Harp Sanatı'nın Ana Hatları

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
1.Tanıtma


Clausewitz doktrinlerinin ışığı altında barut tüketmekte olan bugünün askeri dünyası antonie henry jomini dışında bütün bilgilere sahip bulunmamaktadır.
clausewitz ve jomini gibi, şahsiyetleri birbirine zıt olan bu iki büyük deha, harp tarihinin en ilgin çelişkilerinden birisini oluşturmuşlardır. nasıl bugünkü askeri literatürün önde gelen şahsiyeti clausewitz ise, bundan bir asır kadar bir zaman önce de askeri deha dendiği zaman ilk akla gelen jomini ismiydi.

Bugün harp tarihine rastgele göz atanlar tarafından bile bilinen prusyalı clausewitz'in çalışmaları o zamanlar eşi ve birkaç önde gelen asker düşünür dışında pek kimse tarafından bilinmiyordu. askeri literatür clausewitz'in gerek askeri gerekse entellektüel dehasından çok şey kazanmış fakat jomini'nin yazdıklarını ihmal etmekle de büyük bir bilgi kaynağından yoksun kalmıştır.
napolyon'un ordusunda hizmet veren ve sonra da rus ordusunda generalliğe yükselen jomini, aslında isviçreli olup, modern askeri düşünceyi oluşturanların en önde gelenlerinden biridir, harp tarihinde napolyon'un dışında hiç kimsenin modern harp doktrinlerinin gelişmesinde bu kadar çok etkisi görülmemiştir. napolyon'un bu etkisine neden olan ise antonie henry jomini'den başkası değildir.

Aplerden waterloo'ya doğru uzanan yıllar boyunca napolyon modern harbin prensiplerini ortaya koymuştur. broglie ve bourcet'ten esinlenerek ve iskender, hannibal ve sezar'dan ders alarak piyade kolorduları ve tümenlerinin destek silahlarıyla birlikte askerî kuruluşların değişmez bölümleri olduğunu, kazandığı zaferlerle ispatlamıştır. pierre bourcet tarafından başlatılan ve berthier ve thiebault tarafından geliştirilen napolyon, karargâh sisteminin temel özellikleri bugüne kadar varlığını sürdürmüştür.

yeni oluşan "ordulaşmış ulus kavramına karşı napolyon, bilimsel ve analitik planlamaya; düzenli bir kârargâh çalışmasına ve taarruzi harekâtın tırmanmasına dayanan esnek harp prensibini benimsemiştir.
eski dünyanın iyice aşınmış muharebe alanları napolyon'un ana maddelerini karıştırarak modern harp kavramı meydana getirdiği deney tüpleri idi. yeni dünyada fort sumpter'den appotamox'a uzanan kanlı muharebe alanları napolyon'un harp doktrinlerinin tatbikat alanlarıydı, çünkü amerikan iç harbinde de kuzeyli ve güneyli generaller napolyon'un teorilerinden ve metodlarından büyük ölçüde istifade etmişlerdir.

birçok iç harplerde generallerin bir elinde kılıç diğer elinde ise jomini'nin "harp sanatı" kitabı bulunduğunu söylemek yerinde olur, tümen ve kolorduların ustalıkla manevra yapması şeklinde bilinen napolyon tekniği amerikan iç harbinde değişmez kurallar olarak benimsenmiştir.
bugün amerika'nın yüksek komuta kademesinde napolyon devrimi incelemiş ve alınan dersleri tatbik etmekte olan birçok general bulunmaktadır. napolyon'un etkisine kadar olan zinciri bugünden başlayarak geriye doğru takip. edecek olursak jomini'nin yazılarının, napolyon tekniğini amerikan iç harbi'nin askeri düşüncesine aktardığını ve bu tekniğin de modern muharebe kurallarının gelişmesinde önemli yer tuttuğunu anlarız. jomini'nin yazılarını iyice anlamak için önce kendisini tanımak gereklidir.
antonie henry jomini, 1779 yılında fransız isviçresi'nin vaud,kantonunda dünyaya geldi, ataları italya'dan göç etmişti.

tahsilini bitirdikten sonra paris'te bankacılığa başladı. çok geçmeden bir bankacının sade ve tek düze hayatının napolyon'un komutası altındaki fransız ordusunun verdiği yüksek düzeydeki imkanlarla kıyaslanamayacağını anladı. savaşın jomini'ye ticarette daha garantili bir meslek hayatını mı vaad ettiği yoksa napolyon'un çekiciliğine mi kapılarak bu mesleği seçtiğini tahmin etmek zordur. belki de genç jomini'nin her iki fikrin etkisi altında onyedi yaşında kendisini fransız ordusunun içinde bulduğu tahmin edilebilir. napolyon'un ordusunda asker olabilmek için fransız gençliği can atarken jomini bir ömür boyu sürecek meslek hayatına karargahta ikmal işlerini düzenleyen küçük bir makamla başladı. orduda daha büyük olduğundan jomini bu kademelere yükselmeyi aklına koymuştu. jomini hırslı bir insandı. öğrenme arzusu ve kabiliyetleri bir araya gelince mücadeleyi kazanması doğaldı.

mesleki tutkusu ve kendine güveni sayesinde jomini zamanının en büyük askeri dehalarından biri oldu ve bu durumu onun birçok düşman edinmesine yol açtı. geçici barış devresinde jomini büyük frederik'in :seferlerini içeren ilk eserini verdi. bu, büyük bir eser olmakla birlikte onun askeri konulara olan ilgisinin savaş kahramanlığından daha öteye gitmesine yol açtı. eserin bir kopyasını napolyon'a ulaştırmayı başardı. napolyon boş zamanlarında bu eseri inceledi. napolyon, eserin yazarının, kendi askeri metodlarının özünü anlayan bir yazar olduğunu hemen farketti. o, jomini'yi takdir etmekle hata etmemişti çünkü eser harbin kendisine göre olan yorumlarını içeriyordu. jomini'nin tanınmasının esasını da bu sağladı. napolyon ordularının en belirgin özelliklerinden biri de tespit edilen yetenekli kişilerin yeteneklerinin terfi mükafatları ile geliştirilmesi idi. napolyon genç isviçreli kurmay subayda büyük bir askeri deha keşfetmişti. 1801 yılında 27 yaşındayken albaylığa terfi etti ve o yılın aralık ayında mainz'deki karargahta görev için emir aldı.

her insanın hayatında başarıya ulaşmak için aşması
gereken en azından bir büyük engel vardır. küçük ölçüde hiçbir iş yapmamış olan jomini'nin karşısına aşılması gerçekten güç olan ilk engel çıktı. fransız yüksek komuta heyetine giden yolu tıkayan bu engel napolyon'un kurmay başkanı berthier'di. berthier ve jomini arasında başlayan ve her ikisinin ölümleriyle sona eren bu kötü düşmanlık akıl ile karakter arasındaki savaşın bir sonucuydu. her ikisi de bu özellikleri fazlasıyla paylaşıyordu. bununla birlikte her iki de hırslıydı.

Bu ihtiras o kadar ileri gitti ki sonunda berthier napolyon'u leipzig savaşından sonra terk etmekle tarihin en kötü fırsatçılarından birisi olduğunu ispat etti. jomini ise beautzen savaşından sonra fransız ordusuyla ilişkisini keserek rus ordusunda görev aldı. bu durum napolyon'un en yakın destekçileri arasında, jomini'nin vatan haini olarak nitelendirilmesine yol açtı. onun böyle sıfatlara layık olup olmadığı, hala napolyon tarihçileri arasında başlıbaşına tartışılan bir konudur. bu konuya daha sonra değineceğiz.

iki subay arasındaki düşmanlık o kadar büyük boyutlara ulaştı ki, 1809'daki wagram savaşından sonra jomini napolyon'un karargahında berthier'in emri altında çalışmaktansa istifa etmeyi tercih etti. napolyon böyle parlak bir zekayı tek bir amaçla kullanamazdı.
bundan dolayı jomini'ye orduyu terk ettirmek yerine onu paris'e italyan savaşlarının tarihini yazmak için özel bir göreve tayin etmeyi tercih etti. berthier ile jomini arasındaki rekabet napolyon'un fazlasıyla ilgisini çekmişti. o, bu rekabeti kendisine kabiliyetli kişiler tarafından verilen hizmetlerin sonucu olarak görüyordu. o, belki de yetenek ve karakterin birarada gittiğini farketmişti, fakat kendisini, yıldız oyuncuları birarada çalıştırmakla memnun görünen bir bale idarecisi gibi görmekten de bir parça tiksinti duymuştu.

paris'teki özel görev jomini'yi kızağa almak gayesiyle verilmemişti. 1813 lutzon savaşından kısa bir süre önce, napolyon bu göreve son verdi ve jomini'yi mareşal ney'in komutası altına kurmay başkanı olarak tayin etti. mareşal ney'in komutası altında jomini kendisinin askeri bir danışman ve teorisyenden daha ileri bir düzeyde olduğunu kanıtladı. jomini kendisini mareşal'in yanında napolyon devrinin en büyük savaşlarının içinde buldu.
jomini'yi ney'in kurmay başkanı olarak tayin eden napolyon, zaferlerinin en önemli anahtarlarından biri olan kurmay başkanlarındaki isabetli tayinlerden birini yapmakla kabiliyetini ispat etmişti. ney, yiğit, kabiliyetli ve coşkulu bir liderdi fakat entellektüel bir general olmaktan uzaktı.

jomini'yi yanına tayin ederek napolyon, ney'in muharebe idareciliğinin askeri bilgiyle bütünleşmesini sağlamıştı. bu bütünleşme savaşların kazanılmasında büyük etki sağladı. bautzen'de napolyon'dan ney'e gelen emirler geciktiği zaman jomini, napolyon'un düşüncelerinin uygulayıcısı olduğunu şaşırtıcı bir şekilde ispatladı. ney'e bir seri harekât tarzları tavsiye etti. ney bunları uyguladığında sonradan gelen napolyon'un emirlerine aynen uyduğunu gördü.

jomini beutzen'de ney'in kurmay başkanı olarak çalışırken rütbesi tuğgeneral'di. jomini'nin yetenekli bir kurmay başkanı olduğunu anlayan mareşal ney onun tümgeneralliğe terfi etmesi için gerekli tavsiyede bulundu. fakat berthier imparatorluk ordusunun kurmay başkanı iken, jomini böyle bir rütbeye terfi edemezdi. berthier bu terfiye engel oldu ve onu bazı emirleri zamanında tatbik etmemekle suçlayarak tevkif edilmesini emretti, bu durumda jomini daha fazla dayanamazdı. hem fransa'nın düşmanlarıyla hem de berthier'1e aynı anda savaşamayacağını anlayan jomini, fransız ordusuyla ilişkisini keserek rus çarı alexander'ın emrine girdi.
bu askerliğe yakışan bir hareket tarzı olmamakla beraber, jomini'nin lehinde hafifletici sebepler vardı. kendisi isviçre'li olduğundan fransa'ya karşı bir vatan haini olarak nitelendirilemezdi.

