 GÜN ASKERLİK YAPTIRAN ETKİLİ VE YETKİLİ BABALAR DA VAR. Ne diyelim ? Evladımın şerefli askerlik görevi ve benim onu yetiştirmek için verdiğim emekler VATANA HELAL OLSUN. Şehitlerimizin ki onlar ölmediler, yattıkları mekanlar Nur’a gark olsun, Gazilerimizden de Tanrı’mız razı olsun. TANRI TÜRKÜ KORUSUN.
 
Son düzenleme:
Üst