Gölge Etmesinler; Başka İhsan İstemez...

Hüseyin LAPTALI

Onursal Üye
Katılım
13 Ağu 2008
Mesajlar
465
Tepkime puanı
0
Puanları
0
GÖLGE ETMESİNLER; BAŞKA İHSAN İSTEMEZ...

Libya’da, Yemen’de, Ortadoğu’da, Balkanlarda ve de Çanakkale’de savaş üstüne savaş yaşayan, Anadolu İhtilali (İstiklal Savaşı) ile iyice yorgun ve bitkin düşen Türk Ulusunun bütün dikkati Türkiye Cumhuriyeti’ni güçlendirilme yönünde idi.

Lozan Antlaşması ile İngilizler Kıbrıs’ın mutlak sahibi olunca, Doğu Akdeniz’de denge kurulmuş sanılıyordu. Ancak bu denge Kıbrıslı Türklerin varlığının, milli kimliğinin ve milli kültürlerinin korunmasına bağlıydı. Bu zorunluluktan dolayı ada Türkleri sahipsiz ve ilgisiz bırakılmamalıydı. Yüce Atatürk’ün düşünceleri böyleydi.

Üstelik, 1800’lerin başından beri genişlemesini sürdüren Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması yönünde Ada’da Türklere ve İngiliz idaresine karşı katliamlar, isyanlar dahil her türlü eyleme başvuruyorlardı. Esasında artık Türklerin iki düşmanı vardı. Rumlar ve İngilizler...

Ada’nın stratejik öneminden dolayı İngilizler, Rum isteklerine karşı çıkıyor, gerektiğinde Türkleri ileri sürerek Ada nüfusunun yalnız Rumlardan oluşmadığını hatırlatıyorlardı. Bu durumda Türkler Rumların affedilmez hedefi haline geldi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1930’lu yıllarda Antalya Bölgesinde konusu; “muhtemel bir düşman kuvvetinin bölgeyi işgal ettiği” varsayımına dayanan tatbikatında Atatürk’ün subaylara söylediği şu sözler çok anlamlıdır.

“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir.”

Şimdilerde değişen ne var ki?

Ada’da meydana gelen 1931 Rum isyanlarından sonra Ankara’ya gelen ve kurulacak olan mukavemet hareketi için yardım isteyen bir Kıbrıs Türk heyetine Atatürk’ün o günlerin zor ekonomik koşulları altında büyük destek ve maddi yardımda bulunması, Kıbrıs’a verdiği bu anlamlı düşüncenin önemli göstergesidir.

Kıbrıs’ın Türkiye Cumhuriyeti için büyük stratejik önemi, Yüce Atatürk tarafından göz önünde bulundurulmuştur.

Bu bakımdan Atatürk döneminde o günlerin tüm imkansızlıklarına, maddi sorunlarına ve ulaşım zorluklarına karşın geliştirilen kültürel ve sportif ilişkilerle Kıbrıs Türkleri arasında milli bilinç güçlü tutulmuştur. Bu güçlü destek “Bir gün Türkiye gelecek bizi kurtaracak” umut gücüne güç katıyordu.

Kıbrıslı Türk gençlerinin eğitimi için özel burslar verilmiş, Türk basınına dahi örtülü ödenekten destek sağlanmıştır. Onca önemli dünya ülkesi öncelik taşırken, yeni Türkiye’nin o yokluk ve fakirlik günlerinde, Kıbrıs’ta derhal konsolosluk açılmıştır. Sonra ne oldu?

1 Nisan 1955’de kurulan ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakından başka maksadı olmayan EOKA tedhiş örgütünün yemini “Önce İngilizler Ada’dan sürülecek, sonra Türkler temizlenecek” şeklinde idi.

Bu tarihten 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar Kıbrıs Türk’ünün Vahşi Batı desteğindeki Rum Yunan ikilisi ile kan ve göz yaşı arasında şehitler vere vere boğuşması bizlere, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) teslim etmiştir.

Ey Kıbrıs Türk İstikbalinin evladı, sakın ha!..

Müzmin Kıbrıs Meselesini çözdüm diyebilmek için, sürdürülen Kıbrıs Müzakerelerini dikkate alma… Memleketine sahip çık… Erdoğan hükümeti düştüğü bataklıktan önce kendini kurtarsın. Sana, şehit, kan ve gözyaşı ile teslim edilen KKTC senin evindir. Gölge etmesinler, başka ihsan istemez…


Hoşça kalınız.

27Şubat 2014
Hüseyin LAPTALI