çünkü bir fransız vatandaşı değildi. defalarca yüksek düzeydeki yeteneğini ispatlamıştı. kendisinden daha az yetenekli kişilerin terfi ettirildiğini görmüştü. defalarca berthier'in hakaret niteliğindeki hareketlerinden ızdırap duymuştu. daha önceden müraacat etseydi şimdi rus ordusunda daha yüksek mevkilerde bulunurdu, bütün bunlara rağmen tarihin en büyük komutanlarından biri olarak gördüğü napolyon'un ordusunda hizmet etmeyi tercih etmişti, bautzen'den sonra maruz kaldığı bu düşüncesizce davranış bardağı taşıran son damla olmuştu.
jomini'nin fransız ordusundan rus ordusuna geçici ilginç bir hikâyedir, bautzen'den birkaç yıl önce rus çarı alexander ordusunun entellektüel yeteneklere sahip olan bir generale ihtiyacı olduğunu ve böyle bir generalin istihdam edilmesinin faydalarını hissetmiş ve jomini'ye orgeneral rütbesiyle rus ordusunda görev teklif etmişti. alexander teklifi jomini'ye gönderdi. jomini görevi kabul etmemekle beraber geri de çevirmedi.

benimsediği "stratejik ihtiyat" teorisini uygulayarak harpten sonra kendisine teklif edilen görevin dokümanlarını. yedekte sakladı. mareşal ney'in tavsiyesine rağmen terfi ettirilmemesi. hayal kırıklığına uğramasına neden oldu ve bu sebepten rusya'ya gitti. bu durum, onun sanki teklifi aldıktan sonra uzun. zaman düşünmesine ve karar vermesine yol açmış gibi görüldü.
rus ordusuna girdikten sonra jomini üniformasını değiştirdi ama düşünce tarzını değiştirmedi, orgeneral olarak çalıştığı yeni rütbesinde etkili yazılarına devam ederek rus askeri düşüncesini daha yüksek düzeye çıkartmak için gayret etti. rus askeri düşüncesini yükseltme çabaları arasında 1832'de kurduğu nikola askeri akademisi de bulunmaktadır.

ilerleyen yıllar onun çalışma hızını kırmadığı gibi kaleminin keskinliğini de körletmedi. bunun sonucunda ciltlerce harp tarihi ve askeri teori kitapları yazdı. zamanın süper güçlerinin liderleri onu bir askeri danışman olarak kabul ettiler. onun tavsiyelerine birçok askeri kurum tarafından aranır duruma geldi.
jomini 1869 yılında paris'te öldü. hayatının son yıllarında dünyanın en büyük askeri danışmanlarından biri olarak bilinmesinden büyük memnuniyet duyuyordu. onun kitapları askeri eğitimin temel esasları. olarak kabul
edilmişti.

bir insanın uzun ömürden dolayı mutlu olması gerektiği her
zaman söylenir. rütbe, zenginlik, prestij ve şöhret onun sevdiği şeylerdi, fakat bütün bunlardan fazla onun doksan yıl yaşamasına neden olan iç huzurunun nedeni belki de birçok kitapların yayınlanması dolayısıyla bethier'in askeri şöhretine sayısız edebi darbelerin indirilmesi olmuştur. bunu yapmak yaşlı generalin en büyük zevklerinden biriydi.
jomini bir yazar olarak çok verimli bir insandı. meslek hayatı boyunca harp tarihi ve askeri teori üzerine birçok kitap yazmıştır. bu kitaplarına ilâve olarak kendisine karşı yapılan eleştirilere verdiği cevapları içeren birkaç el kitabı da bulunmaktadır. tarihi eserleri arasında büyük frederik'in savaşları, fransız devrimindeki savaşlar ve napolyon'un zaferleri bulunmaktadır.

önemli eserleri arasında traite des frandes operations militaires (sekiz. cilt, paris 1804-1816), histoire critique et militaire des guerres de la revalution,ıntroduation a 1'etude des grandes combinations de la strategie et de la tactique, precis tactique, precis politique et militatre de la campaque de 1815 gibi eserleri bulunmaktadır.)
onun. traite des grandes operations isimli eseri napolyon'un dikkatini üzerine çekmesine neden olmuştur, jomi'nin yazıları sadece tarihi tekrar etmekten ve teorik rüyaları yazmaktan ibaret değildir. napolyon jomini'yi harp hakkında düşünen adam olarak takdir ettiği zaman hatalı değildi, o sadece olanları anlatmadı bunun yanında neden bazı harekâtın başarılı, neden diğerlerinin başarısız olduğunu açıklamaya çalıştı. bir muharebenin başarılı olması için gerekli temel prensipleri bulmaya çalıştı. traite isimli eserinde "harpte iyi sonuçların alınabileceği temel prensipler daima bulunmaktadır. bu prensipler silahların çeşitlerine, zamana ve yere bağlı olarak değişmez" sözleriyle harbin temel prensiplerinin var olduğunu araştırmıştır. bugün bu sözler harp sanatını öğretenler tarafından da doğrulanmaktadır.

teorik yazılarında modern ve örneklerle açıklanan eğitim tekniğini benimsemiştir. diğer askeri teorilerden ayrı olarak değerlendirmelerinde sadece "ne" sorusunu değil "niçin" sorusunu da düşünmüştür. bir kimse onun son eserlerini okuduğunda ileri sürdüğü fikirleri okuyucularının kafasında açıklığa kavuşturmaya çalışan bir öğretmen olarak öğrencilerine hitabettiğini anlar. askeri metodları okuyanlar tarafından en büyük otorite olarak kabul edildiği için onun kitapları ders kitabı olarak kullanılmıştır. jomini kasıtlı olarak bir öğretmen gibi yazmıştır. summary isimli kitabın önsözünde bunun prens ve devlet adamları için en uygun kitap olduğunu belirtmektedir.
onun, napolyon'un muharebe tekniğini analiz biçimi harp tarihi'ni okuyanları şaşırtır çünkü bu analizler biçim ve içerikleri itibariyle zamanımızın modern askeri eğitim sisteminin aynısıdır.

kalem ve kılıcı birbirine kaynaştırdığı meslek hayatı
boyunca jomini teorilerini tarihi harp prensiplerinin ışığı altında açıklamıştır. traite, harbin temel prensiplerini içeren ilk önemli eseridir. traite'nin basımını takip eden yıllarda diğer kitaplarını da aynı prensiplerin ışığı altında yazmıştır. hatta bir bakıma can sıkıcı gibi görünen "vie politique et militaire de napoleon" isimli eserinde imparatora karşı olan sevgisi onu napolyon'un tekniğinin temel harp prensipleriyle karşılaştırmaktan alıkoymamıştır. wagran savaşından önce tuna nehri'nin geçilmesi sırasında ordunun tehlikeye düşmesinin hatalı bir karargah çalışmasının sonucu olduğunu açıkça belirtmiştir. ney'in charlermi'deki yanlış davranışının nedeninin, napolyon'un vendame'ye iletilen emirlerinin hatalı anlaşılmasından dolayı meydana gelen idari işlemlerden doğduğunu belirtmekten kaçınmamıştır. napolyon'un rusya seferindeki hatalarını kesin olarak sıralamış, yüksek düzeyde ve tarafsız bir eleştiriyle diğer harp tarihçilerinin ulaşamayacağı kesin sonuçlara varmıştır. jomini'nin napolyon'a karşı olan tarafsız davranışı şu sözleriyle açıklığa kavuşmaktadır.

"denilebilir ki, napolyon bu dünyaya general ve devlet adamlarının nelerden kaçınmaları gerektiğini öğretmek için gönderilmiştir. onun zaferleri tatbikat, cesaret ve maharetlere nerelere ulaşılabileceğini, başarısızlıkları ise nelerden kaçınılması gerektiğini öğretmiştir. jomini'nin önceden yayınlanan bütün eserleri 1838'de basılan harp sanatı isimli kitabının teorik temellerini oluşturmaktadır.
harp sanatı isimli eseri onun çeyrek asırdan fazla bir zamandan beri izah etmeye çalıştığı. teori ve doktrinlerin bağdaştırılmasını içerir. önceki kitaplarında şekillendirdiği birçok fikirler dikkatli olarak elekten geçirilmiş, ve harp sanatı kitabında son şeklini almadan önce mükemmel muhakeme kudretinin ışığı altında değerlendirilmiştir. bu kitabın askeri düşünceye büyük katkıları olduğu bilinmektedir. kitap bütün önemli dillere çevrilmiştir.
jomini 19 uncu asrın başındaki düzensiz askeri terminolojiye müsamaha etmemiştir.

terimlerin açık bir şekilde tarif edilmesini askeri düşüncenin gelişmesinde ön şart olarak kabul ettiği için tarifler harp sanatı kitabının ana hatlarını teşkil eder,
tariflerin gerekliliğine fazlasıyla inanarak faydalarını da savunmuştur: onun birçok tarifleri değişikliğe uğramış pek azı zamanımıza kadar gelebilmiştir. örneğin; jomini harekât alanını, "ister kendilerine veya müttefiklerine; isterse korku veya ilgiden dolayı harbe itilen zayıf devletlere ait olsun, birbirine taarruz eden iki gücün kapladığı bütün memleketlerdir" şeklinde tarif eder. amerikan ordusundaki sahra hizmetleri talimnamesi ise harekât alanı "harbin cereyan ettiği ve etmesi muhtemel olan kara, deniz ve hava sahalarını ihtiva eder", diye tarif etmektedir, bugünün tarifinin jomini'ninkinden daha mükemmel olmasına rağmen dikkati çeken noktanın, her iki tarifinde esasta şu iki düşünceyi içermesidir. "harekat alanı muharebeye giren alanlar olduğu kadar muharebeye girmesi muhtemel olan alanlardır.."

jomini stratejiyi, harita üzerinde bütün harekat alanını içine alan harp yapma sanatı diye tarif eder. amerikan resmi ordu sözlüğü stratejiyi "muharebe düşman üzerine üstünlük sağlamak ve bu üstünlüğü devam ettirmek amacıyla askeri kuvvetleri ve techizatı kullanmak ve planlama yapmaktır" diye tarif eder. strateji yüksek düzeyde yapılan planlamaların bütünüdür. bu tariflerde de görüldüğü gibi modern düşünce, bir asır önce kaleme alınan jomini'nin yazılarıyla aşağı yukarı aynen çakışmaktadır.

o zaman olduğu gibi şimdi de strateji harbin geniş bir anlamda ele alınmasıdır.
taktiğin tarifinde ise düşünce ve kelimelerde daha büyük bir benzerlik bulunmaktadır. jomini taktiği, ordunun muharebe alanında yaptığı manevralar ve birlikleri hücuma hazırlayan çeşitli düzenlerdir diye tarif eder. amerikan ordusu sözlüğü ise; "birliklerin muharebede sevk ve idaresi, muharebeden önce ve muharebe esnasında yapılan yer değiştirmelerin planlanması ve idare edilmesi, muharebe gücünün muharebe alanında kullanılması
sanatıdır" diye tanımlar.

