Harekat Başlıyor

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Harekat Başlıyor



"Türk Silahlı Kuvvetleri şu dakikadan itibaren Adanın çeşitli yerlerine çıkmaya ve inmeye başlamıştır.
Harekat, bağımsızlığımızın garantisi olarak 1960 antlaşmalarının anavatanımız Türkiye'ye vermiş olduğu meşru hak ve yetkilere dayanmaktadır. Bu bir ihtilal değildir. Kıbrıs'ın bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü ve güvenliğini yeniden kurmak için girişilmiş ve sadece bu gayeyi güden sınırlı bir polis harekatıdır.Bu müdahalede, devamlı surette dost geçinmek istediğimiz ve bağımsızlığımızın ortak kurucusu olan Rum toplumuna karşı girişilmiş bir hareket değildir. Tam aksine, hak ve hürriyetleri Yunanistan'daki Cunta adına ellerinden zorbalık ve silah zoruyla alınmış Rum halkını meşru hak ve hürriyetlerine kavuşturmak, başlarına oturmuş Cunta ağalarını bertaraf etmek ve meşru hükümeti kurmaktır.

Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün koruyucusu olarak kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'ni aziz vatan topraklarında kucaklamanın, bir asırlık hasreti gidermenin sevinci ve mutluluğu içindeyiz.
Zafer bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti'nin savunucusu tüm Kıbrıslılarındır. Tanrı kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve onların ayrılmaz bir parçası olan mücahit ordumuza kuvvet bahşetsin. Zafer nasip eylesin. Zafer haktan yanadır."
Bu satırlar, Lefkoşe'deki Türk "Bayrak Radyosu"nda konuşan Türk toplum lideri Rauf R. Denktaş'ın sözleriydi. Denktaş, Kıbrıs halkına ve tüm dünyaya harekatın başladığını açıklıyordu.
Türk ordusunun 20 Temmuz sabahı Kıbrıs'a çıkarma yapacağı, 19 Temmuz 1974 gecesi Bayraktar Kurmay Albay Arif Eryılmaz aracılığıyla bildirildi. Denktaş, bu olayı şöyle anlatmaktadır:
"Sarıştık, ağlaştık, sevinçten gözlerimiz yaşarmıştı. Bana verilen talimat; 'Sabah 05.00'e kadar kimseye bir şey söyleme' şeklindeydi. Ancak söylemeden yapılacak işler de vardı. Karargahın toplanması, taşınması, radyoya televizyona verilecek beyanatların hazırlanması, tercümesi. Bunun için saat 22.00'yi zor bekleyebildim. Bundan sonra arkadaşları bir bir çağırdım. Bakan arkadaşları, müsteşarları. Kendilerine her tebligatı yaptığımda, 'Yarın sabah geliyorlar' dediğimde, evvela bir sevinç, öpüşme, ağlaşma; sonra 'eve gidip geleyim' istekleriyle karşılaştım. 'Hayır, artık bu kapıdan çıkamazsınız, Türk ordusu gelinceye kadar burada kalacaksınız' dedim ve öyle yaptık."
Rauf Denktaş, radyo konuşmasından sonraki heyecanını da şöyle açıklamaktadır:
"Gecikmeyle de olsa, evvela derinden top sesleri gelmeye başladı, sonra arkasından uçakların paraşütçüleri indirmeye başladıklarını gördük. O an etrafımda olanların yerlere kapanıp, toprağı öpüp, 'şükürler olsun' dediklerine tanık oldum."
Adana, Antalya, Konya havaalanlarından belirli zaman aralıklarıyla kalkan jetlerden ilk filo, Girne ve Lefkoşe üzerine geldiğinde saatler 05.25'i gösteriyordu. Bu saatte görünürde herhangi bir Rum askeri faaliyeti olmadığından uçaklar ateş etmiyor, sadece varlıklarının ve gürültülerinin verdiği baskı etkisiyle yetiniyorlardı. Onbinlerce yabancı turist, BM Barış Gücü askerleri, İngiliz üsleri, Türkler, Rumlar o küçük Adada iç içe ve adeta kucak kucağa idiler. Küçük bir yanlışlık veya bombaların biraz sağa-sola kayması yüzünden günahsız sivil insanlar ölebilirdi. Bu nedenle, Hükümetin direktifine uygun olarak; Rum uçaksavarları ateş edene kadar, Türk uçakları ateş etmediler.
Türk tarafında büyük bir sevinç ve coşku, Rum tarafında ise büyük bir korku ve telaş vardı. Türk jetlerinin sesleriyle uyanmak, bir Türk müdahalesiyle karşılaşmak bekledikleri bir şey değildi.
Türk jetlerinin Kıbrıs göklerine ulaşmasından 35 dakika kadar sonra, bu sefer Girne üzerinden başka Türk uçaklarının geldiği gözlendi. Bunlar savaş jetleri değil, pervaneli taşıma uçaklarıydı. Taşıma uçakları, hava indirme birliklerini Kıbrıs semalarına bırakıyordu. İlk paraşütün yere indiğinde, ilk Türk askeri Adaya ayak bastığında saatler 06.05'i gösteriyordu.
Beş dakika sonra, saat 06.10'da, Hava İndirme Tugayı'nın ilk paraşütçülerini indiren ilk taşıma uçakları Türkiye doğru döndüklerinde, Başbakan Ecevit, Ankara Radyosu'nda konuşuyordu:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'a indirme ve çıkarma hareketi başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki, kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışma olmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Adaya gidiyoruz.
