Harabi (Edip Harabi) HARABİ VE DEYİŞLERİ HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Edip Harabi'den Bir Deyiş Ey Zahit Şaraba Eyle İhtiram

Ey zahit şaraba eyle ihtiram
İnsan ol cihanda bu dünya fani
Ehline helaldir naehle haram
Biz içeriz bize yoktur vebali

Sevap almak için içeriz şarap
İçmezsek oluruz düçar-ı azap
Senin aklın ermez bu başka hesap
Meyhanede bulduk biz bu kemali

Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali

Sen münkirsin sana haramdır bade
Bekle ki içesin öbür dünyada
Bahs açma Harabi bundan ziyade
Çünkü bilmez haram ile helali


Harabi (Edip Harabi)
HARABİ VE DEYİŞLERİ HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:

1853 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı Ahmet Edip'tir. Harabi, sonradan şiirlerinde kullandığı mahlastır. Bazı şiirlerinde adı Edip olarak geçer.

Bahriye Birlik katibi olan Harabi, ömrünü İstanbul ve Rumeli'de geçirmiştir. 17 yaşında Bektaşiliğe giren Harabi, dünyadan göçüs yılı olan 1917'ye kadar bu yolun sadık bir bendesi ve yılmaz bir savaşçısı olmustur.

Tasavvufla ve tasavvuf üstadlarının eserleri ile yakından ilgilenmiş, hece ve aruzla yazdığı veya irticalen söylediği deyişlerle koca bir divan meydana getirmiştir. Yunus'un sevgi ve birlik duygusuna, Nesimi'nin sertliğine, Kaygusuz'un hiciv ve istihzasına, Pir Sultan'ın cesaretine bu dünyadaki deyişlerde bol bol rastlamak mümkün.

DİVAN
Harabi'nin kendi elyazısı ile meydana getirdigi divan 570 sahifelidir. Bu divanı inceleyen Nejat AN arkadaşımız şöyle yazıyor: "Edip Harabi Divanı, İstanbul'da Süleymaniye Kütüphanesinde, İhsan Mahfi kitapları arasında 98 numarada kayıtlı bir yazmadır. Şiirlerin yazılı olduğu defter arada bir sahifeleri başka renkte olan, ilk otuz sahifesi dış kenarından fare yeniğine uğramış, kalın bir defterdir. Şiirler gelişi güzel bir sırayla yazılmıştır. Sonda bir fihrist var. Bu fihristte, şiirlerin ilk mısraları ile, bunlarin hizalarında aşıkanedir, rindanedir, hezeldir, nefestir, kafiranedir, mersiyedir, hicvamizdir, felekten şikayettir, vahdet-i ilahidir, berayı latife söylenmistir, hakimanedir, duadan ibarettir... gibi izahlar var.

Şiirleri aruzla ve hece ile yazılmıştır. Şairin bu iki vezne de çok alışık olduğu hakimiyetinden anlaşılıyor. Uyakları kimi zaman göz için, kimi de kulak içindir. Rediflere rağbeti vardır. Nazım şekillerini maksadına göre seçmekte ustadir.

Edip Harabi, tasavvuf konularında olduğu kadar hiciv alanında da usta ve tecrübeli bir şairdir. Hicviyelerinin üstünde, kime niçin ve ne zaman yazıldığını gösteren notların bulunması; onların ilginçliğini artırmaktadır.

Bu arada şairi coşturan, kızdıran sebeplerin belli olması, onun hayatı hakkında da epey bilgi vermektedir.


YENİDEN DOĞUŞ
Harabi, bütün Bektaşiler gibi yeniden doğusa ermiş ve hayatına yeni bir yön vermiştir. Bu doğuş 17 yaşında olmuştur:

Berzahtan kurtuldum çıktım aradan
Onyedi yaşında doğdum anadan
Muhammed Hilmi Dede Baba'dan
Çok şükür hamdolsun geldim imkane


Çok genç yaşında, Merdiven Köyü Bektaşi Tekkesinde M. A. Hilmi Dede Baba'ya ikrar verip tarikata giren Harabi hayatının sonuna kadar bu ikrara sadık kalmış, şiir ve nefesleri ile Bektaşi edebiyatının en kudretli ustadlarından biri olmuştur.

Bektaşi olmadan önceki halini söyle anlatır: "Abdestimi alır, taştan duvare karşı bir kalkar bir yatardım. Savmı salatı bırakmazdım. Cennetle huri, gılman sevdası vardı gönülde. Beş vakte beş katardım, çok namaz kılardım, camileri gezerdim. Allah'a vasıl olmak böyle olur sanırdım."

Yeniden doğuş ona yeni düşünceler yeni inançlar getirir ve ona şu mısraları yazdırır:

Allah idi muradım
Gece gündüz onu aradım
Derlerdi hiç bulunmaz
Çünkü o lamekandır
Miraca nail oldum
Bir haylice zamandır
Hariç değildir Allah
Me'vasıdır o dergah


HER ŞEY ADEMDEDİR
Harabi, artık medrese ve mescit softalığından tamamen kurtulmuş, kendisine yeni bir kıble bulmuştur: Adem.

Ona göre herşey ve herşeyin yaratıcısı olan Tanrı ademdedir. Ve gerçek Kıble ademdir:

Vechi Harabiye gel eyle dikkat
Hakkın cemalini eylersin rüyet


Bu, Harabi'ye has bir fikir değildir. Harabi'den önce de çok söylenmiştir. Mesela, ondan 500 yıl önce Nesimi de aynı inancı şu mısralarla dile getirmiştir.

Ademde tecelli kıldı Allah
Kıl ademe secde olma gümrah
Ademdir iki cihanda maksut
Secde etmeyen ona oldu merdud
Haccı ekber kılmak istersen gel ey zahid beru
Aşıkın kalbi içinde sen bu beytullahı gör


Adını bilemediğimiz başka bir Bektaşi şairi bu konuda şöyle der:

Hararet nardadır sacda değildir
Keramet sendedir tacda değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs'te Mekke'de Hac'da değildir


Seyyit Nizamoğlu'nun divanında da yer yer bu fikre rastlamaktayız:

Bende Cennet bende tuba bendedir
Alem-i vahdette yoktur gayri hiç
Cümle mevcudat-i eşya bendedir
Gel dilersen hakkı görme Seyfiya
Gel beru gel Tur-u Musa bendedir


Bektaşi edebiyatı bu çeşit örneklerle doludur. Herşeyde Hakkı görmek ve mevcut olan herşeyde birlik ve beraberlik bulmak haline eskiler vahdet-i vücud adı vermişlerdir. İşte Harabi, vahdet-i vücuda canı gönülden inanmış ve bağlanmış bir şairdir.

Kaynak: HARABİ VE DEYİŞLERİ, (Haz. Sefer Aytekin, 1959)
 
Üst