jomini'nin yazıları ile bugünkü talimnameler arasında daha detaylı bir karşılaştırma yapacak olursak, bilhassa muhtelif sınıfların imkan ve kabiliyetlerinin tanımı üzerinde açıkça benzerlikler olduğunu görürüz. hatta bazı durumlarda aynı kelimelerin dahi kullanıldığını görmek bizi şaşırtır. harp sanatı isimli eserinde jomini her sınıfı ayrı ayrı ele almış, onların imkan ve kabiliyetlerini ve zayıf noktalarını genel terimlerle belirtmiştir. amerikan sahra hizmetleri talimnamesi de aşağı yukarı aynı terimleri kullanır.

sahra hizmetleri talimnamesi'nin 25 nci paragrafı harbin nihai hedefine ulaşması için bütün sınıfların koordineli bir şekilde kullanılması üzerinde durarak modern askeri metodların ana fikrini belirtmektedir, sahra hizmetleri talimnamesi şöyle der; "hiçbir sınıf tek başına harbi kazanamaz. bütün sınıfların ve hizmetlerin koordineli bir şekilde kullanılması. başarı için esastır. her sınıf ve hizmetin özelliği onu kendi özel fonksiyonlarının icrasına uygun bir duruma getirmiştir. yüksek komuta heyeti bütün sınıfların faaliyetini koordine eder ve yönetir ve böylece güçlerini artırarak istenilen sonucun elde edilmesini sağlar.
jomini bu düşünceleri yüzyıl önce şöyle yazdı:"çeşitli sınıfların arazinin özelliklerine, hedefe ve düşmanının muhtemel durumuna göre bir uyum içinde mevzilenmelerini tavsiye ederim.

sınıflar kendi özelliklerine en uygun bir şekilde koordineli olarak kullanılmalıdır. sınıfların birbirini destekleyecek şekilde mevzilenmelerine dikkat edilmelidir. temel askeri kavramların ortaya atılmasının tekniğindeki ve kavramların kendilerindeki bu benzerlikler birer rastlantı değildir, amerikan sahra hizmetleri talimnamesinin jomini'nin harp sanatı kitabının bir karşılığı olduğunu söylemek yerinde olur.
jomini bu kitapta 19 ncu yüzyılda napolyon'un harp sisteminden ortaya çıkan temel harp doktrinlerini belirli bir sisteme göre düzenlemiştir, bugün için geçerli olan harp doktrinlerinden çoğunun aslı jomini'nin fikirlerinden gelmektedir.

napolyon devri temel askeri kavramların ortaya çıkması kadar askeri konuların içeriğinin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. bu durum ise askeri alanlarda yazılan eserlerin çoğalmasına yol açmıştır. 1780-1831 yılları arasında ortaya çıkan askeri yazarların en bellibaşlı olanları jomini ve clausewitz'dir. bu iki çağdaş prusya'lı ve isviçre'li yazar modern harp tarihinde insan tabiatını konu alan en ilginç çalışmalardan birini bilim dünyasına sunmuşlardır. iki yazar arasında oldukça fazla benzerlikler olduğu kadar inanılmaz zıtlıklar da bulunmaktadır. her ikisi de profesyonel asker olup her ikisinin de analiz ve inceleme yetenekleri çok üst düzeydedir. her ikisi de yüksek rütbe ve şöhret sahibi olmak istedikleri halde bunu tam anlamıyla başaramamışlardır.
jomini müstakil komuta edecek rütbeye ve mareşalliğe çok yaklaştığı halde bunu başaramamış, clausewitz ise aynı şekilde müstakil yüksek komuta arzusuna ulaşamamıştır. ikisi de askeri yaşamlarının büyük bir bölümünü karargahlarda geçirmişler, küçük karargah görevlerinden kolordu kurmay başkanlıklarına yükselmişler, jomini mareşal ney'e kurmay başkanı olarak hizmet etmiş, clausewitz ise prusya ordusunda aynı görevi yaparak 1815'te wavre ve ligniy savaşlarına katılmıştır.
işin ilginç tarafı her ikisi de kabiliyetlerini değiştirmek zorunda kalmışlar ve yabancı ordularda görev yapmışlardır.,jomini, berthier'den kurtulmak için fransız ordusunu terk etmiş, clausewitz ise ııı.üncü frederik ile napolyon arasındaki barış anlaşmasının şartlarına bağlı kalmamak için¦ prusya ordusunu terk etmeyi tercih etmiştir. çok daha ilginç olan bir benzerlik ise ilgili memleketlerle bağlarını kopardıktan sonra her ikisi de rus ordusunda görev yapmalarıdır.

jomini 1813 bautzen savaşından sonra çar'ın emrine girmiş clausewitz ise aynı yıl rus ordusunda görev almıştır. bununla birlikte jomini askerlik mesleğinin geri kalan kısmını rusya'da geçirmiş, clausewitz ise iki yıl sonra prusya ordusuna geri dönmüştür. her ikisi de napolyon devrinin savaşlarına katılmış ve hem askeri hem de entellektüel bakımdan bu devrin ürünleri olmuşlardır. her ikisi de hayatlarını askeri eserler yazmaya vermiş ve bu eserlerin napolyon devrinin ürünleri olduğuna inanmışlardır. bu sebeplerden dolayı her ikisi de askeri literatürü takip edenler tarafından napolyon'un yorumcuları olarak bilinmektedir. meslekleri arasındaki benzerliklerin aksine ikisinin şahsiyetleri arasında büyük zıtlıklar görülür. clausewitz emekli olmuş bir kişi görünümündedir. eşi onu, ışığı ve gerçeği arzulayan, basit menfaatlerden, her türlü huzursuzluktan ve bencil arzulardan uzak bir adam olarak tanıtır. gözlemlerden anlaşıldığına göre onun askeri gerçekçiliği araması ve askeri literatüre yeni katkılar sağlamaya çalışması kendi seçtiği mesleğinde tam anlamışla başarı sağlayamaması duygusundan ileri gelmektedir.

diğer taraftan jomini biraz bencilliğini kabul eden çok huzursuz, kalbi ihtirasla yanan bir insandı.
bundan dolayı napolyon devrinin bu iki dehasının aynı içerikli teorileri ortaya atmaları doğaldı. jomini için "harp sanatının özeti" ve clausewitz'in "harp hakkında" isimli eserleri karşılaştırıldığında harp teorilerinin birçok ortak yönleri ortaya çıkar.
clausewitz''e atfedilen birçok kavramların eşdeğerli olanları jomini'nin kavramlarında da bulunmaktadır. clausewitz ile jomini arasındaki tek fark; prusyalı harbin felsefi ve psikolojik yönlerini araştırdığı halde jomini'nin daha gerçekçi ve daha az felsefi yönlerini araştırmasıdır. her ikisi de stratejik ve taktik matodlar hakkında yazmışlar, harpte moralin öneminin büyüklüğünden bahsetmişler, harbin akışkan bir özellik gösterdiğini sezmişler ve devamlı bir değişim içinde olduğunu vurgulamışlardır, clausewitz planların basit olmasını savunmuş, ve harbin elastikiyetinin üzerinde durmuştur.

aynı şekilde jomini'de taktik planlamada sadeliğin önemli bir yer tuttuğunu şu sözlerle vurgulamıştır."nihai manevralar ne kadar sade olursa başarıya o kadar fazla yaklaşılır." jomini'nin muharebe alanının sorunları hakkındaki mütalaaları onun harbin elastikiyeti prensibinin var olduğunu bildiğini gösterir. hem jomini hem de clausevwitz sık sık harbin dramından bahsetmişlerdir. jomini'nin en çok yanlış anlaşılan taraflarından birisi de onun harbi geometrik formasyonlardan ve kesin kurallardan ibaret olarak düşündüğünün zannedilmesidir. zaten jomini'de summary "harp sanatı" isimli eserinde bu çeşit ithamlara değinmektedir. o, çizdiği diyagramların bir takım geometrik şekiller olarak anlaşılmaması üzerinde azami dikkat harcamıştır.

o, bunu "muharebe düzeninin bir kağıt üzerine düzgün bir şekilde çizerek başarıya ulaşacağını zanneden bir komutanın yenilgiye uğraması olasılığı büyüktür" sözleriyle vurgular . ayrıca "bu şekiller tahmini düzenlemelerden başka birşey ifade etmezler" der. gerek kendi çağdaşları gerekse kendisinden sonra gelenler jomini'yi geometrik harp metodlarının savunucusu olarak tanıtmışlardır. o ise, yazılarında daima bu tip ithamları çürütmüştür. geçmişte ve zamanımızda jomini'yi bu şekilde yorumlayan askeri yazarlar onun yazdığı kelimeleri yüzeysel olarak okumaktadırlar.

çeşitli manevraları ve formasyonları açıklarken jomini, diyagramları yazdığı konunun ana hatlarını göstermek için kullanmıştır. bu bir bakıma yanlış anlaşılmıştır, çünkü o, içinde bulunduğu zamanın daha ilerisindeydi. resimleri çizerken bugünün modern eğitim tekniğinin temelini teşkil eden görsel yardımcı malzemeler kullanıyordu. jomini'nin diyagramlarının bazılarının bugünün harp doktrinlerine göre geçerliliğini yitirdiği doğrudur. fakat şurası akıldan çıkmamalıdır ki, bu tip harekatın harbin geometrik metodlarından ibaret oluşundan değil, silah ve tekniğinin değişmesinden dolayı modasının geçtiğidir.
belki de, jomini'yi harbin geometrik metotlardan ibaret olduğunu tanıtan yazarlar bunu profesyonel askeri bilgilerinin yeterli olmayışından dolayı yapmışlardır.


bugün bile gerek taktik gerekse idari emirlere yapılan bazı ekler jomini'nin diyagramlarından daha karışık bir görünüm içindedirler. mesela: bugünkü ateş-destek planları veya amfibik bir tümenin çıkartma planları eğer profesyonel bilgisi eksik olan bir kişi tarafından incelenirse geometrik şekillerden dolayı tamamen hatalı bir anlamaya yol açabilir.

jomini sadece bir konuda geometrik düşüncenin etkisi altında kalmıştır. bu, harekât alanı içindeki harekâtın üsleridir. onun "üs" kelimesine verdiği anlam bir ordunun personel ve malzeme ikmalini yaptığı ve gereğinde geri çekileceği devletin sınırlarıdır. onun üsler üzerindeki mütalaaları halen geçerliliğini korumaktır. fakat üslerin düşman üslerine göre olan geometrik konumu bugün için geçerliliğini yitirmiştir.