Bu karara, ancak tüm politik ve diplomatik yolları denedikten sonra mecbur kalarak vardık. Bütün dost ülkelere, bu arada son zamanlarda yakın görüşmelerde bulunduğumuz dost ve müttefiklerimiz Birleşik Amerika'ya ve İngiltere'ye meselelerin müdahalesiz halledilmesi, diplomatik yollardan halledilmesi için gösterdikleri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bilirim. Eğer bu çabalar sonuç vermediyse, elbette sorumlusu bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir.
Tanrının milletimizi ve bütün insanlığı felaketlerden korumasını dilerim."
Haber, gerek Türkiye'de, gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde büyük heyecan yaratmıştı. ABD'li bir yetkili, ABD Dışişleri Bakanı Kissinger'in haberi ilk aldığında takındığı tavrı şöyle anlatmaktadır:
"Kissinger, Başkan Nixon ile görüşmek için gittiği San Clemente'de şerefine verilen bir davetteydi. Koruyucularından biri yanına yaklaştı, küçük bir kağıt verdi eline. Süper K'nin (Kissinger'in) kahkahalar atan yüzü birden ciddileşti ve davet sahiplerini dahi görmeden hemen ayrıldı. Arabasında giderken verdiği ilk emir, olağanüstü durumlarda toplanan grubunu çağırtmak ve Sovyet Dışişleri Bakanı Gromiko ile konuşabilmek için hazırlıkların yapılmasını istemekti. Fransız ve İngiliz elçileri ile de görüşmek istiyordu. Kissinger'in işi ilk kez ciddiye aldığı kanısı o zaman geldi bize."
Kissinger için haber tam bir sürpriz olmuştu. Ona ulaşan Amerikan istihbarat raporları, 1964 ve 1967'de olduğu gibi Türklerin bu kez de Yunanlılara karşı diplomatik baskı yapmak istedikleri ve gemilerin yine yarı yoldan dönecekleri merkezindeydi. Sisko'nun alarm veren haberleri bile bu düşünceyi değiştirmeye yetmemişti. BM ve NATO'da da tam bir şok yaşanıyordu.
Radyodan haberleri dinleyen Türkiye halkı sabahın erken saatlerinde gazeteleri kapışıyordu. Ancak sabah gazeteleri bir gün önceki haberlerle doluydu. Bugün toplanacak TBMM'den Hükümetin yetki isteyeceği haberleri yer alıyordu. Müdahale haberini atlayan gazeteler, ikinci baskılarını çıkarma telaşına düşmüşlerdi.
Türk Hava İndirme Tugayı'nın ilk paraşütçülerinin Adaya ayak basmasından iki saat kadar sonra, saat 08.10'da, Girne tarafından uzun bir kol halinde gelen helikopterler göründü. Beşparmak Dağları'nı Lefkoşe'ye doğru Güneye aşan ilk helikopter filosu Kırnı Havaalanı ve çevresine indiklerinde saatler 08.20'yi gösteriyordu. Hava İndirme Tugayı birliklerinden sonra şimdi de Komando Tugayı birlikleri geliyordu.
Beşparmak Dağları ile Lefkoşe arasındaki ova, 20 Temmuz sabahının ilk saatlerinde değişik tipte uçakların gürültüleri, paraşütle atlayan, helikopterden inen ter içinde koşan Mehmetçiklerle müthiş bir hareket kazanmıştı. İçindeki komando erlerini boşaltan helikopterler vakit geçirmeden Güney Anadolu'da Taşucu bölgesindeki bir başka komanda taburunu getirmek için Türkiye'ye doğru havalanıyorlardı. Türk jetleri yine havalardaydı; ve herhangi bir tehlikeyi önlemek için hazırdı.
İlk çıkarma gemisi, Komando Tugayı'nı ilk getiren helikopterin yere konmasından 30 dakika kadar sonra saat 08.50'de Girne batısındaki bir küçük plaja kapağını attı. İçindeki asker ve malzemeyi boşaltan çıkarma gemisi hemen kıyıdan uzaklaşıyor, geriden gelmekte olan diğer çıkarma gemisine yer açıyordu. Havada dolaşan jetler gibi donanma savaş gemileri de çıkarma bölgesinin açıklarında, belirecek bir düşman direnişini kırmak için hazır bekliyordu. O ana kadar ne Beşparmak Dağları'nın Güneyindeki hava indirme bölgelerinde, ne de Beşparmak Dağları'nın Kuzeyindeki çıkarma bölgesinde kayda değer bir düşman direnişi ile karşılaşılmamıştı. Kıbrıs Rum Milli Muhafız Ordusu baskına uğramıştı.
Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Klerides, o sabahı şöyle anlatmaktadır:
"Sabahır erken saatlerindeydi, birden patlamalar duydum. Hemen kalkıp pencereyi açtım ve gökten bir takım paraşütçülerin indiğini ve jetlerin dolaştığını gördüm. Radyoyu açtım, Türk donanmasının bombardıman yaptığını veriyordu haberlerde. Bir süredir korktuğum başımıza gelmişti. Hemen giyinip dışarı fırladım ve bir hükümet yetkilisi, karar verecek birini aramaya başladım. Sampson tüm gösterişine rağmen idareyi tamamen eline alamamıştı ve işi yürütemeyeceğini de anlamıştı."
KAYNAK:
Artuç, İbrahim-; Kıbrıs'ta Savaş ve Barış, Kastas Yayınları, İstanbul 1989, s. 157-166.
 
Üst