Geçer Not Olan Kaldı Mı?

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
GEÇER NOT OLAN KALDI MI?

Her türlü ön yargıdan uzak kalarak değerlendirme yapmaya çalışıyorum!


Ülkenin, daha doğrusu halkın içinde bulunduğu durumun fotoğrafını net olarak görmek ve doğru saptamalarda bulunmak zaten görevimiz!


Ha eğer partisel, siyasal, ideolojik ya da ben merkezli bir düşünceye saplanıp kalırsak hem gerçekleri görme sorunu yaşarız, hem de halkımızı yanlış bilgilendiririz.


Zaten basının asli görevi de halka ön yargısız, yönlendirme derdi olmadan halka doğru bilgiler vermektir.


Basın genelde bunu ne kadar yapıyor, doğrusu karar vermek zor!


Sadece basının değil, ondan önce hükümetlerin, siyasal partilerin, sendikalar başta olmak üzere diğer sivil toplum kurumlarının da ülkeye ve halka karşı ciddi sorumlulukları vardır. Bunların başında da halka doğru bilgiler vermek ve doğrular üzerinde politikalar üretmektir.


Doğru elbette herkese ve her kuruma göre farklı olabilir. Ancak öyle konular var ki; herkese görelik olmaz.


Mesela; Kıbrıs sorununun geldiği nokta yorum kaldırmayacak kadar açıktır.


Türk tarafı; çözümsüzlüğün gerçek mağdurudur. O nedenle de biran önce çözüm istenmektedir. Ancak çözüm de geçmişi yaşatmayacak, yeni sorunları beraberinde getirmeyecek bir çözüm olmalıdır.


Yani; iki bölgeli, iki toplumlu, siyasal eşitliğe dayalı; eşit statüde iki kurucu devletin oluşturacağı federal bir çözüm arayışı sürerken oluşturulacak temeller sağlam olmalıdır.


Türk tarafı bu hassasiyetle hareket ediyor.


Rum bundan kaçıyor. BM tarafından tüm Kıbrıs’ın meşru temsilcisi addedildiği ve AB üyesi de yapıldığı için bu avantajlarını kullanarak Kıbrıslı Türklerle BM parametreleri zemininde bile bir uzlaşmaya ayak sürüyor.


Zaman içinde Kıbrıs Türk Halkı’nın dağılmasını ve kendi model çözümünü empoze etmeyi hedefliyor.


Bu konuda Rum siyasileri arasında zerre kadar görüş ayrılığı yoktur.


Biz de bizim halimize bakınız!


Ortak paydalarda birleşmek yerine; Rum’un siyasetine ve hedeflerine malzeme olacak duruşlar sergileyen partilerimiz var.


Öyle örgütlerimiz var ki; Rum’un söylemlerinden hiçbir farkı olmayan söylemlerde bulunuyor.


Demek ki; ulusal soruna bakış açısı ve çözümlemeler konusunda bile toplumun siyasi ve sivil kurumları arasında ciddi fay hatları bulunuyor.


Peki siyaset ve sivil toplum örgütleri Kıbrıs Türk Halkı’nın kaderini ilgilendiren bir konuda bile uzlaşma sağlayamıyorsa; halk siyasete ve sivil toplum örgütlerine neden güvensin ki?


Gelelim ekonomiye!


Açık ve net bir gerçek varsa; kamu maliyesinin, Kit’lerin; yerel yönetimlerin ciddi yapısal sorunlarla boğuştuğunu görmezden gelemeyiz.


Her taraf batakta. Sorumlu ara ki bulasın!


Ortalık toz duman. Bir karşılıklı suçlama ve yıpratma kampanyası almış başını gidiyor.


Hükümet temel sorunların üzerine gitme iradesini gösteremiyor. Yasak savma kabilinden icraatlarla, dün alınıp bu gün bozulan kararlarla, parti içi hesaplaşmalarla sorun çözmek yerine, mevcut sorunlar daha da içinden çıkılmaz hale geliyor.


Mesela; Lefkoşa Belediyesinde yaşanan ve halkın ciddi şekilde bizar olduğu sorunun ne olduğunu dahi halkımız tam olarak bilmiyor.


Her kafadan bir ses çıkıyor.


Genel bir kural vardır. Sorunun ne olduğunu tam ve gerçek olarak ortaya koymadan çözüm bulamazsınız!


Maaşlar ödenemiyor. Peki neden bu kurumumuz maaşları dahi ödeyemez konuma geldi? Neden trilyonlarla ifade edilen bir borç yükü oluştu?


Yani Başkent Belediyesi neden mali yönden iflas bayrağını çekti.


Borçları yeniden yapılandırmak bir çözüm müdür?


Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri halkın karşısına çıkacak ve şapkayı önlerine koyup bu halka açık ve net, neyin niçin olduğunu açılayacaklar. Ondan sonra da cesaretle yaraya neşter vuracaklar. İflasta ağır ihmal ve sorumlulukları varsa da istifalarını verip yargı önünde ceremesini ödeyecekler!


Muhalefet partilerine bakıyoruz! Ateşe benzinle gidiyorlar. Meclise önerge verip; borç batağının nereden kaynaklandığını araştırmak ve sorumluları toplum önüne koyacak bir tutum izlemek yerine, belediye üzerinden iktidarı nasıl yıpratırız hesapları yapıyorlar.


Yani muhalefet de sorumlu davranmıyor.


Peki ya sendika! Öyle görünüyor ki; maaşlar dışında toplu sözleşmelerle elde edilen ve bu gün için artık sürdürülemez olan bir takım astronomik yan menfaatlerden vazgeçmek istemiyor. Sorumluluk altına girip “bu durumda fedakarlık yapıp bazı fazla menfaatlerden vazgeçiyoruz.” deme cesaretini sergileyemiyor.


Neden çünkü, sendikal ortamda sendika; “bazı haklardan vazgeçti, çalışanların haklarının geriletti” görüntüsü vermek istemiyor.


Ben şahsen; Bayram Karaman’ın Dome Otel zora girdiğinde sergilediği sendikal sorumluluğu takdir ediyorum. Sorumluluk yüklenip; bazı sendikal haklardan vazgeçme cesaretini sergilememmiş olaydı; Dome Otel de K.T. Hava Yoları gibi tarihe karışacaktı!


Uzatmayalım!


Ülke sorunlarının aşılması noktasında; iktidar kadar, muhalefet partileri ve sendikaların da halkın nazarında iyi not almadıkları kesin.


Ancak sonuçta olan halka ve ülkeye oluyor. Hükümet, siyasi partiler ve sendikalar arasındaki ‘horoz döğüşü’nde kaybeden taraf halk ve ülke oluyor.


Peki çözüm nedir? Çözüm herkesin politik hesap ve hırsları bir kenara koyup, akl-ı selimle hareket etmesidir.


Ne yazık ki; bu olmazsa daha çok zor günler bizi bekliyor.
 
Üst