üs ve bölge kavramlarına bağlı olarak jomini de çok dar ve şekilsel bir düşünceye doğru kayma görülür. bundan dolayı o, von bulow ve askeri literatürde kendisinden önce gelenlerin fikirlerine karşı çıkar. üs ve bölge kavramlarının tanım bölümü summary (harp sanatı) isimli kitabının bugün için geçerliliğini yitirmiş bölümleridir.
jomini harbin pratik yönleriyle clausewitz'ten daha fazla uğraşmasına rağmen maddecilik okulundan uzak kalmıştı. o, harpleri çeşitli sınıflara ayırdı ve milletlerin arasındaki savaşlarda politik hedeflerin önemini belirtti.
yeni fransa'nın napolyon orduları tarafından gerçekleştirilen "ordulaşmış millet" ruhu, dikkatleri harpte moralin askeri bakımdan önemi üzerine topladı. aslında jomini de clausewitz kadar harpte psikolojik ve moral faktörlerin öneminden haberdardı. jomini'nin moral faktörlere büyük değer vermesine rağmen onun üzerinde en çok durduğu nokta bu faktörlerin harekât planı ile bütünleşmesidir. çünkü o sadece moralin kendi başına bir değer taşımadığını biliyordu. kanlı ve güçlü muharebelerden anılarını yazan jomini ruhsal isteklerin kuvvetli bir disiplinle kaynaştırılarak pekiştirilmesi icabettiğini biliyordu.

sadece yüksek moral üzerinde ısrarla duranlara jomini şöyle cevap verdi. "birkaç hayalperest şöyle tahayyül ettiler; eğer napolyon hz. muhammed gibi kendisini politik saplantılardan meydana gelen bir ordunun başına koysaydı ve müslümanlara söz verilen cennet yerine kitlelere hürriyet vaadetseydi, gayesine ulaşırdı." zamanında politik saplantıların desteklenmesinin önemli bir faktör olduğuna ne kadar inanırsak inanalım şurasını unutmamak gerekir ki kur'an bugün bile belirli bir bölgeden daha fazla kazanamazdı.

çünkü bunu etkilemek için ile top, mermi, gülle, barut ve kılıç gerekmektedir. jomini gene burada başka bir generalin harp hakkındaki şu uyarısına katılmaktadır. "tanrıya sadakatli olun ama barutunuzu muhafaza edin".
jomini düşmanın imhası hakkında clausewitz kadar detaylı yazmadıysa da harekâtın gayesinin orduların imhası olduğundan imha harplerinden eserlerinde bahsetmiştir. jomini de clausewitz kadar sürprizlerin değerini anlamış ve inisiyatifin avantajlarını belirtmiştir. "savunma durumunda hareketsiz olarak düşmanın gelmesini bekleyen bir komutan cesur bir şekilde dövüşebilir fakat düşman hücumu kuvvetli olursa daha fazla dayanamaz". jomini pasif savunmayı eleştirmesine rağmen savunma-taarruz stratejisinin gücü üzerinde durmuş ve bunu şu satırla açıklamıştır: "zamanında bir karşı taarruz yapacak şekilde tertibini alıp düşmanı bekleyen bir komutan onu dize getirir ve inisiyatifin kendi birliklerine geçmesini sağlar. bu moral gücü, karşı taarruzda ve esas kuvvetin düşmanın can alıcı noktasına teksif edilmesiyle daha da pekiştirilebilir. jomini esnek harp kavramının uluslara, sınırlarının tahkim edilerek sağlanacak sahte bir güvenliğe dayanan savunma felsefesini kabul etmelerinin imkânsız hale getirdiğini fark etti. eğer birinci dünya savaşı'nda sonraki yıllarda fransız stratejistleri harp sanatını fransa'da öğrenmiş olan jomin'nin uyarılarına kulak verselerdi fransa'nın yenilgisinin ve ikinci dünya savaşı'nın erken yapılan ters taraflı ittifaklarının önüne geçilmiş olurdu.

fransa, ordusunu majino hattında durdurduğunda askeri inisiyatifi elden kaçırdı. eskiden cesurca taarruz ederek büyük zaferler kazanan bir ordusunun olduğunu ve jomini'nin derin anlam ifade eden şu sözlerini unuttu. "bir cepheyi birbirine çok yakın kalelerle tahkim etmek akıllıca yapılmış bir planlama değildir. orduyu yan taarruzlara açık bırakacak ve her zaman kuşatabilecek siperlere gömmek deliliktir. biz böyle bir yanlışlığın bir daha tekrar edilmeyeceğini umuyoruz".

ne kötü talihtir ki orduları bu kadar iyi donatılmış ve bu prensibi tatbik etmeye hazır olan bir millet aykırı hareket etmenin acılarını gene kendisi çekmiştir.
napolyon devrinden sonra kuvvetlerin nihai hedefe teksif edilmesi prensibine daha fazla yer verilmeye başlanmıştır. clausewitz'e göre bu stratejinin ilk prensibiydi. jomini ise kuvvetlerin nihai hedefe toplanmasının strateji ve taktiğin yol gösterici bir prensibi olduğunu kabul etmiştir. her ikisi de napolyon'u doğru olarak yorumlamışlardır.

ihtilâl ordularında geliştirilen, kolların güçlü manevra usullerini inceleyen jomini, kuvvetlerin teksifinin üzerinde durmuş ve bunu ustalıkla şöyle açıklamıştır: "öncüler gerekli oyalamayı yaparken gerideki birlikler gerekli mevzilerini aldılar".
jomini muhtelif silahların kullanılmasındaki önemli gelişmeleri napolyon'un harp tekniğine göre incelemiştir. onun fikrine göre ateş ve hareket en ideal olan taktik manevralarıdır. onun bu tavsiyesi dün olduğu kadar bugün de geçerliliğini korumaktadır. "silahların ateş gücünü hücumla birleştirerek çoğaltan ve bunların neticesinde moral gücünü geliştiren bir muharebe düzeni mükemmeldir". topçunun napolyon tekniğine göre düzenlemesi de jomini'nin gözünden kaçmamıştır. onun bu konudaki tavsiyesi de şöyledir.

topçu ateşini nihai darbenin indirileceği nokta üzerine teksif etmelidir. ney ve marbot'un efsanevi kahramanlıklarıyla etkilenen ve özelliği esneklik olan bir devirde jomini süvari sınıfının rolünde fazla etkilenmemişti. o, süvarinin başlıca değerinin onun çevikliğinden ve hareket kabiliyetinden ileri geldiğini tarafsız olarak açıkladı. "süvarinin başlıca gayesi zafer kazanmak için yolu açmak veya tamamlanmasını sağlamaktır". sözleriyle harpte süvarinin rolünü belirtmiştir.

bir bakıma, napolyon harplerinin topçu ve süvari gücünü gören jomini bugünün askeri yazar ve eleştiricileriyle aynı durumdadır. bugünün askeri otoritelerinde zırhlı birliklerin vurucu gücünü ve hava kuvvetlerinin tahrip gücünü çok iyi bilmektedirler. silahlardaki ve teknikteki yeni gelişmelerin zaferin anahtarı olduğunu iddia eden zamanımızın bazı sübjektif ve etki altında kalan yazarlarının aksine jomini piyade hakkındaki fikirlerini şu sözlerle belirtti. "piyade şüphesiz en önemli sınıftır".

eğer jomini harp sanatı isimli eserini bugün yazsaydı fikirlerinin bir asır önceki kadar haklı ve benzer olduğu görülürdü. napolyon devrindeki tecrübeler düşüncelerini etkiliyordu çünkü o, piyadeyi muharebenin kraliçesi diye nitelendirilmesine rağmen yeteri kadar destekten mahrum olan bir piyadenin etkisiz kalacağını da önemle belirtmişti.
napolyon tekniğiyle harp yapmanın bir sonucu olan esnekliğin önemi , düşman hakkında yeteri kadar istihbarat edinme ihtiyacını ortaya çıkarttı. etkili bir keşifle birlikte etkili bir haber alma jomini'nin bir formülüydü. çünkü bir komutanın muharebe planlarının temel dayanağı olan önemli bilgileri elde etme sadece bunlarla mümkündü. pratik bir asker olarak jomini subayların , harp esirlerini hemen sorgulayabilecek bir teknikle yetişmelerini tavsiye etmişti.

zaman geçtikçe onun fikirleri eskiyeceğine yeniliğini daha fazla korudu. onun muharebede haber alma hakkındaki düşünceleri bautzen'de olduğu kadar bugün de geçerliliğini aynen korumaktadır.
muharebe metotları hakkındaki mütalâalarında geleceğin çok esnek muharebelini şöyle gözünün önüne getiriyordu."tali durumuna geçen kuvvetli mevzilerin neticede azaltılması gereklidir".
jomini'ni derin bir anlayışı içinde yaptığı napolyon sistemi harplerde tutuculuğun yeri yoktur.

o zaman da şimdi olduğu gibi bazı komutanlar yan emniyetlerini korumak, düşman içerisine fazla girmemek, düşmana karşı yan emniyetini açıkta bırakmak endişesi ile yapılan yan ve geri hareketler, yayılmış bir muharebe hattı konuları üzerinde aşırı duyarlı idiler. jomini hat harekâtının her iki tarafta da hattın derinliğine eşit bir mesafede düşman kuvvetlerinden arınmış olması gerektiği teorisini kesinlikle reddetti .
o, cüretli fakat aptalca olmayan metotları savunurken morea, malboroough, prens öjeni ve napolyon'dan inandırıcı misaller verdi. onun mütalâaları, gelecek asırda yapılacak olan yıldırım harplerinin temel taşlarına giden kesin düşünceleri ortaya çıkardı. kütle ve manevra düşüncelerinin hakim olduğu bir devrin adamı olan jomini gizlenme ve örtünün büyük önemini anlamıştı. büyük muharebe gruplarının olduğu kadar taarruz durumdaki avcı birliklerinin de arazideki engebeleri kullanarak kendilerini korumalarının gereği üzerinde durdu. jomini'nin ormanlık arazi hakkındaki fikirleri clausewitz'ten tamamen farklıydı. o, bunu şu sözlerle ifade etti. "şüpheci clausewitz daima bu fikrin tersini savunmuştur. ormanları elde tutan taraf görmeden hareket eder ve düşman hareketlerinden haberi olmaz" sözleriyle bunun bir taktik hata olduğunu vurgulamaktadır. 1800'deki hohelinden muharebesinin sonucu görmezlikten gelerek bir muharebe hattında ormanlık arazinin elde tutulmasıyla, bir orduyu koskoca bir ormanın içine atıp merkez ve yanlarla irtibatının kesilmesi durumlarını birbirine karıştırma eğilimindedir. jomini'nin harita bilgisi de çok derindi. onun yüksek ve alçak arazinin imkânları hakkındaki etüdünü belki daha önce onun kadar hiç kimse derinliğine yapmamıştır. "dağların elde bulundurulmasının vadileri mi yoksa vadilerin elde bulundurulmasının dağları mı kontrol ettiğini hâlâ zihinleri meşgul eden bir konudur" sözleriyle bu etüdünün derinliğini göstermektedir. bu konunun tartışması halen bugünün askeri yayınlarının da sütunlarını doldurmaktadır.
jomini'ye göre ikmal de ciddi problemlerden biriydi. onun bu konu hakkındaki yazıları esnek ve yayılma harplerinde ikmalin yerinin önemi ne kadar iyi anladığını göstermektedir. onun, yarımada savaşlarında ve rusya istilâsında edindiği deneyimler, yıpratma harbi planını uygulayan bir millete karşı girişilen bir savaşın desteklenmesinin ne kadar zor olduğunu kanıtlamıştır. zamanımızın modern komutanları da çevik birliklere anında ikmal yapmanın zorluklarıyla aynen jomini gibi uğraşmaktadırlar. onun bütün yazıları kendisinin ikmal üzerinde geniş bilgi sahibi olduğunu göstermektedir. bu durumda kendisinin askeri ikmale, ikmalin çoğunu savaştan ayrı tutmaya çalışan clausewitz'ten daha pratik bir yaklaşım içinde olduğuna inanmaktayız. clausewitz bu konuda şöyle demiştir "bütün ikmal işlerini harbin sevk ve idaresi içine kim sokabilir? ikmal işlerinin birliklerin sevk ve idaresiyle bir ilişki içinde olmasına rağmen esas olarak bundan ayrı bir konu olduğu muhakkaktır". clausewitz bu konuda daha da ileri gitmiş harbin bünyesine ait olmayan fakat bakım için kullanılan ikmal maddelerine, "hastaların ve teçhizatın bakımı için gerekli yardımcı ikmal maddeleri" adını vermiştir. jomini'ye göre ikmal tamamen harbin bünyesinde bulunan, stratejik ve taktik harekâta sınırlı etki yapan bir faktördür. ikmali harpten ayrı bir konu olarak düşünmek yerine o ikmal tesislerinin uygun olarak yerleştirilmesinin harekâtı nasıl kolaylaştıracağını ve çeşitli taktik harekâtının başarısına nasıl olumlu etkiler yapacağını açıklamıştır. kitabın lojistik için ayırdığı bölümü ise sadece terime verilen geniş anlam bakımından değil aynı zamanda karargâhların statü ve fonksiyonlarını içermesi bakımından da büyük önem taşır. şurası daima hatırlanmalıdır ki, askeri karargâh teşkilât ve tekniği, napolyon devrinde en yüksek düzeye ulaşmıştır. jomini'de bu karargâh sisteminin bir parçası olup onun bu konudaki açıklamaları napolyon devrinin en önemli çalışmalarından biridir. onun karargâh hakkındaki çalışmalarının thieabult'un karargâh el kitabındaki veya berthier'in alp ordularının karargâh teşkilâtı dokümanlarındaki bilgiler kadar mükemmel olmadığı doğrudur. fakat jomini harp sanatı isimli eserinde karargâh hakkındaki teorisini napolyon ordularında tatbik edildiği biçimde özetlemiştir. onun karargâh çalışmaları hakkındaki yazılarının tarihi önemi büyüktür çünkü o çok okunan bir eser olup fransız karargâh sisteminin bütün dünyaya yayılmasına yardımcı olmuştur.
jomini sadece belirli karargâh görevlerine değinmemiş o aynı zamanda komutan ve karargâh ilişkilerindeki sorunların tümünü de derinliğine incelemiştir. summary harp sanatı isimli eserinde aynen modern doktrinlerde olduğu gibi karargâh, komutana yardımcı olmak, komutanın fonksiyonlarını icra etmek ve böyle yapmakla da komutanın dikkatinin önemli problemler üzerine toplanmasını sağlamaya yardımcı olmak için kurulmuştur. komutanla karargâh arasındaki uyumlu ilişkiler ve komutanın kesin otoritesi iyi bir karargâhın en lüzumlu özellikleridir. komuta kademesindeki bölünmelere karşı şu uyarıyı yapmıştır. "bir ordunun en büyük düşmanı komuta kademelerinin uyumlu bir şekilde çalışmamasıdır". bütün karargâhın bir düşünce altında birleşmesinin gereğini birkaç yıl sonra general moltke de aynı şekilde askeri tezlerinde belirtmiştir.
jomini verimli ve pratik bir kurmay subaydı. eserinin lojistik bölümünde yazılarının büyük bir bölümünü karargâh çalışmalarına ayırmıştır. burada düşman harekât tarzlarını da incelemiştir. onun analitik metotlarının, bu günkü karargâh çalışmalarında düşman durumunun değerlendirilmesi metodu ile büyük ortak taraftarları vardır. bu bakımdan o, fransız karargâh hizmetinin temel kurallarını gelecek nesillerin askerlerine iletiyordu. bu bilgiler ise köklerini gustavus adolphus'un ordularından ve kaynaklarını napolyon'un ordusunda hizmet veren luvois ve bourcet'ten almışlardır.
bir komutanın astına vermesi icabeden ve bir emrin ifası sırasında gizli tutulması gereken bilgilerin miktarı askeri literatürde daima tartışma konusu olmuştur. jomini bu konuda eski ekolün fikirlerini kabul etmemektedir. eskiden sık sık verilen detaylı emirler ve hatta yüksek rütbeli komutanların astlarına hep aynı cins talimatları vermeleri bugün için geçerliliğini yitirmiştir.
emirlerin detaylı verilmesine karşı olmasına rağmen jomini, napolyon'un astlarına harekâtın gidişi hakkında yeterli bilgiyi çok az vermesine de karşıydı. jomini'ye göre uygun bir emir, ast komutana harekâtın genel seyri hakkında lüzumlu bilgiyi veren emirdir. astın görevini yapmasıyla ilgili olan talimatlar yapılacak işin şartlarını yerine getiren lüzumlu direktiflerle sınırlandırılmalıdır.
gene birçok durumda olduğu gibi jomini'nin askeri düşüncesi amerikan sahra hizmetleri talimnamesi'nin içeriğini yansıtmaktır. talimname şöyle der: "hiçbir emir astın görevine müdahale edecek şekilde verilemez. emirler astın görevini ifa edebilecek her türlü bilgiyi içermeli fakat bunların dışına çıkmamalıdır. kısacası astları, ne yapacakları hakkında yönlendirme prensibine bağlı kalınmalı fakat bunu nasıl yapacaklarına karışmamalıdır.
jomini büyük bir komutan zekâ derecesinin yüksek ve aydın fikirli olması konusunda büyük frederik ve pierre bourcet'le birleşmektedir. sürekli ve genişleyen harpler eski feodal ve sülaleler arasındaki silâhlı çatışmaların dar sınırlarından çok daha ötelere gitmiştir. neticede askeri komuta ve karargâh görevlerinin, düzenli askeri eğitim ve öğretim kademelerinden geçmiş subaylar tarafından
yerine getirilmesi kaçınılmaz olmuştur. jomini'ye göre askeri eğitim sadece askeri metotların pratik yönlerini içermemeli aynı zamanda teorik ve tarihi yönlerini de kapsamalıdır. çünkü askeri eğitim sadece muharebede görev almayı öğrenmekten ibaret değildir.
jomini entellektüel düşüncelerin, değeri en yüksek düşünceler olduğunu strateji alanında da göstermiştir. harbin temel prensipleri hakkındaki araştırmasına bu prensiplerin değişmediğini, objektif olduğunu ve silah zamana bağımlı olmadığını saptamıştır.
jomini'nin fikrine göre yüksek komuta heyetinde görev alacak bir subayın harp tarihi üzerinde tarafsız bir çalışma yapması kaçınılmazdır. bu konudaki sözleri şöyledir: "harp tarihi mükemmeldir. harp tarihi mükemmel bir eleştiriyle bir araya gelince harbin gerçek okulunu ortaya çıkartır".
jomini ; büyük bir komutanın aydın fikirli ve bilgili olmasının yanında sadece bilginin bir kimsenin yüksek komuta heyetinde çalışabilmesi için yeterli olamayacağı kanısına varmıştır. o, insan tabiatının bütün silâhlı mücadelelerin bir kaynağı olduğunu ve daima olacağını biliyordu, bu sebepten de harpte insan faktörünün kontrolünün komutanın sahip olacağı liderlik vasıflarına doğrudan doğruya bağlı olduğunu anlamıştır.
liderlik vasfının askeri başarının en önde gelen şartı olduğunu anlayan jomini, harp psikolojisinin büyük etkinliğini görerek başkomutanda yüksek karakterin diğer bütün meziyetlerden önce geldiğini anladı. o, sadece bilginin bir komutanı zafere götürmek bir anlam ifade etmediği gibi yüksek karakter sahibi olan fakat yeterli bilgi ve eğitimden yoksun bulunan bir kimsenin de asla büyük bir komutan olamayacağını anlamıştı. bu deneyimler onu şu sonuca götürdü. muzaffer bir komutan, bünyesinde bilgiyi ve liderlik yeteneğini toplayan komutandır. onun, "karakterle teorik bilgi bir arada büyük bir lideri meydana getirir" sözleri doğruluğunu ve evrenselliğini daima muhafaza edecektir. birkaç istisna dışında, napolyon orduları salt bilgiden ziyade muharebe tecrübesi kazanan ve kendi harp yetenekleri olan kişiler tarafından yönetilmiştir. bunun nedeni de şüphesiz napolyon devrindeki savaşların birdenbire patlamasından dolayı, düzenli bir askeri eğitimden geçmiş bir komuta heyetinin bir araya gelmesi için gereken zamanın kısıtlı olmasıdır. işte bu orduda, komutanlar tecrübe okulunun ürünleri olduğundan, yüksek komuta heyetine geçmek için nazari eğitimin gerekli olduğu eğilimi doğdu. askeri düşüncenin gelişimi tarihinde, tecrübe okulunda eğitim görmüş generaller tarafından komuta edilen bu ordunun, tarihte sebebi bilinmeyen bir küçümsenme duygusundan dolayı teorik bilgi yönüne ağırlık veren liderler yetiştirmesi gerekli oldu.
napolyon ordularından sonra gelen bu yeni subaylar grubu nazari askeri eğitimin büyük bir milletin ordusunun ayrılmaz bir parçası olduğuna inanmışlardı. waterloo'dan sonraki yıllarda mareşal st.cyr fransız ordusunun nazari bilgisini geliştirmek için çok çalıştı. general thiebault etkili kurmay subaylar yetiştirmek için azami dikkat sarf etti. thiebault'un karargah talimnamesi berthier'in karargah direktiflerinden faydalanarak yazılmış ve avrupa'daki karargah hizmetlerindeki gelişmeler üzerinde büyük etkileri olmuştur.
st.cyr ve thiebault gibi askeri düşünürlerin nazari katkılarının yanında jomini'de napolyon devrinin nazari gelişmelerini şahsında toplamıştır. jomini askeri kavramların gelişmesine tekelini koymamıştır. bilhassa summary isimli kitabının geniş kitleler tarafından okunması, onun düşüncelerini bütün askeri dünyaya taşımıştır. değişmez karargâh sistemleri ve bütün milletlerin sahip olduğu sayısız askeri okullar onun dünya askeri kavramları hakkındaki yazılırın etkilerinin birer kalıcı belirtisidir. summary isimli eserinde bulunan karargah doktrinleri, askeri literatürü takip eden amerikalıların dikkatini çekmiştir. çünkü jomini, modern karargah organizasyonu ve tekniğinin ana hatlarını oluşturduğu fransız karargah kavramının, napolyon devrinin etkisi altındaki gelişmesini kitaplarında belirtmiştir. bunun önemi büyüktür çünkü fransız karargah sisteminin detaylarını dünyaya tanıtan jomini, karargah nazari bilgilerini atlantiğin amerika yakasında askeri düşünürler için tatbikat alanına koyuyordu. böyle yapmakla amerikan karargah kavramlarının şekillenmesine de yardımcı oluyordu. iç savaşın arkasından amerikan ulusu askeri alanda daha geriye gitmişti. bu karanlık günlerde jomini'nin yazıları sönmeye ve kaybolmaya yüz tutan karargah bilgilerini, diğer askeri otoritelerinkinden daha fazla ayakta tutuyordu. amerika birleşik devletleri'nin bugünkü karargah teşkilât ve tekniğinin esası napolyon ordusunun komuta kademelerine kadar uzanır. geçmişteki ve zamanımızdaki askeri otoriteler jomini'nin harp kavramının tatbikat alanının sınırlı olduğunu belirtirler. eğer jomini. harekâtın üsleri hakkındaki fikirlerinin incelenmesi çerçevesinde değerlendirilecek olursa bu fikir bir bakıma doğru olabilir. fakat onun bütün düşüncelerine "sınırlı" damgasını vurmak bu gibi yazarların jomini'nin harp kavramını sınırlı bir şekilde anladıklarını gösterir. onun, "eğer bir harp hem kara hem de deniz harekâtını içine alırsa harekât alanı her iki yarımküreyi de içine alır" sözlerini içeren görüşleri sadece harp kavramının sınırlardan uzak olduğunu göstermez, aynı zamanda onun dünya savaşları hakkındaki düşüncelerini de ispatlar.
jomini'nin hiçbir eseri, kitabındaki çıkarma harekâtı bölümünden daha geniş bir askeri görüş ortaya atmaz. kitabında bu bölüm çıkarma adı altında geçmektedir. jomini askerlik hayatını kıta avrupa'sının savaş alanlarında geçirmesinin sonucunda amfibik teori kavramını ortaya atmıştır. bu konudaki mütalaaların ilk cümlesinde amfibik harekât teorisinin en can alıcı noktasına dokunur ve denizden karaya çıkışın, silâhlı mücadelelerin en nazik ve güç bölümü olduğunu vurgular ve bu konuda şöyle der: "eğer düşman iyi hazırlanmışsa bu tip harekâtlar harbin en zor bölümlerini teşkil eder", amfibik harekâtın idaresi için şu temel kuralları koymuştur; yanıltma, demir atmak için yeterli saha, hücumun gelişmesini korumak için lüzumlu noktaları elde bulundurma ve topçunun erken karaya çıkması. bu temel kurallar bugün bile amfibik harekâtın esasları hakkında verilecek bir konferansta özet olarak kullanılabilir.
jomini'nin çıkarma harekâtı hakkındaki mütalaalarında harp hakkındaki bilimsel düşüncelerinin ipuçlarından birini bulabiliriz. dünya, napoyon'un ingiltere'yi işgal planlarının başarısızlıkla sonuçlanmasının anglo-saxon kültürünün ayakta kalmasına neden olduğunu düşünürken jomini buna üzülerek şöyle cevap veriyordu. "napolyon böyle bir amfibik harekâta sadece başarılı olup olamayacağını önceden kestiremediğinden girişmemiştir".
kara savaşlarının entelektüel bir ürünü olan jomini amfibik harekâtta ortaya çıkacak problemlerin çık ciddi olacağını anlamıştı, çünkü yazılarında çıkarma kuvvetlerinin deniz ve rüzgara maruz kalacaklarına değinmişti. o, küçük botlarla yapılan çıkarmalar sırasında deniz tutmuş birliklerin azalmış bir muharebe gücüyle karaya çıkacaklarını zamanımızın amfibik plancıları kadar kestirebilmişti. jomini, denizin amfibik planlama ve çıkarma sırasında sabit bir faktör olmadığını da biliyordu.
jomini'nin, harp deneyimi kara savaşlarıyla sınırlandırılmış bir asker olarak düşünülecek olursa denizlerin stratejik ve taktik statüleri hakkında şaşılacak derecede bilgi sahibi olduğu ortaya çıkar. şurası muhakkak ki napolyon'un kıta politikasının başarısızlığından büyük dersler almıştı. çünkü "denizlere hakim olan bir milletin başka bir şeye ihtiyacı yoktur" sözlerini de o söylemişti. okyanus bölgesine hakim olmak şeklinde düşündüğü geniş stratejik kavramlarla, sınırlı olmaktan çık uzak bir harp doktrini anlayışına sahip olduğunu göstermişti.
jomini'nin, deniz gücüne olan hayranlığından dolayı deniz gücü doktrinlerinin gelişmesine olan katkıları üzerinde müstesna bir yeri vardır. deniz gücünün tarihe olan etkileri kitabında amiral mahan jomini'nin yazıların incelemiş ve onun ileri sürdüğü deniz gücü stratejisi hakkındaki doktrinlerinin dünya çapında bir tatbik gücü olduğunu ifade etmiştir. jomini'nin harp kavramının temelini teşkil eden iç hatlar ve muharebe hattı teorisinin stratejik öneminin mahan'ın düşüncelerinin üzerindeki etkisi büyük olmuştur. eğer adolf hitler jomini'nin rusya'nın istila edilebilme ihtimallerini içeren yazıların okumuş olsaydı o şimdi apocalypse'in dört zafer atına hala biniyor olacaktı.
smolensk'in düzenleyicilerinden biri olan jomini, napolyon'un ordusu moskova'nın kalbine taarruz ettiği zaman istilayı görmüş, moskova'nın alevler içinde yanmasını yaşamış, savaşta yenilmeyen napolyon ordusunun bölünerek batı rusya'nın karla kaplı steplerine doğru geri çekilmesini izlemişti. fransız ordusundan ayrılıp rus ordusunda görev aldıktan sonra kendisini harbin metotları hakkındaki rus teorilerinin içinde bulmuştu. yıpratma harbi teriminin modern askeri sözlükler içerisinde yerini almasında çok önce rusya bu özveri metodunun etkinliğini anlamıştı.
korkunç ivan'ın rusya'ya milliyetçi fikirlerini aşılamasından beri bu milletin askeri liderleri memleketin kıtalar arasında uzanan geniş sınırlarının bütünlüğünü devem ettirme çabası içindedirler. bu geniş sınırları koruma problemiyle devamlı karşı karşıya olmanın sonucunda rus askeri düşüncesi harbi mekan kavramı içinde düşünmeyi benimsemiş ve bu toprakların zaman kavramıyla değiştirilebileceğini ve sonsuz stepler halinde uzanan rusya'nın her türlü tahkimattan daha etkili bir savunma engeli olduğunu kabul etmiştir. jomini rusya usulü harbi her iki taraftan da öğrendi. napoyon'un, rus ordusunun cesaretine hayran kaldığını belirtmesine rağmen harbi, rusya'nın sahip olduğu askeri gücü milli harp ve enerjisi karşısında kaybettiğini eserlerinde belirtmiştir.

napolyon'un ve hitler'in rusya istilasını karşılaştırmanın sonucunda onların uğradığı felaketlerin jomini'nin şu satırlarında gizli olduğu görülür "zaferde itidal zamanında durmasını bilmektir.
jomini harbi bir filozof değil pratisyen gözüyle görüyordu. clausewitz ile aynı felsefi düşünceleri paylaşmasına rağmen onda leonardo da vinci'nin dünyanın geleceği hakkındaki pratik düşüncelerinin izleri de görülür. jomini'nin yaşadığı devirde süvari, muharebe alanında kullanılan ulaştırma araçlarının en hızlısı, en iyi gözetleme aracı ise hakim bir tepe veya bir kilisenin kulesi idi. endüstriyel devrim ise sıradan bir insanın görüş ufkunun çok ötesinde idi.

buna rağmen jomini endüstrinin gelişmediği bir ortamda havadan gözetlemelerin kuvvetli ve zayıf noktalarını tarafsız alarak mütalaa etmişti. düşman üzerinde bu şekilde yapılan keşiflerin bir ordu için birçok avantajları olacağını ileri sürmüş, bir muharebe alanında kilise kulelerinin daima mevcut olamayacağını da hatırlatmıştı. başarılı bir havadan gözetlemenin en önemli şartları arasında bu konudan iyi anlayan subayların yetiştirilmesi ve gerekli bilgi sinyallerinin geliştirilmesi lüzumunu hissetmiştir. modern bir harpte, yetiştirilmiş gözetleyiciler ile hava-yer muhabere sistemlerinin önemine değinmişti.

derinliğine tertiplenen birliklerin birbirinden ayırt edilmesinin zorlukları üzerinde durmuş birliklerin birbirine normal uzaklıkta olmasını sağlayan açık muharebe alanlarını tercih etmişti.
remagen köprü başını tutarken ve iwo jima savaşlarında amerikan keşif uçaklarının yukarından toplu haldeki birlikleri birbirinden ayırmada nasıl güçlüklerle karşılaştıkları halen hatırlarımızdadır. jomini de aynı şekilde varsayılan bir gözetleyicinin waterloo savaşında blucher'in ve gouchy'nin birliklerinin birbirinden ayırt edilmesindeki güçlükleri dile getirmişti.
jomini, havadan yapılan keşfin pratik yönleri hakkında yeterli tahminler yapmasına rağmen onun, geleceğin hava silahları hakkında yeterli bilgi sahibi olmamasından dolayı, bu konudaki düşünce ve tahminleri sadece birkaç baloncunun tecrübelerine
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
dayanmaktaydı. şurası açıktır ki onun balonların imkan ve kabiliyetleri hakkındaki düşünceler yüksek düzeyde bir tasarı değildi. çünkü o, beş veya altı yüz feet yükseklikten cisimlerin nasıl bir görünüm içinde olacakları üzerinde durmuştu.

jomini kendisini çağdaşlarına sevdirmeyen birkaç özelliğe sahipti. o hırslı ve sırasında çağının en güçlü otoritesi olduğunu açıklamaktan çekinmeyen bir insandı. fakat bu sevilmeyen özelliklerinin yanında onun çok parlak bir zekası ve önsezi yeteneği vardı. belki de bu ikinci tür özelliklerinden dolayı devrinin profesyonel askerleri ile arasında bazı çelişkiler vardı. bu arada clausewitz ile de varlığı kolayca hissedilmeyen bazı ayrılıkları vardı. clausewitz harbin yıkıcı etkisine karşı insancıl değerler içinde düşünen, gelecek harplerin yok edici güçlerinden korkan ve uluslar arası hukuku dünyanın harp potansiyelini azaltması için dinsel bir özlemle zorlayan bir insandı. bunlar etkili bir harbin desteklenmesinde objektif bir tavır içinde olan bir akılda bulunabilecek cinsten düşünceler değildi.
jomini'nin karakterinde kendini beğenmişliğin ve fransız ordusundan rus ordusuna geçişinin belirtileriyle birlikte daha fazla beğenilen yönler de vardı. berthier'in yaptığı eziyetlerin sonucu olan hayal kırıklığına uğrama ruhsal çöküntü ve tiksinti duygularına rağmen, onun berthier'e olan nefreti napolyon'a ve fransızlara olan bağlılığı değiştirmemişti.

jomini bu üzücü olayların kendisi ile berthier arasında şahsi bir mesele olduğunu kabul etmişti. jomini'nin, berthier'in yüksek mevkide bulunduğu fransız milletine ve ordusuna karşı kin beslememesinden dolayı tarih hiçbir zaman onu bir vatan haini veya iki yüzlü bir insan olarak damgalamamıştır.
rus yüksek komuta heyetine girdikten sonra jomini'nin davranışları büyük bir uyum içindeydi. bir defasında müttefiklerin harp konseyinde bulunduğu sırada prusya kralı kendisinden napolyon kuvvetlerinin yeri ve miktarı hakkında ısrarla bilgi istemiş fakat jomini gerekli bilgiyi vermeyi reddetmiş ve toplantıda bulunan rus çarı da jomini'nin bu hareketini onaylamıştı.

rus ordusunda general rütbesinde olmasına rağmen jomini hiçbir zaman fransa'ya karşı düşmanlık beslememişti. 1813 savaşının ikinci bölümünde müttefik orduları rhine'e yaklaştığında jomini'nin çar'a yaptığı tavsiyeler onun davranışlarının ne kadar tarafsız olduğunu ispatladı. jomini yenilen fransa'nın istila edilmemesini ve dengeli bir barış andlaşması imzalanmasını önerdi. bağımsız bir fransa'nın avrupa'nın dengesine en iyi bir şekilde hizmet edebileceğine müttefikleri inandırmada başarı sağlayamamış, bu sırada çar'dan isviçre'yi ziyaret edebilmek için izin almıştı.

vatanını terk ettiğinden beri geçen yıllar boyunca jomini küçük memleketine bağlılık hislerini kalbinde taşımıştı. jomini'nin çar'la birlikte olan etkisi isviçre'nin, avusturya'nın hırslarından uzak kalmasına yardımcı olmuş ve napolyon devrinin korkunç güç politikasından da uzak kalarak bağımsız olarak yaşamasına neden olmuştur.
1815'te çar alexander ile birlikte fransa'ya girdiklerinde eski komutanı ve silah arkadaşı olan mareşal ney'in idamına karşı koymuştur. o zaman müttefik liderlerinin hep bir ağızdan bağırdıkları isteklerine karşı koymak pek akıllıca bir iş değildi.

jomini eski komutanın öyle güçlü bir şekilde savunmuştu ki bu onun isminin rus generallerinin isim listesinde silinmesi için teklifler yapılmasına neden olmuştu. bu gibi davranışlarından kaybedecek veya kazanacak pek fazla bir şeyi olmayan jomini şahsi bağlılığını, şahsi emniyetinden önce düşünmekte ısrar etmişti. jomini'nin ney'i kurtaramamasına rağmen, kötü sonuna razı olan ney, belki de en azından eski kurmay başkanının kendisine bağlılığını anlamakla gözü açık gitmemiştir. aslında jomini'nin bu hareketleri, napolyon'u leipzig yenilgisinden sonra terk edip kaçmakta tereddüt etmeyen berthier'inkinden daha şereflidir.

jomini'nin fransız ordusunda eski yerini almayı reddetmesi, anavatanına ve mareşal ney'e olan devamlı bağlılığı onun kuvvetli dinsel veya yurtseverlilik hislerinden ziyade şahsi ahlakının özelliklerinden ileri gelmektedir.
jomini'nin hakikatten çok güçlü bir karakteri vardır. aksi halde bu hayranlık uyandıran özellikler, daima servet içinde yüzen ve napolyon devrinin politik yapısını etkileyen şahsi menfaatlerle daima karşı karşıya bulunan bir askerde devamlı kalamazdı.
ney'in kurmay başkanı iken jomini avrupa'yı kasıp kavuran napolyon devrini yorumlarken onu uluslar arası harplerde yeni bir metodun başlangıcı olarak nitelemiş ve gelecek harplerin kelimenin tam anlamıyla topyekün harpler olacağını anlamıştı.

yeni fransa tarafından öncülüğü yapılan yeni ordulaşmış millet gücünde, o, geleceğin harplerinde fertlerin cömertlikle feda edilebileceği büyük milli orduların teşkil edileceğini tahmin etmişti. ona göre geleceğin imha harplerinde büyük halk kitleleri ihtiyaç duyulan insan kaynağını teşkil edecekti. jomini moskova'yı saran büyük yangının sadece felaket getiren bir ateş olmadığını da fark etmiş olmalıydı. o, yangının göklere çıkan alevlerinin sadece büyük bir şehrin yok oluşunun belirtisi değil her alevin, bir milletin ve onun askerlerinin katıldığı ve kendi kendini tahrip etmeyi teslim olmaya tercih edeceği savaşları temsil ettiğini hissetmişti. bundan sonraki savaşların bir kralın özel meselelerinden dolayı olmayacağı da açıktı. napolyon topyekün harbi bütün dünyaya tanıtmıştı. jomini gelecek harplerin topyekün harpler olacağını tahmin etmişti. jomini, napolyon'un ulusal sınırlara bağlı kalmadan bir harbi destekleme yeteneğini fark etmiş ve o zaman oluşmakta olun harp tarihi çerçevesinde napolyon'un yayılma stratejisinin belirtilerin fark etmiş ve bu konuda şöyle demişti; "mesafe istilaya karşı önemli bir engel teşkil etmez".

şu sözlerinde de onun güçlü duygularının izlerini görürüz: "imha harplerinin ulusların hukuk kurallarından silinip atılması herkesin arzu edebileceği bir şeydir". modern harbin ölüm saçan tahripkarlığı onu çık rahatsız ediyor ve ona harp ilanının sınırlı muharebe alanlarında profesyonel askerlerce yapıldığı eski günlerin geri dönmesini arzu ettiriyordu. onun eski harpleri arzulayıp yeni harplere karşı reaksiyon göstermesi şu cümlelerinde gizlidir. "ön yargılarımın eski günlerle beraber olduğunu belirtmek isterim. fontenoy savaşlarında ingiliz ve fransız askerleri birbirlerini ilk ateşe davet etmişler ve bu durumu ispanya'daki gibi rahiplerin, kadın ve çocukların askerleri teker teker bir köşede sıkıştırıp öldürmelerine tercih etmişlerdi". o, gelecek harplerde kullanılacak roket, şarapnel ve sahra toplarının katliamı çoğaltmaktan başka bir işe yaramayacağını göz önüne getirmişti.

bilimsel gelişmelerin kan dökülmesinin çoğalacağına neden olacağı hakkındaki şu sözleri güldürücüdür. "bir taraftan demiryolları özel amaçlarla kullanılırken diğer taraftan da dünya barışı üzerinde ne güzel nutuklar veriliyor..."
yirminci asra kadar harp korkusundan titreyen dünyanın, jomini'nin, harbin uluslararası hukuka kurallarıyla sınırlandırılması hakkındaki sözlerine aldırış ettiği söylenemez.

şimdi dünya nagazaki ve hiroşima'daki infilakların etkisi ile şok olmuş, jomini'nin şu sözlerinin etkisiyle hakikati bir defa daha görmüştür. "tahrip vasıtaları korkunç bir hızla mükemmel hale gelmektedir".
jomini öğretileri uzun deneyimlere dayanan bir teorisyen olarak eserlerini yazdı. inançlarını açıklarken dünya askeri otoritelerine bir öğretmen olarak hitabetti ve napolyon sistemiyle harbi öğretmekte usta bir asker oldu. böyle yapmakla o aslında dünyaya modern harp sanatını öğretiyordu. biz onu yazılarıyla napolyon doktrinlerinin bir tatbikçisi olarak hatırlıyor ve bugünün topyekün harplerinin napolyon'un harplerinin genişletilmiş bir şekli olduğuna inanıyoruz. şurası muhakkaktır ki bugün dünyada askeri düşüncenin gelişmesine etkisi olan antonie henry jomini kadar çok az insan vardır.

şuna da inanmalıyız ki jomini ve clausewitz birbirlerini askeri alanda yazı yazan iki rakip olarak görmüşlerdir. belki de bu düşünce sınırının genişlemesinde dolayı askeri bilim dünyası birisinin yükselmesine ötekinin pahasına izin vermiştir. jomini ve clausewitz'in ayrı olduğu bazı teknik ve teorik noktaların var olduğu doğrudur. fakat eserleri şahsi tartışmalar değil de geniş kavramlar çerçevesinde karşılaştırıldığı zaman birçok askeri düşüncelerin ortak yanları olduğu görülür. jomini'nin pratik öğretileri, clausewitz'in felsefi analizlerini, clausewitz'in harbin teorik yönlerinin üzerinde durmasının da, jomini'nin prensiplerine daha büyük güç kazandırarak tamamlanmasını sağlar. her ikisi de napolyon devrinde ortaya çıkan yeni harp sistemi hakkında yazılar yazdıklarından bu fikrin mantıksız bir tarafı yoktur.

hiçbir mantıklı düşünce jomini'nin yazılarının clausewitz'inkileri çağdışı bıraktığını ve clausewitz klasiklerinin de jomini'nin yazılarının değerini düşürdüğünü iddia edemez. her ikisinin eserlerinde de yeterinden fazla askeri bilgiler vardır. her ikisinin de askeri literatürdeki yerleri tartışılamaz.
jomini'nin harp sanatı'nın özeti isimli kitabı napolyon sistemi harp kavramı bünyesinde bulunan askeri metot ve düşünceleri bir araya toplamış, analiz etmiş ve standartlaştırmıştır. tarih jomini'ye bu müstesna eserinden dolayı müteşekkir kalmalıdır.

j. d. hıttle

2. Harbin şimdiki teorisi ve uygulama alanı

harp sanatı her devirde varlığı sürdürmüştür. bilhassa strateji kavramı sezar devrinde neyse napolyon devrinde de aynı şeydir. harp sanatının büyük komutanların ortak anlayışı çerçevesinde yazılı bir metni yoktur.
şimdiye kadar yazılanlar da, ileride kesin kurallara dönüşecek olan ve bazı yazarların tasarladığı detaylı taktik kurallardan başka bir şey değildi. yazarlar ve düşünürler henüz gerçekleri aydınlanmamış olan bu konunun fazla derinliğine inemediler. 18 nci asrın ortalarında tam bir harp sanatı kavramını anlamak için mareşal saxe'in reveries ismindeki eserinin önsüzüne göz atmak yeterlidir. mareşal bu kitabında harbin, içinde kimsenin güvenlikle ilerleyemeyeceği karanlıklarla dolu bir bilim olduğunu ve onun temelinin cehaletten doğan önyargı ve usullerden oluştuğunu söylüyordu. "bütün bilimlerin temel prensipleri vardır ama harbin hiçbir prensibi yoktur. bu konuda yazıları olan büyük komutanlar bize tam anlamıyla hiçbir bilgi vermemektedirler. onları anlamak dahi derin bilgiye ihtiyaç göstermektedir. gustavuz adolphus bir metot ortaya çıkarttı fakat bu metot da gayesinden saptırıldı çünkü tamamen ezbere dayanıyordu. geriye sadece birtakım tatbikatlar ve bizce yeterince bilinmeyen prensipler kalıyordu".
bu satırlar, büyük frederik'in yedi yıl savaşlarına hohenfreidberg zaferiyle başladığı zamanlarda yazılmıştı. mareşal sax'ta kendisinin yakındığı bu karanlık yönleri araştırmak yerine askerlere yün kazak giydirmek, onları dört rütbe şeklinde terfi ettirmek, küçük araziler verilmesi hakkında yazılar yazmakla yetinmişti.

yedi yıl savaşlarının sonunda bazı yeni eserler ortaya çıktı. sadece büyük bir kral, büyük bir komutan ve büyük bir felsefeci olmakla kalmayan frederik kendisini "generallere talimatlar" isimli eseriyle de değerli bir yazar olarak gösterdi.

diğer bazı otoriteler eskilerin taktik kavramlarına olduğu kadar kendi çağdaşlarınınkine de karşıt fikirler öne sürdüler. almanlar yedi yıl savaşlarının bitiminde taktik konularda birçok eserler vererek bu konuya az da olsa bir ışık tuttular. thielke ve faesch askeri kamplara ve mevzilere hücum ve harekâtın detaylı bölümleri hakkında eserler verdiler.
bunların yanında süvariler ve manevra taktikleri hakkında kitaplar da yazıldı. kont kevehuller ve barun holzendorf'ta sahrada harekât ve kuşatmalar hakkında yazılar yazdılar.

fakat bunlardan hiçbiri harp sanatı üzerine yeterli derecede ışık tutmadı. nihayet berlin'den dönen mirabo, prusya taktiği hakkında büyük bir kitap yazdı. bu kitap manga ve hat talimatları (yazar kitabında hat kelimesini muhtelif mevzileri elde tutan ordunun çeşitli birlikleri arasındaki irtibat yolları olarak tanımlamaktadır) ve büyük frederik'in bu konulardaki başarılarından esinlenerek yazılmıştı. bir süre tabur komutanlığı yaptıktan sonra, 18 nci asrın ikinci yarısından itibaren askeri bilim dünyasını uyarmaya başlayan bu yazıları bilgi edinmek için büyük bir istekle okudum. okuduğum her kitapta az veya çok mükemmel olan muharebe taktiklerine ait bazı sistemler buldum. bu sistemler bana harp hakkında pek mükemmel olmayan bazı fikirler verdi. bu fikirler tam değildi çünkü bazen onlar da birbirine karşı garip çelişkilerle doluydu.

sonra harp tarihi üzerine etütlere başladım. bu incelemelerimde büyük komutanların ortak yanların çıkartmam bana askeri yazarların verebildikleri sistemlerden daha öte yeni sonuçlar ortaya çıkarttı. büyük frederik'in anılarından edindiğim bilgiler sonucu, onun leuthen zaferini kazanmasının sırlarını anladım.

bu zaferin sırrının, frederik'in kuvvetlerinin büyük bir bölümü düşmanın sadece bir kanadı üzerine teksif etmekle yaptığı basit bir manevradan ibaret olduğunu anladım. sonradan napolyon'un italya'da kazandığı zaferlerde de aynı prensibin uygulandığını gördüm. frederik'in tatbik ettiği bu prensibin, harbin satranç tahtasına stratejiyle birlikte uyguladığımda harp biliminin temel anahtarı olacağı sonucuna vardım.
turenne, malboro ve öjeni'nin yaptığı savaşları da frederik'in savaşlarıyla karşılaştırdığım zaman da kuvvetlerin teksifi prensibinin büyük ölçüde uygulandığın gördüm. mareşal sax 1750 yılında harp sanatının kesin temel prensiplerinin olmadığını söylediğinde haklıydı. fakat önsüzünü okuyanlar bu temel prensiplerin hiç olmadığı şeklinde bir yorum yapmakla da büyük yanılgıya düşmüşlerdi.

harbin kurallarını ortaya koyabilmek için onun önce bir teorisinin ortaya atılmasının gerekliliğine inanarak, kişilerin kesinliğine inanmadığım diğer fikirlerin göz önüne almamış ve yeni bir atılımla çalışmaya başlamıştım.
1831 yılında prusyalı general clausewitz öldü. geride basılması gereken ve henüz plan safhasında bitmemiş birçok eser bıraktı.

onun çalışmaları almanya'da büyük ilgiyle karşılandı. bana göre, clausewitz çalışmalarını benim "harp sanatı" isimli eserimi okumadan önce yaptığından, fikirlerinde aksayan bazı bölümler vardı. general clausewitz'in yetenekli ve derin bilgi sahibi bir kalemi olduğunu kimse inkar edemez. fakat bu kalem her şeyden önce basit ve açıklığı içermesi gereken öğretici bir tartışmadan yoksundu. bunun yanında yazar, askeri bilim alanında kendisini çık şüpheci gösteriyordu. kitabının birinci cildi harp teorisine karşı olan yazılarla doluydu. diğer ciltlerinin teorik prensiplerle dolu olması yazarın kendi doktrinlerinin etkinliğine inandığını fakat diğerlerininkine inanmadığını gösteriyordu.

eğer mareşal de saxe aramızda olsaydı şuandaki askeri literatürün zenginliğine şaşırır, bilimi kefen içine alan karanlıktan şikayet etmezdi. bundan dolayı da bugünkü varolan prensiplerimiz üzerinde fazla uğraşı gerektirmeyen iyi kitaplar ortaya çıkartmıştır. halbuki 18 nci asırda ortada sadece metot ve sistemler vardı.

lehte ve aleyhte söylenen her söz üzerinde durarak ve clausewitz'in son otuz yılda askeri bilime yaptığı geniş katkıları da karşılaştırarak ben şuna inandım ki benim bir araya getirdiğim prensipler ve bunlardan doğan uygulamalar bazı yazarlarca yanlış yorumlara yol açtı. bu yazarlardan bazıları çok yanlış uygulamalarda bulundu. diğerleri de bu prensiplerden benim kafamda hiç bulunmayan abartılmış sonuçlar ortaya çıkardı. tecrübeli bir subayın harbi, içinde binlerce fiziki ve moral faktörlerinin rol aldığı bir dram olarak görmesi ve onun kurallarının matematiksel formüllere indirgenemeyeceğini bilmesi gerekir.

fakat şunu da açık bir dille ifade etmeliyim ki yirmi yıllık tecrübe neticesinde aşağıdaki inançlara da sahip oldum. "harbin, sapılması sonucunda birtakım tehlikelerin belireceği az sayıda prensipleri bulunmaktadır. bu prensiplerin tatbik edilmesi halinde büyük bir olasılıkla her zaman harpte zafer kazanılır. bu prensiplerden ortaya çıkan uygulamalar da az sayıdadır. eğer bu uygulamalar durumlara göre bazı ek değişikliklere uğrarsa, genelde muharebenin kargaşası içinde karmaşık ve güç görevleri üstlenmiş olan bir komutana görevin ifasına kılavuzluk ederler. doğuştan dahi olan kişiler de kendi doğal yetenekleriyle bu prensipleri, teorik bilgileri olanlar kadar iyi uygulayabilirler. fakat bilgiçlikten arınmış, kesin sistemler vermeden sebepleri ortaya çıkaran ve birkaç temel prensibe dayanan basit bir
teori bu dahi'ye daima yardımcı olacak ve kendi güvenirliliğini artırarak, yeteneğinin gelişmesini hızlandıracaktır.

harp sanatı hakkındaki teorilerin en uygun olanı, temeli harp tarihi çalışmalarına dayanan, belirli sayıda düzenleyici prensipleri olan, fakat harbin sevk ve idaresinin büyük bir bölümü kesin kurallarla sınırlandırmadan komutanın inisiyatifine bırakan bir teoridir. diğer taraftan harbin pozitif bir ilim olduğunu ve matematiksel formüllere indirgenebileceğini kabul eden hayal ürünü teoriler, yetenekli bir komutanı bile hata yaptırıp zafere giden yolu tıkamaktan başka bir işe yaramaz. netice olarak; bir takım yazarların yaptığı metafizik ve şüpheci çalışmalar da başarılı olmayacaktır. bu gibi yazarların yazıları harbin hiçbir kuralı olmadığını ne kadar iddia ederlerse etsinler temelini modern sınıfların başarılarının oluşturduğu prensiplerden asla kaçamazlar.

yukarıdaki sözlerinden sonra ümit ederim ki hiç kimse beni, harp sanatını matematiksel bir düzeye indirgemekle veya sadece birkaç prensibi okuyup ta koskoca bir ordunun idare edilebileceğine inandırmakla suçlayamaz.
günlük hayatta olduğu gibi bütün sanatlarda bilgi ve beceri farklı şeylerdir. eğer bir kimse sadece beceride başarılı olursa tam bir başarıya ulaşmış sayılmaz. buna ulaşmak için hem bilginin hem de becerinin mükemmel olması gerekir. bu durumda ukalalıkla suçlanmak için şunu da ifade etmeliyim ki bir konu hakkında geniş bilgi sahibi olmaktansa bildiğini iyi tatbik etme ve verilen görevle ilgili hususları çık iyi bilmek daha yerinde olur.
ümit ederim ki bu gerçekleri iyice anlayan okurların bu yeni özeti nezaketle içlerine sindireceklerdir. bu, zannederim bir prens veya devlet adamının eğitilmesi için en uygun bir kitap olacaktır.

harp sanatının en yüksek zirvesine çıktığı ve bundan sonra üst düzeylere doğru hiçbir adım atmamak gerektiği sonucuna hiçbir zaman varılmamalıdır. dünyada hiçbir şey mükemmel değildir. eğer arşidük şarl veya wellington'un başkanlığı altında bir komite toplanıp ta çağın bütün stratejik ve taktik bilgileriyle birlikte en yetenekli mühendis, general ve topçularını da bir araya getirebilseydi, bu komite dahi harbin bütün branşları ve özellikle taktik üzerine mükemmel ve kesin bir teori ortaya atmayı başaramazlardı.
 
Üst